$ İLKTEŞRİN 1988 SALI — Arkeolojik .uglı'rıım_lgr Alaca Höyükte yapılan kazılar M_Tuü Kurumu Genel Sek- Türk Tarih Kurumu Alaca Höyük- te yapmakta olduğu hafriyatta elde e - dilen ilk sonuçları şu kısa bilditiğ ile türk genel oyuna ve cihan ilim alanına sunar; 6.10.1935 cumartesi günü Kültür Bakanı Bay Saffet Arıkanın başkanlı» ğt altında — Asbaşkan Bayan Âfet ile » Hikmet Bayur, Muzatfer Göker, Yu - suf Ziya Özer, Hasan Fehmi Turgal, Saffet Engin, Faik Reşit Unat ve An- kara kız lisesi tazih ve coğrafya öğret- menlerinden mürekkep — bir beyet ile Kurum tarafından Alaca Höyükte ya - prlan bafriyat yerine gidildi. Yerköy - de trenden inilerek otomobillerle Voze gat, Alaca ilçesi üzerinden Alaca Hö- yüke varıldı. Kendi — mıntakalarında heyete katılan Yozgat ve Çorum ilbay- ları da beraber idiler. Alaca Höyükte, Dr. Hâmit Koşay ve arkeoloğ Remzi Oğuzun idaresi altındaki hafriyat he - yeti ve hölk kurüm üyelerini karşıladı Bir buçuk aydır. sabır ve metodla bafriyatı idare eden heyetin araştırma- ları sırasında bugüne kadar — Anadolu bafriyat tarihinde rastlanmamış keşif « Jer yapılmıştır. Höyüğün, nisbeten, en alçak yerin - de ve daha önceki araştırmalarda bulu- nan sfenksli kapıların hemen mihve - rinde seçilen deneme hafriyat yeri, da- ba 3 metreye warmadan Eti eserleri vermeğe; $ metreye vatımadan — Hruva 1, li; Alişar | ile yaşıt eserlerin bollu- Hu ile dikkati çekmeğe başlamıştır. Höyüğün yaşını ve kültür tabakaları. D1 belli etmeğe çevrilen bu ilk araş - tırmalar böylece hemen ilimsel sona - cunu vermiştir. Halbuki 6 metre ile 6 metre 25 san tim arasında meydana çıkarılan ve tan- rılaştırılmış bir hükümdara ait olma - sına inanılan iskeletli mezarda ele ge- çen hazine, Anadoluda Eti ve Proto - Btilete ait olarak hiç bir yerde ele geç memiş bir zenginliktedir, Bunun ırkı- mazın tarihi ve Anadolunun ilk mede « niyetleri bakımıından önemi son dere « ce büyüktür. Eserlerin beşini, güneşe ibadeti tem sil eden tunçtan dört — güneş kursu; ayrıca gene tunçtan yapılmış bir ge- yik heykelciği teşkil etmektedir. Kurs- içerileri hendesi bölümlerle dilim dilim görünen sade veya alı yanların - da çifte öküz boynuzu, yakut kenarla- rında çiçekler üzerine otartulmüş kuş dar bulunan değirmi eserlerdir. Birisi dört köşe olup içindeki nakışlar bugün Kurvagame (Croix-Gamm&es) denilen işaretlerle süslüdür Tunç eserlerin diğer ikisi — eskl Mezopotamya edebiyatında sık sız gö- rülen evreni andıran bir daire içinde üçer hayvanlık gruplardır. Dayrelerin birisi sade bir çubuk olup çevresinde dokuz çift öküz boynurzu dizilmiş ve her çiftin arasına beşer yuvarlak yap- raklı çiçecikler oturtulmuştur. Buradaki üç hayvandan ortada bulunan — iri ve muhteşem boynuzlu bir geyik; ötekiler — yüzleri geyiğin arka tarafına dön - müş bulunan — iki pars, yahut da as - dandır. Öteki gruptaki hayvanların or taya geleni iri geyik olup iki yanrna geleni de yavruları zannedilmektedir. Arkayıklığı meydanda olan tunç ge- yik bheykelciğinin vücudu bir merkezli dayrelerle beneklidir. Boyun (Chev - rons) Ja süslü; başının göz üstünden &- şağısı alten maskelidir. Bu tunç Eser - lerin hepsinin bir yere çakılmak üzere çatallı sapları vardır. Tunçtan (Votif) dört mızrak ucu, üç sadak kanca — ki tavuk veya ördek cinsinden bir hayvamıa ayağını da ha - tırlatıyor — ; Üç tane çan; büyük iske- letin — takriben 180 veya 190 — santim uzunluğunda — göğsünü kaplıyan zırh h gömlek ayrıca anılmağa değer. Fakat, aynı yerde ve derinlikte bu- Junan altın ibrik ve bugünkü yüksek ayaklı şampanya kadehlerinin modern örneği olan altından şampanya kadehi; biçimlerindeki — incelik, üzerlerindeki nakışların son derecede önemli ifadesi, hele altın ibriğin gövdesinin toparlak - lığı ile ağzının enlice bir kuş ibiğini andıran özelliği, asıl ve menşe Dakıne Tarından eşsiz bir değerdedir. Ele geçen bir altın as$ topuzu som- dur; üstünde düğme biçimli süslerle büsbütün özel bir biçimde ve değerde- dir. Bunlardan başka bir (Pectoral) a veya bir gerdanlığa — sit bulunmaları muhtemel bir çok altın süs ve taneler incelikleri, çaklukları ile bir güzellik yekünu yapıyorlar. Mezarda bunlarla birlikte çok gü - zel bir seramik kâse; — diorite'den bir saplı mühür; bakırdan bir sadak bulun muştur. Mühürde üzerinde eğri gağga- ULUS SAYIFA İtalyan-l'abeş harbının yankıları Birleşik devletlerde B. Ruzveli ve ambargo Birleşik Devletlerin gerek İtalya, gerek Habeşistana — gönderilecek harb malzemesinc ambargo koyduğunu yaz - mıştık. - Bu iş için çıkardlan — bildiriğ dolayısiyle diyevde bulunan B. Ruzvcit bu üki devletle münazebette bulunan her amerikalının, kendi hareketlerin - den kendisinin soravlı olacağını söyle - miştir. . Güney Amerikasında: İtalyan aleyhtarlığı Meksikodan bildirildiğine göre işçi, talebe ve öğretmenlerle bunlara katılan bir takım solcular - 5000 kişilik bir grup halinde italyan — habeş har - bını protesto - etmişlerdir. Polis, ital - yan elçilişiyle italyanların bulundukla. rı yerleri gözetlemektedir. Ötey gece habeş harbr yüzünden çıkan bir müna - kaşada birisi, karşısındaki adamı öl - dünmüştür. Riyo dö Janeyrodan - bildirildiğine göre, Habeşistan için ilk gönüllü ka - filesi hareket etmiştir. Las Paulos ital- yan konsolosluğu bir kaç defa saldırı- a uğradığı için polis muhafazası al - tındadır. e h iki uçan kuşun pençeleri altımda pıs- maş bir tavşan resmedilmiştir. Şöyle toptan bakılınca aklımırza Su- se, Kiş, Ür, Kubau, Maykop, Mohenco- Duro ve Anav'ı getiren; Etilerin bü - yük güneş tanrıçası Arenna'yı düşün - düren; böylece bundan beş altı bin yıl önceki çağa kadar derin bir tatih izi açan bu eşsiz, çok güzel ve çok önemli hazineyi takdir ve sevinçle gözden ge- giren kurum üyeleri, hafriyat beyeti - ni candan kutlamış ve değerli belge - deri Atatürk'e arzetmek ve müzede teş- hizini temin eylemek üzere Ankarada Çankayaya getirmiytir. Orada bu eser - ler biret birer Atatürk ve başbakan İnö- Nü tararından tetkik ve takdir olun - muştur, Kültür Bakanı, Türk Tarih Kurumu ve bafriyâtı idare eden türk arkeoloğ ve üyeleri tebrik edilmişler - dir. Hafir mevsiminin senuna kadar araş tırmalara devam edilecektir. Norveç'te: Norveç paktına