—— Orta Avrupa meselesi Orta Avrupanın gözü Avusturyanın üzerinde (Başı birinci sayfada) Maattcessüf, pek fazla kendini göster- mek istiyen Viyana zabıtası ile bazı A- vusturya gazeteleri, bu tablonun sami- mi rengini kaçırmışlardır. Bu hal, A- manya'da tabif olarak bir tesir hasıl et- miştir. Fakat bazı kimselerin atmış Ol- dukları yanlış adımlar, Almanya ile A- vusturya arasındaki dostane münase- betlere mani olamıyacaktır. FRANSIZ GAZETELERİNİN YAZDIKLARI Paris, 25 (A.A.) — Habsburglar me- selesi, günün meselesidir. Ve gazetele- rin ekserisi, Avusturya'da saltanatın i- adesi imkânmımı gitgide daha ziyade kuvvetle ileri sürmektedir. Eko dö Pari gazetesinde Pertinaks, diyor ki: “— Kâfi derecede hesaba katılma- makta olan bir âmil vard.r. Gömböş öl- müştür ve yeni macar hükümeti, eski- sine benzememektedir. Gömböş'ün ida- törlük hazırlanmakta idi. Bugün, nazi tahrikâtçıların faaliyetleri her zaman kinden ziyade artmıştır, fakat, bununla beraber, bunlar partiyi kaybetmişlerdir. Zira, Macaristan, nasyonal - sosyalist- lerin Avusturya'da muzafferiyet kazan- malarını hoş bir nazarla görmiyecektir. Acaba macarların birdenbire kendileri- me gelip enerjilerini toplama'arı B. Şuş- nig'e cesaret mi veriyr? Petit Journal gazetesi diyor ki: “İki ihtimalden, yani - Avusturya'- nn Almanyaya iltihakı veya Habsburg * hanedanı saltanatının iadesi - ihtimalle- rinden birinin tahakkuku karşısında ka- lacak olan Fransa, ikinci ihtimalin ta- Kakkukunu iltizam etmenin kendisi için daha muvafık olacağını pek yakında id- tTak edecektir.” Övr gazetesinde Bayan Geneviev, X Tabui, diyor ki : “Vivana'da hararetli hazırlıklar ya- pılmaktadır. Saltanatın iade olunacağı hakkındaki emniyet, her zamankinden ziyadedir. Avusturya başvekilinin iste- diği şey, B. Musolini'nin geçen sonba- harda B. Guide Şmid'e yapmış olduğu vaidleri teyid ettirmekten ibaret olma- yıp aynı zamanda Duçe'den saltanatın iadesi için bu anın münasip zaman ol- duğu telâkkisinde bulunduğu mütalea- sını istihsal etmektir. Bavan Tabuis, ilâve ediyor: “Dün akşam Avrupanıın büyük dev- letlerinin kabinelerinde, Almanyanım Viyanada 4 devlet arasında askeri bir ittifak teklifinde bulunup bulunmadığı suali zihinleri işgal etmekte idi. Bu dört devlet şunlardır: Almanya, İtalya, Avusturya Maca. ristan. Lö Jurnal diyor ki: “— Almanların B. Şuşnigden sal- tanatım muhtemel iadesi meselesinde kati vaidler almak istemiş oldukları söy- Jenmektedir. Fakat, Avusturya başve- kilinin tcahhüdlere girişmiş olmasına ihtimal verilmemektedir. Zira gazeteler Arşidük Ottoya karşı ateş püskürmekte ve Arşidükün lehinde Prokueda hasıl z olmuş olar müsaid tebeddül aleyhinde acı acr mutalcalar serdeylemektedirler , ŞUŞNİG ROMAYA GİTMİYOR Roma, 25 (A.A.) — B. Şuşnig'in gelecek hafta Romaya geleteği hak- kındaki haberler salâhiyattar italyan mahfillerinde yalanlanmakta ve yakın. da böyle bir ziyaretin tasavvur - edile- miyeceği bildirlmektedir. DÖRTLER PAKTI HABERİ DOĞRU DEĞİL Roma, 25 (A.A.) — İtalyan salâhi- yattar mahfilleri, Almanya, İtalya, Avus turya ve Macaristan arasında yakında bir dörtler paktının aktedileceğini kati surette yalanlamaktadırlar. B. EDENİN TEMASLARI Londra, 25 (A.A.) — B. Eden Lond- taya döner dönmez ecnebi elçilerile te- masa girmiştir. Hariciye nazırı, fransız elçisi B. Corbini kabul etmiş ve onun. la Avrupanın diplomasi vaziyeti hakkın da ve bilhassa İspanya ve Orta Avrupa- jya dair tatkikatta bulunmuştur. Fransız meclisindeki müzakereler Paris, 25 (A.A.) — Mebusan hari- ciye encümeninde bugün beyanatta bu- Tunan B. Mistler, avusturyanın mesele- sini etrafiyle anlatarak avusturyadaki alman propagandasının muhtelif veçhe- ilerisi üzerinde yapacağı tesirleri tah- Hl eylemiştir. Ve Hasburglular tekrar tahtamı çıkarılmalı yoksa avusturya al- manya ile mi birleşmelidir. bu hususta şimdi bir hüküm vermeye imkân yoktur. demiştir. B. Mistler, bu meseleyi münhasıran dahili bakımdan tetkik eylemiş ve eski avusturya - macaristan imparatorluğu- na halef olan devletlerin haklarından bahseylemiştir. Fransanın müdafaası (Başı 1 incide) ğının esaslİr rolü itibariyle birinci de- recedeki ehemiyetini göstermiştir. Bundan sonra daimi bir milli müda- faa komitesinin diğer memleketlerle mukayeseli olarak, krymetini tebarüz ettirmiş ve vaziyetinin icablarına sü- ratle ve müessir bir tarzda cevab vere- bileceğini anlatmıştır. Hava müdafaasına gelince — salâhi- yetler açık ve katf olarak tesbit edile- ceğini söylemiştir. Encümen harbiye bakanına teşek- kür etmiş ve askerf idare birliğini ve daimi bir milli müdafaa komitesi ih- dasını kabul eylemiştir. Bu komite har- biye, deniz ve hava bakanları ile mare- şal Peten'den ve kara, deniz ve hava orduları erkânıharbiye reislerinden mürekkeb olacaktır. Bu komite harb halinde de yüksek harb komitesi hali- ne inkılâb eyliyecektir. ULUS — Sen nehri - İlngilterenin silâhlanması N_evil Çimbirlayn diyor ki “İngiltere kollarını .. . yükseliyor Paris, 25 (A.A.) — Sen nehri bü. tün tahminleri aşarak bu sabah 4,25 met re yükselmiştir. Austerlitz köprüsün- de tehlike seviyesine 13 santimetre yak- ün bunlara rağmen, sergiye aid işlere devam edilmektedir. Sen nehri kıyılarında suya batmak tehlikesine maruz bulunan bütün mal- zeme, hususi ekibler tarafından hemen başka tarafa nakledilmiştir. Negüs Londra'ya taç giyme törenine çağrılmış Roma, 5 (A.A.- — Habeşistan hü- kümetinin, Kıral Altıncı Jorj'un taç giyme merasimine davet edilmiş oldu- ğu, gazeteler tarafından haber — veril- mekte, ancak gazeteler bu hususta hiç bir mütalea yürütmemektedir. İtalya protesto etmemiş Londra, 25 (A.A.) — Bir amerikan ajansının verdiği haberin tersine ola- rak, salâhiyettar mahfiller Negüs'ün taç şenliklerine daveti dolayısiyle İtal- ya hükümetinin bir protesto gönderdi- ğinden haberdar değillerdir. DİL KÖŞESİ : Fakat spor mektebinin, yani gençli- ğin en büyük heves ve arzu ile, hırsla bugünkü hedeflerinden birini teşkil e- den bir vasfım mektebi, evvelâ bir kül- tür müessesesidir.,, p “Gençliğin hedeflerinden birini teş- kil eden vasrf*, “bir vasfın mektebi,, bu ibareler size müphem, sarahatsiz, ga- rib görünmüyor mu? “Vasıf,, tabiriyle kastedilem spor mudur? Sonra yukarda “mektebinin” aşağıda, “mektebi,, şeklinde tekrarladığını ve bu yüzden cümlenin irtibatı Bozulduğunu da farketmişsinizdir. denilmişken, Hiç bir genç spor tekniğinde dahi kendi kendinden başkasının terbiyesine terkedilemez..,, Teknik “terbiye,, nin şümu!ik daire- sine girmez. “Kendi kendinden,, yerine yalnız “kendinden,, demek dahı doğru olurdu. Cümlede mantık ararsanız, bir gen- cin spor tekniğini kendi kendine nasıl öğretebileceğini bu satırları yazandan sorabilirsiniz. İç bakanı o gün radyoda bir söylev de bulunacak...,, “Söylev,, nutuk yerine kullanılmı tır. “Nutukta bulunmak,, der mi! Burada “beyanat,, manâsının kastedil- memiş olduğu âşikârdır. Çünkü ”bir beyanat,, denilemez. Esasen beyanat ye- rine “diyev,, kelimesi vardır. Bunun gi- bi sıksık gazetelerde tesadüf ettiğimiz hatalı tâbirlere de işaret edelim. “Nutuk vermek, “konferans söylemek”, hitabe vermek,, üzerlerinde hiç düşünülmeden, gelişi güzel ve yanlış olarak kullanılan tabirler bu cümledendir. ,26 .2 - 1937 —a kavuşturup durmaz,, Londra, 25 (A.A.) — Avam Ka. marassada milli müdafaa istikrazı ka- nun lâyihası ikinci okunuşu münasebe- tiyle bugün yapılan müzakere münase- betiyle maliye bakanı B. Nevill Çen- berleyn demiştir ki: — Bugün bile görünüşler hiç de cesa- ret verici değildir. Silâhlanma - çılgın- lığında devam zaruretinin önüne geçi- lecek bir saha bulunabileceğinden tama- miyle ümid kesmiş değiliz. Fakat buna intizaren, memleket kuvvetlerini ve kol- larını kavuşturarak duramaz. Memieke- tin emniyetini yerine getirdiğimize ve beynelmilel teahhüdlerimizi yapacak vaziyete geldiğimize tamamiyle kani o madıkça içimiz rahat etmiyecektir. İstikrazın milli kredimizi zayifla- tacağı iddia olunuyor. Halbuki son ak tr sene zarfında memleketin kredisini o kadar sağ'lam temellere oturttuk ki, bu kredi derpiş etmekte olduğumuzdan çok daha geniş istikrazlara da taham- mül götürür. Bu istikraz projesinin in- giliz ekonomisini altüst edebilecek ma- hiyette olduğu cidd? bir tarzda ileri sü- rülemez. Çünkü istikrazlar bir memle- ketin umum? tasarruf akçasını aşma- dıkça enflasyon olamaz ve herkes de bi- lir ki, 400 milyon ingiliz lirası memle- ketimizin umumi tasarruf akçasının an- cak cüzi bir kısmıdır. İşçi mebusu B. Lee Smith, kanun lâyihasmım reddini iltizam eden bir ka- far sureti tevdi ederek, hükümetçe ta- kib olunan millt müdafaa siyasetinin hiç bir meseleyi halletmediğini ve dar- benin şiddetini hafifletmekten. başka bir şey yapmadığını söylemiş ve, ani o- larak yapılacak ve evvelâ Çekosovakya veya Baltık devletlerine tevcih oluna- cak taarruzun tehlikesini kaydeylemiş ve demiştir ki: “— Hangi noktalarda İngilterenin taarruzlara karşı duracağının ve emni- yetin Milletler Cemiyeti vasıtasiyle teşı * kilâtlandırılmasının bir karar altma a- lınması zamanı artık gelmiştir.,, Eskâ maliye bakanı B. Rober Horn, İngilterenin ileri sürülen istikrazı yap- makta hiç bir zorluk çekmiyeceğini söy« lemiş ve “milli müdafaa hazırlıklarımız bittiği zaman sulh lehinde daha büyük bir otorite ile konuşabiliriz,, demiştir. Maliye bakanı Nevil Çemberleyn, tekrar söz alarak işçi partisi tarafından verilen karar suretinde milli müdafaa istikrazımnin memleketi harbe sürükliye. cek bir tedbir olarak tavsif edilmemiş olmasından dolayı memnuniyetini söy- lemiş ve demiştir ki: “— Bundan memnunum, çünkü böy- le bir iddia yalnız hakikate karşı bir büh- tan değil, aynı zamanda, harbin yakın olduğu endişelerini ortada, bunu mu- hik gösterecek hiç bir sebeb olmadan yaratmak suretiyle de teessüfü mucib bir hareket olur"” Başbetke İNGİLİZ HAMLESİ (Başı I incide) çok davaların Milletler Cemiyeti vasıtası ile müdafaası, İngiltere- nin milli menfaatine uygun gel- diği kadar, insani olmak gibi bir imtiyaz da kazanıyor. İşte İngilterenin yeni * kuvvet- Tenme hamlesi bu şartlar içinde başlıyor: 400 milyon ingiliz Iira- hk istikraz da içinde olmak üze- re, İngilterenin önümüzdeki beş senede milli müdafaa için sarfe- deceği paranın yekünu, yedi bu- çuk milyar türk lirasından fazla tutuyor! Temps gazetesi bu silâh- lanmaya müthiş sıfatı vermekte haklıdır. Fransızlar, ingiliz kuvvetlen- me hamlesinin bashca sebebleri arasında, alman silâklanması ve Ren işgali hâdi-elerini sayrvorlar. Almanlar, İtalya'yı, italyanlar ise Almanyanın sömürge istemesini ve diğer tehdidlerini sebeb göste- riyorlar. Hakikat, ingiliz imnara- torluğu menfaatlerinin müdafası olduğuna şüphe yoktur: - İngiliz kuvvetlenmesi, bu m-»faatlara uygun gelen her seyin lehine, ve uygun gelmiyen her şeyin aleyhi- nedir. Falih Rıfkı ATAY Sovyet hududunda Yapılan tahkimat Paris, 25 (A.A.) — Petit Parisien ——— ş diyor ki; “Sovyet gazeteleri, kızılor. dunun 19 uncu yıldönümü münasebe- tiyle, Sovyet Rusya'nın garb hududu- nun Ladoga gölünden Karadeniz'e ka- dar imtidad eden yeraltı istihkâmları ile himaye edilmekte olduğunu yazmak- tadırlar. Ukranya hududunda, bilhassa birs - çok müthiş tahkimat yapılacaktır. Bu yeni “Maginot” hattınr kırmak sovyet gazetelerine göre, imkânsız ola- caktır. Çünkü bu hat, hattâ tayyareler tarafından bi'e görülmiyecek surette pek mahirane ve gizli olarak vücude getirilmiş İngiliz silâhlanması ve italyanlar Roma, 25 (A.A.) — Resmi mahfil- ler, İtalyada hiç bir kimsenin ingiliz silâhlanmasına itirar etmediği ve fakat İngilterenin bu tedbirleri kollektif em- niyet ve demokrasi namrna ittihaz etti- ğini bi'dirmesinin kayıdsız ve şartsız kabul edilemiyeceğini bildirmektedir- 4 ler. — M Kontes, sarih bir ifade ile: Tefrika No: 20 Maça Kızı Yazan: Puşkin Hiç ağlıyan yoktu; göz yaşları bir yap- macık sayılabilirdi. Kontes o kadar ihtiyar- dı ki ölüsü kimseyi hayrete düşüremezdi, ve akrabası da onu çoktan bu dünyadan göç- müş saymakta idiler. Bir genç papas mersiye okudu. Sade müessir sözlerle, bütün hayatı huristiyanca bir ölüme hazırlıktan ibaret ol- muş olan bu doğru kadının sessizce ölümünü tasvir etti. “Ölüm meleği onu dindarca te- fekkürleri arasında ve gece yarısı gelen nı- şanlıya intizar eder halde buldu.,, dedi. 'Tören, hale münasib bir teessür içinde cereyan etti. Kadının akrabası yanına gelip ona vedâ ettiler. Onlardan sonra dâvetliler, beyhude zevklerine yıllar yılı iştirâk etmiş olan kadımın önünde eğildiler. Bunların ar- dısıra ev halkı ve nihayet, kontesin, kendi kadar ihtiyar olan gözdesi geldi. Kadıncağı- zın eğilecek hali yoktu, fakat hanımının so- ğuk elini öperken gözyaşı döken yalnız o ol- du. Onun arkasından da Herman tabuta yak- laşmak kararını verdi. Diz çöktü ve çam dal- ları serpili olan soğuk taslar üzerinde birkaç dakika, öylece durdu. Nihayet ayağa kalktı. Ve yüzü ölününki kadar beyaz, birkaç mer- diveni çıktı... O sırada ona, ölü göz kırparak kendisine istihzalı bir nazarla bakıyormuş gibi geldi. Âni bir hareketle kendini geriye atan Her- man, ayağı takılarak sırt üstü düştü. O an- da, bayılmış olan Lizaveta İvanovna'yı da kilisenin kapısından çıkarıyorlardı. Bu hâdi- se, birkaç dakika için cenaze töreninin ciddi- yetini bozdu. Hazır bulunanlar arasında bo- ğguk bir mırıltı dolaştı. Ve kontesin yakın ak- rabasından, olan hilekâr yüzlü bir mabeynci, civarında bulunan bir ingilize yaklaşarak, kulağına, genç zabitin kontesin gayri meş- rü olduğunu fısıldadı ve ingiliz buna, buz gi- bi bir “oh?.,, ile mukabele etti. Herman bütün gün, kalbinde sonsuz bir sıkıntı duydu. Sakin bir lokantada yemek yi- di. Ve âdeti hilâfına, sarhoş olmak ümidiyle çok içti. Fakat şarab ancak muhayyelesini biraz daha harekete getirdi. Evine dönünce, sırtındaki elbisesiyle ya- tağa uzandı ve ağır bir uykuya daldı. Uyandığı zaman gece idi. Ay odasını ay- dınlatıyordu. Saatine baktı: üçe çeyrek var- dr. Yatağın üzerine oturup ihtiyar kontesin cenaze alayını düşünmeğe başladı. Bu esnada sokaktan geçen biri Hermanın penceresinden baktı ve hemen uzaklaştı. Herman bu hâdiseye hiç ehemiyet vermedi. Bir dakika sonra, bekleme odasının kapısı- nın açıldığını duydu. Âdeti veçhile sarhoş o- lan emir neferinin herhangi bir gece gezin- tisinden döndüğünü sandı. Fakat hayır; bu tanımadığı bir ayak sesi idi. Terliklerini hafifçe sürüyerek biri içerde geziniyordu. Kapı açıldı ve beyazlar giyin- miş bir kadın içeri girdi, Herman gelenin ihtiyar süd ninesi olduğunu zannetti. Ve böyle geç zamanda önu buraya sevketmiş o- lan sebebi bir türlü tahmin edemedi. Fakat beyazlı kadın, kayar gibi, bir anda Hermanın yanına geldi. Ve Herman kontesi tanıdı. — Arzuma rağmen evine geldim dedi. Fakat ricanı yerine getirmem bana emrolun- du. Üçlü - yedili - birli; sıra ile kazanacaklar dır. Fakat sen her akşam bir tanesine oynı- yacaksın ve ondan sonra da bütün hayatın müddetince kumar oynamıyacaksın. Ölümü- me sebeb olmuş olmanı evlâdlığım Lizaveta İvanovna ile evlenmek şartile, affediyorum. Bu sözleri söyledikten sonra, kontes, ya- vaş yavaş kapıya doğru gitti. Ve terliklerini sürüyerek ortadan kayboldu. Herman bek- leme odasının kapısının kapandığını duydu ve sonra gene birinin pencereden baktığını gördü. Herman uzun zaman kendine gelemedi. Yandaki odaya girdi Emir neferi yerde uyu- yordu. Herman onu uyandırmak için epiy güçlük çekti. Nefer he(__nmanki gibi sarhoş- tu. Ve ağzından tek söz almak kabil olama- dı. Bekleme çdasının kapısı kilitli idi. Her- man odasına girdi, bir mum yaktı, ve gördü- ğü hayaletin hikâyesini yazdı. (Sonu var)