24 Nisan 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9

24 Nisan 1938 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

24-4.- 1938 H İK  YE Genç kız tıkanırcasına, hıçkıra hıç- ağlıyordu. Teyzesi sebebini bil- Mediği bu âni teessür tufanmı teskin için saçlarını okşuyordu. — Ne oldu, Necla, söyle kızım, ne Oldu? diyordu. Fakat Necla, şezlongun üzerine yü- Zü koyun kapanmış, bu müşfik sesin attâ farkında bile olmadan ağlıyor, #Elryordu. Gür kumral saçları perişan bir halde dağrlarak yüzünü örtmüştü. Ce ve mütenasib vücudu hıçkırıklar- sarsılıyordu. Teyzesi, çok sevdiği yeğeninin bu İtessürü ile yüreği parçalanarak, ku- ğına eğilmiş mütemadiyen tekrarlı- Yordu : — Necla, canım yavrum, söyle ne *ldu sana? Anlat bana derdini, bak Tasıl açılırsın.. Genç kız,bütün bu yalvarmala - Ta sağır kalarak fasılasız ağladı. Son- Ta yavaş yavaş hıçkırıkları azaldı, göz Yaşları tükendi, biraz sükünet bulur 8ibi oldu. Narin vücudu hâlâ sarsıl- Makta devam ederken, hıçkırıkları a- Tasında: — Ah ne bedbahtım, diye inledi. Teyzesi gene sordu: — Ne var, kızım, söyle bana ne o- Tsun. Bak ben de üzülüyorum. B a başını kaldırd hu onsuz bir iztırab ifadesi okunuyor- du, Dudaklarını kımıldattı. Bir şey- ler söylemek istiyordu. Ağzından yal- tuz “Cevdet” kelimesi çıktı, sonra ge- he hıçkırıklarla boğularak şezlonga Ppandı. Teyzesi bu kelimeden, nişanlısiyle #ralarında bir şeyler geçmiş olacağını in etti. — Cevdete ne oldu? diye sordu. Genç kız inledi: — Her şey bitti, Teyze, her şey bit- Y Ahı. * Fakat ne oldu, kızım? Niçin her h bitiyormuş, gene kim bilir ne Nasız bir sebeb yüzünden münaka- €tmişsinizdir. ü N_ecla gene başını kaldırdı. Hiddet- bir bakışla teyzesini süzdü. H* Öyle değil, anlamıyorsun, dedi. h.el' şey bitti, çünkü o bana ihanet et- ıiîe)'ze bu söz üzerine yerinden hop- ı we İhanet mi, etti? Ne diyorsun &cla? Öyle büyük kelimeleri ağzına Si Dur bakalım, daha evlenmeden *dir bu haller? “_N“lamn sesi hâlâ boğuk ve kesik- îh;uEvet. evet, teyzeciğim, o bana t etti. — Peki ama, nereden biliyorsun? — Kendisi itiraf etti. — Neyi itiraf etti. < Her şeyi, her şeyi! € genç kız gene, tutamadığı hiç- Tıklarını salrverince izahat almak | ,t'ı': bir müddet daha beklemesi icab ON*_CİZ'nihayet hâdiseyi anlatahildi. dr Çeğ nişanlısı Cevdet, çok mütces- İtir ir tavurla gelmiş, kendisine bir Bi:ft_l bulunacağını haber vermişti. İsta n evvel, samimi arkadaşlarının b'_"'ğ dayanamamış, onlarla birlik- ta h"' içki âlemine iştirâk etmiş, son- daşl ©P birlikte bara gitmişler, arka- ı,_h;" kendisini zorla tutmuşlar, sa- |kadar burada adi kadınlarla eğ- “mişlerdi, Unları anlatan Necla: Srüyorsun ya, teyzeciğim, di- ü Ona da söyledim. Bir daha bana ne bakmıyacağım. Daha şimdiden tük j hakareti yapsın!... Onunla ar- mkânı yok barışmam. bir :eyszıî.i' saçlarını okşayarak sakin beygçi ebİ ama, dedi, senin hiç bir bun €n haberin yokken ne diye sana TI gelip anlattı. | Yok vicdan azabı içindeymiş de, _w —!