k İ | F ;—_ Montrö mektubları SAYFA 2 138 Montrö festivali (Başı 1. inci sayfada) yal resmi geçidi tam kırk beş dakika sürdü. Ve kırk beş dakika Montrö neşe, alkış, kahkaha ve şarkı içinde inledi durdu. v İsviçreliler alman, fransız, italyan fakat isviçrelidirler. Şarkılarında mü- temadiyen — İsvicre bizim küçük muhteşem vatanımız! Diyorlar. Yıllardanberi harb etmiyen, harb- 'ta memleket ve insan kaybetmenin her türlü acılarını çoktan unutan bu insanlar kendilerini en çok - harb o- yunlariyle eğlendiriyorlar. Büyük mevdana bir dans yeri, bir sahne, çe- gidli sekiz salıncak fakat ondan faz- İa atış yeri vanıldı. Herkes atıyor ve pek azı kaybediyor. İsviçre toprağı dağlariyle, orman- lariyle, şehirleriyle, gölleriyle yaban- cilar için cennet kadar güzeldir. İs- viçre'de yabancılar haysiyetlerinden hiç bir şey kaybetmeden, yabancılık- larebir ayıb li yüzlerine vurulma dan İsviçrenin bütün güzelliklerini isviçrelilerle paylaşabilirler. Fakat İsviçre'de hiç bir ecnebi küstah ola- maz ve İsviçredeki isviçrelilik vahde- tini, İsviçre siyasi hududları dışmda yaşıyan hiç bir milletin nüfuzu bo- zamaz. - İsviçreliler vatanperver — insanlar. dir. .w ö dansları, hepsi ayrı bir müzeden çıkarılmış dağ çi- geklerine benziyen işlemeli ebisel ri, küçük tarihi motifleri, İsviçre yhınnıkııkprhhmıııuyly:n neşeli kalabalıkla yabancılar için şüp- he yok ki eğlenceli bir şeydi. fakat eğlence hiç hafif değildi. nımızdaki kadın, memleket şarkısı, bağcıların şarkısı, bağ valsi, göl şarkısr, ve Chillon'un, davulun, askerin tariht şarkıları, ilh. ilh. Mi dans her şey isviçreli, her şey İsviçre içi Eğlenceler daha on gün / sürecek. On gün montrölüler İsvicre'ye ve viçrelilik vahdetine sadakatlerini söy- liyecekler. in muvaffak olması için muayyen davetliler için muayyen eğlencelere inhisar eden hattâ parlak programlar tivalinde eğlence sokağa çıkarılmış, sokağa maledilmiş, - yerli -yabancı bütün şehir halkıma icabında ödeme- den, ve ismarlama olduğu hi iştirak pılacak şeyler muayyendir. programın dışında, büyük meydan- daki dans ve atış verlerinde, sahne- de, salıncaklarda, Montröde'di Pazar sabahı. Yağmur hâlâ dinme- 4i Clarens'teki odamın küçük - bal- ünü, Montrö- Rochers de Naye') Küçük kilisenin çan sesi tatlı bir sa- bah rüyası gibi Lac Leman'ın yü- zünde dolaşıyor, gölün - ürperdiğin kimıldadığını, yüzünün - gülerek bu- ruştuğunu hissediyorum. Lac Leman uyanıyor, Montrö'de sabah oluyor. Yarın konferans, yeniden - müza- kerelerine başlıyor. Salıya kadar va- ziyetin tavazzuh etmesi çok muhte- meldir. Neşet Halil ATAY Ccnç bir hukuk doktorumuz İstanbul Hukuk Fakültesini dikten sonra Strazburg hukuk Üniver. sitesinde tahsiline devam eden B. Pu vit B. Fuad Kepenek ad Kepenek, geçenlerde bu ün.versite- yi de muvaffakiyetle bitirerek dokto - Tasını vermiş ve doktora tezi olarak “Türikeyede ekalliyetler” unvanlı ha- aırladığı eserde bu mühim mevzuu dik-) kate değer bir şekilde tahlil etmiştir. Genç hükukçümüz bu tezinde Av- rupanın bizi önceler çok yanlış tanımış olduğunu anlattıktan sonra, iki yüz say-| falık kitabının ilk kısmında — osmanlır dmparatorluğu zamanındaki ekalliyet- ler vaziyetinin iç yüzünden — dikkate değer bir isabetle bahsetmiş, Lozan mauahedesiyle ekalliyetler meselesinin aldığı son şekilden, ve nihayet üçüncü kısımda ise, kurtarıcı ve yaratıcı büyük Şef'in idaresinde Türkiye cumuriyeti - nin masıl tam manasile modern bit memleket haline geldiğini izah etmiş, Artık yalnız tarihi bir hatırasi kalan bu meseleyi çok ince bir görüşle ve çok zengin vesikalara istinaden tahlil etmiş- İyi hazırlanmış bir hukukçu - olarak yurda dönmekte olan B. Fuadr tebrik ve kendisine muvaffakiyetler dileriz. Ziraat enstitüsü talebe- leri Tekirdağ'da Tekirdağ, 18 (A-A.) — Trakyada zi- ral tetkik gezisine çıkan Ankara Zira- at fakültesinden otuz talebe bu - sabah Tekirdağa gelmişlerdir. Muğlada hayvan il Muğla, 18 (A.A.) — Haziran ayı için de küllük iskelesinden Sakız ve Sisam adalarına yüz eli sığır, yüz altmış do - kuz keçi, bir at ihraç edilmiştir. şöyle diyor: itında bırakacaktır.., falarımızda yerini alacaktır. . Bilinmiyen İnsan Başlığı ile yakında gazetemizde neşretmeğe başlıyacağımız Dr. Alexis Carrel'in L'homme, cet inconnu Adındaki eseri hakkında Amerikanın meşhur Harpers gazetesinde, münekkid Stephen S. Wise “Dokuz aydapberi bir satış rekoru kırmış olan bu hayrete değer eserde, zamanımızın ileri ge- den fencilerinden biri, fennin kuru mevzularından' insanın ruhuna ve vücuduna girmiştir. Bil nsan, asrımızın en büyük eserlerinden sSayılmak Bu kitab, bizden sonra - gelccek hesilleri BİLİNMİYEN İNSAN Pek yakında, Ulus okurlarının beğenecekleri bir tefrika olarak say- Avusturya ile aramızdaki ticaret anlaşması Ankara, 18 ÇALA.) — Tktısad. vekâletinden bildirilmekte- dir Avusturya ile aramızdaki 2171934 tarihli ticaret anlaşması 21.7.1936 tari- hinde bitiyor. Cereyan eden müzakerat “bugüne kadar müsbet neticeye varmış 21 temmüz 1936 tarihinden yeni bir anlaşma tahakkuk edemediği takdirde, Avusturya malları Türkiyede 've Türkiye malları Avusturyada umu- mi reğime tâbi kalacaktır. Avusturyadaki ümümi — rejim hak- kında tafsilât Türkofis merkezi ve şu- belerinden alınabilir. Kızılcahamamda Atatürk günü coşkun gösterilerle kutlandı Ulu Önderimiz Atatürk'ün Kızılca- hamamı şereflendirdikleri 16 temmuz gününü kendilerine özel bir bayram ola- ak kabul eden Kızılcahamamlılar, bu mutlu günün ikinci yıldönümünü eşsiz ve coşkun bir tezahüratla kutlamış, Bü- yük şeflerimiz Atatürk ve İsmet İnö- nünün Partimiz İlçeyönkuruluna yüce armağanları olan fotografları da - bu mutlu günde partimiz salonuna mera- imle asılmıştır. İki yıl önce aralarında gördükleri yüce şeflerinin bügün de armağanlarını görmek bahtiyarlığı Kızıl-| cahamamlıları haddinden fazla coştur. muş, pehlivan güreşleri, muhtelif eğ- lenceler ve fener alayı yapılmıştır. Bugünkü atletizm müsabakaları Atletizm ajanlığından: Birkaç haftadanberi yapılan atlı teşvik müsabakalarının / Sonuncusu bu- gün Ankara gücü alanında - saat 1530 a yapılacaktır. En fazla puan alan ku- Tube teşvik kupast verilecektir. Müsabakalar aşağıda göst 110 Manialr koşu (büyükler) 800 Büyükler 1000 Acemiler 200 Büyükler, Ş 100 Acemiler 3000 Büyükler Gülle atma, yütSEz âtlama dtdk at ma, tekadım atlama, cirid atma, Bayrak yarışı (olimpiyad) 400x200x200x800 imiyen. Tarsus içme sır )'l"lîl k:lV“ş“yOl' Su, 72 metre yüksekliğin ae birtepeden alınıyor. Tarsus Şarbayr nutkunu verirken Tarsus (Hususi) — İç Bakanlığımız- da kurulan bayındırlık komisyonuhca memleket derdi olan su ve elektrik iş- lerinin evvelâ başarılması için yapılan gayretin ilk semerelerinin bu ihtiyaç. ları hisseden 400 belediyelerimiz içeri. sinde Mersin, Tarsus, Adana belediye- lerinin isabet etmesi mazhariyeti A- gok sevindirmiştir. Geçenler. tesisatına 14 temmuz günü miyet verilen kısmı olan Tarsusta da içme suyunun ırmaktan alınacağı 72 i tifamda bir tepede iki üç yüz kişilik davetli önünde valinin rci Betedi törenle yapılmıştır. Muvatfak yeni” hafriyatın — gösterdi. ğine göre 3000 sene evvelki ccdadımı. zın buralarda su şetekelerine verdikleri ehemiyeti meydana çıkarken uzun - za- Törende bulunanlardan bir grup syan ülmüş kötü saltanat zihniyetinin bilgisiz taassubu ve haya- Ti düşünceleriyle inkişaf ettirilememiş olan halk ihtiyaçlarını kudretli Türki. ye cumuriyeti devrinde karşılıyabildi. #imizden bahtiyarız. Daima doğruya ve iyiye yetişmek ü- zerinde çalışan belediyelerimiz büdce- lerinin vüsati dışında büyük işler için de bize bu yolda imkân veren İç İşler Bakanı B. Şükrü Kaya'ya şükran borç. du- bulundüklarını — alkışlar — arasın. da — bildirmiştir. — Vali ve — Parti Reisi — Rükneddin — Terçih — havuz - ken: darı temeline ilk taşı yerleşti Memleketin imar işlerinde bir ilk ame- de vazifesi gördüğünden - doğan mem. nuniyetle belediyeye başardığı işi teb. rik etmiş ulu önder Atatürkün işaret ct- tiği yoldan yürüyeceğiz ve daima işle- rifizde böyle muvaffak olacağız demiş, kurbanlar kesilmiştir. Davetlilere buzlu su dağıtılarak tem. muüz sıcağında içme suyunun ilk zevki sunulmuştur. 9 TEMMUZ. 1: Yankılar: Kaç İieli;ıı"yn muhtacız ? Istatistik bilginin faydalı” vasifala « rındandır. Kuvvetlerimizi, zaflarımızı, filan veya falan işte nereye kadar iler « Jeyip nerede duracağımızı ve hattâ ne vakit geriye döneceğimizi, ne harca - yıp ne kazanacağımızı ona baş vurma - dan tayine kalkışacak olursak hatâ et - tiğimizi anlamakta gecikmeyoruz. Fakat istatistiği bir merak haline getirenler de var: bir gazetenin habet verdiğine göre, bir istatikçi, insan ba « yındaki saçım kaç kılı olduğunu saymış ve “deliye posteki saydırmak” hatırlatan bir ameliye netice lamış ki en sık saçlı kafada topu topu 30000 kıl vardır. Bu bilgi neye yarar? Merakr bile izale edemez. Olsa — olsa: “Başımda kaç kıl var?” diyene, Nas. reddin hocayı taklid ederek: “30.000, inanmazsan say ” demeğe yarar. Bir başka gazete ise bize şunu öğre- tiyor: bütün dillerin en kalabalık keli - melisi olan çincede 41.000 kelime var « dır. Ancak, en modern lisanlarda bile, âlim bi muharririn bütün fikirlerini söyleyip yazması için kull. ke İimeler 5000 den fazla değildir. Orta hal- Ji bir adamın her türlü sebeblerle muh - 'taç olduğu kelimelerin sayısı ise 3000 kadardır. Okuyup yazma bilmeyen köylü en tazla 500 kelime ile her derdi ni anlatabilir. Kırk bin veya beş bin, yahut beş yüz asıl mesele, kelimenin sayısında değil, hattâ mevcudiyetinde bile deği edilecek fikirdedir; belki fikrin kendi. sinde de değil, doğru, iyi ve güzel ol - masındadır. Kelimc Bulunmazsa icad edilir. ve kullanmasını bilen tarafından ileri sü- Tülünce de tutar ve yaşar. — N. B. Muğlada mahsul çok iyi eg Tn ividir bivmiştir, Buğday, arpa gibi güzlük ve yazlık ürünlerin de biçme işi bitmiş harman işlerine devam edilmek- tedir. Yayla kısımların buğday arpa ü- rünü sahillere göre daha iyi bir durum- dadır. Bunların da biçilmesine başlan- mıştır. Bağlarda külleme, mildiye gibl hastalıkların tehlikesi kalmamıştır. Si- yah üzümler sahillerde yetişmiştir. İç taraflarla yaylalarda üzümlere ben düşe Mmüştür. Zeytin ürünü geçen yıllara gö- re bereketlidir. minden, her biri ayrı ayrı güzel ol- malarına rağmen yanyana seralanma- larından sarih bir mana çıkmıyan, ü- zerinde düşünülmemiş — cümlelerin, gitgide daha fazla çıkmakta oldağu- 'nu esefle görüyoruz. “İstikbal ümidi”, kendi Başına ol- dukça müphem bi n bunu “olgunlaşmış realitesi” kelimelerinin '“yanına koymak cümleyi büsbütün an- Taşılmaz bir hale getiriyor. Realite bir meyva mıdır ki olgunlaşsın? Ol- İşte manası üzerinde dü nülme den kullanılmış bir kelime: Fiat. Ger- çekten, Fiat kelimesi bir matamm a- lınması için ödenmesi icab eden para- yani bir şeyin satılma / kıymetini 1de eder. Şu halde yirmi kuruştan iki buçuk liraya kadar pl3j ma satıd- maktadır? Şüphi bahsedilmek n duhuliyedir. Kısaca “pl retleri" demek bile bu mana sakatlı: #ına meydan vermemek için kâfi Ankara Birası Hilesiz Tabit bir içkidir