20 Temmuz 1942 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

; DÇT T İK Kalbimdeki misafir — Gelin, kalbimi vereyim size!. Bu gece, kâlbimde gelin, misafirim — olun! Benim kalbimin misafiri olmak isler , Mmisiniz?.. Oh, bu Lâle ablanın altın kalbi Üc teyze çocuğu, nâsıl her akşam onün diz- lerinin dibinde, onun kalbinin etrafında toplanırdık. Bu gece, bizim son gece- mizdi. Yarın hepimiz biribirimizden ay- rılacaktık, Lâle abla, ne kadar çok he- yedanlıydı. — Ne oölur, siz de beni kabul edin!. diye yalvarıyordu. Ben de sizin kalbi. nizde misafir olmak isterim. Biz, biribirlerimize çoktan kalpleri- mizi vermiştik. Lâle Abla, Prens, Kri- zanltem ve ben.. Lüle Ablayı hâlâ bugün gibi hatır- iarıim. İnce endaminın lâleler gibi za- Bf açılışı için ona bu İsmi vernmişlerdi. Essiz bir zekligi, sonsuz bir şefkati var- Ondaki mümtaz DU ruh asilliği bütün etrafındakilere hürmet telkin eder; ve büyükler de —küçükler gibi ona abla derlerdi. Asıl ismini hiç işitmez ve biz de söylemezdik. ; Prens, Lâle Ablanın kücük kardeşiy- di Onu böyle prens yapan da galiba Lâle Abla olmuştu. Prensler gibi naz- h ve güzeldi. On dördünde war mıydı bilmem.. O zaman daha Deniz Harp Li- sesinde okuyordu. Beyaz pıril piril ke- ten elbiseleri içinde sahici prenslere benzerdi. Kasaba içinde beraber yürü- düğümüz zamanları hatırlıyorum. — Biz geçerken bhütün kasaba halkı ihtiyarsız başını çevirir; prens prens diye biribir- derine fısıldaşırlardı. Ya krizanlem.. Onu, size nasıl anlat- mali? Bilmem ki., O, yumuk yümük bir kiz çocuğu Kd Dajma ainına — serpilen ipek saç perçemleri, yanaklarının üs- tünde titreşen lüle lüle kâkülleri için ona Krizanlem derdik. Saçlarının tepe- sinde hiç değişmiyen mavi fiyonga bir kördele, sevimli yüzüne bütün manası- ni veren ve har şeye sade hayretle açı- lan kocaman çocuk gözleri vardı. Lâle Abla güzel bir sey anlatırken, — hepsin! içmek istiyor gibi, duşaklarını — uzatır; ,bütün havayı içine çeker; 0 zaman u- facik ağzı halkalanır; yanakları çukur- daşır; bir Içim su olurdu Krizantemcik. Ban, onların arasında — kimsesiz bir teyze çocuğu idim ve bir fark. MİNİCAN — Ne yapayım —nonoşum, — baxa.ım bir daha ben prensimi görebilecek mi. yim? Kollarını onun boynundan, yanağını yanağından hiç ayırmak istemiyor gıhi idi, Bu detişmen kız, içimdeki çılgın ço- |euğa ne çok benziyordu. Yanımda Na zan, müsamahalı bir gülümseyişle güz- lerini önüne eğmişti. Çitin önüne geldi- | ğimiz zâaman, ben de onu bileklerinden tuttum; atlamasına yardım ettim. Son- Ta, gene sessiz yolumuza devam ettik. O! gece, nöbet nöhet,, onlar önde, biz arkada, biz önde, onlar geride uzun u - zun yürüyüşler yaptık. Çiftliğe dönme- ğge, içeri girmeğe bir türlü —gönlümüz Tazı olmuyordu. Bu gecmin bitmesini, biribirimizden ayrılmayı hiç birimiz is- temiyorduk. O günden sonra — aramızda bir daha hiç bitmiyecek bir ruh arka - daşlığına galiba bu gece, bi başlangıc oldu. Nazana hak vdriyordum Yaâan ya- na yürüyen sanki biz değildik. — İçleri- mizde bir garip misalir