ıy?nbdln kurtulmak için bana her bi $ Yordu. itiraf etmek ihtiyacını duyuyor- İKİ KADIN muş. Bu da mazeret mi sanki? Yaptı- ğını yap, sonra vicdandan bahset. — Kızma, Necla, ama, ben senin bu işte çok yanlış düşündüğünü sanıyo- rum. — Nasıl, bu yaptığını karşılamalıydım? — Hayır, yaptığını değil, fakat son- ra pişman olup sana itiraflarda bulun- masını. Bu çok dürüst bir harekettir. Düşün kızım. Bekârlık arakadaşla- rı, onu bir çember içine almışlar, zor- lamışlar. O da, gülünç görünmek kor- kusiyle bu israrlara mukavemet ede- memiş; Kabul ediyorum ki bu bir ha- tadır. Fakat belli ki bunu istemiyerek, yersiz bir izzeti nefis telâkkisiyle yapmış ve çapkın arkadaşlarının iha- netine kurban olmuş. Gelip her şeyi itiraf etmesi nedametinin, sana karşı sevgisinin, iyi kalbliliğinin en büyük delili değilmidir? Yerinde ahlâksız bir erkek olsaydı ne yapardı, biliyor- musun? Gözlerinle gördüğün bir iha- neti bile inkâra kalkışırdı. Bu muhakeme Neclayı ikna edeme- mişti. İti gözlerle tey ba- kıyor, ve küçük bir çocuk gibi mut- tarit fasılalarla içini çekmekte devam ediyordu. — Beni dinle çocuğüm, seni bu ka- takdirle mi di KT İ çin mi? Eeğer benim tecrübelerime malik olsaydın, bunu sormaya lüzum görmezdin. Sana şimdiye kadar bun- dan hiç bahsetmedim. Yalnız sana de- ğil, herkese karşı senelerce içimde kıskançlıkla muhafaza ettiğim bir sır- rı şimdi açmanın sırası geldiğini his- sediyorum. Benim bütün hayatımı köcamın ze- hirlemiş olduğundan haberdar de- ğilsin. Biz, zamanımızda, yuvamızın devamını bir namus meselesi telâkki ederek her şeye boyun eğerdik. Eğer bu tevekkülüm olmasaydı, senin gibi en ufak şeylere alımsaydım, onunla bir ay bile geçinmemize imkân olmaz- dı. — Eniştem bu kadar fena bir adam- mıydı? ö — Fena yerinde bir tabir - değil. Çünkü sırasına göre çok iyi ve temiz bir adamdı. Fakat bir illeti vardı: Ya- lan söylemek. En küçük bir suçunu kabul edip itirafta bulunduğunu öm- rümde görmedim, Bana ihanet ettiği- ni biliyordum. Eğer sonradan neda- met etse ve kabahatini kabul etseydi, her yaptığını affetmeye hazırdım. Fa- kat en küçük bir suçu yüzüne vurul- dümu, ifrit kesilir, kiyametler kopa- rır, kendisine iftira edildiğini haykı- rırdı. Düşün, Necla, ihanete uğradık- tan sonra nedamet bekleyen bir kadın kocasının böyle bir ışiı'ı'etliğiyıe karşı- laşınca ne duyar? İşte benim bütün hayatım bu iztirabla zehirlendi. Onun bir defa olsun doğruyu söylediğini, yaptıklarını itiraf ettiğini görmedim. Fakat dediğim gibi, kocamdır, namu- sumdur, diye sustum, her şeye katlan- dım. Kat bey İhtiyar kadının gözlerine iki damla yaş çıkmıştı. Necla, kurumuş gözle- riyle, bir feragat âbidesini andıran bu ak saçlı kadına gipte ile baktı. Teyzesi devam etti: —- — Onun için, kızım, nişanlının sa- na daha ilk kabahatini kendisi koşup itiraf etmiş olmasına sevinmeli ve ta- Hine şükretmelisin, Necla: Si — Ah teyzeciğim, dedi, kim bilir, ne kadar iztırab çekmişindir. — Bundan bahsetmiye değmez yav- rum, yalnız sen bedbaht olma, b için bundan büyük saadet olamaz. Necla, eline bir ayna alarak bozul- muş makyajını düzeltirken: — Bana verdiğin ders için çok te- şekkür ederim, teyze, dedi. Hayatımın sonuna kadar bu dersi unutmıyaca- ğım. Nişanlınla barışacağını da bana va- det, Genç kız, içi tekrar neşeyle dolan Nöbetçi Eczaneler Pazartesi —: Ankara ”. 4 Salı : Yeni ve Cebeci eczaneleri Çarşamba : Halk ve Sakarya », Perşembe — : Eğe eczanesi — | Cuma ! Sebat ve Yenişehir ,, Cumartesi : İstanbul eczanesi Pazar $ Merkez ” HALK ve YENİ Sinemalarda matineler Hergün Cumartesi Pazar 14.45 13.00 1L00 1645 1445 13.00 18.45 18,45 îg.:ğ 21.00 e 00 18.45 21.00 Pazar ve cumartesi günlerinden başka HALK sinemasında hergün halk matineleri: 12.15 Film değişme günleri: Pazartesi ve Cuma.. Lüzumlu Telefon Numaraları Yanıgın ihbarı: (1521), — Telefon, müra- caat gehir: (1023-1024). — Şehirlerara- sı: (2341-2342). — Elektrik ve Havagazı Arıza Memurluğu: (1846). — Mesajeri Şehir Anbarı: (8705). — Taksi Te- lefon numaraları: Zincirli cami civarı; (2645, 1050, 1196). — Samanpazarı Civa- rı: (2806, 3259). — Yenişehir, Havuzba- şı, Bizim taksi: (2323) — Havuzbaşı: Güven taksi: (3848); Birlik taksi: (2333) Çankırı caddesi, Ulus taksi: (1291). Otobüslerin ilk ve son Seferleri Sabah Akşam İlk Son sefer — sefer Ulus M. dan K.dere'ye — 645 — 23.00 K. dere'den Ulus M. na 7.15 — 23.20 Ulus M. dan Çankaya'ya — 7.25 — 23.00 Çankaya'dan Ulus M.na 7.10 — 23.20 Ulus M., dan Dikmen'e 7.30 — 19.00 Dikmen'den Ulus M.na — 8.00 — 19.30 Ulus M. dan Keçiören'e — 6.30 — 21.00 Keçiören'den Ulus M.na 7.00 — 21.30 Ulus M. dan Etlik'e 6.30 — 20.30 Etlik'ten Ulus M. na 7.00 — 21.00 Ulus M. dan Cebeci'ye 7.00 — 23.00 Cebeci'denUlus M. na 7.00 — 23.00 Cebeci'den As, fabi, ra 7.00 —— As, fabl. dan Cebeci'ye —— 17.00 Yenişehir'den Ulus M.na 7.00 — 23.00 Ulus M. dan Yenişehir'e — 7.10 — 23.00 $. pazarı'ndan Akköprü'ye 6,45 — 7.30 Akköprüden S. pazarı'na — 8.00 9.45 $ U. Meydanı ile İstasyon arasımnda hı beş dakikada bir sefer olup tmz:: manları seferler daha sıktır, $ U. Meydanı ile Yenişehi! Franko ga p gelirse... İspanyanın müstakbel vaziyeti ne olacak ? YAZAN Manuel Haves Nogales Büyük garb devletleri, karışmazlığa sonuna kadar sadık kaldılarsa, bu, Al- düşünmeleri ise pek tabildir. İtalyaya gelin.ce, vaziyet bambaşka- manya ve İtalyanın, bizzat İspanyay karşi değil, fakat münhasıran İngil- tere ve Fransanın da pek hoşlanma- dıkları ihtilâlci bir cumhuriyet İspan- yasına karşı mücadele ettiklerine inandıkları içindi. —- Alabildiğine tecavüzlere uğrayan karışmazlık prensibine bu devletlerin sadık kalmasına imkân veren şey, on- ların İspanyol milletine son derecede geniş bir itimad beslemeleri olmuş- tur, İngiltere ve Fransa, her şeye rağmen, İspanyanın istiklâlini muha- faza edeceğine ve yabancı boyunduru- ğunu atmasını daima bileceğine kani- dirler, İspanyolların yabancı nüfuzu altına girmeyi tevekkülle kabul edecekleri farzedilmiş ve onlara aynı zamanda şeref veren bu geniş itimat gösteril- memiş olsaydı İngiltere ve Fransa çoktan işe müdahale etmiş olurlardı. Bundan şüphe caizmidir? Ne İngilte- re, ne de Fransa Alman ordusunu Pi- renelerde ve Fasda yerleş ine, ya- dır. M lini İspany yakın ve muti bir Habeşistan bulacağını san- makta ve işsiz İtalyanların burada yerleşebileceklerini ummaktadır. Fa- kat bu hayaller hakikat olmryacaktır. Bizzat Franko bile Mussolinin taleb- lerine karşı günün birinde ayaklana- caktır. Yahud da onların emellerini tatmin ettiği takdirde kendi madun- ları tarafından devrilecektir. İtalyan- lara İspanyada iş yoktur. Bizzat İspanyol milletine gelince, İstiklâl davâsı şu şekilde ortaya çık- mıştır: Frankonun tahakkümü altındaki İs- panyollar, gizli kapaklı bir şekilde tezahür edecek bir Alman nüfuzuna karşı, hattâ müstakbel bir harbde Al- manyanın zaferi için mücadele ede- ceklerini bilseler de, fazla reaksiyon göstermiyeceklerdir. Bu faraziye, ne kadar garip görünürse de, nasyonalist İspanyollar tarafından mukadder bir akibet olarak tasavvur edilmektedir. Bu, Al lara borçlu oldukları zafe- hud da Balear veya Kanarya adaları- nın İtalya tarafından deniz ve hava üssü olarak kullanılamasına boyun Cebeci, Samanpazarı arasında sant 8 den 20 ye kadar vasati her beş dakika- da; saat 20 den 21 e kadar her on da- kikada; saat 7 den 8 e ve 21 den 23 e kadar her 15, 20 ve 30 dakikada bir muntazam seferler vardır. Ulus Meydi dan saat 23 deki son seferlerle bunların Ulus Mey- P oRE a Posta Saatleri Posta saat 19 a kadar İstanbı İ mektub kıbul.eder. ıılcîhctın_ı Teahhütlü 18 e kadardır. Tren Saatleri Haydarpaşa'ya : Her sabah 8.20.Her akşam 19,15 ve 19,45 de (salı, perşembe, cu- martesi Toros sürat.) Samsun hattına : Hergün 9,35 (Kayse- ri, Sırvas, Amasya bu hat üzerindedir.) Di hattı — ; Hergü 9,40 Zonguldak hattı —: ” 15.00 Kırıkkale'ye rayotobüs ,, 16.05 GÜNDELİK aaARaARaAmRaARMRMML Hicrt - 1357 Rumi - 1354 Sefer: 23 Nisan: 11 Ss. D. Akşam: 18 58 Adanada yaz Adana, (Hususi) — Birkaç günden beri sıcaklar iyiden iyiye başladı. Ha- raret derecesi otuza vardı. Gazöz, ay- ran, su satışları hararetle başladı. 8. D, Güneş: 5 06 Bergamada faydalı yağmurlar ve ziraat Bergama, (Hususi) — Bu seneki yağmurlar ziraat için çok faydalı ol- müş ve çiftçiyi sevindirmiştir. Kışlık mahsuller şimdiden boy vermeye, yaz mahsulleri de ekilmeğe başlamıştır. Bir haftadır pamuk ve tütün dikilmek- tedir. Bergama ve nahiyelerinde bu se- ne 15 binden fazla meyvalı fidan ye- tiştirilmiştir. Aynı zamanda yer fıstı- B, yabani fasulya ziraatinin tecrübe- leri de yapılmaktadır. Kozan nahiyesinde yüzlerce meyva bahçesi vücuda getirilmiştir. Bu nahi- ye.de 3 milyondan fazla fıstık çamı ve milyonlarca palamut ağaci vardır. Adana belediyesi “gazoz yapacak Adana, (Husust) — Belediye, halka gıhî, t_emîz ve ucuz gazoz temin etmek ıç_in bir gazoz fabrikası kuracaktır. Şe- hir meelisinin bu kararının bir an evel :ııh.ı.kkuk ettirilmesine çalışılmakta- DEş çe gözlerini teyzesine kaldırdı: — Hemen şimdi onu görmeye gidi- yorum, HİKÂYECİ eği ler. Bu gibi farziyelere ihti- mal verilmiyor, çünkü İspanyolların şerefi, ananevi istiklâllerine olan düş- künlükleri buna imkân bırakmaz. Biz- zat Franko ordusu zabitlerinin yaban- erları leketlerinden koğacakları- na inanılryor. İşte Fransa ve İngilte- İve bü hüsusda körü Körüne bir itimat besliyorlar. * Asla ihtilâlci olmamış, komünizm- den de faşizmden de aynı derecede u- zak hakiki nasyonalist bir İspanyolun bu hususta sükünetle fikrini beyan etmesine müsaade edilmiş. Ben şuna kaniim ki, Frankonun za- feri İspanyayı otomatik bir şekilde, müdahale etmiş olan devletlerin key- fine tabi kılacaktır. Diğer taraftan da, gene şuna katiyetle kaniim ki, cumhuriyet hükümetinin yıkılması İspanya kamoyunun kütle halinde ya- bancılara karşı ayaklanmasının baş- langrcr olacaktır. Bugün nasyonolist İspanyada yabancılara karşı çıktığın- dan bahsedilen isyanlar hayal mahsu- lüdür. Fakat buna mukabil, Barselo- na hükümeti yıkıldıktan sonra bu bir hakikat olacaktır. İspanyollar İtalyan - ve alman tehakkümüne kuzu gibi itaat etmiyeceklerdir. Yabancı kuvvetler ve sömürge kıtalariyle yaratılan ve hi- maye edilen bu “nasyonalizm” ne ka- dar indi bir şey olsa da milliyetçi İs- panyanın bugünkü — müttefiklerine karşı reaksiyonu çok şiddetli olabi- lir. Bu ihtimali önlemek için, İtalya ve Almanya, şimdiden, gizli kapaklı bir şekilde, İspanyada himayelerini ida- me etmenin çarelerini aramaktadırlar, Franko ise, kendisine müzaharet et- miş olan hakiki nasyonalistleri teskin için, milli topraklardan bir santimi- nin bile başkasına verilemiyeceğini bildirmektedir. Fakat onun elinde bü- yük bir şey yoktur. Hakikatte, her şey, bir yandan Hitlerle Mussolini- nin, öte yandan İspanyol milletinin alacakları duruma bağlıdır. Hitlere göre, İspanyol macerasının bir tek manası vardır, buda Alman genel kurmayının daha başlangıçta ona vermek istediği istikâmettir: Pi- renelerde Fransaya karşı yeni bir cephe yaratmak suretiyle Fransız - Rus paktına cevab vermek ve müstak- bel Avrupa harbinde muvazeneyi ken- di lehine tadil etmek, İspanyol gene- ralleri sırf bu plânın tahakkuku için isyan ettirilmiştir. Almanya İspanya- nin sömürgeleştirilmesiyle alâkadar değildir. Onun içindir ki Alman mü- dahalesini İspanyol milletine hisset- tirmemek için gayet ihtiyatlı hareket ediliyor. Almanlar ne toprak istiyor- lar, ne de başka bir şey. Onların yegâ- ne istedikleri İspanyolları, Silâhla- mak, kuvvetlendirmek, organize et- mek, sahillerini ve hududlarını kızıl tehlikeye karşı müdafaa haline koy- maktır. Merd İspanyolların kendile- rine bunca yardımı dokunmuş olan bir millete nankörlük edemiyeceğini rin bedelini teşkil edecektir. İspan- yol ordusunun mücerrep Alman dost- luğu, ve ordunun hükümet üzerindeki nüfuzu İspanyanın kayıdsız şartsız Almanyanın hizmetine gireceğine bir garanti teşkil eder. Buna mukabil, İspanyollar, İtalyan- ların devamlı bir müdahale teşebbüsü- nü şiddetle reddedeceklerdir.. Harb '.tgt;ikten sonra bir kaç bin Alman tek- önce hemen bir büyük elçi tayin et- mek, veyahut da B. Hitler'in Roma'- yı ziyaret tezahürlerinin neticelen- mesini beklemek. Çekoslovakya, dün resmen italyan imparatorluğunu ta- makla bu iki yoldan birincisini tefcih etmiştir. Bize gelince, biz, ikinci yo- lu tercih edelim.” Vaziyet berraklaşacak Epok diyor ki: “B, Hitler'in Roma'yı ziyareti esna- sında orada bir büyük elçimiz bulün- mıyacağı muhakkak gibidir. Fakat va- ziyet ve hava tamamiyle berraklaşmış olacaktır. Bu ise esastır ve bundan do- layı pek ziyade memnuniyet duymak- tayız.” Repüblik diyor ki: “Şu veya bu pürüzlü meselenin hal- linden daha mühim olan cihet, Avru- panın bugünkü vaziyetinde, İtalyaya karşı hasmane vaziyet takınmakta de- vam edemiyeceğimizin anlaşılması- dır.” Pöti Parizyen diyor ki: “B, Ciano, B. Blondel'e çok iyi bir kabul göstermiştir. Müzakerelerin ça- buk surette ilerliyeceğini ve İtalya ile Fransa arasında B. Laval tarafından 1935 de tesis edilen dostane münase- betlerin yeniden vücud bulacağını ü- mid ederiz.” İtalyan politikasının muvazenesi Figaro diyor ki: “İngiliz - italyan paktının imzasın- dan ve Fransanın verdiği vaidlerden sonra, B. Mussolini, B. Hitler'in elin- de bir çok mühim ve yeni kozlar oldu- ğu halde karşılayabilecek ve bu suret- le Roma - Berlin mihverinin büyük bir tezahürü olarak seçilen bir günde ital- yan politikasının esasını teşkil eden muvazene meselesi filen halledilmiş bulunacaktır.” Na Om İiber diyor ki: yaye ital iyern spany Okati u yerleşmeleri mümkündür. Fakat bir tek İtalyan kalmryacaktır. İtalyanlar, İspanyada, Habeşistandakinden daha zrarlı bir iş yapmış olacaklardır. Fa- kat, bu, enternasyonal itibarı bakı- mından İtalyanın bir zafer kazanmış olmasına mani teşkil etmez. İspanya- nın faşistleşmesi totaliter devletlerin kurmakta oldukları harb sistemine ginliğini ida- me ettirmek, Avrupanın maruz bulun- duğu tehlikeleri fazlalaştırmaktan başka bir netice