Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Diplomatik seyahatlerden sonra... _B'. Bek — Aynaya baktıkça ken - dimi her gün biraz daha B. Çem - berleyn'e benzetiyoruz. Kanatla - rım bile çıkmıya başladı. ( Polonya karikatürü ) İi bulunmaktadır. Mısır'ın kara ve deniz ku- yvetlerinin organize edilme- sinde yardım etmektedir. Filip gemisinin kaptanına, bu heyette ingiliz bahriye - sini temsil etmesi için emir vermiştir. weyş kanlı ile, Mısır sahil- Mısır hükümeti bir harp filosu yaplırıyor Bu filo iki sene içinde tezgâhakonacak ve 3,5 milyon sterline malolacaktır. ugün Kahire'de, bir ingiliz askeri heyeti Bu heyet, bunlardan yapılan iktısatla silâhlanmanın fazlalaşması temin edilecektir. onanmaya lüzumlu o- lan bahriye efradı ise, Mısır sahillerinde bol bol mevcut olan balıkçılar- dan meydana getirilecek - tir. Bahriye subaylarına ge- lince, bunları: yetiştirmek için yakında İskenderiye - İngiliz amirallığı, G. T. Bu subayın vazifesi, Sü- de bir bahriye akademisi açılmasına karar verilmiş - tir. Bu akademi açıldıktan sonra Mısır donanmasının muhtaç olduğu bahriye su- bayları buradan yetiştiri- lerinin müdafasını temin e- decek bir plân yapmaktır. Bundan başka, Mısır için bir donanma vücuda getir - mek ve donanmaya lâzım o- lacak mürettebatı vücuda getirmektir. üt mklit. salkita d Kat T Da aa ae Si bir seyi, hafif kruvazörlerden mektep daha- açılacaktır. Tmürekkep bir donanma ile, »| LO bahriyeden ih- mayin dökme've tarama ge- — tisas için gelenleri kabul mileri ve denizaltı gemileri — edecektir. inşasr için icap eden ilk kredi olarak 1.023.000 Mısır lirası ayırmıştır, İskenderiye deniz aka- demisinden çıkan subay- lar, İngiltere'ye gidecek, ingiliz Home Fleet harp gemilerinde staj yapacak- Bı.ı donanma iki sene lardır. zarfında tezgâhlara konacaktır. Ve takriben üç milyon 500.000 Mısır lirası- na mal olacaktır. Hafif kruvazörler, 2.500 ton ile 3.000 ton arasında o - lacaktır. Bu gemilerin se- yir yarı kuturları büyük ol- mıyacaktır. Çünkü, bu ge- miler vazifelerini üslere ya kın mahallerde yapacaklar - dır, ve üslerden uzaklaşmı- Mısır gemileri, bilhassa İngiltere'de inşa edilecek- tir, Fakat diğer memleket- lerde de yapılabilecektir. Acaba Mısır için yapıla- cak gemilerden Fransaya ısmarlanan — olacak mı? Fransa ki, Mısır kanalını kendi parası ile, ve tehli - keler geçirerek açmıştır. yacaklardır. Bu itibarla bu Kanalr müdafaa etmeğe gemilerin — ağırlıklarından çok lâyıktır. iktısat edilecek, binnetice Jurnal'den BALIK Franko'nun zaferi karşısında Fransa General Franko, yeniden teşkil edilen İspanya'da dev adımlariyle yürüyor. “Kızıllar” kataloğuna ithal edilen mülteciler, vatanlarını tekrar bütünliyecekler, vatanlarına yeniden yerleşeceklerdir. Eğer, iltica eden kadınları ve ihtiyarları kabul