İspanyol harbine dair İapanyada çarpışan orduların cep- Belerdeki karşılıklı vaziyetleri bir ne- vi umumi istikrara müncer olmuştur diplomatik “cephe,, lerdeki vaziyet i- — ginse aynı şey söylenemez. Az veya çok — muvaffakiyetli, az veya çok faal mü- ' akerelerden, bir kere daha, bitaarflık, .yahud da karışmazlık prensipi zararlı gçıkmıştır. İspanyol trajedisinin psikolojik ne- ticelerinin en vahimi, Avrupanın, İs- panya işleri karşısında, almanların de- dikleri gibi iki “filozofik cephe,, ye Bölünmüş olmasıdır. İspanyol buhranı, bu tâbirlerin şümulünü aşıyorsa ne e- hemiyeti var, madem ki Avrupa kamo- 'yu hâdiseleri sadeleştirmiştir. ve ma- demki bu şeyleri onun gördüğü - gibi kabul etmek mecburiyetindeyiz. - İşte Şimdiden şümulü oçk geniş olan bir ib- et dersi: eekiden ancak diplomasinin Sahast kalacak olan bir işte “kütleler, 'in müdahâle ettiği görüldü. Sınırlaşı: Tt yeni tesanüldler tecssüs tti ve bun- — dar enternasyonal — mesuliyetleri — ile “merbutiyetleri ve doktrinleri arasında “ kalan hükümetierin vazifelerini çok daha güçleştirdi. Diktatörlüklerle de- #mokrasilerin karşı karşıya bulunduklar ' ve birbirleriyle mücadele - ettikleri zamandanberi ortaya çıkmış olan bu ilk Büyük Avrupa kavgasında karmakarı: gik bir manzarayla karşılaşıldı. Ve bu. ada en örazi vükıanın, herhalde, evel — ceharbtehditlerini frenlemekle öğü. — nen ihtilâtci kuvvetlerin “milli,, savaş Pozisyonlarını kabul etmeleri - olduğu li Avrupa nizamını idameye ve muha- / fazaya ehemiyet veren devletler bunca / giriftlikler ortasında pek de iyi bir rol oynamadılar. Daha 1936 - temmuzunun /sonunda, ispanyol ihtilalinin başlangı- / cından on iki gün sonra, Fransa, ingi- diz kabinesiyle danıştıktan ve ondan “ teşvik gördükten sonra, İspanya işler “rinde bir bitaraflık uzlaşmasının müte / şebbisi olmuştu. Aradan üç bafta geç- — kikten sonra, fransız teşebbüsü yemiş lerini vermişti ve İspanyada müdaha- — e yüzünden çıkacak her türlü âni teh- likelerin önüne geçildiği - düşünülebi- “lirdi, Almanya ve İtalyanın da iştirâk etmiş olduğu müşterek gayretlerin ifa. desi olarak, İspanyada bitaraflığa hür- “net edilmesine nezaretle mükellef kont. — gol komisyonu ilk toplantısını $ eylülde Londrada yaptı. İberya yarımadasının bundan böyle dışardan — müdahalelere gikarı lerin devamı göse vukua gel- mesini önlemek için birlerinin bütün iğerlerinin bütün uzgörürlü- b ediyordu. Nasyonaliselerin, / gösterdikleri kı #a müddet zarfında Madridi alamamış olmaları çok ehemiyetli bir hâdisedir; gürtü, mücadele eden iki tarafın kana- iştahlar ve ümitler cereyan ediyordu. ,General Franko kı- talarının akameti için en biribirine zıd sebebler ileri sürüldü. Yüksek — Kastil yaylasındaki - ve hele Guadarrama sirt. Jarındaki kuvvetleri — soğuklar kötü- rümleştirdi. Diğer taraftan, nasyona- Tist kıtaların en iyi elemanlarının (ay- nızamanda milislerin) pek ağır zayiata uğramış ve faslıların İspanyanın sert iklimi yüzünden çok sarsılmış olduk- Jarmna şüphe yoktur. Bu esnada İspanya — sivil harbının tarat değişti. - Başlangıçtaki — hareket harbının, seri ilerlemelerin, Toledonun inanılmıyacak bir şekilde kurtarılışının yerine siper muharebeleri, uzun zaman devam edebilecek bir harb başladı. Fakat göze batan değişiklik bundan ibaret olmadı. Sulh için büyük tehli - keler doğurabilecek olan yeni bir va- ziyet zuhur ctti. Denilebilir ki, sonteşrinin başından- beri İspanya harbr iki muharib tarafta- ki ispanyollardan ziyade dışardan gel miş ve onlara iltihak etmiş gönüllüler tarafından devam ettirilmektedir. Da- ha ilk günlerden itibaren, âsi Junte- nin, her şeyden önce yabancı lejiyonu ile faslılara güvendiği — görülüyordu. Bundan sonra, yarımada topraklarına, ideolojik tercihlerine göre her millet ve sınıftan ” insanlar çıkmaya - başladı. Birok almanlar ve italyanlar General Frankonun ordusunu — küvvetlendirdi. der, bunların ekserisi B. Edenin avam kamarasında söylediği gibi, hükümet- deri tarafından toplanmıştı. Diğer ta- raftan, başka almanlar ve italyanlar Aantifaşist veya antinazist oldukları gin fransızlar, ingilizler, - belçikal ruslar ve polonyalıların yanında, Va - Tensiya hükümetinin emrinde çalışmak- tadırlar. Sivil harbın manzarası değiş miş olduğu ve enternasyonal bir mahi- 'yet almış olduğu söylenmekle demek ki mübalega edilmiş değildir. Onun i- çindir ki Londra komitesi silâh ve cep- hane ithalâtr meselesini” olduğu gibi gönüllüler meselesini de ele almaya da- vet edildi. İşte bu hâdiseler üzerinedir ki giliz ve fransız hükümetleri, sivil har- bın enternasyonal bir kavgaya müncer olmaması için, İspanyaya gönüllü gön- derilmemesini temin hususunda Ber- din, Roma, Lizbon ve Moskovada aynı maalde teşebbüste — bulundular. Bu teşebbüsler, Valansiya hükümeti tara- fından yapılmış olan müracaatin Mil- letler cemiyeti konseyinde görüşülme- sinde vukua geldiği içi #aid bir zamanına rastlıyordu. Esasen Cenevre müessesesinin müzakerelerin. den büyük bir şey beklenemezdi. Al- manya ve İtalyanın mevcud olmayışı a- Ymacak bir kararın şümulünü — tahdid edecekti. Fransa ve İngilterenin teşebbüsiyle, 9 ilkkânunda yeni bir diplomatik saf- ha açılıyor demekti. Diplomatik teşeb- büsün hemen ardından Sovyetler bir- Jiği tasvibkâr cevabını bildirdi. Ertesi günü, Birleşik Devletler, fransız - in- giliz projesini tasvib ettiğini formüle etti. Ayın 13 ünde Portekiz, kontrolun kuvvetleri kabul aracılığının ilmesini ettiğini fakat uzlaşı yersiz olduğunu bildirdi. Almanya ile İtalyanın ihtiyatkâr bir vaziyette kal- dıkları öğrenilirken Milletler cemiye- ti konseyi büyük garb devletlerinin te- şebbüsünü tesvib eden kararını alıyor. du. Almanya ve İtalya, 13 ilkkânunda, Fransa ile İngiltereye aynı zamanda 've hemen aynır maalde iki nota verdiler. Bu cevablarda ihtiyatkâr kalıyorlar ve gartlar ileri sürüyorlardı. Berlin ve Roma prensibi kabul ederlerken teşeb- büsün muvaffakiyetine karşı güçlükler gıkarmaktan geri kalmıyorlardı. Esa- sen daha ilk saatlerden itibaren alman ve italyan gazeteleri bu teşebbüse kar- $t en küçük bir sempati eseri göster- ina etmişlerdi. Hattâ italyan gazeteleri, bunu - Sovyetler Birliği ile Fransanın bir manevrası telâkki ede- cek kadar ileri gittiler. Fakat bu tecavüzkâr neşriyat git- gide hafifledi. Paris ve Londra kabi- neleri, İspanyada tavassutta bulunmak tekliflerine karşı alman, italyan ve Portekiz cevablarını gördükten ve kar- “şılaştırdıktan sonra, müzakerelerin de- vam edebileceği kanaatini izhar etti- ler, Rama, Berlin ve Lizbon, bir uzlaş. 'tırma teşebbüsünün bugün için varid olamıyacağını — bildirmiş “olmalarına rağmen, garb devletleri, daha müsaid bir fırsatın çıkabileceğini ve bunu ka- çırmak doğru olmıyacağını - düşündü- ler. Ve garb devletlerinin Akdeniz statü. kosu hakkındaki endişeleri yeniden be- dirdi. İngiltere ve — Fransa, ispanyol Harbın açık bir. enternasyonal - harba gevrilmesinden — korkuyordular, fakat yrıca ispanyol topraklarından bazı kısım larının başka devletlerin iştihalarını tah rik etmesi de mümkün değil miydi Pransa ve Tngilterenin, Akdenizin bugünkü statükosunu muhafazada ha- yati bir menfaat sahibi olduklarr mu- hakkaktır. Balcar adalarında başka bir devlet yerleşirse, Marsilya ile Afrika kıtası arasında münakaleler kesilebilir. di. Halbuki fransız ordusunun derhal seferber edilebilecek bir kınmı da Şi- mali Afrikada bulunmaktadır. — İngil- tere de, Hindistan yolu hakkımda bu yüzden endişeler beslemekte haklıdır. Onun içindir ki, B. Eden, Avam kama- rasında 16 ilk kânunda söylediği nu- tukta, İngilterenin, İspanyanın tama- miyeti davâsını müdafaa edeceğini bil- dirdi. Atlantikteki Kanarya adaları da Balcar kadar mühimdi. Ve belki de ispanyol Fasından endişe ediliyordu. İngiltere ile İtalya arasındaki Cen- tilmens Agrimentla bu gerginlik hava- &1 biraz zail olmuştur. İşte ispanyol si- vil harbının yılbaşında aldığı diploma- tik manzara bu merkezdeydi. Sivil har- ba gelince, bunun seri bir neticeye va- racağı hakkında hiçbir alâmet görün- müyordu. HUKUK KÖŞESİ 15 SONKÂNUN 1937 CUMA Medeni kanunumuzun başlıca ana vasıfları Napolyon'a zaferlerinizin en büyüğü hangisidir diy esordukları zaman impa- Tator, tereddütsüz kanunu —medenidir diye cevap vermiştir. Bu bakımdan sa- dece yeni medeni kanunumuz bile Ata- türkün namını türk ve medeniyet ta- rihlerinde lâyemut kılmağa kâfidir. Tnkilâp rejimimiz İsviçre medeni ka- nuNUNU türk medeni kanunu - olarak kabül Cetmekle öz yurdda yep- yeni sosyal ve ekonomik varlıklar ya - ratmıştır. Bu varlıklar türk içtimat bünyesinde önemli değişikliklerin yer etmesine âmil olmuştur. Bu değişik - liklerin her biri bir müessese mahiye- tinde hayatımıza karışmış bulunmak - ta, düzen vermektedir. Ulusal yaşa şımızı hayırkâr bir inkilâberliğin lü - zumlu - neticelerile cihazlandıran - bu müesseselerin mahiyetini kısa olsun bilmenin her vatandaş için faydalı ola» cağına inandığım içindir ki medeni ka- Nunumuzun ana vasıflarını hulâsa edi- yörüm : I. — İsviçre medeni kanunu yaşı itibarile genç bir kanundur. 1. I. 1912 tarihinden itibaren tatbik edilmeğe başlanılan bu kanun asrımızın bağrın- da yaşattığı ihtiyaçları görmüş ve on » Jara tekabül eden tatmin edici hüküm. deri vazeylemiştir. Diğer eski kanunlar bu ihtiyaçlara cevap vermek için çır - pınmaktadırlar. Meselâ fransız medeni kanunu çok eskidir, bu eskiliği dola - yasile fransız içtimai hayatının medeni ihtiyaçlarına olduğu gibi cevap ver - mekte aciz göstermektedir. Bu itibarla- dır ki ek kanunlarla, tefsirlerle bu boş dukları doldurmak mecburiyeti duyul - maktadır. Bilhassa fransız temyiz mah- kemesinin kudretli içtihadları kanunun boşluklarını doldurmakta cidden mü - him ve bir hukukçu için ibretle ve if - tihar duygularile incelenmeğe değer roller ifa ediyor. Temyiz mahkemesi - 'nin bu yüksek içtihadları sayesindedir. ki fransız medeni kanunu için şu dik - kate şayan söz hukuk kitablarında bir vecize olarak yer bulmuştur : « fransız medent kanunu eski bir elbisedir, fakat bu eski elbise o kadar yeni parçalarla yamalıdır ki eski elbiseden bir parça - cık bile göze çarpmıyor >. İsviçre yani türk medeni kanunu böy- le yeni parçalarla tamir görmeğe muh- taç bir elbise vaziyetinde değildir. O yeni ve medeni bükümleri sarih olarak tesbit eden bir külliyattır. IL. — Türk medeni kanunu — içtimat Sanıf ayrılığını kabul etmemiştir. Ke - zalik cins farkı gözetmeksizin müsavat prensipini de vaz.tmiştir. Meselâ: me- deni kanunumüz 439 uncu / maddesile erkek ve kadın evlâdın miras bakımın. dan aynı derecede hak sahibi olduğunu ilân etmiştir. Medeni kanunumuzun kocayı aile birliğinin reisi olarak tanı ması -madde 152- bu müsavat prensipi- 'ne zaâf izafe etmez. Zira ulusların ve herhangi bir kurumun bir şefe ihtiyacı olduğu gibi aile hayatı da normal ve mazbut bir surette “paydar olmak ve inkişaf edebilmek için başkanlığı ka - Hünen de tanınan bir reise muhtaçtır. Medeni kanunumuzun 263 üncü made desi gu şekilde tedvin olunmuştur : « Evlilik mevcud iken ana ve baba ve. layeti beraberce icra ederler. Anlaşa - mazlarsa babanın reyi muteber olur » Bu maddedeki hükümle erkeğe fazla bir hak tanınmış olmuyor mu ? Hayır. Zira ana ve baba arasındaki fikir ayeı- lıklarından dolayı çocuğun terbiyesinin, inkişafının mütcessir olmaması icab eder. Bu itibarla vaziyeti cezri olarakk karşılamak ve çocuğun mukadderatını. keşmekeşlerden kat'i bir hükümle sıyın mak lâzımdır. Baba vazifesini ifa et « mediği veya edemediği takdirde ser « best te birakılmış. değildi TİL — Türk medeni kanunumuz Ia « lt esaslar üzerine kurulmuştur. Çün- «Meri> nin manalr olarak ifa- gibi edin mukaddes tanıdığı şeyleri hakikat addeder. Fakat ilim ise hakikat olanları mukaddes tanır ». Me- deni kanunumuzun 110 uncu maddesin- üm İaiklik vasfının bariz evlenme kâğıdı ibraz e. dilmeden evlenmenin dini merasimi ya- pilamaz. Bununla beraber evlenmenin tamamiyeti dini merasimin icrasına mü- tevakkif değildir. V. — Medeni kanunumuz insaniyet temayüllerini hem de mebzul olarak si- 'nesinde yaşatan bir müessesedir. Çocuğun bedeni veya fikri tekâmülü tehlikede bulunur veya çocuk manen terkedilmiş bir halde kalırsa hâkim ço- cuğu bir aile nezdine veya bir mücsse- seye yerleştirebilir. Bu gibi tedbirlerin istilzam ettiği masraflar - ana ve baba veya çocuk tediyeden âciz iseler. deve ietçe ödenir -medeni kanun madde ; 273. Medent mevzuatımız. vaki zarar ve ziyanlar dolayısile işçiyi değil serma - yedarı mesul tutmuştur. - Sermayedar ancak zararın vukubulmaması için hal ve maslâhatın icab ettirdiği bütün dik. kat ve itinada bulunduğunu veyahut da — dikkat ve itinada - bulunmuş olsa bile zararın vukuuna mani olamıyacağını ispat eylediği takdirdedir ki mesuliyet- 'ten kurtulabilir -borçlar kanunu mad - de: 58- işte bu hüküm / fakiri himaye, mali vaziyeti daha müsald olanı ise dikkat ve teyakkuzundaki ihmalinden dolayı mesul tutan bu esası vazetmiş oluyor, Kezalik borçlar kanunumuzun 334 üncü maddesindeki şu hüküm de tam mânasile insani duygulardan ilham al- mrştır : « İş sahibi / işçinin istirahatı için mutad olan saat ve günlerde mü saade vermekle mükelleftir. İş sahibi mukavelenin feshi ihbar olunduktan sonra başka bir iş araması için işçiye münasib bir zaman vermek mecburiye - tindedir () >. Dr. Münib Hayri Ürgübiz DA) 3008 sayılı iş kanunumuzda bu bususta vazetmiş bulunduğu medeni ve insani esaslar dolayısile tetkik edilme- ie değer bir vasıftadır. yeri bile farkedemiyerek karanlıkların içine doğru seğirtti ve ayak yordamiyle, nehir ke- narındaki geyik yolunda çöreklenmiş olan büyük kobra Kaa'nın üzerine vardı. — Hişşş! dedi yılan öfkeli öfkeli, bu da bir Cengel işi mi? Böyle insanın üzerine bas mak da yeni mi çıktı? Kovaladığınız şikâr da bu kadar iyi koşuyor mu, bari? Movgli, kendini bir yana çekerek: — Bu benim kabahatim, dedi, ben seni bulmağa geliyorum, Yayvan kafalı; fakat her buluşmamızda senin enin de, boyun da benim kolumun ulaşamıyacağı kadar artı- yor. Cengel içinde senden daha yaşlı, daha akıllı, daha kuvvetli ve daha güzel kimse — Sen insansın ve bir kurt dilinde Dho- le'un ne olduğunu anlamazsın, dedi, ben, şimdi onlar, beni param parça etmeden kan hakkımı almağa bakıyorum. Onlar ağır aj yürüyerek rastgeldiklerini öldürürler. - Be- 'nim de iki güne kadar, az çok, kuvvetim y e- rine gelir ve kan hakkımı alırım onlardan, Yalnız serbest kimseler, size tavsime şu: Dhole geçip gidinceye kadar, az yiyeceğe katlanın da şimale doğru yollanın bu avda yiyecek t yoktur. Movegli gülerek : — Dışarda yatan kurtu. dinleyin, dedi, serbest kimseler, biz şimale gidip de orada de böcek; cenubta bit. Biz Cengeliz. Artık, yürüyeceğiniz yolu seçin, Bu sürü için, tam sürü için güzel bir avdır. İçerde ve dışarda öldüreceğiz. Bu savaş, küçük kara- caların ardında koşan küçük kurtlar ve ma- ğaralarda kalan yavrular içindir. Bununla karşılaşmalı! karşılaşmalı! karşılaşmalı! Sürü, bir ağızdan dehşetli bir. haykırış- la cevab verdi. Bu ses, gecenin sessizliği içinde çatırdayarak yıkılan bir ağaç gibi et- rafa çarpmıştı: — Karşılaşacağız! dediler. Moveli, dörtlere: — Bunlarla beraber kalmız, dedi, bütün dişilere ihtiyacımız var. Fao ile Akela savaş (O, artık, beyaz olmuştu; fakat bunu söyle- miyordu ki hem anam hem babamdı. Onun için ben, — burada sesini yükseltti — Ben, diyorum ki bu köpekler saldırdıkları zaman Movgli'yi sürü ile derisi yapışık imiş gibi kertenkelelerle, tarla fareleriyle geçinmeli i ir. Beni ğ hazırlasınlar. Ben, gidip şu köpekleri bir yok Kaa. karşılarında göreceklerdir. Beni satın alan imişiz de şu Dhole belâsına kendimizi kap- şayayım, ——0 S P Sa Köpel * Bunun üzerine yumuşayan yılan sordu: boğanın, sizin çoğunuzun hatırlayamadığı — tırmamalı imişiz. O zaman o da — buralarda * Von - tello, başını yarım kaldırarak: — Bu gidiş nereye böyle? Daha bir ay eski günlerde Baghira'nın benim için öde- dilediği gibi avlanacak, sonra gene meyda- — Ölümdür, diye haykırdı, böyle bir olmadı; elinde bıçak tutan bir insan yavru- diği boğanın başına yemin ederim; ırmaklar nı bize boş bırakacakmış. O, kendisi bir kö- — tüysüz kırmızı köpeklere karşı ne yapabilir? — su bana taş attı; kötü kötü sözler söyledi; — veağaçlar bunu duysunlar ve unutmiyaca- — ğimi bilsinler: elimdeki bıçak sürünün dişi glacak; bunun körleneceğini - sanmıyorum. pektir; hem de kötü bir köpek. Karnı kırmı- Za ve sarı renkte; ayaklarının üzeri kıllı in - siz bir köpek! sıçrayan dağ faresi Çikai bir Çizgili kaplanlar bile.... Movgli, arkasına dönerek : — Sen dışarda pinekliyen bir kurtsun, günkü ben dışarda yatıyordum. ——— | — Evet, ve bütün çevrilmiş geyikleri rüzgâra doğru sürdü ve Movgli avlanıyordu “Bu; bir defa ağzımdan çıkmış olan bir söz- “ karında altı, sekiz yavrusu oluyor. Gerçek - dedi, biz onların hepsi geberdiği zaman ko ve bu yayvan kafalı, kulakları sağır olduğu dir. 'ten biz şimale kaçıp orada ölmü i nuşocağız. Hepinize av uğur olsun! için onun ısliğimi düymamış ve zwi V- Von - tolla : dilenmeliyiz! meşhur sözü bilirsiniz; “şimabk — — Ve dehşetli bir heyecan içinde, bastığı nu serbest bırakmıştı. (Sonu var)