İ t ; r Fransa'da Kayyo'nun Leon Blum kabinesine karşı yaptığı hücum Noye Zürher Saytung'un — Paris muhabiri gazetesine bildiriyor: Jozet Kayyo, büyük kalabalık önün. de verdiği bir konferansta, Blum kabi- nesine şiddetle hücum etti. Senato maliye encümeni başkanının böyle kamoya hitab etmesi ehemiyetli bir politika hâdi onun bu müna- #ebetle söylediği sözlere, burada, Flan- den'in ikazlarına muvazi bir hareket gö ziyle bakılmaktadır. Kayyo, halk cephesi ”- hükümetinin #ekiz aylık faaliyetinin bir bilançosunu yaptıktan sonra, fransız fiatlariyle Günya pazarları arasındaki fark dolayı- siyle önüne geçilmez bir hal almış o - Jan frangın düşürülmesini tasvib etmiş- tir; ancak, haftada kırk saatlik iş haf> tasının tatbik edilmiş olmasının zaferi, fiatlar, fransız endüstrisi için çok teh- Tikeli bir şekilde yükseltmiş ve bunun neticesinde, frank değerinin düşürül - mesiyle kazanılmış olan seviye farkını, ihracat endüstrisinin kaybetmesi tehli- ketinin baş gösterdiğine içaret etmiş tir, Maliye encümeni başkanı, solcu bir. politikacı sıfatiyle konuşarak haklı o- Jan sosyal talebleri yerine getirmemiş olmaları dolayısiyle bu velki ekseriyet hükümetler w Kayyo, Saro kabinesini İ bakanı Prosar'ın müessese - sahiblerine ilkba- bu seçimlerinden evvel müracaat ede - rek tatil günlerinde işçilerin gündelik- lerini tam olarak vermelerini teklif et- tiğini anlatmıştır. Frosar'ın o günlerde istediği — yegâne — imtiyaz, — işçilere beş günlük tatil müddetinde gündelik- “Jerinin tam verilmesi idi ki, bunu kabul etmemişlerdi. Halbuki bunun üzerinden altı hafta geçtikten sonra, ayaır organi- zasyonu, halk cephesinin, iki haftalık tatil müddeti içinde gündeliklerin ö denmesi talebini hiç itirazsız kabul etti. Blum hükümeti, kırk saatlik iş pren- #ipinin tatbikinde Belçikanın büyük bir itina ve merhalelerle yürümek hususuu- da tuttuğu yoldan gitmiyerek, fransız Astihsaline, belini bir dahe çüç doğrul tacak bir darbe indirmek tehdidinde bulunmaktadır. Kayyo, haykırarak demiştir ki: '— Hükümetin başında bir parti şefi- 'nin bulunması hem tehlikeli ve hem de Hiçüncü cumhuriyetin parlamento an- anelerine taban tabana zıddır. Bu şef, muhalefette bulunduğu sıralarda, yeri- 'ne getirmek mecburiyetinde olduğu va- idlerde bulunmuştur. Gambeta'da böyle bir mevkide bulunmuş, fakat birkaç ay bile duramamıştı. En uzun müddet iş Başında kalmış ve Fransada sosyal bü- yük ilerilikleri gerçekleştirmiş olan Jül parti şefi değildi Bu insanlar, mutedil ve dürendiş kim- selerdi. JAPONYADA BİR TENKiİD Mançester Gardiyen gazetesinden: Bildiğimize göre birkaç — seneden - beri, Japonya'da hürriyet ortadan kal- dırılmış bulunuyordu. Ordunun mütte- fikri bulunan bürokratlarla elele vererek tesis etmiş olduğu idare, her hangi bir Avrupa diktatörlüğü ile kıyaslanamıya- Cak derecede fikir ve hareket hüzriyetini silip süpürmüştür. Ortada geniş teşki- fakat bir. iki olursa, kadar bükü » etin dediği gibi kalem kullanmakta - dir ki sansüre lüzum kalmamaktadır. Bu vaziyet içinde Tokyoda - çıkan Oriental Ekonomist adlr japon gazete- #inin baş muharriri tarafından verilen ve sonra gazetede heşredilen rans, gerçekten, bir cesaret örneği sayı dabilir. Bu konferansta Bay İşibaşi, gayet Akıllıca sözler söyliyerek japon basınnın Çin'e karşı takındığı - tavrı, adamakıllı, tenkid etmiş ve şu sözleri söylemiştir. “ Büyük bir tcessüfle kayde mec » burum ki bugünün basını bana - dünya milletleri arasında sulbu ilerletmek ve yaşatmak için değil, hergün onu mah- vetmek ve batırmak için çalışıyor gibi geliyor. Bunun sel taşkın Ganleetlizmdle Gazeteler, bürokrasi e) Aağıabirliği edip onun güttüğü politika- yı müdafaa etmek suretiyle, memlekece hizmet ettikleri kansatinde bulunuyor- konfe - lar, Şunu söylemeğe lüzum yoktur. ki basının vazifesi u'uslararası hayatın n kişafına yardım etmektir; bürokratla- rın uşağı olmak değildir. Onun hedefi daha yüksek, vazifesi daha üstün olmak gerektir Bu sözlerin açık konuşmanın tehli- keli olduğu bir memlekette söylemesi ehemiyetle üzerinde duvulacak bir hâ- disedir. Bay İşibaşi, bundan başka, Çin ba- aınında arada bir dostlük - kurulmüsı hakkında yapılan müracaata neden al- dırmazlık edildiğini yazmaktadır. Teşekkü: Eski İzmir ve İstanbul “Defterdarı Hüseyin Avni Şuşudun vefatı münase. betiyle vâki taziyetlerinden dolayı bi- lümum dost ve akrabaya teşekkürleri. mizi sunarız. Ailesi © w Frankfurter Saytung'un Roma mu- gazetesine bildiriyor; İtalyan « türk münasebetlerinin vu. zuhlaşması, günün hâdiseleri — arasına girmiş bulunuyor, Zecri tedbirler do Akdeniz deve gerginlikten İtalya- 'Türkiye münasebetleri de müteessir ol. muştu. Bu defa yapılacak olan politik gö- Tüşmenin, her şeyden evvel, Türkiye - nin italyan politikasına karşı beslediği itimadsızlığı ortadan kaldırmağa — ve İtalyanın boğazlar andlaşmasına karşı iyetini tesbit etmeğe — yardım meseleye gerince, Roma, 2 sonkânun tarihli italyan - ingiliz telmen's agreement'inin, Türkiye - ile olan münasebetlerini daha iyi bir esa- sa istinad ettireceği fikrindedir. Sta- tükoya bağlanmak ile birlikte İtalya- 'mın Türkiyeye karşı beslediği - barışçı tasavvurlarıma da çığır açılmış oluyo. Buna mukabil, Montrö andlaşması. 'nın yapılması üzerine statükoda habeş harbından önceki devirlere göre değiş- miş olduğu için, İtalyanın kendini yeni vaziyete uydurması bilhassa ehemiyet kazanmaktadır. İtalya, zecri tedbirler dolayısiyle, Montrö andlaşması etrafında — yapılan görüşmelerden uzak kalmıştı; Ancak, hiç bir zaman bu andlaşmayı tenkid mekten geri durmamıştı. Ne var ki, İtal ya bu tenkidleriyle Türkiyeyi - murad etmek istemiyordu. “Türkiye bahse konduğu müddetçe Ttalyanın, bu andlaşmanın hükümlerine muhalif olduğunu” demektedir ki: “ Montrö ve ona bağlr olan diğer meseleler, ayrı ayrı değil, italyan - türk münasebetlerinin genel çerçevesi için- de ve iki memleketin ana hatları gözö- 'nünde tutulmak suretiyle tetkik edile- bilir. Hâdiseleri ayrı ayrı ele almak po - litikası artık geçmiştir. Bugünkü gün- de, milletlerin, dostluk içinde yaşama- Jarını ve elbirliğiyle çalışmalarını tak- viye etmeğe elverişli olan, büyük ve u- anumi ana istikametlerin realist politi. kast hâkimdir. kaydetmekte ve mahfillerinde söylendiğine göre, İtalya, — Montrö'de tesbit edilmiş olan boğazlar rejimine hukukt bakımdan muvafakat — edecek - tir; fakat, andlaşmayı kabul etmiyecek- tir. Buraca gözetilmekte olan bu far - kın, pratik olarak nasıl bir. ehemiyeti haiz olduğunu anlamak için intizar et- mek lâzımgeliyor. Her halde, İtalya bu meselede doğrudan doğruya - Türkiye ile anlaşmak niyetindedir. 7-2.1937 —« “Financial Times',,in Türkiyeye dair çıkardığı (Başı 1 inci sayfada) yük fayda ve hizmeti canlandırabilmek için içindeki münderecatı okurlarımıza anlatmayı lüzumlu buluyoruz Mecmuanın ilk sayfası münderecata tahsis edilmiştir. İkinci sayfasında İngi terenin Ankara büyük elçisi Sir Perey Loraine'in, üçüncü sayfasında ise Tür- kiyenin Londra büyük elçisi B. Ali Fethi Okyar'ın ihtisasları vardır. Ondan sonra (sayfa 4-5), son aylar içinde gaze. tenin hususi muhabiri sıfatiyle Ankara- ya gelerek Türkiyenin sosyal, finansal, ekonmik ve siyasi durumları hakkında esaslı incelemelerde bulunmuş olan B. Otto M. Smilovici'nin “Memalist rejim altında yeni Türkiyenin tekümülü” baş- Jığı ile yazmış olduğu bir makaleyi gö- Tüyoruz. Tlâvenin altıncı ve yedinci sayfalarını başbakanımız İsmet İnönü'nün “Türk cumhuriyetinin yaratıcısı Kemal Ata- türk” başlıklı çok güzel bir yazrer süsle mektedir. Sayın başbakanın yazısından sonra sekizinci, dokuzuncu — ve onuncu sayfalarda başmuharririmiz Falih Rıfka Atay'ın “Türk inkilâbından evel ve son. raki hâdiselere toplu bir bakış” başlığını taşıyan bir makalesi gelmektedir. On bi- rinci sayfada dış bakanımız Doktor Teve fik Rüştü Aras'ın “Türkiyenin dış ve iç sükün ve emniyet siyaseti” başlıklı ma- kalesi vardır. Bundan sonra gümrük ve inhisarlar vekili Rânâ Tarhan'ın “Türk cumhuriyet rejimi altında devlet inhisar- Jarının faaliyeti” başlığı altında yazdığı bir yazıyı görüyoruz. İlâvenin o1 sayfası İktisad vekili Celâl Bayar' malist rejiminin ekonomik doktrini” baş- lıklr yazısına tahsis edilmiştir. Bundan sonra şu yazılar geliyor: Cumhuriyet merkez bankası umum direktörü Salâ- haddin Çam'ın “Türk parasının istikrarı üzerinde devletin mali siyasetinin tesiri” makalesi (sayfa 15), Londrada endüstri. yel teshilât şiri idürü S. N. Kar- Tinski'nin “İngiliz - türk endüstri iş bir- yazısı (sayfa 16-17), İlei- Mmüsteşarı Faik Kurdoğlu'- 'nun “İngiliz - türk ticari münasebetleri” hakkında bir tetkiki (sayfa 19).. Bundan sonra, gene vekillerimiz ta- rafından yazılmış yazılarr görüyoruz: 21 inci sayfada Maliye vekili Fuad Ag- ralı'nın “Kemalist rejimi altında finan- #al reform”, yirmi - üçüncü yirmi beşinci sayfaya kadar Maarif Ve- kili Saffet Arıkar yenin umumi terbiye ve kt leleri”, yirmi yedinci sayfadan yir dokuzuncu sayfaya kadar Nafıa Veki Ali Çetinkayanın “Türk nafıasının ba- şardığı muvaffakiyetler ve göstereceği faaliyetler”, 31 ve 32 inci — sayfalarda Ziraat vekili Muhlis Erkmen'in “Tür- kiyenin endüstrileşmesinde ziraatin ro- Vü”, otuz üçüncü sayfada Sıhat ve İçti- mal Muavenet Vekili Dr. Refik Sayda- mın “Türkiye cumhuriyetinin, umumt sıhat siyaseti,, başlıklı değerli makale- deri vardır. sayfadan İlâvenin otuz dört ye otuz beşinci sayfalarında Sümer Bank Umum Di- bir ilâve mer Bank ve Türkiyenin endüstrileşe tirilmesindeki vazifesi,, yazısı, otuz alı t ve otuz yedinci sayfalarında Türkiye İş Bankası Umum direktörü Muammer Eriş'in “Türkiyenin ekonomik inkişae fında İş Bankasının rolü” zinci sayfasında Eti Bank Umum Di. zektörü fihami N. Pamir'in “Eti Ban. kın türk milli ekonomisinde oynadığr rOl, , otuz dokuzuncu sayfasındı liz endüstrisi federasyonunun Türkiye murahhası J. H. Walton'un “Harbdan sonra ingiliz - türk münasebetleri”, kız kıncr sayfasında Emlâk ve Eytam ban- kast umum - direktörü Cevdet Gölet. in “Emlâk ve; Eytam bankasının vazi- feleri,, , kırk birinci sayfasında Ziraa€ bankası umum direktörü Kemal Zaimin “Türkiye Ziraat bankası,, , kırk üçün el sayfasında Türkiyedeki ticaret oda- at sekreteri T. Angus Swa'nın “Türk endüseri inkişafında ingiliz ticareti i- gin fırsatlar”, kırk dördüncü sayfasın. da Tetanbul valisi Muhiddin Üstünda ğin “Şehirlerin karaliçesi / İstanbal”, kırk beşinci sayfasında “Modern inşar 'nın yeni bir eseri: Ankara", kırk altıne er sayfada İzmir belediye rcisi Dr. Behe çet Us'un “-İzmir Enternasyonal pana- kırk yedinci ve kırk sekizinci te türk kadınının mevkli ve eseri, yak zıları vardır. Memleketimiz hakkında yazılmış bu. kadar güzel yazıları ingilizce olarak biz ilâve halinde çıkaran “The Financial Times, gazetesine Üve onun değerli muharriri Otto M. Smiloviciye teşek. kür etmeği bir vazife biliriz. Su mahsulleri kanunu projesi Vekiller Hey'etinde MN MEREL aa balıkçılık kongresinde balık müstahsil deri ihracatçıları ve diğer alâkalılarla Bakanlıklar mümessillerinin ileri süz- dükleri mütalcalar ve ortaya koyduk. darr dileklere göre İktısad Vekâletinin teknik bürosu tarafından hazırlanan “su mahsülleri kanunu” projesi ” nihaf geklini bulmuş ve Vekiller Heyetinde görüşülmek üzere Başvekâlete sunul. muştur. Halkevinde Sosyal Yardım Şubesi menfaatine Halkevi Temsil Şubesinin iştirâk e yardımı ile Sanatkür ŞADI ve arkadaşları tarafından 8 gubat 1937 pazartesi günü akşamı at 21 de Birinci Temsil Hissei şayıa 3 Perde zektörü Dr. Nurullah E. Sumer'in “Sü- Tefrika: No: 60 İKİNCİ mısn© KİTABI Yazan: Rudyard Kipling Çeviren; Nurettin ARTAM — Asla gitmiyeceğim. Cengel'de tek ba- Şıma avlanacağım. Bunu bir defa söyledim. — Yazdan sonra yağmurlar, yağmurlar. dan sonra da ilkbahar gelir. Buralardan sü- Tülüp atılmadan kendiliğinden git. — Beni kim sürüp atacak? Movgli, pek dikkatli ve yavaş yavaş, ce- sedleri bir yana iterek Akelayı ayağa kal- dırdı; iki koluyla ona sarılmıştı. Yalnız kurt, uzun bir nefes aldıktan sonra bir sürü önde- rinin ölürken söylediği ölüm şarkısını söylemeğe başladı. Şarkıya devam ettikçe kuvveti kendine geliyor ve yükselen - sesi, ırmağın öteki kıyılarına kadar gidiyordu. Nihayet sıra son: — Uğurlu avlar! Dileğine gelince Ake- , kendini, bir an, Movgli'nin kollarından kurtararak havaya sıçradı ve en son olarak öldürdüğü müthiş ölünün üzerine cansız bir halde düştü. Moveli, başı dizleri üzerinde oturuyor ve bahiniler Dholelerin üzerine merhametsizce atılarak onları kovalarken o, hiç bir şey dü- şünmüyordu. Yavaş yavaş haykırışlar sön- meğe ve yaraları katılan kurtlar topallaya topallaya dönmeğe başladılar. Sürüden, yarım düzine lahini ile on beş kurt ölmüştü; bunlar ırmağın kenarma se- rilmiş yatıyorlardı. Geriye kalanlarda da ya- rasız, beresiz olan hemen yok gibi idi. Movgli, orada soğuk gün doğuncaya ka- dar oturdu. Nihayet Fao'nun ıslak ve kırmı- zı salyası eline değince Movgli Akelanın ce- sedini göstermek üzere bir yana çekildi. Fao, sanki Akela, hâlâ sağmış gibi, — Uğurlu avlar, dedi, ve 1sırılmış omu- zunun üzerinden ötekilere seslendi: — Havlayın köpekler! Bu gece bir kurt öldüt Fakat bütün cengelin kendi cengelleri olduğunu söyliyen ve karşılarına kimse dura- mıyacalını iddia eden iki yüz dholelik sürü- da biç birisi, bu haberi götürmek üzere Dekkan'a dönmeli, Kıralın Ankusu Bunlar © dörtlerdir ki çiğler yağmağa başladı. #ından beri ne hallerinden memnun - olmuşlar; ne de doymuşlardır: çakalın ağzı, akbabanın girtlaği, Mmaymunun elleri ve insanın gözü. — Cengel sözlerinden — Büyük kaya yılanı Kaa, doğuşundan be- ri, ihtimal ki, iki yüzüncü defa derisini de- Biştirmiş ve, belki de hatırlarsınız, soğuk in- lerde bir gece olup biten savaşta hayatını - na borçlarmış olan Movgli, kendisini tebri. ke gitmişti. Deri değiştirmek bir yılanı, ye« ni derisi, adamakıllı, gelişip parıl parıl parı layıncaya kadar halsiz ve düşkün bir hale koyar. Kaa, artık Movgli ile alay etmiyerek, öteki Cengel halkının yaptığı gibi kendisi Cengelin efendisine lâyık bir surette karşı. ladı ve bu büyüklükte bir Kobranm kulağı- 'na gelen bütün Cengel haberlerini ona an- dattı. Onun orta Cengelde toprağa yakın yer- lerde, yahud toprağın altında ve ağaç ko « vuklarında geçen hayata dair bilgisi yoktu; fakat bütün bunlar, derisinin en ufak bir pan çasmna yazılabilirdi. O gün öğleden sonra Movgli, Kaa'nın kavrımları arasında oturuyor. ve kayaların ü- zerine bırakılmış ve porsumuş olan eski de- riye parmaklarını sürüyordu. Kaa büyük bir nezaketle vücudunu Movglinin geniş omuzlar Tınn altına topladığı için oğlan, canlı bir koltuğa yaslanmış gibi idi. Movegli, bir taraftan eski ken bir taraftan da nefesini du ki: oynar. ısarak diyor- (Sonuvar *