Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Hollivud'un israfları Hollivuttaki filim imalâtçıları müs riflikleriyle meşhurdur. Meselâ M. G. M. firmasının çevirdiği Marie An- toinette filmi için, kitabı yazan Ste- fan Zweig'e 382.000 dolar gibi “ehe— miyetsiz,, bir para verilmişitr. Fakat iş bu kadarla da kalmamış- tır. M. G. M. kumpanyası 28 müta- hasısı, altı ay müddetle ve çok dol- gun maaşlarla angaje ederek, bütün kitapları karıştırıp Marie Antoinette hakkındaki en doğru senaryoyu ter- tibe memur etmiştir. Bundan sonra ortaya çıkan eseri bizzat Goldwyn o- kumuş fakat beğenmemiştir. “Süveyş” adlı filmin bazı Avrupa memleketlerinde gayet soğuk karşı- landığı düşünülürse, Amerikalı filim imalâtçılarının hem bir alay para sar- fettikleri, hem de bütün bunlara rağ- men yine tarihle alay etmek imkânı- Fİ POJ/TALYI Bu sene, meşhur fransız trajediyeni Rasin'in üç yüzüncü yıldönümü ya- pılacaktır. Bu münasebetle Avrupa'. da, Amerika sahnelerinde bir çok tezahürat — yapılacaktır. Bilhassa fransız sinemacıları, şairin en bü- yük trajedilerinden Phödre, An- dromague, Britaniensi filme ala. caklardır. e Süveyş ismindeki filmi Mısırlılar sey redemiyecekler. Çünkü Mısır hü- kümeti, bu filmin Nil sahillerinde gösterilmesini yasak etmiştir. e İki senedenberi görmediğimiz Miri- yan Hopkins tekrar film çevirmiye karar vermiş. İki senelik fasıladan sonra, yeni fi- limlerinde çok muvaffak olacağı söyleniyor. © 'Martha Eğgerth, kocası, Jan Kiepu- ra ile birlikte Avrupa'dan Ameri- ka'ya hareket etmiştir. -Martha, önümüzdeki aylarda tekrar Avrupa'ya dönecek yeni bir filim çe- virecektir. Lili Damita bir kaç aydanberi Fran- sa'da idi. Fakat hem sesli, hem ses- siz film zamanında çok meşhur olan bu artist, geçen ay Amerika'ya git- miştir, Orada, kocası olan Errol Fiynle buluşacaktır. yalnız amerikan seyircilerinin, fakat dünya seyircilerinin de bu ladıkları söylenildi. Buna her artisti kendi kafalarına göre tâdil etmekte, sonra halk bunları rine değil, artistlere bulmaktadırlar. Şimdi ortada yeni bir haber dolaşıyor; Al - her nedense - pek de arzu etmiyen Marlene Dietrich, yakında Fransa'da bir film çevirmeğe baş lıyacaktır.. bakalım Marlene Amerikada kaybettiği “şahsiyet”ini Fransa'da tekrar bulabilecek mi? Marlene Dietrich, Amerika'dan pek de şanlı, şerefli bir tarzda dönmedi. Ağızdan ağıza, değil artisti artık beğenmemeğe baş- kabil Marlene'i sevenler, onun Amerika'daki film imalâtçıları yüzün- den aklını kaybettiğini söylediler. Bunlara göre, Amerika'daki sahne vazıları, Avrupa'dan gelen beğenmedimi kabahati kendile- p / 5 çin bir ihtiyaç ha- Sinema ve Rakam 220.000.000 kişi her -- 57 hafta film seyrediyor!- “-i'smez dereceye kadar & . . ... girdii.in_i .nııı.: Amerika'da 11 milyon kişilik mek isin bu isi rakama lâzım. Bir fran - sız gazetesi, eğ - 17.550 sinema salonu var Yenbeli seddirik İlda: ” J dar öğretici de olan bu işi üzerine almıştır. Ona göre : Yeryüzünde 220 milyon kişi her hafta sinemaya gitmektedir- ler. Bunlardan 86 milyonu Ame- rika'da, 19 milyonu İngiltere'de, 4 milyonu Fransa'da, mütebakısi de diğer memleketlerdedir. Amerika'da, 11 milyon kişi is- tiap edebilecek 17,550, İngilte- re'de 3,5 milyon kişi istiap edebi- lecek 5.200 Fransa'da da 2,5 mil yon kişi istiap edebilecek 4.000 sinema salonu vardır. Amerika'da her sinemadaki koltuk haftada 8 defa, İngiltere'- de 5 defa, Fransa'da da 1.5 defa işgal olunur. Fransız gazetesi bun dan, şu neticeye varıyor: Fransa- da, öteki memleketlere göre, si nemaya rağbet daha azdır. 1937 - 38 sezonu içinde 509 fi- lim gösterilmiştir. (Bu rakam kü- çük gibi görünebilir: Fakat ora- da bir filmin bazan aylarca gös- terildiğini unutmıyalım!) Bu fi- limlerin gösterilmesi 37.475 daki- ka, yani 624 saat 35 dakika, yani kısacası, 26 gün sürmüştür. Sinema salonu sahipleri, her filmi satm almadan önce bir ke- re görürler. Şayet bir sinema sa- hibi bu 509 filmin hepsini görme- ğe kalksaydı, 78 gün ve 8 saat, yani iki buçuk ay filim seyretme- si lâzım gelecekti!... Her filimde vasati devam müd- deti 1 saat 13 dakikadır. Yalnız, yabancı filimleri iyetle A- Ka Yastıklar Amerikalr bir tatir, yeni bir yas- dık modası icat etmiştir: Bu yasdıkların yüzlerinde, en meş- hur erkek veya kadın artistlerin re. simleri vardır. Bunlardan satın alan- lar, hiç çekinmeden, geceyi şu veya bu yıldızla “yanak yanağa,, geçirdik- lerini, hiç çekinmeden, iddia edebi- lirler. Kimseye zararı dokunmiyan bu i- cattan dolayı, bu fikri bulan Ameri- kalr tâcir bir kaç hafta içinde mil- yonlar kazanmıştır. Fakat, .. Ameri- kalıların “büyük çocuklar,, oldukları- nı unutmıyalım!... minin vasati devam müddeti 1 sa- at 26 dakikadır. Gızeu bundan sonra, son seneler zarfında en çok para getiren filimlerden bahsedi- yor. Bunda dikkate şayan olan nokta, sessiz filim zamanından- beri bütün dünyada ekonomik buhranın epi sıkıntılar doğurmuş olmasma rağmen, son senelerde bazı filimlerin bunları yapanlara çok büyük gelirler temin ettikle- ridir. En meşhur filmlerden bir kaçmı sayalım: 1926 da çevrilmiş olan Ben Hur dört milyon, 1925 de çevrilmiş olan Büyük resmi geçit üç buçuk milyon, 1929 da çevrilmiş olan Broadway Melo - dy üç milyon, 1925 de Şarlo tara- fından çevrilmiş olan yumurcak iki buçuk milyon, 1932 de çevril- miş olan Grand Hotel 2 milyon 250 bin, 1936 de çevrilmiş olan San Francisco 2 milyon 700.000 ve nihayet 1938 de çevrilmiş olan Pamuk Prenses ve yedi Cüce de Walt ve arkadaşlarına 6 mil- yon dolar getirmiştir! Artist bilhassa sesli filmin ilk zamanlarında kendini göstermiş- tir. 1929 da bir çok filmlerin ve bu arada, baştan aşağıya müzik ve danstan mürekkep olan Bro- adway Melody'nin rağbet bulma - larının sebebi, halkın sesli filmin icad ilk larma rastlı- merika filimlerine göre daha w- Joan Crawford beş belki hatırlarsınız. Joan n ":ıı' dan:ı ı'îıı den birinde Clark Gable'le birlikte oynadığını ve dans ettiğini Crawford şimdi partöneri Tony ile ştı. Son filmlerin- | zundur: Filhakika, 520 filimden 448 Amerikan filminin vasati de vam müddeti de 1 saat 13 ılı.kıh 9, 61 ecnebi fil- yan o senelerde, sinemaya - zevk almaktan ziyade merak saika- siyle, yani bu yeni icadm nasıl u görmek için gitme- gelmiştir. R ernard Shaw Ve Sinema Bernard Shaw, yeryüzünün şanından, şöhretinden nefret eden, kendisi hakkında bir çok fıkralar anlatırlar: Ölen ingiliz kıralı George V, kendisine asalet unvanını vermek is« temiş, Fakat bir sene önce de petrol kıralı Deterding'le meşhur silâh taciri Basil Zaharof da asalet unvanı almışlar. Bunun üzerine meşhur muhartrir : — Eskiden, demiş, asil olmak için harp etmek, yahut da her hangi başka bir kahramanliık yapmak lâzımdı, Şimdi ise her hangi bir şeyi toptan sa- tan, asalet unvanını alabiliyor. Ve böyle diyerek kıralın teklifini reddetmiş. Bernard Shaw'ın sinema ile de arası son zamanlara kadar pek hoş de- ğildi. Bu münasebetle de şu fıkrayı anlatırlar : Güzel bir sinema artisti kendisine bir mektup yazarak şöyle demiş : “Siz dünyanın en zeki adamısınız. Ben de dünyanın en güzel kızıyım. İki- miz evlenirsek, çocuğumuz dünyanın en güzel ve en zeki çocuğu olacak- tır. Ne dersiniz ?...,, Bernard Shaw.cevap vermiş: “Teklifiniz çok cazip. Fakat doğacak ça- cuğumuzun güzellikten yana bana, zekâdan yana da size benzemesinden korkarak teklifinizi reddediyorum! ,, Bernard Shaw, her nedense şimidiye kadar sinemaya büyük bir alâka göstermemiştir. Vakra, buharlı gemi de ilk icat edildiği zaman Napoleon ona “çocuk oyuncağı,, demişti. Fakat büyük muharrir son zamanlarda bu fikrinden caymış görünüyor. Kendisi piyeslerinin filime alınmasına muhaliftir ama, senaryo yapmağa da mütemayil görünüyor. İleriye sür- düğü en mühim delil de şu : — Mademki gülünç bir fıkra anlatabiliyor veya tuhaf bir hikâye yazae biliyorum, o halde bir senaryo da yazabilirim... Peter Lorre'nin yalancı pehlivanlıği Geçenlerde Peter Lorre'nin oto - mobili, az kaldı bir otomobille çar - pişıyordu. Artist evinden stüdyoya giderken bir ötomobilin üzerine doğ ru yalpa vurarak geldiğini farket - | | miş, bereket versin otomobilini bir- denbire durdurmuş bu yetmiyormuş gibi, âcemi şoför otomobilinden i - | * nerek, Peter Lorre'nin üzerine hid - detle gelmiye başlamış. Peter, işin farkına vararak yavaşça otomobilin den inmiş. O da bir kaç adım atmış, beklemiye başlamış. Fakat beriki, Peter Lorre'i görüp farkına varır varmaz, zorla gülümsemiye çalışa - rak : — Yooo, demiş, ben japon güreş peblivanı ile güreşemem ! Bu sözlerini söyliyerek hemen gerisi geriye dönerek otomobiline binmiş, oradan uzaklaşmış. Peter Lorre hayret etmiş : — Böyle pehlivanlığı ne yapa - yım? diye bağırmış, sinemalar için yalancı pehlivan olmaktan kurtu - lamadım. Bir kere de hayatta biri - sini yere vurmak — nasip olmıya - cak veşselâm! Kırk yılda bir fırsat ele geçirdim, o da tabanları kaldır - dı ! Alman artistlerinden Carola Höhner