Ulus 12 Mart 1939 sayfa 6 | Gaste Arşivi

12 Mart 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

12 Mart 1939 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bo ll ULUS 12 - 3 - 1939 yi A Z>enegell « Yazan: Francis de Croisset —3 — Çeviren: L. Karamanoğlu Kleopatra'nın sarnıçları ısa bir kumanda. Atılan ça- K pa zincir gürültüleri içinde yuvarlanarak gemiyi denize bağ- lıyor. Uskür, sekteli bir nabız gi- bi fasrlalarla çarpıyor ve sonra yo- rulmuş bir kalb gibi duruyor. Can çekişen gemi su akbabalariyle, bü- yük martı kümeleri arasına çöple- rini kusuyor ve bunlar, pençe- lerini kısmış kanatlarını hışırda- tarak, keskin gagalarını çarparak birbirleriyle dövüşüyorlar. Önümüzde iki ingiliz denizaltı gemisi suyun yüzünde dinleniyor. Başlarında birer müstemleke şap- kası, bacaklarında birer don, bel- den yukarıları güneşten kızarmış, taze yanaklı gemi mürettebatı, de- niz seviyesinde dimdik durmuş bi- ze bakıyorlar. Çocukken okuduğumuz kitapla- rm sayfalarından fırlamışa benzi- yen ve derileri fok balıkları gibi parlayan zencilerin kürek çektiği, ağaç kütüğünden oyulmuş kayık- lar, itişe kakışa bize doğru geli- yorlar. Sandallara bindik, kalaba- lığın arasında ilerliyoruz. — Şilin centilmen, şilin... Başları tıraşlı zenci çocukları, sandalımıza doğru yüzüyor, pen- be avuçlarını açarak dileniyorlar, bir gümüş para atıyoruz. Kara zıp- kınlar gibi, hepsi birden denize dalıyorlar. Para bir kıvılcım gibi parıldayarak dönüyor ve suların dibine doğru gidiyor. Gölgeden o- tuz el bu kıvılcımı yakalamağa ça- İışıyor. Ve galip gelen denizi bir su ka- barcığı gibi delerek, ağzında şilin- le çıkıyor, köpek balıklarını uzak- laştırmak için bacaklarını müte- madiyen denize çarparak kar gibi yamyam dişleriyle gülüyor. den şehri, nevmit kayalığı ü- zerinde, güneşten bayılmış can çekişiyor. Limanın önündeki sarı toprak boyalı kışlalar güne- şin altında pişiyor. Pazar meyda- nı, dar ve dört köşe, bahçeli bir avluya benziyor. Acele kurulmuş barakalar ve kerpiç evler, bunları bir kemerin kilit taşı gibi bağlryan vali konağının bulunduğu kayalı- ğa doğru, uzanıyor. Beyaz bir fe- ner külesi mahpus şehrin bir fer- yadı gibi mütehevvir semaya doğ- ru yükseliyor. Bir tek ağaç yok. İki senedir yağmur yağmamış. Gözlerimiz ka- maşıyor, gözlüklerimizi birer mas- ke gibi takıyoruz. Gemi öğleyin kalkacak. Kleopat- ranın- sarnıçlarını gezebilmek için ancak bir saatimiz var. Bir deve sürüsünün önünde duran küçük bir taksiye atlıyoruz. Bödur eşekleri ürküterek, bir granit sirkin eteklerinden aşağı iniyoruz, saçaklı develerin sırtla- rında sallıya sallıya taşıdıkları, madeni aletlere sürünerek geçiyo- ruz. ÖOtomobilimiz, iki sıraya di- zilmiş akbabaların arasında viraj- larını çabuklaştırrıyor. Onlar hiç krpırdamıyor gagalarını göğüsle- rine dayamış bize bakıyorlar. Bu lağımsız memlekette kendilerine kimsenin dokunmıyacağını pek a- lâ biliyorlar. Çünkü onlar memle- ketin tanzifat işlerini gören me- mufrlardır. İşte sarnıçlar. Her biri bir terasaya benziyen kademeli set- ler Aaltında, cesim — bir yanar dağ kraterine benziyen, kuru ve göz kamaştırıcı bir havuz. Başımızın üzerinde uçan bir kartal, sanki gölgesile, bu çimento meydana im- paratorluk armasını vuruyor. Bi- raz daha ileride, dağı yaran muh- teşem kademeler ikinci bir sarnı- ca doğru çıkıyorlar. Daha ötede ü- çüncü bir sarnıç daha var. O da boş. Harpten evel, Alman arkeolog- ları bu binlerce yıllık çimento sar- nıçları meydana çıkarmışlar ve ba- zı