21 Kasım 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ULUS. LLLLLLUNN Banyo E'ıkiden de evlerde gusulhane denilen, çinko ile döşenmiş bir ara- hık bulunurdu, Fakat şimdiki apart- :“'nllrda banyo odası sadece bir HAYAT VE SIHAT '.ıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııı “iranananaf” odası Hağ K b Marş Müsabakamız 15 inci yıl marşı güftesinin, şairinin emek ve heyecanı- mak şartiyle, h yerinin pençeresi olmasının, yalnız oradan ışık almasının ne kadar fena olduğunu anlatmağa hacet yoktur. Bazı apartı- ıyıgfor âlâmeti değil, bir iyet AK idir. Apart asansörü, kaloriferi, sıcak suyu bulunmasa bi- bir banyo odası bul sı mut- larda kapısı ve pençeresi - kolaylık olsun diye - yatak odasına açılır. Böyle olunca bir kere h dan çıkan su buharı yatak oda- laka şarttır. Medeni adam yıkan- mak için vücudunun kirlenmiş ol- Masınmı beklemez, hiç kirlenmeden daima temiz olması, yani her gün "_klnm“ı lâzımdır. Temizliği hak- kiyle seven iş adamları, sabah, ak- $am, günde iki defa yıkanırlar, Ancak, banyo odası deyince orada m“ulh bir banyo bulunması bana bir &z ll_nb geliyor. Banyo içinde yıkan- "f_'k_lmınhn musluktan akar suyu düşünemedikleri — zamandan — kal - Mmiş bir usuldür. Banyo içine girerek .Orada bir müddet kalmak, bir ilâç gi- tedavi için lâzım olabilir. Fakat te- :::zlık için bizim alaturka hamam usu- * Yo usulünden üstündür. Bir ke- hb_luyodı su içerisinde sabunlanmak bil değildir. Sonra insan banyo su- Yunu kaç defa değiştirse en sonunda- sının dıvarlarını, eşyasını bozar. Son- ra da hamam odasının kendisi hiç bir vakit temiz hava alamaz. Halbuki hamam odasının da, evin her odası gibi, doğrudan doğruya te- miz hava ve bol ışık alması şarttır. İn- san yıkanırken, hele banyo içindeyken, havası bozuk, güneşsiz yerde daha çok müteessir olur, daha çabuk hastalanır. Hamama sıcak suyun doğrudan doğruya sıcak olarak santraldan gel- mesi elbette müreccahtır, Fakat ev sa- hibi sıcak vereceğim dediği suyu ger- çekten sıcak veriyorsa. Bunu yapan evler pek az olduğundan apartırmanın hamam yerinde suyu ısıtmak zaruri oluyor. Gene kolaylık olsun diye hava ga- ziyle su ısıtan âletler gittikçe çoğalı- yor. Bunların temin ettikleri kolaylı- bukluğa diyecek yoksa da suyu 8ene — temiz ol Vücudund Pan deri parçaları o suyun içinde H * Ve tekrar vücuduna - yapışır. .:btı“ık' alaturka kurnadan su alarak ı'üluneîınm ne kıdır_ kolay, su dö- gek ne kadar temizdir. Avrupalı- bizden öğrendikleri alaturka ha- Mamı kendilerinin az çok kirli banyo- arna tercih ettikleri bir zamanda bi- zim banyolara heves eti ğa, çab ısıtan hava gazının kötü kokuları ha- mam odasında nereye giderler? Son- ra da hava gazı borusunun delinmesi, füit yap insanı h dayken ze- hizl V her V.Ht B a mr' Elektrikle su ısıtmak pek pahalı olduktan başka rutubetli yerde elek- trik daima tehlikeli olur. Banyoday- Ja meşhur pantalon hikâyeıine'benzor, Blnyolıı_ olsun, banyosuz olsun bir da pelmk ll_fel'l her evde, her apartıman- zumuuu“zl'll!