vermiyecektir. Fran- sız - italyan barışı ise bilâkis umumi gerginliğin izalesini mucib olacak ve bu halden bütün sulhsever milletler is- tifade eyliyecektir.” yeni bir kuvvetin iltihakr demek ola- caktır. Fakat hepsi bundan ibarettir. Faşizm İspanyada hâkim olacak, fa- kat B. Mussolini İspanyollardan bir lokma ekmek elde edemiyecektir. Şu halde büyük devletler, İspanya- nın sömürge olamıyacağına inanmak- ta haklıdırlar. Fakat İspanyollar, top- rak masuniyetlerine dokundurmasalar bile, dış politika hususunda Alman ve İtalyan görüşüne tabi olacakları muhakkaktır. Cumhuriyet hükümeti- nin sükütu ertesinden itibaren, Al- man ve İtalyan kuvvetleri, İspanya- nın seferber edebileceği kuvvetler nisbetinde artmış sayılabilir. Bu noktadan İspanyanın fethi tam ve katidir, İspanya, bütün kuvvetleri- ni, enternasyonal faşizmin emrine ve- recektir. Büyük devletlerin hatası, İspanyol nasyonalizminin Fransız veya İngi- liz nâsyonalizmine benzer bir şey ol- duğunu sanmalarıdır. İspanyol nasyo- nalizmi bir vatanın değil, bir imanın müdafiidir. Bu nasyonalizmin kökü sadece milli değildir. Bu, harbci ve militan bir enternasyonalizmdir, Al- lah tarafından kendisine verildiğini sandığı mukaddes bir vazifeye vatanı vasıta etmektir. , Almanya ve İtalya İspanyayı sö- mürgeleştirmeğe kalkar ve çok hassas ?ld_ukhn istiklâllerine dokunurlarsa, istilacrlar mücadelelerine bu sefer de aksi istikâmetten yeniden başlamak mecburiyetinde kalırlardı. Fa.kat.yabancx müdahalesi bir fetih mahıy_etmi almazsa, İspanyollar şe- reflerinin masun kaldığına kani olur- larsa, I_talya ve Almanyaya onlara musta]nl oldukları hissini verecek ka- dar bir serbesti verirlerse, İtalya ve A'lmınyı için İspanyadan daha sadık bir tabi olmryacaktır. Fransa İki şıktan biri Gazeteler, fransız - italyan müna- sebetleriyle meşgul olmaktadır. Jurnal gazetesi diyor ki: “Bu meselede iki yol vardır: Ya, B, Hitler'in Roma'yı y /gy._iyı_:aind:n Hç t » A « a » Z>3Mx Z e dae -OT N >llri X- zrlür —Ni« (A >i> zb>fi> -Z BNT O|- ribrr M LN mizmd) - zmzmdmle xO 0 # U G v — - p Dünkü çapraz kelimelerin halledilmiş şekli .) A TİZURKAK G 2, 69 B ©0 3 O W S- G A — Soldan sağa: 1- Mısırın paytahtı - dokuzdan sonra ge- len sayı, 2- Dış nş;_nxmxz_m soy adı - tuğay 3- Erkek isimlerinin önüne gelen sıfat « ateş - kırmızı, 4- Bir erkek_ ismi, 5- İlk hecesi kaldırılmış kanaat - bir ya- nardağ. 6- Kovadis? T- ğ“eüâ b 8- Rusyada bir dağ - birin iki misli. 9- Yaprağın ilk şekli, YlEnı Yukarıdan aşağıya: YA v_ekme_r heyeti - olmaktan emir. 2- içine binilip gezilir - örmekten emir, 3- Hayrette kalmış - bağışlama, 4- Dumandan kalan iz - ateş almış. 5- Sevinç nidası - bir nota, ş- şle geçirilen nesne. - Şarab - ayakta kalan ni 8- Düz toprak - lezzet. İ 9- Atın ayağına çakılır - siçim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: