5 Haziran 1940 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

5 Haziran 1940 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ULUS Topraklarımızı fethedecek olan makine ordusunun öncüleri Ziraat Vekâleti sıkıntıya uğrıyan köylünün imdadına traktörle koşuyor Büyük traktörler günde 75, küçükleri 50 dönüm tarlayı en iyi şekilde sürüyor A nadolu — köylüsü “dönüm,, denen toprak ölçüsünün metre murabbaı cinsinden hesabını bilmez, Babası ona bir dönümü şöy- le tarif etti: — Bir çift öküzün bir sürdüğü yer.. Tarif, kısmen tabiatin değişmez unsurlarına bağlı olduğu için sağ- lam sayılır. Fakat ya öküzler hafif olursa? O zaman bir dönüm topra- ğı karartmak, gün ne kadar erken başlarsa başlasın, bir günde bitiri- lemiyecek “büyük,, bir iş olur. Bu yıl kış, üzün ve insafsız ol- du. İlkbaharın son ayının son gün- lerinde olmamıza rağmen, yağmur- ların hâlâ ardını alamadık ve dur- gün havaya hâlâ kavuşamadık. Sert kışın şehirliye zararı, ya- rım ton kömür, bir o kadar oduna mal olmüş, yani ucuzca savulabil- miştir. Fakat bir de köyü ve köy- lüyü düşününüz. Kendisini değil, Öküzlerini düşününüz. Çünkü biz- zat o, böyle yapar. Hayvanlar, yemsiz kaldılar ve bahara bir deri bir kemik çıktılar. Halbuki sahiplerinin mühim ve a- cele âşleri vardı. Yazlıklarını eke- cekler, tarlalarını nadas yapacak- lardı. Bir bu mühim işlere, bir de öküzlerine baktı. Bu öküzler bu işi kıvıramıyacaklardı. Sürdü gitme- diler, gittiler çalışmadılar. Hülâsa iş görülemedi ve köylü, elleri böğ- ründe: Y — Netsek ki? diye düşünmiye başladı. Ziraat vekili, ihtiyacı sezdi ve yardım elini köylüye işte bu za- manda uzattı. B aharla beraber, Türkiyenin bazı mıntakalarında fersah- larca toprağın bir gün içinde ka- rardığını görenler bunun sırrını o zaman belki çözememişlerdir. İs- tanbul yolcuları — Etimesgut'tan Polatlı'ya kadar, sağlı sollu uza- yıp giden tarlaları tam zamanında güzelce sürülmüş buldular. Halbu- ki Tokat'ta, Aydın'da ve Elâzığ”"- da geniş ova köylüleri bu tılısımı çoktan öğrenmiştider. Yakınımiız- da Polatlı, Haymana, Sincanköy ve Çubuk var. Ve sık sık Ziraat ve- kâletinin mermer basamaklarında,. bayramlık elbiseleriyle vekili gör- meğe gelen köylülere tesadüf e- diliyor. Grup grup köylü kombi- nalar müdürlüğüne koşuyor. Ade- tâ sitem ediyorlar: günde — Bizim köyün suçu ne ki? Bilmem izah edebildim mi? Zi- raat vekâleti sıkıntıya — uğrıyan köylünün yardımına traktörle ko- şuyor. Göz iklimince uzayıp giden tarlaların altını üstüne getiren bu, köylünün vekilden istediği bu, za- yıf öküzü ölümden, eli böğründe rençberleri imkânsızlığın kara sev- dasından kurtaran budur. — Bizim köylü makina ziraatini benimsemiyor. O bir kere, kör deyneğini beller gibi karasabanı bellemiştir. Bu iki sevdalı biribi- rinden ayrılmazlar. H ıyır... Köylü makineye ka- vuştuğu zaman ve onun ne sihirli bir küdret olduğunu gör- dükten sonra karasabanı, içi sızla- madan pek âlâ atabiliyor. Yalnız, bir kere görmesi lâzım... Yazık ki biz onun bu makine açlığını doyuramıyoruz. Fakat he- Bu gördüğünüz makina, 70 çift öküze bedeldir. nüz bu büyük işin başlangıcında- yız. Ziraat vekâletine ait traktör- lerin, bugün için dört beş minta- kaya yetiştirilebildiğini — anlatan bir mütehassıs: — Muhlis Erkmen, dedi, bu işi plânlıyarak hiç olmazsa 8000 kö- ye teşmil etmek fikrindedir. Gene aynı mütehassıs, anlattı: — Rençberin bu meysimde en çok dikkat ettiği şey, tarlasını ot- lar bürümeden sürmektir. Mahsu- lün hakkı olan toprak kuvetini sö- müren bu yabani ayrıklar zamanın- da temizlenmezse mahsül bekleme- meli. Bu sene, birçok yerlerde, tek sürme vasıtası olan hayvanların zayıflığı yüzünden köylü bu mü- him işini göremedi. Vekâlet işte buralara yetişti. — Köylüler yardımı nasıl karşı- ladılar? — Bir tek misâl vereyim: yal- nız Çubuk mıntakasında 150 bin dönümlük müracaat aldık, Bunlar, tabii, sıraya kondu, gruplara ayrıl- dı. Bazı yerlerde toprağın kuruma- sı bekleniyor. Fakat müsait toprak- larda hattâ geceden de istifade e- dilerek çalışılmaktadır. Bu mınta- kaya ayırabildiğimiz 50 traktör, günün en az 14 saatinde İş başın- dadır. Büyük tip traktörler günde 75, küçükleri 40-50 dönüm tar- layı, en iyi bir şekilde sürmekte- dir, Ve bizim bir traktörümüz, bir mevsim içinde köylünün 100 çif- tiyle ancak yapabildiği işi görmek- tedir. Bugüne kadar 80 bin dönüm tarla sürülmüştür. Bu yardım karşılığında köylüye düşen külfet, traktörün ve işçisi- nin masrafını ödemektir; o kadar. Bu masraf, dönüm başına 50 kuruş- tan ibarettir. Bu şekil rençbere o kadar hesaplı gelmiştir ki, bütün köy arazisini sürdürebilecek para- yı toplıyan ve mendile doldura- rak, daha traktörün yüzünü gör- meden getirip kombina müdürlü- ğüne teslim etmek istiyen köyler vardır. Halbuki müdürlük, 200 dö- nümün sürme masrafını harman za- manında almak suretiyle onlara ge- niş ödeme kolaylıkları gösteriyor- du. Hattâ daha kolayına gidilmesi, masrafın mahsul cinsinden al sı da mümkündü. 'Teşebbüs güzel ve ver'ndedir. Ve bu işe aşkla sarılmış olanlar, insa- nı güzel dünyalâra ulaştıran plân ve kararlarını da anlatıyorlar: — Yalnız ekimde değil, hasat ve harmanda da köylüye makine yar- dımı yapacağız. Orak makineleri hangarlarda hazırdır. Harman ma- kineleri de yakında vapurdan çı- kıyor. Sonra gördük ki köylü, bil- hassa sert kışlardan sonra hayvan yeminden çok müşkülâta uğruyor. Vekâlet bunu göz önünde tutmak- ta, ve önümüzdeki sene bizzat yon- calıklar yapmak kararındadır. Bu işte psikolojiye dayanan iki mühim nokta var: Biri, köylüye makineyi sevdirmek için ona “ma- kine ziraati hakkında etüdler,, da- ğıtmak yolu tutulmamış, istim ü- zerinde traktör gösterilmiştir. İ- kincisi — bu da mühim — traktör köylünün bütün toprağında değil, dörtte birinde dolaştırılıyor. Siz bunun sebebini belki: — Köylünün toprağını siz sü- rünce, ekince, biçince ona iş kal- miyor, tembelleşir sonra., diye izah edersiniz, ama ben: — Toprağiyle haşir neşir olmak türk köylüsünün en büyük zevki- dir, ondan mahrum etmemek için.. diye düşünmekte devam edeceğim. Fakat... Gene saban başına! Kemal Zeki GENÇOSMAN Kati zafere ulaştıran yol ayni yoldur.. en hudutsuz fedakârlIıklara sevkedecektir. Denilebilir ki, mademki ingilizler böyle milli bir hamleye, irkilme kudretine kadir- diler, Neden, sulh içinde, bugün sarfetmeyi göze aldıkları gayret ve himmetin onda bi- rini göstermediler. Gösterseydiler, tehlike ufukta bile belirmezdi. Buna verilecek ce- vap $udur: her milletin kendine göre husu- siyetleri vardır. Bu milli seciye, zayıf ve kuvetli taraflarıyle bir küldür. Değişmez. Bugün, bütün İngiltere, muazzam milli bir gayret içindedir. Bu gayrete: husust faatlerin, hasis ve maddi düşüncelerin (Başı 1 inci sayfada) silâh.... Daimi mahiyette, bünyevi bir deği- şiklik mâ ifade etm ktedir. Bunun böyle olduğuna iman edildiği içindir ki “Emergencey Power Bill” adlı ve icra ku- vetine geniş salâhiyetler veren kanun lâyi- hası Avam Kamarasında bir buçuk saat içinde müzakere ve kabul edilmiştir. İngi- liz demokrasisinin tarihf temayülünü de ihmal etmemelidir. Bu demokrasi,* sulh devrinde de, tabif zamanlarda da, icra ku- vetine daima geniş salâhiyetler vermekten, A Nazırlol.” LA Ülnj: ec ' S . k Vata işüli l'nm, (Başı İ İf lanlları salâhiyettar mahfillerinde İtli, .:îııı yaçları nazarı itibara almarâ* | h“luî zamlarının diğer bitaraf devli “indq' da olduğu gibi kendisine » aleş tatbik edilmediği hatırlatılmaKÖĞER Fayıt ticaret nazırı son sekiz ay z.:l ) -| istihsalâtının mütemadiyen ğunu hede etmişti. O İcra makamını teçhiz k - miştir, İcra kuveti ne kadar sağlam olürsa, ne derece iyi işlerse, demokrasinin o nis - bette yüksel, itibar —& inanılmıştır. İdare sanatı bilhassa uzgören- lik ile vasıflandırılabilir. Vakit ve zama - nında tedbir alamıyan, teşebbüs ve hareke- te geçemiyen, mesuliyet tekabbül edemiyen bir icra kuveti, itiraf etmeli ki, parlâmento rejimini takviye etmez, Bilâkis sarsar. Kü- çük düşürür. Azim ve iradeye malik, teşebbüs küdret ve kabiliyetine sahip bir hükümetin dikta- törlük ile hiç bir münasebeti yoktur. Ye- ser ki milli ve teşril mürakabe vazifesini lâyıkiyle ifa etsin. Demokrasiler, en müş- kül imtihanları, en çetin geçitleri, ancak asli mahiyetlerine, ruhlarına sadık kalmak suretiyle atlatabilirler, Bu sadakat da an - cak milli ve teşrif mürakabe ile tecelli edebilir. Mürakabe devam ettikçe: icra ma- kamma en geniş salâhiyetler verilebilir. B la d krasi kendi kendini inkâr et- engel olmasına imkân birakılmamıştır. Bu- günkü (malzeme harbi): muharip milletle- rin, memleketlerin sanayilerini karşılaştır- mış bulunuyor. Bir taraftan meydan muha- rebeleri, doymak bilmiyen devler gibi bi - rikmiş stokları eritirken; milli sanayi her iki cephede de geceli, gündüzlü çalışryor. Şurasımı tekrar edelim ki: ingilizler bu çe- tin imtihanla: 1914 - 1918 harbinde de kar- şılaştılar. Harbin ilk yıllarında hayret ve - rici mühimmat sıkıntısına uğradılar. En ni- hayet, 1918 deki seviyeyi buldular. Loyd Corc'un hatrratından, bu mevzua ait, kısa bir fıkrayı nakledeceşim: « Mühimmat Nezaretinin mürakabesi,» « tedricen ve muntazaman o dereceye gel-» « mişti ki, harbin sonlarına doğru, hemeni « hemen İngiltere'nin bütün sanayi hayatı» « kontrolumuza tâbi bulunuyordu, İngiliz» « milleti bütün kuvet ve kabiliyetini, zekâ» «&ve meharetini kati zaferin istihsali yo-» « lunda temerküz ettirmişti. Takriben yüz» « muhtelif sanayi şubesi (fabrikası değil)» « Mühimmat Nezaretinin emrinde çalışı-» « yordu. Milli sanayiimizi öyle mütecanis» «bit kül haline getirmiştik ki kati zaferi» « istihdaf eden muazzam bir âmme teşeb-» « büsü mahiyetini almıştı.» Kanaatimizce, ingilizler, böyle bir sana- yi potansiyeline erişmeseydiler, geçen har- bi muhakkak kaybederlerdi. Bugün de, kabul ettikleri yeni kanunlı aynı gayeyi ta- kip ediyorlar. Bu kanunurz iktısadi ve mali phelerini ayrı bir da tahlil etmi- ye çalışacağız. a Görülüyor ki, katl zafere ulaştıran yol değişmemiştir. Aynı yoldur, Çelik fabrika- ları, ağır sanayiin hemen hemen her şube- sine mensup sayısız imalâthaneler, keşif ve ihtirâlar peşinde çalışan sessiz ve mah- viyetperver lâboratuvarlar... İşte bakiki muharebe meydanları.. Geçen harpte (tank) 1 ihtirâ etmiş olan ingiliz sanayiinin bu harpte tanka mağlüp olması kolay kolay kabul edilemez. Bütün mesele, zaman ve tahammüf âmillerine da- yanmaktadır. Muharebe — meydanlarının dalgalanan talihlerine göre mütemadiyen dümen kırıp, maneviyatlarını yükseltip, al- çaltanlar bugünkü total harbin sinir müca- delesi safhasmma bile dayanamazlar. Harp total harn cok ciddi. çok ğına miş olmaz. Milli mürakabe kuveti hüküm ve karar- larını serbestçe verdikçe, millet mukadde- ratına hâkim bulundukça demokrasi ebedi- yen yaşar, bütün zahiri tebeddüllere, şekil değişikliklerine rağmen payidar olur. Mil- N mürakabe denilen büyük ve kutsi imkân- dır ki harp içinde bile, demokrasileri bir okyanus füshatile, otoriter rejimlerden ayırdeder. Asıl milli mürakabe kalktığı gündür ki: milli heyecanla, seve, seve ta - hammül olunan bütün fedakârlıklar, başa- rılan büyük işler, giran gelmiye başlar. Esaret, istismar, tecavüz, tazyik ve tahak- küm gibi mefhumlar, trajik birer hakikat halinde canlanır. - Bilâkis milli mürakabe devam ettikçe, en ağır mahrumiyetler, en ağır mükellefi- yetler “vazife” telâkki edilir. ve öylece ifa olunur, Vazifenin hafifi olur, ağırı olur. Fakat vazife mefhumunda öyle yüksek ma- nevi bir asalet vardır ki vatandaş taham - mülünü ölçülemiyecek derecelere isâd eder. Demokrasilerde, icrd kuvetine verilmek- te olan geniş salâhiyetler, hiç bir zaman tatbikatta, filiyatta, vatandaşların manevi şahsiyetlerini öldürmez. Öldürmüş olsa, enerji kaynaklarını da aynt zamanda ku - rutmuş olur. Manevi varlıkları çökmemiş, ka aaittt camialardır ki yıllarca devam edecek ölüm veya dirim mücadelesine tahammül edebi - lirler. Harp talihinin cilvelerine dayana - bilirler. (Bütün milletçe varolmak veya yokolmak) gibi korkunç tarihi âkıbetlere sürükliyen bugünkü harbin bir mişaline te- sadüf edebilmek için tarihin seyri üzerin- de, geriye doğru, gitmek lâzımdır. On do - kuzuncu asır bu mahiyette harpler kaydet- meşreplikle alâkası yoktur, Yıllarca çeki- lecek ıstırapların, dökülecek gözyaşlarının katlanılacak mahrumiyetlerin ancak sonun- da neticesi belli olabilen yıpratıcı bir mü- cadeledir. Harp talihinin bazan tebessümü, bazan sert çehresi, katf neticeyi ifade ede- mez. Marifet: harp ilâhının son iltifatına mazhar olabilmektir... memiştir. Fakat tarihte bu defa (topyekün H. SAMI harp) diye adlandırılan şümullü mücadele- Urfa Mebusu ler yok değildir. Roma'nın Kartaja'ya kar- şı açtığı mücadele, Atina'lrlar ile Isparta- Â JA v Irlar arasındaki çarpışmalar, İngiltere'nin Gümrük gen_eı kon_ıutanlıgmdı İspanya ile Hollanda ile ve en nihayet Bo- bir tayin napart ile olan sürekli harpleri gibi... Me - selâ Bonapart muharebeleri yirmi iki sene sürmüştür. Olsa, olsa topyekün harp mü -| Şi memurlarından Nazif Demircan cadeleyi daha insafsız, amansız bir hale |ai OA vini olarak tayin edilmiş- sokmuştur. ğ İkinci cihan harbine atılmış olan mütte- tir. K Gümrük komutanlığı üçüncü şube- sinde açık hâkimliğe tetkik müdürlü- âkıbetlerle mahmul bir mevzudur. Hafif fikler pek iyi biliyorlar ki: milletlerinin hayatı, saadeti, hüriyeti, kadderatı kültürleri, her şeyleri kati neticeye bağlı - f b dır. Ya ileri medeniyetli, yüksek hayat se- viyeli birer millet olarak dünya yüzünde payidar olabilecekler ve yahut dünya me - selelerinde adı geçmez, söz söylemek hak- kı olmıyan, şahsiyetsiz, silik ve fakir birer camla haline düşeceklerdir. Her sahada, asırlarca devam ettirdikleri mesainin mu- Nöbetçi eczaneler 1. 6. 940 gününden 30. 6. 940 akşamıma kadar eczanelerin gece nöbet cetveli şudur: 1 — Ege ve Yenişehir eczaneleri 1 8 15 22 29 2 — İstanbul ve Cebeci 2 916 23 30 hassalası, kati neticeye göre ya daha sağ-|$ 3 — Sebat L R İ ü lam ve daha şümullü olarak istikbale, ge- 4 — Yeni " 4 1118 25 lecek nesillerine devredilecek ve yahut da-|$ 5 — Sakarya ve Halk » $ 1210186 hgeçmiş nesillerin muazzam emekleri tarihin |$ 6 — Merkez » 6132027 karanlık kuyusunda gömülecektir. Bugün- |$ 7 — Ankara ve Çankaya » T M 21 28 kü harp her hangi bir eyaletin istirdadı, bir müstemleke elde edilmesi gibi muayyen ve mahdut gayeler istihdaf etmiyor. Hugün, dünya mikyasında, bir dâva görülüyor. Pazar geceleri nöbet alan eczaneler pazar günü de nöbetçi olarak açık bulunmak mecburi- yetindedir. Diğer eczanelerin pazar günleri ih- tiyari olarak tatil yapmaları kabul edilmiştir, Almanların Manş sahillerine dayanışı- dır ki ingiliz milletini, en cesur h. e, v SN ğ Ht 5 “ Efendimiz ,, sabanının başında.., müttefikler esasen hafifletilmif usulün tatbikinde yeniden göstermişlerdir. İtalyan vapür araştırmalar yapılmamaktadıf: ylb) Mayıs ayının nihayetinde talyarı eksperleri Roma'da gti y etmişlerdi. İtalya hükümeti "'d beplerden dolayı bu itilâfları reddetmiştir. İtalya “tarihi t taleplere resmen muayyen bi Tp meden riayet edilmesini istiy9f 4| İngiltere hükümetleri müzak* ö mek istediklerini birkaç kert 0 - bildirmişlerdir. İ ., Reynaud'nun beyanatı son ön Yü İtalya'da başka bir akis bıraf” aei İtalya harbe girerse bünü kendi DĞ yapmış olacaktır. Bir italyan vapuru almaktan vazvçğ / Kahire, 4 ata. — 4000 tonluk ? litea vapuru, dün yolcu almak riye'ye harneket edecek iken maksızın doğruca Napoli'ye #” |F hareket edecektir. ğ Vaziyet ümitli Londra, 4 aa. — Reutef' 2 ki postadan, italyan limati?” derilmek üzere ingiliz j alınması için Londra'da kred' ) çok mektuplar çıkmıştır. BU vaziyetin daha ümitli bir * şahadesini mümkün kılm Şti Fransaya yapılacak Nevyork, 4 a.a. — Reut! - Times gazetesinin Belgr& bildiriyor: Maribor hudut şehrindefi "4 kat teyit olunmıyan bir hâ? Viyana civarında alman kit? (t edilmektedir. Belgrad'da# g, kıtaların, italyanların cenâ” sa'ya karşı yapacakları hüf yanlara yardım için italyafl geçmeğe hazır bulunmakt#” (| Muhabir, şunları da ilâvt | tedir: “ttarya'nın, anmanlara, F şı yaptığı hücumda yardıf mayülü ,on iki ada üsle mürettebatını hamil almâf :; A DŞ LE K gemilerinin bulunmakta 010 Bi diren haber ile de teeyyüt — İj ı gözükmextedir. :4: Gayda'nın ye?” ;:t: j İs Roma, 4 aa. — D.N. B” diriyor: Korsika ve Nis'in fran’"u fından alınmasını hatırlatâ” g kayii mevzuubahis ederef d'İtalia gazetesi, italyanlaf'y zi üzerindeki emellerinin * ğunu isbata çalışıyor. . B. Gayda şunları yuıy“" ) 1769 da Fransa Korsika'yi 4f tiği zaman, İngiltere'nin M ki hâkimiyetine karşı kend"" u ziyet temin etmek istemis” yi ziyet, İtalya birliğinin Bi'ly mesi üzerine, istikbali | genç kırallığa karşı çevrilf ' Korsika gerek coğrafi V& rek ahalisinin etnoğrafik gerekse lisan ve tarihi n0 italyan kalmıştır. O zamânl nova cümhuriyetinin zâfif” y) de ederek, bilâhare Sıvo'w aldığı gibi, Korsika'yı da *” tir. Ş Romalılar zamanında NiS' fi yanlarla meskün bir şehif bi Savoie, İtalya kırallık a17 ) ğidir. Milli kahraman V şehrin dıvarları dahilind ” Bu şehir, yedi defa fran* hak teşebbüslerini red 5"’::* 1!3 1860 da Piemont hüküm' g| < nın bitaraflığını Nice ve " o dediği zaman, kıral Vict0f bu iltihakları, her türlü f : bir plebisit şartına talik * mişti. Fakat bu plebisney- ve ahalinin ancak yüzde rebildi. Nice'in italyan ahalisi t? p linan bir çok kararlarınâ " d bu şehrin âkibetine raz! ” laşılır, Bu gazete makalesini € bititiyor: bt Savoie, Nice ve Tunt” Tz Süveyş de dahil olmak “' Ü çemberine dahildir. BU ıîn,ıl ' da Süriye ve Filistin ileİ bulunuyordu. 1 Tahsil veznedlf,lj. damga pulu 'ı'“ırıd Tahsil şubesi veznedarİ” dan aşağı olmamak üz€f” Öjyü 4 mukabilinde yüzde iki yi verilmek yartiyle d İLELSAELE ŞAF A U Şi mesi kararlaşmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: