Madridde siviller nasıl yaşıyorlar Tayyare hücumlarına en iyi hedef: Madrid! - Bir kontesin evine misafir edilen tramvay vatmanları - Kadınlar ve çocuklar neden Madridten ayrılmıyor ? - Yiyecek almak için mağaza önlerine dizilenler - Şehir içinde barikatlar... İspanya hükümeti, bütün sivillerin Madridden çıkmasını emretmiş olmasına rağmen bir takım (den ayrılmamaktadırlar. Bütün bı muş olan Deyli Telgraf" muhabi: ispanyol baş şehrinde sivillerin bütün o bombardıman ve hava ivil halk halâ şehirde kalmakta, milisler- facialı günlerde Madridde bulun- Henry W. Buckley, — gazetesinde cumları arasında nasıl yaşadıklarını şu satırlarla anlatmaktadır. Medridde yapılmakta olan muhare- belerin sonunda bir “meçhul sivil abi. Gesi” yapılması tasavvuru vardır. Havacılığın terakkisi, harbın mu « ayyen bir sahaya inbisar etmesi kaide- #ini ortadan kaldırdı. Onun için Mad- Fid hem topçu, hem de tayyare ateşine açık bulunmaktadır. Üç ay / müddetle Şehir, topa tutulmuş ve bombalanmış fir. Bununla beraber, mikdarları bir Mmilyonu bulan sivil halkın hayatı hay. zet edilecek derecede normale - yakın geçmektedir. Ev kadınlarr — satın alacak bir şey bulabilirlerse — alış veriş / etmekte, Gükkâncılar — depolarında bir şey kalı Aaşsa — mal satmaktadırlar. Sinema- Ja açıktır. Burada perde üzerinde Jo- 'an Crawford ile Eddie Cantor'u göre bilir, isterseniz, rus propaganda derini seyredebilirsiniz. Çocuklar mek- tebe gitmekte, güneşli havalarda halk Berintiye çıkmaktadır. Berrak bir havasr olan ve 2000 ayak “rtifamda bulunan Madrid şehri Av- Tupa merkez şehirleri içinde hava hü - cumlarına en müsaid bir hedeftir. Ha “vasr berrak olmakla beraber bu kış mev- Siminde biraz sis yapmıştır. Bir takım binalar, bilhassa, Ameri- ka yapılarını andıran 16 katlr. telefon imerkezi yirmi, otuz mil uzaktan görü- ür. Bu bina, Londra'da geçenlerde ya- man Kristal Palastan daha ziyade uzak. dan gelecek tayyarecilere - kılavuzluk vazifesini görür. Madridde halk, ziyadesiyle, bir ye- ikmiş bir haldedirler. Sekiz, on katlı binalarda otuzar, kırkar apartıman yardır. Şehrin ufak bir sahası üzerinde 30.000 bina toplanmıştır. Vasati olarak bir evde 33 kişi oturmaktadır. Onun için dünyanın en kötü pilotu bile Mad. ridde herhangi bir binaya bomba isa - het ettirebilir. Bir tayyare zabiti, Londradaki açık Sahanın ehemiyetli derecede büyük ol- duğunu bana söylemişti. Bununla bera- ber eğer mukayeseye devam - edecek olursak, Londra'nın sisli havası, tayya- elere karşı bir nevi peçe teşkil etmek- tedir. Bununla beraber Madrid — Üzerine yapılan en büyük hava hücumunda an- cak 32 tayyare bulunmuştur ki bugün- Kü harb ölçüsünde bunu küçük bir hü- cum saymak lâzimgelir. Ayrıca zehir- Ji gaz da kullanılmış değildir. Hava hücumunu halka haber ver - mek tertibatı da artık terkedilmiş gibi- dir. Çünkü âsilerin bulunduğu yerler- de uçan tayyareler Madridin Üzerine © kadar çabuk - gelebilmektedirler ki patlıyan ilk bombanın sesi ile halk s- #naklara kaçmakta ve motosikletli po- “lerin sokaklarda dolaşarak halkı teh- likeden haberdar etmesine vakit ve lü- zum kalmamaktadır. Sonra, Madridde- ki tayyare topları az olduğu ve - çoğu modern olmadığı için düşman tayyare- deri oldukça alçaktan uçabilmektedir » der. “Takib tayyareleri de bomba tayya- relerini, hemen havalanıp muharebeye hazırlanan hükümet tayyarelerine kar- $t himaye etmektedir. Birçok evlerin sığınaklarında yatak- haneler yapılmış, bu süretle halkın em- niyet içinde uyuyabilmeleri temin edilmiştir. Bir dostumun oturduğu bir evde böyle bir sığınak yatakhanesi vardır. Ev sahibi yalnız bunu yapmakla kal - mamış, dıvarların bir yerine bir takım işaretler, yanr başına kazmalar, kürek- ler koydurmuştur. Bu tedbir şu mak - sadla alınmıştır. Eğer eve yukardan bir isabet vaki olur da çökütnü başlarsa dı- varın bu işaretli noktası yıkılacak ora- dan bitişik binanın sığınak kısmına geçilecel 'Böyle sığmaklarda başlıca tehlike, ine isabet et - mesiyle baş gösterebilir. Birkaç — defa böyle isabet vaki olmuş ve orada bu - JTunan insanlar zarar görmüşlerse de 'bunun müstesna bir vaka olduğunu kabul etmek lâzımdır. Böyle sığınaklarda halkın fazla ka- Jabalık olması, bütün emniyet tedbir - lerinin alınmasına mani olmaktadır. Şehrin garb ve cenub tarafları o ka- dar bombalanmıştır ki halk arasında bu bölgede oturmak arzusunu — göste - renler ziyadesiyle azalmıştır. Buralar- da 4000, 5000 ev boşaltılmış ve buralar- da oturanlar, “daha emniyetli” bölgele- e taşınmışlardır. Aşağı yukarı 150.000 kişi böylece es- ki evlerini bırakıp başka yerlere taşın. mışlardır. Benim oturduğum mahallede nor - mal olarak 70 kişinin oturması lâzım gelen evlerde 320 kişi oturmakta — idi. Altı odalı bir apartımanda tam 29 kiş oturmaktadır. Hükümetin verdiği bir emre göre her evde bir komite teşek - kül etmiştir. Polis ve yahud resmi — memurlar, yersiz kalan halkı evlere dağıtmakta - dırlar. Ondan sonra ev komiteleri de bunların ne süretle yerleştirilecekleri. ni kararlaştırır. Bu mültecileri - kabul etmiyenler “rejim düşmanı” sayılmak- tadır. Ben, bu yolda hareket eden kim- seye tesadüf etmedim. Bu yüzden bir takım garib vaziyet- ler hasıl olmaktadır. Son günlerde, bundan önceki mevsimlerde Bi deki hayatın şaşnalı yıldırlarından bir risi olan bir kontesin evine iki tram - vay vatmanı ailesinin misafir olduğunu gördüm. Kontes misafirlerine gayet ça buk alışmış, onlarla dost olmuştu. İs panyol halkınn misafirperverliği - ve kanı sıcaklığı bu türlü vaziyetlere alış- malarına imkân vermiştir. Madriddeki ev kadınları birer kah- raman olmuşlardır. Şehirde yiyecek, bilhassa tereyağı, et ve şeker pek az - dır. Pirinç ve portakal gibi şeyler güç. Tük çekmeden bulynabiliyor. Fakat ö teki yiyecek maddelerini ele geçirebi mek için güçlük çekilmekte ve mağa - zaların önünde kuyruk teşkil edip bek- demek Iâzim gelmekti Gülleler ve bombalar patlıyadursun, eğer evdekiler aç ise ev kadını, büyük bir cesaretle kuyruktan ayrılmamakta, orada durmaktadır. leler bu hususta stratejiye y « gun hareket ediyorlar. Meselâ hizmet. Si bir kuyruğa, ana başka bir kuyruj gocuklar daha başka bir kuyruğa gi yorlar. Hattâ eğer vakti müsaid - ise, baba da utanmayı sıkılmayı birakarak sıraya girer. Tayyareciler bu kuyruklar üzerine bomba savurduğu ve yahud - bunların arasına bomba düştüğü — zaman çok insan ölmektedir. Bu suretle Madridde ilk hava hücu- mmu yapıldığı zaman bir bomba ile ço - u kadın ve kız olmak üzere 60 kişi öl- müş ve yahud yaralanmıştır. Bu kuy - Tukların teşkil edileceği ve dükkânemnın Satışa hazır olacağı sastler tayin edil. miştir. 'Bombalar, her ne kadar hoşa gider şeyler değilse de, umumiyetle, pek az hayata mal olmaktadır. 'En fazla bomba, öğleden sonra sa- at üçle beş arasında atılmaktadır. Mad- Tid'in en işlek caddesi ve mağazaları in bulunduğu semt olan Gran Via bu bombardımanlardan ziyadesiyle zarar Burada büyük mağaza- üzerinde şu ilânı gö 'saat Üçle beş arasında arka kapıdan girinizi, Bunun sebebi şudı Mağzanın esas kapısr cenuba, yani bombaların gelmesi ihtimali olan ta - fafa doğrudur. Arka kapısı ise şimale doğru olduğundan daha emniyetli sa - yılmaktadır. Yüksek Telefon binasında çalışmak- ta olan 500 kız fevkalüde cesaretlidir. der, Bu binaya birçok defalar isabet vaki olduğu halde bunlar iş başından ayrılmamışlardır ve telefon servisi her zaman mevcud olan tehlikelere rağen intizam içinde devam etmektedir. Gran Via'da bulunan bir otele otuz defa isabet vukua gelmiştir. — Bunlar- dan birisi asansör tertibatını tahrib et mitşir. Bir tanesi de çamaşırhaneye ve vantilatör merkezine düşmüştür. Üçün- cüsü, otel memurlarının girdikleri met- hale isabet ederek orada novio'sunu, ya- ni yavuklusunu beklemekte olan zaval- İt bir garsonu — öldürmüştür. - Bütün bunlara rağemen otelde hayat devam et. mekte, kahve, bar ve birahane — daima dolu bulunmakta, garsonlar hizmet için bir o tarafa, bir bu tarafa koşmakta - dırlar. Bu insanlar soğuk ve aç Madridde 'ne için kalıyorlar? Yol açıktır. Valan- siya'ya giden yol serbesttir. Hükümet, her türlü kolaylığı gösteriyor. - Fakat halk, evlerinden ayrılmıyorlar. — Eğer kadın gidecek olursa o zaman yiyip iç- e işleri kocanın üzerinde kalacaktır. Halbuki onun da 'kuyruklara girip s- ra beklemeğe vakti ve işi müsaid de « ildir. Bir sigorta şirketinin müdür mua- vininin karısı bana şu sözleri söyledi: — Kocam gidemez: gidecek olursa işini kaybeder. Ben de o beraber olma. dıkça gidemem. İki çocuğumuz da bu- rada kalmalıdır. Çünkü ben biz öldük- 'ten sonra, yetim olarak — yaşamalarını istemiyorum. Çetin, fakat tipik bir kanaat. Bu ada mun yazıhanesine de birkaç defa bom- ba isabet etmiştir . İşte Madrid, kendi küçük âleminde böyle acaib ve feci bir hayat yaşamak. tadır. Kahveler, gece yarısından sonra sa- at iki yerine akşam saat sekizde ka - panmaktadır. Eskiden — aristokratların gezinti yeri olan Kastellana caddesin - de şimdi gezgin hizmetçiler, kadehi 10 'santime şarab satıyorlar. Bir duka'nın sarayı şimdi komünist merkezi olmuş- tur. Kuyumcular, elmaslarına ve - mü- cevherlerine bol bol müşteri buluyor » dar. Çünkü birçokları evlerindeki peçe. taları bunlarla — değiştirmeyi — faydalı bulmaktadırlar. Şehrin bazr tarafları harb bölgesi - sekliğinde bir. barikad ” yükseliveriri Silâhlı devriyeler sizden paso sorarlar. 200 yarda ötede üniversite mahallesi durmaktadır. Bu cephe siperleri, şeh « rin en civcivli yerinden ancak birkaç dakika ileri Ve Madrileno, eski mizacı ile, ge- cenin sessizliği içinde gümleyen ağır topların gürültüsü içinde diyor ki: — Karamba, yaşir Felipe, bu gece meşgüldür. ANKARA ÖĞLE NEŞRİYATI Saat : 1230 Plâk: Türk musikisi ve halk şase kıları. Mühtelif plâk neşriyatı. Dahili ve barici haberler. AKŞAM NEŞRİYATI Saat : 17.30 İnkilâb dersleri naklen). Türk müsikisi ve halk şarkılama (Ferit Tan ve arkadaşları) Arapça neşriyat. Türk müsikisi ve balk şarkılam (Makbule ve arkadaşları) . Konferans; Bayan Hidayet Soe “nal (Hizmet Akdi). Plâk: dana musikisi Gazete hülâsaları ve ajans habem deri Stüdyo salon orkestrası. 1 — Thomas Fantaisie - Le Celt 2 — Choupuis K - Sa - Ko. 8 — Fetras Potpourri - De Sc€nt 'en Sctne. 4 — Tosti La Sörtnade 5 — L. Sied İntermezzo - Abfes blüte, Yarmki program ve İstiklâi Maz 12.50 1318 (Halkevinden 19:00 1930 1945 2015 - İSTANBOL ÖĞLE NEŞRİYATI Saat : 1230 Plâkla türk musikisi. 12.50 Hâvadis. 13.05 Muhtelif plâk neşriyatı. 1400 Son. AKŞAM NEŞRİYATI Saat : Plâkla dans musikisi, Konferans: Doktor İbrahim Zatf Nezihe ve arkadaşları tarafını dan türk musikisi ve halk şarkır darı, 'Türk musiki heyeti, saat ayarı. B. Ömer Rıza tarafından arabça Hâvadis, Orkestra, Ajans ve borsa haberleri ve erte- si günün programı. Plâkla sololar, opera ve ” operet parçaları. Son. KİRALIK 2 ve 3 odalı konforlu, ucuz daireler. Havuz Başı, Karanfil sokak No. 13. Telefon 3079 i—389 2030 2100 215 2210 2230 2300 Pazarlıkla yaptırılacak Temel ve duvar işleri “Yeni Rotatif makinesi için Ulus binası içinde 1450 lira bedel tah- min edilen bazı temel ve dıvar işleri yaptırılacaktı 29.1.1937 cuma günü öğleden evel saat onda Ulus binasında ve komisyonu huzurunda pazarlır apılacağından talip olanların ke- şif evrakı ve plânlarını görmek üzere idaremize müracaatları. Ulus Direktörlüğü x Tefrka, No: 54. İKİNCİ CENGEL KiTABI duydu. Yukardan aşağı bakmca kırmızı dho- leler, kurttan daha ufak görünüyorlardı. Fa- kat Movgli bir bakışta bunların ayaklariyle çenelerinin ne kadar kuvvetli olduğunu an- Tamıştı. görünce ona: Burnu ile kan izini izleyen sü yaz dişleri ü önderini önem vermedi; diye cevab geldi. Bu cevabı veren dhole be- ini meydana çıkarıyordu. Movgli, gülümseyerek baktı ve Dekkan'daki taklid ederek dişlerini çıtırdattı. Böylece bütün dholelere onlardan fazla değer — ve aşağıya doğru ıçrayan fare Çikai'yi göstermek istiyordu. Sü- — Biz seni al aşağı etmeden in aşağı, kılı sız maymun ! diye bağırdılar. Movgli dallardan birisine tırmanarak sük rünün üzerine doğru kaydı; yanağını dala yapıştırmıştı ve bir kolu serbestti. Bu vazie yette onlara, onların huylarına, hallerine, favırlarına, işlerine ve inciklerine dair ne — İyi avlar! dedi. Bu hayvan yukarıya baktı ve arkadaşları durakladılar. Bunlar kuyrukları — aşağıya sarkmış iri omuzlu, ağızları kanlı sırım gibi birçok kırmızı köpeklerdi. Dholeler, esas iti- bariyle, pek sessiz hayvanlardır ve — bunla- rın kendi cengellerinde de riayet ettikleri bir usulleri yoktu. Ağacın altında toplanan hayvanların iki yüz kadar olduğunu tahmin- liyordu. Fakat önder kan kokusunu aç aç kokluyarak sürüyü ileriye sürmeğe uğraşı- yordu. Bu olacak şey değildi; eğer — ilerliyecek olurlarsa o zaman gün aydınlığında inlerin önüne giderlerdi. Halbuki kendilerini orta- lık yarıbuçuk kararıncaya kadar burada alı- koymak lâzım geliyordu. — Kimden müsaade aldınız da buraya geliyorsunuz? Diye seslendi Movgli. — Bütün Cengeller bizim cengelimizdir! rü, ağaç gölgesinin etrafını çevirdi ve ön- der, Movgli'ye ağaç maymunu adını vererek seslendi. Buna cevab olarak Movgli çıplak bacaklarından birisini aşağıya sallandırdı ve tabanmı önderin başına değdirdi. Bu, bütün sürüyü çılgın bir öfkeye - sal- mak için kâfi idi; hattâ kâfiden fazlası idi. Tabanlarırfın arasında kıl bulunanlar, bunun hatırlatılmış olmasına aldırış etmezler. Önder, yukarıya doğru sıçrayınca Movg- İi ayağını öteye çekerek tatlı tatlr dedi bilip düşünüyorsa hepsini saydı, di Biribirini iğnelemek ve hırpalamak istes dikleri zaman Cengel halkınm kullandığı dil kadar yeryüzünde dokunaklı ve batıct hiç bir dil olamaz. Eğer üzerinde düşün olursanız, bunun böyle olması gerektiğini de anlarsınız. Movgli Kaa'ya dilinin altın- da birçok dikenler. bulunduğunu - söylemiş değil miydi? Bu sözler yavaş yavaş Dhole'leri sus- x ö öçek, kırmuzı köpek! haydi. gerisi Müktan homurdanmağa, homurdanmaktas geriye Dekkan'a git de orada kertenkele ye! kişnemeğe, kişnemekten çılgınca hareketler kardeşin Çikai'nin yanma git. Köpek! kö- re sürükleyordu. Onlar da cevab — vermeğe pek! kırmızı köpek! bütün ayak parmakla - yeltendiler; fakat bu, bir yavrunun öfke ile Tının arası kıllı köpek! Kaa'ya cevab verişi kabilinden bir şey olu- Bunları söyledikten sonra ayağını bir yordu. Bu sırada Movgli ayaklariyle dala defa daha salladı. adamakıllı sarılmış, sağ kolunu da tamamir Sürü, tam Movgli'nin istediği gibi öfke- le harekete elverişli bir vaziyete getirmişti. lenerek: ( Sonu var ) Yazan: Rudyard Kipling Çeviren: Nurettin ARTAM Movgli, —dalların arasındaki — mesa- feyi hesablıyarak ağaçların altından geçi- yor, bazan bir ağacın gövdesine tırmanıp - Tadan ötekine atlıyordu. Nihayet böylece açıklığa kadar geldi ve bir saat burayı ince- ledi, Nihayet, Von tolla'nın kan lekelerini buldu ve istikameti iyice tayin ettikten son- ra bir ağaca tırmanarak yerden sekiz ayak kadar yüksek bir ağacın dirsek vermiş bir dalının üstüne çıkıp oturdu. Burada bir ta- raftan şarkı söylüyor, bir taraftan da elin- deki bıçağı tabanma sürterek bileyordu. Gün ortasından biraz önce, güneş pek kızğın bir halde idi ki Von tolla'nın izleri ü- zerinde merhametsizce yürüyen ayak sesle- rini ve dhole sürüsünün iğrenç kokusunu