sadık Norveç hükümeti, Cenevredeki dele- gelerin, uluslar socyetesi paktına mut- lak surette saygı gösteren durumunu onamıştır. Almanya'da, Uluslar sosyetesi ve bir alman gazetesi Laypziger Noyeste Nahrihten ga- zetesi Almanyanın, uluslar sosyetesin. den ne beklemek gerektiğini anlamadı- ğını, şimdi sıranın Aftika ve Asyaya- ya geldiğini, İngiltere gibi bir devlet uluslar sosyetesi gibi nazik bir aleti &ı. yasasının temeli olarak kabul ederee bu temelin yıkılması baş göstereceğini yazarak diyor ki: “Barışı korumuyacak olan uluslar sosyetesinden yalnız Ha- beşistan değil, fakat hiç kimse bir şey beklememelidir.,, İngiltere'de: Morning Post gazetesinin haber al- dığına göre Cenevrede alınacak zecri tedbirler üzerinde anlaşılınca ingiliz parlamentosu toplantıya çağırılacaktır. Parlamenta zecri tedbirlerin tatbikin. den doğacak hadiselere İngilterenin kargı durabilmesi için yapılacak — şey- leri toptan görüşecektir. Ötey taraftan Övr gazetesinin Ce- nevreden öğrendiğine göre, ingiliz de- legelerinin Fransadan başka memleket- lerin düşüncelerine bağlı kalmadan zec- ri tedbirler hakkında şiddetle hareket etmek üzere hükümetten talimat aldık. ları sanılmaktadır. İngiliz sosyalistleri harb istemiyor İngiliz erkin sosyalist partisi genel konseyi çıkardığı bildiriğde ingiliz u- Tusunu, İngiltereyi harba sürükliyecek her girişime karşı gelmeğe çağırmakta- dir. Konsey taplantısı ve ingiliz $ gazeteleri Dünkü ingiliz sabah gazeteleri kon. gey toplantısiyle uğraşmaktadırlar. Deyli Telgraf, alınacak zecri ted- birlerin neler olduğunu anlattıktan son- ta, İngilterenin Fransa olmaksızın hiç . bir harekette bulunmryacağını, fransız ve ingiliz görüşleri arasında epey fark olmakla beraber İngilterenin süel zec. Ti tedbirleri düşünmediğini, en kestirs me yoldan, İtalyadar mal almanın ya- sak edilmesi olacağını, Romadaki elçi. leri geri çağırmak fiktini doğru bul- mayan İngilterenin finansal zecri ted- birlere başladığını ve İngilterenin beş büyük bankasının İtalyaya krediyi kes. tiğini yazmaktadır. Deyli Herald, B. Lavalin harckete geçme zamanını geciktirmek - için her geye baş vurduğunu anlattıktan sonra, uluslar sosyetesi etkin bir şekilde ha- rekete karar vermezse Avrupa barışın- da bundan sonra hiç bir rol oynayamı. - yacağını yazıyor. “ Bir kavgaya meydan vermemek için her adımın hesabli olması gerektiğini yazan Taymis, İtalya'nın harba bâşlıya. rak yaptığı korkunç yanlışı, sosyetede üiye olan her ulusun İtalya'ya anlaşması gerektiğini söylüyor. B. Makdonaldın bir söylevi Deyli Telgraf da: "italyanlar 1896 bozgununun açışanı çıkardılar, artık © felâketi unutabilirler.,, demektedir. Kroydon'da hir söylev veren B. Mak Habeşislana yardım için tan için bir yardım” listesi açmıştır, Patrik kendi adına — 450 ingilis lirası vermiştir, İrlanda'da: İrlanda da sadık B. dö Valkra, verdiği bir söylevde hükümet ve memleketin uluslar sosye- tesine sadık olduğunu ve İngiltere ay- 1 sıyasayı güdüyor diye bu yoldan ay- tılmağa sebeb olmadığını söylemi; Fransa'da; Zecri tedbirlerde fransız görüşü İngiltere'nin Uluslar Sosyetesi pak- tının tefsiri hakkındaki sorusuna Fran. â ULUS'un romanı: Tefrika: 2 Kı mızı Zanba—k Yazan: Anatol FRANS Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR — Evet, şairleriniz? Sizi kırmızı boyun atkısı ile ziyaret eden Mösyö Şulet ne oldu? — Şairlerim beni unutuyor, beni bırakı- yorlar. İnsanlara da, eşyaya da, inan olmı- yor. Hayat bitmez tükenmez bir ihanettir. Beni yalnız Mis Bel unutmıyor. Bana Flo- ransa'dan mektub yazarak yanma çağırdı. — Mis Bel, hani şu, sarı kıvırcık saçla- riyle ev köpeğine benziyen genc kadın mı? General zihninden hesablıyarak, Mis Bel'in otuz yaşında olması lâzımgeldiğini düşündü. Beyaz saçlarının tacını tevazulu bir va- karla taşıyan ihtiyar bir kadınla kısa boylu, canlı bir adam, arka arkaya, odaya girdiler: Madam Marme ve Mösyö Pol Vans... sonra, dimdik, gözünde tek gözlük, zariflik hakemi geçinen Mösyö Danyel Salomon göründü. General srvışıverdi. Haftanın romanından bahsettiler. Genc ve pek sevimli olan romanın yazarı ile Ma- dam Marme birkaç kere yemek yemişti. Pol Vans kitabı sıkıcı buluyordu. Madam Marten içini çekerek: — Her kitab sıkıcıdır, dedi. Fakat erkek- ler onlardan da sıkıcıdır. Fazla olarak hiç bir şey de beğenmezler. Madam Marme, büyük bir edebiğ zevki elan kocasının, ölünciye kadar, natüralizm- den tiksinmiş olduğunu anlattı. Tarih akademisi üyelerinden birinin ka- rısı olan Madam Marme, ölen kocasının ünü İle gittiği salonlarda öğünürdü. Bununla be- raber, siyah rubası ve beyaz saçlariyle tatlı ve tevazalu bir kadındı. Madam Marten Mösyö Danyel Sılolnğl a bir çocuk grupu hakkında fikrini almak iste- diğini söyledi. — Senklu'da yapılmış çinililerdendir. Ho- şunuza gidip iğini bana s Z. Eğer bu gibi ufak tefek şeyleri küçümsemi- yorsanız düşüncenizi esirgemezsiniz, değil mi? kür Mösyö Danyel Salomon, Pol Vans'a ktle- ha yükkektün £ & t Pol Vans gözlerini salonun dört köşesin- de dolaştırıyordu. — Güzel şeyleriniz var, Madam. Madam Marten onun bu sözlerinden duy- duğu zevki saklamadı. Pol Vans'ı, kabul et- mekte olduğu pek zeki, tek adam sayıyor- du. Kitabları ona henüz büyük bir ün kazan- dırmadan onu takdir etmisti. Kötü sıhati, her şeyi karanlık gören mizacı, devamlı ça- lışması onu salonlardan uzaklaştırıyor! 'du. Bu küçük ters adam hic de eğlendirici de- gildi, Bununla beraber, Madam Marten onu cezbediyordu. Onun derin istihzasını, vahşi gururunu, yalnızlıktan olgunlaşmış — istida- dını pek beğeniyor, ve sanat ve âdetler hak- kındaki denemeleri meydana bit yazar olarak haklı bir beğenle karşılryordu. Salon yavas yavaş parlak bir kalabalıkla doldu. Şimdi koltukların teşkil ettiği büyük çember içinde, hakkında korkunç hikâveler anlatılan ve iyice kapatılamamıs virmi vıl- lık iskandallardan sonra gene bakire yanak- ları üzerinde çocuk gözleri muhafaza ede- bilmiş olan Madam dö Vresson: yaptığı nük- teleri bağıra çağıra zihinlere sokmağa ça- lrşan canlı, şaşkın ve şisirilmiş kursaklar a- rasında yüzen bir kadın gibi vücudu- nun dev şekillerini oynatan ihtiyar Madam Morlen; akademi üyesinin karısı Madam Reymon; eski bakanın karısı Madam Garen; daha üç kadın ve ocağa dayanıp avakta du- rarak ve ak sakallarını oksavarak — slonim dört köşesinde olup bitenieri gözden kaçır- mıyan Deba gazetesi başyazarı, saylav Mös- yö Bertiye d'Eyzel vardı. 'lıdın_ Morlen ona bağırıyordu: . — Bimetallizm hakkındaki yazınız bir inci, bir pırlanta, hele sonu!.. S__alonnn dip tarafında, ayakta duran ku- lüblü gencler, aralarında fısıldaşıyorlardı: — Prensin avında rozet almak için ne yaptı ki? — Kendisi hiç, karısı her şey. Onların kendilerine göre filozofileri var- dı. İçlerinden biri edilen vaidlere inanmı- yordu: — Hiç hoşuma gitmiyen tiplerden biri de şı_ınlırdm hani temiz yürekli, açık sözlü de- '“1"116' “Kulübe mi girmek istiyorsunuz? Sizin için rey kotusuna beyaz yuvarlak at- mayı vadediyorum...,, Beyaz ha? Alçıdan bir toparlak! bir kar topu! reyler veriliyor: _g_ümc gidiyorsunuz. Hayatı düşündükçe ne iğrenç şey olduğunu anlıyorum. Bir üçüncüsü söze karıştı: — Öyle ise hayatı düşünme. Bunlara katışmış olan Danyel Saloman, temiz sesi ile, kulaklara bir takım sırlar fı- Mdıynr_ ve Madam Reymon, Madam Ber- tiye d'Eyzel, prenses Seniavin hakkında her sır açışında, kayıtsız bir tavurla ilâve edi- yordu: — Bunu herkes biliyor. Sonra, ziyaretçiler, yavaş yavaş çeki- diler. Yalnız Madam Marme ile Pol Vans kaldı. g Bu sonuncu Madam Marten'e yaklaşarak sordu: e — Size Döşartr'ı ne zaman tamtayım? Bunu ona ikinci defadır ki soruyordu. Madam Marten yeni simalarla tanışmaktan hoslanmazdı. Büyük bir kayıtsızlıkla cevab verdi: — Sizin heykelci mi? Ne vakit isterse- niz. Şan dö Mars'ta onun pek güzel bir haç - madalyonunu gördüm. Fakat ço kaz iş çı- karıyor. Amatör değil mi? — Bir ince ruhlu; yaşamak için çalışma- ga ihtiyacı olmıyan bir adam. Yaptığı hey- kelleri sevdalı bir eda ile okşayan biri. Fa- kat yanılmayınız Madam: o bilir ve duyar: yalnız yaşamamış olsaydı bir üstad olurdu. Çocukluğundan beri kendisini tanırım. Onu kötü zan sahibi ve kederli sanırlar; hırslı ve çekingendir. Onda eksik olan, sanatının en yüksek derecesine erişmesi için sona kadar eksik kalacak olan taraf fikir sadeliğidir. Kaygulanır, şaşırır ve en güzel duyuları ber- bad eder. Bence o heykelcilikten çok şiir ve filozofi için yaratılmıştır. Çok şeyler — bilir ve gördüğünüz zaman zekâsının zenginliği- ne hayran olacaksınız. İyi zan sahibi bir kadın olan Madam Marme bu sözleri tasdik etti. Madam Marme herkesten hoşlanır görü- nerek herkese kendini sevdirirdi. Çok din- ler, az söylerdi. Gönülleri kazanmanın yolu- nu pek iyi bilir ve biraz bekletmek suretiyle de bu halini değericadirirdi. İster Madam Marten'den zevk aldığı, ister her gittiği evde açığa vurmaksızın üstün tutma emareleri göstermeyi bildiği için olsun, müsamahacı ihtiyar kadın güzelliğine yaraşan en temiz en altıncı Lui üslübundaki ocağın köşesin- de, bir büyük anne gibi memnun, ısınırdı. Orada onun eksik olan şeyi uzun tüylü finosu idi. Madam Marten sordu: — Tobi nasıl? Mösyö Pol Vans, siz To- bi'yi biliyor musunuz? Onun ipek gibi uzun tüyleri ve kara, miniminicik bir burnu var- dır. (Sonu var)