yerlerini tahkim etmek lüzumu- nu görmüşlerdir. Kültür gibi zaif olan çatlamış yeni tabakaların altında, eski çi- mentolar sapa sağlam duruyor. Bunları yapan adamların vakıf ol- dukları ve şimdi artık asırların ar- kasına gizlenmiş olatnı bu esrar ne- dir? Hangi usul ile oymuşlar, hangi usul ile bu volkanik taşları, - kilo- metreler boyunca bu ahenktar ka- demeler haline getirmişler? Bu ya- zılı taşın tahayyül ettirdiği çeş- menin suyu aceba hangi menbadan geliyordu? Hep kaybolmuş hatı- ralar... Bu tuz ve susuzluk vadisinde i- çi boşalmış şu üç kap, boşuna abus semadan su dileniyor. Vaktiyle Kleopatranım filleri, zincirlerini şa- kırdatarak, altın kabaralr hortum- lariyle bu sarnıçların kızgın sula- rını içerlerdi. Hint Okyanosunda maskeli balo kinci mevki yolcuları, bu ak- şam birincinin güvertesinde verilecek olan kostümlü baloya da- vetli. Berber telâşta, esrarengiz dük- kânı iki gündenberi yağma edili- yor, fakat bir türlü boşalmıyor. Adamın hayran olduğum hokka- bazca hareketlerini seyretmekten usanmıyorum. Mahirane bir el ça- bukluğu ile bir maske paketini a- yırarak, içinden iskambil kâğıdı gibi bir tanesini uzatıyor, öbürle- rini derhal ortadan kaybediveri- yor: bir lif yumağından otuz tane iğreti saç çıkarıyor: klovn saçı, çocuk kâkülü, marki zülfü, tek bir port mantoya elli tane domino a- sılmış, ne kadar gömleği varsa ü- zerinde taşıyan murabıt gibi. İngilizler bu hazain önünde cid- di ve ağır tavurlariyle teemmül- dedirler. Vapurda öyle hararetli bir meşguliyet başladı ki, artık kimse sıcaktan şikâyet etmiyor. İş- te beklenen saat geldi. Eşyaları kaldırılmış güvertede, matem renk li bir piyano, ayın sarı ışığı altın- da yere dökülmüş bir bal tabakası içinde imiş gibi görünüyor. İki melankolik (stewards) orkestrası teşkil ediyor, bunlardan biri bir e- kinci vaziyetiyle klaviyenin üs- tüne falso notlar serpiyor, öbürü de inatçı bir çene altında yıpran- miş bir kemanı sıkıyor. İkinci mevkiin kıyafet değiştir- miş yolcuları akın ederken, bi- rinci kamaralardan da — hayalete benziyen gruplar sökün ediyor. Yüzünü zenci gibi boyamış bir in- giliz albayı, elindeki buğdayın ta- nelerini ayıklayor. Hakem heyeti, üzerinde ingiliz madeninden bir çaydanlık, İngiltere kıralının çer- çeveli bir resmi ve bir golf torba- s;ı bulunan masanın önündeki mev- kiye halkın fısıltıları arasında yer- leşiyor. Bu mükâfatlar birinci ge- len üç kişiye verilecek. Bir pipo, bir yüsükle bir makas, prenses Ma- ry ile vikont Lascelles'in çerçeve- siz resimleri ve bunlar arasında bazı ufak tefek hediyeler daha var. Orkestra, (God save the king) (Allah kıralı korusun) marşı ile jüriyi ayağa kaldırıyor, bir foks trotla oturtuyor ve merasim baş- lıyor. Küpeşte ile piyano arasında dans eden çiftler, masanın üzerin- de duran hediyelere göz kaydı- rarak, atlı karınca gibi dönüyor- lar. Jüri mütereddit ve sıkılgan. Anglo sakson ruhunun billuri ma- sumiyeti icabr kimse gülmüyor, bununla beraber... Kısa kolunu uzun boylu bir (don Joze'ye) uzatmış bir karmen, vkar- menin sigaracı olması dolayıSı_yle. kendisini sigara içmek mecburiye- tinde sayarak, büyük tarağı altın- da dumandan öksürüyor ve sararı- yor. Küçük ahbaplarım Avustral- yalı kızlar arleken, arkadaşları da Piyero kıyafetinde meyusane iler- liyorlar. Çünkü başka arlekenler hattâ başka piyerolar da var. Fikirleri çalınmış,.. “Sx.rtmda smokin ve yeşil (tütü), gözünde tek gözlük, elinde bir kamçı ile gayet zayıf bir ingiliz kızı, yümuşak — şapkaları — altında bacakları titriyen sahte ihtiyarlar- la kuşatılmış olduğu halde geçi- yor. Ne acaip bir maiyet? Acaba bu kız neyi temsil edi- yor? Hemşiresi bana izahat veri- yor: Montmarte'ın tahripkâr vam- pirini temsil ediyor, sonra biraz sıkılarak ilâve ediyor: “Siz ki Pa- rislisiniz, derhal anlamanız lâzım- di...» Başını Dante gibi yapmış ve sır- tına garip bir sabahlık giymiş o- lan yaşlıca bir madam, Ophelie kıyafetine girmiş, kavi bir deli- kanlı olan oğlunun kolunda iler- liyor. Yakıcı bir rüzgâr çıkıyor, ve yavaşça vapur sallanmağa başlı- yor. Jüri daha ne bekliyor bil- mem? Bu çiftleri bütün gece böy- Ege'nin mühim YURTTAN RESİMLER bir ihtiyacına cevap veren İzmir Ziraat Mektebi Kaş'ta ipekböcekçiliği ve portakalcılık sahalarda Hayvancılık, hububat, lik, ormanlar. Köylünün ekonomik kalkınması ve Kaşın ekonomik vaziyeti bakımın- dan, hayvancılık, mühim bir yer iş- gal etmektedir. Hayvancılığın inkişafı içinghenüz alınmış bir tedbir yoktur. Bu da Ka- zanın bir veterinerden mahrum bu- lunmasındandır. . Sayısı on binlere varan hayvanlar- dan her sene, Yunanistanla 12 adala- ra sevkiyat yapılmaktadır. Kaş, yol bakımından yeni uyanma- ğa başlamış olduğu için henüz nak- liyatın çoğu yapılmaktadır. Ekonomik hayatımızın mühim un- surlarından birini teşkil eden hubu- bat ta memleketimizin ihtiyacını kar- şıladıktan başka dışarıya da sevko- lunmaktadır. Kaş, orman memleketi olarak tav- sif edilebilir. Tabiatın ve iklimin Kaş toprakla- rına cömertçe bahşettiği bu mühim servet kaynağı gittikçe inkişaf et- mektedir. Saltanatın bakımsızlığiyle insaf- sızca baltalanan ormanlarımız, bu- gün, alınan çok şiddetli tedbirler sa. yesinde tahripten kurtulmuştur. Kazamızda, Akdeniz iklimine has meyveci - hayvanlar vasıtasiyle le döndürecek mi? Çok sigara i- çen Karmen çitayı kamarasına gö- türdüler. Gemi — fokstrota (kon- trtan) olarak dans ediyor. : Şimdi oturduğum yerden, doj- arın, arlkenlerin, pi kıraliçelerinin. v'e pt:ı);î::h;ıl:. şnaîı: sal .dünyasx halkının yavaş yavaş denize doğru indiğini, Ivıkların sevi)resine kadar alaçaldı- Binı, sonra yine yavaş yavaş, ay 1- şığı ile cilalanmış küpeşteler bo- yunca yıldızlara doğru yükseldik- lerini, yükseldiklerini görüyorum (Sonu var) uçucu ba- Kaş kazasında muhtelif çalışmalar Kaaşın umumi görünüşü Kaş (Hususi) — Kazamızın çok geniş arazisi içinde ekonomik inkişafını mümkün kılacak bir sürü menbalar vardır. Kazamı- zın servet kaynaklarını şu 4 grupta hülâsa edebiliriz: olan meyvaların en güzelleri, porta- kal, Mandalina ve limon yetişmekte ve harice, dahile ehemiyetli sevki- yat yapılmaktadır. İkinci Mısır diye şöhret alan Tem- re nahiyesinde, yafa cinsi portakal- lar yetiştirilmiş ve bunlar meyvele- rini vermeğe başlamıştır. İpek böcekçiliği Kaza, ipekböcekçiliğinde çok elve- rişli mıntakalar arasında ehemiyetli bir yer işgal etmekte ve ipekböcek- çiliğinin inkişaf ettirilmesi için ça- reler aranmaktadır. Son bir kaç gün içinde 3000 dut fidanı getirilerek çifçiye dağıtılmış- tır. İklim şeraitinin müsait bulunma sı itibariyle Kaş, ipekböcekçiliğinde çok müsait inkişaf imkânlarına ma- lik bulunmaktadır. Sosyal faaliyet Kazada cemiyetlerin hepsinin de şubesi vvardır. Kızılay, çocuk esirgeme, iktısat ve tasarruf gibi milli teşekküller, gay- retli ellerde çalışmaktadırlar. Kaza parti teşekkülü içinde bulu- nan gençler birliği spor kolu, 932 senesinde teşekkül etmiş ve memle- kete sporculuğun inkişafı için çalış- mıştır. Gençlerbirliği, Meisli rum genç- lerini 6 - 1 yenmiş ve Fethiye Ege gençlerbirliğiyle yaptıkları bir maçı da 1 - 1 beraberlikle bitirmeğe mu- vaffak olmuştur. 932 yılında teşekkül eden sıtma mücadele tabipliği, kazada kökleşmiş halde bulunan sıtma ile mütemadi- yen mücadele etmektedir. Teşkilât, Ovagelemiş bataklarında kanallar aç mak suretiyle o civar halkını sıtma belâsından kurtarmağa uğraşmakta- dır. Ovagelemiş'te Karagöl bataklık- larında 300.000 Okaliptus fidanı di- kerek bir okaliptus ormanı meydana getirilmesi için işe başlanmış ve şimdiden 60.000 fidan dikilmiştir. Mehmet ERDEM Trakya'nın elektriklenmesi Bir çok kasabaların elektrik işleri bitirilmek üzeredir Edirne (Hususi) — Trakya'da bütün şehir ve kasabalar adeta biribirlerine yarış edercesine en modern tesisatiyle elektrik ih- tiyaçlarını karşılamaktadır.. Bir kadın yüzünden Bir adam öldürüldü Adana (Hususi) — Millt mensu- cat fabrikasının iplik kısmında Sul- tan adında bir kadın vardır. Bu ka- dın aynı fabrikada çalışan Cemal a- dında bir gençle sevişmektedir. Ay- nı fabrika amelesinden Tevfik adın- da başka bir genç de Sultanı sevmek- tedir. Fakat Sultan Cemale sadık- tır ve Tevfiğe yüz vermemektedir. Tevfik hâdiseden bir kaç gün evel bir paydos zamanıda Sultanın önüne çıkmış ve tehdit ederek bir randevu vadi almak istemiştir. Sultan fabri- kaya dönünce vaziyeti Cemale an- latmıştır. Akşam paydosundan son- ra Sultan Cemalle eve giderken, yol- da Tevfik karşılarına çıkmış ve teh- ditler savurmuştur. Cemalle Tevfik arasındaki kavga yetişen ameleler tarafından — yatıştırılmıştır. Geçen pazar günün fabrika, ameleye sine- ma gösteriyordu. Sinemada Cemal ve Tevfik de vardı. Sinema tatilin- den sonra fabrikaya giden yol üze- rinde Cemalle Tevfik tekrar karşı- laşmışlar ve biribirlerinin üzerine a- tılmışlardır. Tevfiğin, Cemale attığı bir yum- rukla yere yıkılması üzerine Tevfi- kin arkadaşı Tahsin ileri atılmıştır. Tahsinin işe karıştığını gören, Ce- Son günlerde Kırklareli elektriği- da ihale nlunmus Rahapel-i alaktri- ği eksiltmeye konmuş, Vize elektri- ğinin projesi Nafra vekâleti tarafın- dan tasdik olunmuştur. Bunlardan Vize belediyesi yakında istikraz işi- ni de bitirip elektrik tesisatını ek- siltmeye çıkaracak, Babaeski ise bu tesisatı doğrudan doğruya mevcut varidatiyle yapacak ve bütçeye gir- miyecektir. Eksiltmede olan Ezine elektriği de son günlerde ihale edil- miştir. Keşan elektriği bir kaç içinde bit- miş olacaktır. Çorlunun su ve elek- trik işi belediyeler bankasınca ka- bul olunmuş vve 70 bin lirası veril- miştir. Yakında bu da eksiltmeye çı- karılacaktır. Diğer taraftan Sarayın su işi bit- mek üzeredir. Lüleburgaz su şebeke- sinin parası verilmiştir. Pınarhisar ve Kaynarca köylerinin elektriği su- dan alınmak üzere yerlerinde etüt- leri yapılmaktadır. Burada 110 bey- girlik bir kuvetin temin edileceği u- muluyor. malin arkadaşlarından Avni süratle bıçağını çekmiş ve Tahsine saldır- mıştır. Neticede Tahsin iki yerinden ağır surette bıçaklanarak derhal ye- re yıkılmıştır. Tahsin o dakikada öl- müştür. Kavgaya karışan Şaban da yaralanmıştır. Hâdise, şhud suçlar £& una göre derhal Ağırceze mahkemesine intikal etmiş, katil Avni beş sene beş gün ağır hapse mahküm olmuş - tur. İki rakiplerinden Tevfik 33, Ce- mal de 20 gün hapse mahküm olmuş- lardır. Divrik Demirdağda çalışmalar Sıvas, (Hususi) — Divrik demirdağındaki çalışmalara tekrar başlanmak üzeredir. Gönderdiğim resim, demirdağ'daki çalış- maları göstermektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: