. SAYIFA 4 Ekonomi bahisleri: Alman ekonomi: nin zorlukları Dr. ORMAN CONKER Her şeyden önce endüştricl bir ülke elan Almanya, hemen hemen bütün dev- letlerin sınırlarını yabancı — Ürünlere karşı gümrük duvarlariyle kapattıkları gu sırada pek nazik bir devre geçirmek- tedir. Türkiyemizin de en önemli alıcısı elan bu büyük devletin dış tecimi bu yılın İlk Üç ayında yüz kırk dokuz mil- yon marklık bir açık göstermiştir. Al- manyanın Avrupa ülkelerine çıkatı ge- çen senenin ilk üç ayında iki yüz kırk yedi milyon markla aktif iken bu yıl tamtersi 28.000.000 markla pasif olmuş- tur, Bu yıl birçok devletler Almanya- dan yaptıkları giretlerini geniş ölçüde azaltmışlardır. Geçen yıla nisbetle Rus- ya ©, 55, Fransa e 90, Hollanda 94 32, Teviçre 96 28, Belçika ©ç 24, İngiltere 96 12 daha ar alman malı almışlardır. Dış tecimin böyle pasif bir hale gel- mesi Alman endüstrisine gereken ham maddelerin dışardan alınmasını gittik- ge zorlaştırmaktadır. Alman ekonomisi- ni bu kötü durumdan çıkarmak için ba- m aşkın elemanlar yeniden bir para de- walüasyonunu ileri sürmektedir. Bun- lara göre Almanya bugünkü şartlar içinde acun — piyasalarındaki fiatlarla önürdeşlik edip çıakt yapamaz. Bun- dan dolayı markın değeri düşürülme- lidir. Fakat Alman ekonomisinin diktatörü sayılan Dr. Şaht böyle bir şeye ya- naşmak istemiyor. Her türlü devalüas- yona karşın bulunan Dr. Şaht çıkatları primlerle çoğaltmak taraftarıdır. Bu gayeyle yaptığı bir plânla iç pazara mal gıkaran endüstrilerden ©6 2-3 bir resim alınacak ve bu para çıkat yapan en- düstrilere dağıtılacaktır. Dr. Şaht bu gutetle Alman çıkatına — 700 milyon marklık bir yardımda — bulunulacağını ummaktadır. Çıkat yapmıyan endüstri ileri gelen- leri bu yeni vergiye karşı gelmekte ise- ler de, hükümet, alman ordusunun ye- miden silahlanması üzerine bu endüs- trilerin aldıkları fazla rsmarlamalardan elde edilen kârları ileri sürerek, bunu goök yerinde bulmaktadır. Bugün Dr. Şaht'ın idaresi altında işleyen plânlı ekonomi ham maddeleri türlü endüstriler arasında çok hesablı bir surette dağıtmağa çalışmaktadır. Hammadde darlığı bilhassa maden endüstrisinde hissolunmaktadır. Çün- kü, dokuma endüstrisinde olduğu gibi, asıl maddenin yerini tutacak şeylerin bulunması güçtür. Aranılan madenler Bilhassa nikel, bakır, pirlaç, çinko ve kurşundur. Almanya bugün elindeki dövizlerle ancak silâh yapan fabrikala- rına bu madenleri alabildiğinden diğer endüstriler pek büyük bir sıkıntı için- dedirler. Dokuma endüstrisine gelince, bura- da, en fazla yün bulunmasında “ersatx,, lardan faydalanmak az çok imkân!r ol- maktadır. Pamuk daha güçlükle elde edilebiliyor. Amerika, Hindistan ve Mısırdan dövizle alman yüksek — kali- teli pamuklar devlet için çalışatı veya çıkat yapan fabrikalara verilmektedir. Diğer dokuma fabrikalatı ise kendile- rine gereken pamuğu daha fazla takas yolu ile Brezilya ve Türkiyeden al- maktadır. (Geçen senenin ilk iki ayın- da Almanya bizden 2.000 kentallık pa- muk almış iken bu sene bunu — 59.000 kentale çıkarmıştır.) Almanyanım finansal durumuna ba- kılınca bunun da iyi olmaktan çok u- zak olduğu görülür. Dalgalı borçlar al- tı ay önce 9. milyar mark iken bugün 15 milyara fırlamıştır. Devlet masraf- Jarını karşılayabilmek — için bu yıl üç kere yükümsel ödüncalmalara baş vur- muştur, Biriktirme sendikalarına ve si- götta kumpanyalarına $00 er milyonluk devlet obligasyonu kabul ettirilmiştir. Ev sahiblerinden de 250 milyon elde edilmiştir. Ayrıca Gold diskont Bank- m da kapitali 200 milyon yükseltilmiş ve bunun karşılığında banka 250 mil- yonluk devlet obligasyonu almıştır. Ancak bu tedbirler güzeyinde al- man fineng: şimdiye kadar — tutunabil. mistir. Önümüzdeki altı ayda çıkatların Çeğalacağı ve dolayısiyle endüstrinin biraz can'anacağı umulmaktadır. Diğer tec”ton Dr. Saht Almanay'ya dışardan Gene İtalya ve Habeşi ULUS Yabancı_gaz-ğte_ljğrdeş o!şyflgklarııiıî;f an meseles; İtalya ile Habeşistan arasındaki anlaşmazlık gittikçe alevleniyor ve Avrupa kamoyu- nu ilgilendirmekte devam ediyor. İngilterenin, İtalyanın Doğu Afrikasında harb etmesi- ni hoş görmemesi, B. Musoliniyi kızdırmış ve bu iş; en geri dönmiyeceğini açıktan açığa söylemeğe sevketmiştir. Fransızlar da ingilizlerin işekarışmalarını hoş görmemekte ve Londra deniz anlaşmasını yaparken kendilerine danışmayan İngilterenin şimdi İtalyaya karşı tedbir almak için Fransadan yardım aramasına — şaşmaktadırlar. Aşağıdaki yazılar son durum hakkında transız ve ingiliz görüşlerile, Haleşistan hakkında yeni bazı şeyleri anlatmaktadır. Temps gazetesinin bir yazısı İngiliz diplomasisinin, italyan - ha- beş anlaşmazlığını kotarmak için, bu anlaşmazlığı hoşnudsuzluk — verici bir tarzda kotarmanın imkânsız değilse bi- le çok güç olacağı bir alana getirmek- le yaptığı yanlışın sonucları belirmeğe başlıyor. B. Musolininin Eboli'de do- gu Afrikasına giden 5000 milis aske- rTine verdiği söylevde söylediği sözler en çok, İngilterenin, İtalya Uluslar Sosyetesinin kararını saymazsa, gerek- tiği zaman birge olarak ekonomik ted- birler almak meselesini ortaya atmak süretiyle yapmak istediği tehdide bir karşılık olmak üzere söylenmiştir. Başbakan, italyan hükümetinin ve ulusunun, her ne olursa olsun sonuna kadar götürülecek olan bir savaşa gir- diklerini söylemiştir. Bu cevab, Muso- lini'nin ötedenberi kullandığı tarza uy- gundur, çünkü başbakan, bütün italyan ulusunun kahramanlık — ve tehlikeyi, faydasızca rahat yaşamaktan daha iyi bulduğunu bildirmiştir. Musolininin Eboli'de söylediği bu sözler, İtalya'nın başladığı işi sonuna vardırmak istedi- ğini, isteklerini başka çarelerle elde e- demezse harba girişmeğe bile dölenli olduğunu göstermektedir, — denebilir. Bazı kimselerin Roma hükümeti ü- zerinde yapmak — istedikleri baskının italyan kamoyunu sinirlendirdiği — ve böylece de, önüne geçilmek istenen teh likeyi attırdığı açıktır. B. Eden'in Ro- mada yaptığı girgiyle ileri sürdüğü tu- haf önergenin ve İtalya Uluslar Soaye- tesinin kararını dinlemezse ona karşı almacak ekonomik tedbirlerden yana İngilterede belirmeğe başlıyan eğlimin faşist gazetelerinde yaptığı tepkiyi gör- mek, bu sıyasanın, anlaşmazlığın hak- çıl bir tarzda kotarılmasını kolaylaştı- racak yertde Uluslar Sosyetesini nazik bir duruma sokacağını ve esasından yersel olan bu anlaşmazlığı genişlete- ceğini anlamak için yeter. Londra ka- binesinin önceden bütün ilgili devlet- lere danışmadan yapmak istediği gir- giler karşısında en büyük saknıyı gös- termek gerektir. Bu, İngilterenin Al- manya arsıulusal yükenlerini bozarken yeritilmesini istemediği Cenevre — ku- ralları üzerinde bugün israr etmesinin hayret uyandırıcı bir şey olmasından dolayı değil, İtalyanın çekilmesiyle öldürücü bir zayıflığa düşecek — olan Uluslar Sosyetesinin — varlığı için de gereklidir. «« İşlerin şimdiki haline göre mese- le yalnız Roma ile Adizababa arasında- dır; uyuşma çarelerinin hepsi bitmiş değildir ve mesele diplomatik bakım- dan, olduğu gibi durmaktadır. Briyan- Kelloğ paktından bahseden Habeş im- paratoruna Amerika hükümetinin ver- diği cevab da, Vaşingtonun bu işte bü- yük bir sakar ile hateket etmek iste- diğini ve, bazı ingiliz çevenlerinin so nuclarını ölçer görünmedikleri bir se- rüvene katılmak niyetinde olmadığını Bgösterir. Kısaca Amerika hükümeti italyan . habeş anlaşmazlığını — kotar- mak için Briyan - Kellog paktını im- zalryan devletlerin barışçıl olmrıyan ça- relere başvurmalarını hoş görmemekle beraber, Uluılu, Sosyetesinin meseleyi yatıştırmağa uğraştığını görerek hoş- —— ——— kredi bulmak hususundaki — umudunu da kesmiş değildir. Netekim geçenler- de bir Hollanda grupu Almanyaya 20 milyon marklık bir kredi önergesi yap- mıştı. Umalım ki Almanya, içinde bucala- dığı bu zorlukları yenerek nomal eko- nomik hayata dönsün. Çünkü böyle ol mazsa bu büyük devletin devalüasyon yoluna sapması ve Avrupadaki karışık durümü bir kat daha — kötüleştirmeye sebeb olmasının önüne geçilemiyecek- tir. nud olduğunu — ve bu iş için kurulan yargıç komisyonunun, iki tarafı da hoşnud edecek bir anlaşma zemini bu- Tacağı umudunda olduğunu bildirmek- e yetsinmektedir. Bu da Amerikanın bu işe karışmak arzusunda olmadığını göstermektedir. Bütün uyuşma çareleri kullanıldıktan sonra İtalya Habeşista na karşı harba başlarsa bu hükümete, krşı alınacak ekonomik — tedbirlere A- merikanın girmesi hakkında, bu cevab- tan sonra, İngilterede pek de umud bes. lenemez. Şimdilik İş bu kerteye varmamıştır. Fakat işlerin kötüleşmesi için, iagiliz diplomasinin yaptığı yanlışlar gibi bir- çok yanlışlar daha yapılması lâzrm de- gildir. İngiliz kamoyu B. Eden'in Ro- mada giriştiği işlerin suya düşmesin- den epi karışmış görünüyor. Ve şura- sını da kaydedelim ki, ingiliz kamoyu ndi her şeyin Fransanın alacağı ta- vata bağlı olduğunu düşünecek bir eğ limdedir. Sunday Tayms Fransa iyice işbirliği yapmazsa, başarı ihtimaliyle hiç bir tedbir alımamıyacağı düşünce- sindedir. İngiliz dostlarımız birdenbi- Almanya ile iki taraflı bir deniz an- laşması yaparken ve önceden bize da nışmadan Roma'da, ucu bizim doğu Afrikasındaki asığlarımıza da dokunan bir önergede bulunurlarken, Fransa ile iyice işbirliği yapmaya o kadar değer vermiyorlardı. Öbserver — gazetesinde, hükümetinin kullandığı sıyasa için çok sert davranan B. Garvin, İngilterenin, Uluslar Sösyetesini şimdiki zayıf ha liyle İtalyaya karşı tedbirler almak ü- zere harekete getirmek imkânmı bula- mıyacağını, çünkü onun ciddiğ olarak yapacağı böyle bir girginin, Uluslar Bosyetesini dağıtmak — ve İngilterenin kendi kendisini yalnız btrakmak — gibi bir tehlike doğuracağını yazmaktadır. Bu yazar diyor ki: “Bizim — yapmamız gereken şey, bu işe karışmamak ve İ talyan ulusiyle olan ilgilerimizi büz. bütün bozmaksızın bir fırsat beklemek- tir., Bu, sağduyunun İisanıdır. Bilin mesi gereken nokta bu sözlerin, Avru- panın bütün sıyasal kuramının bu yltz- den sararlması pahasma da olsa, hükü- metlerini prensip adına ileriye doğru iten ingilizler tarafından işitilip işi- tilmiyeceğidir Temps, Paris - 8. 7. 938 Sunday Tayms'e göre . Görünüşe göre B. Müusolini'nin Ha- beşistanda zorla ulaşmak — istediği er- geler kuvvetinden hiç bit şey kaybet- memiş ve bunlara erebilmek için harba girişmek bile göze alınmıştır. Böyle bir çatışmanın önüne geçmek için B. Eden'in son Roma göretinde yapmış olduğu bütün girgiler başarı- sızlığa uğramıştır. Fakat kabinenin me seleyi olduğu yerde bırakmak dileğin. de olmadığı da görünmektedir. İngili hükümeti, böyle bir patır- danın önüne geçmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır ve yapacaktır. Oralar; iyi tanıyanlarca — bilindiği üsere İtalya ile Habeşistan — arasında başlıyacak ve sürecek olan bir savaşta italyanlar pek kolayca utkuya ulaşamıya taklar ve bu yüzden belki de Afrika. nn öteki taraflarında acıklı ve Üzün verici hadiseler baş gösterecektir. Bu yüzden yalnız Afrikanın kuzay ve merkez kısımlarında yerli halk ara- sında baysallık bozulmakla kalmıyacak (ki burda birçok Avrupa devletlerinin asığı vatdır) bunun sarsmtısı — bütün Afrika kıtasında kendini gösterecektir. Bu türlü düşünlerden birçoğu her- hangi bir İngiltere hükümetini bu işte bir kotarma yolu bulmağa — sürükliye- cektir. İtalyanın bu yüzden birçok varını tü- keteceğini bir tarafa brrakalım, İtalya- mım zayıf bir durum alması merker ve güney Avrupa devletlerinin — bugünkü duruşunu, peok güzcl, değiştirebilir. Bu sebeblerden dolayı İngiltere hü- kümeti bu alandaki yükenlerinden ay- rılmak tasarında değildir. Fakat İngilterenin Uluslar Sosyete- si dolayısiyle üzerine almış olduğu yü- kenler kollektif şeylerdir; ferdiğ yü- kenler değildir. Bunların oraya bağlı bütün öteki memleketlerle birge olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bundan dolayı herhangi bir tedbir almağa kalkışılmadan önce Uluslar Sos- yetesi paktına İmzalarını atmış — olan öteki devletlerin ergeleri ne olduğunu kestirmek lâzımdır. Hele Fransanm takınacağı durum ne olacaktır? Bunu bilmek gerçekten önemlidir. Çünkü Ke dorseyin elbirliği olmadıkça İtalyanın Habeşistana karşı harekete geçmesini durdurmak imkân altına giremez. Fransa hükümeti, İngilterenin son zamanlarda Almanya ile yapmış oldu. u deniz anlaşmasından pek hoşnud ol- madı. Sonza gene Pransanın Bay Rden tarafından yaprlan Habeşistana toprak vermek önergesinin kendisine danışıl- madan yapılmasını da hoş görmemiş- Ür. Fakat bütün bu düşünlerin üstünde hatırlanacak bir nokta vardır ki, o da geçen ikinci teşrin ayında — İtalya ile Fransa arasında bir anlaşma yapılmış ve bunun İtalyaya Afrikada Bzgür dav- ranmâk yetkisini vermiş olmasıdır. Fransanın İtalyaya Habeşistanda vermiş olduğu bu özgür hareket izni, yalnız ekonomik alanlar için midir, yoksa silel hareketlere de kapsal mıdır? Bugün burasi aytışılmaktadır. Bundan dolayıdır ki Fransanın bu- rasını açıkça ortaya koyması gezekmek- tedir. Zaman kıtalıyor. İtalyanların ergesi, eğker gerçekleştirebilirlerse bu işi önü- müzde güzden sonraya bırakmamaktır. İngiltere, Afrika ve Avrupa ve U- huslar Sosyetesinin geleceği için bu işin tez elden kotarılması, bir hale yola konması önemli bir meseledir. Birkaç bakımdan Habeşistan Afrikanın son egemen devleti olan Habeşistan kuzaydan italyan sömürge- si Eritre, güneyden de gene italyan so- malis; İle çevrilmiştir; ber iki sömürge- &i çöl halinde olduğundan Habeşistae- nın verimli ve zengin, yüksek yayla topraklarına İtalya ta eskidenberi gö- zünü dikmiş, beklemektedir. Doğu ve batı taraflarımda ise Britanya toprakla- rı bulunuyor; doğuda Sudan, — batıda Britanya Somalisi vardır. İşte bu ba- kımdan da Habeşistanın Britanya için büyük önemi vardır; hele Mavi Nil'de Habeşistanın yüksek yaylalarından kay- namakta olduğundan bu yerlerin de- ğgerine ölçü yoktur. Sudan'ın, adı dünyanın her tarafına yayılmış olan pamuk tarlalarının alın- yazısı, Mavi Nilin, Habeşistanımn yük- sek yaylalarından indirdiği çok verim- Hi olan çamura bağlıdır. Tstana gölünü dolaşan bazı Avrupa mühendisleri yap- tıkları araştırmalar sonucunda bu akıp giden çamuru baraj kurmak — suretiyle memleket içinde alıkoymak ve üsnomal kalitede pamuk yetiştirmek imkânları olduğunu söyldiler, Bunun üzerine mü- hendislerle uzun uzadıya görüşen im- parator, Tsana gölü yanında yapılacak olan bir barajın, Mavi Nil'in çamuruna bağlı olan Sudan'ın pamukçularını eko- namik bakımdan büsbütün kendine bağ: İryacağını anladı, Britanyanın Hartumdaki — işyarını tasa bürüdü. Hiç vakit kaybetmeden barajın bir ingiliz yapı firmasına yaptı. rılmasını sağlamak için şaşkınca giri- şimlere geçildi. Fakat çok geçmemişti ki, Adistababa bırakığ almak istiyen ya- bancılarla dölmuştu.' İmparator hunla- 13 TEMMUZ 1935 CUMARTESİ tı biribirleriyle çok iyi karşılaştırma- sınt da bildi. Günün birinde baraj ya- prsimin bir Amerika firmasına verildi- ği mildi. Aynı zai Japonya de — sıyasal sahneye çıktı. paratorun yeğenlerin- den biri Japonyaya yaptığı gezimderi geri dönmüş ve amucasına çok önemli haberler getirmişti. Uzak doğuda iler- ledikçe ilerliyen endüstri devletini öve öve bitiremiyordu. japon kadınlarının güzelliğini de kat- mağı unutmiyordu. Vakit geçirmeden habeş prensi Lic Araya'ya Japonyadan bir eş bulmak için Tokyo'da bir avuka- ta emirler verildi. Adisahaba'ya yüzler- ce fotoğraf geldi. Prens, bunların ara- sından Vikont Kurade'nin kızını be- ğendi. Artık düğün hazırlıkları yapılı- yerdu. Avrupa diplomasisi bunu haber a- lır almaz var kuvvetiyle harekete geçti. Hele 1,600,000 hektar yerin pamuk eki- mi için uzun süre ile japon koloniza- törlerine kiralanacağı ve Japonyada bü- yük ölçüde bir göçmen örgütü kurul- duğu işitilince hepsi birden işe karış- maya karar verdiler. İtalya vâr kuvve- tiyle protestolar yağdırmağa başladı. Hartum'da bu işlerden haşlanmadığını mümkün olduğu kadar gösterdi. Haile Selase verdiği sözü geri almak zorunda kaldı. Habeş imnparatoru, herhangi bir Av- rupa devleti iİle bir anlaşmazlığın uzun süre önüne geçilemiyeceğini yıllardan- beri bildiği için böyle bir ihtimali göz önünde tutarak hiç vakit kaybetmeden hazırlandı. Sıyasal ilk iş Uluslar sosye- tesine girmek oldu. Ondan sonra, ya- mına batıdan danışmanlar getirdi. Ce- nevredeki diplomasi işleri için, çok ta- nınmış bir türeci olan amerikalı profe« sör Ernist Vork'u yanına aldı. Profe» sör Vork Habeşistan işlerini Uluslar Sosyetesinde birçok kere etkin bir su- rette başarmıştır. Finans işleri başına da bir amerikalı getirildiği gibi iç işler bakanlığı danışmanlığına da bir ingiliz seçildi. Bayındırlık bakanlığı danışma- ni bir fransız, dış işleri bakanlığı danış manı da bir leveçlidir. Belçikalr Subay- lar orduyu modern bir biçime sokmak ve kıtaları makinalaştırmak, makinalı tüfeklerle ağır toplarla ve tanrklarla gi« Ihlandırmak işini üzerlerine aldılar. Memlekete yıllardanberi tüfek ve cebe gelmektedir. Fransız, ermeni ve yunanlı silah kaçakçıları bu Afrika topraklarında yığınlarla para kazndı- lar. Bütün bu silah ve cebeler Adisa. baba demiryolunun başlangıcı olan Ci- buti limanı üzerinden yapılıyordu. Bir yandan bu işler başarılırken öbür yan- dan Belçika subayları çarçabuk yapı- lacak olan herhangi - bir seferberliğin plânlarını hazırlıyorlardı. Denebilir ki, gerektiği zaman iki hafta içinde, mo- dern tüfek ve makinalı tüfekle silah- Tanmış 800.000 kişi — toplanabilecektir. Habeşistanın hava kuvvetlerinin başın- ga görgülü bir asker olan general Erik Virgin bulunmaktadır. Beş yıldanberi Habeşistanın harb tayyarelerinden bir araya toplanmış bir hava filosu vardır. Filoyu kullanan yerli uçmanlar büyük kapasiteler göstermektedirler. Fakat italyanlar da kollarını bağla- yarak beklemediler, Aylardanberidir ki Şapdenizi boyundaki sömürgelerine 2x- ket ve uçak yığıyorlar; buralara — bir yığın bambardıman uçağı getirdiler. İtalyan subayları nerede bir katır var- sa satın akmak için bütün memleketi dolaşıyorlar. Bundan başka —en ağır kamyonların geçebileceği — sağlamlıkta bir yol da yaptılar. Bundan kırk yıl ön- ©€, sayısı oldukça büyük olan bir ital- yan ordutu burada yenilmişti; İtalya bunu hiçbir zaman unutmamıştır. An. cak, bugün yapılacak olan bir italyan- habeş harbı ne sönuc verecektir? Hü- kümet merkezi olan Adisababa'nın bombardıman edilmesi üsnomal bir et- ki yapmış olmıyacaktır. Benim bildiğini bu şehir dört saat içinde boşaltılabilir: şehir halkının çoğunluğu zaten yunan- h, ermeni, suriyeli, fransız ve italyan- dır. Habeş ordusu hükümet merkezinin yakınlarındaki — dağlıklara — çekilerek, fransızların Rif'te karşılaştıklarından da çok daha çetin bir dayanım göste: rebileceklerdir. Bu memleket korkunç bir Gelibolu ilk kıyaslanabilir. Burala- ti çete harbına çok elverişli ve savağ- çI oymaklarla dolu, dıwk. taşlık ve de- rin #çurum ve yarlafı olan yerlerdir. Noye Fraye Prese'den Bunları anlatırken