SAYIFA 4 Eski türklerde hayvan yetiştirme Türklerin çok eski zamanlardan beri hayvan beslediğine dair pek Çak tari- biğ belgeler vardır. Bu belgeleri bir a. raya getirmek suretile — ecki çağlarda türklerin hangi hayvanları beslediğini we bunlardan nasıl faydalandıklarını ör- taya koymak imkünı vardır. Elimizde bulunan en eski belgelere göre İsadan Önce 23-24 üncü asırlarda Çinin kuzeyinde oturan çinlilerin Hi- ung.Nu dedikleri Hun türkleri deve, katır, at ve eşek kullanırlardı. Çin kay- pakları bu hayvânların Hun türklerin- dahi yazmaktadır, Fakat çinlilerin marfletile yabancı adları yaz maya civerişli olmadığından bu adla. rın buğgünkü veya eski türkçedeki şek- Yini bulmak pek güçtür. Biliyoruz, ki tarihleri İsadan önce 23-24 üncü asra kadar çıkan Hunlar pek çok hayvan sü- rüleri beslerlerdi. Bunların sürülerinin ne kadar çok olduğu hakkında bir fikir verebilmek için gene Çin kaynaklarının verdikleri şu bilgileri anlatalım: İsa. dan önce 124 yılında bir Çin ordusu Hunlara hücum etmiş ve Hunlardan milyonlarca ve yüz binlerce hayvan ta- lan etmişti. Bu savaşta Hunların ihti- yarları ve kadınları hayvanlarla bir'ık. te göçerlerken Çin - ordusuna rast gel. mişler; birçok hayvan çinlilerin eline düşmüştü. 71 yılında da beş Çin ordusu Hunların üzerine yürüdüğü vakit gene böyle bir göçe rast gelmiş, ve Hunlar- dan aldıkları at, koyun, ineklerin sa- yısı 90.000 i bulmuştu. Gene ayni sene içinde Çin kuvvetlerile birlikte hareket eden bir O-sun ordusu Hunlardan 700 bin kadar at, inek, koyun, eyek ve deve talan etmişti. İsadan önce 66 ve 72 yıl darında Hun türklerinin Kuça şehrine ekmek için atlılar gönderdiğini Çin ta- Tihleri kaydeder. Atın en eski devirlerdenberi — türk- ler arasında kullanıldığını hattâ, kutlu tutulduğunu biliyoruz. Hayvan ilimen- leri atın çıktığı yeri Orta Asyada göze termektedir. Hattâ İsadan önce 54 yılın- da Hunlar büyük bir kurultay kurduk- ları vakit Çine bağlı almak istemiyen- ler “bu hükümeti at üstünde,, kurduk- larını söylemişlerdi. Atın ölü ile bera- ber kahre gümüldüğünü, kurban edildi. Bini, kuyruğundan da tuğ denilen bir bayrak yapıldığını eski kaynaklar yaz- maktadır. €e adlarını Hayvan adlarını teket teker araş. tırarak ve bunların asıllarını dil bakı- mından gözden geçirirsek bu hayvan adlarınım türk dilinde orijinal olup ol- maması türklerin en eski çağlarda han. gi hayvanları tanıdıklarını meydana çı- karabilir. Türk dilinin tarihten önceki çağlarda monosilabik olduğunu biliyo- ruz. Şu halde at sözünün de tek heceli Olmasr bu sözün en eski devirlerdenberi türkler arasında bulunduğunu göstere. bi'ir. i Koyun sözünün bugünkü bazı türk. dehcelerinde dabi koy ve kuy olduğunu biliyoruz, Şu halde bu söz de tek hece- Hidir. Daha sonra en eski devirlerden- beri ulusal türk şölenlerinde köyunun kesi'diğine dair elimizde belgeler var. dir. Şölen denilen — (ziyafetin) yalnız koyun kesilmekle olduğunu Dede Kor- kud kitabnıdı okumaktay :. Brğir mü de profesör — Nömeth sağmak nden çıkarmaktadır, Türk- lerde bu adı taşıyan ulusal bir av töre. ni olduğunu xı inci asırda yazılmış olan Kâşgörlı Mahmudun kitabında görmek- teyiz. Bu sığır denilen av bir sürgün a- vı di Avdan sonra büyük bir şölen verilir; av etleri yenirdi. 'Bbgı. inek, dana, buzağı ve keçi gözlerinin temiz türkçe olduğunu battâ bizim dilimizden başka dillere de geçti. ğini biliyoruz. Dolayısile türklerin bu hayvanları tarihin kaydetmediği zaman- lardan beri tanıdığını kabul edebiliriz. Devenin de Çin kaynaklarında türk- lerin arasında kullanıldığını önce an. Tatmıştık. Bundan sonra tavuk, koç, oğlak, do- muz (eski türkçesi disnav) sözleri de temiz türkçedir. Oğlak sözü oğuldan tedir. Hattâ xo inci asırdaKuman türk- lerinin çok koşan köpekleri son derece angın olduğu gibi bayraklarının üzerin- de de ayni hayvanın resminin duğunu biliyoruz. Türklerin indogerman uluslarile de- ğetleri devrine ait olan iki hayvan daha bulun. vardır: Bunlardan biri öküz, diğeri de kedi sözüdür. Kedi adı yalnız indoger: man dillerinde değil bütün Fin.Ugor u- Tuslarının sözlerinde de müşterektir. Arıcılık Orta Asyadan fazla doğu Avrupasında oturan türkler arasında i- » Harzar ve bunların civarında oturan bazı türk kütlelerinin arıcılıkla uğraşmaları bir — zamanlar son derece angın olduğu gibi bu türk ulusları bu güzeyde dışarıya birçok mum çıkarır- lardı. 'Türklerin — bulundukları — ülkeler hayvan beslemeğe pek elverişli oldu. gundan her türk boyunun büyük sürü. leri olduğunu görmekteyiz. Ülkesi hay- van sürüsü beslemeğe elverişli olmayan türk uluslarının da avcılık ile uğraştığı. ni görmekteyiz. —Avcılık ile uğraşan türklerin kürk tecimiyle uğraşmış bu- hunduklarını görmekteyiz. Bilindiği gibi en eski çağlardanberi türkler arasında on iki hayvan takvimi vardı. Bu takvimin en eski çağlardan beri türklerin kullandığına dair elimiz- de belgeler vardır. Bu takvimde de tav- şan, at, öküz, koyun, tavuk, köpek, do- muz gibi hayvanların geçtiğini gördü- gümüze göre türklerin en eski çağlar- danbeci bu hayvanları tanıdığını anla- maktayız. © halde buraya kadar verdiğimiz 1. zahları göyle — toplıyabiliriz. En eski çağlardanberi türkler atı tanımakta idi. Totemizm devrinde de at totem olmuş- tu. Bu hayvandan yalmız üzerine bin. mek suretile değil, ayni zamanda tar- lada çalıştırmak suretile de istifade et- tiklerini önce zikrettiğimiz Çin belge. si göstermektedir. Daha sonra atın ara- baları çeken bir tağıt — aracı olarak da kallanıldığını görmekteyiz. En eski türk efsanesi arabanın bulunmasını u- zün uzadıya anlattığı gibi İsadan ön. €e 119 yılında — Hun hakanının araha- S olduğunu ve bu arabayı altı at çekti- ğini Çin belgeleri kaydetmektedir. Da- ha sonra genc aynı kaynaklarda İsa'dan önce 135 yılmda Hunların arabası zik- redilmektedir. Uygur türklerinin atala- rı olan bir ulusa Çinliler Kao-Çang adı- nı vermektedirler; ki bunun türkçede anlamı yüksek arabalılar demektir. Daha sonra inek, buzağı, koyum, bo. ğa, deve, dana gibi hayvanları da en eski çağlardanberi tanımakta idiler ve bunların yalnız derisinden, etinden ve sütünden faydalanmazlar ; bundan pey- nir yaparlardı. (Eskiden peynire çığıt derlerdi.), Torak dedikleri başka bir nevi peynir daha yaparlardı. Yününden istifade ederlerdi. Yapağı sözü en ceki devirlerdenberi — malüm ve kullanılan bir söz olduğu gibi macarcaya da türk. çeden geçmiştir. Kımızm türklere öz- gü bir içki olduğunu biliyoruz. Kümes hayvanlarından tavuk ve kö- peği tammaktadırlar. — Fakat köpeğin avda kullanıldığı hakkındaki belgeler en eski devirlere kadar çıkmamaktadır. Evde kuşlarm kullanıldığını biliyor isek de köpeğin yeri anlaşdlanr çok sonra « dır. Kaz, ördek gibi hayvanlar evcilleş- tirilmemiş olup yalnır avlanan bir hay- van idi. Hüseyin Namık Orkun KK ÜŞT NLN %a Z 25 HAZİRAN 1935 SALI —— | Yşbaqcı _gz__ış_etelerde okvudı;klavıîı_mlş İngiliz - Alman deniz konuşmaları Yazan: Amiral Marg Ker Amiral Ker min çok tanrm miş donanma eksperlerinden — biridir. Büyük harpten önce Viyana deniz ata- gesi, sonraları yunan donanmasının baş komutanı olmuş ve dönya harbinde de Britanyanın Adriyatik donanması genel kurmay başkanlığını yapmıştır. Britan- ya donanmasında bugün tottuğu yer de çok önemlidir. Buğüne kadar sızan haberlere göre Britanya bükümeti, Almanyanın, Bri- tariya donânmasının yüzde otuz beşi derecesinde olacak deniz silâhlanması- na karşı hiç bir itirazda bulunmuyacak- tır. Britanya hükümeti, Versay andlaş- masının Almanyaya yüklediiğ deniz si- Tahlanma buclandırmasının kaldırılma- sına karşı bir diyecekleri olup olmadı- ğinı anlamak için öbür donanma dev- letleriyle daha şimdiden değetc girmiş- tir. Vaşington ve Londra deniz konuş- malarına katılmış olan devletler, donan- ma ptoğram — hakkında anlaşmak için bu yıl içinde veya gelecek yılın başın- gda bir konferans yapmak zorundadır- lar. Deniz gilâhının — buclandırılması hakkında bir anlaşma yapmak, bir si- Jâhsızlanma anlaşmasının — yapılmasın- dan daha umud vericidir. Çünkü, deniz silâhlanması çok pahalı olduğu gibi, bu günkü günde hiç bir büyük devlet si- Tâhlanma yarışına çıkacak halde değil- dir, Hiç bir büyük devlet böyle bir ya- rışa çıkarak birkaç yıl içinde hatmak İs- temiyor. Modern donanma meseksinde iki nokta bana çok önemli gelmektedir; bunlardan biri büyük harb gemilerinin yapılmasından vaz geçmek, öbürü de denizaltı gemilerinin kaldırılması için arsıulusal bir anlaşma imzalamaktır. Bu günkü denizcilik - tekniğinde büyük harb gemilerinin fâydaları az olmakla kalmayor, bu gibi gemileri yapan ve bunvarı kullanan ulusa üsnomal bir yük oluyor. Bu cins gemller günah sayıla. ckk derecede pahalıdır. Bizim büyük harb gemimiz ve ayni zamanda dünya- am en büyük zırhlısı olan “Hud,, (42 bin ton), 12 milyön ingiliz lirasından a- şağıya mal olmamıştır. Bunu da bir ta- rafa bırakalım, son harpte görüldüğü gibi, büyük harb gemileri hafif kruva- zötler ,torpidolar kadar etkin değildir- ler. Bunlar ne ablokada ve ne de ansızın baskın yapmada kullanılabiliyor. Büyük harb gemileri, kendilerinden daha kü- çük ve hafif olan harb gemileri tarafın- dan ait edilmekte oldukları gibi, ti- mandan her çıkışlarında daha küçük ve etkin olan birçok gemilerin de birlikte hareket etmelerine Kizum vardır. Barış içinde hiç bir. faydası olmadığından, harbte yaptıkları işler ise (düşman te- cim ve yolcu gemilerine saldırmak) es. kidenberi bildiğimiz denizcilik yiğlt tiğine sığmamakta, hattâ barb bittikten sonra bile düşman ülkenin kamoyu Ü. zerinde, hakikiğ bir barışm yapılması- nı önemli bir surette güçleştiren etki. ler yaptığından denizaltı gemileri or- tadan kaldırılmalıdır. Esef olunur ki ,Almanya ile bugüne kadar yapılan görüşmelerde bu iki me. sele henüz daha ortaya atılmamıştır. Britanya donanmasınım yüzde otuz beşi büyüklüğünde olacak bir alman donan. ması herhalde küzey ve Baltık denizin- de Büyük Britanyaya üstün olur. Bu böyle olmakla beraber, Almanyanın a- Çık deniz yolları İngiltere yanından geçmektedir; halbuki İngilterenin batı kıyılarındaki yolları, Manş denizinden geçmedikçe, alman donanmasının etki alanı dışında kalmakta olduğunu göz ö- nünde tutmak lazımdır. İngiltere, Manş denizini kapamak suretile alman vapur. larmım Atlas denizine çıkmalarına en- gel olabileceği gibi Atlan denizinden alman Jimanlarına gidecek olan yolları kapayabilir; ancak, Almanya İngiltere- ye ayni zorluğu çıkramaz. , Bundan başka, harb donanması için konulmuş olan yüzde otuz beş ölçüsünü | Almanya bütün Britanya donanmasının tönaj * tütarını kendi kategorilerine göre ol. mıyarak her kategoriden harb gemileri- ni Britanya donanmasının yüzde otuz beşi derecesinde yapıması için Britanya ile alman hükümeti arasında saptana- tak centilmence bir anlaşıma olacaktır. Böyle bir anlaşma şu bakımdan önemli olacaktır- mdan almması ve bu tonaj Büyük Britanya, sıyasa ve coğrafya. daki özel durumu bakımından donan- masının kategorilerine de özel bir da- ğıtma yapmak zorundadır; nitekim sek- sen bin mil tutan deniz yollarını koru. mak için belli haşlı mukdarda kruva. xörleri, torpidoları, destroyerleri, uçak ana gemileri olması 1âzımdır. Coğraf- yadaki durumu Britanyaya göre önemli bir surette daha elverişli olan Alman- ya, Britanya donanma tonaj tutarmın yüzde otuz beşini yapmağa izin alacak olursa, hücum bakımından Britanya do- nanmasına çok daha Üstün - olabilecek bir sürü denizaltı gemileri yabud da destroyerler yapabilir. Ancak katege rilere göre Britanya donanması kuvvet- lerinin üçte biri derecesinde donanma yapacak olursa, daha doğru ve haklı bir durum ortaya çıkmış olacaktır. Alınan. ya, donanmasını yaparken, Britanyanın modası geçmiş zırllılar yerine yapa- cağı gemilere göre de ayak uydurmak aorunda kalacaktır ki, zaman zaman ol- makla beraber, kendisinin — üstünlüğü- nün önüne geçilmiş olacaktır. Deniz silâhtanması alanında İngil. tere ile Almanya arasında yapılacak bir anlaşmanın uluslar sosyetesi çerçevesi içindeki eşit hakları uygun olması to- kımından deniz silâhlanması alanında İngiltere ile Almanya arasında yapıla- cak olan bir anlaşmayır mutlu bir hâdi- se diye görürüm. Bana kalırsa, son har. bin sebepterinden biri de Almanyanın sıkışık bir durum içine sokulmuş olma- sıdır. 1908 de bir müddet alman impa- ratorunun yanında bulunmuştum. İm- paratorun, Lorü Salisburi ile Alman- yanın nüfus fazlası için Britanyanın a- sığlarına biç dokunulmadan dünya yü- zünde yer verilmesi hakkında görüşrü- günü biliyorum; Lord Salisburi müs- pet bir cevap vermemişti. Bundan epiy- ce ders aldığımızı ve yeni bir harbin ö- nünc geçebileceğimizi sanryorum. Deniz silâhlanmasında İngilterenin ileri sürdüğü şey şudur: 10.000 tondan yukarı olan bütün harh gemilerinin, de- nizaltı gemilerinin kaldırılması ve top çaplarının 203 milimetreye kadat buc. dandırılmasıdır. Noye Praye Prese'den ANKARA RADYOSU Bugünkü program: 19.30 — Çocuk saati 1940 — Musiki: Bocherini Adayio Godard Serensde Violonsel: Edip Seren Piseno: Ulvi Cemal 20.00 — Maliye Vekületi saati 2010 — Musiki: De Beriot Fantaisle sur “Barbier de Söville,, Piano- Ulvi Cemal Keman: Necdet Remzi, $. Kor Violonsel: Edip Sezen 20.10 — Haberler. 20.30 — Dans musikisi İSTANBUL RADYOSU 18.30 — Almanca ders 19.00 — Dans musikisi (plâk) 19.30 — Balalayka orkestrası. Koro 20.00 — Haberler, 20.10 — Konferani 20.30 — Stüdyo orkesirası retaks . tiyk Münir Nureddin — Bayan Bed. riye Tüzün türkçe sözlü eserler 2100 — Radye caz ve tango örkes- traları. 21.30 — Son haberler — Borsalar 2140 — Mandolinat orketrrası Ga. vin kardeşler 22.10 — Plak veştiyatı, Belçikadaki ekonomi deneci La Repüblik, Psris-16.5.35 Bizim yanı başımızdaki bir memle- ket, büyük bir ekonomi denecine bışla: miş buluünuyor. Bu deneç, İtalyanın, Musolininin dihtatörlüğü ve Rusyanın, Sovyetlerim iş bâşına gelmesile gerçekleşen deneç- lerine biç benzememektedir. Gerçek, Belçikanın yaptığı deneç, her türlü sıe yasal hüriyetlerin çerçevesi içinde olup bitmektedir. Bu deneç, Franklin Ruzvelt'in, eşsiz bir endüstri kuramına sahib ve kriziü bir deniz dalgası gidi kapladığı dünya- nın ev büyük memleketinde yapmağa kalkıştığı denece de hiç benzememekte- dir. Herşeyden önce, komşu ekonomilere yakından bağlı olan Belçika ekonomik kuramı, Amerikanınkinden büsbütün ayrıdır. Sonra, Beolçikt hükümetinin başka- ni olan adam, vasşı gele sıyasa adamı ole muşrür, ©O ulusa) hankanın ikinci direktörü iken, ülkesini güdemli ekonomi yoluna Sokmak Üzere iş başına çağırılınıştır. Bunda, görmekte olduğumuz — utangaç« lıklara ve bencilliklere benzemeyen hera atılganca, hem de ferah verici bir şey yok mudur? B. Van Zeland Amerika cumar baş- kanının yeptığımı yapmak istemiyor. Os nu dinliyelim! Bertran dö Juvönele şöye le demişti: * — Şüpbesiz, işçi sınıfının — satım #lma kopasitesini arurmak İâzımdır; fa- köt bunu yapmanın en iyi yolu işsizliği ortadan kaldırmak, yani para alan işçi- lerin sayısını artırmaktır. Üretilen zen- gönlikler arerığı zaman, işçilerin aklığı parayı artırmanın zamanı da gelecek- Fİr., Başlangıçta bu mesele sosyal değil, ekonomiktir, çünkü Hanri dö Manın da anladığı gibi, hiç bir şeyin bulunmadı- ğt bit yerde kral bile haklarını kayba- der., v Onun için ilk iş: ekonomik durumu iyileştirmek. Belçika şimdi bunu başarmağa uğ- İşsizlik - Belçika başbakanının de- diği gibi - yüzde 20 nisbetinde azal - muştar. Ekonomik saldırımların düşmanı o- lan hükömet (drşarıya mal gönderenle. rin, frankın düşüşünden asığlanarak damping yapmalarını istememiştir. Bu- no göre gerekli olan, drşarıya mal gön- derenlerin yabancı önürdeşlerini - boğ- maları dağil, sararla çalışacak yerde körla çalışmalarıdır. BDankaların kontrolu saknı ve aranla yepılmıştir; fakat bankacılık — buhran. dan kurtuldukça, bu kontrol daha sıkış- moğa eğgindi. B Von Zeland diyor ki: “Bu sıyasa ile birkaç gazeteciyi kendisine düşman yapmak mümkündür, lakat bunlar ka- moy değildir.., ğ ». B. Van Zeland, B. Hanri dö Man ile birlikte deneci — ortaya koyup gerçekleştirdiği için bunun hakkında a. ikımsar bir büküm vermeğo eğgindir. Dlketerini buhrandan kurtarmak i- çin bu korolikle bu sosyalistin birleşme- *i bizlm dikkatimize ve sempatimize Hüyiktir. Bana: — Şu halde siz paranım değe- rini düşürmek istiyenlerden misiniz? diyenler olacak. Ben buna, Fransanın Belçika olmadığı cevabını veririm. Van Zeland deneçinin elde ettiği başarılar paranın değerinin düşürülmesinden de- git bir plân kullamlmasından ileri gel- Miştir Birincisi, eski kabinenin güttüğü &- yasa yüzünden dağan ve bunu yapmak istemiyeceği için daha gerekli bir hale giren bir zarağ idi Tersine olarak “plânizm,, , doğrudan doğruya yeni kabinenin — bulduğu bir şeydir. Buta göre, fransız deneci mne zemat buşlıyacak?