Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
U 1 ULUS ——— 10-9-1937 —— Atatürkü dinlerken : Vatan ve Hürriyet (Başı 1 inci sayıfada) riz. — Bu olur mu ? — Niçin olmasın ? Ve, Mustafa Kemalin dediği gibi, gidiyorlar. Şam Şemiskin yolu üzerinde İki süvari alayı, birçok topçu batar- yaları ve esterli piyade taburları, büyük bir kuvvet halinde, yürüyorlar. Bu kuv. vetlerin kumandanı Bay Lütfidir. Mus- tafa Kemal ve Müfit, ellerinden alınmış olan bölüklere iltifat etmiyerek, atlarını bu kuvvetlerin başının yanma sürüyor. lar ve: “biz de beraberiz efendim,, di- yorlar. Henüz bu iki adamı tanımamış o- lan kumandan onların yüzüne bakma- makla ve sadece selâmlarını iade etmek- le iktifa ediyor. Başka konuşma yoktur. Kuvvetler, o günün akşamı Şemis- kinde çadırlı ordugâhta, son neferine kadar yerleşiyor. Yalnız açıkta ve aç kalmış iki adam var: Mustafa Kemal ve Müfit. Onlarla kimse meşgul değil. dir. Yalnız gece yarısına doğru onların la bu iki arkadaşa kendi evlerini teklif ediyorlar. Bu ev, neferlere tahsis olun. muş çadırdır. Neferler: “biz açıkta kala- hım, ziyanı yok, siz çadıra buyurunuz,, diyorlar. Biraz sonra da daha büyük bir ülüvvücenap ile bu iki arkadaşa, içerleri- ne saman doldurulmuş iki çuval getiri- yorlar ve bunları yatak diye yere seri- yorlar, Ertesi gün süvari 30 uncu alayın bö- Tük £ danlarından bir yüzbaşı gece- yi aç geçirmiş olan Mustafa Kemal ile Müfidi kendi çadırıma davet ediyor, on. lara bir çay ziyafeti veriyor. Bu yüzbaşı vaziyeti ve bunu icab et- tiren ve idame ettirmekte olan adamla. rın gizli noktai nazarlarını senelerden- beri devam eden tecrübesi sayesinde biliyordu. O, Mustafa Kemal ve Müfide şu teklifte bulunuyor; — Arkadaşlar, görüyorsunuz ki size asla | dan!lık vazifesi vermiyecel lerdir. Bunun sebebleri vardır. Fakat bana hususi bir vazife verilmiştir. Eğer siz bu vazifemde bana kontrolör olmak isterseniz ben bunu temin ederim. Yal- nız şimdiden söylemeliyim ki bu kontrol neticesini kimseye — bildirmiyeceğinize dair bana namusunuz üzerine — teminat vermeniz lâzımdır. Mustafa Kemal, Müfidin yüzüne bak- tı ve kendi kendine, şöyle bir muhakeme yaptı: “Bu adamın yapacağı şey, belli ki netice itibariyle söylenmemek icab e- den hicaplı bir şeydir. Hiç bir şey yap- ktan ise bu i hicap veren me- ri bu para toplama mezalimine isyan et. mek düşüncesi... Kuneytara'da Mustafa Kemal ve Müfit, osmanlılık namı altında yapılan bu büyük haydut- luğun ne olduğunu anlamışlardır. Bunu yapanlar hakikaten haydut insanlardı. Bu kalrik ıi y | "' p K | Muıtlfa Kemal, Müfide şu sözleri söyledi: — Hatırlar mısın Müfit, Şamdan bu kuvvete iltihaka karar verdiğimiz daki. kada karşıma bir süvari mülâzimi çık- mıştı, - bana: “Beyim, size büyük hür- metim vardır. Bu sefere gitmemenizi tavsiye ederim,, demişti. Ben sormuş- tum: Niçin? Süvari mülâzimi şu cevabı vermişti: “Hayatınız tehlikeye girebilir de, öonun için,,, Ben bu adama tekrar: Niçin? dedim. O bana “Seni öldürürler. Bil iz ve düşü iz beyim; bugün bütün Suriye ordusuna şamil bir müşterek menfaat vardır; siz bu menfa- ate mâni olacak gibi görünüyorsunuz; bunu kimse kabul etmez, hayatımız mev- zuubahstir.,, cevabını vermişti. İşte Mustafa Kemali bu seyahate sevkeden âmil o adamın musmrane sözleri olmuştur. Kuneytara ordugâhı Kuneytara, osmanlı türkleri tara- fından türk çerkezlerinin oturup yer- leşmelerine tahsis edilmiş bir köydür. O köy ve civarında bir ordugâh kuru- lacaktı. Mustafa Kemalin ve Müfidin nasıl adamlar olduğu anlaşılmıştı. Ordugâhm kurul kendilerind rica edildi; iki arkadaş bu vazifeyi yapmağa gittiler, Kuneytara ordugâhında heyecan Ordugâh Kuneytaranm — yanında kurulmuştu. Oranın çerkez türkleri o kadar misafirperver davrandılar ki her gece davetler yapıyorlar, misafir- lere çerkez tavuğu — yediriyorlardı. Bir gün, kuvvetler kumandanına şöy- le bir haber geldi: Etrâftaki çerkezler ordugâhı basacaklar.... Bu haber Mus- tafa Kemale kadar intikal etti. O, şu kararı vermişti: Vaziyeti gidip kendi göziyle görmek, Bunun üzerine Müfi- de: «benimle beraber gel» dedi ve iki arkadaş, yanlarında birer emirber ne- feri olduğu halde, dört nala sürdükle- ri atlariyle garb istikametinde yol al- mağa başladılar. Bir aralık bir tepeye geldiler; atlardan indiler; — Mustafa Kemal o tepenin üstünden karşıdaki vaziyeti tesbıl ettı, ve gece vakti türk ordugâh k olan bir cemmi gafirin orııdı toplu olduğunu gördü. Tam bu esnada idi ki karşı ta- raf kuvvetleri Mustafa Kemali gör- selenin mahiyetini anlamak kendisi ve arkadaşı için bir kazançtır. O, bu tecrü. beyi yapabilmek için en nihayet bir ada- mi kusur'arından dolayı affetmiş olacak. tır. Bir adamı kusurlarından — affetmek Mustafa Kemal bu mülâhaza ile ona söz verdi; Müfit de kendisine iltihak etti. Havran köylerinde gasp mıntakalara ayrılmış, her mıntakaya bir ıE ıo ı WGN lllıl-lıvnnhyındewx—l ve Müfit, bölük kumandanının misafiri olmuşlardır. Köy odasında, piliç kızart- üşler ve beş on misli süvari kuvve- tiyle onun üstüne saldırmak üzere ha- rekete geçmişlerdi. Mustafa Kemal sükünetini bozmaksızın Müfide şunu söyledi: Atına bin ve beni takib et.... Mustafa Kemal, Müfit ve emirber ne- ferler atlara bindiler; Mustafa Ke- malin delâlet ettiği istikametlerde dört nala yol aldılar. Bu suretle duşmanı şaşırtarak karargâha geldiler-Musta- fa Kemal duşman vaziyetini izah et- H. Artık ordugâhta onun sözü dinle- niyordu. Kumandan Lutfi bu — izaha göre tedbirler aldı ve çerkezlerin hü- cumu vaki olamadı. Kuneytara Şarkında bir köyde Bir gün Mustafa Kemal, arkadaşı Müfitle beraber Kuneytara şarkında lıı çerkez köyüne gidiyor. Köylü bu leri ilk önce iyi görmüyor; iyi maları ve diğer nefis yemekler yeniy Ertesi sabah Mustafa Kemal, yuhıı- düşeni hemen mi verelim? Yoksa en s0- nunda tediye etmek üzere bir defter mi tutarsınız?,, O, defter tutmak usulünü tercih etti we öyle yapıldı. Havranlı köylüler, her gün ve her gece, bir takım insanlar ve bu insanla- rın bindiği hayvanlar tarafından, yiye. cek itibariyle, mahvediliyor, bu kâfi de- gilmiş gibi o insanlardan on senelik ver. M isteniliyor, herkes kudretine göre bir mandanı bu işte son derece meharetli bir adamdı, Havranlıların osmanlı impa- ratorluğuna âsi olduklarını ve bu adam- ları mahiv ve kahretmek lâzım geldiği- ni bir hüküm olarak tatbik ediyordu. Mustafa Kemal ve Müfit bu hükmün yanlışlığını, yerinde ve gözleriyle, görü- yorlardı. İki ayrı düşünce: biri para toplamak ve bu parayı paylaşmak düşüncesi, diğe- hnılııııyor bunları da soyuculardan sanıyor. Buna rağmen Mustafa Kemal ve Müfidi alelusul evlerine kabul edi- yorlar. Mustafa Kemal bir müddet bu köylülerle konuşuyor ve çok geçme. den onlar Mustafa Keamlden hoşla- nıyorlar, ona söz veriyorlar: «Siz, di- yorlar, ne derseniz yaparız, fakat dev- let diye şimdiye kadar kafamızı ezen bu idarenin emrettiğini yapmayız.> Namuskârane bir anlaşma Kuneytara civarındaki osmanlı kuvvetleri oradaki köylerden birini imha etmek için yukardan bir emir a- hıyorlar. Bu köyün üzerine sevkedilen kuvvetin kumandanı Bay Lütfidir. Mustafa Kemal ve Müfit bu harekette sakitdirler. Tam köyün karşısına ge- HEndiği zaman inanılmıyacak bir man- zara görülüyor: Bu tek köy o gelen bütün osmanlı kuvvetini mağlub ede- bilecek tertibat almıştır. O vakit kuv- vet kumandanı (Bay Lütfi) Mustafa Kemale müracaat ediyor, «ne yapa.- hm?» diyor. İtiraf etmek lâzımdır ki Mustafa Kemal bu köyü mahvetmek istemiyordu; çünkü o bu köy halkmı inkılâp ve ihtilâl namına kazanmış bu- kanuyordu. Şimdi emir ve kumanda Mustafa Kemale intikal etmişti. Mustafa Ke- mal bir kısım kuvvetleri Müfidin em- rine vererek onu bir istikamette köye sevketti ve diğer bir kısım kuvvetleri de çerkez kolağası Bay Mehmedin ku- mandasında olarak merkezden hücu- ma kaldırdı. Mustafa Kemal, Müfidi öyle bir cepheye wv’kohm;ıı ki Müfit buradan ve hü tm i lâzımdı; çünkü o kö- yün halkı daha evvel Mustafa Kemale bağlılık sözü vermişti. Çerkez Bay Mehmed aldığı emir üzerine merkez- den hücum etti. Mustafa Kemal, da- ha ziyade bu Bay Mehmedi takib i- çin, onun peşi sıra giderek köyün içi- Burada Mustafa Kemalin gördü- ğü manzara şu idi: Köylüler Çerkez Bay Mehmedi kuşatmışlar, taş ve to- paçla öldürmek üzere idiler. Bu sıra- da idi ki Mustafa Kemal köye girdi; Köylüler kendisini görünce etrafını aldılar ve: «Sen ne dersen o olsun» diyerek Bay Mehmedi Mustafa Ke- male bağışladılar ve affettiler, O köyde bir seans Muhtarın odasmda.... Mustafa Ke- mal, Müfit, Kumandan Lütfi ve köy ağası. Mustafa Kemal söylüyor: «Bir he- defe, bir emele yürüyeceğiz. Birbiri- mizi tanımıyan kuvvetleriz. Bu hedef- te, bu emelde beraber kalacakmıyız ? Hep birden «Evet» diyorlar. Bu «evet» sözü bir mühür ve imzadan da- ha yüksek bir namus sözü olarak alın. mıştır. Bu gün dahi onlar Mustafa Ke- male vermiş oldukları sözü, ve Musta-| fa Kemal onlara verdiği sözü tutmakta. dırlar. Ordugâhta bir âdilik Müfit, Mustafa Kemalin yanına ge- liyor ve şunları söyliyor: — Bütün bu seyahatte çok para ka. zanılmış, benim hisseme oldukça altın isabet etmiş. Dün akşam bu altınları bana getirdiler; vermek istediler. Ben Kuneytara-dan Şama: Müfit Müretteb kuvvetler hırsızları çok dikkatli idiler. Onlar Mustafa Kemali imha etmeği düşünmüşlerdi; fakat Mus. tafa Kemal bunu anlayıp tedbirli bu- hındu ve arkadaşı Müfidi Şama gön- derdi. Dürzü sınırlarında Mustafa Kemal Artık Mustafa Kemal, akılda tutul- ması lâzımgelen adam olmuştur. Osman- h kuvvetleri Cebelidürüz'la karşı karşı. yadır. Osmanlı kuvvetlerinin merkezi “Busrulharir,, dir. Osmanlı devrinde bu fak oldukları bir merkezdir. Mustafa Kemal orada bir türk kumandanının me. zar taşında şu yazıyı okudu: “Hüsnü Bey Karrasede kurban gibi oldu şehıt. Kar M tafa K. » ohlığıılmvvotlenı bulunduğu Basrul- haririn yakınında bir yerdir. Busrulharir merkezinde toplanmış o- lan osmanlı kuvvetleri talim ve terbiye ile meşgüldürler. Onun yukarısında dürzüler gayet kuvvetli süvari ve piya. de kıtaatiyle, bir gün, bu osmanlı kuv- yetine taarruz ediyorlar. Taarruz eden kuvvetler çok faiktir. Talimhanede bu- lunan osmanlı kuvvetlerinin kumanda- nı derhal Mustafa Kemale mü t e- diyor: Ne yapalım? diyor. Mustafa Ke. mal cevab veriyor: “Talim ve tatbikatı- nıza devam buyurunuz.,, Kumandan telâşla: fakat görmüyor musunuz, hücum ediyorlar demesi üze. rine Mustafa Kemal şu cevabı veriyor: “Evet görüyorum, ancak ben onları bi- Hrim; onlar namuslu adamlardır kendi- lerine silâh kullanmıyanlara karşı silâh atmazlar.,, Nitekim öyle oluyor, Osmanlı kuv. vetlerine hücum edenler mukabele gör- meyince şaşırıyorlar, konuşacak adam arıyorlar. ne doğru geliyor ve dükkânda otura- cak yer olmadığı için dükkânm önüne bir kaç sandalye koyduruyor. Musta- fa Kemal meraklıdır: Dükkânın içini görmek istiyor, giriyor, raflarda bir takım hafif eşya var. Ortada uzun bir masa duruyor. Bunun üstünde felse- feye, inkılâba, sosyalizme, tıbba aid fransızca kitablar var. Mustafa Kemal bunları karıştırıyor ve ticarethane sa. hibine soruyor: K — Siz tüccar mısınız, filozofmusu- nuz, doktormusunuz nesiniz? Tüccar Mustafa şu cevabı veriyor: Tüccarım, bu kitablar eskiden kalmış şeylerdir. Unutmamak için ara okurum. Aradan günler geçiyor. Bir gece Mustafa Kemal, Müfit, Doktor Mah- mud (2) ve Lütfi, tüccar Mustafanın evine gidiyorlar, Şamın çıkmaz karan- lık bir sokağında bir evin kapısını ça- İryorlar. Tüccar Mustafa, elinde bir lâmba ile kapıyı açryor, «Buyurunuz» diyor. Şamda dünya karanlıktır; bu ev de karanlıktır. O gece, yalnız, doktor veya tüccar Mustafanın elindeki lâm- ba ışık vermektedir. Topl ve Musta- fanın evinin bir odasında oluyor. ğ — İhtilâl yapmalı, inkilâb yapma- Bunu söyliyen doktor veya tüccar Mustafadır; devam ediyor : — Ben tıbbiyenin son sınıfında iken bu emeli takib ettiğim için evvelâ meh- Çok kıymetli arkadaşlarımız - vardır, inkilâbı yapmalıyız. Müfit ayağa kalkarak bağrıyor : Behemehal yapmalıyız. Bu kadar ciddiyet ve katiyet kar- şısında Bay Lütfi: Ben, diyor, çoluk çocuk sahibiyim. Namuslu bir adam sıra tı dokt . Onlarla Mustafa Kemal konuşuyor, kendilerini o gece misafir ediyor, şefle- rile arkadaş oluyor ve ertesi gün hepsi- ni yerlerine iade eyliyor. Bir sahtekârlık soranlara: “Çünkü bu, bizim alışmadığı. mız şeydir; arkadaşım Mustafa Kemal bunu terviç ediyor mu?,, diye sorduğum zaman bana; “Mustafa Kemale senin al- ben de “Müsaade buyurunuz, bir kere kendisinden sorayım,, cevabını verdim. Müfidin bu sözlerini dinliyen Musta- fa Kemal, ırlndaşıım bir hataya düş. müş ol dan ürkerek: “Sakın, para- ları almış olmayasın?,, diyor — ve Müfi- din derhal “Hayır,, diye cevab vermesi üzerine ona şu sözleri söylüyor: — Müfit, sen bugünün adamı mı ol- mak istiyorsun yoksa yarının adamı mı? Müfit, zaten teklif edilen parayı ka- bul etmemiş olmanın verdiği bir gururla ve pek samimi bir ifade ile: — Elbette yarının adamı olmak iste. rim, diyor. Mustafa Kemal kendisini — takdir ediyor “elbette alamazsın; ben de alma- dim ve alamam,, hükmünü veriyor. Sahtekârların orduca teşhiri Bir gece Mustafa Kemalin ordugâh. taki çadırı sarılıyor. Kendisi ölümle teh- did ediliyor, hesab ve ki mâni olmak istediği için... Mustafa Kemal bunlara şu sözleri söyliyor: — Arkadaşlar, ben gerçi mektebler- de riyaziye okuyup öğrendim fakat bu sizin hesablarmızdan bir şey anlamam. Tabii sizin hesablarınız en doğru olmak icab eder; fakat bunu ordu merkezinde kontrol ettirmekten çekiniyor musunuz? Buna “hayır” cevabı alımca: — © halde, diyor, mesele yoktur; müsaade ederseniz yarm bir arkadaşımı. zı Şama göndeririz; orada en yüksek muhasib kim ise bu işi ona hallettiririz. Benim riyaziyeciliğim bu hesab mesele- sine akıl erdirmeğe kâfi IW Efen- diler ben namuslu bir adamım. Benimle arkadaş olanların da namuslu olmaları lara benim aklım ermiyorsa ve haı Şa- olmamalıdır. Yarın Müfidi Şama gönde- receğim. Mustafa Kemal kuvvetçe ve muhit. çe öyle tedbirler almıştı ki bu hesab sah- tekârları ona mukavemet edemiyecek- lerdi. retteb kuvvetin bulunduğu yere gelmiş, ti. Kumandan Bay Lütfi ile görüşüyor- du. Mustafa Kemal de bu içtimaa davet olunmuştu. Şam jandarma kumandanı Dürzülerin püskürtülmesinden dolayı Bay Lütfi'yi tebrilr ediyordu. Çok na- muslu bir adam olan kumandan: hayır, diyor, biz püskürtmedik; onlar gittiler. Jandarma kumandanı ısrar ediyordu: Hayır bu meseleyi Zatışahaneye arze. derken behemehal püskürtüldü diye yaz- mak lâzımdır mütaleasında bulunuyor- du. Şam jandarma kumandanı Zatışaha- olduğum için size tabi olurum, fakat benden bir şey beklemeyiniz. O dakikaya kadar arkadaşlarını sadece dinleyen Mustafa Kemal : O halde, diyor, siz buradan derhal gidi- niz; bizim bundan sonra konuşacağı- mız şeyleri sizin dinlemeniz caiz de- ğgildir. O gittikten sonra orada kalanlar inkilâbtan, inkilâb yolunda ölmekten bahsettiler. Mustafa Kemal: Mesele ölmekte değil, ölmeden idealimizi ya- ratmak, yıpııık ve ycleştumektoılır B sonra doktor M , bü- tün hararetiyle Mustafa Kemale bağ- landı. O gece orada inkilâb yolunda ça- neye yazılacak telgrafın müsveddesini kaleme almasını Mutsafa Kemalden ri- ca etti. Mustafa Kemalin cevabı şu ol. muştu : — Ben böyle bir sahtekârlığa alet o- lamam. Esasen ortada galib mağlüb da yoktur. Fakat hakikati söylemek lâzım. sa onlar kazandılar. dedi. Mustafa Kemal bu sersem adama şu cevabı verdi: Ben cahil - olabilirim, fakat Zatişahane olan zatin cahil olma- ması ve sizin gibilerin mahiyetini anlıya. Netice Bu y başındaki ilk cümleye dö- nelim: Şam'da, Hamidiye çarşısında, üç türk zabiti. Bu zabitler Mustafa Kemal, Müfit ve Lütfidir. Bu Lütfi Havran ha- rekâtını idare etmiş olan kumandan- dır. Çarşıda yürürlerken Mustafa Ke- mal dikkat ediyor: Bay Lütfinin aya- ğında çizme pantalonu var; fakat kun- durası bir çizme değil, alâlâde bir a- yakkabıdır. Bu, eğer bir yanlışlık e- seri değılıe, muhakkak bir — sefalet Mustafa Kemal £ sebebini Bay Lütfiden soruyor. şu cevabı veriyor : — Kemal, hakikat gördüğün gibi- dir. Bundan başka pantol, yok. Üç arkadaş çarşıda yürüyerek bir köşede, içine ancak iki üç adam sığa- bilecek, hücre kabilinden bir dükkâ- nın önüne geliyorlar. Burası tüccar o, Mustafanın (1) ticaretbanesidir. Dük- kânın önünde duruyorlar. Ayağında ayakkabı yerine nalın bulunan bir a- dam takır tukur yürüyerek kendileri- (1) Çorum saylavı Dr. Bay Mustafa Cantekin ş üzere bir cemiyet kurulmuş ve buna Vatan ve Hürriyet adı verilmiş- ti. Suriye - Makedonya Mustafa Kemal Suriyede mümkün olanı yaptıktan sonra Makedonyaya geçiyor ve Şamdaki eserini Makedon- yada da kuruyor. Evrensel ve tarihi işin, 1908 inki- Tâbının esasını Şamda, doktor Musta- fanım evinde aramak lâzımgelir. (2) Mustafa Kemalin müfrit lâbçı arkadaşlarından biri. Ankara muhteliti İzmire gitti Fuar kupası için İstanbul ve İzmirde maçlar yapılacak Ankara bölgesi tarafından teşkil e- dilen futbol muhtelit takımı fuar kupası için İstanbul ve İzmir muhtelitleri ile karşılaşmak için dün akşam İzmire ha- reket etmiştir. Kafile Gençlerbirliği re. isi B. Yusuf Karaman'ın başkanlığında 15 sporcudan mürekkeptir. Takım yarın İstanbul ve pazar gü- nü de İzmir takımlariyle karşılaşacak- tır. Giden sporcular şunlardır: Hasan, Selim, Ali, Niyazi, Keşfi, Kadri, Asım, (Gençlerbirliği); Natık, Ali Rıza, Yaşar, Fahri, Salih, Musa, Ha. san (Ankaragücü); Şevket (Demir.- spor). Uzun bir yolculuktan sonra üst üs- inkı. te iki çetin maç yapacak olan futbolcu- larımıza muvaffakiyetler dileriz.