Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
T SAYİFA 4 Sir Con Saymen'e Berlin- de neler söylenecek Deyli Herald gazetesinin — sıyasal bildirmeni 13 mart tarihli sayıda şu ya zıyı yazıyor. Sir Con Saymenin B. Hitlerle gö- rüşmesinde eğer makul bir müddet “içinde silahlanmayı tahdid için bir ko- şmaya girişil Almanyanın ken- disini silahl. da t iyle serbest sayacağını bildireceğine inanmak için bütün sebebler mevcuddur. * İngilterede beyaz kitabın neşredil- mesini almanların böyle bir dilekte bu- lunmak ve bunu ileri sürmek hususun- da bir belge olarak kullanacakları an- Jaşılmaktadır. Bütün ecnebi ataşelerine alman ha « va kuvvetleri teşkilatında yapılan yeni değişmenin bildirilmesi bu amaca doğ- Tü atılmış bir adım telakki olunabilir. Bu değişme şekli bir değişmeden fazla bir şey değildir. Zaten uzun bir müddettenberi havacılık kulübü men - subları üniformalarını giymekte ve za- * bit muamelesi görmekte idiler. Sir Con Saymene Berlinde devlet- ler arasında yapılacak herhangi bir an- Jaşmada askeri tayyarecilik bir tarafa — bırakılmadığı ve - bırakılmıyacağı ci « hetle Almanyanın askeri hava kuvvet- kerini teşkile karar verdiği anlatıla « caktır. Gene Sir Con Saymene, eğer Fran- #a askerlik müddetini bir yıldan iki yıla çıl k olursa o Alman- yanın da aynı şekilde — bir (emniyet) tedbirine baş vuracağı da anlatılacak- tır. Bu emniyet tertibatı —Rayhşverin artırılması, çoğaltılması şeklinde te - celli edecektir. Bir yıl önce Bay Eden, Berlini zi- yaret ettiği sırada B. Hitler, Rayhş - verin bütün kuvveti olarak 300 bin ki- şiyi kabul etmeğe hazır bulunuyordu. Fakat bugün Moskovadan gelen bir duyukta rus ordusunun 900 bin kişiye vardığı bildirildiğine göre alman erkâ- nıharbiyesi ülkenin emniyetini köoru- mak için 300 bin kişilik bir kuvvetin kâfi olmadığını bildirmiştir. Bugünkü günde Almanya, 400 bin kişilik bir orduyu kâfi bulmakta ise de Fransanın askerlik müddetini iki mis- line çıkarması onları da bu mikdarı ar - tırmaya sürükleyecektir. İlk günlerde ingiliz beyaz kitabını canları sıkılarak karşılıyan B. Hitler- le generalleri şimdi bu kitabın çıkma- p dolayı gösteriyor- © lar. Almanlar, uzun bir müddettenberi, | yeniden silahlanmalarını resmi bir su- rette bildirmek için bir vaziyet çıkma- sını bekliyorlardı, Şimdi beyaz kitabın silahlanma o1- madıkça emniyet vücuda getirilemiye- ceği, silahsızlanmanın emniyetsizliğe yol açacağı hakkında ifadeler bulun - ması almanlara bu bekledikleri fırsatı vermiş gibidir. Sir Con Saymene almanlar, kendile- rinin de bütün dünyada alıp yürüyen silahlanma yarışından, ingilizler gibi, kuşkulandıklarını ve buna karşı ingi - izlerin yaptıkları gibi davranacakla - rını da söyliyeceklerdir , :ı.ı_ [Yabancı gazetelerde okuduklarımızl Almanyanın hava 15 mart tarihli Jurnal gazetesinde Almanyanın resmen hava — kuvvetleri teşkiline karar verişi ile bunun, Sir Con Saymenin Berline yapacağı yol - culukla olan alakasını tahlil eden Saint- Brice, İngiltere, Fransa ve İtalyanın buna cevab vermek için istişareye ih- tiyaçları olmadığını, biricik cevabın Sir Con Saymenin Berline gitmesi ol. duğunu yazdıktan sonra, alman tebli- ği karşısında ya hukuki alanda yahut da hâdiselere istinaden ameli alanda vaziyet almak gerektiğini; hukuki alan- da Almanyanın Versay andlaşmasını ve Londra tebliğini bozması karşısında Berlin konuşmalarına sebeb kalmadığı ve barışçı gayretlerin iflas ettiği ne- ticesine varılacağını söyledikten son- ra diyor ki: Buna mukabil, ameli alana geçince. alman tebliğinin ortada mevcud olan durumda hiç bir değişiklik yapmadığı görülür. Tebliğ yalnız konuşmalara mevzu teşkil edecek olan durumu eyi- ce ortaya çıkarmakta, binaenaleyh si - lahların nizam altına alınması için ya- pılacak son bir gayreti daha gerekli kıl- maktadır. Böylece Sir Con Saymenin vazifesi daha ehemmiyetli ve daha müs- tacel olmaktadır, Onun için de Berlin yolculuğu gereklidir. Yeni bir teşebbüsün, ancak azami ölçüde muvaffakiyet ihtimali varsa ya- pılması gerektiğini ve emri vakii kabul etmekle iktifa olunmamak gerek oldu- ğunu söyliyen Saint-Brice, almanların tamamen serbestçe hareket ederek ce- zasız kalmakla, namuslu ulusların müs- takimane riayet edecekleri, diğerleri- nin ise bir paçavra telakki edecekleri bir anlaşma yaparak kalmak a- rasında intihab yapmalarının çok ba- sit olacağını söyliyerek yazısını şöyle bitirmektedir: İki taraftan birisi kendisine mah - sus olan menfaatleri önceden ve ken - diliğinden alırsa konuşmanın mahiyeti değişir. Almanların çok sevdikleri mü- savat, öteki tarafta konuşmalara mev. zu teşkil eden şeyde kendisine düşen hisseye sahib olursa mevcud olabilir, Bu da, Almanyanın yeniden silahlanı- şının bedeli olan güvenliğin kurumları dırılması işinin, konuşmaların sonucu ne olursa olsun, elde edilmesi gerekti- ği manasına gelir. İşte Londra, Paris ve Roma ara - sında yapılalak olan ibtidaf konuşma- lram hakikt mevzuu budur. Yeniden silahlanma hakkını kendi- sine bahşeden bir ulusa, — korumlarını birleştirerek herhangi bir ihtimalde dü zenin üstünlüğünü temin edecek olan bir “uluslar grupu,, ile karsı durmalı- dır, - Bunun ise, Almanyayı hukuki ba- kımdan haksız çıkarmağa göre başka türlü bir tesiri vardır , 14 mart tarihli sayısındaki başyazı- yı aynı mevzuüa tahsis eden Tan gazete- si de yunan isyanından sonra umumi dikkatin, Almanyanın aldığı tavırlar ü- zerine Avrupadaki duruma çevrildiği - ni yazarak diyor ki: Sir Con Saymenin Berlin yolculuğu- halindeki tarlalar da birleştirilmiş bu- - Junsun, Dostumuz Romanya'da (290) mil- yon dönüm ziraate elverişli yer var- dir. Bizde bu yer daha çoktur. Raman- ya ile nüfusumuz hemen birdik Ora- da yılda (111) milyon dönüm ziraat yapılmaktadır. Bizde bir yılda yapılan ziraat elli milyon dönüm içindedir. Nüfuslar hemen birbirine yakın, arâzi. miz ise her noktadan onlardan fazla ol- duğu halde bize göre orada daha faz. Ja ziraat yapılması sebebleri arasında her çiftçi ailesine düşen arazi miktarı- nn nisbeten bizim — vasatinin üstünde hem çok ve hem de toplu ölüuşünün bü- yük tesiri vardır. Şu halde fikrimce, bizim arazi kanunlarımızda aileler için arazji mikdarının iki ucu olması lazım- dır. Bir aileye azami ne kadar arazi düşmelidir. Yani kurum varIrğımıza gö- re ufak çiftçilere isabet edecek arazi miktarının en azı ve büyük çiftliklerin son büyüklüklerile bu iki uç arasında kabul edilecek küçük, orta çiftliklerin mikdarı ölçü işine alınmalıdır. Bunla. ra şu kadar olsun diye hemen bir had tayin edilemez. Büu, birçok şart ve ah- vale göre değişir. Uzun — araştırmalar, ince düşünmeler ister, İşte bu bakım- dan arazji kanunu tanzim edilirse on- dan beklenen eyi neticeler elde edilir. Bü yolda daha yazacağım, ondan önce mümkünse değerli mütaleanızı Ulus sayıfalarında ben de rica ediyorum. Kâastamonu saylavı T. Coşkan kuvvetleri teşkilatı nun geciktirilmesi, İngilterede beyaz kitabın neşredilmesi ve bu yüzden al- man gazeteleri tarafından yapılan po- lemikler ve nihayet Almanyanın res - men bir askeri hava kuvveti teşkiline karar verdiğini bildirmesi, herkesi meş- gul eden bir takım tezahürlerdir. Al « manyanın hava bakımından da silahla- nışı, bilinmiyen bir şey değildir.. An- cak bu sefer Almanya yüzündeki n:as- keyi çıkararak, Versay andlaşması bu- nu menettiği halde ordusunu resmen kudretli bir askeri tayyare kuvvetiyle teçhiz etmektedir. Tan, 15 mart tarihli sayımızda çı - kan general Göring'in, alman — askeri tayyareciliğinin tecavüzi değil, teda - füf mahiyette olduğu yolundaki sözle- rini zikrederek “tecavüzi askeri tay - yarecilikle tedafüi askeri tayyarecilik arasında kati ve açık bir ayıılık yap - manın güçlüğüne,, işaret ettikten son- ra, Almanyanın aldığı bu katf tavrın belki de daha eyi olacağını söylüyor. Versay andlaşmasının Almanyanın askeri tayyareye malik olamıyacağı hık kındaki maddesini zikreden Tan, şöyle devam ediyor: Halbuki, Fürerin başlıca muavinle- rinden biri askeri tayyareciliğin mev- cudiyetini açıktan açığa itiraf ettikten sonra bunu inkişaf ettirme çarelerini düşünüyor ve sivil tayyarecileri askeri tayyarecilerden ayırd etmek için alı - nan tedbirleri anlatıryor, Bu ise barış andlaşmasının başlıca şartlarından bi- risinin cüretkârane ve “bir taraflı,, bir şekilde tadili, Almanyanın andlaşmayı imzalıyan devletlerin ancak müttefi - kan mutabık kalmalarından sonra de- ğiştirilebilecek olan taahhüdlerine kas di ve sarih bir tarzda riayet etmemesi demektir, *«« Fransa ve İngiltere andlaşmanın askeri şartlarının bu kadar açık bir ri- ayetsizlik görmesi karşısında gereken korum tedbirlerini hemen alabilirlerdi. Fakat (kurumlandırılmış — güvenlik) çerçevesi içinde silahların kontrollu tahdidi umudundan — vazgeçmedikleri için bunu yapmadılar. Almanya da bu müşterek işe, öteki âkidlerle beraber müsavi olarak girecekti. Nitekim Lon- dra tebliği de bu işbirliği sıyasasına yol açmıştı. Fakat Almanya daha ko- nuşmalar başlamadan önce bunları boz- mak istedi. Almanların Londra konuşmaların - dan sonra verdikleri notadan ve çevir- dikleri manevraladan abhseden Tan, yazısını şu cümlelerle bitirmekteir; Havaf olsun, başka türlü olsun, hiç bir anlaşmanın Almanyayı kendisine düşen taahhüdlerden kurtaramıyacağı ve Versay andlaşmasının V inci babı- nın yerini tutarak silahları tahdid e. den ve güvenliği kurumlandıran bir ge- nel anlaşma yapılmadıkça Almanyanın bazı yeni silahlara sahib olamıyacağı tabif bir şeydir. Bunun haricindeki her şey, metinlerin tarafgirane suret « te tefsiri ve yanlış hesablarla yapılmış diplomatik manevralar demektir. Fürerin, tayin edilen günde Sir Con Saymeni kabul etmek için neden sesi- nin kısıldığı ve ingiliz bakanının yol- culuğunun alman hükümeti tarafından zorla ne için tehir edildiği şimdi anla- şılmaktadır. Almanya konuşmalara gi- rişmeden önce İngiltereyi bir emri va- ki karşısında bırakıp bu suretle konuş- maları faydasız bir hale sokmak iste- miştir. Filhakika Sir Con Saymenin Berlin yolculuğundan maksadı da al - manların silah tahdidi ve güvenliğin kurumlandırılması işine ne gibi şart » lar altında katılacaklarını anlamaktı, « Almanyanın en açık taahhüdleri- ni tanımıyarak ortaya attığı vaziyet, ingiliz ve fransız hükümetlerinin ta- mamen mütabık olarak gözden geçir - meleri gerektiği bir durum doğurmuş- tur. Muhakkak olan bir şey varsa o da Almanyanın bu tavrmın, bütün u « lusların kendi güvenliklerinin korumu için çok uyanık ve dikkatli olmalarının. gerektirdiğidir. Makdonaldın istikbali 13 mart tarihli Niyus Kronikl) ga- zetesi ingiliz başbakanının istikbali hakkında yazdığı bir yazıda diyor ki; Başbakan B. Makdonald'ın istikba- li ne olacağı yeniden sıyasal bir mev- zu olmağa başlamıştır. Bu sözler, B. Makdonaldın rahatsız- lığınden ileri gelmekte ve kendisinin kısa bir zaman için resmi işlerden ay- rılmak mecburiyetinde kalacağı anla « şılmaktadır. Fakat aynı da ka « - Yugoslavya — dostluğu İtalya B. Musolini'nin sryasasınt değiştiren dört sebeh — 16 mart tarihli Deyli Herald gâlt tesinin sıyasal bildirmeni şunları yor; Yıllarca süren gerginlikten İtalya ve Yugoslavya hükümetleri yet iyi dost olmak üzeredirler. Yugoslavyanın dışarı işler bakani B. Yevtiç Romaya çağırılmıştır ve ibe “' timal ki mayıs içinde bu ziyareti 9*1 pacaktır. Prens Pola dün itimadnamesini "a ren İtalyanın yeni Belgrad elçisi Könt — Viola di Kampalti bu vesile ile Pt E ça sözler de söylemiştir. Elçi; Bi _ binenin mühim bir kısmında B. Mak - donaldın sırtından başbakanlık yükünü atması hususunda bir düşünce bulun - duğu da görülüyor. » Bu takdirde B, Baldvin başba - kanlık işine gelecek, fakat bu değişme genel bir deşişmeyi icab ettirmiye - cektir Bu tedbir, olsa olsa, çoktanberi bek- lenen ve bir çök defa vadedilen kabi- nenin sağlamlaştırılması için yapıla « caktır. ** Başbakanın 27 şubatta Donkas - ter'de söylemiş olduğu sözler, son hâ- diseler üzerine daha vâzıh bir hale gel- mektedir. Başbakan da dün gece bu. nu izah etti. B. Makdonald, vazifesinin kendisi- ne gerektirdiği yolu kimseden öğüd al- maksızın yapmakta tereddüt etmiyece- ğini söylemiştir. Bu sözlerinde başbakan artık vazi- fesinde kalmak dileğinde — olmadığını da anlatmıştır. Ramsey Makdonald 31 mart 1935 tarihli Noyes Viner Abendblat gazetesi Makdonaldın kabi- neden çekileceği hakkında dolaşan şa- yiaları araştıran bir yazısında diyor ki: Britanya başbakanının çekileceği hakkında bir çok defalar ortaya çıkan duyuklar artık bir hakikat olacağa ben- ziyor. Makdonald başbakanlık ilşlerini, gizli meclis önderi bulunan Baldvin'e devredeceğini Royter ajansı haber ver- mektedir. İngiliz devlet adamının bu çekilişine sebeb olarak sıhhatinin bo- zukluğu gösterilmektedir. Makdonald, hakikaten yıllardanberi — rahatsızdır. Bundan dolayı da bir çok defalar sı- yasal çalışmadan uzak kalmak için me- zuniyet almak mecburiyetinde kalıyor « du. Bu itibarla; başbakanın yorgun bir durumda olduğunu ileri — sürmek herhangi bir sryasal paravana demek değildir, Ramsey Bakdonald ingiliz sıyasa « sının en sevimli şahsiyetlerinden biri- dir. Fakat bir çiftçi ailesinin çocuğu olan Makdonald çok genc yaşta, Bri- tanya adalarında Avrupa krtasındaki marksizm'den dağlarca farklı olan s06- yalizm yoluna saptı. Makdonald, parti- nin şeması içinde kalmayı her zaman reddetti; serbest ve geniş bir çevre çe- viren görüşlerini daima muhafaza etti. ** &* Dışart sıyasa işlerinde de Makde- nald her vakit barışçı kalmış ve silah- sızlanma düşüncesine taraftar olmuş- tur. İşte bu duygu ile hareket eden Makdonald, Almanyaya karşı da dost- ça bir tavır takınmıştır. Ancak ingiliz “genel düşüncesinin Almanyaya karşı beslediği sempatiyi silip süpüren ulu- sal sosyalizmin ortaya çıkması yüzün- den almanlara karşı güttüğü dostça sı yasanın çapraz bir biçim almasında Makdonald'ın hiç de kabahati yoktur. Deyli Herald Makdonaldı cahillikle ittiham ediyor 14 mart tarihli Deyli Herald gaze - tesi, “barışa giden yol,, başlığı altında yazdığı bir başyazıda İngilterenin ko- runması için alınan tedbirlerden ve bu hüsusta yapılan neşriyattan bahsettik- ten sonra diyor ki; Hükümet aleyhindeki ithamımiz, o- nun savaş istediği yolunda — değildir. Musolini tarafından müsbet bir yakılt lık temin etmek hususunda emirler A' _ dığını ve İtalyanın Yugoslavyanın ilEf' — lemesinden ve topraklarının bütünlü * ğünden başka hiç bir duygu hcalcmedi* at ğini söylemiştir. K Evelce hırvatların Yugo—-l.ıvy.:dan' ayrılarak İtalya himayesi altında müS? — | takil bir hükümet haline gelmesini l"__' İ tiyen B. Musolini, Yugoslavyanın toP* : İ rak bütünlüğü dileğini şimdiye k.ıd!' hiç söylemek istememişti. Bu deıışm" - nin dört tane sebebi vardır: ej 1) Kıralın öldürülmesi ile hırvat 3)* " ,ş rılma taraftarlığının tehlikeli olduğu — | meydana çıkması. ( 2) Musolininin Avusturyaya Al * —| manyanın nüfuzu meselesiyle uğraş * — mak hususunda serbest kalmak arzusüi — 4 3) Belgradda alman nüfuzunun kuY' vetlenmesi korkusu. 3) B. Laval'le ikincikânunda yap* — | w lan konuşmalar. B. Musolini, artık Afrikada çevir * hiç bir müdahale f yapılmıyacağından emin olahilir. — İ mek istediği işlere — -— 4 Fakat onun kurmakta oldu;,u sisteri — | barışı başarmak şöyle dursun, belki dö — savaşa yol açacaktır. Bu, yalnız muhaliflerin kötü dileke lerle söyledikleri bir hakikat değildiri tarih de böyle yazıyor. Barış, herkesifi : . * ; emniyette bulunması ile korunabilife — — Devamlı sürette silahlanma yarışı is8 dünyada bu emniyeti temin etn.cz. Bu silahlanma yarışı, bir ulusu ki — — senin ona saldırmaya kıyışamıyacağt! kadar güclü, kuvvetli olursa yalnız ös — na emniyet verebilir. Ondan başka uluslar da emniyetsiz* lik içinde kalır ve haklarını müdafaâ etmek imkânını bulamazlar, Eğer İngilterenin ve yahut başkâ bir devletin, silahlarını en yüksek dee — — receye çıkarıp kendine mafevk bir du“ rum temin etmedikçe, içi rahat etmeğ se Öteki ulusların da uzun müddet mâa“ dun bir durumda kalmak istemiyeceke — — leri muhakkak ve aşikârdır. | Bu yüzden yeryüzünde bir çok kağ dökülmüştür; bir çok kan da döküle« cektir, İnsanlar için bu yarış fasid daire * sinden çıkmağa ancak bir suretle im kân vardır: Kollektif müdafaa ve kol lektif emniyet temini ile, Nevs letter'de yazdığı bir makaled& B. Makdonald bu silahlanmayı müda 4 faa etmekte ve itirazları çürütmeğe ça* lışmaktadır. Kendisine idare ettiği ülkenin tâ rihini tetkik etmesini tavsiye ederizi İngilterede bir çok dahili savaşlı Y olmuş, ve bütün bunlar, kanun tamâf miyle hâkim olduktan ve ülkede kolJ lektif bir sistem — kurulduktan son bertaraf olmuştur. B. Makdonald ve bakan arkadaşi belki de gerçekten savaş istemiyorlar fakat barışa hangi yoldan ve nasıl dileceğinin de farkında değillerdir. Cahilliği düzeltmek gerektir, & kü düzeltilmiyecek olursa öldürücü mahiyet alır.