_*-ı' Roma - Berlin - Tokyo arasında askeri bir müsellese doğru wrupa'daki japon elçile- rinin Paris'te toplan - ması müşahitlerin dikkatini haklı olarak çekmiştir. Toplantıyı gizli tutmak için alınan büyük tedbirlere rağ - men bu hâdise dikkatimizi çek- miyecekti. Çünkü Japonya'nın mümessilleri sık sık bu nevi - den içtimalar akdederler. Fakat Tokyo'dan, Londra'- dan ve Roma'dan gelen riva - yetler ve işaretler, bize bu top- Tantının diğer benzerlerinin hi- lâfına olarak antikömintern paktın genişlemesi ve bunun Üç taraflı bir askeri ittifak ha- line ifrağı imkânları üzerinde görüşmek maksadiyle yapılmış olduğunu ihsas etmiştir. Kon - ferans esnasında en emin men- badan toplanan malümat bu tefsiri teyit etmiştir. Antikomintem pakt her zaman siyasi ve strate- jik bir tazyik âletiydi, hâlâ böyledir ve böyle kalacaktır. Esasen bu pakt onu kullanan- lara az hizmet etmiş değildir, çünkü kendisine — komünizm ğ milli £: Biı çok âmiller antiko - mintern paktın geniş - letilmesine taraftar olan ja - ponları son zamanlarda gay - retleri teksife sevketti: Çin - japon ihtilâfını süratle sona er- dirmek imkânsızlığı, ittifak tehdidinin suya düşmesi ve Ja- ponya'ya karşı fransız - ingiliz * amerikan durumunun sertleş- mesi (Çang - Kay - Şek'e veri- len krediler v. s.), yakın za - manda vahim bir Avrupa buh- ranının zuhuru ihtimalinin Al- manya ve İtalya'nın bu fikre daha müsait bir kabul göster - melerini temin eder görünmesi, Belki aynr zamanda üçüncü Rayh’lq Sovyetler Birliği ara- sında bir yakınlaşma korkusu. ,Prens Konoye'nin siyaseti - nin uyandırdığı hoşnutsuzluk ve Baron Hiranuma'nın karşı - lau'ığı güçlükler de japon siya- seti üzerinde askerlerin nüfu - zunun artmasında âmil olmuş - tur, Son kânun ayı başlarında Japonya'nın Berlin el- şisi general Oşima, Roma elçi- i Şi: i ile San Remo'da bu- düş > lerinin hissini kaybedecek de- recede körleştirdiği bütün en- ternasyonal mahfillerin sempa- tilerini kazandırdı. Fakat dün- ya kamoyunun ekseriyeti al - danmamıştır. Ve en garibi, bu paktın daha akdi akabinde ja- pon milletinin hemen tamami- yetinin muhalefetiyle karşılaş - maiş olmasıdır. Esasen daha ilk günden iti - baren antikomintern paktın, pratik şümuülden mahrum oldu- ğu için bir gizli askeri ittifakı muhtevi olması ihtimali ileri sürülmiye başlandı. Bugün bu şüphelerin yersiz olduğu ta - hakkuk etmiştir. Gerçi genel kurmaylar arasındaki anlaşma- lar Japonya'ya bir miktar tek- nik yardım temin etmiştir. Fa- kat şurası da muhakkaktır ki daha paktın tatbik mevkiine k japon müfrit unsurları ve bir çok ultra nasyonalist teşekküller bunun hakiki bir askeri ittifak haline gelmesini temenni etti- ler, Esasen o zaman kendileri- ne başlıca düşman Sovyet Rus- ya görünüyordu ve Çin harbı başlayınca, Çin'e yardım et- mekle itham edilen İngiltere ““bir numaralı halk düşmanı” sıfatına lâyık görülünce, Ak - deniz'de büyük sıkıntı