Ulus 25 Şubat 1938 sayfa 6 | Gaste Arşivi

25 Şubat 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

25 Şubat 1938 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ | 25-2-1938 Karataş orta okul müdür ve muallimleri İzmirde kü İtür sevgisi Ortamekteplerde talebe sayısı her sene çoğalıyor zi İzı.ı'ıir (Hususi) — Şehir, yurdun belli başlı bir kültür merke- zi halindedir. Egenin merkez, kaza ve köylerindeki ilk mekteb bolluğu, her sene İzmirin orta tahsil müesseselerindeki talebe ye- künunu kabartmaktadır. Sene başlarında liselere ve orta mek- teblere yapılan talebe hücumu karşısmda bu mekteblerde şube adedi arttırılmakta, birçokların- da çifte tedrisat tatbik edilmek- tedir. Burada en fakirinden en zengini- ne kadar her aile çocuğunu okutma- nın faydasına inanmış, zevkini tat- mıştır. Gönderdiğim resim, İzmirin talebe ve hocası en kabarık bir kül- tür müessesesinin, Karataştaki orta okulun muallimlerini bir arada göster mektedir. Senelerdenberi orta okulun başında bulunan B. Hüseyin Avni Kayral, mektebi İzmirin hususiyet kazanmış bir kültür yüvası haline ge- tirmiştir. Orta mektebin her sene Halkevinde verdiği müsamere ve kon- ser muhitte büyük bir alâka uyandır- makta, temsil bazan üç dört defa tek- rar edilmektedir. Harputta En sıcak günlerde x şunları söyledi: “— Etilerden, Sümerlerden beri daima tarihi ehemiyetini muhafaza etmiş olan, nefis âbidelerle dolu olan Harput bir müddet sonra ehemiyetini iyiden iyiye kaybetmek tehlikesine Yurddan resimler Diyarbakırda Ulucamiden. bir görünüş tabit bir buz fabrikası var mağaradaki sular Harput Halkevinden bir görünüş Harput (Hususi) — Bir zamanlar tarihin mühim bir tronsit merkezi olan Harput, tarih eserleriyle dolu bir şehirdir. Harput belediye reisi, şehrin dünkü ve bugünkü vaziyeti hakkında bana maruzdür. Eğer cumhuriyetin yapıcı eli olmasaydı şimdi çoktan baykuşlar istilâsına uğramıştı, Harputu — yaşat- mak ve bol tarihi âbideler etrafında bir nüfus kesafeti yaratmak için ha- tıra gelen tedbirlerden birkaçını izah edebilirim; Elazığ'a yarım saat mesa- fede olan Harputla Elazığ arasında bir tek otobüs servisi yapmak ve fakir halka bir iş hacmi yaratmak lâzımdır. Bundan başka Tunceli hinterlandına dayanan Harput'u yaşatmak için şeh- rin Pernekten itibaren garbını takib eden yolun istikametini değiştirmek ve yahut Tunceli halkını Harput ü- zerinden Elazığ'a göndermeğe alış- tırmak icab eder. Harputun havası, suyu güzeldir. Muhiti için iyi bir sayfiye şehri ola- bilir. Harputun hususiyetlerinden bi- giıîıîe_n.r;â; bile buradaki bir mağara şehrimiz ve civarı için tabif bir buz fabrikası vazifesini görmektedir. Ma- ğara o kadar soğuktur ki buraya gelen sular derhal donmakta, bu suretle berrak, temiz buz elde edilmektedir. Bu buz mağarası yazın Elazığın bu- zunu da temin etmektedir. Birkaç gün evel modern Halkevi- mizde spor kulübü kuruldu. Kulübün açılma töreninde bir müsamere ve bir de ziyafet verildi. Uludağmir hava hattı )ngılacok Bayram nasıl geçli! Bursa (Hususi muhabirimizden) — Bayram günleri Uludağ büyük bir ka- labalıkla dolu boşaldı. Bilhassa C, H. Partisi umumi merkezinin aldıracağı film rağbeti çok artırmıştı. Onun için bu sefer kayakçı genç kızlar daha iti- nalı bir surette makyaj yapmış ve da- ha farapan elbiseler giymişlerdi. Bay- ramdan evel başlayan akın son günlere kadar devam etti. Şehir sokaklarında omuzlarında kayak, ayaklarında dağ potini ile dolaşan çehreler artık, hiç yadırganmayan yolculardır. Bursalı- lar; yedisinden yetmişine kadar, onla- rı artık iyi tanıyor ve kendilerini çok iyi seviyorlar, Bayram günlerinde Uludağ; şimdi- ye kadar görülmemiş bir tipi içindey- di. 