Üt okul çağında SAYIFA 5 ——— ———————————————.”.: ev geçindiren ço”uklar Gazi Eğitim Enstitüsü — resim - $ Hüğbesinin sergisinden bahsederken bu Şuğbe talebelerinden her birinin tez © İarak kendi çalışmalariyle ilmiğ ve sos- 'al eserler de meydana getirmiş olduk- İarını bildirmiştik. Bugün eyi ve me- Hedik bir çalışmayla yazılan bu eser lerden birini okurlarımıza tanıtmak İs- tiyoruz. Eserin konusu “Aakarada ilk Okul çağında ev geçindiren çocuklar. dur. Çök önemli ve üzerinde durulması faydalı böyle bir komuyu satrer çocuk- kr üzerinde yaptığı özel araştırma larla işlemiş olan B. Cengiz dt küçük- lüğünde aynı çetin hayat yolundan geç- miş ve okuyabilmek için hayatını ken- di kazanmak zorunda kalmıştır. Eserin sahibi kendi kalemiyle genc- Mğini şöyle anlatıyor: #ocukluk ve ergenlik çaj #ün işlemekte olduğum denemenin ko- Dusur olan olmuk çağındaki — çocukların Yaşadığı hayatı ben de yaşadım Af'. neni, benden bir yaş daha büyük ağar beyimle beni bir çağa, ve bir dereceye kadar kendi emeğiyle, yardımsız. Ve Yoksun bir halde besliyebildi. Bir za- man geldi ki Rarbların yuttuğu çı!fan— lar yerine kadınların geçmesi yetmiyor- Muş gibi daha okul çağında bile olme yan miniminilerin de çalışması t_ır 20 kağ oldu. Ağabeyim ilk okulun dördün- Gü sınıfından büsbütün ayrılmaya, ben " e anunla beraber kalkıp satıcılık yap- İnak zorumda kaldık. Annemin, daha ka- ranlığa bakın pencereler ıydıı!ııınr dan yavaş ve ince sesimi duyduğumuz zaman, bir yatakta yattığımız ağabe- yimle içimize zehir' — boşalır; her şeye Ye ekmeğe olduğu kadar aykuya da doymadan geçim kaygusiyle uyanırdık. Tik satıcılığa başladığım zaman se- kiz yaşında olduğumu sanıyorum. Ufak bir mukavva kutu içerisinde annemin sandığında sakladığı üç kibrit kastusu ve birkaç malcara ile işe başladım. An- tenbih şu oldu: umda, bu- nemden ilk aldığım *Sakın yavrum, seni aldatmak isterler- m fiatlardan aşağı arasına * aldanma, dec verme; kahveler ve kalabalık Birme, Parana iyi sahib ol, düşürmeden bana getir!,, O gün tek başıma dolaştı- İzm sokaklarda hiç bağıramadım. Çok saman, sanki elimdekileri çarşıdan sae Hın almışım gibi, çekine çekine dolaşı- yordum. Öyle sıkılıyordum id boynur Ma asmak için annemin kutuya bağlar dığı sicimi bile çıkardım. En teoha yer- kerde geziyar, bağıramıyor, satamıyar- dum. Pazarda beni bu halimle gören © kuldaşlarım okulda tatıcılığımla öyle alay ediyorlardı ki, kaç defa bu yüzden okulun kimsesiz köşelerinde BgÖz YAY İhk alremn ihtiyar bir kadın oldu. Makaralarr aldı, büzmeli kesesinden çı- kardığı birçok meteliği eteğime Bo şalttı — Na şunları say balkalım, yedi ba- çük mu? dedi. Hepsi de metelikti Ben her gün a; Habeyimin simitten aldığı bozuk para- ları saymaktan zevk duyardım. Bu bir avuç onluğu dörder, dörder saydım Hepst dokuz kuruştu. Bir buçuğunu ih- tiyara uzatıtm, almadı. Bilmem küçük yaşımda ve ilk defa satıcılığa başiadığı mı anlıyarakmı bana acıdı. Bay Cengiz'in çocukluğu, hep böy- le merakl; ve rezlist bir romandan yap- raklar gibi sürükleyici bir içtemlikle devam ediyor. Yerimizin azlığı dolayı: siyle hepsini sayıfalarımıza alamadığı- mıza eseflendiğimiz, ve okul çağında ev geçindiren bir çocuğun bütüm acıla- rıni ve yoksunluklarını canlandıran bu otobiyografi kısmından sonra asıl dene- me geliyor. Bay Cengiz, önçe meseleyi genel o- larak ele ahıyor ve bu konu — üzerinde | yazılmış başka eserlerden de faydala- narak sokakta yetişen çocukların ne kötü etkiler altımda büyüdüklerini ve nasıl birçok suçluların bunların arasın- gdan çıktığımı anlatıyor. Eser sahibi, Ankara'da 6 ile 16 yağ arasında 26 çocuk üzerinde araştırmalar yapmıştır. Vardığı sonuclar şunlardar: Bunlardan 9 u ana babaları hasta ve sakat işsizlerdir, 10 tanesinin ana ba- baları ar kazançir hamal, gazete satıcı- sı, reneber kabilinden küçük işçilerdir. Ötekiler kimsesizdirler. Bunlar Ankaranın en bakımsız yer- lerinde, Bendderesi ve dağ uramı gibi yerlerde birer küçük odaya sığınmaş o- Tarak yaşamaktadırlar. Bu 26 çocuktan içü kendi evlerinde, 17 si kira ile v eee İ Günde 25 — $U kuruş Kazanan odada ve € sı sıgınak bir halde veya so- kakta barınmaktadırlar. Bay Cengir Bunları birer birer bize nek olarak ikisini alıyoruz: Adı- Hamza Yaşı: (Kendisi bilmiyor) 7-8 yaşm- tanıtıyor, Ör- da görünüyor. Babasının adı: Rasim Doğduğu yer: Malatya Sebze halini dönen köşede yarı çıp- kak ve üstü başı yırtık bir halde, omuz- Tarına teneke şeridle bağladı ı küçük küfeyi silkti, yanına yaklaştım. — Efendi, iş var mı? dedi. Sarı, dağnık ve kisli saçları, mavi gözleri ve açık göğsü onun bir yoksun gocuğu olduğunu gösteriyordu. Yalın- ayak ve ayak başparmakları yaralıydı. Admı sorar sormaz büyük bir alışkan e $ rup halinde satretlık yapan çocukla. lakkla “Haznza,, dedi. Her gün paketle- Tüni eşyalarımı götürdüğü iş vericilere sorduğu gibi: — Nereye götüreceğim? dedi. Fotoğrafını çekeceğimi söylediğim zaman güldü, hele avcuna sıkıştırdığım iki kuruşa çok sevindi, konuşmaya baş- Iadım. Babası kötürüm, anası geçen se- ne nümune hastanesinde ölmüş, on bir yaşında bir kız kardeşi var. Benddere- sinde ufak ve kendilerinin olmıyan tek adalı bir kulübede oturuyorlar. Bu ada onların hem mutfağı, hem de yatak - dasıdır. Babasının sanatı kundura onar- macılığı imiş. Fakat şimdi çalışmamak tadır. Kız kardeşi ema ve Hamzanın hizmetine bakmaktadır. Kendisi her gün küfecilik yapıyor. (Onu sonra iki defa dilenirken gördüm). Gündelik ka- zancı en çok 20 kuzuştur, hepsini baba- sna götürür. Evlerindeki eşyaları sor- duğum zaman şunları sayabildi: İki toprak ve bir çinko tencere, iki bakır yemek kabı, bir öki kaşık, bi Gönde 10 — 10 huq' kazanan H basımın, birisinde kız kardeşiyle bera- ber kendisinin yattıkları iki yatak, bir eski kilim ve iki hasır. Yemeklerini çoğun sokakta, pek seyrek — evde yer. Lokantacılarda da yemek — hususunda faydalanmaktadır. Çok zaman eşyaları- nı götürdüğü kimseler kendisine para yerinc cski çamaşır ve yemek vermekte dirler. Elbisesi eski ve paçası yerde sürünen bir pantolon ve omuzları dir- seklerine inmiş kolları tersine bükül müş bir ceketle eeki, düğmesiz bir göm- lekten ibarettir. Okula gidip gitmedi Kini sordum. Elbisesine ve ayaklarına baktı ve bir şey söylemeden başını kal dırdi, omuzlarını — silkti. Bir defa bir Bay onu yanıma almak istemiş, fakat babasr razı olmamış. Başka konuşacak bir şey bulamadım. Daha okul çağını yeni girmiş ve sırtlandığı kendisinden büyük külenin altında ezilerek beş on kuruş alan bu çocukla daha neler ko- muşabilirdim. Ona niçin kazanıyorşun? diyemedim. Çünkü sebebi ortada idi. Kazandığından artırıyor musun? diye- medim. Kazandığı hemen bir hiçten ibaretti. Bazı zamanlar eve ve kötürüm babasının yanma beş parasız bile döân- mek sorunda kalzyordu. Bn çak boşlar- dığim ne? diyemedim. Çünkü özrlediği şeylerin sayısı ne kadar yalnız ekmeğini aramaktan ötekilerini çok olsa da, düşünmeye herhalde vakit bulamıyor- du. Adrı Ferid. Yaşr: 18 Doğduğu yer: Eskişehir, 'Taşhan'da Şölen dibinde, küçük ga- aete sergilerinin önündeyim. Otomobil ve düdük sesleri arasındır İki çocuk se- Bİ: — Havadi&.. Hakimiyet, Milliyet! Ferid, orta halli bir aylenin gözlü, gürbüz, ozta ve temiz giyimli bir çocuğudur. Konuşurken biraa keke liyor. Sorduklarıma pek sokulgan bir tavurla cevab verdi. Ustasının olan ga- zeteleri satmak içim gündelikle çalışı yormuş. Sabah yedide satıcılığa başlar. akşam yedide besab verizmiş. İsmet pa- mavi RADYOLAR ANKARA 14.30 - Tayyarecinin saati 19.40 - Musiki: J. Ph. Ramesü: Parçalar Piyano : Ferbunde Ui 20. —- Edebiyat saati 20.10 - Musikir Gourevitch; Konserto Goureviteh: Caprice Vidof: Leveline Saksafon- Nihat Esengin Piyâno: Ulvi Cemal 20.30 . Dans musikisi 20.50 - Haberler İSTANBUL Yüzme ersleri Fransızca ders. Dans müsikisi (plâk) Haberler, Bayan Halide (manalog) Konferama Radyu caz ve tıngo orkestrala- rmı ve Bayan Birsen türkçe sözlü eserler. Son haberler - barsalar Bayan Rita Mahanıt (Şan) 22 — Plâk neşriyat. şa uramında oturuyor. Anmesi ve baba- sı, iki kardeşi vardır. İki sene gitmiştir. Günde kazandığı 30 kuruş paranın bir kısmını annesine vermekte, Bir kısmımı da kendi harcamaktadır. Tutum yapmıyor. Döct odalı kendi ev- lerinin bir odasında kiracr oturmakta- dır. Ankara yerlilerinden bulunan ev eşyasının hem bepsi evlerinde - vardır. Karyolada değil, yerde yatmakta, masa- da değil yer sofrasında yemek yemekte dir. Kendisi öğle yemeklerini sergide ve parası ile yemektedir. Üzerlerinde araştırmalar yapılan 26 gocuktan yalmız biri zorda olmadığı halde daha fazla pars kazanmak için çalışmaktadır. Ötekilerin bepsi kendi- lerinin veya aylelerinin gündelik yiye- ceklerini çıkarmak gayesiyle satıcılık veya hamallık etmektedirler. Bu çocukların kazancları en 22 beş kuruşla, en çok 100 kuruş arasında de- ğişmektedir. En kazançlı İiş ayakkabr boyacılığıdır. 14 yaşında — küçüklerin ortalama kazançları 10-30 kuruş arasım- dadır ki çoğu bu para ile Birkaç kişie lk bir ayle geçindirmektedirler. Bu çocuklardan bir kısmı aynı za- manda okula da devam etmektedirler, fakat yaşayışlarının — şekli dolayısiyle bu devam çok akısamalı olmakta ve ders- lerine iyi çalışamamaktadırlar, Hele bu gibi çocukların ahlakları daha fazla tehlike altında bulunmaktadır. Mesela İsmetpaşa İlk okulunda yapılan anket burada 8685 talebe üzerinden 81 inin se- kak satıcıkıdı yaptıklarını — göstermiş- tir. 18.30 »8.S0 1910 140 1954 2010 20.30 okula B. Cengiz'in daktile ile yazılmış 62 büyük sayıfalık ki aşağı yukarı 120 sayıfalık etüdü ber bakımdan entere- sandır ve kitab halinde neşrinde - bile fayda vardır. Bu değerli gencimizi bu başarıse için burada tebrik etmeyi bir ödev biliriz. Göktüm. E US nn ramana San Michelenin kitzbı 'DAR —— Türkçeye çeviren: Nasuhi BAY! Vazan! Aksel MUNT Eve döndüğüm vakit, Billi'yi, pergolanın Ortasında, kaplumbağalardan en büyüğünün Yanına oturmuş, sevdiği oyununa daldlğf in gelişimi duymamış, - buldum. Sevdiği OYunu, kaplumbağanın kabuğumun arka tara- » kuyruğunun çıktığı noktaya, durmak- Sizm birçok şamarlar indirmekti. Her tokat- ta, kaplumbağa, ne olduğunu anlamak için, Uykulu başınır dışarı çıkarıyor ve her sefe- Tinde de, burnunün tepesine, Billi'nin, y'_'_ Üram gibi inen, sersemm edici, yumruğunu yİ- Yordu. San Michele kanununa göre bu oyun Yasaktı. Billi bunu çok iyi biliyordu. Ben ken- tisinden daha hızir bir atılışla belinden ya- kaladığım vakit bir çocuk gibi bağırdı. Ona sert sert: “Billi,, dedim, “seninle, ir ağacınm altında, biraz başbaşa konuş- - Mel istiverum: görülecek türlü hesablarr Tciri'iı: 124 — Ki yaşında İszet | mız var, dilini şapırdatarak - böyle yi d m hiç faydası yok. Adam akıl- =ı?dayağı haket pek iyi Iji'l%yorsun ve bunu da senden esirgiyecek degılm:ı. E Billi, sen gene içmişsin! Kulüben.ın _hır kö3şesinde iki şarab şişesi bulundu ve bir ş'ışc viski de ortadan yok oldu. Ben Kalaberya' ıjla arın utanc - verecek şeylerdir. ik tıkl Seçü. Yöğ şsın. —Hiz- ir yabancının gözlüğünü kırmı tııgıı;:ç)ilaüııe terslik etmişsin. Köpfklcrlıe kavga edip di müşsün. Onların pırelerf- ni yakalamaktan bile vaz geç kedisine hakaret etmişsin. Küçük baykuşa saygı göstermemişsin. Kıplımıbağ:yî ı.'lm'- maksızın tokatlamışsın- Siyam kedisini az kalsın boğuyormuşsun. Bütün bunlar yet- miyormuş gibi San Michele'den sarhoş ola- rak kaçmışsın. Hayvanlara karşı kötülük et- mek şenin tabiatinde vardır. Böyle olmasay- da insanlığa aday olur muydun? Ancak, Ii? ki içip kendisini unutmak yalnız in:_zıı oğ- hana vergidir. İşte sana söyliyeceklerim; ar- tık senden baktım. Seni Amerikadaki, sarhoş sahibin doktor Kampel'in yanına gönderece- ——— — ——— — ——— —— ——— —— ——— — yok. Sen anan, baban için bir utancsm. Billi sen, iğrenc bir homonkülüssün, sen adam ol- maz bir sarhoşsum. Sen. Uzun bir sessizlik ortaya yayıldı. Billinin çividli tırnaklariyle kırmızıya bo- yanmış kuyruğunu yakımdam görmek için gözlüklerimi taktıktan sonra sözlerime de- vam ettim: “Billi, senin “mavi mağarada yüzen Ti- ber,, tablosuna yaptığın rötuşlar hoşuma gitmedi değil; onun şimdi eskisinden daha iyi olduğunu sanıyorum. Geçen yıl Paris'te, fütüristler sergisinde gördüğüm bir başka tabloyu bana hatırlattı. Eski sahibin bana, iyi bir maymun olan anandan, sık sık bahsetmişti. Artistliğe olan eğliminin sana ondan kalmış olduğunu u- muyorum, Güzcl hallerinle alaycılığına ge- lince: bunlar, şeytanınm ta kendisi olduğu ar- tık iyice anlaşılar babandan sana kal- mış olmak lâzımdır. Yamız, kaygımı orta- dan kaldırmış olmak için, söyle bana Billi, sen mi, baban mı, şamdanı devirerek Don Giyaçinto'nun tabutuna ateş verdiniz?,, YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM Küuşların sığınağı Sayın Don Giyaçinto'nun dumanlar ve alevler içinde, birdenbire öteki dünyaya gö- çüşü, papasımız Don Antonyo'nun maddiğ ve tinet durumu üzerinde pek iyi bir etki yaptı. Burkulan ayağı çabucak iyileşti ve sabah kahvaltılarımda bulunmak üzere San Michele'yekadar yaptığı gezintilere yeniden başlayabildi. Napoli usulü üzere onu her va- kit “Mangiare can me - beraber yiyelim,, di- ye sofraya çağırır, o da, değişmez bir suret- te, bir fincan çayımı “No grazio, sto bene » teşekkür ederim, istemem,, sözleriyle redde- derdi. Gelip beni görmesindeki tek gayesi, masada karşıma geçip benim kahvaltı etti- ğimi seyretmekti. Don Antonyo, o vakte ka- dar hiç bir yabancı ile tanışmamıştı ve be- min bütün gsöylediklerimle yaptıklarım, ©- mun gözünde sonsuz bir hayranlık konusu idi. Benim protestan olduğumu biliyordu, fa« kat bu bahis üzerine birkaç kere benimle, boş yere, konuşmak istedikten sonra, konuşma- larımızdan din bahsini cıkarmağa ve protes- tanları da yerlerinde rahat bırakmağa karar vermiştik. (Sonu var)