17 ŞUBAT 1935 PAZAR Cihanbeyli'de seçim Cihanbeyil d. 124935 de Saylav ve $-2-015 de vilayet kurultayı Üyeleri se- Şimi yapılmış her iki seçimde reyler top- hi olarak fırka namzedlerine verilmiştir. ÇAt gi akşamı bütün ikinci seç- Tenier tasaya gelmişlerdi. Fırka seç Menleri güzel evinde toplamış, her ta- Tâfı büyük devrin ana çizgilerini be- lirten dövizlerle, bayraklarla süslenen fırka okuma talonunda — geç vakitlere Kadar oyunlar ve eğlenceler devam ct- Miştir, İkinci seçmenler fırkada konuk- 1iş ve ağırlanmışlardır. Cuma sabahı, kamunun gözünde bü- Yük yumuşa ortak olmaktan doğan bir I$ik yanıyordu. Önünde davullar çalı- Ban fırka evi, gelen çoakluk çemberile Sevrilmişti. Saat sekizde seçim başla.» Miş, yoklamadan sonra büyük Önderin beyannamesi okunmuştur. Anık seçmen- İerin saygı durumları içinde — okunan beyanname sürekli alkışlar içinde bit- Miş ve tam çokluk içinde fırkası nam- kazanmasından doğan sevine sürmüştür. Gece, gene fir. ka salonunda Cihanbeyli geneleri tara. findan bir müsamere verilmiştir. Gence lerin cazib müsameresinde bilhassa “Ha- Mam parası,, adındaki komedi çok hoşa Bitmiştir, Çifte sağırlar piyesi, danslar, Eğlenceler uzun zaman sürmüştür. Cu- Martesi sabahı yapılan vilayet kurultay Üyeleri seçiminde de gene fırkanın dört Damzedi - Bayan Perver İhsan, Bay Tevfik Unal, Bulduk Erdal, Hüseyin 'an kazanmışlardır. Cumartesi günü halk okuma salonunu dolduran ikinci Müntehib kalabalığı, fırka' Genel Kâti- bi Receb Peker'in saylav seçimi müna- Sebetiyle fırkaya gösterilen alâkadan Dayı teşekkürünü bildiren Cihanbey- Hi fırka başkanına yolladığı kutlama tel yazısını dinlemiştir. Bay Receb Pe- Aydın'da türlü Aydın maliyesinin 934 mali yılı son- Kânun ayı sonuna kadar muhtelif ver- tilerden tahsilatı geçen yılın aynı ayla- Tandan 46627 lira fazladır. 933 mali yılında kazanc vergisinden $5451 lira, 934 yılında 60972 lira, 938 Mali yılında bina vergisinden 20979 li- Ta, 934 yılında 32572 lira; arazi vergi- Sinden 933 yılında 64562 Hira 934 yılın- da 77740 tlra, hayvanlar vergisinden 933 mali yılında 158521 lira 934 yılında İse 124456 Jira tahsilat yapılmıştır. Aydın mıntakası spor kongresi dün Valimiz Bay Fevzi Toker'in başkanlı- Ünda toplandı. İstifa eden eski heyetin Zaparunu eski reiş Nafiz Tunçer oku- Rapor canlı idi. Eski heyetin baki- n çalıştığı görülüyordu. Rapor ay- Ten onandıktan ve hesabların bakılma- N için bir komite ayrıldıktan sonra se- geçildi. Yeni mmtaka heyeti göy- i kuruldu. Birinci başkanlığa — Sırrı I ULUS TEKNİK BAHİSLERİ ve müsamere SA'IFA 8 —— Bilginin yeni bulumları Gelecek zamanın radyo makine si — Radyofoniden sonra: Tele vizyon — Telemekanikten yeni istifadeler — Radyo laâmbaları ve tıb — Otomatik işaretler ve nakil vasıtaları— En sonra da., ker'in tel yazısı hararetle alkışlanmış- tar, Cihanbeyli'de aldığı tedbirle ikinci seçmenleri büyük ekseriyetle toplıyan ve seçimi iyi başaran çalışkan kayma- | çadyo makinalarının bundan on sene Yam vekili Baki Başaran ve seçmenie. | velki halleriyle bugünkü mükemmeli- t yetini göz önlüne getirin, Arada ne bü- yük bir fark görürsünüz. Ben kendi besabıma ilk radyo sesini 1922 de din- lemiştim. İşittiklerim bir sürü parazit, selık, cırilti ve araya sıkışmış - tektük kelimelerden ibaret idi. Bütün bu mah- zular kısa zamanda, büsbütün değilse bile yüzde doksan — kayboldu. İşte gu dakikada benim sesimi de tama « miyle net olarak dinliyebiliyorsunuz. Ses meselesini şimdilik bir tarafa bırakalım. Radyofoni'den sonra, şu, herkesin merakla beklediği televizyon geliyor. Televizyon, biliyorsunuz ki uzaktan radyo ile görmeği temin ediyor. Yakın zamana kadar bir laboratuvar işinden ibaret olan televizyon artık piyasaya bile çıkmış bulunuyor. Hattâ — birkaç gün evel bir gazete, Londra'da büyük bir televizyon istasiyonunun inşasına başlandığını haber veriyordu. Televiz- yön da artık, henüz çocuk çağında ol- makla beraber doğmuş ve gürbüzleşmiş- tir. Gelelim telemekanik'e: Telemekanik de bilirsiniz ki uzak- tan, radyo ile hareketleri idare etmek demektir. Bu işin de esasları bulunmuş, ve hazırlanmıştır. Henüz bu da bir la- boratuvar işi ise de pek kısa bir zaman sonra telemekanik de muhakkak piya- saya çıkacaktır. Sonra; madamki radyo ile ses alıp vermek meselesi halledilmiştir, şu hal- de pratik bir çare bularak kısa dalgalı hususi radyo telefon âletleri yapmak da mümkündür. Yani bugün bildiğimiz telefonları, telsiz telefon haline geçir - mek de mümkündür. Bütün bu izahattan anlaşılıyor ki bir müddet sonra mesel& 1950 senesin- de kapalt bir sandık halinde bir âlet alacaksınız. Tahminen bir metre yük- sekliğinde dolap gibi bir sandık. Bu sandığa clektrik verip düğmesini çevir- dikten sonra Üst, orta ve alt kapakla » rını açınca şunları göreceksiniz. ——— —— ——— —— — idam, Bahriye de S yıl ağır hapi& ceza- S1 verilmişti. Temyiz mahkemesi Bahri- nin cezasını tasdik etmiş ve diğerleri- ninkini yaşlarının tesbit edilmemesi ve bu suçun bir veya iki kişi tarafından yapılacağının goktor raporu ile belli e- dilmemesi noktasından bozmuştu. Bu noktalardan tekrar başlanan mahkeme- de suçluların yaşı belli edildi. Doktor raporu ile bu suçun iki kişi tarafından yapılabileceği anlaşıldı. Dün Aydın a. ğır ceza mahkemesi suçlu Ahmed ve Osmanın tekrar ölüm cezatına çarptı- rılmalarına karar verdi. Gelecek zamanın radyo ma - kinesi: Şu, bizim bildiğimiz, se$ alıp veren Cihanbeyli Fırka Başkenı Bay Ali Fuad Ünsl rin ulusal duygusunun heyecanlı hare- ketiyle sonuclanan müsamereyi ve ge- nel durumunu iyi idare eden, kazasının ileri inkişaflarını kendine ülkü edinen dirik fırka başkanı Ali Fuat Ünal bü- yük gayretlerinden, alâkalarından do- layı bararetli tebrikler kuınmıı»lırdı.r. Cihanbeyli'ye gelenler, müsamerelerin ve genc toplantıların tekrarımı istemek- tedirler. N. A, ğalışmalar üyeliklere Nadir Birvar, Derviş ve Or- han Cemal, ayaktopu heyetine Nafiz Tuncer, Celâl, Nihad, Lebib ve Ekrem; atletizm heyetine Mazhar Nafiz, Şükrü, Etem Kadfi, Nesimi ve Zeki seçildiler. Bazılarımızda bir telakki vaşdır, bulunduğu bir kurumun başından ayrı- lanlar orada gene iş almak için baş ol- mak isterler. Dün böyle olmadı. Spor centilmenliğinin ne olduğunu tamamen gördük, eski başkan ve üyeler teknik heyetlerde bizde iş alacağız ve .çılı'a- cağız dediler, iş aldılar ve yeni mrka- daşlariyle elbirliğiyle çalışmağa başla- dılar, 932 yılı ilkkânun ayının 28 inci ge- cesi Çine'nin Demircidere köyünde otu- ran ceki umum; meclis üyelerinden Ka- racasulu bakkal Mustafayı parası için boğup öldüren Aynı köyden Salih oğ- Ju Ahmed ve kardeşi Osman ile suç ar- kadaşları Bahri hakkında Aydın ağır ceza mahkemesinde Osman ve Ahmed'e Üst rafta bir televizyon makinesi damım hayalini göreceksiniz. Orta rafta duran miktofon sizin se- sinizi alıp götürecek, onun yanmdaki oparlör de size istediğiniz sesi getire- cektir. Alt kattaki rafta bir tele daktilograf bulunacaktır. Bu makineyi bir teleme- kanik ajansa bağladığınız takdirde bü. tün gece kendi kendine işliyecek ve siz sabahleyin yatağınızdan kalktığınız va- kit bu ajans haberlerini, bir çok söz. leri, hattâ bir sürü gazete makalelerini kâğıtlar üzerine güzelce yazılmış ola- rak bulacaksımız. Yani âletlerin altka- ti küçük bir matbaa gibi durmadan ça- hşacaktır. .. Dinleyicilerim; bu saydığım vasıf - ları taşıyan bir makinenin yakında e - vinize yerleştirilmesi için hiç bir fenn senesinde göreceğiz.. Radyo lâmbaları tıbbi muaye- nelerde de iş görüyor: Cambridge üniversitesinin tıb fa- kültesinde yapılan ve müsbet neticeler veren bir tecrübe var, Profesör E. D, Adrian ve asistanı Matthews tarafından bir âlet yapılmış. İçinde 12 adet radyo Amplificateur Tâmbası bulunan bu âlet, dimağın elek- trik İmpuls'lerini yani mabızlarını o kadar kuvvetli olarak belli ediyor ki bunu ikinci bir #let ile tesbit ederek meselâ bir film Üzerine geçirmek müm- kün oluyor. Film tzerine geçen bu kavisler dimağ Arızalarının belirtilme- sinde büyük İşlere yarıyor. Dimağın coşkunluk, teessür yahut İt olan ihtizaz adetlerine göre dimağın sağlığı, düzgünlüğü veya bozukluğu hakkında kati kararlar verilebiliyor. Bu yeni keşfin bu sabada yeni bir çığır açacağı Üümid ediliyor. D İnfrarouge şualarının seyrise - fer işlerinde kullanılışı: Bilirsiniz. ki büyük şehirlerin pek gçoğunun meydan ve sokak başlarında, eliyle, koliyle işaret veren bir belediye memuru yerine uzaktan idare edilen o tomatik işaretler kullanılmaktadır. Bu otomatik işaretler bile ihtiyacr tama - mile örtmediği için daha faydalı gâre- ler aranmaktıdır. Bu maksadla geçenlerde Piza'da ye- ni bir esas dahilinde başka bir çarenin şu süretle tecrübesi yapılmıştır: Meydandaki işaret kulesinin her yü zünce Sellen sellllleri yerleştirilmiş. A- Ta sokaklardan ana caddeye çıkacak o- lTan bir kaç otomobile de Infrarouge bulunacak. Bunu ayar edince istediğiniz operayı yahut konuşmak istediğiniz a- müşkül kalmamıştır. Bunu en geç 1950 sükünet hallerinde birbirinden çok fark lâmbaları takılmış Şimdi, ara tokalie tan amud caddeye yaklaşan otomobilim infrarouge şuar, işaret kulesinin Üzerinş deki Selleme gelince buna bağlı olaş ve kendisine gelen infrarouge |ııılıri€ Je harekete geçen mekanizma kule Üzes, riyor. Yani ara sokaktan gelen otomae; bil, gelmekte olduğunu, cadde Üzerinde, yürüyen otemobile bu suretle otomatili, olarak haber vermiş oluyor, Temiz havanın Tindeki işareti otomatik olarak işletiğe' — '.-'_l.' " Dar ve kapalı bir odada bir kaç kişi — bir kaç saat oturunca İnsan dışarıya çıkmak, temiz hava almak ihtiyacınş duyar. Fazla kalabalık yerlerde meste 1â lokanta ve gazinolarda — duvarlarım içerisine aspiratörler yerleştirilir. Bu aspiratörler içerdeki pis havayı dişarıe ya gönderir, Çıkan havanın yerine kae pılardan, pençerelerden temiz hava gie rer bu suretle © yerin havası yenileştie. rilmiş olur, Acaba bir insana ne kadar hava la- zımdır, yahut kapalı bir oda ne kadar büyük olmalıder ki bir insan bunun içinde sabaha kadar rahatça uyuyabile sin. Bunun besabı şöyledir; Bir insan çocuk yahut genç iken daha çok havaya ibtiyacı vardır. Bir insanın en az havaya muhtaç olduğu zaman 30 uncu yaşıdır. Otuz yaşında ve istirahat halinde bulunan bir adam dakikada 16 defa nefes alır. Her sefes rinde yarım litre hava teneffüs eder, Şu halde dakikada 8 litre, saatta 480 litre eder. Bu en az mikdar — olduğu İçin insanın 30 yaşından fazla veya eks sik olduğunu, hareket ettiğini de hesax ba katarsak en aşağı bunun iki misli' Tazım demektir. Buna da yuvarlak hes #ab saatta bir metre mikâbı hava diyes' lim. Havanın yüzde 21 i oksijen, yüz« de 0,04 ü karbon asididir. Üst taralı en çok azot ve pek cüzi olarak da ar< gon, neon gibi gazlar vardır. Bu ter« kib temiz havanın terkibidir. Fakat in- sanın ciğerlerinden çıkan havada yüz- de 16 oksijen ve yüzde 4.34 karbon a. sidi vardır. Şu hesaba göre her sefe « rinde havanın oksijeninin yüzde $ ka. datı kimyevi değişikliğe uğrayor de< mektir. Yaşamak için bize lâzım olan oksijen olduğuna göre bunun azalması #ıhbatimizi bozar, Bu sebebten, deniz« altı gemileri gibi havasız yerlerde çes lik şişeler içinde sıkıştırılmış oksijen bulundurulur. Biraz evel şöylediğim rakamlara gö Te, oturacağınız, yatacağınız odaların ne büyükkükte elmasr Tazım geldiğini kendiniz hesablayabilirsiniz. Bir yerin havasını değiştirmek için, kapıları, pencereleri açmak, aspiratör; çevirmek gibi çarelerin soğuk havalar- da bazı sıhhi zararları var, Bu iş için bugün bulunan en sıhhi ve modern tek- San Michele'nin kitabı Türkçeye çeviren: Nasuki BAYDAR :;gya da, bundan dolayı, zarfları okumayı 'da Çen dilemişti. İhtiyar Mariya kaç yaşın- .m“lduğunu bilmiyordu, yalnız on beş ya* #t beri, yani anası müvezziliği ona bi- Pa tığı vakittenberi böyle mektub dağıtıyor- " Okuma bilmediği de belli idi. ” te Karşıdan buraya o sabahki posta gemisi Eeldiğimi ve o vakittenberi de hiç bir şey emiş olduğumu söyleyince bana bir por- Şakal daha verdi ve ben de kabuklarına va - Mı. 'Ya kadar yedim. Öteki kadınm da, SÖZ- Kdena işidince, sepetinden çıkarıp uzattığı '*niz meyvaları,, beni çok susattı. İ BıyAnlkapri'de acaba lokanta var mı idi? ir, yoktu. Ancak, Sinyora Annarella ba- Bayet lezzetli bir peynirle amucası papas iyonizyo'nun üzümlerinden )"_I"lm"! hefis şarabtan bir bardak verecekti. Son- ğüzel Margerita (la bella Margherita) Vördı. Tabildir ki onu da, bir ingiliz Jordu ile $lenmiş olan teyzesini de biliyordum. Ha- E bilmiyordum, ama la bella Margbherita fanışmağı çok istiyordam. Nihayet, yedi yüz yetmiş ye_di basama- ğın ıomğıcus’ı'ma eriştik, eski bir kale kapı- sının son izi olan, kayalığa tutturulmuş ko- caman demir menteşeli bir kemerin ılun_dın geçtik; Anakapri'de idik, Çım ormanlariyle örtülü İşhiya, Procia, Posilipo arasında, bü- tün Napoli körfezi ayaklarımızm altına se- rilmişti. Pırıl pırıl yanan beyaz bir çizgi hı— dinde Napoli; tepesi pembe !mluşln Vezüv; Sant Ancelo dağının gölgesine sığınmış Sor- rente ovası; daha uzaklarda, Apenn_ın sıra- dağlarının henüz karlı sırtları görünüyordu. Başlarımızın tam üzerinde, _hir kartal yu- vası gibi> kayalığa perçinlenmı_ı yakık bir kilisecik yükseliyordu. Kubbesi yıkılmıştı, fakat biribiri yanıma sıralanmış kocaman duvarlar, dökülmek üzere olan cidarlarına desteklik ediyordu. a İhtiyar Mariya, anlattı: “Tiber'in bir eseri,, küçük kilisenin adını sordum. “San Michele,, ç Yüreğimde bir yankı tekrarladı: “San Michele! San Michele!,, Kiliseciğin üst tarafındaki bağda, ihtîy_ır, bir adam, yeni dikeceği çubuklar için, derin hendekler açıyordu. “Buon giorno, Mastro Vincenzo,,. Bağ da, kenarındaki kulübe dş onundu; bu kulübeyi Mastro Vincenzo, “Ti- ber'in eseri,, nin, dört bir yanına urpılmıı bulunan taş ve tuğlalariyle ve kendi elleriy- le kurmuştu. Mariya Porta lettere, hakkın- pasın sağlığına, onun sağlığına ve —— da bildiklerini ona anlattı. Mastro beni bah- i çesinde bir bardak şarab içmeğe çağırdı. Bir kulübeye, bir de kiliseciğe baktım. Yüre- ğim öyle hızlı çarpımağa başladı ki zorla ko- nuşabiliyordum. Maria'ya: “Oraya hemen çıkmalıyım,, , dedim, Ancak, ihtiyar Mariya, ük önce yi- yecek bulmağa gidersem daha eyi edeceği- mi, yoksa aç kalacağımı söyledi; ve ben, aç- lık ve susuzluk yüzünden, istemiye istemiye, nasihatine boyun eğdim. Elimle Mastro Vi- ncenzo'yu selamlıyarak biraz sonra yanına gideceğimi kendisine söyledim. Tenha bir- kaç dar sokaktan geçtikten sonra bir mey- di:ıcîkt)a durdük., “Ecco la Bella Margheri- ta!, (1 - Güzel Margherita, bahçesindeki masanın üzerine bir şişe pembe şarabla bir demet çi- çek koyduktan sonra makarnanın da beş da- kikada hazır olacağını söyledi. Margerita, Titiyen'in Flora'sı gibi sarı- şındı, yüzünün biçimi gayet düzgün ve profili en temiz elen profili idi. Biraz sonra, önüme, koca bir tabak ma- karna koyup geldi, meraklı bir gülümseyiş- l_e yüzüme bakarak, yanıma oturdu. Barda- Eımı şarabla her dolduruşunda, mağrur, ha- ber veriyordu: “Vino del parocco!,, (2) pa- bahçede- (1) İşte güzel Margerita (2) Papasın şarabı. kardeşleri Andrea de gemici idi. “Tanrı lir şimdi nerede idi ol,, Fakat, teyzeleri ri'deki hususi köşkünde idi. Onun bir in: lordu ile evlenmiş olduğunu tabit bili dum! Tabii, onun adını da biliyordum şimdi unutmuştum. Onun sağlığına da içe — mek gerektiğini hatırladıktan sonra, üzerindeki gökyüzünün perüze (3) gibi vi, papasın şarabının yakut gibi kırmızı :ü:el Margerita'nın da altın saçları ve gül udaklarıyla yanımda oturmakta olduğundi başka her şeyi unuttum. Birdenbire kulaklarımda “San Miçheleğ — adı inildedi, N “San Michele!,, Bir yankı gibi Mmz ekrarlandı. derinliklerinde tı - “Addio bella Margherita!,, ) “Addio, e presto ri: Çabuk M mık?Hcyh:tIKıhnr:gnoı" . Bomboş sokaklardan, elimden geldiği doğ Yd“n;ndmııındi“k oğru geri ü d u ü yanan 'danda kimseler yoktu, kiliseni hp—l::;ıhidi. £Sonu var) (3) Firüze,