ede- cek olursak, içlerinde Fransa'ya dönmek istemiyen çıkacaktır. O zaman demokrat İngiltere'nin yaptığı gibi yüzüne karşı kapıyı kapatmak lâzım gelecektir. Le Matin Barselon düşerken Barselon'un düştüğü, meclisin öğleden sonraki iç- timarndan evel haber alındı. Bu haber, ihtilâl safları- nı yeise gark etti. Fakat ihtilâlciler silâhsız bulunu- yordu. Bu ihtilâlciler nazırlar heyetini aşağıya atsa- lardı ne iyi olurdu! Ne fırsat! Yalnız, söylemek lâ- zımdır ki radikallerin ekserisi, işin nereye varacağı- nı anlamak istediler. ü Daladiye, mülteci İspanya'ya bir elçi gönderecek midir, işi bunu öğr ktir. Eğer gönd. kse, o el- çi, kendisine verilecek rolü lâyıkiyle ifa edecek de - ğerde olmalıdır. Yoksa Nally gibi mahkümun birisi- ni görmek büyük bir hata olur. Hele birçok ağır ha- talardan sonra.. Hemen bugün hareket edecek olan bir general olma- li idi! L'Action française Fransa'nın birliği Altı günlük münakaşadan sonra, artık parlamento meclisinden başka bir şey istemiyelim. Daladiye, nutuk söylerken Fransadan ve fransız topraklarından bahsederken, en sağdan en sola kadar onu alkışlamıyan kalmadı. Alkış o kadar uzadı, o ka- dar tekerrür etti ki, o anda mebusan meclisinin üze - rinden bir “rüzgâr” geçti zannettik. k Flandenden Leon Blum'a Ksarinye Valladan Duc- — las'a kadar herkeste o anda şu dügünce vardı: Hari- ce hatırlatmak lâzımdır ki Fransa mevcuttur, birlik- tir, parçalanmaz, Yine hatırlatmalıdır ki, Fransa'yı temsil edenler, icap ederse, hâdiselerin üzerine çık- masını da bilirler, L'Ocuvre Sosyalistlerin vaziyeti Sosyalist partisinin garip halini Hemen işaret et - mek lâzımdır. Bütün münakaşalarda en çok atılgan - lık gösteren döğüşçülük ve fikir mukavemeti göste - ren bu sosyalist partisidir. Hükümetten ayrılsa mü - kemmel olur, çünkü hükümetin verdiği metanet ka rarını gevşek buluyor. Ayni sosyalist partisi, bir milletler arası konferan- sr açılmasını istiyor. Öyle bir konferans ki, orada Fransa, yolunmuş tavuğa dönecek! Eğer mukavemet etmek istersek, sosyalistlerin te- menni ettiği bir konferansta imkânı yok mukavemet gösteremeyiz. O kadar belli bir şey ki, nerede ise her kesin gözünü çıkaracak çünkü o kadar açık... Le Petit Blen'den İlalya ve Almanya İtalya'nın cemilesi ile azim surette kolaylaşan an şilusdan sonra şüphe yok- ki Hitler, Musoliniye tel- graf çekerek: “Ben bunu asla unutmuyacağım” de - mişstir. Fakat epi zamandan beri Rayh Roma'nın ifra: dere- cedeki tahrikierine kendi- ni az kaptırmışa benziyor. Kont Ciano'nun Berlin zi- yareti geriye alınmış, ha- lâ Almanya'da bulunmakta olan Farinacci Rayştağ'ın açılışında yanlız başına bulunmuş gibi görünüyor. Bazı alman gazetcelerinin İtalyan siyasetinin reisi, bazı dahili siyaset sebebiy- le İtalya'da kalacaktır. Yi- ne bazı alman gazetelerine göre ise ,seyahat birkaç gün geriye bırakılmıştır. Le Petit Journal'dan Madenlerde saklanan Sömürgeler - işi için enfernasyonal bir konferans mı ? Avustunya'nın — ilhakını takip eden Südet memleke- tinin fethinden dört ay bi- le geçmeden, Hitler eski alman müstemlekeleri ile iktısat yapılma imkânlarını istemiye başladı. Şimdi, ufuklarda, — bir konferans tasarlanıyor. A- ma bu konferans ister az is- ter çok olsun, bir milletler- arası konferans mahiyetin - dedir. —Konferansta, bu mevzular münakaşa edile -» cektir. Fakat bu, herkes i - çin çok güç olacaktır. - Berlin nutku, gürültülü mukaddime ile başladı, son- ra âhenkleşti. Nutuk, Al- manya ile İtalya'nın arasın- daki üdün sıkılığın - hazineler ! Fransız - ispanyol hudu- dunda şöyle bir şayia do- laşmaktadır: Massanet is- mindeki ispanyol kasaba - sında bir talk madeni bu- lunmaktadır. Cümhuriyet- çi hükümet, İspanya'nın ne kadar kıymetli sanat eser - leri ve mücevheratı varsa, hepsini bu madene sakla - mıştır. Buraya nakledilen mücevherat paha biçilmi - yecek değerdedir. Bu eserler kiliselerin, müzelerin, — kütüpanelerin manastırlarla hususi evle - rin boşaltılmasından dolayı harap olmaması için itina edilen eserlerdir. Bunlar a- rasında ressamlarından — Murillo, Goya, Velasknez ve Greko- nun yağlı boya tabloları bu- lunmaktadır. Maden yeri muhafaza altında bulundu- rulmaktadır. dan bahsederek, Roma'yı hoşnud etti. Fakat Londra ile Paris'e hiç dokunma- dan... Paris - Midi'den Fransız - İngiliz görüş birliği Vaziyet olabildiği kadar karanlık, karışık ve tehli- kelidir. Fakat sulh da Av- rupa'da âzim bir kuveti muhafaza etmektedir. Bu kuvet İngiltere ve Fran - sa'dır. Bu kuvet fransız - ingiliz antantıdır. Bu an - tant ki, sıkı mutlak, kudret i, şiddetli ve müsellâhtır. %'eg de muazzam blışl;e - kilde silâhlr ve mahfuz bir antat. Bu lâf değil, vakıa ve ha- kikattir. Le Petit Parisien'den İtalya — Sen istediğin kadar “asla!,, de... biz meş- ru emellerimizden vaz geçmiyeceğiz. ( İtalyan karikatürü ) 6-2 - 1939 ödi RADYO ) 2ÜRKİYE Radyo Difüzyon Postaları TÜRKİYE Radyosu * ANKARA Radyosu DALGA UZUNLUĞU 1639 m. 183 Kes./120 Kw. T. AP. 31.70 m. 9465 Kecs./ 20 Kw. 19.74 m. 15195 Kes./ 20 Kw. Ankara PAZARTESİ 6-2-39 12.30 Proğram 12.35 Türk müziği PI. 13.00 Memleket saat ayarı, ajans, meteoroloji haberleri. 13,10.14 Müzik (Hafif uvertür- ler ve fanteziler - PL) 18.30 Proğram. 18.35 Türk müziği halk hava- ları, 19.00 Konuşma. 1915 Türk müziği (Fasıl he- yeti: Bestenigâr saba faslı) 20.00 Ajans, meteoroloji ha - berleri, ziraat borsası (fiyat) 20.15 Türk müziği — (klâsik proğram) 1 - Osman Giray han - Bayatiaraban peşrevi. 2 - Sadullah ağa - bayatiara- ban birinci beste 3 - Sadul - lah ağa - bayatiaraban ikin - ci beste 4 - Sadullah ağa - ba- yatiraban ağır semai 5 - Re- şat Erer - keman taksimi 6 - Arif bey - muhayyer şarkı : humarı yok 7 - Lemi-bayati - araban şarkı bakasız hüsnün 8 - Dede efendi - bayati - kar- şıdan yar güle güle 9 - Lemi bayatiaraban şarkı - çeşmanı © mehveşin 10 - Mahmut Ce - lâlettin paşa - karcaar şarkı vahı meyüsi 11 - Sadullah a- ğa - bayatiaraban : yürük se- mai 12 - Etem efendi - baya- tiaraban saz semaisi. 21.00 memleket saat ayarı 21.00 konuşma. 21.15 Esham, tahvilât, kambi- yo - nukut borsası (fiyat) 21.30 Müzik (oda müziği) Piyano : Cemal Reşit. Keman : Orhan Borar. Viola ; İzzet Albayrak, Cello : Edip Sezan, C. M. Von Weber - Pianolu kuartet (si bemol majör, opus 8) Allegro. 14.10 Kolonya - 14.15 Frank- furt - 15 Berlin - 15.30 Ber- lin - 16 Alman istasyonları - 16.5 Könisgberg - 18 Berlin- Berlin, Breslav - 19.15 Mü: nih - 19.30 Frankfurt - 2015 Ştutgart - 22.30 — Kolonyâr Ştutgart - 22.40 Hamburg * 23 Könisgberg - 24 Münil. HALK — MUSİKİSİ : 11.30 Ştutgart - 23 Bulapeşte (Çİ* gan orkestrası, DANS MÜZİĞİ : 14.10 Viya” na - 2010 — Münih - 22.20 Poznan - 22.30 Sofya - 233'5 London - Recyonal - 23 Mi* lâno, Roma - 23.40 Brüksel 24 Lüksemburg - 0.25 Droyt'| viç. Adagio (ma non troppa. Menuetta (allegro) Finale (Presto) 22.00 Müzik (küçük örkestrâ şef : Necip Aşkın) 1- Şubm." Moment müstakil (fa minöf opus 94,N.3) 2 - Nesvadbâ, Lorley şarkısı üzerine fant€" tezi, 3 - Nielsen - Maskarâ" de komik operasından ispan" yol dansları. 4 - Lehar - Li * bellentanz operetinden pot * puri, 5 - Mozart - Re majöf divertimentodan menüet dan* sı. Şumann - 4 üncü senfoni* nin romansı. 7 - de Michelli. Buseler seranadı. 8 - Johanll Strauss - şarkı hikâyeleri, 23.00 Müzik (cazband P1.) 23,45.24 Son ajans haberleri v& yarınki proğram . Avrupa | OPERA VE OPERETLER £ 19 Hamburg - 20 Stokholm - 21 Brüksel, Kopenhağı London - Recyonal, Roma * 21.30 Paris. | ORKESTRA KONSERLERİ| VE SENFONİK KONSER- LER : Beromünstre - 20.10* Laypzig - 20.30 — Floransâr Kolonya - 21.30 Lil - 22 Var” şova - 24 Frankfurt. ODA MUSİKİSİ : 15.25 Ha burg - 17 Beromünster - 17. Stokholm - 22 Paris P.T.T. 22.30 Breslav - 22.40 Kopen” hag - 23.20 Droytviç. | SOLO KONSERLERİ ; 18 Könisgberg - 18.20 Münih * 19.20 Könisgberg - 21 Milâ- no -21.20 Münih - 22.15 Stokholm. | NEFESLİ SAZLAR (Marş vuı .) : 6.30 Bresl av - 8.30 Ko- lonya - 21.10 Hambüurg - 21.15 Stokholm - 22.20 Frankfurt. HAFİF MÜZİK : 6.30 Kolon ya - 8.30 Frankfurt, Kolon- | ya, Ştutgart - 10.30 Ham- büurg - 12 Alman istasyonla- 18.50 Kolonya, Viyana - 19 rı - 14 Laypzig, Ştutgart * ei Fransa ile bir harbe girişmek atese yanmak demektir . Fransa'nın Meç valisi, fransız yüksek harp şurası general Giraud beden terbiyesi, askerliğe hazırlık ve endaht cemiyetleri fedarasyonunda bir nutuk vermiş- tir. General, nutkunda, harpçı olanlar için muharebe- nin bir felâket olacağını söyledikten sonra şöyle ilâ- ve etmiştir: — “Almanya ile İtalya iyi bilsinter ki, Fransa aley- hinde bir harba girişmek kendini nare yakmak demek- tir. Bunu söylemek mecburiyetindeyim ve ben bu kana- atteyim, Çünkü ben fransız ordusunun kuvetini bili- yorum. Düşman, Fransanın Belçikadan Bale'e kadar o- lan müstahkem seddini imkânı yok zorlayıp geçemez. Benim buna inanım var Yalnız şunda hiç şüphem yok- ki, düşman olacak kim ise, onun bugün bizim hava ku- vetlerimize faik bir hava kuveti vardır. Ve bu ap açık- tır. Düşman tayyareleri bombardıman ederek, 20,100,1000, 10,000 ev yıkabilir. Fakat netice hakkında bombardı - manlar bir zarar vermez. Tayyare zaferi kazanmaz, top- rak fet etmez. Majino hattinın arkasında, istediğimiz kadar mukavemet ederiz Binaenaleyh itimat ediniz, fransız ordusu kuvetlidir. — Le Journal — nasebet düşmemiş olduğu halde, gururla: — Kayın babam asildir, diyor. Anna : — Karın çok güzel, diyor. İstvan ona doğru eğilerek: — Ya sen? Sen de evli misin? Hayır, öyle mi? Bana öyle zalimlikler ettindi ki... Neden böyle yap- tığını hâlâ anlıyamam, Ümit ederim ki bana sadık kaldın? Anna ülümsiyerek: — Bir köpek gibi. — Yalan söylüyorsun, küçük kız. Fakat kaybet- tiğimi ları telâfi edeceğiz, değil mi? fakat büyük bir Yazan; Yolan Földes Çeviren: Nasuhi Baydar İstvan pek tevazulu bir hareketle bu mütaleayı reddeyiro: — İkinci filmimi tahakkuk ettirmek üzereyim. Tabiidir ki bunun masrafını tamamiyle ben ödemi- yorum; hayır henüz... Daha sonraları o da olacak. Ehemiyetli bir sermayedar grupu benimle beraber- dir. Bundan başka evlendim de. Biliyor mu idin bunu? y — Hayır, İstvan, bilmiyordum. Dört senedenberi. İstvan cüzdanını çıkarıyor ve Anna'ya genç ba- balarm ananevi tavriyle fotoğraflar gösteriyor: — İşte iki kızım. Anna fotoğrafa bakıyorsa da bir şey göremiyor. Gözleri acaip surette bulanmıştır. — Bu da anaları. İstvan ona ikinci fotoğrafiyi gösteriyor, ve mü- — Hayır, İstvan. — Öyle ise hâlâ eskisi gibi inadcı mısın? Ne yazık! Halbuki sen beni severdin, fena çocuk. — Seni severdim. Şimdi bana nasıl olup ta sine- ma ile uğraşmağa başladığını anlat. İstvan, şaşkın, ona bakıyor. — Hatırlıyor musun? Paris'te iken de sinema ile meşgul oluyordum; sanatı orada öğrendim.. Anna İstvan'ın hesabına kızarıyor. İstvan iki ke- re Juanvil'de figüranlık etmiştir. Bu böyle olduğu halde öyle saf bir hali var ki! — Peki burada nasıl başladığını anlat. İstvan macerasını memnuniyetle anlatıyor. Ma- ruz kaldığı red cevabı onu hiç müteessir etmiyor. Belki de teklifi pek ciddi değildi, belki de nezake- ten bu teklifte bul uştu. Belli ki t olduğu mesleğin hikâyesi ondan daha çok tehyiç ediyor. Sözler dudaklarından kolaylıkla akıyor, rakamlar parıldıyor, mühim rakamlar, meşhur isimlerle mü- terafik rakamlar... İstvan'ın bunların ikisi ile de arası pek iyidir. ö Psk çok çalışıyörum. Bazan günde on altı sa- at.Biliyor musun ki bu müthiş bir mesuliyeti mucip- tir. Yalnız ortaklarıma karşı maddi mesuliyet de- ğil, i liyet de, Bu muhitl 'de öyle dolan- dırıcılar vardır ki! Sonra, aktörlerle olan münase- betler! Bu mesleki namusluca icra için ona insa- nm bütün kalbi ile bağl V| lâ d işi bu suretle yapmakta olmam bir talihtir. Ben ha- İrtiratı N l HL yor harikulâde buluyor. bir ad Herkes beni Anna, onun bütün söylediklerinin doğru olabile- ceğini düşünerek çok hoşlanıyor. Bir takım adam- lar yok mudur ki bazı “gençlik hatıraları,, ndan sonra, dedikleri gibi “fa iletin ciddi yolund hiç ayrılmamışlardır. Ne kadar nadir olursa olsun, ni- hayet, çalışmağı hakikaten öğrenmiş adamlar ol- mamış mıdır? İstvan kendi hal tercümesini bitirdikten sonra Anna'yı sorguya çekiyor. — Hepiniz kati olarak memlekete döndünüz mü? — Yalnız, babamla ben. Ve Anna, bu suretle, ailesinin vaziyetini izah e- Klari'yi çok takdir ediyor. — Sana söylediğimi iyice aklında tut: Bu çocuk ilerliyecektir. İstvan'ın sözleri gittikçe nihai bir mahiyet alı- yor. Ve şimdi ikisi de Parisdeki tanıdıklarından bahsediyorlar: — İhtiyar Bardişinof hâlâ yaşıyor mu? Halley”- den hiç malümat aldınız mı? Katrina ne oldu? O- nu çok severdim. K bir £ ünist papag: idi ama pek ziyade karakter sahibi idi. Ya o haya- tından bıkmış Litüanyalı ne halde? Adını unutmu- Anna bütün bu suallere cevaplarını veriyor. Pa- ris'teki bütün dostlar önlerinde geçit resmi yapı- yorlar; fakat bir isim vardır ki ikisi de henüz telâf- fuz etmemişlerdir. İstvan, sanki Anna'nın düşüncelerine cevap ve- riyormuş gibi, başlıyor: — Bilir misin ki karımı çok severim. Pek iyi, se- vimli ve muhabbetli bir kadındır. Ne kadar ciddi ve sadık olduğunu tasavvur edemezsin. Fakat, ha- kikaten sevmiş olduğum bir tek kadın vardır... Ha- kikaten, muhakkak surette sevdiğim kadın... Kim- den bahsetmek istediğimi anlarsın... Şu küçük İ- diyor. talyan kızı. Anna sözlerini ikmal ettikten sonra İstvan, dü- Anna yüreğinde bir sıkıntı hissediyor, pek fazla şünceli: değil, ancak bir parçacık; sanki bir insan eli ona — Bilir misiniz ki sizler için yak lek basıyı ş gibi.. te kalmak daha doğrudur? Burada insanın hayali geniş olmalıdır. Başka yerde sâyle geçinmek ka- bildir. Burada fikirler icat etmek lâzımdır. Çacuklardan bahsediyorlar. Yani'nin mühendis ve Klari'nin doktor olmak üzere bulundukları İstvan'ı N— eT UA e VS KN aşikâr surette tehyiç ediyor. Bilhassa « z GÜnlüğslür d Dd Onu sverdim ben. Hâlâ eskisi gibi güzel mi? İstvan devam ediyor: — Zannedersem o bana dikkat bile etmedi. Şimdi kendisinden bahsedebiliriz. Sen eski bir ar- kadaşsın ve beni istemediğini de demin söyledin.