Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
19-11 - 1937 HİK A ME K « 5 . duğu ,:l,:dla““edir »muhtelif işler peşinde "ğ ve Amerikada dolaştıktan son- G“Yman hasretini artık acı acı içimde lek"eti,îı başladığım bir sırada mem- düm, B'eı dönmek üzere bulunüyor- kardeç Hassa Şakiri, küçüktenberi bir tang, Sibi beraber büyüdüğüm ve 8li bulunduğum bu arkada- 31 me, * Mleketim kadar göreceğim gel- TMişti, Pek j iaz' İnsan bulunabilir, sanırım. da banene evel aldığım bir mektubun- na evlendiğini ve çok mesud ol- U bildirmişti. R iyaya kadar Bozduğum saadet O macar olduğunu söylemişti Çılgınca eğleniyorduk. Sabahtan akşama kadar hep beraberdik. Dinme- yen ihtirasiyle beni teshir etmişti. Her ,geçen günün kalbimi daha fazla onun doldurduğunu his ediyor, ve acaba senelerdenberi her tarfafda aradığım halde bulamadığım ideal kadın bu mu- dur, diye kendi kendime düşünüyor- U kadar biribiriyle anlaşmış | dum. Ona bu hissimi açtığım zaman gül- dü ve bu gülüşünde bir acılık olduğu- nu farkettim. Fakat o, böyle şeyler ğP“ğx Bir töyahât Genâsıridâ Başlâ: mâ:âln bir aşk macaresi nihayet bu Yahati Sona varmıştı. Benim, uzun se- 'eriı::ı'-n' onun kısa yolculuğu kadar h'şuxıı 9_““'.“! olmadığı için, ben tek de ha dönüyordum. Kimbilir, belki Deni Yatımı paylaşacak olan kadının umid?;mleketımde beklediği mübhem :S U yalnzlıktan duyduğum hafif Şaki Bideriyordu. evi,, le, döndüğümü ve derhal onun Gövab, :eceğimi Paristen bildirmiş ve d Bü)l. Bükreşe yazmasını söylemiş- Na Teşte mektubunu buldum, Ba- Binin Isının, on beş gündenberi aile- Büne Yanında bulunduğunu, ancak on Ün dar döneceğini, kendisinin bu üyseriye kadar bir seyahat ya- ekıım' bu itibarla beni eylül başın- ediğini bildiriyordu. Mektubu- Ü a) “inâ :*ğ’m zaman, ağustosun 23 - idi. düşünmek doğru olmadığını, Hayya- mın bir mısramı zikrederek, yalnız geçen saati yaşamak lâzım geldiğini ihtar etti. l 'Esrarla dolu hüviyeti beni artık iyi- den iyiye sarmıştı ki bir sabah, masa- nın üzerinde şu iki kelimeyi taşıyan bir kâğıd buldum: “Elvedağ! Margit” Bunun masum bir şaka olduğunu düşünerek o gün, öğleye kadar, odam- ai ti lar bile oldu: “Acaba onu hakikaten seviyormuydum yoksa?” O kadar bam başka bir kadındı ki! bazan şen, çılgınca, delice şen ve hare- ketliydi. Sonra, durup dururken en derin bir melankoliye kendini kaptı- rır, hiç bir şey söylemeden, suallerime cevab bile vermeden, benden kaçar gi- bi kalkıp giderdi. Fakat hiç bir zaman böyle hiç sebebsiz beni birdenbire ve büsbütün terkedeceğini hatırıma ge- tirmemiştim. Hususiyle de nerede bu- lunduğuna, neyin nesi olduğuna dair en küçük bir ip ucuna da sahib bulun- mıyordum, Şakirin benden istediği mühlet bit miş olduğundan artık burada daha faz- la durmak için sebeb yoktu. Hemen o- nüu yola çıktığımdan bir telgrafla ha- berdar ederek ilk vapura atladım. Böylece, her yeri bu bir haftalık mesud hayatın şimdi hazinleşmiş hatı- ralariyle dolu olan bu şehirden bir an önce uzaklaşmış oluyordum . Şakiri tahmin ettiğim gibi istasyon- da buldum. Yedi yıllık hasretin bütün kuvvetiyle biribirimizin boynuna sa- rıldık. Bir otomobile binerek Bebek- teki evine gittik. Yolda bana: Karıma senden o kadar çok bahsettim ki, di- yordu, âdeta gelişin bir hâdise oldu. Seni sabırsızlıkla bekliyor.” Kim bilir, misafire hazırlık yapa- , cağım diye zavallı ne kadar yorulmuş- tur. Vallahi çok utanıyorum.... Şakir, sözümü tamamlattırmadı; — Öyle söz mü olur, canım? Esasen candan ahbablarımız olmadığı için ca- nımız sıkılıyor, senin gelmen bizim i- çin en büyük nimettir. Bütün temen- nimiz yanımızda kabil olduğu kadar çok kalmandır. Bebekteki yeni yapılmış güzel yalı- sına geldiğimiz zaman beni zevkle dö- şenmiş, denize karşı güzel bir odaya aldı. Karısının telefonda olduğunu, bir dakikaya kadar geleceğini haber verdi. Hakikaten bir dakika sonra kapı a- çıldı ve ayni anda benim de gözlerim hayretten fal taşı gibi büyüdü, kapı- nın eşiğinde, gözleri dehşetle gözleri- me dikilmiş olarak “0” duruyordu. Köstence macerasının kahramanı Kendimi vaktinde toplayabilmek i- çin ne büyük bir irade küvveti sarfet- tiğimi ben bilirim, Onun ayni vaziyet- te olduğunu anlamak güç değildi. An: cak benim his edebileceğim bir heye- canla yanıma yaklaşarak elimi sıktı havadan sudan - konuştuk. Kalbimde his ettiğim ağırlıktan onun da ne bü- yük bir azab içinde bulunduğunu ko- layca tahmin ediyordum. —Önce başı ağrıdığını söyliyerek o-. dasına erkenden çekildi. Ben de biraz sonra yol yorgunluğunu bahane ede- rek, düşüncelerimle bir an evel baş ba- şa kalmak arzusiyle odama çıktım. Ertesi gün Şakirin fena halde canını sıkan bir hâdise oldu. Karısı annesin- den, çok hasta olduğunu bildiren ve kendisini yanına çağıran bir mektub almış ve derhal gitmek için hazırlığa başlamıştı. Doğrusu ben bu mektubun vücudundan şüphe iş değildim. da sivri ökçelerin sesini işiteceğim anı sabırsızlıkla bekledim. Fakat o görün- medi. Bir hafta süren baş döndürücü zevklerle dolu saadet devresi sona er- mişti. Bu fikre kendimi alıştırmak çok güç oldu. Hayatıma çok daha uzun za- manlar karışmış olan kadınlardan hiç biri bende bu derece derin bir tesir husule getirmeye muvaffak olama- mıştı. Kendi kendime sorduğum an- Şüphem yerinde çıktı. Çünkü iki gün sonraki vapurla hareket eden kadın bir daha geri dönmedi. Şakir, hâlâ bu- nun sebebini anlamış değildir ve ben en sevdiğim Aarkadaşımın saadetini bilmiyerek mahvetmiş olduğum için müthiş bir vicdan azabı içinde kıvran: maktadyım. Hikâyeci Bir faşist devletler enternasyonaliı mi ? Mançester Guardiyen gazetesi “yeni bir enternasyonal' 'başlığı altında yaz- dığı makalede diyor ki: “Bundan bir sene evel Almanya ile Japonyanın imzaladığı ve komünizme karşı ismini verdikleri pakta, ümid ve intizar olunduğu gibi, Italya da girdi. Bu yeni pakt evelkisine hiç bir şey i- lâve etmiyor. Metin de oldukça karan- lıktır. Birinde imzalayanlar, “haber teati- sinde ve alımacak tedafüt tedbirler hakkında el birliği yapmayı” teahhüd ediyorlardı. Ötekisinde ise imzalayan- lar, “içeride ve dışarıda komünist en- ternasyonalinin maksadını yerine ge- tirmeğe çalışanlara karşı şiddetli mu- amelede bulunmak hususunda” anlaş- mış bulunmaktadırlar. Bu ifade eski- den de, şimdi de tehlikeli bir surette tefsire müsaid görülmektedir. İlk pakt imzalandığı zaman İtalya- da, öteki memleketler de buna iştirake davet olunmuşlardı. O zaman, buna İ- talyanın hemen gireceği rivayetleri dolaştığı halde, bunun gerçekleşmesi için bir sene beklemek lâzım gelmiş- tir. Japonyada ilk pakt pek iyi karşılan- mamıştı. Bunu imzalayan hükümetin imza akabinde düştüğü hatırlardadır. Şimdi ise birinci paktın imzalanma- sından mesul bulunan Hirota ise gene hariciye nazırı vaziyetine gelmiştir. Onun İtalyayı bu pakta iştirak ettir- mek hususundaki arzu ve ihtiyacını i- zaha lüzum yoktür. Fakat İtalyanın bundan kazancı ne olacak? İtalya, bugün, sovyetlerle bir pakt imzaladığı günlerden daha az komü- nizm tehlikesine maruzdur. Her halde İtalyanın bu paktı enternasyonal bir tazyik neticesinde imzaladığı anlaşıl- maktadır. Fakat anlaşılmıyan taraf şu- dur: Kazanc ne olacak? .— Buna bir pakt denilmesi, akdindeki gizli maksadı ört bas etmek içindir. Japonya açıkça, Almanya, ondan daha az olmak üzere, komünizmden korkarlar. Fakat -İtalyanın böyle bir korkusu yoktur. Uzağı gayet iyi gören bay Musolini asıl tehdidi, B. Hitlerin nutkunu okürken keşfetmiştir. Japon- ya için bile bu tehdid ve tehlikenin hakikatte mevcud olup olmadığı su gö- türür bir iddiadır. Bu leketin, tiyen üç harbeı devletin aralarında anlaşmalarından başka bir şey değil- dir. Komünizm de dilin pelsengi hali- ne geldi. Şimdi, japonlar Çine, ital- yanlar İspanyaya, almanlar Fransaya komünist diyorlar; tıbkı eski yunan- Irların bütün düşmanlarına barbar a- dını verdikleri gibi. Bayrağın arka- sından ticaret değil, ideoloji gidiyor, Pakt, bir ittifak değildir ve ihtimal ki gizli askeri maddeleri de ihtiva et- memektedir. Bu, daha ziyade üç saplı ve üç uclu bir diplomasi silâhıdır. Böylece İtalyayı da, Almanyayı da herkes üç arkadaşiyle birlikte hatırla- yacaktır. Bu silâhın kullanıldığını da görüyoruz. Meselâ İtalya, Almanyaya sömürgeler meselesinde müzaharet et- mektedir. Öte tarafdan, Almanya işti- rak etmezse İtalya da Akdeniz konuş- malarımna girmemektedir. Sonra Brük- selde japon zaferinden hiç bir kazancı olmadığı halde İtalya, japon davâsına avukatlık etmiştir. Şu halde biribirini tutanlar arasında yeni bir enternasyo- nal değuyor demektir,. İngiltere Almanya iyi münasebetler devresi açanilir ç Lord Halifaks'ın berun'i ziyıretın_i Lord Halifakst Berlin'de neler konuşacak ? “Fölkişer Beobahter” gazetesi, bit gün Berlin'e gelen Lord Halifaks'ın bu ziyareti hakkında diyor ki: “İngiliz efkârı umumiyesi pek alâ& bilir ki, lord Halifaks Almanya'da iyi bir kabul görecektir. Ve biz de pek iyi biliyoruz ki, ingiliz milletinin ekserişp yeti iki millet arasındaki bir yeni tee ması müsaid bir şekilde karşılamıştır, Bir müzakere programı olmadığına göre, günün mühim meseleleri müna« kaşa ol yacaksa da bu, İ neş ticelere varılmıyacak demek de değile dir. Tamamiyle serbest olarak cereyan edecek bu konuşmalarda Avrupa mu- kadderatında rol oynıyan iki memle- ket devlet adamlarının teması bahistir. Alman - ingiliz münasebetle- ri bütün dünyayı alâkadar eder bir e- hemiyeti haizdir. Bunun en bariz bir delili de aradaki gerginliğin Avrupa * etrafında bir soğuk hava yaratmış ol- ması ve bu havanın bütün meselelerde kendisini göstermekte bulunmasıdır. İngiliz - alman münasebetlerinin bo« zulmasında iki mühim âmil vardır. Bunlardan biri ideolojik cephe, diğeri de nasyonal sosyalist Almanyanın ha- rici siyasetinin muvazene tezini boza- cağı endişesidir. Önümüzdeki günler- de yapılacak müzakerelerden kati bir hal tarzı ve hattâ her hangi bir teb- liğ neşrinin çıkması beklenemez. Bun- lar alman ve ingiliz noktainazarlarının mevzuu bahis eden Taymis g; bunun Almanya ile iyi bir munasebet devresi açabileceğini yazmaktadır. Deyli Telegraf, Ingiltenenin Hit- vuzuh İ yardım edecekl dir. Nasyonal sosyalistlik şunu kati ola- rak beyan eder ki, beynelmilel müna- betlerde sakin bir inkişaf hakim ol« ler- Halifaks mülâk dan şimdilik müsbet bir netice beklemediğini kay- dediyor. Deyl Meyl, bilhassa sömürgeler me- selesi üzerinde durarak Belçika kıra- lının Londraya yaptığı ziyaretin de bu mesele ile alâkadar olduğunu yazı- 'Or. ğ : “Deyli Herald", diyor ki: ':în;lliı malıdır, Zorbalık milletler münasebet- lerinde yer bulmamalıdır. İşte yeni al- man - ingiliz temaslarının istinad et- tiği keyfiyet işte budur.” Belçika kırralınm seyahati Fransız gazeteleri, Belçika kıralı Leopold'un Londra'yı ziyareti etrafın- da muhtelif tahminlerde bul milleti sulh istiyor. Bu ise, Al y ile anlaşma olmadan kabil değildir. Halbuki alman siyasetinin sulhculu- ğundan ne kadar şüphe etsek yeridir.” Amerika Çinde komünizmle mücadele ettiğini söylemesi açık bir saçmadır. Çünkü hiç kimse Çinde mareşal Çan Kay Şek kadar komünizmle mücadele etmemiş, faşizm rejimi kurmağa çalışmamıştır. Kaldı ki komünistler, Nankin hükü- meti ile ancak japon istilâsı karşısın- da birleşmek zorunda kalmışlardır. Bu pakt, hakikatte harb istiyen ve nerede ne bulurlarsa ele geçirmek is- lda en tandan arlı ş ELA Yonda karşılamasını istediğim i- daki pi Sümü geri bıraktım. Ve ara- Ye k; İr haftayı Köstencede geçirme- 3'3_' verdim, tağ e;':m_!_ı haylı ilerlemiş olmasına aı-’ Köstence, denize girmek için Şin, afdan gelenlerle dolu olduğu i- l—[e;caf'h bir manzara gösteriyordu. Siğarr ? Mamaya plâjında güzel bir İeyerey Festrasının nağmelerini din- gil ş"ln gazinoda oturmak veya Ola; Nce ve bir iki karış derinliği “have:iş tüyünden bir yatağın sıcak düz, Ni tatmakla vakit geçiriyor- Bi büy:-:ı.g.“n gazinoda otururken bir çift :ıkadln göziyle karşılaştım. O Ve vü dar cinsi cazibeyi yüzünde ka R_C.“Eiuııun bütün hatlarında bu gördüe”i teksif etmiş bir kadın hüviyf'j“nü hatırlamıyordum. Bütün İ Ba îfn_den öyle bir cazibe sızıyordu dxğ,my" ihtiyari ihtiraslarımın uyan- tanış” Bütün dikkat ve alâkamın bu Di hiz, Iğım vücude teveccüh ettiği- S€ttim, €n Südün, liği pî::kmey dana çıkarıyordu. Sünda b!a" arasında sigarasını tütü- Birâ ile harikulâde bir ahenk vardIı. kums ” Sonra, denize girmek Üzere kildr a doğru ilerleyince peşine tâ> hisge ” İnadcı takibimi evvelâ hit emiş gibi davrandı. Sonra €ğ- ir şey seyrediyormuş gibi Yarım saat sonra ahbab ol- ine sımsıkı yapışan mayosu vü- n kıvrak hatlarını bütün güzel- Uzun lenceli Süldü, Tüştuk, Bunııı:,dl’ neydi, nerede oturuyordu? Na; « A hiç birini bilmiyorum. Ba> Cükııuıîmyetimıe hiç meşgul olmıya- E e bu şartla razı iseniz!” demiş- *srarengizlik perdesi ona karşı Ü * "duğum alâkayı büsbütün artırmış- Çaprast kelimeler d 234 5.6 3: 69 1 oO NARKMAT zAKAGUf_*lDÜz s3İBİLMAT İliyla RTAİR MA HİU!D ' AĞN sINEBA RIBİAHİA eİMİAİSİKİ'EERUL|U 3İAİK LİTİA E sİKİUİM İ - M NİAİZ o A S (YİAK Dünkü çapraşık kelimelerin halledilmiş şekli 42345613 8 9 —— İe— e A AA A ae Soldan sağa! 1- Kızınızın kocası - Derenin dibindeki. 2 İnsan - Nısı! 3- Hüner. —— 6- Beyaz - Bir içki, 7- Bağırma - Arz - Hayret edatı. 7- Yük ve insan taşır - Haya, 8- Halk - Beş parmaklı. Yukarıdan aşağıya: 1- İçine su konur. 2- Nezit - Siyah. 3- Bir vilâyetimiz - Yol. 4- Emreden - Yontulmamış 5- Bir nota - Bir renk, 6- Rüzgâr - Sorgu edatı. 7- Evin bir kısmı - Yüzünüzü gösterir. 8- Şiş - Tarz - Bir nota, 9- Bölge. Eli ıslat P | , suya k Su ile dolu bir kabın içine bir nikel beş kuruşluk veya bir yüzük atınız, Ve tecrü- benizde hazır bulunanlara, suyun içindeki şeyi elinizi 1sl: d karabileceğinizi iddia ediniz. Bu iddianızı ispat etmeniz İ- çin, suyun ı_ıthını (Lycopode) tozu ile ört- meniz kâfidir. Her eczanede satılan bu toz su ile ihtilât etmediğinden elinizi bir eldi- ven gibi örtecek ve su ile temasına mani 0- lacaktır. Seyirciler de hakikaten suyun için- den çıkardığınız elinizin kupkuru olduğu nu görerek hayrete düşeceklerdir. Bu harfleri bulunuz oyununun halli KA *U>E *>u> D A Z ipH> 'Ü>R Btıg_ız âa'ı'" iyade: b3, AĞ ç bS, c2, d4, 12 Kara taşlar: yade: bö, g4, Bebı B L g::'“ oynar ve üçüncü hamlede mat Beni bilebildiniz mi? 1- Yedi harfimin içinde para sakl 2- 1, 2, 6 ,7 inci harflerim senede bir çe- kilir ve kazandırır. 3- 4, 5, 6 incı harflerim benim içime gir- meyen paraların gittiği yerlerden bi- risidir, 4- 1 5, 4, 7 inci harflerim yontulmamış kimselere sıfat olur. Şi 5- 4, 7, 1, 5, 6 mcı harflerim süt verir. 6- 7, 6, S, 4 üncü harflerim kendisinden ve kültığürründen ayrıldığımız bir kav- min a: . 7- 1, 5, 6, 7 inci harflerim yer yüzünün mncalk AKetta kisini Laslan Brüksel konferansı etrafında tefsirler Brüksel konferansının ilk neticele- ri hakkında tefsirlerde bulunan Nev - york Tayms gâzetesi şöyle yazmakta- dır: “İlk neticeler ehemiyetsiz ve acina- cak mahiyettedir. On beş gün devam eden münakaşalardan sonra Japonya'- yı Çin'deki kanunsuz hareketinden dolayı tenkid eden bir karar sureti kabul edilmiş ve bu kararda ittifak bi- le temin edilememiştir. Konferans, büyük devletler arasın- da anlaşma hasıl olmaması yüzünden daha başlangıçta zayıflamıştır. Veri- len kararda mütecavize manevi bir iyet bile yükletil şti Bu ilk netice cesaret verici mahiyette değildir. Gelecek pazartesi günü baş- layacak olan konferansın ikinci dev- resi için de nikbin olmağa imkân yok- tür.” Journal of commerce, enternasyonal işbirliğinde sulhun kurtarılması için b lar, Övr gazetesi, kıralın Lonlra'da müs- *ti lekel Nİ ini ve kezi A'_ rupa vaziyetini görüşeceğini yazmak- tadır. Fransa “Almanyaya yapılan taviz onun iştihasını artırır,, Lord Halifaks'ın Berlin seyahati Paris gazeteselerinde de uzun tefsir- lere mevzu olmaktadır; Epok diyor ki: “İngiltere tecrübeleriyle bilmelidir ki, Almanyaya yapılan her taviz onun iştihasını arttırır. Bismark'ın meşhur bir sözü vardır: Hiç bir kimse muarı- zını satın alacak derecede zengin de- ğildir. Bununla beraber ortada teba- rüz etmiş iki şey vardır . Bunların birincisi Roma - Berlin mihverinin bozulamazlığıdır. Vakıa ingiliz - italyan görüşlerinin ispanyol işi hal oluncaya kadar geri kaldığına dair - bilhassa Halifaks Berlin'e gider- ken - Londra'dan çıkarı haberler Mu- solini'yi kızdırmıştır. Fakat her ne 0- lursa olsun Roma ile Berlini birbirin- den ayırmağa imkân yoktur. İkincisi ise, İngiltere ile Fransa ara- aşağıdaki ihtimali göz önünd sındaki mü betl fevkalâde iyi tadır; 1. — Japonya'ya karşı ekonomik sa- hada zecri tedbirler al olduğudur. İngiliz başbakanı Çem- berlayn geçen hafta buna terceman ol- Lord Halifaks'ın ziyaretini 2. — Çin'e yardım edilmesi . Bu gazete, Amerikâ, Japonya'ya en gok iplik ihrac eden devlet ve Japon- ya da Amerikadan çok mikdarda pa- n_ıuk alan bir memleket olması dolayı- siyle zecri tedbirlerden en çok Ame- rika'nın mutazarrır olacağını kaydet. mektedir. Çin'e yapılacak maddi bir yardım l lığın büyümesine sebeb ola- bilir. z Paponya'ya zecri tedbirler tatbik e- dildiği takdirde Amerika'nın büyük bir rol oynıyacağı muhakkaktır. Dokuz devlet konferansında imzası bulunmıyan devletlerin Brüksel kon- feransma iştiraklerini tenkid eden Nevyork Herald tribün, Brüksel kon- feransının Japonya aleyhinde müb- hem bir ithamda bulunduğu ve bu İt- hamın bu sabahki salâhiyeti son de- rece şüpheli olan bir otoriteden sadi: olduğunu yazmaktadır . Bu gazete, ilâve ediyor: “Bu saçma vaziyette, mutadımız veçhile rey vermekten istinkâf etmiş olan üç iskandinav milletini tekrim et- bize sükünetle telâkki ettiren işte bu- dur.” Elkelsiyor şöyle yazıyor: Ren işgalini takib eden bütün hâdi- selerde olduğu gibi Brüksel görüşme- lerinde de Fransa ve İngiltere tam bir görüş birliği göstermişlerdir. İspan- yol anla liğının umümileşmesine 'mani olan bu dürüst işbirliği, Roma ve Berlin'in teklif edecekleri söylenen ve mevcud muahedelerin tadilini is- tihdaf edecek olan yeni bir dörtler paktı görüşmeleriyle telif edilemez. Bu ihtiraz kaydı hariç, alman - ingi- liz & ları, alman yü- zünden kararan enternasyonal vaziye- tin tavazzuhuna yardım edecek olur- sa bundan İngiltere kadar Fransa da memnun olacaktır.” Figaro da şöyle yazıyor: “Almanya başvekili “ sürprizler ” devrinin artık kati olarak kapandığı- nı resmen ilân etti. Madam ki Alman- ya, politikasını normal bir esas Üze- rinde inkişaf ettirmek istiyor, dört senedenberi biribrinden ayrılan iki zlhnğycti telif ederek dmır'hane olmı- »