2 Eylül 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

2 Eylül 1939 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2-9-1939 ULUS L A B HAYAT VE SIHAT Tütünden devâ Tütünün lehinde ve aleyhinde şimdiye kadar neler söylenilmiş ve yazılmıştır. Lehinde söyliyenlerin sesleri pek yükseğe çıkmaz ama tü- tün ne kadar fena şey olsa da kötü arkadaştan iyi olduğunu herkes tas- dik eder. Ekmek paralarını yazıla- riyle çıkarmağa mecbur olanların da çoğu, mevzu bulamadıkları gün- lerde gözlerinin önü tütün duma- nından kapanınca fikirlerine açık - lık geldiğini pek iyi bilirler. Aleyhinde söyliyenlerin fikri pek ancak zehir diye bildiğimiz nikatin bir vitami temel ol » âdetâ canlı bir deva haline gelmiştir. P vitamininin adını belki duy- muşsunuzdur. Bazıları ona P.P. vi- tamini derler. İkisi bir örnek olan bu harflerin birisi Pellagra hastalı- ğına işarettir, ikincisi de Preventif yani koruyucu olduğunu ifade eder. Bu pellagra hastalığı eskiden bozulmuş mısır unu yemekten ileri gelir diye zannederlerdi. Şimdi iyi- ce biliniyor ki bu da bir vitaminsiz- katidir. Uzun ömür üteh Hüflon insanların hayatını kısaltan önemli sebeplerden biri de tütün iç- i| kalan lik, P vit eksikliğinden ile- ri gelen bir hastalıktır. Et yemekle- rinden ve taze sebzelerden mahrum mek — olduğunu dığındanb dünyada buna inanmıyan pek az leketlerde hâlâ görülür. İlk alâmetleri halsizlik, mide bo- kluğ kulak uğultusu, biraz da kimse vardır. Hele terki- bindeki o nikotin yok mu, o nikotin! Onun bir katresi bile gayet şiddet- li bir zehirdir. Böyle olduğu halde sabahtan gece yarılarına kadar tü- DAİA Ça K tün iç in ze- hirlenmediklerine şaşmak lâzım- dır. Buna şaşanlar nikotinin hassası- nt bilemiyenlerdir. Tütün yaprakla- rı paketler yahut kutular içinde kı- yılmış tütün veya sigara şeklinde bize gelinciye kadar türlü türlü mu- amele görürken terkibindeki niko - tinin büyük bir kısmını kaybettiğine en iyi delil tütün çiğniyenlerin onu ağızlarına alınca birdenbire düşüp gidivermemeleridir. Tütün dünyada $ dzmdanberi nikotiğd zehir- lenmiş yalnız bir kişi bilinir, O da, taze tütünün suda hülâsasını çıka - rarak kendine zorla içiren bir ada- mın cinayetine kurban olmuştur. Sigara içenlere gelince, tütünün ter- kibinde kalan az nispette nikotin de sigaranın ucu kızarınca uçup gittiği için... Tütün pek çok içilince insanı ze- hirlediği şüphesizdir: fakat bu ze - hirlenmede nikotinin mâsum olduğu çoktanberi laşıl Şimdi o, şiddetli zehir diye bilinen nikotinin insanlar için, tabii, yerine göre, mü- him bir deva olduğu meydana çık- mıştir. Fakat bunda — tütün içen- lerin neden zehirlenmediklerine şa- lar gibi — şaşılacak bir şey yok- tur. Çünkü ilâçların birçoğu zaten| siri “zehirli şeylerdir. O zehirler yerine BÜR ÜÜ e Üdam ahi rinin bile bir deva olduğunu biliyor- deca elaslar. sunuz. Onun gibi nikotin de bir deva olabilir. Nikotinin deva ol da bir de hususiyet vardır. Onun tesiri baya- ğı bir kimya maddesi gibi değil, mühim bir vitaminin temeli olma- sındadır. Demek ki şimdiye kadar sersemliktir. Hastalık ilerledikçe deri üzerinde Jlekeler peyda olur, gözler büzülür, vücudun birçok yer- lerinde ağrılar ıstırap verir. Daha sonra ishal, deri siyahlaşır, adale- lerde kulunçlar, çırpınmalar. On - dan sonrasını elbette sormazsınız... Bu hastalığa karşı gelen P vita- mini sığır etinin tazesinde ve kon- servesinde, rom balığında, peynirin ayranında, ayşekadın fasulyesinde, lâhnada, ıspanakta, domates salça- sında, bir de ekmek ve bira maya- larında bulunur. : Bu vitaminin kimyaca terkibi a- mid nikotinik olduğu anlaşıldıktan sonra onun gibi kökü nikotin olan asit nikotinik ile ve daha başka ni- kotinli maddelerle tecrübeler yapıl- mış ve hepsinin ayniyle P vitamini gibi faydalı oldukları meydana çık- mıştır. D k oluyor ki P vitami ninde asıl tesirli madde nikotindir. Vakıa, pellagra hastalığında i- lâç olarak kullanılan P vitamininin, şimdiki halde, tütünden çıkarıldığı hakkında bir rivayet yoktur. Fakat tütün domates salçasından daha bol ve daha ucuz olduğu için yakında tütün yapraklarından çıkarılan ni- kotin ile yeni bir ilâç yapılacağı beklenilebilir. Zaten P vitamini pellagra hasta- lığından başka şeylere de faydalı- dır: meselâ mide hastalıklarına, a- ğız hastalıklarına, daha mühim te- - ç .. ÇA Kİ yı’dm etmesidir. Mikroplardan bile bazı - hirdeı:biı_'e ın büy Lase bu witamini hulunca çoğalırlar. Bu da, bazı 30 Ağustos Başkumandan muhaıebeği münasebeltiyle Türk istiklâl ve inkilâp savaşına dair konuşma — Tz Çoruh mebusu Ali Riza Erem, C. H. P. adına Ankara radyosun- da 30 ı_ğuıtos Başkumandan meydan muharebesi münasebetiyle, türk istiklâl ve inkılâp savaşı üzerinde bir konuşma yapmıştır. Bu enteresan konuşmanın ikinci kısmını aşağıya koyuyoruz: Şimdi bu büyük zaferi hazırlayışın- da, idare edişinde gösterilen sanatın yüksekliği tablosuna geçiyorum: Arkadaşlar, Bir milletin kaderini, istiklâlini, o zamanki gibi, hem iç ve hem dış taar- ruzlarına karşı korumak veya kurtar- mak vazifesini üstüne alan bir (Baş- buğ), bir (Şef) için, her şeyden önce inceden inceye tetkik edilecek üç e- sas nokta vardır.: Birincisi: kendi maksadı (ki bura- da vatanın ve milletin istiklâlini kur- tarmak, milli hâkimiyete müstenit, kayıtsız şartsız müstakil yeni bir dev- let kurmak gibi iki esaslı hedefi ihti- va ediyor.) İkincisi: bu maksadı istihsal etmek için kullanabileceği maddi ve manevi kuvetleri hazırlamak, ki bu da bir çok hesapları, plânları icap ettirir, Üçüncüsü: bu maksadımıza mani ol- mak istiyecek olan iç ve dış düşman- ların, kullanabilecekleri — kuvetlerin hesabı ve vaziyetlerinin tetkiki, ve bi- zim maksadımıza ve hareketlerimize mani olmak için bu vaziyet ve kuvet- lerini ne suretle kullanmaları muhte- mel olduğunu, ve bu ihtimal ve im- kânlardan bizim için en kötü ve za- rarlı olabileceklerin hangisi veya hangileri bulunduğunu meydana çı - karmak, ondan sonra ona veya onlara karşı bizim ne suretle hareket etme- miz en uygun en doğru ve en seme- reli olabileceğini tespit ederek plân- lamak... Arkadaşlar, Atatürk'ün bu esaslar dairesinde tespit ettiği kurtuluş plânının ana hatlarını, onun Anadolu'ya geçtikten sonra millete yaptığı ilk üç tamimle kolordulara verdiği ilk direktifte a- çıkça görebiliriz: n Bunlardan biri 'a çık- tığının dokuzuncu günü 28 mayıs 1919 da (Havza)dan türk milletine yaptığı ilk tamimdir ki, milleti içine düştüğü felâketin derinliğinden ha - berdar ve ikaz edici; büyük ve heye- & x ORCA parmaklarında kesik olduğu vakit üzerine tütün tozu ekerek sarınca ertesi günü orada neden cerahat hasıl olduğunu izah eder. Tütün de- va olursa da yaralar, bereler üzeri- ne değil... G.A. ”Harp hakkında düşünceler,, (Başı 2 inci sayfada) çık sahraya intikal ettireceklerini san maktadırlar. Nazariye ile ameliye a- rasındaki farkı Polonyada — başlıyan harekât gösterecektir. Bu nazari ta- arruzların 1914 ün büyük yelpaze ha- reketi gibi akim kalabilmesi çok muh- temeldir. Modern istihkâmlar 'derinli- ği haiz kuvetli manialarla mücehhez- dir. Bu mânialar zırhlı silâhları dur- | bile hareketlerini ehemiyet li surette ağırlaştıracaktır. Çünkü bu istihkâmlar düşmanın zırhlı vesaiti - nin şimdiye kadar malüm olan en ka- lın zırhlarını da parçalıyacak kadar kuvetli otomatik silâhların ateşi altın da tutacaktır. Bu şartların altında müstahkem cephelerin delinmesi zan- nedildiği kadar kolay olmiyacaktır. Fakat burada da muvaffakiyet için en büyük âmil zırhları parlıyan kuvetli ve otomatik âletlere malik olmak de- ğildir. Düşmanın kuvetli hücumuna karşı soğukkanlılığı muhafaza etmek ve doğru bir nişan almaktır. Mânevi- yat maddiyata daima hâkimdir. Her- halde cephenin bir yeri delinse dahi çabuk tıkanabilecek ve tahdit edile- bilecektir. Müstahkem cepheyi del - meğe muvaffak olmuş taarruzun vü- cuda getirdiği girinti (poş) aynı cins- ten zırhlı silâhlarla yapılacak muka- bil taarruz ile çabuk eritilir. Böylece italyanların son Po manevrasından çıkardıkları “yıldırım taarruz” naza- riyesi çarçabuk yıldırım ricate de müncer olabilir. Fakat harp müstahkem cephelerde söylediğimiz şekilde gözükecek mu- vaffakiyetsizlik gibi ufak seylerle bi- tecek gibi değildir. Bir harp ancak ortada harp edecek kimselerin kalma- masiyle biter. Harp edecek kimseler ise ancak ölmekle, yaralanmakla veya yılmakla tükenirler. Kesif ölümler ve ağır zayiat muha- riplerin fikirlerinde ve kalplerinde bozgun yapar: Sık sık yapılan ve ağır tahribat vücuda getiren tayyare hü - cumları cephede ve geride yılgınlı. Kü N guncu propagandalar halkı sindirir ve halktaki harp etmek iradesini öl- dürür, Zırhlı silâhlarla müstahkem cephelere saldırmaktan ziyade zehir- li sözlerle metanetsiz kalplere sal- dırmakla neticenin daha iyi elde edi- leceğini bütün muharipler biliyor. Maddi kuvetler ve silâhlar hemen hemen her millette aynıdır. Yalnız mâneviyat her millette aynı değildir. Zafer, mâneviyatı sarsılmıyan millet- lere müyesserdir. Atatürk bize bu ha- kikati öğretmiştir. Gençliğe hitabesi mâneviyatın silâh kudretine üstün ol- duğunu öğretir. Harbin temeli evelâ milletin mâne- viyatıdır, sonra silâh kudreti gelir. Vasfi Raşit SEVİG : BUGÜN ULUS SİNEMASINDA 2 Film birden 1 - MEYERLİNG (Danielle Darrieux - Charles Boyer) 2 - Kanlı inciler Seans saatleri: 2,30 -4 - 5,30 - 6,45 Gece saat 9 da Meyerling ve yeni jurnal Tel: 2193 İzmir Enternasyonal Fuarını ziyaret ediniz 20 Ağustos — 20 Eylül TİiN . 1939 canlı mitingler aktiyle milli tezahür- lerde bulunmağa teşvik edici; bütün memlekette milli teşekküller (Kuvayi Milliye) vücuda getirilmesini istiyen milleti harekete getirici bir tamimdir. İkincisi: gene (Havza)dan 3 hazi- ran 1919 da yaptığı ikinci tamimdir ki bu da, Türk milletine varılması lâ- zım gelen yeni milli hedefi gösteriyor ki devlet ve milletin tam istiklâlidir. Üçüncüsü: (Amasya)dan 21/22 ha- ziran 1919 yaptığı üçüncü tamimdir ki bunda da harekete gelecek milletin, devlet ve milletin tam istiklâli hede- fine varabilmek için dayanılacak ku- vet ve kudreti gösteriyor ki bu da ( “Milletin istiklâlini yine milletin a- zim ve kararı kurtaracaktır” düsturu idi). Bunun için de (Türk milletinin bir heyeti temsiliye ile temsil edilmesi), Erzurum mahalli, Sivas umumi kong- relerinin akti lüzumunu tesbit eyli- yordu... Bu üç tamimle kurtuluş plânının a- na hatları çizilmiş, Türk milletinin ruhi fikri seferberliği hazırlanmış, (Erzurum), (Sivas) kongreleri ile (Türkiye Büyük Millet Meclisi) gi- bi üç kurultayın temelleri atılmıştı... Ve milli mücadele filen başl 1 maktan başka çare olmadığı propa - gandasını yeniden yağdırdılar... Faka bütün bunlara rağmen, bir ta- raftan milli mücadeleciler milli ku - vetlerle o isyanları bastırmağa çalışır- ken diğer taraftan da o “milletin is- tiklâlini gene ancak milletin âzim ve kararı kurtaracaktır” imanını en ü - mitsizlerden en bedbinlere varıncaya kadar telkine savaştı ve muvaffak ol- du... Bu muvaffakiyeti gören düşmanlar bu sefer de, başka bir tehdide geçti- ler; bir taraftan eski saltanat ve hilâ- fet makamını da, son Meclisi Mebu- sanı da ihtiva eden İstanbul'u ordu- lariyle resmen işgal ettiler.. Diğer ta- raftan da Bolu, Düzce, Beypazarı, | Hendek bölgesinde isyan tertip ettir- | diler. Buna karşı da millf mücadeleciler, Ataâtürk'ün şefliği ve rehberliğiyle 23 nisan 1920 de fevkalâde salâhiyete ha- iz (Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümetini) kurmakla cevap verdi- ler ki işte, cümhuriyetimizin tarihi oradan başlar. Arkadaşlar, İlk Türkiye Büyük Millet Meelisi hükümeti teşkil edilmiş, Atatürk'ün (Nutkun 2 inci cilt 6 ıncı sayfasında) dediği gibi “Kendisi İstanbul'dan ha- reketinden evel kendileriyle teşriki mesaiye beraber karar verdikleri ve kurtuluş plânının ilk çizgisini bera - ber çizdikleri iki arkadaşından, Milli Şef İsmet İnönü Erkânı Harbiyei U- mumiye Reisliğine, Mareşal Fevzi Çakmak da Milli Müdafaa vekâletine intihap olunmuşlardı. Artık daha İstanbul'da iken karar- laştırdıkları “Milli hâkimiyete müs - tenit kayıtsız şartsız bir devlet tesis etmek” kararı, fiile inkilâp etmiş ve bütün dünya yep yeni bir Türk dev- leti karşısında kalmıştı. üzerine dü lık âlemi, iç- li, dışlı iki cepheden yeniden daha geniş bir'taarruza geçti: Bir yandan ; Saltanat ve hilâfet ma- R İkamı, yeni millt devleti yıkmak için bu milli hareketi halifeye isyan, diye, tefsir eden (Hurtcu alessultan) fet- valarını Anadolu'nun her tarafına yağdırmaya, hattâ dış düşman tayya- releriyle arttırmaya başladı.. Halife ordusu diye, düşman ordularını sal- dırdı.. Şimal garbinde Adapazarı, Geyve bölgesinde, orta Anadolu'da Yenihan, Yozgat (Boğazlıyan) (Zile) (Erbaa) çevresinde isyanlar çıkarttı. İşi (Kuvai seyyare) natnındaki milli kuvetlerin başındaki kumandanları aldatarak, düşman safına geçmek ve düşmanla beraber milli ordumuza sal- dırmak hiyanetine kadar götürdü... Diğer taraftan, dış düşman orduları da umumi taarruza geçerek evelâ Bursa - Uşak hattına kadar ilerledi; yaziyet çok buhranlı bir hal aldı. A- tatürk'ün (nutkunun 2 inci cildinin 51 ci sayfasında) dedikleri gibi: (Garp cephesi kumandanlığı da çok ciddi ve dikkatli mesai talep ettiğinden bu cephe kumandanlığı dahi, zaten hare- kâtı umumiyei askeriye ile iştigal et- mekte olan Erkânı Harbiyei umumiye Reisi İsmet İnönü'ne ilâveten tevdi) edildi. Bu sıralarda, Busa - Uşak hattında planıp hazırlanmış olan düşman or- Birinci tamimden sonra kolordula- ra, 29 mayıs 1919 da verdiği direktifle de, düşmanların muhtemel hareketle- ri tetkik edilmiş bizim için en fena ihtimaller gözden geçirilmiş, her bi- rine karşı tatbik edilecek harp usul ve sanatı tesbi tedilmiş ve en fena ih- timale karşı da (Gerillâ) harbı tavsi- ye kılinmıştı. Nitekim İnönü muhare-, belerine kadar, yani muntazam milli ordumuz; yalnız başına düşmana kar- şı koyacak kudrete getirilinceye ka- dar şarkta da, cenupta da, garpte de tatbik edilen mücadele ve muharebe usulü bu olmuştu... Arkadaşlar, Bu kurtuluş savaşı plânının tatbi - kine geçildi, ilk önce Erzürüm mahal- 1t kongresi, sonra Sivas umumi kong- resi oldu... Orada verilen karar muci- bince son Meclisi Mebusan seçimi ya- pıldı.. Son olarak İstanbul'da toplan- dı. Ama nasıl? Düşmanlar durur mu? Evelâ Sivas kongresini dağıtacağız diye cenupta Elâzığ valisini kandı - rarak düşman kuvetlerini saldırdılar.. Ortada: Ankara, Eskişehir, Afyon, Konya'da esasen mevcut olan düş - man kuvetlerini çoğalttılar... Garp şi- malinde, Bandırma, Gönen, Kirmasti, Karacabey mıntakasında Anzavur is- yanlarını çıkarttılar... tan da (Eruzurum), (Si- Y1 v ri duları Eskişehir - Kütahya - Afyon hattına doğru yeniden umumi taarru- za geçtiler. —| İşte iç isyanların yer yer memleke- ti sardığı, dış düşmanların umumi ta- arruza geçtikleri, muntazam milli or- dunun henüz küurulmakta bulunduğu ve binaenaleyh milli mücadelenin en buhranlı bir devreye girdiği bir dem- de idi ki Birinci İnönü muharebesi oldu. Bu müharebe Milli Şef İsmet İn- önü'nün kumandasındaki garp cephe- sinin muzafferiyetiyle neticelendi. Bundan iki ay sonra düşmanlar tekrar bir ikinci taarruza daha geçtiler, ikin- ci İnönü oldu... Bu da düşmanın mağ- lubiyeti ve ricati ile neticelendi.. Her iki muharebede adetçe, lâhca çok üstün bir d Ticaret gemilerimize İstanbula dönmeleri bildirildi İstanbul, 1 (Telefonla) — Kades va- puru bu sabah saat 10 da ilk seferini yaparak Mersine gitme küzere İstan- bul limanından ayrılmıştı. Fakat son siyasi vaziyet üzerine geminin Mar - marada bulunduğu sırada aldığı bir emirle geri dönmüştür. Bundan baş- ka Akdenizde bulunan gemilerimize de uğrıyacak oldukları iskelelerden sarfınazar edilerek doğruca İstanbula gelmeleri hakkında tebliğat yapılmış tır. Letonya ile ticaret " anlaşması 12 ikinçikânun 938 tarihli Türkiye - Letonya ticaret anlaşmasına bağlı A ve B kontenjan listelerinin iptali i- le yeniden hazırlanan listelerin onla - rın yerine kaim olmasına dair Leton- | ya ile teati edilen nota ile merbutları, vekiller heyetinin tasdikinden geçmiş tir. meydan muharebelerinde deruhte et- tiğiniz vazife kadar ağır bir vazife deruhte etmiş kumandanlar enderdir. Milletimizin istiklâl ve hayatı, dâ- hiyane idareniz altında şerefle vazife- lerini gören kumandan ve silâh arka- daşlarınızın kalp ve hâmiyetine bü- yük emniyetle istinat ediyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin maküs talihini de yendiniz. İstilâ altındaki betbaht toprakları- mizla beraber bütün vatan, bütün müntehalarına kadar zaferinizi tesit ediyor. Düşmanın hırsı istilâsı âzim ve hâ- miyetinizin yalçın kayalarına başını çarparak, hurdahaş oldu. Namınızı, tarihin kitabei mefahiri- ne kaydeden ve bütün milleti hakkı- nızda ebedi minnet ve şükrana sevke- den büyük gaza ve zaferinizi tebrik ederken üstünde durduğunuz tepenin size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir meydanı şeref seyrettirdiği kadar, milletimiz ve kendiniz için şaşaai iti- lâ ile dolu bir ufku istikbale de nazır ve hâkim olduğunu söylemek iste - rim, r B. M. M. Reisi M, Kemal Arkadaşlar, Atatürk'ün, İsmet İnönü'ne yazdı- ğı bu telgraf da gösteriyor ki İnönü muzafferiyetleri, milli mücadelenin en esaslı temelleri olmuştu... Denebilir ki İnönü meydan muha- rebelerinden birisi de mağlubiyeti - mizle neticelenseydi, milli mücadele- nin âkibeti, şimdi tahmin edemiyece- ğimiz veh ler ve imkâ lıklarla karşılaşabilir.. Düşmanlarımız belki umduklarına erebilirlerdi. Onun için İnönü zaferleri, Türk istiklâl mücadelesinin, üstünde yük- seldiği ilk sarsılmaz iki'temel direği olmuştur... Bundan sonra dahili is - yanların ardı kesilmiştir. Milli müca- delenin muvaffakiyetinden şüphe e - denlerin imanları kuvetlenmiştir. Bü- tün dünyanın nazarı dikkati Türk is- tiklâl mücadelesinin kudreti önünd saygılı bir vaziyet almaya başlamış- tır. Ancak, bütün bunlara Tağmen, o zamanki düşmanlarımız, yeni bir tec- rübeye yeltenmekten geri durmadı - lar, yeni yeni kuvetler getirdiler, ye- niden 10 temmuz 1921 de itibaren Bursa - ve Uşak mıntakalarında geniş ve kuşatıcı umumi bir taarruza daha geçtiler. Bunnu neticesi tam 23 gün 23 gece fasılasız devam eden (Sakar- ya meydan muharebesi) oldu. Düşman ordularını daha içerilere çekerek, kuşatma hareketlerini suya düşürerek, nihayet sağ cenahlarına mukabil taarruza geçen Garp cephesi orduları bu meydan muharebesini de düşmanı ricate mecbur etmek — sure tiyle kazandılar... Bu sefer ki mağlubiyet düşmanları o kadar sarsti ki, bir daha taarruza geçmek inisyativini kullanamadılar.. Artık düşmanı vatanın — hariminde “ |boğmak sıra ve gelmişti. Bu- vasıtaca, Si-| hun için milli Şef İsmet İnönü'nün ş karşı, Py dasındaki Garp i ordula- henüz yiyeceğini ve cephanesini taşı- yacak vasıtadan mahrum, henüz kılı- cı kınsız, süngüsü kılıfsız, eğeri özen- gisiz, askeri elbsesiz, adedi düşmanın yarı kuvetinde bir ordu ile kazanıldı. Bu iki İnönü muharebesinin vuku bulduğu zamanki vaziyetin vahimli- ğini ve bu muharebelerin kazanılma- sındaki kiymet ve ehemiyetin derin- liğini Atatürk'ün o zaman İsmet İn- önü'ne yazdığı şu telgraf kadar mâ- nâlı anlatmağa imkân yoktur. *“Garp cephesi kumandanı ve Erkâ- nı Harbiyei Umumiye Reisi İsmet Paşaya” rı taarruza hazırlık emrini aldılar ve hazırlandılar... Sonra 14 ağustostan 25 ağustos akşamına kadar, düşmanlara sezdirmeden üç piyade ve bir süvari kolordusunun, düşmanın sağ yanı ge- risine toplamaya, bu suretle (strateji baskını) yapmağa muvaffak oldu. 26 ağustos sabahı taarruz emrini a- lan Garp cephesi orduları, düşmanı (tabiye baskınıjna da uğratarak, 26, 27, 28 ve 29 ağustos gün ve geceleri düşman ordularını — Dumlupınar'da çenber içine sıkıştırdılar, ve 30 ağus- tos 922 akşamı bu çenberin ağzını da kapıyarak düşman ordularını düşman D Bdi rR'ADYO ) T ÜRE V Radyo Difüzyon Postaları TÜRKİYE Radyosu — ANKARA Radyosu DALGA UZUNLUĞU 1648 m. 182 Kcs./120 Kw. 19.74 m. 15195 Kecs/ 20 Kw. T.A. O. 31.70 m. 9465 Kes./ 20 Kw. T. A, P. ANKARA CUMARTESİ — 2-9-1939 13.30 Program 13.35 TÜRK MÜZİĞİ: (Okuyan: Mefharet Sağnak, Çalanlar : Vecihe Daryal, Reşat Erer, Ruşen Kam) 1— Hüzzam peşrevi 2 — Musa Süreyya - Hüzam şarkı (Sen sanki baharın gülüsün) Ö 8— Yesari Asım - Hüzzam şatkı (Gene kalbim taşar ağlar) 4— Kanun taksimi - Vecihe Daryal 5 — Dede - Karaciğar şarkı (Girdi gö » nül aşk yoluna) 6— Şevki bey - Uşşak şarkı (Esiri zül- fünüm ey yüzü mahım) 7 — Uşşak saz semaisi 1400 Memleket saat ayarı, ajans ve mete- oroloji haberleri 1410 MÜZİK: (Dans müziği) P15.00-15.320 MÜZİK: (Şen oda müziği - İbrahim Özgür ve ateş böcekleri) 18.30 Program 18.35 MÜZİK (Küçük orkestra, Şef: Ne- cip Aşkın) : 1— J. Strauss - Hayat size neşe versin « Vals 2 — J. Breuer - İtalyan şarkısı 3 — Vilfred Kjaer - Serenad 4 — Franz Doelle - Parisin Madlen so « kağında 5 — Lindemann - Vals Boston 19.10 TÜRK MÜZİĞİ (İnce saz faslı) 20.00 Memleket saat ayarı 20.00 TEMSİL 20,40 Agnı we meteoroloji haberleri 21.00 TÜRK MÜZİĞİ : Okuyanlar: Müzeyyen Senar, Sadi H: ses, Çalanlar: Vecihe Daryal, Reşat rer, Ruşen Kam. 1— Hüseyni peşrevi (Andon) 2 — Fefik Fersan - Hüseyni şarkı (Ki « min mecburu hüsnü anısın) 3 — Refik Fersan - Hüseyni şarkı - (Sa« bah güneş doğarken) 4— Suphi Ziya - Muhayyer şarkı (Tit- rer yüreğin her ne zaman yadıma * gelsen) 5.— Sadettin Kaynak - Muhayy şarkı (Sürmeyi göz öldürür) 6— Zeki Arif - Suzinak şarkr (Sevdim seveli) 7 — Kanuni Necmi - Suzinak şarkı (Sana çandan sözlerim var) 8— Udi Ahmet - Kürdilihicazkâr şarkı (Ey nazlı güzel) 9 — Refik Fersan - Kürdilihicazkâr şare kı (Gözlerin mavi mine) 21,40 Konuşma (Dış politika hâdiseleri) 21.55 Neşeli plâklar - R. 22.00 Haftalık posta kutusu (EBenebi dil « lerde) 22.30 MÜZİK (Dans müziği) 23.00 Son ajans haberleri, ziraat, esham tahvilât, kambiyo - nukut borsası (fiyat) 23.20 MÜZİK (Cazband - Pl.) 23.55-24.00 Yarınki program —AVRUPA— OPERA VE OPERETLER: 20 Kolonya — 21 Paris - P.T.T., Varşova ORKESTRA KONSERLERİ VE SEN - FONİK KONSERLER: 15.25 Hamburg — 18 London - Recyonal — 18.30 Doyç- landzender, Frankfurt, Laypzig — 20 London - Recyonal — 20,15 Hamburg — 20.30 Strazburg — 2045 Lüksemburg — 21.30 Milâno — 22.20 Lüksemburg — 24 Frankfurt ODA MUSİKİSİ: 14.10 Droytviç — 1$ Brüksel SOLO KONSERLERİ: 8.20 Laypzig — 18.45 Brüksel — 18.50 Königsberg NEFESLİ SAZLAR (Marş v.s.): 8.30 Breslav — 14.25 Münih — 18.30 Prag — 19.20 Brno. ORG KONSERLERİ VE KOROLAR : 19 Hamburg — 19.15 Droytviç — 19.3P Stokholm . HAFİF MÜZİK: 20.15 Berlin, Münih — 20.30 Ştütgart PLAK KONSERLERİ: 14.10 Viyana HALK MUSİKİSİ: 11.30 Ştütgart — 14.10 Ştütgart — 16 Frankfurt — 19.10 Ko - lonya — 21.30 Beromünster — 22.20 Münih — 22.15 Bratislava (Sigan or - kestrası) — 23 Budapeşte (Sigan orkes- trası), DANS MÜZİĞİ: 15.15 Doyçlandzender — 15,30 Münih — 21.40 Sofya — 2145 Tu- luz — 22.10 Brüksel — 22.15 Floransa — 22.30 Droytviç, Sottens — 2240 Ham - burg, Kolonya, Ştütgart — 23 Belgrad, Floransa, Lüksemburg, Paris, Roma — 23.10 London - Recyonal — 23.20 Var « şova — 24 Floransa, Milâno, Roma, Tayinler X Kırk lira maaşlı dördüncü sınıf tapu ve kadastro müfettişliğine mü- fettiş muavinlerinden İbrahim Saffet Omay terfian tayin edilmiştir. X. Nafia müfettiş heyeti kadrosun- da açık bulunan 80 lira maaşlı nafıa müfettişliğine sihat ve içtimai muave- net vekâleti fen müfettişi B. Seyfi Saygın naklen tayin olunmuştur. X Nafıa müfettiş heyeti kadrosun - da açık bulunan 70 lira maaşlı müfet- tişliğe B. Şevki Pasinler tayin olun « muştur. Afivler Çocuğunu boğarak öldürmek suçun- dan beş sene ağır ceza hapsine mah - küm ve Malatya hapisanesinde mah - bus bulunan 1315 doğumlu Mehmet kızı Elifenin; Devlet ormanlarından izinsiz ağaç kesmek suçundan bir hafta hapis ce « zasına mahküm Hüseyin oğlu İsma- ilin; Adam öldürmek cezasından sekiz sene dört ay ağır hapis cezasına mah- küm ve 8-9-934 tarihindenberi Trah - zon hapisanesinde mahbus bulunan Osman oğlu Mehmet Arıkanın; Hastalıkları adli tıp işleri meclisle- rinin raporuna göre aflarını istilzam ettirecek şekilde olduğundan teşkilâtı esasiye kı 42 inci maddesi mu cibince afları icra vekilleri heyetince

Bu sayıdan diğer sayfalar: