TI İLKTEŞRİN 1935 CUMA ULUS Fındık ko: gresi dün toplandı (Başı 1. ci sayıfada) Yurdumuzun - kalabalık ve gü- nel bir parçasında halkımızın büş- keca gn vasıtasıdır. Bu itibarla vâ, istihmalinden başlıyarak müs- tehlik eline geçinceye kadar ge- girdiği safhaları ince!e_mek için sizleri buraya davet ettim. Kabul edip bu önemli işe koş- için her birinize ayrı ay- rı teşekkür ederim. Bütün ilgili odalar kongreye iştirâk ettiler. Yalnız Trabzon odasının burada mümessili yoktur, bunu önemle kaydederim. Bir seri kalinde inaceliyeceği- miz mevgzular arasında bir nokta- yı bilhassa tebarüz ettirmek iste- zim. O da köylü ile tüccar arasın- daki muamelenin bilhassa ikrazat ve kredi muamelelerine teallük eden kısmıdır. Bunun şimdiye ka- dar olan şekli ile bundan sonra na- sıl olması lâzım geleceği bakkın- daki fikirlerinizi bildirmenizi rica ederim, Diğer, açıkça bilinmesin- de fayda gördüğüm bir nokta, bu- günkü toplanmanın bugünkü fiat- lJar bakımından bir sıyasa malhsu- dü olmadığıdır. İhracat maddele- rimizin kıymetlerinin nasıl olma- 5ı dâzım geleceğini muhtelif vesi- lelerle söyledim. Aym fikrin bir kere dah hulâsa edilmesinde tay- da gördüm: Takib ettiğimiz tcavet anlaş- ması politikası, mallarımızın satı- şanı kolaylaştırmış ve bazı memle- ketlerle imkân verdiği karşılıklı amübadele inkişalı mallarımıza ta- dep nisbetlerini arttırmıştır. Biz prensip itibariyle, Türkiye ibra- eat mallarının yalnız kalite değil, diat itibariyle de dış piyasalarda temayüz etmesi lâzım geleceği fikrindeyiz. Bunun içindir ki is- tihsalin ilk kademelerinden başlı- yarak müstehlike kadar olan bü- tün safkalarında çalışma tarzları- mızı rasyonelleştirmek ve bu yol- dan maliyet fiatlarımızı asgariye indirmek kalite haricinde en bü- yük tekabet ve muvaffakiyet un- suru olan ucurluğu da temin et- mek istiyoruz. Bunu söylemek, bittabi malla- zunuzı yok pahasına harice dök- mek ve müstahsilin yaşamağa ve mesaisine devam için muhtaç ol- duğu kazancı azaltmak demek de- ğildir. Üzerinde en kıskanç olduğu- muz ve rasyonalizasyon yoluyla arttırmak ve tahkim etmek iste- diğimiz kazanç budur. İhracat tüccarımız bugünkü vaziyet dahilinde, muhtelif mem- leketlerle mübadele vaziyetimizi nazara almalı ve fiata vücut veren bütün unsurları göz önüne geti- rerek karşılıklı alım satım - vazi- yetinin icab ettireceği fiatı temi- ne çalışmağı ulusal bir ödev say- malıdır. Herhangi bir vaziyetten — isti Yade ederek alıerlarımıza karşı fi- atempoze etmeğe çalışmak ne kadar hâta ise, bazı mübadele şart- larından mütehassil daha müsait fiata vücut verecek elemanları ih- mal ederek,daha ucuza satmak da © kadar hatalıdır. Her vaziyeti ve o vaziyete göre normal olan şart- Tarı daima göz önünde tutarak o- na göre fiat teminine çalışmmak ge- rektir. İçinizde tüccar olanlar var, müstahsil bulunanlar, endüstriyel olanlar vardır. Biz menfaatlerimi- zin ayrı ayrı olmadığı ve ulusal ekanomi bakımından bilâkis müş- terek bulunduğu kanaatindeyiz. Bir taraflı hiçbir mülâhazanın esi- ri olmadığımızı: hükümet narmna katiyetle söyliyebilirim. Tüccar dediğim zaman, ecnebi veya türk diye bir tefrik de kabul etmiyo- rum. Bu memlekette yerleşmiş o- Jan bu memleketin ulusal ekono- mi icablarına uyan ve bu memle- kete sermayesiyle ve bilgisiyle hizmet eden ve memleket mah- sullerini kıymetlendiren her cc- nebi de aynı derecede önemle bir vazite yapmaktadır. Diğert söylemek istediğim bir nokta da şudur: Bazıları nasılsa zannediyor ki, biz alivre satışları tenkid etmek istiyoruz. Bu tamamen yanlıştır. Bir an evel umumileştirmek iste- diğimiz rasyonelleştirme - savaşı- nın en büyük netice ve hedeflerin- den birisi de bu nevi satışların in- kişalı olacaktır. Biz alivre -satış- larla değil, â la baisse alivre satışı bir anana haline getirmiş tüccar- darla mücadeledeyiz ve mücadele edeceğiz. Bu zatlar, müstahsilin teşkilâtsız olmasından, kredi ihti- yacından istifade etmekte ve di- ledikleri fiata mal alabilecekle- rinden emin, biribirinden daha düşkün fiatlarla memleket ekono- misini yıkmaktadırlar, Meşru bir spekülasyon telâkkisine imkân verebilecek ve 4 la baisse ve en baisse vaziyetlerini meşrü göste- recek hiç bir sebeb yoktur. Memleketimiz evlâtlarının ve hakiki tüccar sınıfının bu vaziyeti ne kadart elemle karşılamakta ol- duklarını hepimiz biliyoruz. Bu kötü ananada devam etmek isti- yenler artık bu memlekette yaşa- mak imkânını bulamıyacaklardır. Müstahsilin — teşkilâtlanması demek, ihracatçı tüccar sayısının azalması demek değildir. Bilâkis memleketimizde milli şuura sadık bir ihracatçı sınılının artması he- deflerimizden ve en büyük ihti- yaçlarımızdan biridir. Sözlerimi hulâsa edeyim: Hedefimiz ve toplanmanızın hedefi, tasyonel çalışma yolları- nt beraberce tetkik etmek ve böy- külleri ve noksanları tesbit et- mektir. Düşüncelerimiz ve endi- şelerimiz asla bir cepheli değil- dir. Müstahsili de tüccarı da aynı alâka ve muhabbetle göz önünde ıuııcıgıı, Ve ayrı olmıyan men- fantlerini en iyi temin eder şekil ve şersiti arıyacağız. Harice satış fiatlarında sıyasamız ne muayyen vaziyetleri istismar etmek ne de muayyen ekonomik şartların fia- ta vücut veren elemanlarını istih- kar etmektir. Kaliteyi yükselte- cek, maliyeti düşürecek ve bu su- retle istihsal ve ihraç ve binneti- ©e kazanç imkânlarını arttıracak olan en rasyonel çalışma - tarzını bulmak başlıca ihtirasımızdır. Çikolata sanayiimiz mümes- sillerinin aramızda bulunduğunu memnuniyetle öğrendim. Kendi- lerine alâkalarından dolayı teşek- kür eder ve tındıklı mamulâtı türk ihracat spesiyalitesi haline getir- mek için çalışmalarını tavsiye e- derim. Şimdi sizi rürnameniz veç- bile çalışmağa terkedeceğim. Bu- nun için genel başkanlığı bir şe- ref olarak ben muhalaza edece- ğim, Bitisi tüccar arasından, biri- si de müstahsiller arasından iki başkan daha seçmenizi rTica edi- yorum, Çalışma şevkinizi artıra- cağım sanarak ilâve edeceğim bir cihet daha vardır: uzak maziden kalma bir duygu bu kabil toplan- tıları neticesiz bir lâf harmanı za- nettirir. Alacağınız kararların e- hemmiyet ve dikkatle nazara alı- nacağından ve tezelden tahakkuk ettirilmesine çalışılacağından e- min olabilirsiniz. Çağırılan kurumların bütün mü - messilleri kongreye gelmişlerdi. Bazı yıllar, tecim bilançomuzda, tütünden sonra, en değerli yeri tutan fındığa ve- rilen önemi gösteren bir dinleyici ka. Jabalığı da konuşmaları sonuna kadar takip etmiştir. Karadeniz illeri saylav. ları, İş, Sümer ve Tarım Bankaları ge- nel direktörleri bunlar arasında idiler, Ekonomi Bakanının dikkatle dinle. nen söylevinden şonra İstanbuldan B. Bedri ve Giresun üretmenlerinden B. Enfin asbaşkanlıklara — seçildiler. Bay Bedri celseyi idare etmeğe başladı. B. Bayar bundan sonraki konuşmaları ü - yeler arasında oturarak takip etti Pommdık tecimi ve normal istihsal ka biliyeti hakkında geniş bilgi veren ve bunun masıl teşkilatlandırılması lazım geldiğini gösteren Türkolisin — raporu okunduktan tonra komisyonların seçi- mine geçildi. Bu komisyonlar ve seçi. len üyeler şunlardır: l Tarım Komisyonu: BB. Emin (Gi. resun), Bilal (Ordu), Abidin (Tarım Bakanlığı). M Kredi, borsa ve teşkilatlandırma ko misyonu: BB. Fazıl (Tarum Bankası), Servet (Ekonomi Bakanlığı), — Hüsnü (Ordu), Şevket (Tarım Bakanlığı), Kamutayın bugünkü toplantısı Kamutay bugün toplanacaktır. Gün- demde devlete aid süel ve sivil hava li . manlarına inecek yerli ve yabancı ha - va gemilerinden alınacak resim hakkın. daki kanun projesiyle, idare âmirliğinin Kamutay işyarlarınım teşkilât ve ödev. lerine dair olan kanuna bağlı “C” cet . velinde değişiklik yapılması hakkındaki kanun önergesinin geri verilmesine dair terkerelerle, Afyon Karahisar — saylavı Betç Türkert'in arsıulusal sıyasal durum hakkında hükümetçe ne gibi - tedbirler ittihar edildiğine dair Haticiye Vekâ - letinden şifahi stal takriri ve gene Bere Türkerin afyon satışı hakkında İktısad Vekâletinden şifahi sual takriri vardır. 'Tefsirler kısmında Halkevleri adır . na almmacak radyo ve sinema makineleri- nin muamele vergisi ile gümrük ve ok . truva resimlerinden istisnası hakkındaki kanunun birinci maddesinin tefsiri var - dır. Çiftçiler kredi ve satış kooperatif - leri kanuniyle, idare heyetânin, Kamu- kay 935 yılı bildcesine bağlı D cetwelin. de değişiklik yapılmasına ve Kamutayı 935 yılı büdcesinde 960 liralık münaka- le yapılmasına dair kanun projesi dam. ga resmi kanumnunun 32 inci maddesine hir fıkra eklenmezine dair kanun proje- «i ve İlman kanununun 7 inci maddesi . nin değiştirilmesi haklanda kanun pro - jesi gündemin diğer maddelerini teşkil etmektedir. Barut ve patlayıcı maddeler inhisar idaresinin 932 ve 933: inhisarlar genel direktörlüğünün 933 ispirto ve ispirto . hu içkiler inhisarının 931, 932, tuz İ sar idaresinân 931, 932; tütün inhisar idaresinin 931, 932 yılları son hesabla. t hakkında kanun projeleri Kamutaya gelmiş ve Divanı Muhasebat komisyo - nuna verilmiştir. Türkiye ile Yunanistan arasında 30 ilkteşrim 1930 tarihli ikamet ve ticaret we seyri sefasin mukavelesine ek - olarak 26 eylül 925 de imzalanan müzeyyel an. laşmanım tasdikine dair kanun projesi de gelmiş ve dış ve ekonomi komisyonla - rına gönderilmiştir. Ordu saylavr Hamdi Yolman'ın as. keri tıbbiye mektebir kan askeri kimyagerlerle diş hekimicrine verilecek' teçhicat bedeli hakkındaki kanun teklifi sü komisyonuna gönderilmiştir . A ço ” : 8 | S | yon bir kadını ezdi — vo öldürdü İ GŞ süleyman oğlu Halil dün kul- — Tandığı kamyonla Köprübaşı karakolu | önünden geçmekiciken, sağ yaya kal- | dırıma geçmek isteyen 55 — yaşlarında Rukiye adında bir kadına çarparak sol | bacağının kırılmasına sebeb olmuştur. Rukiyetez yetişen zabrta tarafından | hastaneye kaldırılmış ise de taned yapılan ameliyat neticesinde acıya da . yanamıyarak ölmüştür. Polis bu ölüme | sebebiyet veren suçlu şoför Halil'i tü « | zeye götürmüştür. e| Bir otomobil kazası daha Mehmet Ali adındaki şoför kullan . — diğı ötomobil ile Samanpazarından Cebe | ciye giderken İnönü mektebi yanında 9 yaşlarında Şaziye adında bir talebe. kıza çarparak başından — yaralanmasına sebeb olduğu anlaşılmış ve suçlu şaför ykalanmıştır. | 3 kiruya | teneke su Yenişehir caddesinde oturan hayma. | nah İbrahimin yanına dün Abdülaziz | adında bir adam gelerek 3 lira mukabi - linde bir teneke gar yağı sattığını söy. lemiştir. İbrahim bu ucuz fiata aldana- | rak bir teneke dolusu suyu gaz yağı di. | yerek satın almış ve parasını verdikten bir müddet sonra yaptığı muayenede | tenekenin su ile dolu olduğunu görün- | ee polise haber vermiştir. Polis kısa bir araştırmadan sonra suyu gaz diye sat. mak isteyen suçlu dolandırıcı Abdüla - zizi yakalamış ve tüzeye götürmüştür. |— . Manto hırsızı Dün saat 12 de Altındağı — mahalle . sginde oturan Fatma'nın odasındaki açık pençereden bir manto ile iki - takım iç — çamaşırını içeriye girilmek suretiyle ça. — kadığı baber alınmış ve gerçine başlan- | mıştır. Sopalı bir kavga İ Dün Atıfbey mahallesinde oturan | mütcahhid Ali ile amele Yuzuf arasın. da avlaşrlmayan bir meseleden — dolayı bir kavga çıkmmış ve kavgada Ali, armele Yusul'u Laşından sopa ile yaralar Polis bu badiseye sebeb olan suclu yi yakalryarak tüzeye götürmüstür. — —— — Emin (Giresun), Vehbi (İş Bankası), Cevad Nizami (İç tecim). Fındık tüzüğü, standardizasyon ve ambalaj komisyonu: BB. Ömer Fortün (İstanbul), Halil Mitat (Türkofis), Bedri (İş Limited), Necdet (Ekonemi Bakanlığı), Sami, Kâzen, Tevfik (çiku- lata endüstrisi mümessilleri). Komisyonların seçimi bittikten san ra B. Hüsnü (Ördu) nun kongreye wver diği rapor okundu. Bu raporda, istih - salin bir teşkilata bağlanması lüzumu ortaya konulmakta ve bu teşkilatın da iyi kurulacak ve idare edilecek — satış kooperatifleri olacağı anlatılmaktadır, Kocperatiflerin kurulması ve çalışma. &ı bir zaman meselesi olduğundan bu - günkü âcil durumu önlemek ve alivre satışlardan doğan alabes vaziyetlerin ©nüne geçmek için muvakkat ve pratik bir tedbir olmak üzere ulusal bir ban- kanın fındık almasını temin eyleme; teklif etmektedir. İş Limited sosyetesi de kongreye bir rapor vermiştir. Sosyetenin rapo. Tu, dış piyasalarda dındık. ürüalerimiz zin değerinin artırası bakımından İşi incelemektedir. Sosyrte tecimce bir ba kış ile durumu çok gürzel aydınlatmış tır ve raporda çok değerli önergeler vardır. Her iki rapor, dün öğleden son ta geç vakita kadar çalışan komisyon - lara verilmiştir. Üç komisyon bugün d galışacak ve yarın kongre öğleden ön- ce ve gönra son toplantısmı yapacaktır, de bir çalışmaya engel olan müş- ULUS'un ramanı: Tefrika: 5 Kırmızı Zanba—li Yazan: Anatoi FRANS Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR Gözüyle ona teşekkür etti. Sanra Madam Marmenym karşısında, ocağın öte talîfı.nd.a. ki yerine geçerek, kendisine tanıttırdığı Dö- şartr'ın küm olduğunu sordu. — Onu ben kendime tanıttırmıyorum, bana tanıtılıyor. Bir heykelci. 14 Menil anun yTı:ı d,“l insanlarla ta- ğından dolayı sız!) . f mşt—lfıykakii);rle mi? Heykelcilerin çoğu ır. kah:-dıBıı © kadar az heykelci kî!_Fal:ı(' onu evime kabul ettiğimden dolayı müteessir ol- dunuzsa kahul etmem. — Bana verdiğiniz zamanın hir parçasını başkaları alacak olursa mütecessir olurum. — Dastum, benim fazla monden - oldu- ğumdan sızlanmaya hakkınız yoktur. Dün Madam Meyyan'a bile gitmedim. S —© evde -sıksık görünmemekle pek iyi ediyorsunuz; orası size göre bir ev değil. Tİzah etti. Oraya devam cden bütün ka- dm!arın bilinen, anlatılan birer serüveni var- dı Zaten Madam Meyyan bu gibi ma- ceraları teşvik ediyordu. İddiasma birkaç misal de gösterdi. Bu sırada, Madam Marten, ellerini kana- penin kollarına uzatmış, başını yana yatır- mış, tatlı bir ihmal içinde, ateşin söndüğü- nü seyrediyordu. Düşündüğü , ne biraz kederli yüzünde ve ne de ruhun bu uyuyuşu içinde, her vakitkinden çok daha arzuya lâyık bir hal alan rehavetli V'ı_lu_ldun- da düşünceden eser kılmımıî;ılv _E“""'_ çe- kiciliğine sanatın yarattığı şeylerin sevimi- ni ilâve eden derin bir h:rıekcoîdîk içinde biraz daha kaldı. Lö Menil ona ne düşündüği'mü snnîîu. Korların ve küllerin hüzün verici kasvetin- den kendini yarı kurtararak cevab verdi; — Yarın, ister misiniz, uzak mahallelere, hani yoksulların yaşadığı o acaip mahalle- lere gidelim? Ben bu eski, sefillik sokaklarını pek severim, Bu isteğini manasız bulmakta olduğunu hissettirmekle beraber dileğini yerine geti- receğini de vâdetti. Onun kendisini sıksık sürüklediği bu gezintilerden sıkılıyor ve on- ları tehlikeli buluyordu; görülebilirlerdi. — Madem ki şimdiye kadar hakkımızda bir söz söyletmedik... İ Başını salladı. — Hakkımızda konuşulmamış olduğunu sanıyor musunuz? Bilseler de bilmeseler de söylerler. Herşey bilinmez, fakat herşey söylenir. Madam Marten gene kendini kaptırdı. Lö Menil onun rahatsız, söylemediği bir sebebden dolayı dargın olduğunu sandı. O- cağın aydınlığını aksettiren güzel gözlere doğru eğildi. Fakat öteki onu temin etti: — Benden bahsedilip edilmediğini bil- miyorum. Sanra, edilirse ne olur? Neyin ne önemi var ki? Tö Menil de gitti. Madam Marten, sakin bir sempati ile arkasından baktı. Sonra, kül- lerde, geçmiş günleri okumağa daldı. hulyaya Çocukluk günlgerini, uzun hüzünlü yaz- ları geçirdiği şatoyu, budanmış koruyu, 1s- lak ve karanlık parkı, yeşil suların uyukla- dığı havuzu, kestane ağaçları altındaki mer- mer nenfoları ve — üzerinde — ağlryıp ölümü özlediği sırayı görür gibi oldu. Mu- hayyelesinin ateşli uyanışı ve etinin esrarlı çalışışr, kendisini, arzu ile çekingenliğin bi- ribirine karıştığı bir heyecan içine attığı halde o, bu taze umudsuzlukların sebebini, bugün bile bilmiyordu. Çocukken hayat onu imrendirip korkutuyordu. Ve simdi öf -en- mişti ki yasamak bunca tasaya da, umur değmez, bayağı bir şeydir. Bunu beklemeli i- | di. Fakat neden vaktile anlayamamıstı? Dü- şünüyordu: J — Annemi görürdüm. O pek sade idi, pek- bahtiyar değildi. Kendim için onunkinden büsbütün başka bir alm yazısı dilerdim. Ni- çin? Dört bir yanımda hayatın tatsizl; duyar ve gelecek günlerin sert ruhlar ve gi zel kokularla dolu havasını teneffüs eder- dim. Neden? Ne istiyor, ne bekliyordum Herşeyin aşlı keder değil miydi ve ben ) mun böyle oluğunu düşünecek kadar anla: sız mı idim? Yepyeni bir varlığın göz kamaştıran haklığı içinde zengin doğmuştu. Önce, Paris bankasında kücük bir memurken, sı ra, iki büyük kredi kurumunu ortaya - vıp idare etmiş, güç zamanlarda onları ayak- ta tutmak için zekâsının tükenmez hynıhq larını, kurnazlık ve namusluluğun eşsiz bir halizası olan karakterinin yenilmez kuvveti- ni kullanmış, hükümetlerle bir başka hükü- metmişçesine işler yapmış olan Montessü nin kızı olan Terez, babasının satın alarak yent baştan düzeltip pek güzel döşettiği ve a]u yaıl içinde, parkı ve havuzlariyle, Vo ö Kont'un ihtişımda bir benzeri haline getir. diği Juanvi! şatosunda büyümüstü. — (Sonu var) a