içinde olan İtalya Almanya ve Japon- ya'ya iltihak edince, japon müfritleri zamanın gelmiş ol - duğunu sandılar. Hılbuki bu projeye 4 karşı Japonya'nın — içindeki “müuhalefet büyük bir ölçüde tezahür ettikten başka Alman- ya ve İtalya da buna iyi bir nazarla orlardı. Alman- ya, o zamanlar İngiltere ile ününebetleri * foria ” olmadığ we Londra'nın müzaharetini kaybetmekten korktuğu için, İtalya'da bir anlaşma imkânını ihlâl etmek istemediği için bu- na pek taraftar değildiler. Japonya, askeri ittifak mev- €ut olmamasına rağmen başka- Jarmı bununla tehdit etmekten geri kalmadı. İngilizlere dedi- ler ki Şang - Kay - Şek'e yardı- mı kesmezseniz biz Almanya ve İtalya ile kati surette itti - fak edeceğiz ve o zaman Uzak Şark'taki menfaatlerinizin ba- şına gelecek vardır. Şu yakın- iuştu. İki adam antikomintern paktın başlıca hazırlayıcıları - dir ve aynı görüşe sahiptirler. Filhakika general japon ordu- sunun en müfrit şubesine men- suptur; arkadaşı da totaliter memleketler ve ideolojilere bağlılığının bir çok delillerini vermiştir. B. Şirotari general Oşima'yı benimsedikleri fik - rin Japonya'daki terakkilerin- den haberdar etmiş, beriki de Almanya ile İtalya'yı kati su- rette Japonya ile ittifaka sev- ketmek için sarfettiği gayret- leri anlatmıştır. İki adam diğer hükümet merkezlerindeki meslekdaşla - rını Paris'te bir içtimaa davet etmek ve düşüncelerinden ken- dilerini haberdar etmek husu - sunda mutabık kaldılar. lk içtima 27 son kânun cuma günü yapıldı. B. Şirotari'nin görüşünü arkadaş- larına kabul ettirmek hususun - da biraz müşkülât çekmiş ol - duğunu sanıyoruz. Esasen kon- ferans derhal bir karar verecek değildi. Yegâne gayesi bütün mümessillerin general Oşima i- |||IIIIIII|IIIII|||||i||llllIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII Bulgaristan Balkan antantına girecek mi ? Balkan Bükreş'te topl. k üzeredir. ÂAv- rupa'da olup biten bir takım beklenmedik hâdiselere alışmış olduğumuz için burada eğer Bulgaristan da bu pakta iltihak edecek olursa hayret etmemeliyiz. Balkan antantı, esasta hem bu pakta bağlı memle- ketler arasındaki münasebetleri geliştirmek, hem de Bulgaristan'ın revizyoncu temayüllerini önlemek mak- sadiyle kurulmuştu. Küçük, namuslu, çalışkan bir köylü memleketi o- lan Bulgaristan'ın nazari olarak bütün Balkan memle- ketlerinden eskidenberi istediği topraklar vardı. Fa - kat Türkiye ve Yugoslavya ile arasını düzeltmiş ve artık Balkan'ların “Karakoyun” u olmaktan çıkmış- tır. Eğer bu memleket Balkan antantına girmek ister- se, hiç şüphesiz, gayet iyi karşılanacaktır. Henüz mu- hakkak olmamakla beraber eğer girerse bu giriş, geçen sene Bulgaristan'a öteki memleketletle müsavi dere- cede silâhlanmak hakkını vermiş olan Selânik anlaş. masının bir neticesi olacaktır. Milletlerarası durumun Münih'ten beri gösterdiği inkişaflardan sonra Balkan antantı her gün biraz daha karşılıklı bir müdafaa paktı halini almaktadır. Bir türk gazetesi, son günlerde yazdığı bir maka- lede “Balkan antantı, yalnız Balkan devletlerine mah- dut ve münhasır değildir. Onun Tuna havzasındaki memleketlerle de hududu vardır. Bu, Balkan paktına dahil devletlerden birisi üçüncü bir devlet tarafından hücuma uğrryacak olursa diğer antantlılar onun yar - dımına koşacaklardır.” Bu lisan, biraz “kollektif emniyet”i hatırlatmakta- dır. Şu farkla ki bu sefer küçük devletler, büyük bir kardeşin yardımı bahse mevzu olmaksızın biribirleri- ne yardımdan bahsetmektedirler. Türk makamları, bu karşılıklı yardımın cenup şarki halkasını kuvetlendir- mek maksadiyle Bulgaristarm'ın Balkan paktına girme- sini arzu ederler. Bu iş olursa, Bulgaristan'ın reviz - yoncu işi çıkarılmış ve Avrupa'nın bu kısmında emni- |yet hissi artmış olacaktır. Aynı vaziyet, diğer balkanlılar ve bilhassa, naibı prens Pol tarafından Romanya'ya Bulgaristan'a karşı daha dostane bir tavır takİnması tasviye edilen Yu- goslavya tarafından da tabil olarak takdir edilmekte, dir. Yalnız kıral Karol'un, bu meselede prens Pol ta- rafından istenildiği derecede ileri gidip gitmiyeceği çhuldür. B la beraber, Bulgaristan - Romanya çalışmaktadırlar. En yakından tehdide maruz memleketlerin iç ve dış siya - setlerinde bir revizyona şa - hit olmaktayız. Romanya kıralı Karol, bir kaç gün önce, Bükreş kabine - sinde tadilât yaptı. Sovyet Rus- çekilmiştir. B. Tsvetkoviç ikti- dar mevkiinde kalmakla bera - ber, şahsen B. Maçek'le bir çok defalar görüştü ve hattâ o- nun vasıtalılığiyle Prens Pol'- le temas etmiş olduğu bile te- min edilmektedir. Stoyadinoviç kabinesi esasen düşmeye mah - ya ile Macaristan d: münasebetler hiç şüphesiz Bu- dapeşte hükümetinin gitgide gör y Bir çok seneler Yugoslav - 11 -2 - 1939 ( RADYO ) TÜRKİYE Radyo Difüzyon Postaları TÜRKİYE Radyosu ANKARA Radyosu DALGA UZUNLUĞU 16389 m. 183 Kecs./120 Kw. 31.70 m. TMGS Kes./ 20 Kw. 19.74 m. 15195 Kes./ 20 Kw, T AO Ankara CUMARTESİ - 11.2.1939 13.30 Program. 13.35 Müzik (Tangolar - P1). 14.00 Memleket saat ayarı, a- jans, meteoroloji haberleri. 1410 Türk müziği: Okuyan: Haluk Recai. Çalanlar: Ve - cihe, Cevdet Çağla, Refik Fersan, Kemal N. S. 14.10-15.30 Müzik ( karışık program. Pl.). 17.30 Program. 17.35 Müzik (Dans saati. Pl). 17,35 Türk müziği (Sıvas halk ikisi). Sivaslı Aşık Vey- daha ziyade — Roma - Berlin —ya'nın iç ve diş politikasını mihverine doğru meyil etmesi - — idare etmiş olan başvekilin çe- nin ve anti i kil ister i Bel - prensip itibariyle gi ini grad hükümetini * tesiriyle kesilmiştir. Fakat aây- — *esirleri olacaktır. B. Stoya - ni zamanda İmredi —kabinesi — dinoviş muayyen bir politika - alman nasyonal sosyalizmine nın, mühim iktisadi faatl tâbi olan nazi unsurlarının — çin korunması için Almanya ile pr di karşı mücade - kınlı ve İtalya ile anlaş- lesine devam etmektedir. Di - ğer taraftan, — Yugoslavya'da Stoyadinoviç kabinesi, ezici bir zafer kazandığını iddia eder - ken, birdenbire çekilmiye mec- bur kaldı. Pek muğlak bir inti- hap sistemi sayesinde teşekkül etmiş olan hükümet koalisyo - nu, yugoslav milletini teşkil e- den bütün ırki unsurlara ga - rantiler temin edecek bir mil - 1t birlik formülüne varmak lü- zumu karşısında ma politikasının adamiydi. Bu siyaset Yugoslavya'nın eski va- ziyetini de değiştirmiş ve bir dereceye kadar küçük anlaşma- yı da zayıflatmıştı. Anşlus bir emrivâki olduğu ve alman - çek-slovak buhranı zuhur etti- ği zaman Belgrad'da bu poli- tikanın tehlikeleri dikkati cel- betti ve B. Stoyadinoviç'de her ihtimalde memleketin is - tiklâlini korumak ve tam hare- Burada Avrupa vaziyetinin u- mumi inkişafı bakımından dik- kati çekmiye lâyik bir sıra va- kalar vardır. Bu vakalar da birlik - ket serb i muhafaza et - mek arzusunu izhar etti. Bel- grad'ın doktirini Romanya ile en sağlam anlaşma ve en sıkı tesanüt doktrinidir. Kont Ci - ano, B. Ştoyıdinovl;'lı son gör çi siyasetin tatbik edildiği za- mandanberi ortaya çıktığı şek - liyle hırvat meselesini hallet - mek âcil ihtiyacımın tahrik et- Ai ŞN TrDea ae B F da mevcut italyan - yugoslav anlaşmasını Belgrad'la Roma arasında da - ha sıkı bir bağ teşkil edecek surette yenil muvaffak o tiği Stoy ç istifası hiç şüphesiz en ehemi- yetlisidir. 11 ilkkânun seçimin- de B. Stoyadinoviç'in muvaf - vakiyeti resmen ilân edilen ve pek mahir bir şekilde ileri sü - rülen neticelerin tahmin ettir - diğinden çok daha az kati ol - muştur, Hakikatte, ekseriyete kütlevi bir pirim temin eden sistem sayesinde parlâmento â- zalıklarının müsavatsız bir şe - kilde tevziine rağmen, muha - lefet hükümet partisine yakm bir rey aldı, ve — B. Maçek'in hırvat hareketi, önceden tah - min edilemiyen bir canlılıkla kendini gösterdi. Bu muhale - fet müstenkif bir vaziyet ılı:- g ülnovle katiteei Hü ç lamamıştı. Fakat Romanya ile tam bir anlaşma içinde gerçek- ten müessir bir istiklâl siyase- ti takip edebilmek için evelâ sağlam esaslar üzerinde bizzat Yuğoslavya'da milli birliği te- min etmiye ihtiyaç vardır. İşte B. Tsvetkoviç'in yapmıya te - şebbüs edeceği budur. — Le Temps'dan — Japonya yeni vergiler koyuyor ca, seçim p yerine âciz bir mevkie düştü. Beş ba- FISAKT t h le B. Şirotari'nin bugün yap - daki dostluk hedesinin ikinci imza yıldönü- — | S el Rrne z makta oldukları konuşmalı ünde romen g dnin kullandıkları dostane dil, — ven ve =rm.=, İ h'.k.iy:!ı?ı. uygun bir siyaset takip etme - — » , G. hir değişme mevcut olduğunu gösterecek mahi- — gönderdikleri ve kabinenin K ae aa ldirvepek yettedir. Bundan bir kaç ay önce hudutta bulgarlar — kollektif istifasını intaç eden ada Birmaml tarafından Romanya gümrük memurlarına müşkülât ::*w“"ı =mm için - mez. Bu, büyük bir nisbette — Çikarıldığı sırada ihtiyatkârane neşriyatta bulunan dıılıhııhhı “Mmhüwkmb_ Avrupa vaziyetinin inkişaf R ıya g leri, şu son vesile ile normalin üstün- — duğu, Maçek partisiyle anlaş - bağlıdır. Fakat günün birinde — de bir hararetle yazılar yazmışlardır. manım kabil olduğu kadar ça - böYl6 bit ittifekm #aRdia d Balkan mümessillerinin Bükreş'te toplanmak üze- — buk tahakku icineLr uzak değildir. re oldukları şu sıralarda Romanya matb bu ç oi gökdiyle ba Jantıda bir bulgar delege ve yahut görmeninin bu- — dâvanm halline bir engel teşkil Fakat japon dipl i bundan ne menfaat temin ede- bileceğini tayin etmek kolay değildir. Meselâ Tokyo sanı - yor mü ki böyle bir ittifak İn- giltere'yi Akdeniz ve Uzak Şark deniz kuvetlerinin nisbet- lerini tadile sevkedebilir? Ve hiç de muhtemel görünmüyor. Japon militerleri sanıyorlar mı ki bir kere İtalya ve Almanya ile ittifak akdedince Çin'deki enternasyonal mıntakalara ve Hong Kong'a el koyabilecek - lerdir? İngiliz - amerikan blo- kunun Çang - Kay - Şek'e kar- şı durumunu değiştirebilecek - larda da, Daily Tel Londra'dan geçen bir japon diplomatının aynı tehdidi sa - wuran garip bir beyanatını neş- retti. Cevap ikmedi, ve lerini yorlar mı? İngilte - re'nin durumu daha yumuşaya- maz, Amerika'ya gelince, bu - gün Vaşington'da hâkim olan A L tAdeti Reuter ajansı hiç şüph müuhabirinden mülhem o - İan bir notta kırallık hükümeti- nin böyle bir ihtimalden hiç telâş etmediğini bildirdi. iyet göz önünde 'nın r fakat guül eden umumi alâkayı çekici lundurulmasına müsait surette neşriyat yapmak hu- susunda direktif aldıkları anlaşılıyor. Öte taraftan Bulgaristan da pakta şerefli bir su- rette girmeyi iyi karşılıyacaktır. Esasen bu iltihak, Bulgaristan'ın kuvetlerimesine de yarıyacaktır. — Great Britain and the East — ADUIIIIUTUAAADIUDUUADUONUDUAOYUUDUNUKUYUULUUAIIUTUTTAIDIIT Orlfa ve Şarki Avrupa'da görülen siyasi kımıldanışlar taliter — devl. t ve ettiği müşahede ediliyordu. Bu itibarla başvekile — naip Prens Pol'e kâabinenin toplu is- tifasını vermekten ve şahsen çekilmekten başka çare kalmı - yordu. Naip Prens, derhal Sto- yadinoviç — kabinesinin — beş müstağfi âzasından biri olan Dragişa Tsvetkoviç'e milli bir- lik kabinesini kurmak vazifesi- teşi dikal liderlerinin Maçek taraf- tarı hırvatlarla 1937 de sırp mühaliflerinin aktetdikleri an- laşma hükümleri — dairesinde Bütün zihinleri kuvetle meş- siyasi heğemonya — temayül- büyük dâvalar yanında şu anda orta ve şarki Avrupa'da, Çek - Slovak meselesinin hal şekli ve “Di h Osten” le doğ - göstermesi Japonya'nın aleyhinde.... L'Europe Nouvelle'den rudan doğruya — münasebet - H siyasi kımıldanışlar mü - şahede — edilmektedir. İki to- lerinden kendilerini tehlikede hisseden bütün milletler hayat şartlarını, istiklâllerini mües - sir surette koruyacak ve imkân dairesinde açık veya kapalı ya- vesayetinden kurtula - cak şekilde organize en ©| e rından biridir. Gerçekten, l11 ilkkânun seçimlerinin hemen ertesinde hükümet partisi i - çinde bir tefrikanın önüne ge- çilmesi müşkül olduğu âşikâr bir surette tezahür etti. Slo - ven partisi lideri B. Koroşets bir kaç hafta önce kabineden Son harp masraflarının fazlalığı dolayısiyle japon hükümeti muhtelif madde - ler ve eğlence yerleri üze- rine 11.800.000 ingiliz lira- 9.000.000.000 yene baliğ ©- lacaktır ki bu, Mançuri harbi başladığı zamanki ja- pon milli borçlarının yarı - sına müsavidir. Bu kadar muazzam vergiler konul - masına n gene bir is- tikraza lüzum hasıl olacak- tır. Bu hususta yeni ted - birler alınmış olmakla be- raber, japon gazeteleri çift- cilerin vaziyetten sel ve İbrahim. 1815 Türk müziği (ince saz faslı: Acem aşiran faslı) 'Tahsin Karakuş, Hakkı Der- man, Eşref Kadri, Hasan Gür, Hamdi Tokay, Basri Üfler. 19.00 Konuşma (Dış politika hâdiseleri). z 19.15 Ajans, meteoroloji ha - berleri, ziraat borsası (fi - yat). 19.30 On altı ve on yedinci a- sırlarda 1 - Şark ve garpte müzik, (Orkestra ”yaylı saz- lar” ve küme okuyucuları). 2 - Temsil. (Molyer - Ahmet Vefik paşa: Zor nikâh). 3 - Şark ve garpte müzik. (Or - kestra “yaylı sazlar” ve küme okuyucuları). Vivaldi Kas - sam zade, Purcell, hafız Post Palestrina, Seyit Nut, ve.). Tertip ve idare edenler: Me- sut Cemil, E, Reşit, C, Re - şit. 21.15 Memleket saat ayarı. 21115 Esham, tahvilât, kambi- yö - nukut borsası (fiyat). 21.25 Müzik (folklor). 22.00 Haftalık posta kutusu. 22.30 Müzik (küçük orkestra - gef: Necip Aşkın): 1 - Brechet - bir hikâye (küçük parça). 2 - Fetras - Halk şar- kıları suiti. 3 - Brahms - Ma- car dansı Nr. 17. 4 - Mosz - kowski - İspanyol serenadı. 5 - J. Strauss - Ritter Pas - man - komik operasının ba- lesi 6 - Lincke - Olur olur o- lur (Şen parça), 7 - Amadei - İnvano (Serenad). 8 - Brus- selmans - Felemenk süitin - den (Aşk gölü). 23.15 Müzik (Cazband), 23.,45 -24 Son ajans haberleri ve yarınki program. Avrupa OPERA VE OPERETLER : 20.10 Königsberg, Hamburg — 21 Milano — 21.20 Kopen- hag. ORKESTRA KONSERLERİ VE SENFONİK KONSER- LER: 18 Ştrazburg — 19.45 Droytviç — 21 Roma — 23 Ştrazburg. SOLO KONSERLERİ: 18.50 Viyana — 19.30 Stokholm — 20.30 Sottens. NEFESLİ SAZLAR (Marş v. s.): 10.30 Hamburg — 12 Münih, Hamburg — 13 Stok- holm — 18.,30 Frankfurt — 19 Hamburg. ORG KONSERLERİ: 18.80 Hamburg — 19.35 Frankfurt — 20.50 London - Recyonal. HAFİF MÜZİK: 6.30 Berlin, Breslav, Kolonya — 8.30 Breslav, Münih — 12 Kö - nigsberg, Viyana — 14 Layp- zig — 14.10 Breslav, Viyana — 14,15 Berlin, Frankfurt — 14.25 Münih — 15.20 Ham « burg — 16 Breslav, Viyana — 18 Berlin — 18.10 Münih — 19 Königsberg, Laypzig, Ştutgart — 20.15 Frankfürt — 22,15 Kolonya — 24 Ştut- gart. HALK MUSİKİSİ : 11.30 Ştutgart — 14 Keza — 15.30 Berlin — 20.10 Viyana, DANS MÜZİĞİ: 18:15 Layp- zig — 20.10 Berlin, Ştutgart — 21 Budapeşte — 2140 Monte - Ceneri — 21.45 Sof- ya — 22 Floransa — 22.15 Belgrat, Stokholm — 22.20 Münih — 22.30 Beromünster, London - Recyonal — 22.35 Prag — 22.40 Hamburg, Vi- yana — 23 Floransa, Roma, Stokholm — 23.5 Krakovi — 23.15 Varşova — 23.30 Lon- don - Recyonal — 23.,45 Tu- luz — 24 Droytviç, Lüksem- burg, Milano, Strazburg — 0.30 Droytviç. İngiltere — Yahu!... Bir timsah doymak bil - miyor. Şimdi de SENİN sömürgelerinden bir kıs- mını istiyor. Ne yapacağımı şaşırdım... : (Polonya karikatürü) İran ve Amerika arasında olmadıklarını saklamıyor - lar. Çünkü bumların kazan- cına hiç bir şey ilâve edil- mediği halde vergileri art- tırılmıştır. Bundan başka hayat pahalılığı ve bir çok genç çiftçilerin harpte öl - mesi bu ıstırabı arttırmış - tır. . — G. B. and the East — Memnuniyetle haber al- dığımıza göre İran, iki yıl- danberi kendisiyle siyasi münasebetlerde bulunma - dığı Amerika birleşik dev- letleriyle olan ihtilâflarını halletmiştir. Fransa ile İ - ran arasında esef verici bir anlaşmazlık çıktığı şu stra- da bu habere ehemiyet ver- mek lâzımdır. İran'ın, iyi - liğini istiyenler, Fransa ile olan ihtilâfın da iyi bir su- rette hal ve tamir edilmesi- ni temenni ederler. Geçen hafta doktor Ali Defteri, Amerika hariciye nazırı Hull'ü görerek 'İran- ın Vaşington elçiliğini yeni den açtığını ve kendisinin buraya memur edildiğini bildirmiştir. Amerikan ma- kamları bu hareketi sami - miyetle karşılamışlardır, — G. B. and the East — BALIK TUTAN KEDİ SOKAĞI dor'u bulmak talihine mazhar oluyor. Tabiidir ki Fedor'un gömleği yırtık pırtıktır; fakat Anna'yı görür görmez öyle neşeli bir feryad koparryor ki Anna hakikaten heyecana kapılryor. Fedor, biraz sükünet bulduktan sonra: — Oturduğum yer mi? Diyor. İki haftacık; ha- yır, eşyamı da rehine koymuş olduğum için üç haf- ta bekleyiniz, o zamana kadar sarayımıza avdet etmek imkânlarını elde etmiş olurum. XXIV Yani, mühendis çıkmıştır. Ailesi, bu hâdiseyi öğ- ğinde münasibi veçhile kutluyor. Öğleden Yazan Yolan Földes Çeviren: Nasuhı Baydar vv G Fakat param yoktu, ve bu meseleyi ciddi tolik_l':i etmedim. Düşündüm ki Paris'te insan yaşarken öğ- renir, Ne mağrur, çılgın ve güzel adam! Belki biraz şüpheli.. Anna onun hesap verirken, müşterileri- nin keyiflice olmasından nasıl istifade edebilece- ğini tahayyül ediyor. Bununla beraber gayet cazip bir adam. Anna gelip kendisini gene gö ğini F EŞE İA — Buraya bir dostla sık sık gelirdim. Onu gene buraya getireceğim, diyor. Ve kapının eşiğinden garsona gülümsüyor, o da Anna'ya hararetli ve işten anlar gülümseyişi ile mukabele ediyor. Ne güzel bir konuşma yapmış- lardı, onlar! Anna karşıki meyhaneye uğruyor ve orada Fe- sonra Yani Albertin'in evine gidiyor. — İşte, bu da oldu. Şimdi iş sahibi olmak lâzım geliyor... Belki de zahmetsizce bir iş bulabilirdim, hele sömürgelere gitmeğe razı olsaydım. — Roje amcam, ne zaman istersen seni yanına alacağını söylemişti. — Biliyorum. Arzu edersen artık şimdi evlene- biliriz, Albertin, Genç kız Yani'nin yüzüne dikkatle bakıyor. Ya- ni'nin gözleri gelişi güzel etrafta dolaşıyor; yüzü kayıtsızlığını gösteriyor. aP iskdtladü Za mi anlatılır, Jan? — Memlekeimde mi? Şimdi biz senin evinde, senin memleketindeyiz. Artık bu kıyaslamalardan biraz bıkmadın mı? — Bu kadar almgan olma, Jan, Sesinin heyecan sızlığma sadece dikkatini celbetmek istemiştim k dileği böyle — Bilmem. — Macaristan'a avdet eder mi idin? — Bilmem. Babamla ablam gittiler ve geri gel- diler. Orada işler pek iyi değilmiş. Fakat bu sualin sebebi ne? Albertin ağır ağır cevap veriyor: — Sebebi şu ki impresariom Amerika'ya bir turne hazırlıyor. — Yal — Eğer muvaffakiyet hasıl olursa iki üç haftaya kadar hareket edeceğim. — Bunun mânası “hayır” mı, Albertin? — Bunun mânası “hayır”dır. Jan., Sen de tâ için- den bunun böyle olm. daha münasii pek iyi bilirsin. — Belki bilirim. Buna rağmen insan gene müte- essir oluyor. — Ben daha çok müteessir oluyorum... Seni sevi- yorum, Jan. İki genç biribirine sarılıp ağlaşıyorlar. Yani pek İazlur öt — Amerika'ya gidecek olursam sana haber gön- deririm. Sen de ne olduğunu bana bildir. Kapmın eşiğinde, uzun uzun öpüşmek üzere, sa- rılıştyorlar. Sonra, nihayet, kapı kapanıyor. Yani eve döndükten sonra ağzını açmıyor. Bir takım esrarlı teşebbüslerle bir kaç gün geçiyor. Bir akşam haber veriyor: — Baba, anne... Gidiyorum. Bir iş buldum, fa- kat... Uzaklarda, Kongo'da. Istırap verici sessizlik içinde bayan Barabaş'ın şiddetle çarpan kalbi duyulabilirdi. Herkes Yani'ye bakıyor ve o da sanki büyük bir yükten kurtulmuş olmak için derhal: — Orada pek çok yol inşa ediliyor; genç mü- hendislere ihtiyaç var, diyor. İki ay evel keyfiyet mektepte ilân edilmişti. İyi para veriyorlar; burada- kinin hemen bir misli fazla... Üç senelik bir mukave- le imzaladım. Ve daha vazıh bir şekilde, ve “sanki kararının muhaffef sebepleri imiş gibi, ilâve ediyor: Felisiyen, Yani'nin tâ liseden beri çalışma arka- kani olmadığı halde soruyor: — Felisiyen de geliyor. — Ya bir tecrübe etseydin?.. — Beş denberi mü netice almak daşıdır, ve her tecrübe ediyoruz... Bu böyle olduğu halde senden büzke B z di — Ben de kimseyi sevmedim, Albertin. Bu vaziyette, bir müddet, yan yana, bahtsız, du- -uyorlar. Albertin: — Her ne olursa olsun, Roje amca ile hakkımd Söyle bakalım, Jan.. Ama samimi olarak... Şayet ben mevcut olmasaydım, şimdi ne yapardın? —'Yı;nılıuıı. Başka bir iş bulacağım. Seni tekrar görecek miyim, Albertin? sömürgelere gitmek istemiş- tir. Felisiyen macera zevkiyle iş ve güç sahibi olmak endişesini biribirine mezcedip ahenkleştirmek is- ter, Bilinmedik diyarların manzarası ile çıplak zen- ci kızlar onu cezp, ve menfaatine uygun mukavele- 'er ise teshir eder. Bunun'a beraber, F>lisiyen'in oğullariyle birlik- * gitmesi Barabaş'ları teselli etmiyor. Taş kesilmiş gibi Yani'ye bakıyorlar. Sonra, Barabaş ağır ağır, ciddi ciddi oğl sorguya çekiyor: (Sonu var) n a oŞ p A S e PC AŞT