'Günlerce sisten, rüzgârdan ve tipi- den göz açamıyan kayakçılar, ancak o- tellerin etrafında dolaşabilmişlerdir. Hele zirveyi bu bayramda, hiç gören olmamıştır. Bunun için film pek mah- dud sahalarda alınabilmiş, istenilen teknik vaziyetler ve manzaralardan mühim bir kısmı tesbit olunmuştur. Uludağ dönüşü da filme alınmış ve bLilhassa Ankara halkevi kayakçıları- nın Çelik palasa varışları, orada vali Şefik Soyer tarafından karşılanışları ayrıca filme alınmıştır. Esefle kaydedilecek iki kazadan bahsedeyim: Her ikisi de tedbirsizlik ve yalnız hareketin neticesi olan bu ka- zalardan biri bazı kayakçıların par- maklarının kısmen donmuş olmasıdır. Bunlar; o tipide eldivenlerini çıkara- rak çıplak elle bir iş görmek tedbirsiz- liğinde bulunmuşlardır. Yaraları geç- mek üzeredir, Diğer kaza, Nazım is- minde yüksek ziraat enstitüsü mezun- larından olan iyi bir kayakçının yalnız başına bilmediği kestirme bir yoldan Bursaya inerken yolda 40 metrelik bir uçurumdan aşağı uçarak beline kadar AVUKATLIK KANUNU DOLAYISİYLE Glanville, vekâletin, bu tarihten sonra hukuk davâlarında kabul olun- duğunu, ceza işlerinde temsile cevaz verilmediğini yazar. Ancak tevkil key- fiyeti uzun ve masraflı muameleleri mucib olmakta idi. Kendisine Attor- ney, Procurator adı verilen vekil için, bu hususta bir müsaadei mahsusa is- sihsaline, “dominus” tesmiye edilen müvekkil, vekâletnamenin tanzimi sı- rasında mahkemede bizzat isbatı vü- cud eylemeğe mecburdu. Vekil hiç bir ehliyet şartına tâbi olmadığından ta- raflar dilediklerini seçmekte, kendile- rini bir veya müteaddid kimseler ta- rafından temsil ettirmekte serbest bu- lunuyorlardı. Müvekkii, vekili istedi- | gi anda azletmek veya kendisini bir | Daşkası vasıtasiyle temsil ettirmek sa- İlaniyetini de haizdi. Şu kadar ki azil |tarihine kadar yapılmış olan bütün muameleler müvekkili ilzam etmekte idi, Davâcılar, fütuhatı müteakib Sak- son teamülünün yerini alan RKoma hu- sukiyle kilise hukukuna laiklerden daha ziyade vakıf olan rahiblere müra- caatı tercih ettiklerinden, filiyatta ra- Hibler lehine imtiyazlı bir vaziyet be- litiniş oldu. Bu vaziyet, bir taratdan kanunu yavaş yavaş din tesirinden kurtuunaga, ain husuku yerine tea- mülün, Common Law'ın kaim olmaga başladığı, diğer tarafdan Salisbury peskoposunun rahiblerin nizami mah- kemelere çıkmasını men eylediği on ü- çüncü asırda tamamiyle değişti. Ra- hiblerin vekâlet deruhtesi hakkındaki memnuiyet, bilahare, Othon tarafın- dan neşredilen esas kanunlarla da te- yid olundu. 1215 tarihli büyük Char- te, mahkemelerin muayyen bir sahada devamlı olarak ifayı vazife eylemesi esasını kabul edince bazı hukukşinas- lar bu saha civarında yerleşmeğe baş- ladılar. Kıral bu hukukçuların artık mahkeme yanından uzaklaşmamaları- nı temin için hukuk müesseselerinin şehir hududu dahilinde açılmasını men eyledi. Bununla beraber hukukçu yetiştirilmesi pek de kolay olmadı; halsakteji*huaitdösdfiN İPasmlvurlaa olan ihtiyacı arttırdı. Bu ihtiyaç üze- rinedir ki Kıral birinci Edward mah- kemeler nezdinde müdafaaya ehliyet- li bazı hukukşinasları ve aynı zaman- da hukuka intisabi arzu eden talebleri arayıp Londraya celbetmek maksadiyle bir komisyon teşkil eyledi. Londraya davet olunan bütün bu halkı barındır- mak lâzım geldi. Hakimlerin ahval ve harekâtı hakkında bir anket icrasına memur edilmiş olan Lincoln Kontu, Hanry de lacy adli islahata gösterdiği alâka dolayısiyle City ile mahkemeler arasındaki emlâkini bu hukukçuların ikametine tahsis eyledi. Ölümünü mü- teakib intifa hakkı ve badehu mülkiye- ti avukatlara intikal eden bu binalar- dan siyah rahibler ((Black friars) ma- nastırı “Lincoln'sinn” adı altında ilk avukat topluluğunu teşkil eylemiştir. (Black friars) in çok geniş olan ma- nastırı, bir müddet sonra, Londraya gelen hukukçuların hepsini kabule kâ- ti gelmedi. Üniversitede taamül hu- kükunun ilgasiyle yalnız Kanon hu- kukunun tedris edildiği devreye rast- layan bu tarihte, taamül hukunku-Com- mon Law - profesörleri derslerine de- vam etmek üzere Londraya bir çok ta- lebelerle birlikte geldiler. Bunun üze- rine kıral “Templiers” topluluğunu ilga etti. İngiltereye, Etienne zama- nında gelmiş olan “Templiers"”ler ilk önce “Holborn”da yerleşmişlerdi. İl- ga ve emvalinin müsaderesi tarihi olan 1310 senesinde Taymis kenarında bu- lunuyorlardı. Bu geniş arazi ve emlâ- ke varis olan “Lankastre” kontu Tho- mas bunun bir kısmını, “Lincoln'sinn” de yer bulamıyan hukukçulara kirala- dı. Temple sakinlerinin adedi fazlala- ınca, oradaki avukatlar iki grupa ay- rılarak dahili temple “inner temple” ve orta temple “Middle temple” cemi- yetlerini kurdular. Bir müddet sonra her iki cemiyet yerleşmiş olduğu bina- kara saplanmış ve bu suretle vücudu- nun muhtelif yerlerinden ağır surette yaralanmış olmasıdır. Bir harika kabi- linden olarak bu kazadan sağ kurtul- muş olan Nazım, Almanyada yapılan kış olimpiyadlarına türk ekipiyle işti- rak etmiş bir kayakçıdır. Bu kaza ve diğer vakalar bizi yeniden Uludağ ve dağcılık mevzuu üzerinde bir kaç söz söylemeye sevkediyor, Eevelâ: her şeyden evel oraya bir hava hattı yapılması artık bir zaruret halini almış bulunmaktadır. Bursa va- lisi Şefik Soyer'den öğrendiğime gö- re: hükümetimiz bu hattın yapılması için esaslı teşebbüslerde bul ş Hattın yakında yapılmasına başlana- caktır. — Musa Ataş. İngiliz adliyesi Elizabeth devrinde avukatlara bir müddet “müşavir,, adı verilmişti —İ7 — ları satın aldığından “Lincoln's inn” den ayrı ve ikinci bir avukatlar toplu* luğu vücud bulmuş oldu. Bu toplu- luğun yanı başında hemen ayni ihti yaçlar ilcasiyle bir üçüncü topluluk “Gray's inn” teessüs etti. İşte İngilte- re barosunun ilk nüvesini teşkil eden bu üç “İnn”, (1) bu gün dahi İngilte- rede bütün avukat, hukukçu ve hakim» lerin yetişmekte olduğu şerefli bif mektebtir. İngilterenin bir çok şaif mütefekkir, devlet rücülü büyük hâ- kim ve avukatları hep burada yetiş- miştir. Bunlar arasında :Bentham, Can- ning, Thomas More, Johnson, Mansfi- eld, Blackston, Cowper, Mackintosh, Bacon ve daha birçoklarını zikredebi- liriz. Bu suretle XV inci asrın baş- langıcından beri avukatların yetişme- sine mahsus ve “İnn of court” adını ta- şıyan üç büyük merkez mevcut bulu- nüyordu. Bu da ihtiyacı karşılamağa, | hukuka yeniden intisab edenleri ba- rındırmağa kâfi gelmediğinden onla- rın yanı başında “Inns of chancer” na- | mi altında yeni teşekküller meydana | geldi. Bu yerlere kabul olunan talebe | bir müddet sonra mesleki yetişmeyi | yine “İnn of Court” da tarı'ıamlan:ıakliî mükellef tutuluyordu. Bütün bu teşki | lât kendiliğinden, hükümetin yardım veya müdahalesi olmaksızın ve tedri- | ci bir surette yücud bulmuştu. Ne | böyle bir avukatlar topluluğunu teş- kil eden ne de haiz oldutları imtiyaz- | ları tanıyan bir kanun vardır Yalnız | 1242 tarihli bir kararname, hakinlare w avukat sıfatiyle mahkemeye gelenleri kabul veya ademi kabul hususunda mutlak bir salâhiyet tanımıştır. Tat- bikatta, ilk önce “İnns of Court” men- sublarından başka hiç bir kimse mü- dafaa deruhte eylememiş, bilâhare bu hakkın böylece taamülen teessüs ey“ lediği kabul edilmiştir. Netekim kıral« ların “İnns of court”a mensub olmı- yanlara bahşeylediği avukatlık salâhi« yeti mahl lerce tan ştır. XV inci asra kadar hukukçular arasında hizrkir te'aVne vasİnyerr aynı şamt'TA rafından ifa edilmekte idi. Avukatlar farksız olarak Conturs, Sages gents, Narratores, Pleadres veya Apprenti- ces adlariyle tesmiye edilirdi. Bunlar arasında temayüz edenleri kırallık mümessili tayin ve kendilerine “Sers viem at Legem” unvanı tevcih olunur- du. On beşinci asrın iptidasında avu- katlıkla avuelik vazifeleri yekdiğerin- den ayrılmaya başlamış on altıncı as- rın ortalarına doğru bu tefrik kati bir mahiyet almıştır. 1557 tarihli bir ka- rarname hiç bir “attorney” avuenin mahkemede müdafaada bulunamıya- cağını ve avue vazifesini gören avü- katların barodan çıkarılacağını natık- tır. Elizabeth devrinde avukatlara, müşavir “Counsellor at Law” ünvant verilmiş ise de bir müddet sonra bü da bir tarafa bırakılarak nihayet “Bar- rister” kelimesinde karar kılınmıştır. (Sonu var) () İnn: han, otel, “inn of Court” mahke- me nezdindeki otel demektir, GTüka İsveç takas anlaşması İsveç ile aramızdaki hususi takas an- laşması bu sene başından itibaren yür rürlüğe geçmiş bulunuyor. Gümrük ve inhisarlar vekâleti bu anlaşmanın yürürlüğe konduğu tarih- ten itibaren alti ay içinde yapılması lâ- zım gelen hükümleri evelce alâkalıla» ra bildirmişti. İktisad vekâleti ile temasa gelen ba- kanlık 38 senesi başından evel filen başlamış olan hususi takas muamelele- rinin eski anlaşma hükümleri dairesin” de tekemmül etmesi lüzumunu bildir* miştir. Bozcaadaya çekilecek telgraflar Bozcaada kablosu ârızalı olduğun” dan Bozcaadaya çekilecek telgraflar Çanakkaleden telgrafla gönderilecek" tir. P.T.T. Umum müdürlüğü alâkadar" lara bu şartı kabul etmiyenlerin tel” graflarını kabul etmemelerini biâldir” miştir. Mesud bir doğum Türkkuşu kumandanı Önyüzbaş! Zeki Gülsün'ün bir oğlu olmuş ve adf »| Gören konulmuştur. Yavruya uzun vt mesud bir hayat diler, arkadaşımızı v Bayan (Gülsün'ü kutlarız, |

Bu sayıdan diğer sayfalar: