Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
SAYIFA 4 e kd b B. Çaldarisin bir * . diyevi Yunan başbakanı B. Çaldaris, son rde tedavi için Almanyaya gitmek :::: Yugoslavyadan geçerken Bled'de İKıral naibi Prens Pol ve başbakan Sto- yadinoviç ile görüşmüştür. Başbakan politika gazetesine şunları söylemiştir: * — Kıralın dönmesi ihtimali etra- fında yapılacak geneloy en kanuni ve en hür bir şekilde yapılacaktır. Ulusa, re- jim değişmesi işinin geniş bir halk ikonsültasyonu sonucuna bağlı buluna- cağı hakkında söz vermiş bulunuyoruz. Rejimin değişmesi için yeter görüle - cek geneloy yüzd. gelince, hakkında müsbet bir rakam veremiye - ceğim, Çünkü bu yalnız benim tara- fımdan değil fakat bütün hükümet ü - yeleri tarafından kotarılabilecek bir iştir.,, Yugoslavya ile Yunanistan arasın - daki ilgiler hakkında da şunları söyle- miştir: “ — Dost Yugoslavyada bulunmak - tan pek çok bahtiyar olduğumu söyli- yebilirim. Memleketinizde , Bled'de bu kısa bulunuşum sırasında gerek kı- ral naibi Prens Pol, gerek başbakan B. Stoyadinoviç ile tanışmak şerefine ere- ceğim. Bu konuşmalar sırasında il- gilerden de bahsedilecektir. Bu konuş- malar sırasında ne gibi işlerin görüşü- leceği hakkında şimdilik bir şey söy - Hyemem. Fakat kesin olan bir şey varsa o da bu & ların iki l ket arasındaki dostluk bağlarını kuv - vetleştireceğidir. O bağlar ki gittikçe kuvvetleşen Balkan paktı ile başlamış ve bunu imza edenlerin karşılıklı iyi ilgilerine dayanmış bulunmaktadır. Yugoslavya ile Yunanistanın ilgile- rini tam ve iyi bir düzene koymak için Bled'de iki memleket delegeleri ara - sında son günlerde yapılan konuşmala- rın iyi biteceğine inanmaktayım.,, Elen başbakanı, Yunanistan ile Bul- garistan arasındaki ilgiler hakkındaki soruya şu cevabı vermiştir: “ — Neuilly andlaşmasının imzasın- danberi iki memleket ilgileri çok dost- gadır. Vakıa, en önemli kısmı ekonomik olmak üzere arada kotarılmamış bazı meseleler kalmıştır. Bunların da bir gün kotarılacağına büyük umudum var- dır. Fakat ekonomik meseleleri kotar- mak için daha önceden öteki meseleleri konuşmak daha iyi bir hareket olacaktır. Başbakan, Yunanistan ile Arnavut- luk arasındaki ilgiler hakkında da de- miştir ki: * — Her iki memleket arasındaki ilgiler iyidir. Arada kotarılmamış ola- rak kalan kültürel ve dinsel özde bir kaç meseledir. Bunlar hakkında da La Haye hakem mahkemesi kararını vermiştir. Yunanistan, şimdi Arnavut- luğun bun!an yeritmesini beklemekte- dir.,, Başbakan diyevinin sonunda Alman yaya yalnız sıhhati için yaptığı yolcu- luğun Yunanistandaki rejim işi ile il- gisi olduğu ve Almanyda eski kıral Yorginin tek bir delegesi ile buluşacağı hakkındaki söylentileri yalanlamıştır. işler Türkiyenin kapasitesizliğini bir a- ta sözü haline getirmişti. Cumuriyetin başladığı devrimlerin de böyle saman alevi gibi parlayıp sö- Receği ve sonunda Türkiyenin eskisi gi- bi her çeşit devlet için açık bir pazar o- lup kalmakta devam edeceği sanılmış ve umut edilmişti. Böyle düşünenlerin ne kadar ya- nıldıklarını anlamak için bu günkü Tür kiyeye şöyle bir bakmak yeter. Her yıl düzenli bütce çıkatlarile giretleri denk gelen dış tecim bilânçoları dışarıdan beş para almaksızın on bir yılda yapılmış 2500 Km. demir yolu yer yer açılan cam kumaş, şeker, kok ve saire....fabrika- ları bu yapıcı ve kurucu çalışmalar baş döndürücü bir hızla ilerledikce Türki- ye dışarıya yalnız ham madde satan ve yapık alan yarı sömürgelikden çıkı- yor. Eki i ve sü bakımlarından kuv- vetli bir devlet oluyor. Dışarıda tanı:- mağa ve sayılmağa başlanıyor. Bugünkü Türkiye başardığı bunca eserler sayesinde ve durmadan yapaca- ğı daha bir çok büyük işlerle şimdiden Büyük Devlet denilen hatırı sayılır, ar- sıulusal meselelerde sözünün bir önemi olan ülkelerden biri olmuştur. Biz ö- nümüzdeki yakın yıllarda bu gerçenir bütün dünya tarafından onaylanâcı- ğına inanıyoruz. G lf Yabancı gazetelerde okuduklarımızl Güney Fransada sıyasal akışlar Noye Zürher Saytung — gazetesine Tuluzdan yazılryor: Bütün dikkatini yalnız Paris üzeri- ne dikmekte olan yabancı memleket - ler, genel olarak güney Fransadaki sı- yasal cereyanları bilmiyorlar. Güney Fransa, yalnız saylav, seçimi ile kendi- ni hatırlatmak için arada bir oraya uğ- radığı zaman ağıza alınmaktadır. Fa - kat belli başlı bir sıyasası olan güney Fransaya, çok az önem veriliyor. Gü- ney illerinin hatırı sayılacak ölçüde bir basını vardır; fakat buradaki gazetele- rin bir çok sıyasal cereyanlarla olan bağları Fransanın dışında çok az bilin- mektedir. Güney sıyasasına altı tane büyük ga zete kılavuzluk etmektedir. Solcu ola- rak, Marsilyada (Pöti —Marseyyez) , Monpeliye'de (Pöti Meridional), Tu - luzda (Depeş), sağcı olarak da, (Mar- sey - Maten), (Ekler) ve (Ekpres) ga- zeteleri en ileri — gelen gazetelerdir. Bunların içinde günde on beş defaya kadar basım yapan ve bir çok illere da- ğıtılan gazeteler vardır. En büyükleri olan Depeş, 400.000 basmaktadır. bu ga- zetelerin sıyasada güttükleri ana çizgi adamakıllı belli olmuyor. Yukarda sa- yılırken de kaydedildiği gibi sıyasal karakterleri genel olarak bellidir; an - cak, takındıkları tavur ve durumlarını iyice anlatmak çok güçtür; hattâ ga - zetelerin sahibleri bile bunu anlatabi- lecek kudrette değildirler. İşte bu durum da, güney Fransada- ki sıyasa için kayde değeri olan bir me- seledir. Bir çok partilerin ve parti - ciklerin bulunduğu bir yerde, bunların her biri için ayrı bir gazetenin çıkarıl- ması zaten mümkün değildir. Onun için burada çıkan gazete, bir çok hal - lerde, bütün bir sıyasal grupun eğlim- lerini denkleştirmeğe — çalışmaktadır. İşlerine yarayan şeylerden biri de hiç bir partiye bağlı olmamalarıdır, ancak hiç bir tarafta en ufak iki partiyi bile birbirlerine yaklaştıracak yetkileri yok- tur. Buralarda gazete sıyasal kılavuz- luk yapacak kapasitede değildir; en çok yapabildiği şey, kendisine yakın duy- duğu grupların eğlimlerini aydınlat - maktır. Nitekim bu durum son hadiselerin örneğini de aydınlatmaktadır. Laval hü kümetinin kararnameleri ne güneyde ve ne de Fransanm öbür taraflarında üsnomal hiç bir sinirlenme doğurmadı. En solcularla en sağcılardan başka ne kadar gazete varsa hepsi de Parisin ka- rarını hoş gördü. Marksist ve enflas- yonist istiyen karargâhların kopardık- ları yaygarayı herkes bilir; fakat kı - ralcıların itirazlarını bilen azdır. Kı - ralerlar, bir halk kategorisinin başka bir halk kategorisi hesabına yüküm al- tına girmekte olduğunu ileri sürerek kararnameleri demagojik bir eser diye görmektedirler. Ne var ki, çoğu ses- lerini çıkarmıyan kimseler oldukların- dan, kendi gazetelerinin bu biçim mu - hakeme yürütmelerine aldırış etmiyor - lar. ç (Ateşhaç) ile (ulusal gönüllüler) in yayılması sinirleri bozuyor. Sağcı ne kadar gazete varsa hepsi de bu hareket- leri sempati ile karşılıyorlar. Kıralerı gazeteler Ateşhaça halk cebhesine a- ğır basan bir karşılık gözüyle baktık - larından geçici bir surette onun arka - sımdan gidiyorlar. Kendilerine karşı bir inan taşımadıklarından takındıkları ko- rüyucuü tavır da bir gösterişten başka bir şey değildir. Kıralcı olmıyan sağcı gazetelerin dö La Rok'a yardım ettik- leri Marsılyadan başka güneyin hıç bir tarafında (Ateşhaç) ilerliy ştir. Bu harekete uymuş olan küçük şehir - lerdeki gruplar arasında, henüz kendi disiplinlerinin kurulamamış olması yü- zünden, bunların herhangi bir hareket kapasiteleri yoktur. Yalnız büyük şe- hir havası içinde yaşayan Marsilyada, sırtını Parisesdayamış olan bu hareket hakikiğ bir kuvvet olmağa başlamıştır. Halk cebhesinin partileri, hepsine veya bir kısmına etkilerini yapabildik - leri gazeteler tarafından o kadar büyük bir koruma görmüyorlar; böyle olduğu halde, son. uray seçimlerinde her ta - rafta kazandılar. Büğgün artık güney Fransasını sosyalistler — yönetiyorlar. Her şehrin uray sıyasaları türlü ve de- ğişik yollardan gittiği halde, bunla - rın genel eğlimlerinin sosyalistlik ya- nını tutmakta olduğu apaçıktır. Belli başlı üç şehirde seçilmiş olan şarbayla- rın her biri, yalnız parti sıyasacıları olmakla tanınmış kimseler değil, aynı zamanda her biri halk tarafından hem tanınmış ve hem de sevilmiş birer şah- siyettir. Bu da, sosyalistlerin taktik üstün- lüğünü göstermektedir. — Sosyalistler, bu parti üstünde olan şahsiyetlere her yanda küçük partilerden çoğunluklar kazanmasını bilmişlerdir. Buna bir ör- nek olarak Monpeliye şarbayı ve se - çim listesi gösterilebilir. Yoksullar arasında yoğrulup çalı - şan bir hekim diye tanınmış olan şar- bay daha başlangıçlarda iken faşistliğe karşı koyanlar arasında bulunuyordu. 9000 oy kazanarak bütün sosyalist lis- tesini arkasından sürükledi. Karşı tara- fın 10.000 oyu,bir katolik, bir kıralcı ve bir de radikal grupu arasında paylaşıl- dığından kuvvet ve kudretini kaybetti. Bu seçim manevrasının anlamı, bü- tün bir grupun zaferini güven altına almaktır; nitekim bunu her tarafta ba- şardılar. Danzıg ve Polonya «« Danzigle Polonya arasındaki an - laşmazlık her şeyden önce ekonomik - tir, fakat bu anlaşmazlığın epey kaygu verici sıyasal gelişimler yapacak özde olduğu açıkça görülmektedir. Berlin tarafından açıktan açığa şevklendirilen naziler, sosyal-demokratlar ve nasyo - nalistlerle çarpışarak Danzigde iş başına geldikleri zaman, bunların, özgür şehrin senasını ele geçirdikten sonra Polonyaya yaklaşmaya çalışma - ları ve bu hükümete, Danzigin eski yö- netmenlerinin bir türlü vermedikleri imtiyazları vermeleri hayret uyandır- mıştı, Bunun, leh — alman yakınlaş- masının dolayısiyle yaptığı etki oldu- ğu belli idi ve bunda, — Polonya ile Danzig arasındaki ilgilerin gelişmesi- ne elverişli şartlar görülmek istenili - yordu. Ancak, bu güzel durum çok sürmedi, finansal ve ekonomik bakım- dan olan ilk güçlükler, Danzig sıyasa- sının böyle bir evriminin ne kadar sunit olduğunu gösterdi. Demagojik olan nazi sıyasası, pahalıya mal olmaktadır. Nitekim Danziğ finansı da bu durum- dan zarar görmekte gecikmedi ve Dan- zigin parası olan florin tehlikeli bir tehdit altında kaldı. Danzig senası, Rayhş'la başka yer-. lerde bir çok defalar kötü kullanılan, fakat Danzıg gıbı toprakları başka bir İşyarlar, bundan böyle de & l paralarla zenginleştirilecektir. Meselâ, Tuluz şehri son on yıl içinde işçi ve işyarlarının sayısını 1500 den 4500 e çı- karmıştır; yoksullara yapılan evler me- selesinde skandal denecek ölçüde arsa spekülasyonları yapılmış ve şar kuru - lunda bulunan üyelerin her biri kısa zaman içinde, adamakıllı para sahibi olmuşlardır. tin bağlı yerler- de daha güzel bir şekil alan tedbirle- re baş vurdu. Danzig orunları, döviz alım satımını buclandırmakla işe baş- ladı ki, bu tedbir devalüasyon, enflas- yona bir hazırlık demektir; sena son - radan, Polonya ile Danzig arasındaki ekonomik ilgiler Üzerinde derin yan - kılar uyandırdığı için Varşovada bir çok protestolarla karşılanan bu kararı Uluslar Sosyetesinin toplantısı 6 ağustös 1935 tarihli Fölkişer Bea- “bahter gazetesi, uluslar — sosyetesinin son toplantısını incel, kte ve d k tedir ki: Haheş meselesinin kökten değişti- ğini ve 1906 da yapılan — andlaşmanın sonucunda üç büyük devletin, bu mem- leketteki asığları da aydınlanmış oldu- “gunu h h otuz yıldanberi bil miyen avrupalı kalmadı. Zaten bugün- kü meseleyi 1906 andlaşmasi doğurmuş- tu. İtalyanım mümkün olduğu kadar büyük ve bir tek parça sömürge elde etmek için harisce uğraşmalarını da bi- lenler vardır. İtalyanlar bu gayeleri- ne varmak ve karalarına kuvvet verdir- mek için, bir çok şeyleri, belki iç sı- yasalarını, belki de Strezada yaptıkları gizli anlaşmaları da işin içine katıştır- mışlardır. Günün birnide Ual-Ual'da ufak bir sınır hadisesi oldu. — (5 birincikânun 1934) Bu hiç de hoş olmıyan bir mese- le olmakla beraber, düzeltilmesi de o kadar zor bir iş değildir. Fakat bu me- selede işi güçleştiren şey, hadisenin olduğu yerin 1928 denberi italyanlar ta rafından işgal edilmiş olması ve bu topraklar üzerindeki egemenliğini he- nüz daha kuramamasıdır. Ancak bu ha- disenin, 1906 ve sonraları 1925 andlaş- masını yapanların asığlarını buclandı- rabileceğini — hiç kimse iddia edemez. Bu hadise, belki o andlaşmaları yapan- lardan bir devletin ilgilerinin büyüklü ğünü gösterebilir; fakat bu da henüz buügün öğrenilmiş olan bir $ey değildir. Habeş meselesi, bugünkü günde da- ha başka şeylerden katımlanmaktadır. Meselâ, karşılıklı olarak bir sıra kura efradının silah altına alınması, aylar - danberi asker taşınmakta olması gibi, hiç de hoş kaçmıyan harb söylevleri de katılarak karşılrklı bir yürüyüş yapıl - maktadır. Mesele daha başka türlü de anlatılabilir; 1906 nın asığlarına ital- yanlar şiddetli bir biçim vermeğe baş - lamışlardır. Ancak, bizler, Cenevrede söylendiği gibi, sağduyunun harba üs- tün geldiği bir devirde yaşadığımızdan İşin birinci kısmı budur. Yolu yor- damiyle, lazım olan şeyler yapılmağa başladı. Bunun üzerine, Habeşistan uluslar sosyetesinide üye olan bir devlettir, uluslar sosyetesinin iki üyesinin saç saça, başbaşa gelmeleri doğru değildir, diyenler ortaya çıktı. Fakat bunlar apa- çık olarak, işlerin yargıçla düzeltilmesi yanını tutanlardan azdırlar. En sonra, Kellog paktı elde bulun- dukça artık harb olamaz, diyenler de oldu. Fakat, bu pakta işaret edilme- si, yalnız Birleşik Amerikanın cumur başkanına bırakıldı. Mesele, yargıç ve uluslar sosyetesi yoluyla düzeltilmek çerçevesi içine so- kuldu ve asıl zorluklar da ondan son- ra baş gösterdi. Görüşmeler sonucun- da, üçler kendi aralarında didişmeğe koyuldular. Üç devlet tarafından Ha - beşistan üzerine bir koruma konulma- sı ileri sürüldü. Musolini, harb için harcadığı paraları göz önünde tutarak ve hem de haklı olarak, bu önergeyi ka bul etmedi. Haheşsistan, sıyasal koru- yuculuk için (kültür değişmesi için de- ğil) hiç bir görüşmeye yanaşmadığın - dan, bu oyun da başarılamadı. : Ne de olsa prestij bakımından bir şey yapmak yükümü altına girilmişti. Öyle ise, ilk önce zor kullanılmıma_- lrdır, denildi. Bu düşünceye uygun ö- nergeler de yapıldı, fakat gene kabul edilmedi. » Kısa haber Macar ortodoksları Noye Fraye Prese gazetesinin İs - tanbul aytarı gazetesine verdiği bir ha- bere göre, macar hükümeti Macaristan daki ortodokslara ayrı bir kilise yapıl- masına izin verilmesi için, İstanbul - daki ortodoks patrikliğine baş vurmuş- tur. Romanya ve Yugoslavya patrikleri sıyasal ve dinsel etkiler dolayısile ma- car hükümetinin bu isteğini hoş görme Adalei PP ER uluslar sosyetesi de, bu lenin ken- dine düşen bir ödev olduğunu sandı. Ne var ki, italyanlarla habeşliler 1928 de yaptıkları ayrı bir andlaşmada, ara- larında çıkacak olan — anlaşmazlıkları yargıca veı_-meıyî kararlaştırdılar. işlerdir. Macari or n herhangi bir ayrılma hareketi önüne geçmek ve iki tarafı da hoşnud edebi- lecek bir k için S d kurulu gelecek hafta yeniden toplana- caktır. değiştirerek, kambiyo kontrolunu du. Polonya da bu yüzden D florininin düşmesinden çekinerek, ken di toprağına gönderilen malların gü rük resminin zloti ile ödenmesini iSs * tedi. Danzig senası başkanı bu tedM; re karşı h st ver pr ti ve Danzig gümrüğüne, Varşova kümeti: tarafından alınan bu tedbirt kulak asmamasını emretti. Sena baş * kanı o sıralarda gazetelere verdiği dfq yevde, Polonyanın ekonomik tedbir lerle Danzigi hükmü altına almak lj tediğinden bahsetti. Versay andlaşmasının 104 üncü desine göre Danzig şehri Polonyan gümrük sınırlarının içerisindedir. Po- lonya tarafından almıp, Danziğ yoluy” la yapılan alış verişi Gdinyaya çevi .: mek gibi bir sonuç veren — tedbirleriti doğurduğu güç duruma karşı koymak için senadan geniş yetkiler almış ol sena başkanı, hemen, Almanyadan len yiyecek, içecek gibi şeylerin çoğ ile maden kömürünün gümrük resmi vermeksizin serbest olarak Danzige £8 rebileceğini kararlaştırdı. Hiç bir Te* sim vermiyen bu malların, Danzig yö” luyla kendi topraklarını basmasındali çekinen Polonya da derhal korunmâ çarelerini kuvvetlendirdi. Ortada o * | lan bir şey varsa o da bu yüzden Dam zig limanının çalışmalarının felce uğ* radığı ve şehrin yiyecek, içecek bul * ması işinin tehlikeli bir duruma düş tüğüdür. Varşova hükümeti, Danziğ senası tarafından alınan tedbirleri el » deki anlaşmalar aykırı bulduğu için bunlara karşı, Polonyaya giren mall rım Danzig yoluyla girmemesini sağl yacak olan tedbirler almakta haklı ol> duğunu söylemektedir. Danzig sen nın, oradaki Polonya komiseri olan B. Pape'ye verdiği bir notada Polonyay! Versay andlaşmasiyle bütün öteki an” lı;ınalan, Danziği aç bırakarak boz * mak i kle Yi Banzig ve Vıı';ova arasındaki an * laşmazlık böyle bir şekil almış olmak beraber, Danziğ başkanı, arayâ kimseyi sokmadan Polonya ile doğru * dan doğruya konuşmalar yapmak ça * relerini araştırmaktadır ki, bu da u * luslar sosyetesinin yüksek komiseri * nin işe hiç karışmamasını istemek de * mektir. Halbuki Versay andlaşması nın 103 üncü maddesi, bu andlaşma yü” zünden Danzigle Polonya arasında çI“ kacak bütün alnaşmazlıklar hakkındâ ilk kararı verecek olan kimsenin, ulus“ lar sosyetesinin bu delegesi olduğunu söylemektedir. Berlinden öğüt al * madan hiç bir işe girişmiyen Danzig” deki nasyonal-sosyalist orunlar, ödevi bu gibi anlaşmazlıklarda işe kırışnak olan uluslar sosyetesi delegesini ne i bu uzak k istiyorlar Sözün kısası şudur ki, senanın Dan * zigle Almanya arasındaki bütün güm * rük duvarlarını kaldıran kararnameSsi üzerine, Polonya da Danzigden gelecef olan bütün mallara sınırlarını kapa * mıştır. Buna göre, anlaşmazlık keskin bif safhaya girmektedir. Nazi gazeteleri: alman mallarınım Danzige gümrüksi olarak girmelerinin Polonya ile çar * pışmak için yapılmış bir hareket de * ğil, ekonomik bir korunma tedbiri O duğunu anlatmağa çalışarak Danzig * den yana çıkmakta ve Danzigin hM kiğ ihtiyaçlarını anlamadıkları için P lonvalılara sitem etmektedirler. Bu laşmazirğın leh — alman ilgileri üzt” rinde uyandıracağı yankıları yakında? gözden geçirmek ilgen olacaktır, çü kti Polonya ile Almanya arasında, Dafi> zig ve Memel işleri gibi meseleler h zarnan çıkmaktadır ve 1933 de yapılak leh — alman anlaşmasında bunların kO” tarılması için hiç bir esas bulunma * maktadır. : ; aktadır. S Tan, Paris - 5. 7. Kıralık ucuz od Banyo, su, elektrik, kışın İiil rifer. Kooperatif arkasında B. Nazmi apartımanı. Tel: 2727. —iti Sağlık Yurdu Hastaîıakıc arıyor