vardı ki, biz hiç farkında olmadan birimizden diğe - rine gellp gidiyor; ve hep onunla bera- ber olmak, onu memnun etmek için bi- ze yolümuzu uzattırıyordu. O günden ksonra, bir aynı misafiri ben dalma kalbimde buldum Uzak, ya- bancı memleketlerde, sonu gelmiyen bi yalnızlığa, kendi kendime — teselli ara- dxa yorgun ve mahzun sautlerimde, hep onun benimle —berane- olduğunu hissederdim. | Kalabalık, — zürültülü şe- hirlerin velvelelk hayatından bizar, dâ. ima odama kaçtığımı, kenui kendime kapanıp kaldığımı hatırlıyorum, O za- man o, kapi aralığından bir gölge gibi giriyor; yavaşça yanıma gel yordu — Sen mi geldin, Lâle ıbla?. diyor- dum. Ne iyi ettin. Bak, bugün de sana ne çok ihtiyacım var. - Ama, bir gün bütün bunların hepsi gelip geçecek ace- ğil mi, Nazan?.. . ... Seneler böyle akıp — geçti. Onları bir daha ne gürebilmiş, ne bir haberlerini Aimişlim. Bir bahar sonu, Almaaya da uzun süren bir tahsilden geri dönüyor- dum. Büyük su tesiâi işlerinde çalışmak üzere projeler hazırlamışlım, Asıl bun- dan sonrası için daha —uzun bir hayat sızdim. Lüle Abla, devam ediyordu. — Bu geceler, insanda ne garip his- ler uyandırıyod. Bana öyle geliyor ki, bu rüya saatleninde biz de bir ruh dün- yasına karışıyoruz. Ve ne kadar uzak- ta olursak olalım, alıştıklarımızı, sev - diklerimizi arıyor; onların yanlarına gi- debiliyoruz. “Buk suuba her gece, bu — saatlerde büyle hep Bizleri arıyacağım. ye hepi - GiZe ayrı ayrı misalır geleceğim, —. Ş , Adapazarı'nda geceler su sesleriyle başlar. Burafla hiç görülmiyen su âirt- ilları, sükün bulamıyanlara teselli ver- Mmeğe çalışır ve âhenkli ninnileriyle hepsini, her şeyi yavaş yavaş — uyütüi- ” kar, Fakat ben, bilmem niçin, bu göce bir türlü uyuyamıyordum. Zonla Simsk Wi d h yaşlar göz kapaklarımın içini yakıyor; kârpiklerimin ucunu sızlatıyor, acılıyor- du. Söonra, artık uyuyamıyacağımı an- kayınca, yavaşça kalktım, — Ayaklarımın ucuna basa basa penceremin önüne ka- dar geldim. Dışarıda solgün bir meh- kap vürd. —Derinden derine — gelen su sesleri, bu gece garip bir hüzünle karı- Giyor; Uzak bir kadın hıçkırığına ben - ziyordu. Bir aralık, aşağıdan Krizantemin se- Bi kulağıma geldi. Eğilerek — baktıra. Onlar, üçü de terasta rdı. girmek Be- nâm gibi kimsesiz ve muvaifak olmak için çırpınmağa mahküm — bir insanın bütün arzularından feragat etimesi la - zımdı. Ne bir emel, ne bir hülya.. ihti- rassız bir iş hayatına kendimi vakfede- cek ve mukadder olan ömrü — böylece sürüp gidecektim. Bir akşam, dalgın köprüden geçiyör- dum. Birden Krizantem'in sesi kulağım- da çınladı. Dönüp baktım. O idi. Suzan ne kadar değişmiş, serpilmiş ve güzel - leşmişti. O, bana seslenmemiş olsa, ga- Hba ben onü hiç bir zaman tanıyamı - yacaktım. — Sen mi geldin, Nejat —Ağabey?. dedi. Biz de ne zamandır bekliyorduk. Eniştem her zaman Almanya'dan haber alır ve bize söylerdi, Artık dönecelni de ondan duyduük. Fakat sen, niçin he- pimizi bu kadar unuttun., Bir tek mek- tup bile yağmaz oldun?. Hadi şimdi bi- ze gideceğiz.. Adnan, bllsen ne sevine. cek.. Sahi, haberin var mıydı?.. Biz ev- leneli alti ay oluyor.. Hayır, itiraz yok.. Seni evime götü: Bir yerme mi uğriyacaktın?.. Ben de beraber.. Yok, yok., Elimden kurtuluş imkânsız.. Çaresiz razı oldum. Olar Heybeli - de oturuyorlardı. Adzan mektebini bi- tireli iki sene olmuştu. Suzan, bana yol- da hayatlarına, evlerie, Lile ablaya, çiftliğe ait uzun uzun izahat verdi. Na- zan, Çiftlikten hiç ayrılmamıştı. Ad- nan'ın da bugünlerd> bir izni tardı, onu- Damek çiltlikte bu saatte benim — gibi daha başka uyuyamıyanlar da vardı. Beni ilk gören Krizantem oldu. Ö- bürlerine de O gösterdi. O zaman yan. darına inmem — için işaret ettiler, Lâle Abla; — $Şu Krizantem yok mu?. Bizi de ayaklandıran hep o, Nejati.. dedi. Gece , gök güzel., Hadi, hep beraber su çarkı- na kadar gidelim Abla!, diye yalvardı. —-Ben de dayanamadım. Sonra seni de ğ uyandırmak için pencerenin altına ka- dar geldik. Hattâ ulfak ufak çakıllar h atmayı düşünüyorduk. Ama, hacet kal- madı. , Hadi, gimdi öyle ise Adnan, siz ön - den yürüyün!.. Yalnız, bak pesin söyli- yeyim Suzan!. Hiç gürültü etmek yok. Sonra enişten duyarsa, kıyamet kopar, Yavaş yavaş, uslu uslu yürüyeteksiniz.. Biz de gerlden gelecekiz. Adnan onu elinden tüttu: — Hadi Krizantem, biz ikimiz öncü- yüz, Onlar da arkadan büyük filo.. Biz. Nazan'la — yavaş yavaş yürüyor; oniların — zıplamalarını, koşuşmalarını gözlerimizle takibediyorduk. — Bu Suzan, kelebeklerden hiç fark- Biz Nejat!.. Bazan hisle, heyecanla do - Yap taştığını görüyorsun.. İnsana çok ümit veriyor. Sonra bazı zamanları olu- yor ki, durgun, sönük, manasız.. O za- man, korkmağa başlıyorum, Ne de olsa bu çöcük kalpleri 1iç belli olmuyor. Fa- kat öyle görüyorum ki, onlar ikisi de biribirlerine pek alıştılar ve galiba bi- ribirlerini sevmeğe başlıyorlar, — Ben, Prensim icin daha neler düşünür, daha neler isterdim, İsterdim ki, Prensimin seveceği Kkiz dâa, perilere benzesin, Prenstim kadar mazlı, hisle, hayalle do- du olsun.. — Krizantem hiç göründüğü — gibi değil, Nazant.. dedim. Onun da hisle, heyacanla — dolup taşan Tuhumda öyle bir ateş var ki, hiç bir zaman sönmiye- da alıcak; gene hep beraber Adapazarı- na gidecektik. . Hepimizin o kadar ümitle dolu kalk- tığımız bu sabahı hiç unutmiyacağım. Çiftlikte hayat, fecirle- başlıyordu. Biz de, kuş sesleriyle kendimizi dışarı at - miştik. Lâle abla, bize kendi eliyle süt sağdı. Küçük kremalı pastalar hazırla - dı. Dördümüz, çardağın altında, terasta neşeli bir sabah kahvaltısı ettik. Sonra Kep beraber, aşağıdaki küçük dere boyu- na indik. Rüzgârlı bir gündü. İçlerimiz- de kanad açmak hevesleri uyandıran bir hava içinde yürüyorduk, — Adnan'la Suzan hâlâ çocukluklarını bırakmamış- lardı. Önümüzden zıplıya zipliya ilerle- diler. Onunla akar suya doğru eğilmiş bir söğüt dibinde, biran durduk. Nazan, bana ilk defa sitem etti: ı — Sen, bizi niçin bu kadar çok, bu kadar çabuk unuttun, Nejat?.. Galiba Suzan'la kırşılışmuıny, semtimize bile uğramıyacaktın. Gözlerimi önüme eğdim: —7 Bunu yalnız, sen anlıyacaksın Na- zan!.. dedim. Ben gönlümün içinden hiç ayrılmıyan nazlı bir misafiri her gittiğim beraber gezdirdim.. Ve — ölünciye kadar da bu, böyle devam edecek.. Fa - kat, dahe fazlasını istemiye kendimde hiç hak bulamıyorüm, — Ben de, bugüne kad. bir aynı misafiri hep bekledim Nejat!.. Hem ne büyük sabırla ve bir gün bile ümidimi kaybetmeden... Bu kadar hicran çektik- ten, biribirimizi tekrar Lulduktan sonra niçin hepsini söylememeli?... Okşiyarak bileklerinden tuttum. Ga- liba ikimiz de ağlamıya bışlvıukurk. — Hayır, hayır! hiç bir şey söyleme bana artık, Nazan!.. dedim. Hepsini an- ladım... Seninle beraber, bu sularla be- raber koşmak, uçmak istiyorum. Hadi, biz de onlara yetişelim!.. Onunla elele tutuştuk. Örnek aldığı- mız küçüklerimizi: ünden biz de koş- eek.. Zaman zaman Ürk , © Nöl de bir ruh teheyyücünden İleri Başka hiç bir sey değil. Biz konüşürken — onlar — hayli ilerle- mislerdi. AY ışığında sade — gölgelerin! seçiyonduk. Bir gitin önünde bir an dur- duldarını, birden Krizantemin kollarını arkadaşının boynuna doladığını gördük Prens, onu pbelinden tutarak — yavasça çitten aşırdı. Fısıltıları bize kadar gi gel- me. geliyordu. Ona darlıdığını işitiyorduk.. — Ne yapıyorsun kız?. Arkadan bizi miya başladık. Başlarımızın üstünde, bi- zimle yarışa çıkan oynak rizgârlar, sö- ğütlere takıliıp geçiyorlar; eğilip bükü :e;ıd ince dallar, kahkahadan kırılışıyor Aardı. Yunan kıralı ve başvekili - Amerika'dan döndüler Londra, 19 aa. — Yunan Kıralı Ge- Amerika'ya yaptıkları birkaç haftalık ' bugün dönmüşlerdi. Türkiy (Başı 1 inci sayfada) tikbali için bize büyük ümitler ver « miştir. Geçen yıllarda 8 ve nihayet 4 bü. yük bölgeye inhisar eden atletizmin 63 vilâyetten 32 sine girmiş olması ve bu bölgelerden çoğunda birinci sınıf atlet lerin adı geçmesi bu sporun istikbali hakkında en kuvvetli imanı telkin et- mektedir. ÂAtletlerin dünkü —müsabakalarda 100, 1500 koğglariyle gülle atma, disk atma ve yüksek atlama dışındaki ne« ticeler çok iyidir. Teknik neticeleri sırasiyle yazıyoruz : Koşular 100 metre : 1. Cezmi Or (İst.) 11 4/10, 2. Sami Erdinç (Esk.) 11 6/10. 8. Hilmi Ermin (Ank.) 11 6/10, 4. İsmail Orhonlu (Ank.) 11 7/10. 5. Doğan Dülge (İst.) 11 7/10. 200 metre 1 — Cezmi Or (İst.) 28 2/10. 2. İsmail Orhonlu (Ank.) 23 5/10. 8. Sabahattin (Ank.) 28 6/10. 4. Sami Erdinç (Esk.) 28 7/10. 5. Nihat Calba (Seyh.) 28 1/10. I10 metre engelli : Faik Önem Zong.) 15 8/10, (Y. R.) Nihat Calba (Seyh.) 17 6/10. Merih Şamlı (İst.) 17 6/10. Turan Uz (Esk.) 18. Salâhattin Canka (Seyh.) 18 3/10 400 metre : 1. Osman Kaynak (Ank.) 352 5/10, (X. R.) 2. Raşit Giray (Ank.) 52 6/10. 3. Remzi Akkor (İst.) 58 4. Muzaffer Kutluman (Zong.) 58 1/10. 800 metre : 1 — Rıza İşman (İst.) 202 9/10, (X. R.) 2 — Ahmet Hataylı (İst.) 2,03 1/10, 8 — Ökkeş (Seyh.) 2,03 5/10, 4 — Osman Esin (Ank.) 2,05 8710 5 — Galip Darılmaz (Ank.) 2,05 S/10 1500 meire : 1 — Rıza İşman (İst.) 418 4/10 (Y. R.) 2 — Edip Bayar (Ank.) 4.22 6/10 8 — Zürref Aşılmaz (Esk.) 422 7/10 yep, 4 — İsmall Kocaeren (Zong.) 4.26 ayıo 5 — Mustafa Kalaycı (Esk.) 4.29 4/10 5000 metre ; 1 — Eşreft Aydın (İst,) 1556 S/10 (Y.R.) 2 — Behzat Akdeniz (Esk.) 16.23 LyAO 8 — Mustafa Kaplan (Ank.) 16.44. 4/10. 4 — Hüseyin Albayrak (Zong.) 16.53 n0 - 5 — Raif Develloğlu (İst.) 16.55 7/10 Balkan Bayrak : 1 — İst. takımı 3.33.6 (Y.R.) 2 — Seyhan takımı 3.34.6 8 — Ankara takımı 8.34.7 4 — Ankara takımı 3.482 5)— Eskişehir takımı 83444 Uzun atlama : 1 — Melih Barlas (Ank.) 6.94 ÇK ) 2 — Ömer Özkap (Esk.) 64 38 — Muzaffer Baloğlu (Esk.) 6.40 4 — Faik Önem (Zong.) 6.33 5 — Güner Ferik (İst.) 6.27 3 adım atlama : e atletizm müğâbakaları ÇOCUK MASAL: Geçen yazın ağustoş ayında idi. Bir akşam üzeri ata bindim, Edirne- kapı'dan aykırıldım (saptım) Peçe- nek denen yere vardım. Peçenek'te Ayşe teyze oturur. Ak saçları al al/kınalı, 380 lik bir ih- tiyar kadındır. Attan indim, elini | öptüm, koca bir karaağaç'ın altına hasır yaydılar, oraya oturdum. Hoş beş ettik, üzüm yedik. Gün de dağ- lardan kesildi. Bir aralık dört yanımızdaki koca dağlardan birisinden bir tüfek sesi geldi. Ayşe teyzeye sordum: — Bu tüfek sesi nedir? — Taşabasmaz'ın oğlu Tekirlik'te tilki avluyor, dedi. — Tekirlik neresi? diye sordum, Karşıki koca — dağlardan birisini gösterdi, — Ayşe teyze, dedim, oraya ne-[ den Tekirlik demişler? — Orada yedi kapılı bir yeraltı sarayı vardır, orada çok dağ kedisi bulunur da ondan Tekirlik demiş- ler dedi. Ben küçükken, Tekirlik'teki yedi kapılı mağara için birçok şeyler an- latırlardı, fakat “ hepsini unutmuş- tum, Ayşe teyzeden sordum. O da bana sunu anlattı: — Tekirlik'te yedi kapılı bir yer- altı sarayı vardır. Oda odadır. Şim- diye kadar yedi tane kapısı bulun- muş, “daha aransa çıkar” diyorlar. 1 — Ömer Özkap (Esk.) 18.78, 2 — Sabit Aktan (Seyh.) 13.45 8 — Cemal Silman (Ank.) 13.44 4 — Falik Önem (Zong.) 1315 5 — Halil Balçın (Ank.) 13.10 Sırıkla atlama : 1i — Muhittin Akın (İst.) 3.40 2 — Halit Arsever (Zong.) 3.30 8 — Zifa Ünüvar (İst.) 3.30 4 — Fikret Saşmur (Ank.) 3.30 5 — Celâl Yemenoğlu (Esk.) 3.00 Çekiç atma : 1 — Balcı (An.) 40.86 (Yeni rekor) 2 — Nuri Turan (An.) 27.16. 8 — Aslan (Zon.) 26.30 4 — Sadi Aktay (Es.) 23.25 5 — Alâattin Başak 22.01. - Almalar Gülle atma : ,4 — Hayri Angün (Ank.) 1148 2 — Nadi Eyüpoğlu (Ank.) 11.27 8 — Yavru Tınmaz (İst.) 1044 4& — Muzaffer Kıfhıcoğlu (Trab.) 9.94 5 — Vahap Demirel (Zonz.) 9.85 Disk atma : 1 — Yavru Tınmaz (İst.) 33.82 2 — Hayri Angun (Ank.) 33,50 8 — Cevat Tugay (İst.) 32.52 4 — Nadi Eyupoğlu (Ank.) 30.76 5 — Sadi Aktay (Esk.) 27,32 Cirit atma : 1 — Kemal Köksal (İst) 54 M. 43 2 — Varak Pogar (İst) 50 M. 97 3 — Mustafa Kaplan (Ank) 46 M. 46 4 — Süleyman Erol (Seyh) 44 M. 56 5 — Nuri Turan (Ank) 42 M. 80 Atlamalar Yüksek atlama : i 1 — Jerfi Fıratlı (Ank.) 1.73 2 — Halil Balçın (Ank) 1.65 3 — Ömer Özkap (Esk) 1.60 4 — Muzaffer Aydın (Trab) 1.60 5 — Vahap Demirel (Zong) 1.60. Ankara - İzmir - İstanbul İaşe kadroları genişletildi Koordinasyon heyeti yeni bir ka- rar ile Ankara, İstanbul bölge ve İzmir iaşe müdürlükleri memüur kadrolarını genişletmiştir. Yeni ka- rar ile Ankara laşe müdürlüğü kad- rosuna 85 lira ücretli 10, 75 ve GÜ lira ücretli beşer, İstanbul bölge ia- şe müdürlüğüne 140 lira ücretli 13, 120 lira üÜcretli 12, 85, 75 ve 60 şar lira ücretli yirmişer, İzmir iaşe mü- dürlüğüne 85 ve 75 şer lira ücteılLi ücretli 20 Harp Okulunda beden terbiyesi ve spor bilgisi venmek üzere bir kuts açıldığı- nı haber vermiştik. Bu kurs mezunları hakem lisansı almak için Atletizm Federas- fınd. n bal d yonu bir imtib tabi heticeleri ameli olarak görülmüştür. ve dünkü bu imtihanın Yukarıdaki resim 17 kişilik subay heyet iyle öğretmenleri Hüsamettin Güreli'i, ve Aatletizm Federasy Reisini, bir arada dir. Bu gençlere Türkiye atletizm hakem lisansı verilmiştir. K4 öğe bi OU Teyidedilmiyen İngiliz milletini daha L iyi aydınlatmak için Amerika Londra'da bir büro açıyor Vaşington, 19 a.a. — Haberalma da- iresinin bildirdiğine göre Amerika hü- kümeti ingiliz milletini harp zamanında Amerika'daki işler hakkında daha — iyi aydınlatmak maksadiyle I.fındrı'dn bir büro açmıya karar vermiştir. Amerikalılar- şimdi bilhassa üç me- sele ile meşgül oluyorlar: 1 — Enflasyon, 2 — Rusya ve ikinci cephe. 3 — Beşinci kol ve baltalama hare- keti yapanlar. B y balılı ğ f ve hayat en- gel olmak için M. Ruzvelt'in muhtelif tedbirleri aynı zamanda alacağı sanıl - maktadır. Bunlar arasında b'ilhıssı ver- giler hakkında alınacak tedbirlere ehem- miyet veriliyor. AA Diğer taraftan Don vadisini ele ge- çirmek için yapılant muharebe burada büyük bir merakla ve hattâ heyecanla takibedilmektedir. Amerikalılara — göre, Don nehri etrafındaki ovalarda cereyan SÖ Gilürebe. basüz besl İ ban kunmaktadır. Onar, 60 Hra ilâve n içinde tahribedildiği Maraşal Göring'in yerine Himmler fayin olunmuş Zürich, 19 a.a, — Buraya gelen, fakat henüz teyit edilmemiş olan ha. berlere göre, Göring alman hava küvvetleri başkumandanlığı vazife - sinden alınmış, yerine Gestapo şefi Himmler tayin edilmiştir. Bu ha - berlere göre, Göring bir alman hâ- va birliğine kumanda etmek üzere Rusya'ya gönderilmiştir. —— 355 ton fahrip bombası 30.000 yandın bombası! Vaşington, 19 4a ; Harbiyı ) La, — ye nazır- I'.Şğ"_ hı_ıır'andı Emden limantna yapılan büyük ı!.ıı,uliı akını hakkında bugün neş- bir demeçte liman Üzerine 355 ton tıhn'b ile 30.000 yan, bom - bası atıldığını bilditmektedir. y Demeçte, doklarla petrol depoları « ilâve Evvel zamanda düşmanlarla bi- zimkiler arasında bir muharebe ol- muş. Bizimkiler düşmanı yenmiş, fakat Tekirlik'te kalan düşman ele geememiş. Gündüz oldu mu, Üzüm- Yedi kapıl'ı saray Yazan : İncirköylü lü ovasına inerler, dıkları gibi ya götürürlermiş rin altına gi ne buldularsa a) € yili edi muşlar. O & tır hazırla zırlamışlar. isterim" demiş, onu da ver “Bu sekşen askeri leştirmiş; her katıra ker dölü çuyalı yükle de hir eşeğe binmiş yapıp arkasına dizm. r tü, gün dinlenmeden önce Te t varmıs. y Düşmanlar: “Bezirgân geli zirgân geliyor” diye. bizir karşılamışlar. Kârvan edelim” demişler. Bizim kârvancı da: —Akşam oldu, karanlık alış verişi yarın — sabaha bırakalır demiş. ler indirilmiş, yedi " kapıl mağaranın içine konmuş. Gece olun ca, bizimkller — palalariyle çuvallar yırtarak dişarı çıkmışlar, yedi ka pili mağaranın içinde ne kadar düş man varsa, hepsin! teslim almıslar Böylece, Tekirlik denen yer de düş manlardan temizlenmiş,.” Faydalı bilgiler : ÜCrman yangınının zararları Yaz oldu mu, güneş her yeri ka- sar kavurur. Otlar kurur, yapraklar solar. Ormandan geçenler dikkat et- meden sigaralarını söndürmeden a- tarlarsa; yahud bir şey pişirip de ateşi söndürmezlerse, rüzgâr — kıvıl- cımları kaldırır, kuru otların üstü- ne atar.,Otlar bir kere tutuştu mu yangın gitgide büyür. Rüzgâr alev- leri uzatır, alevler Oormana dalar, çok geçmeden büyük bir orman kül olür. Orman yangınlarının zararı çok- tur. Bir kere, ağaçlar yanarsa, bize kereste ve odun vermez. Yakacak bulamayız. Sonra, bizim nefles alır- ken içimize çektiğimiz hava, ciğer- lerimizde yanar, kirlenir. Bu kirli havayı ağaç yaprakları temizler. 'Temiz hava almazsa, insan sağlam, kanlı canlı olmaz. Ormanlar şiddetli sellerin önüne geçer. Kökleriyle suları çeker, göv- deleriyle suların hızını kırarlar. Or- man olmazsa, dağ başına — düşen yağmur taneleri çarçabuk toplanır, iniş aşağı hızla akar, bağları ve bah- çeleri bozar; evleri alır göğürür. Orman, küçücük kurtların — kuş- ların ve büyük vahşi hayvanların da çok bulundukları yerlerdir. Orman- larda, faydasız ve zararlı hayvanlar bulunduğu gibi, bize faydası olan, tarlalarımızdaki böcekleri ve kurt- ları yiyen birçok kuşlar ve av hay- Wwanları yaşar. Bu günâhsız, dil bil- mez hayvancıkları cayır cayır yak- mak doğru mudur? Orman kıyıla- rında çok dikktli olmalı, Ateş dü- şürmemeğe çalışmalı. Köpek balığı avı Salomon adalarında oturanlar, köpek balığının etini çok severler. Buranın avcıları da, son derece gö- zü pek adamlardır. Bakınız bu kö- pek balığı avcıları, avlarını nasıl yakalarlar: Üç dört kişi deniz kıyısına gider- ler. İçlerinden biri eline* bir ip alır, denize girer. İpin ucu — ilmeklidir. Yani bir yere geçirip çekince dü- gümlenerek bağlanır. Balıkçı, yüze yüze kıyıdan açılmıya başlar. Onun sesini duyan köpek balıklarından bi- ri üzerine atılır. Fakat balıkçı o ka- daâr çevik yüzer, tehlikeye o kadar ılış:lı(ıış(.ılır ki, köpek balığı tâ yanı- na kadar gelse bil. ĞMİ b çet muhafaza eder. € soğukkanlılığımı Bir aralık öyle bir hareket yapar ki, e!lnd_eki ilmekii ipi balığın —çexı)ıe— sine geçirir. Balık çabalamağa baş- layınca, kıyıdaki adamlar ipin öteki ucunu çekmiye başlarlar. .İ-ı'aka' balıkçı, kıyıya kadar yüze yüze gelmez; köpek balığının sırtina biner, kıyıya kadar öyle gelir. Kuy- yuğuna yanaşmaz. Cünkü könpek ba- NBı kuyruğunu Öyle hızla çarpar ki, -earhkcımn karnma değse, Ikiye bö- çt _N" insanlar var ki, yaşamak için ölümle karsı karsıya duruyorlar. Ne Yapsınlar ki, memlektleri bol meyv- ve, bol et, sebze ve buğday, darı ye-! tistirmiyor. Oralar çok sıcak memleketler. Güneş her seyi — kavuruyor. Bizim Memleketimizde hemen hemen ye- tişmiyen bitgi, yaşıyamıyan hayvan vok gibidir. Güzel ve zengin yurdu- Mmuzu daha zenginleştirmek, verimi- hi artırmak icin büyüklerimiz ceceli gündüzlü — çalışıyorlar. Siz. kürcük yavrularımız da calışacaksınız. İsli- yen demir ışıldamış, İşlemiyen pas tutmuş. Kur'an Şiir ve kanunları Çıktı Stenley Lane - Poole'den dilimize çeviren: Avni DOĞAN 78 kuruş'e her kitapçıda bulunur. Bilmecede kazananlar Evvelki hafta çıkan çocuk sayfamız daki yapıştırmacamızın başarılmış şekli: ni yukarda görüyorsunuz. Bu yapıştır * macayı doğru yapanlar arasında kur't çektik. Birinciliği Aydın hattında Cay istasyonu ilk okulundan Sermet Akmati akdı ve bir kol saati kazandı, ikinciliği İstanbul Beyazit Koska caddesi Günseli apartıntan 6 numarada Yıldız Oganğak dı ve bir domino takımı kazandı, Ü çüne cülüğü Ankara'dan İhsan Güney aldı ve mürekkepli dolma kalem kazandı, dör- düncülüğü Ankara'dan —Mahmut Çekli aldı ve bir kutu oyuncak taktmı kazane dı, beşinciliği Ankara'dan İsmet Tüzüt aldı ve bir cep defteri kazandı, altıncılır Bt Ankara'dan Bayram Özdemir aldı ve bir şişe kolonya kazandı, yedinciliği An- kara'dan Ferda Sekyai aldi ve bir cep aynası kazandı. PORTATİP SU BARDAĞI KAZANANLAR Ankara'dan Güler Soylu, Envet Fe- rah, Hurşit Güneşli, Samsun Âziziye sor kak 7 numarada Yılmaz Baykal. İİĞPA!STASI KAZANANLAR okara'dan Fethi Bilgeç, Ankara « dan Işıl Öktem, Refik H:yıîıiv BÜYÜK SABUN KAZANANLAR Ankara'dan Orhan Çağ, Muallâ Baye kal, Halit Oğuz. DOLMA KURŞUN KALEM KAZANANLAR Ankara'dan Kemal Aygen, Mehmet Sarpağa, Baki Akansel, Bilâ ilk oku - lundan Yılmaz Köprülü, Akşehir İnhi « sarlar Müdürü kızr Ulviye Berkman, ULUS RÖZETİ KAZANANLAR Ankara'dan Rıfkı Ünlü, Avni Kısar kürek, Neclâ Nural, Suat Gökten, Ha « lak Ersümer, Torgay Dalyanoğlu, Ne « riman Çilingiroğlu, Mehmer — Özgen, Yücel Ayaslı, Edip Şenkdi, Hayati"Tezı men, İzmir Firâlem orta okulundan Ke mal Onat, İstanbul Galatasaray lisesine den Aytekin Tulunay. AMERİKA'nın Macaristan ve Bulgaristan'a harp ilânı dün neşrolundu Vasington, 19 a.a. Amerikâ Birleşik devletlerinin — Macaristan'& ve Bulgaristan'a harp ilânı karari bugün neşredilmistir. Bu memleketlere harp İlânı hak- kında parlâmentonün kabul — etmiş olduğu Iâyıhayı Cümhurrelsi 5 hazl- randa imzalamıştır. —( 20/Temmuz/1942 )— 7.30 program saat n SER S SA £ y 18.50 fasıl heyeti 7.82 vücudumuzu 19.80 ajans çalıştiralım 19.45 soerbest — 10 ı";'; Ainna dakika 39 salon — örkes- | 1955 rast ve SuU* trası, ( Violonist zinak Necip Aşkın) 1. 20.15 Z Sirmes? BÜ yük| Ç yo gazeteç vüls, 2. Frarco: 4 “Agüero', 3, Stra- | 2043 halk türküsü uss! Polka, 4. St- | öğreniyoruz Tatss: Balef müzi- | 2100 ziraat takvir RI (Polka) mi 21.10 pesrev, semal | ve-şarkılar 12.45 aşans 21.80 günün mese- 18.00 türküler leleri 18.00 program saat | 2145 müzik (PL) 1808 dans orkes- | 22.80 ajans tram 2245 kapanış

Bu sayıdan diğer sayfalar: