SAYIFA 4 Moskova mektubları Sovyet Rusya'da sinema bayramı fırsatile Bir aylık seyahat we aa Sovyet sinemasının onbeşinci yıl- dönümü fevstival'inde Kültür Bakan- hğı namıma iştirak etmek üzere şuba- tın yirmisinde Rusya'ya hareket ettim, Bu bayrama benden başka hususi — ola- rTak sinemacı Halil Kâmil de katılmıştı. Bir ay kadar sovyet dostlarımızın mi- safiri olduk. Odesa'dan — başlryarak türk misafirleri hakkında — sovyetlerin gösterdikleri konukseverlik bizi o kâa- dar minnettar bıraktı ki kendilerine te- gekkür için kelime bulamadık. Fevsti- val martın ilk haftasında bitmişti. Fevs. tival esnasınıda fasılasız sabah, akşam Bövyet, ingiliz, foansız, amerikan, ital- yan, çekoslovak filmlerini seyrettik. Muhtelif sinema salonlarını, studyola- tt gezdik. Yanımıza verdikleri - tercü- man Tugendhold yoldaş mütehasersla- rın verdikleri malümatı bize bütün in- €e" klerile derhal fransızcaya — çeviri- yordu. Mütehassıslar, müdürler bize müesseselerin bütün atölye ve labon- tuvarların; gezdiriyorlar miz izahatı vermekten aslâ yorulmu- yorlar, bilâkis gösterdiğimiz alâkadan hassatan memnun görünüyorlardı. Fevs. tival'den sonra Voks teşkilatısım — ta- varsutu ile bize gerek hükümet merke- gindeki, gerek Leningrad'taki Sovyet garb eserleri müzesini, Ermitage'ı, etnografya ve din düşmanı müzeleri, kütüphaneleri gez- dirdiler. Ayrıca bir Kolhoz'a götürdü- ler ve Bolşova ismindeki Moskovaya 40 kilometre mesafedeki genç katille- rin, haydutların ıslah şehri baline gel- miş olan kasabayı gezdirdiler. Gecele- ri de rus musikisi ve tiyatrosu hakkın- da bir fikir edinmekliğimiz için ya operaya, yahut tiyatroya davetli bulu. nuyorduk. Bu süretle hükümet merke- zinin bütün tiyatro cereyanlarını tem- sil eden en büyük tiyatrolarını, Me- yerhold, Vahtangof, Thdatre dearts, yahudi tiyatrosu, çingene tiyatrosu gi- bi en mühim tiyatrolarını görmüş ol- duük. Dostlarımız bize daha geniş bir fikir verebilmek için bazı akşamlar bi- zi her birinde bir perde görmek şartile iki üç tyatroya bile götürdüler. Bayrama birkaç gün geç kalmış ol- duğumuz için göremediğimiz filmleri bile, yalnız türk murahhasları için hu- susi seanslarla göstermek lütfunda bu- Tundular. Burada U. R. S S.'in merkezi icra komitesi azasından ve komiserler mec- Hsi nezdinde sinema sanayii şefi yol- daş Şumiyatski'ye, — yoldaş Vitkin'e, Woks teşkilatına, tiyatrolarda bile me- tinleri bize tercüme etmeğe gayret e- den tercümanımız yoldaş Tügendhold'a- teşekkür etmeği bir vazife biliriz, ana Ulus'a bir ay içinde bütün bu gör- düklerimi ayrr ayrı yazmağa, her bir müessesenin mükemmeliyeti, mesaisi, hususiyetleri hakkında uzun izahata girişmeğe imkân yok. Zira bu pek kısa aaman zarfımda o kadar çok şey gör- dük ki bu seselerin ancak bir ve- ya birkaç noktasına dokunabildik, Bit- tabi süratle gördüğümüz bakkındaki intibalarımız zaruri olarak sathi kaldı ve umumiyetle 0 mücssese bakkında hüküm verecek ve onuh fa- aliyetini tahlil ve tetik edecek vasıta- ları, vesikaları temin edemedik. Biz bu- rada yalnız üzerinde durduğumuz sine- ma mescelesile baz; sanat kurumları Üze- rindeki intıbalarımızı söylemeğe çalı- yacağız. ve İsti güzel sanatlar müz: mile müesseseler My Hiç şüphesiz söylemeğe Kizum yok ki memlekette ikKen kitablardan tasav- vura kalkıştığımız Soövyet Rusya - ile gördüğümüz memleket arasında dün- yalar kadar fark vardır. Odesa'dan Moskova'ya, Laningrad'a ve Lenin- gradtan Polonya hududuna kadar geç- tiğimiz bütün sahalarda aç kalmış, sü- rünen, kimseye rastlamadık. Ne Mos- kovada, ne Leningradta fırınların ö- nünde küme yapmış, saatlerce bekliyen betbahtları görmedik. Sokaklarda kar ve ç$ üzerinde yalınayak yürüyen ve açlıktan benzi serarmış - dilenci ço- cukları da görmedik. Odesada ve diğer şehirlerde dilencn tek lere eldik. Fakat bunlar yinmişlerdi. Uza t li ve ayakkabları da la: gim şehirlerdeki dükkâzlarda muz ile ananastan başka hemen her şey bulunu- yor desem aldanmış olmam. Mağazalar arı kovanı gibi işliyor, herkes vüsati mizbetinde ihtiyacını temin ediyor, Bittabi lüks ve şiklik yok, yahut yok denecek ksdar az. Birkaç senedenberi Rusyada her sene bolluğun fazlalaştığını ve gelecek se- ne bu gidişle herketin yavaş yavaş şıklaşacağını söylüyorlar. Bugün artistlerden başka Rusyada fırak ve simokin giyen yok. Pakat pek Az zaman sonra herkesin simokini ola- cak diyorlar, Voroşilof, orduya tamim- ler yollamış, zabit ve askerleri dans öğrenmeğe teşvik ediyorduş, bütün müesseseler de ayrı ayrı azasını dansa teşvik ediyor. Şimdi kahkaha ile gü- len, hattâ tebessüm eden pek az, Yüz- ciddiyet oturan arkadaşlar lerin ifadesinde keskin bir var. Herkes gayretli, bir işi başarmak- la meçgul. Hiç olmazsa bizim gördük- lerimiz LÜ yavaş eser ler meydi her gün uraş eyafetine, temiz imam ediyor. Bütün konuüş- tuğum insanların dilinde ve kafasında şu cümle var: “Daha eyi, daha bir hayat için...., Kendilerine güveniyorlar: <« Biziim rejimimizde imkânların hududu yok - tur.» diyorlar. Lenin'in, sade yeri, top- rağı gösteren, bütün heykellerindeki o meşbur jestinden ilham alarak gökyü - zünü yere indireceklerine — kanidirler. Garbir bir kafaya biraz safiyane görü- nen bu gayeye dört el ile bağlanıyor - lar. Daima kullandıkları sözler bunlar: « Fayda, muvasene, çalışmak, iş, iş şe- reli, kuvvet, genclik ve hamle! » ve bütün bunlara hiç şüphe etmeden ina- mnıyorlar. Çünkü bütün büyük mevki - lerde — en büyüklerinde demiyorum — iş başlarında bulunanlar genç. Bu çok mühim. Bütün rejim bana öyle geliyor ki onlara dayanıyor.Çünkü onlarda geç- Mişin hiç bir pası, hiç bir itiyadı, esa - reti yok. Yeni, onlar için tamamile ta - bil. Genç, yeni için kendisini zorlamak ihtiyacını duymuyor; ıstırab çekmeden veniye intibak ediyor. Rejimin en bü - yük kuvveti bana kalırsa işte burada, İşlerini, vazifelerini iki kelime idare e- diyor: Plân ve istatistik. Plân hazırla - nıyor: Rejime göre yetisen genç vade- diyor ve mutlaka plân yarıdan fazla tahakkuk ediyor. İstatistik bunu gös - termeğe hazır, Eğer genç çalışmamışsa uyumuş ve kendini kaybetmiş ise vay onun halinc! Rejim gençliğin bütün — kuvvetini sızdırıyor. Gençliğin bütün enerjisi işe yarıyot; bir zerresi israf edilmiyor. Liderler tıpkr Napolyon gibi hareket e- diyorlar. Güvendikleri gençlere: araml salahiyet veriyorlar, bilmukabele aza - mesud mi verim istiyorlar, ve ihmal edeni zami surette mesul ediyorlar; merha - met nedir bilmiyorlar. Çünkü vazileye ihanet eden için merhamet onların lü- gatinden silinmiştir. Genclik rejime, re- jim de gençliğe inanıyor ve gençlik ka- fasında hayat prensibi olarak gunu ta - şıyor: — «Yegâne yaşanmağa layık o - lan hayat, vazife uğrunda kahramanca uğraşmak ve muvaflfak olmaktır. » Bir türk genci göziyle sinema ve gü- zel sanatlar dünyası arasından ben Sov- yet Rusyayı böyle gördüm. Gelecek yazımda sinema bayramım- dan ve ruş sinemasından bahsedece - ğim. Burhan Ümid TOPRAK Bugünkü maçlar 19, 4. 935 cuma günü yapılacak lik maçları. 1 — Muhafız Gücü — Ankara Gü- cü ikinci takımları. Saat 13 de, hakem Sedat Amaç. 2 — Muhafız Gücü — Ankara Gü - cü 1 inci takımları. Saat 16 da, ha - kem Obitz. d ULUS Geçmişteki türk idareciliği Zağrebte çıkan “Ozbor,, gazetesinin İvan E- sih imzasiyle çıkan bir yazıda deniliyor ki; Türk idaresi altında yaşamış olan ihtiyarlarımız Türkler hakkında iyi ve fena birçok şeyler — anlatmaktadırlar. Bunlar, her türlü haktan mahrum tcâyâ oluşlarından ve kendiler'ni, efenditeri: ni doyurmak için çok ç) 2mak mecbm- riyetinde kalmış — olduklarından hara- retle bahsederler. Türklerin, mukaddes haklara tecavüz etmediklerini, hususf mekteb ve kiliselere dokunmadıklarını ve bu süretle sırp ve hirvatların dil ve alusal durumlarını bilhassa bulgarların, kendilerini yunean- laştırmak istiyen, tazyiklerinden korun- malarına imkân vermiş olduklarımı kı- vançla anlatırlar. Bu hakikati gerek or- todokslar ve gerekse — katolikler tasdik ve itiraf etmektedirler, Eğer Türklerin müsamabakârlığı ol- masaydı, Türkiye —imparatorluğu top- taklarında yaşamış olan yugaslavlardan, bulgarlardan ve sırplardan eser bile kal- mazdı. Bunu, hele bulgarlar, açıkça iti- raf etmektedirler. Türkler insanca mu- son nüshalarından biriade Dr. korumalarına — ve amele ve hareket ederlerdi ; Her ne kadar cenub slâvları çok de- dalar Türklerin taşıdıkları — kılığı taşı- miş, fes giymiş ve birçok türk sözleri- ni kabul etmişlerse de daima #ırb,hırvat ve bulgar kalmışlardır. Bunun sebebi jse türklerin sırblara, hırvatlara ve bulgar- lara okula ve kilise açmak ve ulusal varlıklarını korumak imkânını vermiş olmalarında aramalıyız, Meselâ, bulgar- lığın ölümünü hazırlıyan yunan kilise- sine karşı bulgarların ulusal kilisa sahi- bi olmalarına müsaade eden türklerdir. Birtakım yazıcılar, türklerin Maca- ristanda iki yüz yıl süren işgalleri srra- #tıda çok Fena hatıralar bıraktıklarını söylerler. Halbuki muasır turkologların çalışmaları sayesinde bu görüş değiş- meğe başlamıştır. Türklerin Macaris- tandaki kültür kurumlarını harab ettik- leri doğru değildir. Bundan başk,a ver- Bi toplarken de türklerin tazyik yap- tıklarını iddiaya imkân yoktur. Nite- kim Diy. Popoviç türk elde ettiği malümata dayanarak Maca- tarihlerinden ristandaki sırpların vergi itibarile yük eltında değil, bilâkis, imtiyazlı bir du- Tum içinde bulunduklarımı ortaya koyu- yor. Türkler, hâkimiyetleri altında bulu- nan bu yörlerde birçok yeni şehirler kurmuşlardır; bundan başka birçok ma- car şehirleri türk işgali altında hissedi- lTecek ölçüde yükselmiş, Türkler Macaristanda, okulalar, su yol- ları ve köprüler yapmış olmakla şöhret kazanmışlardır. Bizzat Luyo Voynoviç 1898 tarihinde Belgrad hakkında şu ta- tırları yazmıştır : ilerlemiştir. “Belgrad şehri bir türk yavrusudur. Belgrad askerlik ve ticaret bakımından haiz bulunduğu birinci derecede önem ve değeri türklere borcludur. Türk ida- resi Macaristanda ruh kültürü bakımın- dan da mühim eserler bırakmıştır. Ta- Fehmi Bayraktareviç, Novi Sad şehrinde çıkan “Tarih cemiyeti mecmuası,, nın 1933 yı- lında Sramski Karlavatz'da basılan be- şinci cildinin Üçüncü formasında Ester- hazinin Yugoslavya ve bilhassa Baçka hakkında yazdığı “Türk kayıtları,, baş- Jığı altında bir araştırma neşretmiştir. Bugüne kadar istifade edilmeden kal- mış olan türk eserlerinin tetkiki Bay- nınmış — müsteşriklerimizden raktareviç sayesinde yapılmıştır. Bun- lar, 1625 den 1645 yılına kadar Maca- ristanda hükümet kurmuş olan Palatin Nikola Esterhazinin kâğıdlarıdır. Bu küğıdlar arasında Hırvaitstan - tarihini #alâkadar edne birçok eserler ve malü - mat vardır. Prtof. Stanaye Stanoyeviç sırp ulu- sal tarihi adlı eserinde sırpların türk i- daresi altında Avusturya — idaresinden çok daha mesud yaşadıklarımı yazıyor.,, LY_îbancı sa zetelerde okuduklarımız 19 NİSAN 1933 CY7 Yeni biçimde bir birleşme I1 Nisan 1935 tarihli Taymis gazelesi, “yeni biçimde bir birleş- me,, başlığı altında yazmış oldu - gu bir başyazıda diyor ki: “ Almanyasız ve yahud İngil- teresiz koruma kollektif sistemi başlamıştır. Stresa konferansının arifesinde Fransa ile Sovyet Rusya, karşılıklı yar - dım için uluslar sosyetesi çerçeve- si içinde bir.pakt imzalamak yo « handa anlaşmış bulunuyorlar. Bundan anlaşılan şudur ki u - haslar sosyetesi esaslarına yasla- nılarak koruyucu bir birleşme ku- rulmaktadır. Bu yeni bütün esasları bugünkü günde he- nüz tamam olarak belli değildi: Görünüşe bakılırsa, Bay Lava! on beş güne kadar Moskova'ya ya- pacağı yolculuk ve orada yapa - cağı görüşmelere kadar etraflıca belli de olamıyacaktır. Yeni anlaşmanın uluslar sos - yetesi mantosuna bürünmüş yeni bir birleşme (ittifak) olacağı ih - timal içindedir. Fakat bu anlaş - mâa uluslar sosyetesi konseyi ta - rafından kurulmuş olan karşılık- İr yardım esaslarına yardım ede cek, bunun maddelerini daha te - sirli bir hale koyacaktır. Herkes, şu düşüncede - birle - şiktir ki Avrupa'nın en büyük ih - tiyacı güvene ve barışadır. Bu da ancak kollekitf bir davra - nışla olur. Ancak kendi kabuğu içine çekilmek sıyasası pratik ol - maktan çıkmıştır. Hattâ strateji bakımından sü- el yazıcımızın da bir yazısında de- diği gibi, bugünkü günde hiç bir ülke tek başına saldırımlardan kendisini koruyacak bir durum yaratamaz; o günler artık geç - miştir. Almanya'nın yeniden - silâh - lanmaya kalkışması, kendilerini haklı ve yahud haksız olarak sal. dırım karşısında sayan ve bun - dan işkillenen ülkeleri biran evel birleşmeye ve tehlike karşısında koruyucu tedbirler almağa sürük- Temiştir. Çekoslovakya'nın da bu koru- yucu anlaşmaya katışacağı anla - şılıyor. Bundan başka Estonya, Latvi- ya Lituanya, bu üç Baltık devle- ti bu yolda ayrı bir anlaşma imza- lamak üzere Moskaota'ya çağırıl- mışlardır. Bu anlaşmaları imzalıyanlar uluslar sosyetesinin onuncu, on al- tıncı veon yedinci maddelerini pekiştirmeye çağırılacaklardır. Onuncu madde, herhangi bir saldırım karşısında toprak bütün- lüğünü ve sıyasal erginliği koru - mağa dairdir. On altıncı madde de böyle bir saldırım yaparak uluslar sosyetesi esaslarını bozacak olanlara karşı sosyeteye bağlı olan ulusları öko- nomik ve süel tedbirler almağa ve ilgili devletleri deniz, hava ve ka- rya kuvvetlerini birleştirmeğe ça - ğırır. On yedinci madde ise uluslar sösyetesine bağlı olmıyan bir ve- ya iki taraf arasında çıkacak ibti- lâfları kotarmak hakkındadır. Böyle hususlarda uluslar s05- yetesi konseyinin birleşip karar vermesi gerektiği için evedi hadi- selerde işi geciktirmek — pürüzü vardı. Rus — fransız anlaşmasında bunun için daha pratik bir çare bulunduğu ve an beşinci madde- ye katılacak olan paragrafın bütün ilgililerin imzasına sunulacağı an- laşılmaktadır. Bu paragrafta, şayed bir ha » dise karşısında uluslar sosyetesi konseyi gereken tedbiri alamıya - cak olursa o zaman oraya bağlı olan devletlerin gerekli buldukla- rı tedbirleri almak hakkına 1861 olmaları kaydı vardır. Bunun anlamı şudur ki Rusya ve Fransa'yı ilgilendiren he gi bir hadise uluslar sosye! sunulacak, fakat orası bir varamıyacak olursa o zaman Bt iki devlet, uygun buldukları B' ri sürülecektir. Fakat Almany! ile Lehistan'da gene aynı bılnı' lardan Doğu andlaşmasına kartf bir durum takınmış bulunuyorlsf* Uluslar arasında zaten olan silâhlanma yarışı gittikçe &” tacak ve durumdaki tehlikeyi, hiç şüphesiz, şiddetlendirecektir. Ortada gerçek olan bir ny vo" sa o da Avrupa'da savaşa olan kümenin bugünlerde gııcüd artırmış olmasıdır. Bu durum, Almanya'da bir w | kıma savaşlar ve yabancı bürümek topraklarını bürümek hulyaların! taşıyan militaristleri bu hulyala * rından ayırmak gibi bir iyilik ya * pabilir. Ne olursa olsun, zorla, sıkınti | ile ayakta duran bir barışın du* ruşu pek de sağlam olmaz. Önü geçen savaştan alınmış derslef ı;ıııic daha sağlam bir hale koy" mak; genel ve kollektif bir barıf ve ıüm sistemi yapmak, işte U * laslar sosyetesinin üzerinde ııl' direyeceği temel ve sıyasa bu ol * malıdır. İ .. A . Hükümet çimento 'e ati ge CÜN fiatlarını indirdi (Başı 1. inci sayıfada) tonun maliyet ve satış fiatlarını tetkili — ile aşağıdaki sonuçlara varmıştır: a) Memleketin muhtelif mmtakala * rında mütefavit fiatlarla satılan çimet” tomun İstanbul fabrikalarında 1934 yıli vasati fiatı 26,5 lira olduğu tir, b) Çimentonun 1 numaralı bendd? söylenen sebebler altında azami 22;8 Kraya satılması mümkün görülmüştür Bu Fiat bir ton çimentonun — | fabrikalarında nakliye vasıtaları için * de her türlü resim ve tekâlif dahil ok mak üzere teslim fiatıdır. 2 — Çimentonun yurd bayındırlığ! işleri üzerine olan büyük tesiri ehem * miyetle göz önünde — bulundurulduğu — için çimento üzerine konmuş vergi ve resimlerin azaltılması hakkında Kamu taya bir kanun layihası sunulacak vt onaylanırsa (b) fıkrasında bildirilen A ıtıukıve(ınmmy&uıuhdll ayrıca indirilecektir. z—ş-ı.ıy.ımıııhhnıııı.mıl- mentonun İstanbuldan başka yerlerde | ki satış fiatı için özel bir tarife tatbili edilmekte idi. Bundan böyle bu yerler” | deki satış fiatı (b) fıkrasında gösteri” | len İstanbul teslim fiatına ancak o mâr | halle kadar sevk için icabedecek nalil | ve bu makle aid diğer masraflar katı * — larak hesablanabilecektir. Bu su n bulunacak satış fiatlarının - gözetili için valilere ayrıca yazılacaktır. 4 — Yukardaki — osaslar ılılıilınll' muamele yapılmasını dilerim. SOY ADI İstanbul Eyüp Orta Mektebi Tas büye muallimi Şuref Velidedeoğ: | lu, Çorum İdare Heyeti ıı.,ımııl - Aptullah Velidedeoğlu, T. + M. zabıt memurlarından Aı-ıf Ve lidedeoğlu, İstanbul üniversiteti hukuk fakültesi medeni hu Doçenti Hıfzı Velidedeoğlu, Na” fıa Vekâleti Ankara lçrm su kör — misyonu muhasebe tetkik tetkik memtir — ru Fahri Velidedeoğlu ve aileleri (Veldet) soy adını almışlardır yi