28 Nisan 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

28 Nisan 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 NİSAN 1935 PAZAR On milyon liralık vapur satın alacı (Başı 1. inci sayılada) — Böyle kanunun icabatı o “arak tonaj nisbetinde hisse ve - fildlkçe 2 inci bir şirket olmasına imkân yoktur. Birinci şirket de on milyondan sonra iflas edecek- tir ,, dedi, Bay Hüsnü Kitabcı Akayın bşiıbulün kalkmasmı söylemedi ğini ve tonaj — meselesinde Bay Mazhar Müfidin fikrinde oldu - ğunu söyledi. Bu düşüncelere karşı söz alan Ekonomi Bakanı Celal Bayar kürsüye geldi ve de- di ki: — Arkadaşlar teklifi kanuni- mizle çok yakından alakadar ol- dular, büyük bir hassasiyet gös - terdiler. Şüphesiz bu hassasiyet- leri çok yerindedir. Çünkü tica - ret filomuzun arzu ettiğimiz veç- hile tekâmül etmesi, memleketi- mizin iktısadiyatına kül halinde menfaat vermesi hepimizin arzu ettiği büyük bir gayedir. Niçin ©n milyon liralık tahsisat istiye - rek deniz yolları ticaret filosu - nu birden ve yeniden inşa et tirmek istiyoruz, Bunun esbabı mucibesini, hükümet esbabı mu - cibe lâyihasında tafsilatla söyle - miş olduğundan bu mevzuu tek rar etmiyeceğim. Sadece şunu söyliyeyim ki, buna ulusal eko - nomi namına ihtiyaç olduğu ka- dar, memleketin nakliyatının em niyeti namına, daha doğrusu, can selameti noktai nazarından da ih- tiyaç vardır. Arkadaşlarımın bana tevcilı ettikleri suallere sırasile cevab m. Fakat mevzuda bir sil- sile takib etmek lazım gelirse ilk önce kendilerine karşı büyük bir hürmetle mütehassis olduğum ar- tadaşım Ahmed İhsanın sualler'1e cevab vereceğim. Faiz işlerinde ; yalnız büyük işlerde değil, kü - çük işlerde de, peşin para ile a- liş verişle, kredi ile alış veriş a- rasında büyük fark vardır. Bunu münakaşa etmeğe bile lüzum yok- tur. Pek tabüiidir ki elinde para- sı olan bir insanın duyduğu kuv- vet kendisine kâfidir. günkü büdcemizden daha mühim işlere bir pay ayrılmamış olsay - dı ve yahut elimizde yapılmakta olan büyük işlere paramızın bir çok kısmı tahsis edilmemiş olsay- dı, bu paranın bana peşin olarak verilmek imkânı temin edilmiş ol- saydı ben daha kuvvetli olurdum. Demek ki malt noktai nazardan 10 milyon liranın peşin olarak bana verilmemiş olmasından do- layı ben ayrıca ekonomik kombi- nezonlar aramak mecburiyetinde kaldım. Bu ekonomik şerait, ken- dilerinin tasavvur ettikleri gibi bizim aleyhimizde olur mu, ol - maz mı? Arkadaşlar ; her memlekette BiZ vardır. kredinin bir maliyet £ krediniu Bizim memleketimizde maliyet fiatının Avrupa memle - ketlerine nazaran yüksek olduğu- nu hepimiz biliriz. Şu halde bi - zim memleketimizdeki krediden daha ucuz olacağına hiç şüphe miz yoktur. İkincisi, inşaat âleminde gemi- lerin tonajının — fiatı behemehal malümdur. Bunoktai nazardan e- mizde daimi bir vahidi kıyasi olacaktır. Muhtelif şantiyelerin bu mesele etrafında mali ve tek- nik şeraitini tetkik edeceğiz. İşi- mize geldiği takdirde eibette e- konomi itibariyle düşüncemiz bi- rinci mertebeyi teşkil etmektedir. Demek oluyor ki alış veriş yap - mak için mutlaka elimizde peşin para olması şart değildir. Yalnız böyle — kredi ile yapılacak işle - rin bizim ihtiyacımıza tekabül et- mesi ve bunda bizim aldanmamış olmamız lazımdır. Yapacağımız iş Türkiye Cumuriyetinin yapa - cağı ilk ve son iş değildir. Şimen- difer inşaatı, sanayi proggramı - nın yerine getirilmesi gibi ilâh... işlerde de aynı mevzu üzerinde çalışmaktayız ve bunda devam e- deceğiz. Bendeniz kendilerini tat- min noktasından tekrar edeyim ki a kredi gemiler yaptırmış ol « mak, memleketin ulusal iktısadi. yatınr zedelemiş olmıyacaktır. Ahmed İhsan Tokgöz (Ordu) — Teşekkür ederiz. Celal Bayar (Devamla) Ter - saneden bahsettiler. Encümenler. de de arkadaşlarla uzun boylu konuştuk. Memleketimide mede « ni ve muasır bir şantiyenin vü - cuda gelebilmesi bizi fevkalade mütehassis eder, ulusal gururu - muzu okşar. Ancak bu ulusal zev- kin, ulusal gururun yanı başında bir de maliyet — hesabları vardır ve en nihayet işin verimli olup olmaması gibi en mühim bir me- sele vardır. Buna dair yapılmış bir tek tetkik yoktur. Ve salahi - yettar bir adamın bize söylenmiş bir sözü yoktur. Bundan dolayı - dır ki evvelâ bizim licaret filo . muz için ve aynı zamanda ticaret filomuzdan da daha ehemmiyetli olan harb filomuz için müşterek bir şantiye yapılması esaslarını tetkik etmek çok mühim bir me seledir. Bunu yaptıracağız. An - cak salahiyettar bir zat ticaret fi- lomuz için, memleket dahilinde bir şantiye vücuda getirilmesinin menfaatli olduğunu, verimli oldu- ğunu bize temin ederse © zaman ayrıca bir teklifi kanuni ile huzu- runuza geleceğim. Bunu onunla karşılaştırmak istemiyorum. Se'se bine de gelince bu filoda müte - addid gemilerin nınvcudiyetş ve hepsinin seyrisefer kabiliyetinin ULUS başka başka olması o müessesede intizam vücuda iremez. Bun - dan dolayıdır ki — gemilerimizin teknik evsafını tayin ettikten son- ra ve bir intizam dairesinde sey- riseferde süratlerini artıracak bu programımızı tatbik ettiğimiz za- müh herbaldö buödüü' dalia çok izi mucib olacaktır. ; gemilerimizin arzettiğim gibi sulhta ve seferde işimize yarıyacak evsafta yaptı - rılması bizim için bir zaruret ha. Hindedir. Ve heyeti fenniyemiz için bir iman halindedir. (Bravo sesleri) Memleket dahilinde ge- mi yapmak meselesi; herhalde bi- zim yaptıracağımız şantiye itiraf- etmek lazımdır ki -Avrupada ve bütün cihan için çalışan ve bey - nelmilel gemicilik âleminde bü - yük işler yapan şantiyeler gibi olmıyacaktır. Şu halde biz bir ve- ya iki sene, mümkün olduğu ka - dar kısa zamanda gegmilerimizin yeniden yapılarak elimize veril. mesini istiyoruz. Biz bunu dabik de yapmak istediğimiz zaman bir tanesini yapacağız, bir tane daha yapacağız, en sonuncusunu yap » tığımızda arkamıza dönüp bak - tığımız zaman ilk yapılanları ih tiyarlamış göreceğiz. Bundan da- layı müsaadenizi rica edeceğim bu gemiler hükümetin teklif et - tiği veçhile inşa edilsin. Şimdi gözüme ilişti, arkada - şım Bay İhsan döviz meselesin den bahsettiler. Şüphe yok bu - gün döviz meselesi hükümetin ü- zerinde hassasiyetle durduğu bir mevzudur. Bunun için klering sis- temlerimizin almış oldukları ted- birler vardır ve hepiniz bunu görü- yorsunuz. Şu halde aynı mevzu - da da aynı esaslar dahilinde ha - reket ettiğimiz takdirde — döviz meselesi de kendiliğinden temin edilmiş bulunacaktır. Bu gemile- re mukabil türk malı ihrac edil - mesi şart koşulmuş olacaktır. Arkadaşımız bu münasebet - le bundan evel tanzim ettiğimiz ve yüksek Kamutayın da lütfen kabul ettiği kanundan bahsetti » ler. Bütün heyeti umumiyesini dikkatle dinledim, mesele tama- mile bu kanunu alakadar ediyor. Biz o kanunu konuşmuyoruz. De- niz yollarının eski gemilerini ye- niden yaptırmak ve deniz yolla. rına yeni bir kisve vermek istiyo- ruz. Şu halde bu meselenin diğer- leri ile alakası yoktur. Bu mese le çok mühimdir, biz ne pahası - na olursa olsun elimizde bulunan gemileri ekonomik noktai nazar- dan, can noktai nazarından ve nihayet memleketin ulusal eko - nomisine yarayabilecek bir şekle sokmak istiyoruz. Bundan bizi a- lıkoyacak bir sebeb yoktur. Fa - kat bununla beraber hiç bir za - man ulusun şahsi kabiliyetini kör- letmek, ulusal sermayeyi heder etmek niyetinde değiliz. ğer arkadaşlarımız bu tekli fin diğer kanunla iltibasını görü- yorlarsa itiraf ederim ki bu ilti - bas olabilir ve olacaktır. Bunu bir teklifi kanun! şeklinde lütfen ifa de ettikleri zaman o teklifleri ü- zerinde de büyük hassasiyetle du- rur ve onu da hüsnü niyetle tet - kik ederek bir neticeye isal ede riz. Bugün vapurculuk — şirketi mevcud kanun dahilinde hare - ket etmektedir. Bir zararı da yok- tur. Kanun diyor ki, her iki te- şekkülün malik olduğu tonaj nis- beti esas ittihaz edilerek seyri - sefer için kendilerine bir nisbet bulunur. Bugün bu nisbet bulun- muştur. Ve her ikisi de çalışmak. tadır. Şu halde bir tarafa fazla lütuf, diğer tarafa çinicebin gös - terilmiş değildir. Kanunun hü - kümleri her iki taraf hakkında da seyanen ve tamamen tatbik edil. mektedir. Eğer istikbal için bir mesele mevzuubahs ise bu, tetkik mevzuu olabilir. Arkadaşlar, lüt. fen bu iş için Kamutaya bir tek- lifi kanunt arzetmelidirler. Dairei intihabiye — arkadaşım Bay Hüsnü, eski kanunun seki - zinci maddesinden bahis buyur - dular. Şimdi okudum, arzu eder- seniz tekrar beraber okuruz. Bu kanunda mutlak surette bir şir - ket teşkil edilecektir. denilmiyor. Arzu edenler - için şirket teşkili salahiyeti bırakılıyor. Biz her za- man böyle hayırlı — teşebbüsleri teşvikle karşılar ve müracaatları- nı haklı görür onları hüsnü niyet- le telakki eder, işi intaca azami bir gayretle çalışırız. Nizamnameden bahis buyur- dular. Geçen seneye gelinceye kadar hariçten almacak vapurla- rin tamamen başı boştu. İsteni - len yaşta ve istenilen evsafta va- pür alınıp memlekete sokulabili. yordu. Sefer ihtiyaçlarını naza» rı itibara alarak bir nizamname yaptık. Bu nizamınamede itiraf e- derim ki, bir istihale devrine aid bir pay bıraktık. Zannederim ki bu mesele muvakkat tedbir züm resindendir. Bu da ileride halle- dilecektir, nizamnamede bu iş tesbit edilmiştir. Türk medeniyetini bihakkin temsil edebilmek için deniz sa- nayiine, deniz ticaretinde büyük ehemmiyet vermek mecburiyetin. deyiz. Bu ehemmiyeti takdir et - mek yönünden birinci adımı L teklifi kanuni teşkil etmektedir. Tasvibinize mazhar olursa şah - sen mesud ve bahtiyar olacağım. Ekonomi Bakanımızın izahla- rından sonra başkan kanunu ve maddeleri açık oya koydu ve ka- bul edildi. Kamutay pazartesi günü saat on beşte toplanacaktır. sivri dişlerii Almanların deniz ve havada silahlanması (Başı 1 inci sayıfada) lanarak, İrlanda'da bulunan havar bakanı B. Londonderri ile telefo le konuştuğunu haber veriyor. B gazete kabinenin durumu pazare tesi günü görüşeceğini ve coğra« fiğ durum dolayısiyle İngiltereya havadan saldıracak herhangi bim devlete göre İngiltere hava kuvs vetlerinin aşağı olmaması gereke — tiğini yazıyor. ğ Nev-Kronikl gazetesi diyor ki; —| Bugünkü günde ingiliz hükümeti, — alman hava kuvvetlerinin hattâ denizaşırı ülkelerinin kuvvetleri de beraber olduğu halde İngilte- reninkinden üstün olduğuna ka- Londra, 27 (A.A.) — Deyli Tel. graf'ın bildirdiğine göre hükümet hava silahlanması programını de- ğiştirmek ve hızlaştırmak isteğin. dedir, Bakanlar bu meseleyi ge- lecek pazartesi tetkik edeceklere dir. Kabinenin hava konseyi tara« fından tesbit edilen programı ka« bul edeceği kuşkusuzdur. Bu program ile aşağıdaki ted« birlerin alınması düşünülmekte« dir: 1 — Yapı metodlarında bazı — değişiklikler yapılması ve bu ara- da hızlaşmanın, güvenlik tertibas tına bir dereceye kadar üstün bu« lunmasrı, bazı bombardıman uçake ların da yedek sayısı artırılabiles — | cektir. 2 — Uçak fabrikaları çoğaltı. lacak ve birçok sanayi kurumlart gereğinde yapıya kullanılmak ü< zere hazırlıklı bulundurulacaklar dir. n uzman işçiler yenli — ceklerdir. y gel cek ve bu suretle fazla saş yıda yapımı imkânlı olacaktır. Almanya 12 denizaltı gemisi yapryor Londra, 27 (A.A.) — Nev-Rıgs esinin diplor : er aldığına i 250 toni gemisini hemen yapma- vermiştir. Aynı bildirmen anın bir yıllık benzinini emektedir. Dey« li Herald gazetesinin Berlin bil. dirmeni de aynı haberi vermiştir, venlerd İngilteredeki yankıları Londra, 27 (A.A.) — Deyli Her« ald ve Nev-Kronikl gazeteleri, A manyanın denizaltı gemileri yap- mak kararı hakkındaki düşünce« — lerini yazmaktadır. Bu gazetelere göre, alman kararı Versay andlaşe masımmna yeni bir çarpışı ile bera- göstermek için nadiren agti I Tefrika: 60 — San Michele'nin kitabı Yazan: Aksel MUNT Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR “İsveç konsolosu ile konuşmıyarak yol- Suz hareket ettiğiniz için sekiz gün müddet- © işten el çektirildiniz. Siz abdalın birisi- hiz.., dedi ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Marmzel Agata Eve döndüğüm zaman saat yedi buçuğu Çalryordu. Her gün bu saatte Mamzel Rgata Yemek odasınmdaki masanın tozunu alırdı. O- hun için, evde biricik rahat ettiğim yer olan uayene odamın kapısını aç a kaldım. Mamzel Agata y e eğilmiş, gelen mektup- k ediyordu. Şi kaldırdı, kör- iNÇ ve sessiz gözleri yırtık, kanla lekelen- Miş esvaplarıma dikildi. İlk defa olarak du- ma:îz ağzı, halime uygun kötü sözleri bula- “Aman yarabbi! Bu ne ha diyebildi. “Sokakta bir kazaya ıığradım,,_ e bını verdim. Kendimi müdafaa etmek 'ıçın Mamzel Agata'ya yalan söylemeğe çoktan alışmıştım. Elbiselerimi hemen kcndısı_ne vermemi söylerken sesinin biraz ı.—ıtlılaşugş— nı farkeder gibi oldum. Odmılnvqşa(akvbıf banyo yaptım. Rozali kahvemi g:ur'ılj, _c.bı- selerimi Mamzel Agataya götürmesi için - na verirken: — “Yaralanmadınız ya?,, diye sordu. —“ Hayır, biraz korktum, o kadar.w p Rozali ile ben Mamzel Agatadan yana bi- ribirimizden hiç bir şey gizlemiyor ve iki. miz de ondan çok korkuyorduk. Aslından hizmetçim olan Rozali, aşçım kaçtığı gün benim imdadıma yetişmiş ve oda hizmetçim de savuştuğundan beri benimle birlikte kal- mıştı. Aşçının kaçmasına üzülmüştüm ama çok geçmeden Mamzel Agata'nın gu;el ye- mek pişirdiğini anladım. Giden oda hııınet_- yazı masama yaklaşmamak ve C.Skl Nihayet va ğe başladı. Bir defa a ha en güzel vazomu dü: ;.ürli_yc_r- du. Nihayet günün birinde kaçtı. Onun gitti- gi gün Mamzel Agata güzel, narin XYI Louis sandalyalarımı oğmağa ve parlatmağa, SCrt Floransa'dan aldığım Meryem ana heykelini su ve sabunla yıkamağa başladı. Mamzel A- gata bundan dört yüz yıl önce dünyaya gel- miş olsaydı bugün ortaçağ sanat eserlerin- den bir iz bile kalmazdı. Zaten onun yaşı da belli değildi. Küçükken gördüğüm zaman nasılsa şimdi de öyle idi. Eski evimiz dağıl- dığı zaman, Mamzel Agata da büyük karde- şime miras kalmıştı. Fakat kardeşim çok ce- saretli bir adam olduğu için onu başından sa- vup bana musallat etmeğe muvaffak oldu. O- nun çok iyi bir ev kadını olduğunu yazmıştı. Bir bunda haklı idi. O zamandanberi Mamzel Agata'dan kurtulmağa çalışmıştım. Evime yemeğe çağırdığım bekâr ahbaplarımla di- ğer tanıdıklarım böyle iyi bir aşçım olduğu için beni tebrik ediyorlardı. Onlara yakında evleneceğimi, Mamzel Agata'nın ise bekâr- lardan hoşlandığını ve yeni bir yer aradığını söyleyince, hemen kendisini görm İ lardı. Fakat o zaman her şey mahvoluyor ve hiç biri onu yeniden görmeğe yanaşmıyordu. Onu tasvir etmek ik' haric Kıraliçe Viktorya devi tanzim edilmiş sarr ,ince bukleleri vardı (Ro- zali bunların takma olduğunu söylüyordu a- ma sahi olup olmadığını bilmiyorum.) Al- nı çok yüksek ve dardı, kaşları yoktu, gözle- ri beyazdı. Yüzü kocaman bir burundan ve bir ağızdan ibaretti. Eli, bir ölününki gib soğuk ve yumuşaktı. Rozali ile benim en korktuğumuz, onun gülümseyişi idi. B gülümseyiş bile diyemiyeceğim. Mamzel gata İsveççeden başka dil bilmiyordu fransızca ve ingilizce çok güzel kavga edel liyordu. Ölülere karşı büyük bir zaafı vardı. Hastalarımdan birisi ölmek üzere olduğu zi man daima daha neşeli görünüyor, sokakta bir cenaze alayı geçerken balkondan se: meği hiç ihmal etmiyordu. Çocuklardan Tet ediyor, kapıcının çocuklarına bir pa pasta verdiği için Rozaliyi bir türlü affı miyordu. Köpeğimi de sevmiyor, bü İrlara pire tozu serpiyor ve beni gördüğü za manlar, itiraz makamında harıl harıl kasın yordu. Zaten göpeğim de ilk hoşlanmadı. Mamzel Agata, İsveç kilisesine gittiği günler müstesna olmak Üzere hiç ( kağa çıkmıyordu. Kilisede onun yanıma se oturmuyordu. Eski neşesini zayıflryor, Touraine'deki kız kardeşinin nına gideceğinden bahsediyordu. Ben bütün gün dışarda olduğum için daha raha! (Sonu ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: