5 Haziran 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ULUS BB iLür ı ZÖ 5-6-1939 | MA WYÜO RR M Ç A KFU P LA R İ ’ Büyük Serginin açılış gününde Yazan: Neşet Halil Atay Nevyork (Hususi muhabiri- mizden)—dün (30 nisan) N york dünya sergisi açıldı. Bu pe<x parlak bir şey mi idi, değil mi idi? Şimdi pek hatırlamıyorum. Üç dört yüz bin kişilik çok renkli ve çok hareketli bir kalabalık, yu- varlak, sivri binalar, nutuklar, bol su, bol ziya, Açış gününden bende F-lan intibalar yalnız bunlardır C.yebilirim. utuklar söylenirken ben, e- limde bayrak platformun €a ande idim ve söylenenlerin halk i zerindeki tesirini anlamağa ça- lışıyordum. En büyük muvaffaki- yeti, Nevyork'u ve Amerika itti- hadını, sulh ve demokrasi ideali- nin bir misali diye anlatan, Nev - york belediye reisi La Guardia ka- zandı diyebilirim. Kalabalık onu gelirken de konuşurken de öteki- lerinden fazla alkışladı. Roosvelt sakin ve temkinli idi. Monoton de- necek kadar sakin konuştu. Hit - ler'e sert bir cevap verecek diyor- lardı. Vermedi. Amerikalılar Roosvelt'i Ameri- ka'nın en güzel söz söyliyen, en neşeli adamı diye anlatırlar, ingi- Hizceyi, güzel konuşmak istiyenle- re onun plâğa alınmış nutuklarını bile tavsiye ederler. Roosvelt kar- şısındakileri gülerek ve güldüre- rek teshir eder. Açıı günü olduğum yerden ben, merasimi bile takip edemedim. Bir hafta önce bize, “ancak ellişer kişilik gruplar milli elbiseleriyle ve bayraklariyle ge - çide iştirâk edebilecekler diye bir tebliğat yapmışlardı. Buna inan - dık ve sergiye İzmir vilâyeti tara- fından gönderilen elbiselerin en gösterişlilerinden, Nevyork'daki türk talebe ve kolonisinden istifa- de ederek oldukça parlak bir grup hııırlıdık. Gruba kadın ve L B den y B C .ç,k er (çünkü bu vesile ile ımenkalılı- ra', vah hattâ esme: derili insan- Hi olmadığımızı göstermek isti - yorduk) ve boyları uzüun olanlar alındı. Gene amerikaların hakkı- mızdaki yanlış kanaatlerini dü - zeltmek için merasime kadınlar- dan bir kısmı ile erkeklerin, göğüs- lerine ayyıldızlı kırmızı kurdele- ler takarak gündelik elbiseleriyle iştirâk etmelerine karar verdik. Milli kıyafet giyecek tek erkek önde bayrağı taşıyacaktı. Bu işi rengi açık, boyu uzun, yapısı sağ- lam diye bana verdiler. Giyindik ve geçide iştirâk için önde ben, arkamdaki ilk iki sıra- da milli elbiseleri ile kadınlar, da- ha arkadaki üç sırada kurdeleli- ler sergiye geldik. İlk tesir mü- k ldi. Sergi kapısından try - lon'a kadar olan uzun yolda mü - temadiyen alkışlandık. Herkes bi- zi gösteriyor, bizi konuşuyordu. Sinema, fotoğraf, bütün makina- lar bizim resmimizi alıyordu. Ka- dın elbiseleri çok renkli, çok süslü ve çok ağır kumaşlardan yapıl - mıslardır. Ben, çok gösterişli bir zeybek elbisesi giymiş ve oldu - ğgumdan bir defa daha fazla büyü- müştür Halk, — Tarzan! — Hergül! Diye bağırıyordu. Tam :rylon'un önüne gelince, program değişti. Bayraklar grup- lardan ayrılacak dediler, canımız sıkıldı, eski hattâ dünkü kararımız böyle değildi diye itiraz edecek ol- duk, derdimizi kimseye anlatama- dık. Ayrıldık. Sağımda bir kadın, solumda bir erkek yürümeye baş- ladık, bizi trylon'a girilecek yük- sek yola çıkardılar. Orada ameri- kalrların arkasında yer aldık, ve bir saatten fazla bekledik. Hare - ket ederken gruplar tekrar karış- tı, bir kaçı koşup öne geçti. Kavga çıkabilirdi, şikâyet ettik. Alfabe s vasından başka hiç bir türlü ter - ciha katlanamayız dedik, şikâye- * timizi pek ciddiye mi almadılar, yoksa niçin arkada kalmak iste - mediğimizi mi pek iyi anlamadı - lar, bilmiyorum, omuzlarını kal - e-rdılar. Fakat biz geri kalmadık, Fenlandirelilerin ark da yürü- me”e başladık. . latform'un önünde karar gene değişti. Burada yer müsait değil diye yanımızdaki i - kişer kişiyi de bizden ayırdılar, ve bunlardan boşılın Y“lm ıınolo tetekkü'leri ait hqynklıiıçıınıphn rle: " kadar indirdim ve l — Kalmam bayrağı alır gide - rim! Dedim, zorladım birinci sıraya geçtim fakat bu işi üzerime aldı - ğıma da alacağıma da pişman ol- dum. Suratımı astım, durdum. Bize rehberlik eden adam vazi- yeti anladı yanıma geldi, — Geç, güç, vakit yoktu.. Diye özürler dilemek istedi, yüz vermedim. Taşıdığım bayrağı oraya onlar davet etmişlerdi, ve böyle bir da - vet mesuliyetini üzerlerine alan - lar, en az bir kaç gün önce alfabe sırası ile bayraklara verilecek ye- ri tespit edebilirlerdi. Nutuklardan sonra, ellerimizde bayraklar sahanım ortasına geldik. Orada, mavi, turuncu (serginin rengi) iki uzun kurdeleyi uçların- dan tutmuş kızlar, sulh idealini sembolize eden ritmik hareketler yapıyorlardı. Hareketler bitince, en ortadaki kız elindeki sergi bay- rağını havaya kaldırdı, bu bize bayraklarımızı kaldırmamız için bir isşaretti, uzun düsünmeğe lü - zum bile görmedim, Türk bayra- ğı, misafiri olduğu memleketin bavrağımı selâmlamak icin kalka - bilirdi, fakat sergi bayrağı için? Anlamamazlıktan geldim, vazi - yet aldım ve durdum. Merısinı bitmişti, her taraf- ta kaynaşmalar oldu. Kimse bizimle alâkadar değildi. Bayrağı sardım, halkın arasına karıştım ve platformun tam karşı- sındaki pavyonumuza doğru iler- lemeğe başladım. Yola çıkıp çık- madığımı pek hatırlayamıyorum, bir polis neferi yapacak başka hiç bir işi yokmuş gibi, yanıma geldi, elini göğsüme dayadı, sert sert bir şeyler 'ıöylemeğe başlad gılibı Vakıf paralar talimatnamesinde değişiklik şu şekli almıştır. İkraz nispeti 15.000 den 25.000 liraya çıkarıldı Vakıf paralar idarelerinin yapacakları ikrazata ait tâlimatna - menin bazı maddeleri değiştirilmiştir. Tâlimatnamede yapılan de- ğişikliğe göre vakıf paralar idaresi en çok yirmi beş bin liraya kadar ikrazatta bulunabilecektir. Değişiklikle onuncu madde de Halkevi köycülük kolu üyelerinin köy gezintileri Halkevimizin köycülük kolu üye- lerinden ve çeşitli meslekten iki grup cumartesi ve pazar günleri köylerde çalışma programlarına devam etmiş- lerdir. Cumartesi saat 13,30 da giden grup Karakoson ve Lodumu köylerinde sa- at 20,30 a kadar kalmış ve pazar günü saat 8,30 da Kibris köyüne giden grup da oradan saat 15,30 da dönmüşlerdir. Bu köylerde 97 hastaya bakılarak ilâçları parasız verilmiş, tablolar üze- rinde sağlık öğütleri , ve hastalıklar- dan korunma yolları arılatılmıştır. Köylülerimizle kendilerini ilgilen- diren mevzularda hasbihaller yapıl- mış,uğradıkları güçlükler hakkında salâhiyetli köycüler tarafından iza- hat verilmiş ve şehirde takibi gereken işleri not edilerek dilek ve arzuları dinlenmiş, köy muhtarlariyle, eğit- menlerle köyün idare, kültür, ziraat işleri, imece usulleri etrafında konu - şularak faydalı yardımlar yapılmış- tır. Halkevlerinin evelce verdiği köy kütüpanelerine, okuma odalarına ve okur yazar köylülere broşür, kitap ve gazeteler verilmiştir. Bayan üyeler, köyün okulunda köy kadınlariyle buluşarak kendileri ile kadınlığı, ev işlerini, çocuk bakı- miını ilgilendiren konularda görüş- üşlerdir. yoldan geçmiye hazırlanan sergi amelesine yol vermemı ıstıyı:n'du. Elini cakl KYŞ Bu güzide köycülük şubesi komite sinden ve üyelerden Bayan Muazzez Kayı, Mebrure Aksuley, Saffet Den- bile bile, fransızca ona, — Bir insanla, bilhassa bir mi- safirle konuşma tarzı bu değildir. Dedim. Güldü. Ayrıldık. Pwyonı girdiğim zaman a- yakta duracak halde de - ğildim. Otele döndüm, uzandım, biraz dinlenir, dönerim diye dü - şünüyordum. Gözlerim kapandı, uyuyakaldım. Açılış günü böyle bitti. gi, in “Kent, Doktor Sait' Çalık, Abdurrahman Kamar, Halil Sezai Er- kut ve Cebeci C. H--P: mahiye #Foisi Hasip iştirâk etmişlerdir. Halkevinde çay ziyafeti Ankara Halkevi, beşinci Kurultaya delegı olarak iştirak eden Halkevi İ ve komite üyesi arkadaşları fi olmıyacak hasar bedelleri ilk önce emanet hesabına alınır. Borçlu, yan - gının vukuundan itibaren bir ay için- de yazı ile müracaatla hasarı tamamen tamir ettireceğini bildirir ve bu tamir- le ipoteğin vasfını muhafaza edeceği anlaşılırsa hasar bedelinin dörtte biri tamire başlandıktan sonra ve üst tara- fı da tamiratı vakıa nisbetinde ve üç taksiti tecavüz etmemek üzere idarece münasip görülecek taksitlerle borçlu- ya mezkür hesatptan verilir. Tamire başlandığı ve taksit mikta - riyle zamanları muhammin raporiyle tevsik olunur.. Borçlu bir ay zarfında tamir için mürataat etmediği veya ta- mir suretiyle ipoteğin vasfını muha - fazaya imkân görülemediği takdirde hasar bedeli emanet hesabından birin- ci fıkra mucibince borca mahsup olu - nur.,, On sekizinci maddede dördüncü tak site ait fıkra ise dördüncü taksit yüz- de on beştir. Sıvalar yapılaraka ve camlar takılarak binanın bitiminde verilir. “On dokuzuncu maddenin i- kinci fıkrası. Her sene nihayetinde müddete göre o seneye düşen resül - mal ile masraflar ve işlemiş faiz gele- cek sene komüsyonu tamamen ve def- aten verilmek üzere beş seneye kadar dır. İmhal olunamaz.” Üçüncü fıkrasındaki (on bin lira) (yirmi bin lira) ve (üç sene), (beş se- ne) olarak değiştirilmiştir. Talimatnamenin 44 üncü maddesi - ne şu fıkra ilâve olunmuştur: “Şu kadarki ipoteklerin durumu bu talimatname hükümlerine göre müsa - it olupta yalnız beş yüz liradan aşağı olmasından dolayı tecdiden ikraz mu- amelesine tâbi tutulmıyan borçlar hak kında, borcun yüzde onu verilmek kay diyle ve bir defaya mahsus olmak üze- re, talimatnamenin 10“üncü maddesi « nin birinci fıkrası mucibince tecdit Ve imhal muamcİcsi tathik “olunabi - lir., Talimatnameye ilâve olunan yeni ,|hükümlere göre her hangi bir suüretle hasara uğraması veya rayicin tenez - zül etmesi veya ikraz mevzuatının de- ğiştirilmesi sebepleriyle, ipoteklerin kıymetlerinde bir noksanlık veya mü- saadesizlik bukua geldiği takdirde, Çağrı X Maliye Encümeni bugün heyeti umumiye içtimamndan sonra toplana - caktır. XArzuhal Encümeni bugün saat 10 da toplanacaktır. X Divanı Muhasebat Encümeni bu- gün saat (10) da toplanacaktır. X Millt Müdafaa Encümeni bugün saat dokuz buçukta toplanacaktır. X Kamutay Adliye Encümeni bu - gün saat 10 da toplanacaktır. X Kamuütay Ziraat Encümeni bu - gün umumt heyet içtimaından sonra toplanacaktır. şerefme bir çay ziyafeti tertip etmiş- Halkevi başkın ve üyelerine bir ara da ve i veren bu toplantı çok samimt bir hava içinde geçmiş, Halkevlerinin ınh;te - mukaveler de bu 1 tesbit e- dilen şartlar tatbik olunacaktır. Tali- matnamede borçludan alınacağı gös - terilen ve icra tebligatı mahiyetinde olmıyan idart takibata ait muhabere ve tebligat masrafları 3399 numaralı ka - rek ve mühim leleri etr hasbihaller yapılmış, Halkevlerinin biribiriyle daha sıkı alâka ve Trabıta peyda etmeleri için tedbirler düşünül- müş, Ankara Halkevi geçen yıllarda hazırlamış olduğu “Halkevleri nasıl çalışır” filmi gösterilmiştir. Ankara Halkevinin dâvetlisi Halk - evi başkan ve üyeleri, bu ağabey Halk evinin daha verimli ve yararlı olmak için bulduğu çareler ve tedbirler et - rafında istedikleri izahatı almışlar - dır. Geç vakte kadar kaynaşma ve ko- nuşmiya devam edilmiştir. meriyetinden sonra alınmıya - caktır. Talimatnamede gösterilen ko- misyona âit esaslar 3399 numaralı ka- nunun meriyete girmesinden evel ya - pılmış ikrazat mukavelenameleri hak- kında ve bu kanurı hükümleri dairesin de tatbik olunacak, talimatnamede borçludan muamele vergisi alınması - na dair olan esaslar, bu verginin alın- maması hakkındaki Maliye Vekâleti - nin 19. 1. 1938 tarihli tebliğinden son- raki muamelelere tatbik olunmıya - caktır. “Şu kadarki kıismen vukubulan yan t ş : Yiklarda borbu $ di öückineğe ka kerelerden sonra Türk - Amerikan ti- Bir senedenberi devam eden müza- caret anlaşması, 1 nisari 939 da Anka- ra'da imza edilmişti. Anlaşma, hak- kındaki kanun projesi kamutay iktı - sat ve hariciye encümenlerince tetkik edilmiş ve ruznameye alınmıştır. Her iki encümen de anlaşmanın memleke- te temin ettiği esaslı faydaları tesbit ve müşahede etmişler ve lâyihayı, hü- kümetin teklifi gibi aynen kabul et- mişlerdir. İktısat encümeni mazbatası: İktısat encümeni mazbatasında, bu anlaşmanın memlekete temin edeceği faydıları madde halinde tasrih etmek- tedir. Çok enteresan olan mazbatayı aynen alıyoruz : “— 1928 senesi nihayetine kadar Birleşik Amerika Hükümeti, ihraca- tımızın, en büyük müşterilerinin en başında gelen bir memleket idi. Bu memleketin 1929 senesinde ka- bul ettiği gümrük himaye kanuünu, ih- racatımıza büyük bir darbe olmuştur. Bir sipesyalite denmesi caiz olan yapra ktütünlerimiz istisna edildiği takdirde diğer mahsullerimizin ihra- catı üç, dört sene zarfında 9p 70-75 derecesinde tenakus etmiştir. İhracatımızı zorlaştıran bu güm- rük duvarına 1934 senesinden itiba- ren inzimam eden diğer sebepler, ih - racat tenakusunu idame ve teşdit et - mekle kalmamış, Birleşik Amerika hükümetlerinin memleketimize müte- veccih ihracatını da yavaş yavaş yük- seltmiştir. Harici ticaretimizde en fazla aktif olduğumuz ve döviz ihtiyacatımızın Amerika ıIe ticaret anlaşmasından ne gibi faydalar temin ediyoruz Kamutay encumenlerı buna ait kanun projesini aynen kabul ettiler değildir. Fakat tütün ihracatımızı ar- tırıp artırmıyacağı: meşkük bulunan bu gümrük tenzilâtının mütekabil gümrük fedakârlıkları hesabında A- merikalıları lehine hesap kabartmıya yardım etmiş olduğunda şüphe yok- tur. Bunun yerine tiftiklerimiz lehine bir gümrük tenzilâtı temin edilmiş olsaydı daha çok faydalı olurdu. 1928 senesine kadar, senede takriben sekiz yüz bin - bir milyon kilo tiftik ihraç ettiğimiz bu piyasa 1929 senesi güm- rük tarifesi yüzünden bugün hiçe in- miş bulunmaktadır. Amerikalılara verdiğimiz en büyük tarife tenzilâtı, radyo makineleri ve l ile o bil ve ak ait- tir. Bugün lüks olmaktan çıkıp mede- ni bir ihtiyaç haline gelen bu iki eş - yanın memleketimizde himaye edile- cek mümasili yerli mamulât olmadığı- na göre ucuzluk bakımından bu tenzi- lâtın bizim için de faydalı olacağına şüphe yoksa da bunun mukabilinde Amerikalılardan daha fazla avantaj elde edebilmek imkânı bulunsaydı ih- racatımıza daha fazla yardım edilmiş olurdu. Döviz bakımından elde edilen faydalar Döviz bakımından elde edilen fay« dalar : 1 — Döviz tediyemizin, ihracatımı- zın temin edeceği dövizin takriben yüzde sekseninden fazla olmamasi, 2 — Müuttarit amerikan ihracatına mukabil mevsimlik ihracat yapmamı- zın tediyede meydana getireceği te« hirlerin anlaşmada göz önünde tutul« en büyük kaynağı olan bu lel 1938 senesinde tamamen mâküs bir çehre göstermiş ve bu defa Amerika bize karşı aktif vaziyete girmiştir. Amerika ile olan ticari mübadele - miz -eski anlaşmıya göre - karşılıklı serbest döviz tediyesi esasına dayan - makta olduğundan ve ihracat tenaku- ması. İhracatımızın yüzde sekseni kadar ithalât yapılmasını temin eden kısım anlaşmada sarahaten yazılmamışsa da bu nevi kayıt ve şartları kabul etmi- yen Amerika dış ticaret sistemi kar- ;ısında bulunan formülden daha iyi« suna inzimam eden ithalât tezayüdü, doviz bakımından memicketimizi Züi- luğa düşürdüğünden yeni şartların doğurduğu bu müşkülâtı önliyecek yeni bir ticaret anlaşması müzakere - sine başlamak bir zaruret olmuştu. : İki gaye Karşılaştığımız zorlukları önlemi- ye çalışacak olan yeni anlaşmanın is- tihdaf ettiği iki gaye vardı: 1 — İhracatımızı zorlaştıran ve hat- tâ yavaş yavaş durdurmağa doğru gi- den gümrük duvarlarını aşılabilir bir hale getirmek, 2 — İthalât döviz tediyesini bir ni- zama bağlarken bundan memleketi- miz lehine bir marj elde etmek. Birinci maksat, ihracatımızda pa- lamut hülâsasına 9p 50, meyan kökü hülâsasına 94 25, yaprak tütüne kilo- suna takriben 13 kuruş, incire 74 40, kuru üzüme 75 40, fındığa 94 25, An- tep fıstığına 96 50, kuş yemine 96 50 ve halılardan metre karesi 883 kuruş- ta aşağı olanlara 4 40 metre karesi 883 kuruş ile 1470 kuruş arasında o- lanlara nisbi bir gümrük tenzilâtı te - min etmek suretiyle eldeedilmiştir. Bu gümrük tenzilâtından tütüne isabet eden kısmin ihracatımıza bir fayda temin edip etmiyeceği malüm Ankara garsonlarının haklı bir dileği Geçen gün okurlarımızdan beş al- tı vatandaş matbaada beni görmeğe geldiler. Kendi söylediklerine göre buna, Ankara'nın bir kaç lokantasın- da garsonluk etmektedirler. İçlerin- den biri cebinden çıkardığı bir İs- tanbul gazetesi kupürünü Ucumnal rarsızlığı ve kendileri için verilen paranın müessese sahipleri tarafın- üzerine koydu. Benim daha önce - den de okumuş olduğum bu haber- de İstanbul belediye iktısat müdü- rünün gazino, lokanta ve eğlence yerlerinde tetkikatta — bulunarak müşteriler tarafından verilen yüz - de on garson bahşişinin doğrudan doğruya garsonlara verilmesini ka - rarlaştırdı” yazılı idi. Matbaaya gelen vatandaşlar anla- tıyorlar: Ankara'da bir takım lokantalarda müşterilerden alınan yüzde on gar- son hakkı kasaya girmekte, garson- lara bir miktar gündelik verilmekti d İstanbul'da verilen kararın Anka- ra'da vınlmesme ne mani vardır ? Şehimizde yüzerce g çalışı- yor. Budır, haklı şiuyetlerinde, n erin n "'769* dan al. yüzünden maişet kay- gısı ve zarüret içindedirler. İçlerin- den bir tanesi, bu sebeple garsonlar- dan pek azının evlenip aile kurmağa kıyışamadığını anlatıyordu. Her vatandaşın ayrı ayrı, haklı o- lan dertlerini dinliyen bir idare al - tındayız. Bu sebeple Ankara garson- Tarının da haklı bulduğum bu şikâ- yetlerini, alâkalı makamlara iletmek maksadiyle bu satırları yazıyorum. Mühim ve son haberler! Türkçe Tan gazetesinde son günlerde bir takım ileri gazeteci- lik hamleleri görüyoruz. Bu cüm- leden olarak meselâ bu arkada- o”î berlerin ehemiyetsiz olduğunu id- dia edecek değiliz. Fakat bu sü- tunun dışındaki haberlerin de e- hemiyette — oradakilerden geri kalmadığı ıörülüyor Gene bu ırkıdummn evelki günkü sayısında “son haberler” başlığının altını dikkatle oku- duk: bu son haber, bir Avrupa gazetesinde en aşağı beş gün ön- ce çıkmış bir yazının tercümesi i- di ve böyle olduğu da yazılmıştı! Mideye de karışan ideoloji Bir fransız gazetesine bakı- lırsa italyanlar, kahveyi bir nevi antifaşist içki telâkki ediyor ve o- nun yerine papatya, sıcak limona- ta, ihlamur içilsin, diyorlarmış. Görülüyor ki mihverciler ide- şımız, birinci sayfasında “mühi ıer" hesbir akigida. Mti oloji r yap gayretkeş- likleri boğaza ve mideye kadar Yalnız bu işte renge fazla kıy- met vemedikleri anlaşılıyor. Ver- selerdi, kendi gömleklerinin ren- gine pek yakın olan kahveyi de- ğil, kırmızı şarabı, çayı yasak et- meleri lâzım gelirdi ! Kavağa çıkan balık! Yer yüzündeki tuhaf ve garip hâdiselerin sonuna bir nükte, bir mütalea, bir hikmet ilâve ederek muayyen bir sütunda yazı yazan bir muharrir, Çin'de hem deniz- de, hem de karada yaşıyan bir balık bulunduğunu, bilhassa bu ğı: ağaç tepeleri tırmanmağa pek meraklı olduğu- nu söyledikten sonra diyor ki: “Evet bu balık, başka balık. Öyle başka balık ki kavağa çık- ması bile fevkalâdelik değil.,, Yalnız “balığın kavağa çıkma- sI,, tabiri, bizde balığın bir ağaç olan kavağa değil, Boğaziçind .-—ı KİRTE ilmni i aaasâşilldilırı AENMİSİNUCU TU VEN bilecek faydaları temin etmiş olması « na rağmen bugünkü iktısadi ,arthrı— mız içinde yalnız gümrük tenzilâtiy- le Amerika ihracatımızı inkişaf ettir- mek kolay değildir. 1933 senesi orta- larından sonra dış ticaretimize hâkim olan ve Amerika'dan maada bütün memleketlere tatbik ettiğimiz kliring ve takas usulünün iç pazarlarımızda yarattığı yeni fiyat seviyesi, ihracat' fiyatlarımızın Amerika piyasasına in- tıbakına mânidir. Elde edilen tarife tenzilâtı bu intibaksızlığı telâfiye kâ- fi değildir. Piyasa intibakını temin edecek diğer tedbirlerin ihmali bu anlaşma- nın temin ettiği diğer faydaları hiçe indirebilir. Ticaret anlaşmaları bakımından iyi esaslara dayanan ve ihracat ile döviz tediyesi noktasından iki mühim der- dimizi karşılıyan bu anlaşmanın tasdi- kini teklif eden kanun lâyihası hükü- metin teklifi veçhile aynen kabul e- dilmiş ve umumi heyette müzakere e- dilmek üzere yüksek reisliğe sunul- muştur.,, ZO Bir çok yerlerde yağmur var Dün şehrimizde hava kapalı, hafif ve fasılalı yağmurlu geçmiştir. Rüz - gâr şimali şarkiden saniyede 4 metre kadar hızla esmiştir. En düşük sısı 12, en yüksek 1sı da 17 derece olarak kay- dedilmiştir. Yurtta hava: orta Anadolunun şark kısmiyle doğu Anadolu ve Karadeniz kıyılarından kapalı ve yağışlı, diğer bölgelerde umumiyetle bulutlu geç * miştir. 24 saat içindeki yağıların metre mu- rabbaına bıraktıkları su miktarı, Or * du'da 35, Afyon'da 26, Gönen'de 23: 'Tosya'da 21, Polatlı ve Uludağ'da 20 Ilğın'da 19, Şibinkarahisar'da 17, Ya- lova'da 16, Sandıklı ve Sinopta 15, di“ |ğer yağışlı yerlerde 1 - 14 kilogram * arasındadır. Rüzgârlar: doğu ve cenubu şarkt A- doludan cenuptan diğer bölgelerde bir semt ismi olan kavağa çıkma- sı demektir. Muharrir, Çin ve Si- yam hâdiseleriyle uğraşırken, a- :ıbı. burnunun dibindeki eoinf (yayı unutmuş mudur ? şimalden saniyede en çok 5 metre kâ” dar hızla esmiştir. 'Erzincın'dı 25. su:m 26, y En yüksek ısilat İzmir, lh!ıtyı we - b ” VA . E N WE' o aT | İ a

Bu sayıdan diğer sayfalar: