TU Pa Va T T K ç AKDENİZ MESELESİ 8 Temmuz 936 tarihli Greait Britain and the East dergisinden: Dünyanın - istikbali, — Almanyanın komşularına ve komşularının ona karşı takmnacağı tavur ve güdeceği politika- ya bağlı görüldüğü çu sırada, bilhassa İngilterede Akdeniz meselesine büyük bir ehemiyet verilmektedir. Bereket versin, bu meselenin dosta- 'ne bir şekilde halledilmesi için daha büyük ümidler beslenebilir. Evvela, bo- ğazların yeniden askerileşmesi mevzuu Üzerinde — görüşmek üzere toplanan Montrö konferansı, gayet iyi gitmekte- dir. Ortaya çıkan ve teferrüata aid o- dan bir takım mahzurlar ortadan kaldı- rılmaz, Türkiye'nin yapmış olduğu dü- Tüst ve kanunt hareket ” mükâfatlandı. Tılmaz ve ilgili devletler bu meselede mesud bir istikbal hazırlıyacak bir ne- ticeye ulaşmazlarsa hayret etmek - Pa lene kateke örilmcan | a hususunda yapılan teklif henüz ine Kkişaf ve terakki göstermemiştir. Bu fikir, Avrupanın cenub - şark memleketlerinden çıkmış ve Akdenizle Alâkalı olan devletler, - tercihan İtalya da dahil olduğu halde ve imkân olmaz. a İtalyasız - statüko'yu muhafaza ede- bilmek için böyle bir pakt yapmayı dü- şünmüşlerdir. Bize öyle geliyor ki böy- Je bir pakt yapmak için, bugünlük, faz- Ja aceleye lüzüm ve ihtiyaç yoktur. Yal miz, Türkiye ve Yunanistan gibi mem- deketlerle felaket zamanlarında yapıl- aç olan bir takım anlaşmalar uzatıla- bilir. Büyük Britanya, Akdenizdeki haya- *i durumunu, olduğu gibi tutmak eme- Tinde bulunduğunu açıkça söylemiştir. Tngilterenin bu vaziyeti elde tutamıya- cak kadar kuvvetsiz olduğunu - düşün meğe de hiç bir sebeb yoktur. Kısa bir müddet için, Akdeniz me- seleleri hakkında Avrupa kıtası üzerii de bir bozgunculuk dalgası geçti. Mesela bu cümleden olarak, bir hü- cüm karşısında Maltanm . müdafaasına imkân bulunmadığı, orta Akdenizde in. Biliz filosunun tutunacağı bir liman ol- madığı ve hava filolarının deniz filola- rını altedeceği ler söylendi. Bir hayli ileri giden bu dedi kodular. dan bugün eser / kalmamıştır. Mesela Malta hakkında söylenen sözlere sö mürgeler bakanı ile amiral Sir Recer Keys'in verdiği kati cevablar, nikbin a- damları sevindirmiş, bozguncuları da ürkütmüştür. Maltanın boşaltılması lakırdıları tık nihayet bulmuş ve böyle olduğu iyi olmuştur. Bununla beraber, biz imparatorluk yollarının emniyetini yalnız Akdeniz devletleriyle anlaşarak değil, elimizde bulunan bir takım kolaylıklardan da istifade ederek daha siyade pekiştirme- liyiz. Mesela Kıbrıstan, Maltanın yeri ne değil, Maltay haline getiril mesi için neler yapılması gerektiği hak- kında salâhiyetli kimselerin mütalcala- Fını yaztarstı. Aynr adanın deniz üssü olabilmesi için aynr şekli l: mütalealar yürütülebilir. Şurasını söyliyelim: Kıbrıs'tan pek az istifade edi'miştir; bugünkü haller ve şartlar içinde bu adanm stratejik va- fikir ve ziyetinden faydalanmamak — akılsızlık olur. Tngiltere, Akdenizde mukadderatın kendisine bağişladığı vaziyetin ehemi- 'yeti üzerinde pek eksik bir uyanıklık göstermiştir. Bir takım diktatörler ise mukadderin kendilerine bağışlamadığı bir takım nimetlerden ayak diremek ve şedid davranmak - süretiyle - faydalan. maktadırlar. İmparatorluğun çuvalı ğir olabilir; fakat bunu omuzda - taşı- mak zarüreti vardır. Bugün göründüğü şekilde işler iyi Ridecek olursa o zaman, Akdeniz me- | yatışır. ve Akdeniz filosundan bir kısmını oradan çekmek - düşünüle- bilir. Eğer bu inkişatlar gerçekleşecek o- lursa o zaman birkaç ay evelki kötü va- ziyetlerin tekrar başgöstermiyeceği ummak için küçük değil, büyük sebeb- der bulunacaktı Vaziyet ne olursa olsun, Akdenizde İngilterenin kuvvetlenmesi lâzem ve bu mühim imparatorluk işinde herhangi gecikme affedilmez bir suçtur. Artık, hiç bir esasa yaslanmıyan bi- rinin binlik politikasına avdet etmeye imkân kalmamıştır. İngiltere kendi mevkiinin ne oldu- ğunu Anlamalı, öteki “memleketler de ba mevkii anlamalıdırlar. Habeş meselesinde İngiltere, bütün zecri tedbir taraftarı ve Milletler Ce- miyetine mensup devletler gibi üzül müştür, Bu, birinci devre idi, İkinci de- fa için hazırlığımız tamam olmalıdır. ve hazırlığımız tamam olacak olursa bu birinci devrenin gösterdiği netice tek- Tar görülmiyecektir Almanya nasıl görüyor? İl temmuz 1936 tarihli Frankfurter Saytung gazetesi yazdığı bir başyazıda diyor ki: Montrödeki bozğazlar konferansı çok yavaş ilerlemektedir. Bundan bir- kaç ay önce Türkiye hükümeti Cenev- rede boğazların yeniden tahkimir sürdüğü zaman, evvela bu teklifi her farafta dostça karşılandı. Bu suretle, esas mesele filen iyi bir çığıra “girmiş gibi görünüyordu. Türkiye boğazlar andlaşmasını im- zalıyanlardan İtalya gibi ehemiyetli bir devletin henüz görüşmelere katıl- mamış olmasına rağmen meselenin hal- dedilmiş olduğu telakkisindedir. Ankara'dan gelen resmi ve yarıres- at akisler bu hususta hiç bir şüphe or- yakmamaktadır. Tahkim edilmemiş boğazlar, Türk 'yenin müdafaa sisteminde büyük gedik teşkil etmektedir. Bu gediği ka- patmak ise, türk inisiyatifinin - belti başlı gayesini teşkil etmişti. Türkiye- nin, 1923 Lozan andlaşmasından beri Akdenizde politika durumunun eseelr bir surette değiştiği mülahazasına da- yanan iddiası sükütla yahut ayniyle kabul edildi. Zaten Montrö'deki fikir ayrılıkları da bununla alâkadar değil- dir. Bugün Türkiye de bunu anlamak- tadır. Türkiyenin şimdi tuttuğu yol, her- hangi bir başka sebebten dolayı kon- ferans akamete uğrıyacak - olursa, bo- ğazları kendi askeri menfaatlerinin doğru bulduğu şekilde tahkim edebil Bu hâdiseler; Almanyada bir seyirci- 'nin göstereceği dikkatle takip edilmek- Bizim, boğazlardan geçiş etrafın- daki anlaşmazlıktan Avrupa sükünunu bozacak yeni bir faktörün ortaya çık- masından hiç bir menfaatimiz yoktur. Ortaya çıkan fikir - anlaşmazlıklar bir büyük Britanya ile Rusya arasındaki eski tarihi rekabeti tekrar birdenbire Ortaya atmış olması dolayısiyle - ciddi bir mahiyet taşımaktadız 'Taymis gazetesi yazdığı bir makale- de “şimdiki rusya çok daha / tehlike leşti,, demektedir. Makalede, sovyetlerin iki yüzlü bir Politika güdmekte oldukları, gayeleri ni dünya ihtil. i edilerek, Stalir kurmağa / muvaffak olduğu askeri mevkie işaret edilmek- tedir. Kısaca, bundan çıkan netice: istedikleri kadar gemi / geçirmelerine müsaade edilemez. Montrö'de görülen aykırılığın en büyüğünü de işin bu ta- rafı teşkil etmektedir. Bu talebe ingilizlerin itirazda bu- dunmaları üzerine Lityinof'un - konfe- yalanlandı. Fakat konferansın pazarte Si gününe bırakılmış olması hakikati, mümessillerin salâhiyetleri tükendiği- ni ve hükümetleri ile görüşmek zorun- da olduklarını göstermektedir. Bir anlaşma yolu - bulmak var mıdır? Bu yolun, Karadeni fında yapılan münakaşa sahasında ol mast ihtimali vardır. Bu sahaya gelin- ce, rus talebine göre, Karadeniz, ona kıyıları olan devletlere aid bir. deniz olmalıdır. Bu denizde kıyıları olmıyan devletlere aid harb gemilerinin Rusya- ya tehlikesi dokunmuyacak, muayyen bir nisbette olmaları lâzımdır. - Fakat, politika bakımından bu kadar ehemi- yetli bir meselede, Rusyanın bir Akde- niz devleti olarak ortaya çıkıp çıkma- mast ile ilgili olan gemi aded - ve bü- yüklüğü keyfiyeti kolayca halledilemi- yecektir. Çünkü bu metele yalnız İn- giltere için değil, Akdeniz'in diğer sa- hil devletleri ve hele konferansa katıl- mamış olan İtalya için, çok can alacak 'k tehdidinde bulunduğu ikânı RSEMRE 16 TEMMUZ 1926'PE! Yeni bulgar kabinesi Fölkişer Beobahter gazetesine Sof- yadan bildiriliyor. Başbakan Köselvanof'un, yeni kabi nenin hiç bir partiye mensub olmadığı- at temin etmesine rağmen, kabinedeki üyelerin hemen hepsi de Sankof hare- ketine yakından bağlı olan /kimseler dir. Bu hareket ise, bir halk harek: ve aynı zamanda da ilerde iktidar meve küne geçecek olan bir kuvvet diye tah- min edilmektedir. Bugünkü günde aded bakımından ne dereceyi bulduğu kestirilemezse de, Sankof hareketi, çiftçi komünist hare- keti yanında, Bulgaristandaki en bü- yük yığın hareketlerini temsil etmekte ve bilhassa münevverler arasında yapı mış olması itibariyle de büyük bir ehe- miyet kazanmaktadır. Bundan dolayıdır ki, yeni kabine bir kısım halkın itimadını güven altı. a almış demektir. Şimdi asıl mesele, gelecek seçimler için yapılacak olan hazırlıklarda, daha bir kısım halkı ke zanablecek tedbirlerin alımıp almamı- yacağı ve bu tedbirlerde beceriklili Bösterilip gösterilemiyeceğidir. Nasyonalistleri köylü - unsurlarla, yani, Sankofçıları çiftçilerle Giçef et rafında bir araya getirmek - teşebbüsü, kati surette akim kalmış telakki edile- bilir. Herhalde, yeni kabineden esaslı de- Hişiklikler yapması beklenemez. Ne de olsa, yeni kabine bugün hâlâ yarıyarı: ya bir memur kabinesidir ki, ömrü ge- çici bir surette, ancak yeni seçimlere kadar sürse gerek. Ana yasa meselesi de halledilmişe benziyor. Esas teşkilatın rencide edil- diği yahut büsbütün kaldırıldığı etra- fındaki hukuki münazaa da her ne ka- dar kati bir karara bağlanmış değilse de, hükümet, mevcud statüler'le - idare | edilmek suretiyle pratik bakımdan bu mesele de halledilmiş demektir. Gazetelerdeki akisler de yeni bir ana yasaya lüzum olmadığını ispat et- mektedir. Zaten Tırnova ana- yasası, yeni vaziyete göre devleti idare edecek kadar lastiklidir. Bu ana yasa, bir par- lamentonun mevcudiyetini şart koş- makta, fakat partilerin ve hele elli tane partinin olması kaydını ileri eürmemel- tedir. Halbuki bugünkü duruma uygun gelmesi için, değiştirilmesi zaruri olan seçim kanununa gelince vaziyet bam- başkadır. Bu değişiklikte, mesela, se- çim hakkımın 25 yaşından itibaren baş- laması tasavvur edilmektedir. Ne de ol- fa, yeni hükümet, bu kadar hâdise ve fasılalardan sonra, çok ağır vazifeler karşısındadır. Bütün bu vazifeler ise, çok ağır bir mesuliyete bağlıdırlar. Bu itibarla, kı- ral, memleketin bütün politikacıları ile temas ederek seçimini milliyetçi sağ- dan yapmış ve yurdun içpolitika haya- 'tında apaçık bir vaziyet almıştır. Nizami olduğu kadar halkım ve yük- sek güdümün isteklerine uygun bir çim yapmak kolay bir şey değlidi günkü geçmişte yapılan hatalardan ka- çınmak ve yeni bir kaosa sebebiyet ve- recek surette hürriyetini tahdid etme- den yığını icab eden yola sokmak ge rektir. Yeni bir ideoloji kurmak, kükümet- de tedbirleri arasında temas temin et- mek ve balkın, olmasa da derlette hü- küm yürütülen, fakat devamke - bir su- rette hükümet idaresine imkdim bırak- miyan yardımını güven altasa almak Tüzımdır. Bütün bu mülahazalardan dolayı, daha ilk bakışta Bulgaristandaki kabi 'ne değişikliğinin büyük bir ehemiyeti vardır. ingiliz tesanüdü kurmak için apaçık o- Jarak Londra ile Roma arasında bir diplomasi oyununu oynamaktadır. Roma gazeteleri böyle bir tesanüi- dün meydana gelmesi için lâzım olan şartları gizlememektedirler. Bu şart- Tar ise, İngil Çocuk Esirgeme Kurumunun Çocuk bakıcı okulu . * ftalyan gerginliği en B büyük bir ölçüyü bulduğu bir sırada, | , Çotek esirgeme kurumunun Ankara- İlememeraltmereneyapı T Na ae ü paktlarının korulmastda” Tüyea | Ka aa gazeteleri, bu paktların zecri tedbirler politikasının bir unsurundan başka bir şey olmadıklarını, bu. itibarla zaten kendilinğiden merilikleri artık kalma- dığını kaydetmektedirler. Londra, bu tarzdaki görüşlere durmadan ve mut- dak bir surette itiraz edeceğe benzemi- 'yor. Brüksel'de toplanacak olan Lokar- o konferansına İtalyar gönderilmiş olan çağırı da bunu ispat etmekter Bu arada da B. Pol Bonkur. Mon- trö'de Moskova ile Londra arasındaki a Mmdarm AAA ananak Nöbetçi Eczaneler Pazar — Sebat - Yenişehir eczaneleri Pazartesi İstanbul y v K Salı —— Merkez » Çarşamba - Ankara .. Perşembe - Yeni üle Cuma — Halk ...7 Cumartesi Ege yıldır. Dersler hem nazari hem de pra- tiktir. Okulu başarıyla bitirerek diplo- ma alanlar hasta bakım evlerinde hasta bakıcı, ayleler yanında çocuk bekicr ve çocuk esirgeme kurumlarına atanırlar. Okula yazılma, alınma şartları şun- dardıı: 1 — 18 yaşından aşağı olmamak, 2 — İlk okuldan diploma almış ol- mak, orta okulu ve liseyi bitiremler tere cih edilir. 3 — Hüsnühal sahibi ve sağlıklı ol- mak. Okula yazılmak istiyenler (Ankara- 'da Çocuk esirgeme kurumu genel mere kezi başkanlığına) yazı ile baş vurma- kdırlar. Yazılma için gerekli olan vesikalar: Okul diploması, nüfus kâğıdı, hüs- nünal kâğıdı, sağlık ve aşı raperları, 3 fotoğraf. Okula yazılma işi temmuz aşı sonu- na kadardır. Not: Bu okul yalnız Bayanlar içindir. DE 8 CENGEL KiT Yazan: Rudyard KİPLİNG Nürettin stermek için bir fırsattır! Akela! Akela sıçramış, fakat şikârını devirmeğe gücü yetmemiş olacaktı ki Hind geyiğinil ön ayaklariyle onu devirdiğini ve dişleriz gıcırdattığını Movgli duymuştu. Daha ziyade beklemiyerek uzaklara doğ- öylülerin yaşadığı ekilmiş top- raklara doğru ilerledikçe arkasında kalan haykırışlar, boğuklaşıyor, duyulmaz ru atıldı. ultu halini alıyordu. Bir kulübenin yanındaik ahırın penceresi altında biraz dinlenirken Movgli kendi ken- dine: CAĞ Teayı öi ddi yarn Çeviren: Akela, Akela, tek boz kurt, kendi kuv- göstersin bakalım. Sürü elebaşısına Aleka'nın da benim de son günümüz olacak- t ARTAM Sıçra! ineklerini güdmeğe gitti. — Hepsi bu mu? dedi Movgli, eğer bir insan yavrusu bunu yapabiliyorsa korkacak hiç bir şey yok. Köşeyi döndü, çocukla karşılaşarak çöm- leği elinden aldı ve çocuk korku ile haykırıp ağlarken sislerin içinde kayboldu. lecek. Sonra gözlerini pencereye adamakıllı yaklaştırdı; içeride ocak içinde ateş yanı- yordu. Evin kadını, gece kalkıyor, siyah si- yah külçelerle yanan ateşi besliyordu. Gün- düz olup sisler soğuyarak beyaz bulut olun- ca adamım oğlu, içi toprakla sıvalı bir çöm- lek aldı, kor olmuş kömürleri içine koydu, onu battaniyesinin altına alarak çayırlıkta — Bunlar da tıpkı benim gibi, diyordu, eğer yiyecek vermezsem bu elimdeki nesne Bu kırmızı maddenin üzerine topladığı kuru çalıyı, çırpıyı koydu. Yolunun yarısın. da sabahın çiy taneleri üzerinde aydan kop- bir noktayı ifade etmektedir. Boğazlar meselesinde bir İtalyan - geldi. Pars: terdi. — Âla, insanların bunun üzerine kuru dallar koyduklarını ve bunların ucunda kıp- kırmızı çiçekler açtığını görmüşümdür. Sen korkmuyor musun? — Hayır, neden korkayım. Şimdi hatır- hıyorum - eğer rüya değilse - ben kurt olma- dan evel böyle bir kırmızı çiçeğin yanıbaşın- da yatardım, orası güzel ve sıcaktı. Movgli bütün gün inde, ateş çömleğini gözeterek ve bulduğu kuru dalları onun üze- rine katarak oturdu. Akşam üzeri Tabaki oraya geldi ve kaba kaba, sürü meclisii kendisini kayalıktaki toplantıda bekledi; söyledi. Movgli, rıncaya kadar güldj muş parçalar gibi parlıyan Baghira'ya rast- — Akela partiyi kaybetti öldüreceklerdi, fakat seni de beraber öldür- mek lâzımgeldiğini düşündüler. Şimdi tepe- de seni arayıp duruyorlar, dedi. — Ekilmiş topraklarda idim. Görüyor- sun ki hazırım. Movgli ateş çömleğini gös- Sonra Movgli gene gülerek meclisim top- lantısına gitti. Akela, artık elebaşılık yerinin açık bu- ; dün gece onu başladı siner, Tabaki'yi oradan kaçı- Tunduğuna bir işaret olarak eski kayasının yanıbaşında uzanmış duruyor, Şir Han, ken- disinin verdiği parçalarla beslenen kurtları koltuklıyarak konuşuyor, hep beraber ileri geri dolaşıyorlardı. Baghira, Movgli'ye ya- kın oturdu. Ates zömleği, Movgli'nin iki zinin arasında idi. Herkes toplandıktan sonra Şir Han söze ki Akela'nın elebaşılğı zamanında böyle bir şey yapmak haddi değildi. Baghira, fısıldadı: — Onun söz söylemeğe hakkı yoktur. Kalk söyle, o bir köpeğin oğludur. Şimdi Moveli, fırlıyarak ayağa kalktı. — Serbest kimseler, diye bağırdı, sürüye Şir Han mı bizim önderliğimizle ne ilgisi olabilir? in — — Elebaşılık açıktır ve benden söz söy- lemem istenmistir, onun icin... Diye Şir Han, önderlik ediyor? Bir kanlanın ze başladı. (Sonu var)