_ı.lıı bir şeydir, fakat eski bir arah eleri hatırlatacak bir surette kta, karanlık bir yerde olma- ken ÇA AR | lâ ' SA a $ Ç| çln' biraz | gırağının düğmesine bile dok l tan büyük tehlike çıktığı vardır. B di nı uUyg bir beste ile a- raya vermiş olmamak için, riayeti mecburi bir takım musiki kayıdları göz önün- de tutularak hazırlanmasını muvafık buluyoruz. Evvelki ilâanlarda verdiğimiz tafsi- lâtı, bu defa tanınmış beste- kârlarla temastan sonra, şu şekilde tavzih ve tasnif et- mek imkânını elde etmiş bu- lunuyoruz : 1 — Marşın bünyesi evvelce de tas- rih ettiğimiz gibi dörder mısralı 3 kı- tadan ibaret olacaktır. “A”: Ana fikirleri ihtiva eden, baş- ta ve diğer kıtaların sonlarında birer defa tekrar edilen ana parçadır. B ve B,, “A” daki yalın mısraların izahını ve edebiyatını yapan iki kıta- dır. 2 — Hece sayısının çift olması ter- cih olunur. 12, 10 ve 8 heceliler beste için uy- gun olanlardır. “A” kısmının diğerle- rinden ayrı hecede yazılması musiki- de kontrastı temine imkân vermesi i- tibariyle tavsiyeye değer. 3 — Marşın iddia ve manasma uy- gun bir bestenin temini için, kullanı- lacak kelimelerin nihayet 4 heceden fazla olmamasına dikkat etmek, şair- lerimize muğlak görünecek vurgu şartlarına her kelime için bir kerre ri- ayetden kurtulmak için en doğru ve lüzumlu çaredir. 4 — Kıtalarda mısraların, ya birer aşırı, ya biribiri ardı sıra, müsiki bün- yeleri ayni olmalı yani hecelerin cin- si ve nevi itibariyle aralarında muta- bakat olmalıdır. Bu itibarla heceleri dört kısma ayı- racağız: 1 — Uzun ve vurgulu hece, JI — Uzun ve vurgusuz hece, III — Kısa ve vurgulu hece, IV — Kısa ve vurgusuz hece, Vurgu, hiı; kelimenin tabif ve bariz Onun için en iyisi h termosifonlu soba kullanmak en iyisi- dir. Bari, odunun, kömürün dumanı ve kok b bi dan çıkar. G. A, bir üzerinde en fazla du- rularak kuvvet verilen hece sesidir. Hemen söyliyelim ki: Uzun hece vur- gulu hece demek değildir. Meselâ vurgu kelimesinde “vurgu” “gu” he- cesindedir. “Vur” uzun hecedir, vur- gı'ılg hece değildir. Bir kelimenin han-' Demiryol konferansına iştirak eden heyet döndü da Ğ;:b“lı 20 (Telefonla) — Atina- ı'*'lil'Yollaî-m“ Balkan memleketleri de- heye!imiı ıf“nîeransma iştirak eden irliğin Z döndü. Konferansta balkan müîtereî dahll_ memleketler arasında öletme; v nakhyau_ a!âl_:adıkr eden iş- ; Deniz nakil vasıtaları hakkında talimatname İstanbul, 20 (Telefonla) — Bele- diye İstanbul deniz nakliyatı için bir talimatname hazırladı. Talimatname - ye göre vapurların pisliğinden süva- rileri mesul olacaklar, vapur ve mo- ,mesi İ_çin hazırlanan nrais l n Tdkart intaç edilememiştir. Pro- Din tetkikine gelecek toplantıda h:ilm edilecektir. Konferansa Yu- ’ihhivyu' Rcm:ıanya. Yunanistan mu- n asları da iştirak etmişler ve kon- topıns on gün sürmüştür. Gelecek antı İstanbulda yapılacaktır. Ordu şilibi kaptanı Adliyeye verildi meî:?bul. 20 (Telefonla) — “Ordu” hin Hamidiye kruvazörüne çar- kı hat_masiyle neticelenen kaza likçe :dakı tahkikat müddei umumi- P itirilmiş ve gemi süvarisi Mah- z i;;'.'ilu görülerek evrakı ile bera- Bikat iyeye verilmiştir. Yapılan tah- dikkatg-em-l süvarisinin tedbirsizlik, ket ö Sizlik ve nizamlara aykırı hare- ni"t_m_ek' suretiyle geminin batması- i iki kişinin ölümüne sebeb olduğu irleştiril. | tör gibi deniz vasıtaları belediyeden Srrpı lacakları plâkaları vapurl baş ve kıç fl ği cb ola- caklardır. Kadıköy ve civarınin kanalizasıyon — fesisafı İstanbul, 20 (Telefonla) — Kadıköy ve civarı kanalizasyon teşkilâtı için belediye ile İstanbul kanalizasyonunu yapan şirket arasındaki müzakereler ai iştir. Ni itibaren Kadıköy tarafından tesisata başlana- caktır. gi F İstanbul'da bir alman kita bsergisi açıldı İstanbul, 20 (Telefonla) — Alman Tötonya kulübünde bugün bir alman kitab sergisi açıldı. Sergide pazar günü İstanbula gele nBerlin muhar- rirler odası reisi son senelerdeki al- gi vurgulu olduğ ken- di kendinize ,tabii telâffuzunuzla, her hecenin üzerinde bir kere durup, her hecenin bir defa en fazla hakkını ve- rerek kelimeyi söylemek suretiyle, kontrol ve tesbit edebilirsiniz. İstis. nalarınm çok olduğunu peşin söyli- yerek şu umumi kaideyi kaydedebili- riz, Türkçe kelimelerde vurgu, ekse- riya son hecededir. Fiillerde, muzari ve hal sigalarında lâhikalardan bir e- velki hecede, mazi sigalarında lâhika- Düşünüşler Genç kompozitörümüz Hasan Fe- rid Alnar'ın idare ettiği dünkü filar- moni konserini dinlerken, asırlarca uzağa aidmiş hissini veren en yakın bir mazinin hatıraları hafızamda res- mi geçid yapıyordu. On yıl öncesine aid hatıralar. On yıl, âdeta dün, hal- buki... Darüttalimi Musiki - isme dikkat ediniz - heyetinin çok rağbet gören saz konserlerinde dizleri üzerindeki kanuna büyük bir sevgi ve itina ile eğilmiş son derece genç bir baş, âde- ta bir çocuk başı gözlerimin önünd Konseri dinlerken filarmoni örkestrasını dinliyeceğini- zi size söyleseler inanır mıydınız? Bu küçük salonun, daha dört beş yıl öncesini de — hatırlarız. Henüz emekleme devresinde olan o zaman- ki dar kadrolu orkestra tarafından verilen oldukça falsolu - konserlerin ne kadar yadırgandığını, ne kadar az anlaşıldığı gözümüzden kaçmıyordu. Bugün, iftiharla söyliyebiliriz ki, Ankarada eğer orta Avrupa- seviye- sinde bir flarmoni orkestramız varsa, gene orta Avrupanın uzun bir kültür ine sahib dinleyicileri canlanıyor. Yaşlı arkadaşlarının hür- met ve takdirleriyle çevrili olarak, vecd içinde taksim yapan bir deli- kanlı, Şimdi, altmış kişilik büyük orkes- trayı görünmez tellerle elinde tuttu- ğu sihirli değneğe bağlayan, mahcub fakat vakur gencin, notalara eğilen başı, hayalimdeki çocuk başının hat- ları biraz daha woîgunlaşnıştxr. On senede ne büyük istihale! Ko- ca filarmoni orkestrasının şefi ve i- çerde olduğu kadar dışarda da takdir ve hayranlık uyandıran birçok eserle- rin kompozitörü. Fakat, inkılâb Türkiyesinin ve o- nun yarattığı yeni musikimizin de tarihi bu otodidakt gencin harikulâde kariyeri ile dikkate değer bir benzer- lik arzetmez mi? Yirmi yıl öncesini göz önüne ge- tiriniz: toprak bozkırın harab ve ba- kımsız bir kasabasında, yirmi yıl son- ra, en büyük bir musiki salâhiyeti ta- rafından orta ÂAvrupa orkestraları a- yarında olduğu tasdik edilen bir türk ayarında sanata susamış bir halkımız da vardır. Artık orkestramıza nasıl dinleyi- ci toplıyacağımızı değil, her gün sa- yısı müthiş bir süratle kabaran Ssa- nat âşıkı dinleyicilerimize nereye ve ıg 5İ Kırallık oyunları İspanyayı kendi kanlarına boya- makta olan türlü ideolojilere men- sub İspanyolların uzlaşmasını te- min edebilecek tek çare, biliyormu- sunuz ne imiş ? Kırallığı iade et« mek... Bunun için de, kırallık taraf- tarı İspanyol aristokratlarmdan, İs- panya kıral ailesinin dostu ingiliz ve fransızlardan mürekkeb bir komi- tenin Londra ve Pariste faaliyete başlamış, kırallık tahtına getirilme- si düşünülen veliahd don Jaime'in resmini taşıyan yüz binlerce ilânın ve bir de pulun hazırlanmış oldu- ğunu, fransız emniyet işleri idaresi- ven bölk kikler yapmaktı bulunduğunu gazeteler yazıyor; ve ilâve ediyorlar : “İspanyadaki yabancı gönüllü- ler iki taraf ispanyollarınm o dere- ce l yakmaktadır ki bunla- nasıl sığdıracağımızı düşü k mev- kiindeyiz. Unutmıyoruz ki henüz türk musi- kisi ilk adımlarını atmaktadır. Sevinç ve gurürumuz büu itibarla daha bü- yüktür. Ruhan sanatkâr olan türk, a- sırlarca kendisine haram edilen sanat rı kapı dışarar etmek için hangi ta- raftan olurlarsa olsunlar bütün İs. panyolların birleşip — anlaşacakları- na cebheler gerisinde vukua gelen bazı hadiselerin delâleti kâfidir.,, Yabancı idolojiler, yabancı gö- sahasında nelere kadir olduğunu bü- | nüllüler ve kıral... tün dünyaya ispat etmek için yalnız| Bütün bu yabancılar arasında biraz zaman istiyor. Ardımızdaki on | İsp li tercih edecekleri ya- yılda elde ettiğimiz neticenin büyük- | b hangisi olacağı anla- lüğü önümüzdeki on yılda nelere ka- vuşacağımızı bize müjdeliyor. Dünkü konserden bahsetmeye ye- rim dı. Sadece mükl ldi di- yeceğim. Mükemmeldi ve her geçen günle konserlerimizin biraz daha mü- kemmelleştiğini müşahede etmek se- vinci içindeyiz. YAŞAR NABİ merakı tahrik edici bir şey değil midir ? Ayni gazatelerin verdikleri bir başka haber var : Haile Selasie üşüyormuş; çünkü parası o kadar azalmış ki ancak çocuklarının oda- sında soba yakabiliyormuş. Kırallar kıralı, Habeşistan impa- Fatoru Haile Selasie, Sundey Refe- ya 4 Bulgaristanda tahsil gören türK çocukları Kültür bakanlığı — Bulgaristanda türk ve bulgar mekteblerinden aldık- ları tahsil vesikalarına göre tahsil de- recelerini tesbit ettirmek istiyen bul- garistanlı türk çocukları hakkında ya- pılacak leleri tesbit etmişti Dört yıllık türk veya bulgar ilk itableri ları ilk mektebleri- nm kendisindedir. Tek heceli keli: ler, ifadedeki ehemiyetlerine göre vurgulu veya vurgusuz itibar olunabi- lirler. Demek oluyor ki: musiki itiba- riyle miütenazır olmaları istenen mıs- râlarda ve musiki bünyeleri birbirinin aynı olması şart olan B ve B, kıtala- rında bir nevi musiki aruzuna riayet etmek, hecelerin yalnız uzun ve kısa- hıklarına değil, vürgulu ve vurgüsüz 1 mizin dördüncü sınıfını bitirmiş sayı- lacaklardır. Türk rüştiyesinin veya bulğar progimnazyasının birinci sını- fını bitirenler, Türkiyede ilk mekteb mezunu sayılacaklardır. Bulgaristan- da üç yıllık rüştiyeyi veya progimnaz- yayı bitirmiş olanlar Türkiyede orta oluşlarına göre de mü l rını temin etmek lâzımdır. Şöyle bir mısrâ alalım: Meydan, bu gök senin; çık da yüksel! Hecelerinin cins ve nevilerini tes- bit edelim: Uzun, uzun ve vurgulu, kısa vurgu- suz, uzun vürgulu, kısa vurgusuz, kı- sa vurgulu, uzün vurgulu, kısa vürgü- suz, uzun vürgulü, uzun vurgulu. $ — Çift sayılı mısraların son hece- lerinin muhakkak vurgulu ve açık sesli harfleri ihtiva eden uzun hece- lerden seçilmiş olması şarttır. Bu kayıdlara riayet etmek ve bu suretle iyi bir besteye imkân vermek şartiyle hazırlanmış güf- teler arasından birinciliği kaza- nanın şairine telif hakkı olarak 500 lira verilecektir. Güftelerin en son 30 şubata kadar “Ulus marş müsabakası,, sayılamıy dır. Bulgaristanda hem türk rüştiyesini, hem bulgar progimnazyasını bitirmiş olanlar orta mekteb derecesinde tahsil görmüş sayılacaklardır. Bulgaristan- daki dört yıllık türk rüştiyelerinden mezun olanlar memuriyet bakımından orta okul mezunu hakkından istifade edebileceklerdir. Bulgaristanda türk rüştiyesinden veya bulgar progimnaz- yasından mezun olduktan sonra gim- nazya (bulgar lisesi) nin dördüncü sı- nıfını bitirenler memuriyet bakımın- dan orta mekteb mezunu hakkından is- tifade edeceklerdir. Dört yıllık ilk ve üç yıllık progimnazya tahsiline istina- den beş yıllık bulgar gimnazyaların- dan diploma alanlar, Türkiyede lise- den olgunluk diploması almış olanla- rım bütün haklarından istifade ede- Ahırkapı - yenikapı arasında açılacak meydanlar. İstanbul, 20 (Telefonla) — Belediye nafıa vekâletinin talebi üzerine Ahır kapı ile Yeni kapı arasında- açılacak meydahlara aid plânları hazırladı ve dokuzuncu işletme müfettişliğine ver- .| di. Buralar gösterilen lüzum üzerine istimlâk edilecek ve çirkin manzaralı binalar kaldırılacaktır. r SADAKAİ FITIR Un 20 Buğday 9 10 Arpa n 30 Kızıl üzüm 100 Çekirdeksiz üzüm 133 20 Kara üzüm 58 20 Hurma 233 20 (4312) 3—6535 muallim mektebinden mezun olanlar, orta mekteb derecesinde tahsil görmüş sayılacaklar ve ilk mekteblerde mual- lim muavinliğine tayin olunabilecek- lerdir. Bulgaristanda resmi bulgar mu- allim mekteblerinden mezun olanlar Türkiyede ilk mekteblerde asıl mual- limliklere tayin — edilebileceklerdir. Yalnız bunlar tayinleri tarihinden iti- baren üç yıl içinde bakanlıkça gösteri- lecek bir muallam mektebinde türkçe, tarih, türkiye coğrafyası ve yurd bil- ree g kıla şunları anlatıyor : * Habeşis- tandan çıkarken memleketime tek» rar döneceğimi um um, Bun- dan dolayı yanıma ancak kısa bir zaman Avrupa'da yaşamama imkân verecek kadar para almıştım. Bu parayı da tebaamdan a yar- dıma ve Paris ve Londrada ikame ettiğim şahsi hukuk davâlarına sar- fettim. Şimdi evimi ve otomobilimi satarak kışı geçirebileceğimi düşü- nüyorum.,, Habeş imparatorünu Kudüse ge« tirmiş olan ingiliz harb gemisinden çe karılan ağır sandıkların Hayfa Tima- nr rıhtiımiındaki manzarasını göste« ren resimler L'lllustration — kollek- siyonlarındadır. — 4 Don Jaime'ler bir memlketin ba« şıma musallat olacakları zaman hal- kın uzlaşacağından bahsediliyor; inıparatorlar paralarını yedikleri zaman kendilerine acmdırarak ko- nuşuyorlar. Bütün bu işlerin bir İs- mi vardır : Kırallık oyunları... Acaba önümüzdeki asırda da bu oyunları oynıyacak aktörler bulu- nacak mı ?. — N. B. TEKDÜĞME için düşünen bir öyar otomatiğidir sizin PHİLİPS kcmî:şi“e varmıştır. Kaptanın muha- | manca neşriyat hakkında bir konfe- || adresine gönderilmesi lâzımdır. İ|ceklerdir. Rüştiye tahsili üzerine mü- | gisinden imtihan geçirmek mecburi- Xme yakında başlanacaktır. rans verdi. esses olan Şumnudaki iki yıllık türk ! yetinde olacaklardır.. bardak bardak şarabın ve - konyağı | yacak, gene meteliksiz bir genç ola-| yorum: karşısında gösterdiği hüzünlü hali Hayat, sen ne aüzelsin! SAĞ Hğî“_metre durmadan yükseliyor. ki eyym Turğulun neşesi sari olacak ; n“!tlisah'bl"i de, misafirler de hep yİizsrır'laıı Zeki, vidolu tavlada amcama berap, *Ya yakın para ödemiş olmakla Faka ©T halâ inad ediyor, Oynuyor. M Ohuâamcamm ya müthiş bir talii var, Seşleri “.ı.(i kumarbazlığı sevkiyle dü- Hi uı' dübeşleri istediği zaman atma- Sulünü hatırlryor. Daima dudak- Sülümsüyor; çünkü kazançta, YA eki, . urları yavaş yavaş tahakkuk .-hqe.;'—.. Güzine yan gözle bakırk_enf Belinim ,Seninle nasıl dost olacağız ; Olduğ. | Olduğun zaman.....” der gibi gıl:n“ sanki işitiyorum. İ Nin ça Ntiden suratı asık dönen Zizi- Zahah » Btne gülmeğe başladı. Bu bir Salark değil, Fikret Selim piyano $a n ve Hüseyin Tuğrul da bir bangı € bir otomobil kornası ile caz iokst,mkhdi yaparken oynadığımız çinçttan beri bir hakikâtme —— Ve bir; izde yalnız Fikret biraz sesSiZ 32 düşünceli. Belki bu at 1 hud Nakleden: N. B. Eski dost düşman olmaz Pendikte, deniz kıyısında bir takım kabuklu hayvancıkları tetkik ederken, benim Güzini alıp ilerliyerek kendisi- ni kabuklarla baş başa bırakmış ola ğumdan dolayı hiddetli! fakat kaba- hat benim mi? ve üç arkadaş güle ko- nuşa gezerken kendisinin horoz bina- lara takılıp l var mı idi? Bana gelince; amcamın dedikleri ü- zerimde bir yıldırım tesiri yapmış ol- makla beraber tamamiyle sakin görün- meğe çalışıyorum. Amcamın fikri de tuhaf ya: bana bir milyonerin kızını almağa kalkışmak! Amcam, odasında, Hüseyin Tuğru- lun da huzuriyle, fikirlerini tavzih e- diyor: — Bu fikrime şaştın değil mi, oğ: lum? fakat bu böyle olacak: İsmail fincanla içmekten zevk alırmış - bir kaç fincan konyağın tesiriyle kararla- rında çok katı oluveren Hüseyin Tuğ- rul lafa karışıyor: — Bana da Hüseyin Tuğrul deme- sinler! Amcam Hüseyinin sözünü keserek, koltuğuna biraz daha yaslanıyor ve anlatıyor: — Bugün İsmail Zeki ile konuştuk- tan sonra para hususunda ona güvenile bileceğine kani olduk. Fakat bu güve- nin haddi nedir? 50 bin, haydi yüz bin lira diyelim! ya sonra? İsmail Zeki iş adamıdır: sana karşı olan manevi bor- cuna bir kıymet tayin etmiş olması lâzımdır... Yüz bin lirasını, bazı şart- larla aldığını farzedelim; bu para ile ne yapacaksın? Bankaya mı koyacak- sın? Bu suretle eline geçecek olan fa- iz seni doyurmaz, Şu halde ticaret ya- parak mı işleteceksin? bunun kolay bir iş olduğunu sanma: ne ticaret ve ne de sanayi hakkında faydalı bilgile- rin, genişçe tecrübelerin olmadığına eminim... Demek ki bu sermayeyi eli- ne geçirince işi gücü olmıyan bir mi- rasyedi vaziyetinde kalacaksın. Her mirasyedinin etrafını alan dalkavuk- lar, sözüm ona iş adamları - kendi tabi- rinle - kombi lar seni de abloka Zekinin kızı Güzin hanmi sin. Yoksa bana Ahmet Sırrı demesin- ler! Yemekten önce, yemekte ve yemek. edecekler.... Ayvcı iken avlanacak bir zavallı haline geleceksin... “Fikrimi kısaca söyliyelim: sen bu- ten sonra içtiği rakının, ve konyağın, yani kadeh kadeh rakının, ünü mül 1, fakat yarını şüphe- lerle dolu bir adamsın. İki bile kalmı caksın, |- “Seni, Hüseyin Tuğrulu ve yüz bin ı“'ayl karşı karşıya tasavvur ettikçe hepiniz ne hale geleceğinizi görür gi- bi oluyorum: yüz bin lira ortadan çe- kilecek ve sizler de.... — Hakkın var, Amca — Tabii hakkım var. Bak sana bi şey daha söyliyeyim: İsmail Zeki sa na verebileceğini verdikten sonra şük ran borcunu da tamamiyle ödemiş sa yacak değil mi? Halbuki ona bu kana- ati vermek de bir beceriksizliktir “Hülâsa, madam ki yapılabilecek faiha iyi bir iş vardır, ilk ve alelâde ta- vvuru . bir tarafa bırakal iyi işe bakalım... YEEni S N — Evet, bütün dedikleriniz güzel şeyler ama... Evelâ kız istiyecek mi? İstihfafla yüzüme bakıyor: — Benim seni bu teşebbüse körü kö- rüne sevkettiğimi mi sanıyorsun? göz- lerimi açtım ve tetkik ettim: hattâ kı- zı daha görmeden dikkatime çarpmiış olan bir hâdisden, yani İsmail Zekinin geçen sabah seni habersizce ziyaret etmesinden Güzinin sana karşı kayıd- sız olmadığını sezdim. Bu ziyaret an- cak onun sevkiyle yapılabilirdi. Mak- sadı ne idi? Maksadı senin yalnız mı, yoksa bir kadınla mı yaşadığını anla- Maktı... — Güzin beni seviyor mu ? — O kadar ileri gitme. Sen kendisi- Amcam bize biraz daha yaklaş Zı işaret edip sesini de alçaltarak de- vam etti; — İsmail Zekinin iyi ki bir kızı var: onu almakla sen İsmail Zekinin kur- muş olduğu bütün işleri, sahibi bulun- duğu konakları, apar 1, köşk- leri ve hattâ bankadaki hesabını dahi almış oluyorsun: bir buçuk, iki mil- yonluk bir servet, ve belki daha da fazla... i Hüseyin Tuğrul, aç gözlü, mırılda- nıyor:; — Bir buçukğ iki belki üü Başin e — YA Susuyoruz., Daima iyi niyetli olduğum halde, neden bilmem, bu tasavvurda yenilmez güçlüklerin mevcudiyetini farzedi- ni alâkalandırıy . Ve bu da mü- him bir şeydir. “Böyle bir zenginin kızı etrafında şimdiye kadar kimbilir kaç genç pervane gibi dönüp dolaşmış olduğu halde yalnız ben mi onu alâka- hndfmıışıml" diyeceksin... Kadın kalbini kim anladı ki! benim anladığı- ma gelince; kızın hoşuna gitmekte ol- duğundur; ve bu, itiraz edilemiyecek bir hakikattir. Bu sözler, içimde uyuyan bir takım hatıraları birdenbire canlandırıyor: Güzinin yumuşak ve hareketli elleri- nin yaramı nasıl sarmış olduğu aklıma geliyor. Onu güler yüzlü ve daima he- yecanlı, baş ucumda beni avutmağa çabalarken görüyorum; sonra, bugün Pendikte sorduğu acaib sualler kulak- larımda çınlayor ve ters cevablarım gözlerimin önünde canlanıyor. Bana kar$i kayıdsız olmadığı muhakkak.... Anıcak bütün bu müşahadeler beni gi- rişmek istediğimiz teşebbüste ilerlete- cek yerde geriletiyor. Hattâ amcamın tasavvurları beni sinirlendiriyor. — Benim bir işim, bir servetim ol- madığını hiç düşündünüz mü? Güzi- nin bunu, günün birinde, başıma kaka- cağını hiç akıl ettiniz mi? — Babasının hayatını kurtardın. Yalnız bu, bugünkü ve yarınmki rakib- ler karşısında en müsaid vaziyette bu- lunman için kâfidir. Amcamın bu derece emniyetle ko- nuşması, beni istediği tarafa sevket- mek istemesi canımı sıkıyor: — Güzinin hoşuma gidip gitmediği- ni, kendisini sevip sevemiyeceğimi hiç sormüuyorsunuz İ.... — Oğlum, mesele sevmek meselesi değil, evlenmek meselesi... Hüseyin Tuğrul daha ileri gidiyor; — Bu ne müşkilpesendlik! ben se- nin yerinde olsam kendimi , pek talili bir adam sayardım.. Ve bilirsin ki Hü- seyinin elinden İstanbulun en güzel tadrni 1 gelip geçmiş Amcam, bu görüşmeyi kâfi görmüş gibi ayağa kalkıp mühmel bir tavırla cigarasını söndürerek: — Nasihatimi dinle de işi tacil et, dedi. Maksadlarını hiç belli etmiyerek kızın etrafında dört dönenlere bak... Meselâ küçük doktor.... ir. (Sonu var) zük...... sllleli «

Bu sayıdan diğer sayfalar: