Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
y ' - | yetişecek kadar, azdır. < b y Ğ N 4 HAYAT VE SIHAT ) En mühim gıdamız Oksijen gazımı, galiba havada be- dava bulduğumuz için, hiç ehemi- yet vermeyiz ama en mühim gıda- mız odur. İnsan' yemek yemeden günlerce, haftalarca yaşıyabilir. Susuzluğa da günlerce dayananlar vardır. Fakat oksijen olmayınca birkaç saniyede gider. Hayatm te- meli oksijendir demek mübaleğga olmaz. Bu gidanın azalması bile haâyatın devamı için büyük bir teh- likedir. Onun içindir ki tayyareciler pek yükseklere çıktıkları vakit ora- larda oksijen hayata yetişecek nis- pt"ltn bulamadıklarından, tayyare - lerinde mahsus âletleriyle tasıdık - Tarı oksijeni havada bulabildikleri- ne ilâve etmeğe mecbur olurlar. -Bu gazın hayatta o kadar mühim yer tutması biraz da tabiatin ihti- tsızlığ ticesidir. — Oksiji başka her türlü gıdaların eksik ola- bileceklerini düşünerek, tabiat ihti- yat tedbirleri yarztmıştır. Azotlu gıdalar eksik olursâa insan kendi kendisinin azotunu eritir, — yaşar. Yağlı yahut şekerli gradlardan vü- cutta daima ihtiyat bulunduğu gi- bi bünlardan biri tükenince ötekini çevirerek vücut gene işini görür. Halbuki oksijen gıdasından vücu - dun ihtiyatı, ancak birkaç sâniye Onun için insan oksijeni hiç durmadan hava- dan yahut mahsus âletlerden almı- ya mecburdure oğlunun oksijen gazını de- mirden bombalar, lâstikten veya bezden torbalar içerisine koyarak lü dö'Roüünbilütesi? Tanteki daima tabiatin üzerine çıkımıya ,ça- lşan medeniyet - fikrinin bir. e- seri olduğundan, hundan dolayı — insanlık ve medeniyet namına — bir gurur duyarken tabiatin de in- sanı hava içerisinde yaşamak üzere yarattığını bahane ederek vücudu- nun içerisinde — başka gıdalar için yaptığı gibi — bir miktar oksijen saklamak üzere bir tedbir alma- maktaki eksikliğini görmemek ka- Bil değildir. Tabiat hemen daima in- sandan daha pek çok yüksek akıllı olmakla beraber bazı işlerde aklın- ca kendi yarattığı insandan geri »kalmıştır. Meselâen büyük göz âli- mi Helmoltz'un “göz ısmarlama bir âlet olsaydı, kabul etmiez geri verir- dim” dediğini bilirsiniz. Nefes ciha- * zı da bunun gibi... Vakıa, tâbiat bu eksikliği kendi- " c v ak de ınlam_ı;_ ve tamamlamak isti- Ğ . İp: X K n , yormuş _keşliu.l rİlea almıya - mahsus akciğerleri “arak yaratmıştır. » GT LA tan da teneffüsün hiç aralıksız ol- Bür İeldığmd Ka ğerlerin böyle geniş olmasından fay da yerine zarar gelir. Mahsus nefes |. tâlimi yapan sporculardan başka ?ıjınlu akciğerlerini hava ile ıiyice “ e€en çouğu akciğerlerinin yalnız se- kizde bir kısmını doldurarak o ka- dar aldıkları oksijenle geçinirler, geri kalan sekizde yedi kısmı da — işlemi âletlerin p dığı gi- bi — hastalanmıya hazır olur. Ak- ai LA | çoğalması hareketi, hormonlar üze- rine tesir eden kozmik yahut yer “yüzünden reyonlarla başlar. Fakat |hayat kimyasının esası oksijen oldu- |ğundan höcrelerin çoğalması ve ço- |galanların yaşıyabilmesi için bu ga- zın da lüzumu şüphesizdir. Bir ço- i cuğun, bir gencin teneffüs edebildi- ği oksijen ne kadar iyi nispette o- kursa çocuk ve genç o kadar ferah- lıkla büyür. Halbuki, herkesin te- neffüs ettiği oksijen nispeti hava- nın hararetine ve bilhassa rutubeti- ne göre çok değişir. Meselâ hormal şartlardaki havanm bir litresinde oksijen 210 santimetre mikâp bulu- nurken 30 derecede ve rutubetli bir havada onun nispeti 192 santimet- re mikâbına iner. Bir litredeki fark ancak 18 santimetre mikâbı olmak- la beraber bunu yirmi dört saatte teneffüs edilen hava ile mukayese edince insanların neden uzun boy- lu, yahut kısa boylu olduklarma bir sebep daha anlaşılmış olur. Başka başka iklimlerin başka başka ırklar meydana getirmesinin de bir sebebi gene oksijen farkıdır. Uzun boylu, iri yarı insanlar daha iyade, serin ve rutubetsiz havasın- da oksijen nispeti bol olan şimal ik- limlerinde bulunur. Efsanedeki meş- hur cücelerin de Nil nehri kaynak- Tarının rutübetli ve sıcak ikliminde yetişmiş olmaları bir tesadüf eseri değildir. G.A. Mühendis mektebinde imtihanlar İstanbul, 7 (Telefonla) — Yüksek mü- hendis mektebi kabul imtihanları bugün başladı. Müracaat edenlerin sayısı 434 tür. Ömer İnönü de imtihana girmiştir. Yeni limanlar kararnamesi İstanbul, 7 (Telefonla) — Denizyolları üumum müdürü, liman reisleriyle idarenin vapurların istfap hacmi meselesinde idare- ten anlaştıklarımı, bu suretle iskelelerde yolcu kalmıyacağımı, esasen yeni kararna- menin de çıkmak Üzere olduğunu söyle- miştir. Balıkçılar cemiyeti kuruldu İstanbul, 7 (Telefonlay — İstanbul'da bütün meslek mensuplarını arasına almak üzere bir balıkçılar cemiyeti teşekkül et- miştir. ğ ' hakkında fedbirler Belgrad, 7 a.a, — Avala ajansı bildiri - yor : . Nazırlar meclisi neşretmiş olduğu bir kârarname ile, yahudi ırkina mensup tale- benin badema üniversitelere, yüksek mek - teplere ve yüksek muallim veya —meslek mekteplerine, ancak kayıtlı bulunan diğer talebe nisbetinde girebileceklerini bildir - mektedir. Bu nisbet; yahudi ırkına mensup bi lek diğer teba - ciğer ver yery o ka- dar çok yayılmış bulunmasına bir sebep de bu... b Teneffüs cihazınım böyle hesap- sız olmasının bir neticesi de insan- larm boyu üzerinde görülür. Boyun aya nazaran nisbetidir. Yüksek mektep idareleri bu kararname- nin tatbikine memur edilmiş ve ebeveyni memlekete büyük hizmetler yapmış olan yahudi tebaasının kayıtsız ve şartsız alı - atletizm kongresi Dün de İstanbul'da çalışmalara devam etti İstanbul, 7 a.a, — 11 inci Balkan oyun- ları münasçbetiyle şehrimizde toplantıla- rinı yapmıya başlıyan 12 inci Balkan kon- gresine, bugün öğleden sonra Büyük Ada- da Akasya oteli salonlarında devam edil- miştir. Müzakerenin ilk mevzuu, Balkan kro - suna aitti. Yunan federasyonu mümessili- nin birinci Balkan krosuna vuku bulan iti- razı bir hâylı münakaşalara sebebiyet ver- miş türk delegesi Burhan Feleğin izaha- tı üzerine müteakip kroslarda gene aynı üsüllerin ibkasına karar verilmiştir. Bundan sonra bulgar murahhası, bulgar federasyonunun bir mesajınt okumuş — ve bundan sonra Bulgaristan'ın Balkan oyun- larımna evelce olduğu gibi iştirâk edeceği- ni ve Balkan gençliği arasında bulgar |alacağını bildirmiştir. Kongre, Bulgaristan'ın bundan sonra Balkan oyunlarına iştirâk etmesi temen - nisini izhar etmiş ve bulgar federasyonu- na teşekkürlerini bildirmiştir. Büyüklerimize tâzim telgrafları çekildi 1930 da yaprlan Balkan oyüunlatı rekor- ları tasnif edilmiş ve yugoslav delegresi - nin, gelecek oyunlara voleybolün de itha- li teklifi 10941 senesi için ihtiyari ve sırf tecrübe mahiyetinde olmak üzere kabul edilmiştir. Bunu müteakip Reis'cümhür İnönlü'ye ve Başvekil Dr. Refik Saydam'a kongrenin tazimatını ve Balkan sporlarıma karşı yüksek himayelerinin devam ettrilmesi te- mennisini muhtevi birer telgraf çekilme - sine karar verilmiştir. Bundan sonra 1941 Balkar öyunlarının nerede yapılacağı mevzuun görüşülmüş ve eğer ahvalr hazıra münasebetiyle Româan- ya bu organizasyonu deruhte etmezse o- yunların Yugaoslavya'da yapılması tahtı karara alınmıştır, Balkan atletizm federasyonu reisi ne diyor? Balkan oyunlarının hitamı münü&ebe- tiyle, Balkan atletizm konfedetrasyonu re- isi, Anadolu ajansının bir muharririne şu beyanatta bulıınmuş.tur: #— 11 inci Balkan oyunları organizas - yonunun mükemmeliyeti itibariyle bundan evelkilerin hepsinden üstündü. Diğer Bal- kan milletlerinin de bundan sonraki Bal- kan oyunları için türkleri örnek ittihaz etmeleri lâzımdır. XIİ ci Ban | gençliğinin de aynı sporcu duygüularla yer | Adet demek kuvet demek- tir. Türk ulusunun eksiksiz ve fazlasız sayısını bilmek devlet ve ulusa kuvetini ve bunun art- ma Çarelerini öğretecektir. Bu sebeple 20 İLKTEŞRİN PA- ZAR günü yapılacak olan ge- nel nüfus sayımının çok doğru İaE v ğ hemak, bu işi ulusal bir ödev saymak hepimizin borcudur... BAŞVEKÂLET ! İstatistik Umum Müdürlüğü Hava Kurumuna yapılan yardımlar Türk Hava Kurumuna âza yazılmakx ve teberrüatta bulunmak auretiyle yâpilan yardımlara dair dün aldığımız haberlere nazaran Kangal kazası içinde kuruma âza yazılanların sayısı beş bini geçmiş ve bun- dan maada kaza merkezinde 545, Deliktaş nahiyesinde 800 ölçek buğday ile 400 ve diğer köylerden de 300 ölçek buğday ile 830 lira para teberrü edilmiştir. Uşakta merkezde 526, Ahmet köyünde 116, Yenice köyünde 110, Susuz köyünde 83, Oturak köyünde 82, İslâm köyünde 57 Hralık teberrülar kaydedildiği gibi gene Uşak'ın Uluübey - nahiyesinde Bezcioğlu Ahmet adında bir vatandaş 50 ve Karaha- ht nahiyesinden Veysi Tura adında diğer bir vatandaş da 50 lira' vermiştir. Uşakta kuruma âza yazılan vatandaş sayısı 6000i aşkındır. Gerzede sön günler- de 504 Hralık teberrü yapılmıştır. k Diğer taraftan Saframboluda muhtar Ender ve Tevfik Bozkurt ve eşi, Tire- de Sirri Öztürk ve eşi ile Salim Kutlu, Ankarada Cebecide Şadiye Orhon, evlen- me yüzüklerini hava kurumuna terkeyle- mişlerdir. (a.a.) Romanya'ya gizlire giren yahudiler çıkarılarak Bükreş, 7 aa. — Rador Ajansı bildiri - yor : Nazırlar meclisi sgn beş sene zarfında gizli olarak Romanyaya girmiş olan yahu- dilerin kendi arzulariyle iki ay içinde mem- leketi terketmelerini emreden bir kararna- me neşretmiştir. Bu müddet zarfında git - memiş olanlar tecrit kamplarına sevkedile- ceklerdir. /Romanyanın menfaatlerine mugayir si - yasi hareketlerde bulunacak ölan ecnebi memlekeftlerde ikamet eden rumenlerin, muhakeme edileceklerine dair bir. kanun lâyihasının hazırlanmasına da ayrıca karar verilmişi figı : Izmîr’Je kıska'r;çlık yüzünden işlenen bir cinayetin davası İzmir, (Hususi) — Karşıyakada Soğuk kuyu mahallesinde Emniyet sokağında ka - rısı Nazireyi biçakla 19 yerinden yaralı - yarak öldürmekle suçlu Yanyalı Ragıbın muhakemesine —ağırceza — mahkemesinde meşhut cürümler kanununa göre devam e - dilmiştir. Celsede maznun vakayı anlat - miş ve demiştir ki : K — Dört sene evel evlendik. İlk sen&le - rimiz çok iyi geçti. Fakat son seneler için- de karımda büyük bir değişiklik başladı. Beni beğenmiyordu. Akrabasından Resul oğlu Âdem adında biriyle kendisini sık sık görmeye başladım. Takip ettim. Onunla kol kola gezdiklerii gördüm. Ben evden çıktığım zamanlar, akrabası olan bu genç, evime geliyordu. Nihayet bir gün, Nazire- yi çağırdım, kendisine nasihat ettim, bu hallere nihayet yermesini tenbih ettim, ba- na kızdı, Ağır sözler söyliyerek beni evden kovdu. Gene o gençle düşüp kalkmakta de- vam etti. Bu hareketi, namus ve şerefime uygun görmedim. Vaka akşamı, Nazireyi sokakta gördüm, kendimden geçtim ve o - nu öldürdüm. Şahit Aguş dinlenmiş, Nazirenin komşu - su olduğunu, vaka akşamı, mağazadan evi- ne döndüğü sırada, Ragıbın elinde biçakla Nazireyi bıçakladığını gördüğünü, — Yazıktır, daha gençtir, vurma ! dediğini, fakat suçlunun : — Sen karışml'a, yoksa seni de temizle - rim, K diye tehditte hulnnduğun(u ifade etmiş- tir. Şahit 'Resul oğlu Âdem, iddia edildiği gibi Nazire ile gayri meşru alâkası bulun- madığını, akrabasından olan bu kadının e - vine nişanlısı Hanife veya annesiyle gitti- gini, kol kola hiç bir vakit dolaşmadıkları- nı, kendisine iftira edildiğini söylemiştir. Mahkemece bazı noktaların tenviri için yeni şaflitler celbine karar verilerek muha- keme, başka bir güne bırakılmıştır. BAŞVEKÂLET Memur almacak Başvekâlet Devlet Meteoroloji İşleri U- mum Müdürlüğünden. : 1 — Orta mektep mezunlariyle lise me- zunlarından kendi ır_uplırı arasında yapı - lacak müsabaka ile memur alınacaktır. 2 — Talip olanlar mezun öldukları mek- tep ve mezuniyet tarihi, iki adet vesikalık imzalı fotoğraflarını istidalariyle birlikte Ankara posta kutusu 401 adresiyle umum müdürlüğümüze göndermeleri. ş 3 — Müsabaka şekil ve şeraiti ayrıca kendilerine yazı ile bildirileceği cihetle istidalarına açık adreslerini yazmaları lü - zumu ilân olunur. (6459) 16527 A çi ea $ K ll B (CRADYO) T ER Dt DPO A, | o Difüzyon Postaları TÜRKİYE Radyosu ” ANKARA Ragyosu Dalgâa U 182 Kes./120 Kw. 9465 Kes/ 20 Kw. T. A. P. 15195 Kes./ 20 Kw, T. A. 9." SALI — 8--101940 8.00 Program ve memleket saat ayarı 8.03 Müzils: Hafif program (PL) 8.15 Ajans haberleri , 8.30 Müzik: Hafif programınm deva: (PL) 8.50-9.00 Ev kadını - Yemek listesi 12.30 Program ve memleket saat ayarı, 12.33 Müzik: Mühtelif Şşarkılar" (Pl.). 12.50 Ajans haberleri. 13.05 Müzik: Plâklarla muhtelif şarkı- lar Programınmm devamı. 13.20/14,09 Müzik: Karışık program (P1,), 18,00 Program ve memleket saat ayarı, 18.03 Müzik: Film parçaları (Pl.). 18.30 Konuşma Çiftçinin saati. 1845 Müzik: Çiftçinin saati, 19.00 Müzik: Oda müziği - Mozart: Trio mi bemol majör. Piano, klarnet vie ola: Çalanlar 1- Ferhunde Erkin, Hayrullah Duygu, Zeki Berküren, Müzik: Melodiler (Pl.) Memleket saat ayarı, ajans haber « leri, Müzik: Fasıl heyeti Radyo gazetesi Müzik: Klâsik program (Küme hes, yeti: Şef: Mesut Cemil) Konuşma (İstatistik umum müdüz lüğü tarafından) Müzik: Radyo salon orkestrası (Vi» olonsel Necip Aşkın idaresinde) 1 — Gangiberger - Yaban gülü 2 — Künneke - Lady Hamilton öpe retinden 'potpuri z 3 — Verdi - Traviata 4 — Vinkler - Donna Çikita (İspane yol üvertürü): 5$ — Kutsch - Macar marşı. 6 — Becce - İki italyan süiti. Memleket saat ayarı, ajans haber « leri, ziraat, esham - tahvilât, kam- biyo - nukut borsası (fiyat) Müzik: Radyo salon orkestrasınım programının devamı 23.00 Müzik: Dans müziği (Pl.) L 23.25-23.30 Yarınki program ve kapanış Tahran Radyosu Tahran radyosunun Türkiye saatiyle prow gramı şudür : 8 Saat 11 den 13.30 a kadar kısa dalga 19.87 metre 15.100 kilösikl üÜzerinden. Saat 16,45 den 19.45 * kadar 30.99 metre 9680 kilosikl üzerinden. Sant 20 den 23 e kadar 48.74 metre 6156 kilosikl üzerinden , 1648 31.7 1974 m. m. m. 19.20 19.30 19.45 20.15 20.45 21.30 21.45 22.30 22.45 p SK 4 P'da manifatura fiyatları İnhisarlar U. Müdürlüğü Kanaviçe almacak İstanbul, 7 (Telefonla) — Şehrimizde yeni manifatura fiyatları Üzerinden bugün muamele başladı. rınüşk“l şartlara rağmen Türkiyenin gös - terdiği muvaffakiyet, her türlü tahmin ve sitayişin Üstündedir. Bu kadar müşkül şartlar içinde bu muvaffakiyeti başarmak Balkan oyunları fikrinin ebedi olduğunu isbata kâfidir.,, Bulgar mümessilinin beyanatı Balkan kongresinde ketini temsil Kazakistan'da: muazzam bir kanal inşa ediliyor . Moskova, 7 aa — D.NEB. ajansı, orta Üa tAe T Ür aa sovyet cümhuriyeti etmek Üzere şehrimize gelen bulgar mü - messili de demiştir ki: “— Bulgaristan — federasyonu kendi memleketinin bu sene İstanbulda temsil e- dilmediğine çok müteessiftir. Bu teessüf, türklerle spor sahasında bir,defa daha te- mas kaçırmış için â- zami haddindedir. Bulgaristan, spora; eski mektebi sultani ve Roberkollej'de alınan esaslarlâ girmiş tir. Maamafih dün vücudumuzla buradi bulunmadıksa bile ruhumuzla dalma yanı- nabi ine de, d 'den mllte- .. Bu Truh, h Kolorda bölgesinde büyük bir kanalın inşa- sına başlandığını bildirmektedir. Kanalın boyu 69 kilametre olacak ve 10 ve 12 kilo- metrelik muhtelif yan kanalları hulunacak- tır. ç essir olmıyarak daima mevcuttur ve her â 1 — Şartname ve nümüunesi mucibince 10.000ğmetre yeşil, 10.000 metre beyaz yağ- lı kanaviçe kapalı zarf usuliyle eksiltme - ye konmuştür, II — Muhammen bedeli 62.500 lira, mu- vakkat teminatı 4687.50 liradır. bi III — Eksiltme 11/x/940 cuma günü sa- at 15 te İstanbul'da Kabataş'ta levazım ve mübayaat indeki alım & y da yapılacaktır. IV — Şartname levazım şubesi veznesin. den ve İzmir ve Ankara bâşmüdürlükle - rinden (312) kuruşa alımabilir. V — Münakasaya girecekler mühürlü teklif mektuplarını kanuni vesaikle 96 7,5 güvenme parası makbuzu veya banka temi- nat ihtiva edecek kapalı zarfla- şeye rağmen Balkan yerimizi muhafaza edeceğiz. Sanki tek bir kanun vardır: bütün Balkan milletle- rinin arkadaşlığı ve kardeşliği evelâ ;çenç- Jikte başlar.,, rını ihale günü eksiltme saatinden bir saat eveline kadar mezkür komisyon başkanlı- ğtna mâkbuz mukabilinde vermeleri lâzım- dır. (8989-6022) 16043 BUĞUN ULUS Sinemasında 2 film birden 14,30 - 17,30 da MEMNU AŞK Alber Prejents 16,30 ve 19 da YILDIRIM SÜVARİ İlâveten DENİZ YARIŞLARI Gece 2i de — Memnu aşk ve deniz y büyümesi için esas olan hücrelerin “Onları hayata mükemmiel birer insan olarak hazır- “ lamağı düşünmelisin. Yolun kenarındaki küçük parka girdi. İlk rast- - geldiği tahta kanapeye oturdu. Siğarasını tâzeledi. " Gene düşüncelere daldı. E Şimdi evde karısı 've çocukları sakin sakin uyu- yorlar ve onu düşünmüyorlardı bile. Niçin düşün- sünler? Sehapeuhaur'in eşine tesadüf edilmez bit kabiilyetle izah ettiği o merhametsiz kudret, haya- tın derinliklerinden bir kadını ortaya çıkardı. yaşa, yeni yeni hayatlar yarat, dedi. Kadının bu em- ri yerine getirebilmesi için bir erkeğe de ihtiyacı vardı. Bunu temin etti. O, zalim küdretin emrini ifa etmek hususunda sartedilen gayretlere ve geçen hâdiselere aşk ismi verildi. Neticede; biribirinden Büzel, akıllı üç çocuk meydana gedi. Şimdi kadın, vazifesini yapmış bir insan süküpiyle yatağına u- zanmış yorgunluğunu dinlendiriyordu. —Artık biri- birleriyle ne alâkaları kalmıştı? Vazifelerini yap- muşlardı. Tabiatin kanunlarına boyun eğerek yuva larını kurmuşlardı. Bu uğurda kendilerini feda et- mişlerdi. Şu halde, şimdiden sonra herkes kendi yo- lunda yürüyebilirdi! Fakat “ahlâk kaidelerini, cemi yetin aile nizamını göz önüne almca bu tarzda ha reket etmeğe imkâhn var mıydı? Hayır, böyle düşün mek bile doğru degildi. Zaten, insanlar için tam v« hakiki bir saadet peşinden koşmak, hayal kovala maktan farksızdı. Başını önüne eğdi. Sigarasının dumanlarını diz lerinin arasına doğru üfledi. — Dudakları asabiyetle titriyordu. Kendi kendint kta devam etti: — Beni kimse anlamıyor. Kendini, ğgelip geçici heveslere kaptıran bir tip olduğumu sanıyorlar. Ha yır, bunda yanılıyorlar. Ben, Gizella'yı tekdir ediyo; rum. Çocuklarımı çılgınca seviyorum, Yuvama bağ- hyım. Fakat, ne yapayım ki ben de insanım, Benim de aşk ihtiyacım vardır. Gizella, artık bu ihtiyacımı — tatmin edemiyor. Elini avcunun içine alıyor, gözle- rinin içine bakıyorum. Dolgun dudaklarını, güzel - ko: Git,. Yazan: MİHALY FÖLDİ yüzünü seyrediyorum. Fakat, hiç bir şey duymuyo- rum. Onu, anam, kardeşim, hayat yoldaşım gibi se- viyorum. İşte bu kadar, Kadınlığı beni cezbetmiyor, bakışları ihtirasımı kamçılamıyor. Aşkın, zevk ve he- yecanından mahrum olarak yaşıyorum. Bu hal gün- den güne enerjimi kırıyor, beni hayata karşı küstü- rüyor. Bu vaziyete daha uzun zaman tahammül ede- miyeceğimi hissediyorum. Evet, bütün kabahatin ben- de olduğunu biliyorum. Ne çareki, elimde değil. Ken- dimi zorluyorum. Onu gene eskisi gibi coşkun ihti- raslarla kucaklamak istiyorum. Nafile, Hiç bir şey kâr etmiyğt. Günler geçtikçe aramızdaki uçurumun açıldığını, derinleştiğini görüyorum. Bunu — kapa- mak, ona tekrar yaklaşmak hususunda sarfettiğim gayretlerin boşa gittiğine kalbim kanayarak şahit o- tuyorum, Aşk! Mâcera! Durmadan bu kelimeleri sa- yıklıyorum. Gizella'nın yanında hayatımın sonuna kadar rahat 've âsüde yaşıyacağıma iyman ediyorum -Fakat, damarlarımda dolaşan melun kan yakamı bi- rakmıyor. Beni, bu sükfinu bozmağa teşvik ediyor ve mâceradan mâceraya atılmağa icbar ediyor. Çok de- fa geceleri uykum kaçıyor. Böyle zamanlarda onun da uyuümadığını, yatağının içinde mütemadiyen dön- düğünün, çırpındığının farkına varıyorum. - İkimiz. de ıstırap çekiyoruz. Bunda şüphe etmiyorum. Ama. ikimizde de hakikati itiraf etmek cesareti yok. Yalan söylüyoruz ve bu suretle biribirimizi avutmağa çalı- giyoruz. Acaba, herkes de böyle midir? Yoksa, vazi- Türkçeye çeviren: F. ZAHİR TÖRÜUMKÜNEY —— 1230 yeti olduğu gibi kabul edip, sükün içinde yaşıyanlar var mıdır? Mutlaka vardır. Aksi takdirde bütün in- sanların huzursuzluk ve kararsızlık içinde bocalama- ları icabederdi. Kendi düşüncelerimi Gizellaya da malediyorum. Onun da, benim gibi duyması bahis mevzuu olamaz. Bu takdirde, Gizalla'nın da yuhsın- dan soğuması, yavrularını ihmal etmesi lâzımdır. Halbuki o, elan bitmek, tükenmek bilmiyen bir gay- retle kocasının, çocuklarının ve yuvasının saadeti için çırpınıyordu. O halde, geceleri neden uykusu kaçıyordu. Bunun da izahı kolaydı. Gizella gibi zeki bir kadının, sevdiği erkeğin ahvali ruhiyesindeki bâ- tiz değişikliği hissetmemesine imkân yoktu. Herhal- de onun üzüntüsü de bundan ileri geliyordu. Nete- kim, bazı akşamlar, saçlarını omuzlarına döküp, açık dekolte geceliğini giyerek, eski hatıraları tâzelemek için ona yaklaştığı da oluyordu. Demek ğıi: onun aş- kı eskisi gibi devam ediyordu. Eğer, hakikaten böyle ise feci idi; Bu zavallı kadın, günün birinde yaptığı fedakârlıkların yok olup gittiğini görürse perişan olurdu. Vaziyeti ona hissettirmemek lâzımdı. Gözle- rini kapayıp başkasını düşünerek onu sevmeliydi, O- nun acı hayal sukutuna uğramaması için bu iğrenç komediyi oynamalıydı. ş “Üçüncü sigarayı yaktı. — Onu niçin sevemiyorum? Neden başka kadın- ların hayaliyle kendimi harap ediyorum? Gizella'nın nesi eksik? Acaba, bugün hayaliyle çırpındığım, ya- nıp tutuştuğum kadınlar, beni ondan daha mı fazla uyalıyabilecekler? Hiç zannetmiyorum. Hangi kadın olursa, olsun elde ettiğim andan itibaren hevesim kırılacak ve kısa bir müddet sonra da bıkacağım, İn- sanlar daima erişemedikleri şeylere karşı şiddetli ar- zular duyarlar. O halde, benim halim ne olacak? Bir kadına gahip olur olmaz, derhal ötekinin peşinden mi koşacağım? Vilmoş, kendine gel! Böyle saçma şeyler yüzünden, seni seven ve bütün emellerini sa- na bağlıyan kadını mahvetme! Saadetini kendi elin- le yıkma! ğ Ayağa kalktı. Gerindi. Yavaş, yavaş yürümeğe başladı. Büyük bir apartmanın kapısı önünde durdu- ğu zaman, evinin tamamiyle aksi istikametine gitmiş olduğunun hayretle farkına vardı. Önünde durduğu apartmanda Maria oturuyordu. Sokaklarda henüz kimseler yoktu. Herkes derin bir uykuda idi. Kapıya yaslandı. Eliyle tokmağını okşadı, İçinden bir lahza kapıyı yumruklamak arzusu geldi. Marialar birinci katta oturuyorlardı. Acaba, bu saniyede ne yapıyor- du? Uyuyor muydu? Ne garipti, Maria'yı düşündü- ğü zamanlar, gözünün önünde daima coşkun aşk sah- neleri canlanıyordu. Onun da nihayet bir insan oldu- ğünu, yemeğe, içmeğe, uyku ve istirahata ihtiyacı bulunduğunu unutuyordu. Şimdi birdenbire yukarı « fırlasa, aanahtarı sokak kapısını açsa, usulca vatak odasına girse, tabanca çekip beni dinle! diye ba- Rırsa ve: F — Seni seviyorum!.. Eğer, derhal benim olmazsan, " seni de, kendimi de, kocanı ve çocuğunu da öldüre- ceğim! diye haykırsa, acaba ne yapardı? Gizellaya karşı sonsüuz bir hürmet besliyorum.. — Çocuklarıma tapınıyorum... Fakat, senin aşkın bütün bu hislerin hepsine galip geliyor... Maria!... Ruhum... Ayakları- na kapanarak yalvarıyorum... Gel, her şeyi bırakalım.. Birlikte kaçalım... Yalnız biribirimiz ve aşkımız için yaşıyacağımız bir yere, çok, çok uzaklara gidelim, diye yalyarsa, ne derdi? — Sonu var — D