Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
" 8.4-1938 —— x HİK  YE Yazan: Elemer Ruşka Banyay Buğün bu koı'ne;üvmana,s i - ı Ot iz bir kavga Şile başladı, Hâdise, Rizete'nin her ğe | : d.a_s'ma olursa olsun satın almak is- | nee Lg:.ffakat m_uvafiakiyetin kendisi- | ifat etmeğe başladığı dostu res- Samın kînyen muvafakat etmediği bir iip:u yüzünden çıktı. d'ı::îoîa çok istidadlı bir delikanlı i- | » kazancı güç belâ b ba ve etmek satın ni muşam- Güzen almağa yeten fakir * Güzelliğin zenginlikle ay- Rizete, Gabor'un d_u'mak gibi roll rinden birini Oy: h yanında, model €rin en ehemiyetlile- Bi nüyordu. O, bu erke- Tesinde t kılavuzu idi, Fakatı avlder n ge yürçın mr hırçın bir kızdı. Lâ- :nı iş bittikten sonra, sadık, candan asık bir kadın oluyordu. O, delikan- 'a derin b; pi modeldi yi SVEİ besliyen asil bir Üzibi e .ıy“dl'hovidiımı.kıphn bu Rizete, ire parlayan bir kızdı | Hmm'umd' bir anlaşmazlık - çıktığı din dı?a b',.“ Oler acaba ne yapar- | mîe d“â“l'l_uyoı:un-ı. O meşhur tab- | ve hattâ sen, aziz dostüm, aca- herede olurdun? Bunları N :lâfı_Gd)or'u çileden çıkarıyordu. Ha- Üt W'—ğ böyle bazan kavga ederek, ge- Şinip gidiyorlardı. idiler; fa- kat bu şapka meselesi, birdenbire ha- gıtlaruıı allak bullak etti. Nasıl allak öullak olmasın ki, başın yarısını bile Ttmeyen ufacık bir saman şapka için Sü altı Ptngö isteniyordu. Şapkacı iki Pengö tenzilât yapmış bile olsa, geriye On dört pengö kalıyordu. Mütemadi- Yen değişen bu mödanın allah belâsını Versin| Hâdise evvelâ yaltaklanma faslı ile işladı. Yani, kadınlara Mahsus olan Yüze gülmelerle yarı karanlık denecek Tecede loş olan atelyede, biri biri. At eklenmiş ve eski şiltelerden yapıl- Miş bir sedirde oturuyorlardı. Rizete, amın çenesini okşayarak, D a. — Sen beni sadece korkutmak iste- in, değil mi? İyi bir kız olan küçü- dostunun geçen yıldan kalan bir Sapkayı, bu yıl da taşımasına senin d© tiyen gönlün razı olamaz... Diyordu. — Olmaz olur mu? Olur. Gönlüm Tasıl razı olmasın ki, param yok. Plşg Demek, bu yılın kıral mükâfatın- * Senin yanında, kendimi, geçen yıl- tern luılm. bu maskara şapkaile gös- - Memi istiyorsun? Bunu ama hiç dü- Şünmemiştin| Bir tarafdan, sanatkâr- * Yurdunda benim tablomu teşhir e- Yorsun, diğer tarafdan beni bu mo- söyle 1 Haklı mıyım, değil miyim, —İ derke:.m mı ? deB" ftışma esnasında, Rizet'in için- Yırtıcı bir ruh peyda oldu, Bına . gıldırdınmı? Beni avam ara- 2 Mi sokmak istiyorsun? ö İYe sorduğu zaman, sesi çok kes- ki b.ç”m- Ve hemen arkasından, san- ya"“ k“mlndıyı tabi imiş gibi, yavaş Süşı“z Yaşlarını akıtmağa başladı. Ti Yünetini muhafaza eden erkek, qun"(';hyvrıun, yavrum, yanılı- bi " V» âvam dediğin halkın büyük ir kısmı, senin ğ Ğ | ; Tarzında konuşmağa başlaması, çok | üçüncü mevkile seyahat e- » Sön moda giyinmez, anladın KAVGA Çeviren: Hikmet Tuna Yanı bizim yalnız takir oluşlarıdır. gibi! Diye mukabelede bulundu. Kız devam etti; — Hayır, hiç de böyle değil. Sen sa- dece benim üzerimde tasarrufla hare- ket etmek istiyorsun. Benim sayemde adam olduğunu unutuyorsun. Biliyor musun, hareketin ne kadar iğrenç?! Zaten sen bir sanatkâr değilsin ki, Senden artık hoşlanmıyorum, nefret ediyorum! Bu bir parça aşırı oldu. Gabor, kızın kolunu yakalayarak — Çok oluyorsun, artık yeter! Dedi. Her ikisinin de ateşli bakışları, bi- ribirinin gözlerini oyuyordu. Erkeğin tazyiki arttıkça arttı.Rizete, manikürü mükemmel olan tırnaklariyle, erkeğin rast geldiği yerini tırmalıyarak, mini mini ayaklariyle tepinmeğe başladı. Ani ve sert bir hareket esnâsında in- cecik ipekli esvabı yırtıldı. — Bayağı adam....! — Sus! Sen galiba çıldırdın, Rize- tel — Sefil herif... Bir kaç dikika evel okşayan el, er- keği itiverdi, ve bu arada bir vazo yere yuvarlanarak param parça oldu. Sulh ve sukün namına hiç bir şey kalmadı. Ddanın içi alt üst oldu. DA Rizete'nin sinirleri bir parça yatı- şırken, gün ağarıyordu. Güneşin ilk i- şığı, odanın içindeki cam kırıklarında pırıl piril pirildiyordüu. Kız hayret- ler içinde, kendi kendine soruyordu: — Burada neler olmuş? Yıldırım mı düştü? Yer mi sarsıldı, ne oldu; evet, dünkü gece... Hem de bir şapka için... Peki ama, 'Gabor nerede? Bugüne ka- dar, kavgadan sonra gece eve gelme- mesi âdeti değildi. Yarabbi sen bilir- sin! Rizete, sedirden kalktı. Kolu sızlı- yordu ama, ona ehemiyet vermedi. — Gabor! diye haykırdı ve arkasın- dan, — Gaborcuğum, neredesin Gagom? Seni seviyorum ben, Gabo! Benim ca- Tırm 'Gabom ! Diye ilâve etti. m*g—':yl:şele yüzünü yıkadı; esvabları- Şlpkanıı::wb:::na ıapl.:aı'mx. geçirdi.. ne ehemiyeti ıılı :*:ıçmı, ÇAM Gabor'u bulmay, iîı lı ir., Asıl mesele, ğ Sokaklarda bi. gılgin gibi koşuyor- u. Ressama rast gelebileceği bütü n z ği bütün artist kahvelerini birer birer dolaştı Her yerde aldığı cevab, ! İ — Gabor'u günlerdi Pa. ğ Şeklinde idi. Peki, n:îf;j'jî;ğ:g;:; bilirdi. K"m:.kunç $ey. Genç kızın işin- den şu düşünce geçti : — Manasız tfıle_b ve israrlariyle, de- gerli bir erkeği çileden çıkaran bütün kadınları adam akıllı pataklamalı ves- selam. Artık ayakta duracak halde olmayan Rizete, çok işlek bir meydaha geldi. Otomobillerin biri gidip biri geliyor, daracık trotuvarda insanlar biribirle- rine çarpıyorlar, fakat Rizete bunla- rın hiç birinin farkında değildi. O, yalnız bir kişiyi düşünüyor, bir kişiyi arıyordu. Birdenbire başı döndü. Bi- nalar, tramvaylar, vitrinler, mağaza- lar, milyonlarca çirkin şapkalar, gözü önünde uçuyor, dans ediyordu... Bun- lar yetmiyormuş gibi, zemin de yarıl- dı ve o, bu yarılan yerin içine düştü... Etraf kap karanlıktı.. Hemen bir polis koşa koşa geldi; ha- Tiğın kimselerden daha az namuslu in- âr değildirler. Aralarındaki fark, reketsiz bir halde yerde yatan Rizete- nin etrafına halk birikti. Çok geçme- den bir sıhhiye otomobili de yetişip Nöbetçi Eczaneler Pazartesi — : Ankara y # Salr : Yeni ve Cebeci eczaneleri Çarşamba : Halk ve Sakarya —» Perşembe —: Ege eczanesi ç Cuma : Sebat ve Yenişehir , Cumartesi : İstanbul eczanesi Pazar : Merkez » HALK ve YENİ Sinemalarda matineler Hergün Cumartesi Pazar 14,45 13.00 11.00 1645 14.,45 13.00 18.45 18.45 1445 21.00 21.00 16.45 18,45 21.00 Pazar ve cumartesi günlerinden başka HALK sinemasında hergün halk matineleri: 12.15 Film değişme günleri: Pazartesi ve Cuma.. Lüzumlu Telefon Numaraları Yangın ihbarı: (1521). — 'TTelefon, müra- caat şehir: (1023-1024). — Şehirlerara- Bı: (2341-2342). — Elektrik ve Havagazı Arıza Memurluğu: (1846). — Mgıı;cn Şehir Anbarı: (3705). — .T aksi Te- lefon numaraları: Zincirli cami civarı: (2645, 1050, 1196). — Samanpazarı civa- rı: (2806, 3259). — Yenişehir, Havuzba- şı, Bizim taksi: (2323) — Hı_vı.ızbaşı: Güven taksi : (3848); Birlik talfsı: (2333) — Çankırı caddesi, Ulus taksi: (1291). Otobüslerin ilk ve son Seferleri Sabah Akşam İlk Son sefer — sefer Ulus M. dan K. dere'ye 645 — 23.00 K. dere'den Ulus M. na 7.18 — 23.20 Ulus M. dan Çankaya'ya — 7.25 — 23.00 Çankaya'dan Ulus M.na 710 — 23.20 Ulus M. dan Dikmen'e 7.30 — 19.00 Dikmen'den Ulus M.na — 8.00 — 19.30 Ulus M. dan Keçiören'e — 6.30 — 21.00 Keçiören'den Ulus M.na 7.00 — 21.30 Ulus M. dan Etlik'e 6.30 — 20.30 Etlik'ten Ulus M. na 7.00 — 21.00 Ulus M. dan Cebeci'ye 7.00 — 23.00 Cebeci'denUlus M. na 7.00 — 23,00 Cebeci'den As. fabi. ra 700 —— As, fabi. dan Cebeci'ye —— 0Ü Yenişehir'den Ulus M.na 7.00 — 23.00 Ulus M. dan Yenişehir'e — 7.10 — 23.00 8. pazarı'ndan Akköprü'ye 6.45 — 7.30 Akköprüden S. pazarı'na — 8.00 9.45 $ U. Meydanı ile İstasyon arasında her beş dakikada bir sefer olup tren za- manları seferler daha sıktır. $ U. Meydanı ile Yenişehir, Bakanlıklar, Cebeci, Samanpazarı arasında saat 8 den 20 ye kadar vasati her beş dakika- da; saat 20 den'21 e kadar her ön da- kikada; saat 7 den 8 e ve 21 den 23 e kadar her 15, 20 ve 30 dakikada bi muntazam seferler vardır. Akşamları Ulus Meydanından saat 23 deki son seferlerle bunların Ulus Mey- danına dönüşleri sinemalarımn dağılış saatlerine tâbidirler. v » Posta Saatleri Posta saat 19 a kadar İ iheti mektub kabul .ed:f LA SŞ Teahhütlü 18 e kadardır. Tren Saatleri Haydarpaşa'ya : Her sabah 8.20.Her akşam 19,15 ve 19,45 de (salı, perşembe, cu- martesi Toros sürat.) : Hergün 9,35 (Kayse- ri, Sıvas, Amasya bu hat üzerindedir.) Samsun hattına Diyarbakır hattt —: Hergün 9,40 Zongüldak hattı —: -t 15.00 Kırıkkale'ye rayotobüs ,, 16.05 GÜNDELİK ARAARARARARARRL Hicri - 1357 Rumt - 1354 Sefer: 7 Mart: 26 8. D. 8. D. Güneş: 5 32 Akşam: 18 41 Patlayıcı maddelerin peraken- de satışi menedildi İstanbul, 7 (Telefonla) — Şehir i- çinde hususi teribatr haiz olmayan dükkânlarda az mikdarda da olsa pera- kendi surette patlayıcı madde satıl- ması belediye tarafındanı şiddetle ya- sak edilmiştir. Mevlud Merhum Bay Rasim Aktar'ın ruhu- na ittihaf edilmek üzere nisanm onun- cu pazar günü Ahi Elvan camii şeri- finde öğle namazını müteakib mevlu- du şerif okutturulacağından arzu bi- yuran zevatı kiramın teşrifleri rica o- lunur. geldi. Genç hekim, kızın esvabını açtı. Stetoskopla göğsünü dinledi. Bir an için hiç ki den bir ses çıkmadı. On- dan .'î’nîğ, hekim mütaleasını söyledi: — rç aŞ edecek bi k, Bayıl- mış... Dedi. L izellers z — Hastahaneye götürelim mi? — Hayır, hacet i evine gö türülsün, yok, kendi evine gö- Majok Bütılı:ı bunlar olup biterken, ressam, gece sığınmış olduğu yerde mışıl mı- Şi uyuyor ve rüyasında, şayet umdu- ğü gibi muvaffak olacak olursa, sev- gilisi Rizete alaacğı hediyeleri tetkik ederek gülümsüyordu... A (e Stillk, SİLÂHLANAN DÜNYA KARŞISINDA var - Fransa ve İtalyanın silâhlanma süratleri arasında bir mukayese Duçe, italyan senatosu önünde, keti- melerden ziyade rakamlazı tannan o- lan bir nutuk söyledi. Yalnız askeri vaziyeti mütalea eden bu nutku tetkik etmek İtalyanın kuvveti ve niyetleri hakkında bize sarih bir fikir verebilir. Evvelâ ordu hakkında malümat zik- rediyorum: “Kara hududları hususun- da, tabiat, İtalyaya mühim bir emrnüyet unsuru temin etmiştir. Bazı geçidleri sım sıkı kapatıldıktan sonra — ki şim- di bu işle meşgulüz — Alpler geçil- mez bir hale gelmiş olacaktır.” B. Musolini'nin doğrudan doğruya fransız alplerinden bahsetmemiş ol- duğuna işaret edebiliriz. Sadece “Alp- ler” demiştir. Anşlustan sonra asıl Ti- rol Alplerine telmih ettiği akla gele- bilir. Burada geçidler henüz sım sıkı kapalı değildir. Bu da pek tabiidir, çünkü son zamanlara kadar Avustur- ya İtalyayı kapıyordu; fakat şimdi, kendini tehlikede his eden İtalya, Brenner'de git gide daha fazla kuvvet- lenmeye çalışacaktır. İkinci nokta: B. Musolini bir veya bir kaç manevra ve hücum ordusu ya- ratmak istediğini söylüyor. Bu, taar- rüz etmek niyetinde olduğunu değil, mukabil taarruza geçmek için arka- da muktedir bir ordu bulunmadığı tak- dirde, ne kadar kuvvetli olursa olsun, tedafül bir durumun faydasızlığını anlamış olduğunu ifade etmektedir. Fransızlar, meselâ Majino hattı gibi küvvetli bir istihkâmın cesür askerler tarafından tutulması vatanı korumaya kâfi geleceğine inanmaya fazla mey- yaldirler. Fakat bu hattın garnizon- larından ayrıca, dişman müstahkem hattı yarmaya muvaffak olduğu tak- dirde onu durd ik ve geri püskü tecek bir taarruz ordusuna ihtiyaç var- Musolini sonra materiyellerden bah- sediyor: İtalyada 580.000 işçi çalıştı- ran 876 müessesenin milli müdafaa i- çin çalıştığını tasrih ediyor. Bunlar güzel rakamlardır ; bizim de ayni gü- zellikte rakamlar sıralayabileceğimizi sanıyorum, Çünkü Fransanın endüst- ri potansiyeli İtalyanınkine çok üs- tündür. İtalyanın hemen hiç demir madeni yoktur, ancak bir milyon ton- dan az cevher istihsal eder, Fransa i- se 40 milyon tondan fazla. İki l ketin çelik istihsali 1937 senesinde Fransada 7.902.000 ton, İtalyada 2 mil- yon 087.000 tondu. Fakat felâket şura- dadır ki Fransa git gide daha az istih- sal etmektedir. Deniz hususunda, Duçe, milletlerin kudretinin inkişafında denizin ehemi- yetini tebarüz ettiriyor, Bir çok ol- duklarını söylediği italyan üsleri, pet- rol stokları ve denizaltıların mikdarı üzerinde israrla duruyor: “İtalya bü- tün dünyanın en kuvvetli denizaltı fi- losuna sahibtir. Bu hususta bütün mil- letleri o kadar geçtik ki, bize yetişme- leri imkânsız değilse bile çok güç ola- caktır..” Duçe, deniz kuvvetleri hususunda İtalyanın iki taraflı zaâfı olduğunu i- tiraf ediyor. Birinci zaâf: İtalyanın petrola sahib olmaması ve bunu ancak deniz yoliyle getirebileceğidir, İca- bında düşman bombardıman tayyare- lerine hedef teşkil edecek olan petrol stoklarının bolluğu bu yüzdendir... İtalyanın ikinci zaâfı mali vaziyeti- nin kötülüğüdür. Bu yüzden İtalya zırhlılar ve bilhassa 42.000 tonluk zırhlılar hususundaki yarışa iştirak e- demiyor. Onun için denizaltı gemile- rine kuvvet veriyor. Gerçi, Akdeni Piyer Dominik La Republikten yete düşmektedir. Belki bu nisbete bi- le erişemiyoruz. Daha geçen sene, Fransanın çıkardığı bir tayyareye müu- kabil İtalya 3 ve Almanya 6 tayyare yapıyordu. Bu tarihtenberi hiç bir şe- yin değişmemiş olduğunu sanıyorum. Musoliniyi dinleyelim: “Harb, düşmanı perişan edecek, ha- valarına hakim olacak ve halkın mane- viyatını kıracak bir şekilde idare edil- mek lâzımdır. Bombardıman tekniği ıslâh edilmiştir, hâreket halinde olsa bile, hedefe isabet ettirmek imkânı ar- tırılmıştır. Hava harbı, yarının har- bında her gün daha ehemiyetli bir mevkie namzeddir.” Fransızlar, eğer mukadderatlarına olan alâkalarını kaybetmedilerse, bu sözler üzerinde düşüneceklerdir. Gü - nün birinde, ispanyol cumhuriyetçile- ri hava hakimiyetini kaybettiler. Ne- tice ne oldu? Cephede hatları yarıl- dan şehirleri bombard ediliyor ve halkın maneviyatı azalıyordu; ya- vaş yavaş, tabil bir reaksiyonla cep- henin de maneviyatı bozuldu. Geride anasının, karısının ve çocuklarının tehlikede olduğunu bilen bir askerin iyi harb edeceğini sanır mısınız? Bir kelime daha. B. Musolini Ce- nevreye karşı müşfik davranmamıştır : “Her türlü hayalleri ve ütopileri red ediyoruz. Onun içindir ki Cenevrede bunları satan dükkândan ayrıldık” di- yor. *Münakaşa etmiyelim. Cenevrenin, 1918 denberi sulhun nisbt muhafaza- rekkep olduğunu ve bunların ecasalsiz tazyik ve zulme uğradıklarını kaydet- tikten sonra diyor ki: “Başist harb hazırlayıcıları milli e- kalliyet meselelerini istismar ederek yalnız sulh için değil| fakat bizzat kendileri için de tehilkeli bir oyun oy- nuyorlar, Milli ekalliyetler meselesi- ne azami dikkat verilmek ve bir an e- vel halledilmesi ve Avrupada askeri ihtilâflar çıkarmağa matuf tahrikâta süratle bir nihayet verilmelidir.,, Fransa İhmal edilen iki mühim nokta Ekselsiyor gazetesi ingiliz - italyan müzakereleri hakkında diyor ki : “Akdenizdeki anlaşmazlıklarını bir an evel halletmek hususunda acele €- den İtalya ile İngiltere Fransayı alâ- kalandıran iki mühim noktayı ihmal etmişe benziyorlar, Bu iki nokta Ak - deniz kuvvetlerinin muvazenesi ve Avrupa ve Afrika İspanyasındaki ya- bancı gönüllülerin oralardan kati ola- rak çekilmesidir. Bugünün ve yarınımnı fransız hükümeti Habeşistanın İtalya tarafından işgali- ni tanımak hususunda güçlük çıkar- mıyacağı gibi, her iki taraf karşılıklı iyi niyet göstermek şartiue Roma ve Paris büyük elçilikleri yüzünden çı- kan manasız anlaşmazlığın halli husu- sunda da zorluk göstermiyecekitr. Fa kat Pirenelerde İspanyol adalarında ve Fasta devamlı yabancı küuvvetleri - nin bulunması hususunda - Paris ile Londra hükümetlerinin nasıl anlaşa- bileceklerini anlamıyoruz. Eğer bü- tün kaygılar giderilebilirse italyan- ingiliz anlaşmasını bir fransız - itâl- yan anlaş Ki i ihti malleri çok kuvvetlenmiş olur.,, Her şey İtalyanın iyi niyetlerine bağlı Övr şöyleyazıyor : “Almanya müzakere hususunda en ufak bir harekette bulunduğu gün İn- giltere hariciye nezaretinin derhal elve« rişli bir cevab vereceğine şüphe yok - tur. Mamafih İngiltere hariciye neza- retinin Büyük Britanya menfaatlerini iyi & ır bildiğini de İtiraf et- sında rolünü, büyük rolünü oy Ş olduğunu söylemekle iktifa edelim. Fakat Almanya, İtalya, Japonya Ce- nevreden ayrılmışlarsa Birleşik dev- letlerin hiç girmemiş olduğunu da ilâ- ve edelim. Bu istinkâf daha 1919 da cemiyetin üniversal karakterini ihlâl etmiştir. Eğer Amerika 1919 da millet- ler cemiyetine girmiş olsaydı, belki hâdiseler başka türlü cereyan ederdi. Sovyefler birliği “Almanya ve Polonya tecavüz vesilesi arıyor” “Jurnal dö Mosku” milli ekalliyet- ler meselesini Almanya ve Polonyanın bir tecavüz vesilesi olarak kullandık- larını yazarak başmakalesinde diyor ki: “Faşist Almanya, Çekoslovakyada- ki almanlar etrafında esassız gürültü mek lâzımdır. Her şeye rağmen İtalya- ya yeni anlaşmada Habeşistanın ilha- kını tanımak ve para vermek vaidle- rinden başka hiç bir tavizde bulunma» mıştır. Diğer bütün tavizler ise İtal » yanın göstereceği iyi niyete pek mahi. rane bir tarzda mütevakkıf tutulmuş- tur. Bu iyi niyet ise Trablus ve İspan- yadaki italyan kuvvetlerinin geri alın. ması Filistin anlaşması ve sairedir.,, Diğer taraftan bütün fransız gaze- teleri parl run dünkü celsesi ni uzun uzadıya mevzuu bahseyle- mektedirler. (9| koparmaktadır. Bu almanlar Çekosl vakyada gerek devlet idaresi gerek maarif sahalarında fevkalâde mevcut 15.500 nahiye meclisinin 3.500 ünde ek- seriyeti elde bulunduruyorlar, Devlet hizmetlerinde yüzde on ilâ otuz nis- betinde alman memur vardır. Alman: ların azim mikdarda ilk ve orta okulla- rı dört tane de yüksek okulları vardır. Çekoslovakyadaki almanların vaziye- ti diğer bütün garp memleketlerinde- ki milli ekalliyetlerin vaziyetinden çok daha iyidir. Binaenaleyh Çekoslovakya almanla- rı meselesi Hitlerciler için yeni bir as- keri sergüzeşt hazırlamağa ve ingiliz- ler için de mütearrızı teşvik siyaset- 14545406389 1İPİAİRILAKİMAN 2lAİŞII REKARIMA SİRİLİHİT. L MEEİR .İLERTİELA A SİAİKİLİLİRRUM EİKİAMARAMAK 3BER URMİASİ 4 8 MİASUİM 9İNİAİR AM K 1 (M Dünkü çapraz kelimelerin halledilmiş şekli AARIR 5. 6 v vvş gibî_ kapalı bir denizde, bir çok üslere ı:mlîk olan faal ve kalabalık italyan denizaltı. gemileri, hususiyle hava kuvvetleri ve hafif filoların yardımiy- le, Akdenizi hiç olmazsa nakliye ge- milerine kapayabilirler. Böylelikle denizaltı italyanların büyük kozudur; bu kozu oynamaları da pek tabiidir. Havacılık hususunda işte bir kaç ra- kam: “Hemen hepsi yeni imal edilmiş binlerce tayyare” “58,000 işçi..”, “20 ilâ 30 bin pilot” B. Daladiye'nin mecliste verdiği ra- kamlardan malüm olduğu gibi Fran- sada hava endüstrisinde 40.000 işçi vardır. Ve bunlar İtalyadaki gibi haf- tada 48 saat veya 56 saat değil, 40 saat çalışmaktadırlar. Bu yüzden Fransa, İtalyanın çıkardığının ancak yarısı kadar tayyare çıkarabilecek bir vazi- lerini hikl g ğ y kta- dır. Almanya Avrupadaki alman ekal- liyetlerine ancak kendi askeri plânla- ti bakımından alâka göstermektedir. İşte bunun içindir ki Almanya, ital- yanlaştırılmak tazyiki altında inliyen Tirol almanlarının vaziyetini bilme- mezlikten geliyor ve Polonya da zul- me uğrayan iki milyon almanı hiç mevzuubahs bile etmiyor. Elde edilen son işaretlere bakılırsa, Almanya, bir Polonya - Çekoslovakya anlaşmazlığı takdirinde Çekoslovak- yaya daha kolaylıkla tecavüz edebile- ceği kanaatindedir. Polonya, Çekos- lovakya nüfusunun ancak yüzde 0,6 sı- nr teşkil eden polonyalı ekalliyet me- selesini istismar etmek suretiyle mez- kür ihtilâfr çıkarmak yolundadır... Mezkür gazete, bizzat Polonya hal- S O N OW - y W — Soldan sağa ve yukarıda ğıya: 1- İnad eden - içilecek şey, ”— :' gw“!" "?;,ı'.dn bir çalğı - isyan eden - Otuz gün - âbide - ücüncü ; â“î doğâ.ııran n d:iı-. üçüncü şahıs, enarında şanlı bi geçmi türk boğazı, bit haıbı taslan 6- Hararet - tabaka, 7- Söz dinlemek, 8- Vilâyet - sevgi, 9- Oda oda kiralanır misafirhane.