SAYFA 4 Taıjihdeki garib vakalar Yazan: Max KEMMERİCH Başlantada: Alman müverrihlerinden Max Kem- merichin yazdığı bu eser bir anekdot aka- dergisi değildir. Çünkü zikretti, Jarın hepsini vesikalara istinad etti mekte ve müayyen içtimal ve ta. mülesseseler hakkında bir fikir ve- zebilecek olan hakikatleri, bir az aca. yiplerinden seçecek olsa bile, sadık bir Şekilde ortaya atmaktadır. Bir kültür de değildir, çünkü mükemmel bir Jevha çizdiğini iddia etmiyor. Bunların 'ne olduğunu kari okurken anlayacak - tır. Fena taraflar iyi taraflardan “daha çok meydana çıkarılmış ise bu pek ta- sanlara bir daha b eden şeyleri göster- * mek niyetiyle yazılmıştır. Burada ne- , hakikatle- 'Tin boş cümlelerle nasıl örtüldüğü gö- bildir, çünkü kitab yapmamala dere medeniyet ” denildii Tülecek ve ara sıra, bir ışık gibi, insar Jarın yaptıkları akıllıca işleri unutulmıyacaktır. Kitab tamamiyle sübjektiftir. Ve mubarririn pek dikkate değer saydığı şeyleri kariler fevkalâde basit ve ehe- ri de I Çeviren: S. ALI masr sadece el ve yüze münhasırdı. La- vabo bilinmiyordu. 1729 senesinde neş- tedilen bir “Ev kadını İügatı, leğen ibrikten bahsetmekte ise de lavabunun ismini anmamaktadır. İbrikten biraz su dökülür ve bu su ile de yür göyle bir ıslatılırdı. Bilhassa - firengi hastalığr Avrupaya 16 mer asırda ya- yılmağa başlamış ve bu yüzden umumi hamamlar kapatılmıştı. temizliğin de arkası pek o kadar kova- Tanmamıştır. Rönesans devrindeki zamanki şimali avrupalıları ve bil sa almanları delişetli pis addederlere Halbuki kendileri de her gün adam a- kallr yıkanmak âdetinde dei Ondan - sonra italyanlar © Almanya imparatoru Üçüncü Pre- drik 1485 senesinde Tuttlingen şehrini ziyaret etmek istemişti. Fakat —daha gehrin içine girerken, atiyle beraber ça- mura gömüldü ve şehrin içindeki cad- deler daha pis olduğundan ziyaretten vazgeçti ve geri döndü. © zamanki alman şehirlerinin - s0- kaklarında domuzlar serbestçe gezer- Mmiyetsiz bulabilirler. Yalnız - vakıslar | Terdi. Berlinde bu hal 1681 e kadar de- gayet öbjektif olarak alınmıştır. Hiç | vam etti ve o zaman menedildi. Birine bir ilâve yapılmamış, hiç bir yer | — — 1671 senesine gelinceye kadar Ber- çıkarılmamıştır. Tine gelen köylüler dönerken bir araba Yalnız teknik ve ilim başarılarını, | çöp yükleyip şehrin dışma götürmeğe yalnız sanatın büyük eserlerini değil, | mecburdular. Sokaklarda yığılan ve ta- hayata hürmeti, şerefi, hürriyeti, baş: | affün eden çöpler böylece azaltılmak Kasının vicdani kanaatine müdahale ct- | istenirdi. memeyi en yüksek kültür ktiteryomu * addedenler bu nevi kültürün dünyamızda| pek yeni başladığını itiraf - edecekler. dür. Dünya kültürünün, insanlığın teh. dikeye uğramak meylini gösterdiği bu günlerde bu garip fıkralar ruhlarda u- yandırıcı bir tesir yapacaktır. Eser on beş fasla ayrılmıştır: Sağlık işleri, kilise ve dinsizler, ahlk, t nezaket, şeref, din ve iman, baz divaç, müsamaha, hukuk, sihirbazlığa karşı, tedbirler, sömürgeler ve misyo- nerler, batil itikadInı, daha bazı garib şeyler. 8. Ali Sağlık işleri ve temizlik 'Orta zamanın ilk devirlerinde, ken- dilerini allahın emrine vermiş olanlar yıkanmayı bir zevk addettikleri için yı- kanmazlardı. Azizlerden Elizabet öm- zünde hiç yıkanmadığı için etrafına ö 'e bir koku neşretmeğe başlamıştı ki, civarında bulunanlar nihayet tahammül edemiyerek onu banyo etmeğe ikna ettiler. Maamafih bundan bir şey çık- madı. Çünkü mükaddes kadın suya temas eder etmez dişarı fırladı ve içle diği günahtan dolayı tövbeye başladı. Halbuki din ile alâkast olmayan ta- bakalarda temizlik biraz daha fazlı Bilhassa köylüler pek çok yıkanırlar. . Şövalyeler de sıksık- yıkanırlar ve kendilerine bu esnada kadınlar hizmet ederdi. Heidelberg üniversitesi kütü- panesinde “Manesse el yazısı,, tbir o- Tunan kitabdaki bir minyatür böyle bir “sahneyi gösterir. Mazmafih bugün bile İskandinavyada bu. iş kadınlara mah- sustur. Eski devirlerde sair halkın yıkan- 1490 senesinde Nürnberg belediyesi her gün bir hamal vasıtasile sokaklar- daki ölü domuz, köpek, kedi, tavuk Ve fareleri toplatmağa ve şehrin — dışma arttırmağa karar verince şehir halkı se- vincinden şarkılar bestelemişt defa Paris sokak- izlik yaptırılmıştı. Bu mllhim bir hâtise addedilmiş- tir ki, bu günü yad için yalnız şiirle, yazılmamış, iki tane de madalyon yap- tarılmıştı v 1697 senesine kadar Paris şehri eha- lisi gece ve gündüz pençerelerden so- kağa her türlü pislik, idrar ve süprün- tü atarlardı. Bunu yapmayanlar. evle- rinde abdestaneleri bulunan zenginler- “ve bu abdestane bahçedeki bir çukur. dan ibareti Biblografya ORTA YAYLA Haziran tarihli ikinci - sayısında şu yazıları görüyoruz: Cemal - Köseoğlu «Halkevlerir, Fikri Gürsel <aile ve o- kul>, Mukadder Soysal ekumar ve kz dın>, Eyüp Sabri Erman «suçlu insanı 1. Gürsan «cumuriyet maliyesi>, Seni ha Turhan «romancılığımızın romanı Cemal Köscoğlu cata sözlerin, coşkun Ertepman, İbrahim Olcaytu. ve daha başka gençlerin şiirleri, Mustafa Gül- tekin eşansa, Kadri Özyalçın etanınma- muş bir türk şairi: Darendeli - Remzi>, Nurettin arda eziraatte biyolojik mü- cadeler, 29 TEMMUZ 1936 ÇARŞAMBA UKLARINI KA İspanyada ihtilâl ve karşıihtilâl 24 tarihli Le Temps gazetesinin baş yazısından: Tepan) de vaziyet hâlâ son derece karışık ol- makta devam ediyor, Madrid hükümet servislerinden, Asilerin — propaganda servislerinden, Cibraltar yolu ile in- giliz kaynaklarından veya Lizbon yolu ile portekiz kaynaklarından gelen has berler git gide daha sansasyoncl ve git kide daha tezadlı bir mahiyet almakta- dır. Emin bir kontrol vasıtası mevcud olmadığı için her iki tarafın iddial rını kaydetmekten, ve arasından ma- kul bir seçiş yapmak güçleşen bu mu- Aazzam telgraflar yığınından birar sa- Tahatle çıkan vakmaları tesbit etmek- 'ten başka yapacak bir şey yoktur. Mile letlerarası haberlerin en süratle yayıl- masınt temin için fennin başardığı iler- lemelerin müphemliği artırmak ve umu- mi zihin kargaşalığını vahimleştirmek neticesini vermesi gerçekten gariptir. İasan zekâsının milletleri aydınlatmak ve birbirlerine yakınlaştırmak için ya- Tattığı, insanlar şahsf ihtirasları Tehi- 'ne kullanmakta, onu mücadele - «i haline koymakta, keyfleri tine almakta gecikmiyorlar. Madridin tebliğleri, her ân “velce âsiler tarafından işgali bildiril- memiş olan merkezlerin hükümet kıta Jarı tarafından geri alındığını - öğret mektedi da iç savaşın altmer günün. hizme- İhtilâlcilerden çıkan haberler ise, bir ân elde & sız olmuş leri aşikâr bir surette mübal tedir. Biraz katiyetle söylenebilecek olan yegâne şey, hükümetin Madridde hâlâ vaziyete hâkim olduğu, isyanın da mühim mıntakaları elinde bulundurdu- u ve buralardan, artan küvvetler ve ihmal edilemiyecek Aaskeri vasıtalarla hükümet merkezini tehdide devam et- tiğidir. Her tarafta, bütün dehşetiyle bu neviden buhtanları karakterize e- den şiddetler, katiller ve tahriplerle bir iç savaş hüküm sürmektedir. Asi- lerin hükümet merkezinin şimal, ce- nup, şark ve garbında toplanma gayret- deri fark edilmektedir, bazı telgrafla- ra inanılmak lâzım gelirse âsiler Mad- ridden ancak 60 kilemetre dirler. Demek oluyor ki hükümet merkezine kati olmak için yapılacaktır. İ lik oldukları kuvvetler mesafede- nelerdir? Bu hususta doğru bir fikir edinmek imkân- sızdır. Muntazam ordudan mühim un- surları elinde bulunduramıyan hükü- met, sadık kalmış olan sivil muhafız- dar, milis kuvvetleri ve aceleyle silâh- dandırılmış olan ihtilâlci - teşekküller vasıtasiyle — harekette — bulünacıktır Taktik manevranın büyük bir ehemi- yeti kazandığı ârızalı bölgelerde uzun Soluklu bir savaş mevzuu bahsolunca, bu neviden unsurların / kiymetinin ne olduğu sorulabilir. Fakat teessüs et miş bir hükümet, büyük kısmr sadık kalmış olan hava / küvvetlerine sahib- dir ve bu, bugün inkişaf eden şekliyle, mücadelede en büyük şansını teşkil e der. Buna mukabil üsiler taşra garni- zonlarının ekserisini kendi taraflarına kazanmış görünüyorlar, ve sağ parti Jerin taarruz kıtalarr da, yer yer onla- tın saflarını aftırmaya gelmektedir. Bu şartlar içinde, bitaraf müşahidi ilk gün- derde sanıldığı gibi, İspanyada her za- man benzerleri görülen alelade bi keri ayaklanma mevzuu bahsolmaması- dır. Hareket ordudan çıkmıştır, fakat Asi askerler bunun - unsurlarından an- cak birini teşkil etmektedirler. Hakikatte iki İspanya arasında mu- azzam bir kavga olmaktadır: Bir yan- dan geçen şubat seçimlerinin iktidar mevküne getirdiği halkçı ihtilâl ve bir yandan da rejime muhalif bütün ku- vetleri bir arada toplıyan karşıihtilâl, ki mutedil cumuriyetçilerden eski Kar- list'lere kadar, monarşistler, ananepe- restler, faşistler, halkçı katolikler ve bir politik partiye mensub olmadıkları halde tehdid edici komünizme karşı koymaktan başka bir gayeleri olmıyan- lar bunun içinde bulunmaktadır. Doğ- Tu söylemek lâzım gelirse, oyun, ihti- Tâlle karştihtilâi arasında oynanmakta- dır. Ve korkunç kargaşalık içinde, &o- 'nunda kazanacak taraf herhangisi olursa olsun, son demokratlar tarafından ku- Tulmuş olan cumuriyetçi rejimin, ken- dini müfrit sol veya müfrit sağ tehli kelerine karşı koruması son derece güç- leşecektir Politik ve sosyal bakımdan, İspanyol buhranının trajik manzarası buradadı Tİspanyanın ya bir proletarya diktatör n fazla hayrete düşüren şey, düğüne, ya da askeri bir diktatörlüğe kaymasından kazanmıyacaktır. Garbın moral v yal havası bu neticeden çok bulanacak. tır. Çünkü böyle- bir ihtimali kimse memnuniyetle - karşılamıyacaktır. Pa kat hâdiselerin bugünkü - vaziyetinde, memleket için bu en büyük tehlike yi önlemiye imkân - bulunamıyacak mr dir. Her taraftan sorular - işte bud günkü gizlenemez ki İspanya hâdise- lerinin derin milletlerarası olabilir. İngilizlerin, komşu limanlar. da isyanın bastırılmasına iştirak eden İspanyol harb gemilerine yakacak ver: meyi red ederek dürüst hareket etmiş oldukları Cibraltar vaziyeti Londrada endişeler - uyandırıyor. zeğim altında olan Tanje'de, si kuv. vetlerin yakınlığı” dolayısiyle vaziyet daha az ehemiyetli değildir. Nihayet, fransız sıniriyle - temasta olan noktar İarda vukun Çelen kanlı” çarpışmaları da Iâkayd kalmamız mümkün değildir 'Barselon ve battâ Madrid'in vaziyeti hakkındaki teyidi mümkün olmıyan sansasyonel şayiaları şimdilik bir ya: a birakırsak, artık doğruluğu tebey- 'yün etmiş haberler, her iki taraftan Mülletin bugün canle kuvvetlerini sürül liyen ve bütün İspanyaya şümulü o- Jan bir iç savaşın hakikf karakterini tesbite kâfidir. Bu trajik mücadele, neticesi ne olursa olsun, yıkılmış mad- di harabeler yanında, memlekette, mil- N bayatr uzun zaman zehirliyecek o fan kinler ve garazlar bırakacak ve yar tmki Madrid. hükümeti için müşkül günler hazırlıyacakta Avrupa nizamı bir şe ankıları Milletlerarası Çinde sivil harbın sonu La Republigve gazetesinde Pierre Brossolette yazıyor: Sivil harb, İspanyada devam ken, Çin'de sona eriyor. çder- Biliniyor ki, Kantonla civar vilayet- deri idare eden sivil ve askerler, Nan- kin hükümetine karşı ayaklanmışlardı. Bu hareketin ilham edicisi general Şin Şi - Tang idi. General, Nankin hükümetine karşı isyanını haklı göstermek için ileri sür- düğü asıl sebeb, bu hükümetin Japon- yanın Çine el koyması karşısında yu- muşak davranmasıydı. / Gerçekten, ha- tırlardadır ki, japonlar Pekin'le Tiyen- Çin'i işgal ederek şimali Çin'in beş vi- Tâyetini Mançuko'nun akıbetine uğrat- fıkları zaman, Nankin hükümeti onla- Ta karşı silahlı kuvvet vasıtasiyle karşı koymamıştı. Bu yüzden merkezi hükü- met ihanetle itham ediliyordu. Nankin makamları bugünkü şartlar içinde Ja- ponya ile harba girişmiş olsalardı, doğ- ruca bir mağlübiyete gitmekten başka bir şey yapmamış olacaklarını beyhu- de yere ileri sürdüler, ve bu aşkın ha- rekete girişmeden önce, milletin ğini tamamlamak ve memleketi değer- dendirmek icab edeceğini nafile yere anlatmaya çalıştılar. Çünkü, bu vazi- yette müdafaaya kalkışmakla Çinde ta- #arladığı maceraya atılmk için japonla- ra fırsat verilmiş olacaktı Fakat Kantonlular dinlemiyerek merkezi ferberli bu mazeretleri i emrettiler ve kıtatarını Van" Tse istikametine sürdüler. Kantonluları harekete getirmiş ola- bilecek yorucu hisler yanında, unutma- mak Tâzımdır ki cenub kendi lerini Nankin'den ayıran eski bir reka- betle, general Şang - Kay - Çek Nan- kin'de tesis etmiş olduğu hükümeti as- Ja tasvib etmemişlerdi. Ve cenub aske- Ti şeflerinin bu meşhur generale karşı kıskançlıklı yaklanmaya sevl ladı. Şang - Kay - Çek, mutad meharetiy- de, Kanton'un tehdidine aynr zamanda hem kuvvet, hem diplomasi, hem de if- sad ile karşı koydu. Böylece, Nankin- Ân, cenublu politikacr ve generaller ü- zerine kolay bi min etti. Hükümet kıtaları Kanton'a girdiler. Şi 'Tang Hong - Kong'a sığındı. Kantonluların - deniz — kuvvetlerinden sonra bütün hava kuvvetleri de düşma- na geçti. Ve Şang - Kay - Çek büyük onlerr Nankin'e karşı a- den âmilleri - tamam zafer kazanması Yazan: Rudyard KİPLİNG Kaa zehirli değildi li yılanları al- çaklar diye hor görürdü. Yalnız sarılıp sık- Ması çok müdhişti. Bir defa bir hayvanın et- rafına dolanıp da sıktımıydı, hesap ta- mamdı. — Avların kutlu olsun! yılanın kalçası ü- zerinde doğrulan Balu böyle seslendi. Kendi cinsinden olan bütün yılanlar gibi az çok sa- ğir olan Kaa uzaktan söylenecek sözleri duy- Amazdı. Bu söz üzerine biraz toparlandı ve her hangi bir hâdiseye karşı, başını kaldırdı ve biraz iğdi: — Hepimizin avları kutlu olsun! diye ce- vab verdi, Vay Balu sen misin, ne işin var buralarda yahu? Kutlu avlar Baghira, her halde birimizden birimizin canr yiyecek isti- yor. Yakınlarda bir av haberi var mı? Bir hind giyiği, hattâ bir karaca falan bir şey var anı? İçim bomboş ve kupkuru. Kaa'nın çok büyük olduğu için telaşa ge- tirilemiyeceğini bilen Balu: — Avlanıyoruz! dedi. Kaa: — Müsaade edin de ben de birlik geleyim, dedi; Balu, yahud Baghira, sizin için bir iki fazla vuruşun ne ehemiyeti var? Fakat be- nim bir av bulabilmek için bazan orman yol- larında günlerce beklediğim oluyor. Bazan bir şebek yavrusu bulurum ümidiyle geceleri Up uzun ağaçlara tırmanıyorum. Pıss - ho! dallar da gençliğimdeki dallar değil. Hepsi çürümüş çubuklarla kurumuş dallar haline gelmiş. — Ağırlığın da bunda tesiri olacak sanı- rım, dedi Balu, Kaa, küçük bir gururla: — Asıl uzunluk, uzunluk, dedi, yeni yeti- şen ağaçlarda var kabahat. Son avımda az kalsın, düşüyordum. Sonra ağaca iyice sarıl- mamış olan kuyruğumun çıkardığı gürültü de maymunları uyandırdı;. bana ağza alın- mıyacak sözler savurdular. Baghira, bir şey hatırlamak - istiyor muş gibi yaparak, kendi kendin: — Ah, seni gidi ayaksız sarı toprak solu- canı, dedi. — Sıssss! Onlar bana bunu söylemeli miy- diler? dedi Kaa. — Geçen ay ışığında bize de böyle şeyler söylediler. Fakat aldırış bile etmedik. Onlar her şeyi söylerler. Hattâ sana dişlerin dö- külmüştür, küçük bir yavrudan başkasının karşısına çıkamazsın; erkek keçilerin boy- nuzlarından korkarsın bile derler; bu Ban- dar - log'lar çok utanmaz şeylerdir. Şimdi Kaa' gibi hiddetini pek güç belli e- den bir yılanın bile öfkeden boğazının iki ya- nındaki yutma adalelerinin ileri çıkıp geri çekildiği görülüyordu. Yılan, sakin sakin: — Bandar - log'lar, artık yerlerini değiş- tirdiler, dedi, bu gün güneşe çıktığım zaman, ağaçların tepesinde çığlıklarını duydum. Balu: — Biz...... biz de Bandar - log'ları kovalı- yoruz, dedi. Fakat kelimeler boğazına yapı- şır oldu. Çünkü ilk defa Cengel milletinden birisinin maymunlara alâka gösterdiğini ha. tırlamıstı. Kaa' meraklı meraklı yutkunarak, fakat büyük bir nezaket göstererek dedi ki — Her halde kendi Çengellerinin elebaşı- larından olduklarma şüphe etmediğim iki büyük avcının buralara kadar gelmesi ufak tefek sebeblerden ileri gelmemiş olsa gerek. — Şüphesiz, dedi Balu, ben artık ihtiyar- ladım ve Sioni'deki kurt yavrularınm yasa hocasından başka bir şey değilim; Baghira ise burada..... Siyah pars mütevazi olmayı hiç bir zaman kendine yediremiyen çeneleri kapalı olarak ayının sözünü kesti: — Baghiradır. Derdimiz şudur Kaa: Bu fındık hırsızları, bu hurma yaprakları topla- yıcıları bizim insan yavrusunu eslin kaçtı- lar. Bu yavrudan bahsedildiğini her halde duymuşsundur. Yılan: | » — Evet, İkki'den bir insan yavrusunun bir kurt sürüsüne girdiği yolunda bir haber al- dım; fakat pek inanamadım, dedi, çünkâ İkki'de yarrm yamalak duyulmuş bir çok hi kâyeler vardır ve bunları pek kötü bir şekil- de anlatır. Sonu var