SA Er G İ —İ 1936 yılında cihan iktisadiyatı ista- tetkiklerinden an. daşıldığına — göre, cihan iktisadiyatr 1935 yılına nisbet- Je 1936 yılında da- Cihan ekonomisi, 1936 yılında, bir ev- velki seneye göre dir. Almanya istatistil bu gelişimi rakamlarla ispat ediyor. Birçok sanayi memleketlerinde faaliyet ir inkişaf göstermekte- dairesinin tetkikleri ULUS DİL KÖŞESİ: “Bir ana kucağına, ana — şefkatine muhtaç oian yavrular bakımlı ellerde büyüyorlar., “Ana kucağına" dan sonra “ana şef- katine,, diye ilâve edilmesi manayı tas- hata rihe yardım etmiyor, Ancak asıl burada değildir. “Bakımlı,, — tabi kastedilen nedir? “itina ile bakan, Halbuki “ba, bakılan manâsına gelir. *t& “Ağırlığı doksan kiloyu tutar,, demek istiyor. değilmi? kımlı 25 /1/ 1937 —— Halkevlerinin Sanatta Rolü Sanat etrafında fikir münakaşları yapıl- mak üzere Halkevinde bir toplantı oldu Ankara halkevinin, edebiyatçılarımı. zı, edebi meseleler üzerinde samiz nuşmalarda bulunmak üzere dün için bir toplantıya çağırmış olduğunu evelce . kaç edebiyatçının bir araya — gelmesi bir mesele olan ve buna ancak kahve duvarlarının çerçevelik ettiği memle- ketimizde, edebiyat #lemindeki dur« ba müsaid birin- | 1929 daki seviyeyi bulmuştur. İşsizler azal- 'Doksan kiloyu tutar, denemes. | yunarımıza büdi d 4 ü a yi urlarımıza bildirmiştik. gunluğu — izale hususunda - bile böyle :î',î, B mışlır. Hissedilir bir kalkınma vardır. yî:::;vş_mr ";îmjş_î"ıyı:;;: Dün saat 15 de, halkevimizin salo- | toplantıların ne faydalı bir hizmet gaf hattâ senenin tur. Genel itibarla sanayideki — istih. #alât artmıştır. Ci. OERAEZ S |a sasu bu mecsu üzerinde kasa bir e | A beria, Osbiyecaanımızı bir araya ge Ha bir . lâyikiyle öğretmiştir. Bu tedbirler ise ik- Za ae LA e k GA B bi aet çe A — canlılık kaydedil- amniştir. Ayni veçbile kredi piyasalarında dahi fazla bir istek ve faaliyet görülmüş- tür. Netice itibariyle cihan iktisadiyatının 1936 yılında tekrar iyileştiğine umumi bir delil olarak hemen tekmil fiatların birdenbire denebilecek bir surette yük- Belişi gösterilmektedir. İktisadiyattaki müsaid inkişaf, muh- kelif memleketlerde tabii başka başka isbetlerde vukua gelmiştir. Şöyle ki ge- Fek sanayi ve gerekse ticaretlerinde ge gen yal dahi canlılık görülmüş olan mem- Teketlerdeki kalkınma biraz daha sürat- de ilerlemiştir. Öte taraftan, ham mad- de istihsal eden memleketlerdeki kab kınma da bayik şiddetli bulunmuştur. Bu arada sözgelimi Çin'in iktisadi vazi- yetinin iyileşmesi, battâ siyasi karışık- Jıklara rağmen, memnuniyete değer bu- dunmuştur. Bunun gibi ingiliz ve Hok- Janda Hindistan'larında canlılık daha kuvvetlice olmuştur. Bir cümle ile ifade- lâzım gelirse, denilebilir ki, 1936 yı- dında ve bilhassa son aylarında iktisadi- yatı canlanmayan hemen hemen hiç bir memleket yoktur. Yalnız Fransa gibi si- yasi durumları pek karışık olan ve İs- panya gibi ihtilâller içinde' sürüklenen memleketler tabiatiyle bu umumt iktisa- 4i canlılıktan mahrum kalmışlardır. Büyük sanayi memleketlerinden Al- manya, İngiltere, İsveç ve saire gibi “kelerde işsizlik büyük nisbetlerde gerile- mniş ve sanayideki faaliyet hemen bemen 1929 daki dereceyi - bulmuştur. Hattâ “Almanya'da bilhassa muayyen meslek ve branşlarda çalışan usta ameleye ihtiyaç bugün için başabaş kapatılamıyacak bir dereceyi bulmuştur. bu yüzden bazı teşebbüslerin tatbikine imkân gö Tülemediği - söylenmektedir. - Binacna- deyh, Almanya sanayüi için bugün başlı- <a endişe işsizlik değil de, işçisizliktir. Bu bakımdan mütaica” edilerek Al- Manya'da artık hakiki işsizlik kalmadığı da kabul edilmektedir. Almanya'da bu- gün işi olmayan amelenin mikdarı yalnız 300.000 kadar tahmin olunmaktadır ki, bunlar da kalkınma nisbetleri ayni dere- cede kuvvetli olmayan branşlara mensup ameleyi teşkil etmektedir. Bilindiği üze- ze, Almanya'daki işsizlerin mikdarı nas- yonal sosyalistlerin iktidar mevküne gel ikleri 1933 yılı başında yedi milyona yakın bulunuyordu. İngütere'de dahi #anayi faaliyeti mühim nisbette çoğuk Hattâ bazı memleketlerde ekonomik canlılığı ve endüstri faaliyeti harbsonrasın- da kaydedilen en yüksek seviyeyi buldu- ğundan bu vaziyetin bir kil edip yeni bir krizin başlaması endişesini doğurmuştur. inüm noktası teş- anıştır. Bu faaliyet bakımından İngiltere Almanya'dan sonra ikinci gelmekle be- raber, oradaki hakiki işsizlerin sayısı Almanya'dakilerin — iki misli, —yani takriben altı yüz bin kişi kadar tah- min olunmaktadır. İşsizlerin en zi- yade İngiltere'nin bilhassa cenubi Wal- les mıntakasında bulunduğu zannedili- yor. Buna sebeb olarak da, hükümetin, buradaki işsizliğe yardım edebilecek ted- birleri zamanında almadığı gösteriliyor. Şöyle ki, ingiliz bükümeti sanayide ye- niden bir çok çalışmalar imkânını ve ye- ni bir çok sermayelerin işletilmesi se- beblerini teminle iktifa ederek faaliyetin, memleketin şu veya bu mıntakasında, şu veya bu şekilde tanzimine alâka göster- memiştir. Bir de kalkınma ve canlılık İn- gilterede dahi ilk başta demir sanayüinde görülmüştür. İnşaattaki faaliyet ise ye- niden çoğalmıyarak 1935 yılı sonundaki ve 1936 yılı başındaki derecesini muha- faza etmiştir. İnşaat arasında hükümet dahi şoseler ve saire yaptırmak suretiyle bir çok çalışma mevzuları bulmuştur. İn- giltere'nin dış teciminde de canlılık gö- Tülmüş ve bilhassa kömür ve mensucat ihracatı çoğalmıştır. Bununla beraber nsucat sanayiindeki istihsalât seviye- sinin eski yükseklikleri bulacağı pek o kadar zannolunmamaktadır. Binaenaleyh mensucat sanayüinin bulunduğu mınta- kalardaki işsizliğin ancak yeni bazı sa- nayi kurulması suretiyle büsbütün gide- rileceği tabil sayılmaktadır. Gerçek- ten ingiliz hükümeti işsizliğin tamamen kaldırılmasına büyük bir ehemiyet ver- mektedir. Dikkate değer ki, bazt memleketler iktisadiyatındaki canlılığın ve sanayün- deki faaliyetin harb sonunda kaydedilen en yüksek seviyeyi bulduğu veya bul- mak üzere bulunduğu göz önüne alına- rak, bu vaziyetin bir dönüm noktası teş- kil edip yeni bir krizin varit olup olmu- yacağı fikirleri işgale başlamıştır. An- cak, yeni bir kriz ihtimali olup olmadığı yolundaki sorguya menfi cevab veril- mektedir. Yani yeni bir kriz mevzuu- gin bir aksülamelle tekrar gerilemesini icab ettiren şartlar artık mevcud sa- yılmamaktadır. Gerçekten cski yıllardan 've geçmek üzere bulunan krizden alınan teerübeler ikinci bir felâketin doğmama- cümle hatasız olur. **& Öyleyse kıyamet kopmasına bir çey- zek kaldı demek... 'Öyleyse,, ve “demek” den biri cüm-| dede fazla ve lüzumsuzdur. tisadiyatın devlet taralından kontrol ve tanzimidir. Şöyle ki, ingilizler Türkiye ve Almanya gibi iktisadiyatları devlet ta- rafından tanzim ve kontrol edilen ülke- lerin ikinci bir kriz felâketinden masun kalacağını katiyetle ümid ederlerken, ik- tisadi tâlileri daha ziyade hususi teşeb- büs ve sermayelerin gelişi güzel hareke- tine terkedilmiş bulunan memleketlerin ergeç yeni bir krize uğrayacaklarından korkmaktadırlar. Kaldı ki, devletçe kontrol edilen iktisadiyatlarda her hangi bir arıza husulü halinde devlet derhal işe müdahale ederek lâzım gelen tedbir- leri daima alacak vaziyette bulunmakta- dır. Devletçe kontrol edilen iktisadiyat- lar için, ikinci bir kriz felâketine sürük- lenmek tehlikesi böylece hemen hemen katiyetle bertaraf edilmişken, tekmil ci- han iktisadiyatına daha fazla kalkınma ve açılma imkânları verecek bir çok baş- ka sebebler de mevcud. sayılmaktadır. Bu sebebler arasında bilhassa Birleşik Amerika devletlerindeki kalkınmaya ret olunmaktadır. Gerçekten, cihan ikti- #adiyatında pek önemli bir yer tutan bu memleketlerde son yıllar içinde geniş bir kalkınma kaydedilmiştir. Bir taraftan tihsalât ve bir taraftan sarfiyat kuvvetli nisbette artmıştır. Hattâ usta ameleye ih- tiyacın Birleşik Amerika'da dahi tama- men kapatılmadığı #öylenmektedir. Bu- 'nunla beraber Amerika'nın sınai imalât- taki fazlalığı halen harb sonu yıllarının '€n yüksek seviyesinden 96 10 kadar nok- san bulunmaktadır. Birleşik Amerika'nın yyalnız ziraj istihsalâtında bu yıl mühim nisbette gerileme kaydedilmiştir. Şöyle ki, zahire istihsal eden diğer ülkelerden ithalâta bile lüzum görülmüştür. İşte ci- ban zahire piyasasında fiatların önemli- ce yükselmesi, ilk safhada, Amerikadan “yapılan fazla talebe atfolunmaktadır. Bu vaziyetten ise, Türkiye dahil olmak üze- re, cenubu şarki Avrupa devletleri ve bir de Arjantin istifade eylemiştir. (Almanyada Türk Ticaret Odası bülteninden) Her pazartesi çıkan Türk spor kurumu dergisini okuyunuz nunda, “dil, tarih, edebiyat” koluna men- sup yüze yakın azâ hazır bulunuyordu. Toplantının müayyen bir. mevzuu vardı. Edebiyatımızın bugünkü duru- ederek Atatürk devrine lâ- gelen lan dünkü toplantıda; müzakerelerin in- tizamla cereyanı için bir reis seçilmesi teklif edilmiş ve reisliğe kültür kurulu azâsından B. Ali Haydar ittifakla seçil- miştir. Halkevi edebiyat kolu reisi B. En- ver Behnan, halkevi reisi B. Ferid Ce- dâl Güven, B. Bahçet Kemal, bu toplan. madan gözetilen gaye etrafında söz söy- Temişlerdir. Bundan sonra hazır bulunanlar ara- sindan BB. Bahadır, Ercümend Ekrem Talu, Sadri Ertem, Hasan Reşid Tan- kut, general Naci, Ferid Celâl, Behçet Kemal, Feridun Fazıl, Ertuğrul Şevket, Kenan, Hâmid Gürel ve daha bir kaç genç söz almışlar, ortaya konulan mev- zu üzerinde, muhtelif fikirler ve müta- İcalar beyan etmişlerdin Dünkü konuşmalardan çıkarabildiği- miz neticeleri şöyle hülâsa etmek mi'm- kündür: Bugünkü edebi verimimiz vat- min edici değildir. Edebiyatta kütleye doğru, daha geniş bir hamle istenmekte- dir; meselâ köy başlı başına muazzam bir mevzudur; sanayileşmek keza. Gene edebiyatın umumi çerçevesinin daha re- alist bir veçhe içinde kalması arzuya de. ğer. Folklor, edebi çalışmalarımız için bir temel olarak ele alınmak lâzımdır. Sıksık toplanmak gerek Söz söyüy kirler üzerinde daima ittifak ediyor de- ğilerdi. Hususiyle istenilen edebiyatın 'ne olduğu etralında düşünceler ileri sü- rülürken, böyle bir sanata erişmek için, baş vurulması lâzım gelen pratik tedbir- Ter tasrih edilmiyor, daha ziyade temen- nilerin tesbiti ile iktifa olunuyordu. Ayni yolda fikirlerin daha sarahatle belirmesi için toplantının sık sık tekrar- Janması temenni edildi. Ve reis. B. Ali Haydar, esasen ele alımmış olan mevzu- 'un böyle bir iki saatlik bir müzakere ne- ticesinde hal edilemiyecek kadar geniş ve azametli bulunduğunu ve bu gibi sa- mmimi görüşmelerin faydalı olduğunu söy. liyerek saat 18 de toplantıya son verdi. ve davetliler halkevinin hazırlamış oldu. u bülede izaz edildiler. Dünkü görüşmelerin muayyen bir metice ve karara varmış olmadığını kaydetmek, - edebiyatçıları - ve edebi yatla yakından alâkalı kimseleri bi raya toplayan dünkü toplantının fa) dasızlığını ifade etmez. Hakikaten bir- vlcrim mepsi gezçi ayni İL teşkil edeceği aşikârdır. Münakaşanın lüzumu Münakaşa bir nevi fikir #porudur. Güreşmiyen pehlivan gibi münakaşa etmiyen zihnin de kötürümleşti yağ bağladığını söylemek yeni bir ha kikat ortaya koymuş olmaz. Bu iti- sahibi olmaya yaryacak olan bu sami- mi toplantıların sıksık tekrarlanması- nt temenni edelim. Halkevleri: Sanat muhiti ve miyarı Halkevindeki dünkü toplantı, hal kevini halkevi eden manâlr ve değen toplantılarından biri, bir başlıcası ol du. Atatürk devri edebiyatının cer yetimizdeki diğer değişiklikler ve oe luş gibi kendini çoktan belirtmiş oldu. ğunu, bu uğurda belirecek değerlerin karşılarında ikaz edici bir sanat muhi- ti ve münevverler zümresi görmek ve onlara inanmak suretiyle sapa yollz da heder olmaması için halkevi mensu- bu sanat ve kültür adamlarının her za- man faal ve toplu bir rol oynaya deri lüzumu tebarüz etti. Halkevlerinin dil, edebiyat ve tarih komitelerinin fa- üyelerinin birbirleriyle çalışma bire liği yapması, muayyen bir. metodla memleket mikyasında çalışmanın temi- ni ileri sörüldü. İlerde daha çok vuzuk - kazanacak ve belirecek değerli düşüncelerin ve- Timli olması için ameli tedbirlere vara- cak olan konuşmalardan - bahsederken tekrar bugün serdedilen fikirler üze » rinde durmak imkânımı bulacağız. Değerli verimler, güzel örnekler: Konuşmalar bittikten ve davetlilere halkevinin büfesinde ikram edildikten sonra; toplantıda hazır olan bazı şaiz ler, maksad uğrunda — sanatın değerli nümüneleri olan şürlerini - okumuşlar ve içtimada raybi ve sinik davrananlar bile bu sanat tezahürleri karşısında da- vânım şuurlu bir inanla çoktan ele alıne mış olduğunu ve iddiaların meyveler vermeye başladığını görerek sevinmiş- lerdir. Endüstri, tarih ve devimin en az güre sığar gibi görünen — mevzuları üzerinde herhangi bakrmdan olurar ol- sun mutlak sürette sanat kiymeti taşı yazılabileceğinin — halken birer delilini vermişlerdir. Halkevi - kayakçıları Ankara Halkevinin bugünkü müs bet işi bununla da kalmamış, bir yan. dan sahnede çalışmalar ve hazırlanma: lar devam ederken, bir yandan ve tâ sa- bahtan da 27 halkevi spor şubesi üyesi kaaykçı, Dikmene gitmişler, kış spor- Jariyle bir tatil gününü daha manâlan- dırmışlardır. — Tefrika: No:1 Maça Kızı Yazan: Puşkin #iyle önümüzdeki ayın ilk günlerinde bir- çok edebi ihtifallerle anılacak olan rus şair da büyüdü. lerin gösterdikleri hürmet nişanelerine duş- kün, güzel, fakat sert kalbli bir anne arasın- Çocuk, yalnız kendisine eski zeman hikâ- yeleri anlatmaktan hoşlanan bir bü, 'neden şefkat görüyor ve bir çok halk masal- ları bilen dadısmnı seviyordu. O zemanın mo- dası mucibince kendisine muallimlere karşı pek de sempati beslemi- yordu. Bununla beraber, o muallimler ve ba- tutulan fransız — K. N. Batiuşkov sizliğe sevk etmesine mukabil, zekâsiyle her kesin dikkatini kendi üzerine çekiyordu. O- kumağa tehalükle devam ediyor, yalnız fran- sızlarla eski muharrirleri değil, ingiliz, ital- yan, portekiz ve rus müelliflerini de okuyor- du. Bir taraftan da şiirler, bir komedi've bir roman yazmıştı. Ondaki genç istidadı gören (1783 - 1852) kendisini teşci ediyorlar, na- sihatlarını, tavsiyelerini ondan esirgemiyor- (1787 - 1803) ve Jukovski metafizik meseleler üzerinde ciddi surette ünmemiş olmakla beraber, dinsiz geçini- yordu. Din aleyhine yazdığı mısralar, gizli olarak elden ele dolaşıyordu. Hükümetin bütün milleti kocaman bir kışlaya tıkmağa uğraştığı o sıralarda, millet için rahatlık ve hareket serbestli kin de vardı. Gizli olarak yazdığı şiirlerde kralları ka- nunlara hörmet göstermeğe çağırıyor, ne isteyenler arasında Puş- hapishanelerin, ne de kilise mihraplarının onları Louis XVI ün veya Paul I in aki- betinden muhafazaya kâfi gelmiyeceğini kendilerine hatırlatıyordu. Köylerdeki serf'- ve muharriri Paşkin'in Maça Kızı adında- ki küçük hikâyesini dilimize çevirdil Memleketimizde, ancak bir iki eseriyle tanınmış olan Puşkin hakkında okurlarımı. lard. 1817 de genç Jiseli “onuncu sınıf me- mur” tayin edildiği zaman, artık herkesin kendinden bahsettiği bir şair olmuştu. Am- basile annesinin fransızperestlikleri yüzün den evlerine ziyarete gelen Xavier de Maist- re gibi mülteciler sayesinde, daha küçük yaşta iken fransız lisanını iyice öğrendi ve zt aydınlatmak ve edibin hayat ve eserleri - bu bilgisini, fransızca eserler okuyarak ida- Cası Vasili, onun eserlerini Moskova üniver- lerin acıklı vaziyetini merhametle karşılı- hakkında onlara etraflıca malümat vermek — me ettirdi. sitesi Rus edebiyatı dostları cemiyetinde — yor, zalim, para canlısı ve sefih toprak sahip- istediğimiz için de, Maça Kızından önce, — Bu hafif lisanla düşünüp yazmak itiya- — alkışlattırdı. Terine çatıyordu. onu yazmış olanın kusa bir biografisini ve- -diyle, rusca yazılarında da İransızcanm ha- — Lsede iken hazırladığı Ruslan ve Liud- — " Bu hamleler samimi olmakla beraber, Puş- riyoruz. reket ve meziyetini benimsedi ve o za- , bir kaç sene sonra ona şöhret — kin kendisini bilhassa sanata vakfediyordu. SŞT manki yüksek uslubun bir vasfr telakki edi- — kazandırmıştı. Fakat o bir taraftan da yaşa- Eğlenceye ve sayfiyede oturmağa hasrettiği Puşkin kimdir? len ağır slavonisme'lerden yüz çevirdi. mak sabırsızlığıyla çırpınıyor, fizik ve en- zamanlar arasında Ruslan'ı yazmağa devam tellektüel kuvvetlerini bol bol sarf. etmek” istiyordu. Disiplinden kaçmanın verdiği neşe içinde, eğlencelere, cüretkâr âlemlere ve tehlikelere atılıyordu. Burjuvazinin te- lakkilerini ve ahlâkını istihfafla karşılıyor, ediyordu. Bu eserini 1820 de bitirdi. Milli bir efsane şekli altında çok muhtelif kaynaklar- dan, halk hikâyelerinden, rusca şiirlerden, şövalyelik devri romanlarından, Volter'n, Ariost'un eserlerinden toplanmış elemam 1837 — 1937 Aleksandr. Puşkin 26 Haziran 1799 da Mos<ovada doğdu ve zayıf karakterli, hod- bin, kendisini beğenmiş bir baba ile, erkek- 1811 de Tsarskoie - Selo lisesine girdiği zeman, zevki artık muallimlerinin değiş- tirmeğe muvaffak olamıyacakları bir istika- met almıştı. Ancak sevdiği şeyleri oluyor- du. Almanca ve mantık muallimlerini ümit-