Roma söylevle akşamı ve tonl cumartesi ziyafette söylenilen söylevler, we içlerindeki genel görüşler bakım dan, fra dan al — italyan konuşmaların- sonuclarla doğan eyi tercüman olm enilebilecek böyl esnasında Musolini ve sözlerinin bu kadar doğru ve açık olan samimiyetinden, uluslararası efkârı u- Mmumiye eyi bir intiba edinecektir. Duçe, fransız dışarı işler bakanının Ro- ssaya yaptığı yolculuğun, fransız — Halyan yakmlaşmasının en canlı bir Gelili olduğunu; iki Ülkenin iş adamla- zının, kendi elerinin hususi müna- sebetleri çerçevesinden taşan amacla- zı da göz önünde bulundurmaları do- kayısiyle, bu yakınlaşmanın Avrupaya şamil bir mahiyet aldığını söylemiştir. Filhakika bugün yapılan uluslararası ni bir safha açacak galışma alanında yı yle tefsir etmek elan bu anlaşmayı gerektir. B. Musolini, Fransa İle İtalya'nın yalnız bilhassa kendilerini alâkalandı- yan meseleleri hal için değil, iki ülke- nin “tek oları menşeinden gelen ve u- fasların, içinde yaşadığımız günler gi- bi rahatsızlık ve kararsızlık zamanla. rında en çok muhtaç olduğumuz ideal Geğerlerin tesbit ve teyidi,, için çalış- tıklarını söylemiştir. Bu sütunlarda #ık sık bahsettiğimiz bu ideal değerler Şki ulusun müşterek malıdır. Bu iki #lusun anlaşması da lâtin zihaiyetinin we Akdeniz medeniyetinin selâmeti ba- İkamından gereklidir. Yalnız bu nokta, Wransa ile İtalyanın devamlı bir iş bir- Bği yapmalarını gerekli göstermeğe yeter; fakat, aynı manevi disiplinlere malik olan iki ylus bu ideal değerlerin manasını eyice anladıkları içindir. ki galışmalarının aynı zamanda medeni #cunun genel eyiliğine yaramasını da detemektedirler. Orta Avruzadaki meselelerin halli- Bİğ ne kadar narik olduğuna ve fran. tz — İtalyan anlaşmasının hakikatte gerek Fransanın, gerek İtalyanın dost ve müttefiklerine karşı çevrilmiş oldu- Buna dair bazı yabancı mahfellerde ön- ceden ileri sürülen cüretkârca düşün- geleri biliyoruz. B. Musolini, orta Av- rupada Fransa ve İtalyanın kendi dost- Yarından yüz çevirmelerinin değil, Av- rupanın — barışlandırılması için Tuna havzasındaki hayati menfaatler ve ge- gekliklerin, umum? mahiyetteki ihti- yaçlarla telifi ve ahenkleştirilmesi ge- rektiğini söyliyerek bunu da kısa ket- ştir. Bu sözler, Prag, Belgrad, B reş'te olduğu kadar Viyana peştede de duyulacaktır. mokta üzerinde bizsat Duçe'ni endişeleri ortadan kaldırmağa ehemmi- yet vermesinden çok kıvanc duymak gerektir. Bunları söyledikten sonra Duçe, fransız — italyan anlaşmasının, başlanan işte çalışmak istiyen diğer bükümetlere karşı yapılmış veya bun- darı dışarıda brrakan bir anlaşma ola- rak telakki edilmemesi gerektiğini söylemiş ve iki hükümet arasındaki anlaşmanın yakın zamanda iki büyük #lkenin ihtiyaçlarının bütün manasile Ahenkleşmesini ve bunların sıyasalı- zında ilk birleşme noktasını ortıya kaymasını dilemiştir. Bu umudu bütün #ransız ulusu paylaşmaktadır. B. Laval'in cevabı da, Roma ve Pa- #is arasındaki anlaşmanın ne gibi bir sihniyet içinde vücud bulduğunu gös- termek bakımından az manalı değildir. B. Laval, 1031 yılında iktidar mevkii- me geçtiği zaman Romaya gelmek İste- diğini batırlatmış, B. Lul Bartu'nun hatırasını saygı ile anmış ve bugünkü anlaşmaya onun da çalıştığını söyle- miş, Fransa ile İtalyanın anlaşmaları- Bn bir gereklik olduğunu bildirmiş e kendisi ile B. Musolini'nin, her iki ulusun eyiliği ve acun barığr sen. faati mucibi bunu mühürlemek üzere elduklarını söyliyerek, modern İtalya- hindeki güzel sayıfa; B. Musolini'ye saygılarını sunmuştur. Bu cevabtaki tarz, İtalya ile Fransada efkârı umumiyeyi Gırmaktan geri durmıyacaktır, içler bakanımız, şimdi yapılmakta olan #ıyasal çalışmaların manasının hiç kim- #e tarafından yanlış anlaşılmaması için #öylenmesi gereken bütün gözleri töy- lemiş, Fransanın hiç bir egolst amac yazan kuvvetle alâkalan- Dışarı Acun gazetelerinde okudukîarımız, ğ Üa — e gütmediğini, kendi güvenini meşru bir lusların — barışması sürette istediğini, gibi gerekli bir işte Fra n da ken- ni yapacağını hatırlatmıştır. kötü niy et beslemeden— attâ bu işte n devamlı bir surette çok yük bir hisse aklığı, bu asil ülkü için en mühim fedaklrlıklarda bulunduğu söylenilebilir . B. La kendi yurdunu korumağa, , herkesin her şeyden önce onun daha kuvvetli ve daha güzel olmasını iste- meğe borclu olduğunu, uluslararası te- sanüd vazifesini ülkesine yükletmenin, azalması ona karşı beslenen sevginin demek olmadığını söylerken, en birin- €i sıyasal hakikatlerden birisini ilan in son günlerde Cenevrede anlaşmazlık — tehlikelerinin bertaraf edildiği hakkındaki sözleri doğru olduğu kadar, barışın kuvvetsiz etmiş oluyor. B. Lav: olduğu, bütün hükümetlerin itinasma muhtaç bulunduğu ve kararsızlık, hat- tü ekseriya sefalet içinde yaşıyan ulus- Jarın beklemeğe tahammülleri olmadı- gı hakkındaki Gdüşünceleri de doğru. dur, Şu halde ulusların alınyazıların- dan mesul olan kimselerin vazifeleri açıktır. Bu vazife çok büyük bir cesa- Tet ister. B. Laval, “barış muhafaza e- dilmeli, sağlamlaştırılmalıdır. Medeni- yetimiz yok olamaz. Geçmişteki derı- leri dinliyelim: medeniyetler daima savaş yüzünden batmışlardır.,, demiştir. Pransanın bütün dış sıyasasının ilham aldığı ve hükümetin uluslararası iş bir- Hiğini kurumlandırmak için yaptığı bü- eden teşebbüsleri tayin ve tesbit barış isteğini bundan daha kuvvetle ifade etmek mümkün değildir. Doğmuş olan büyük umudun aksi çıkamıyacağını söyliyen B. Laval'e ina- nabiliriz. En güclü silâh: Ulus maneviyatıdır! Vaşington, 7. Sonkânun Japonya'nın, Vaşington andlaşması. i ka Birles savaşın ne nun &n büyük top ve tüf olan E. Z. Dupon Dö N otuz yıldı askeri müşavirliği yapan binbaşı Kazey'e, bir gazetecinin savaş ihtimalleri ve gelecek savaştaki silahların girecekleri biçimler rgularına çok entressan kar- iklar vermiştir. Gelecek savaşta en iyük rolü ulus maneviyatının oynıya- cağını bilhassa böyle bir esliha sanayii mümessilinin söylemiş olması çok dik- kate değer bir meseledir. Gazeteci ilk sorgu olarak şunu sor- muştur : — Gelecek savaşta, saldırılan tarafa #stün olacak bir baskın silahr yaratıla- cak mıdır? — Herhangi bir ülkeye böyle bir Üstünlük temin edecek hiç bir silah ta- savvur edemiyorum. Çünkü karşı taraf da pek kısa zaman içinde uygun bir silah yapacak ve yahut da müdafan va- sıtaları bulmuş olacaktır. — Bugünkü büyük zırhlılar gibi a- ğar topları olan denizaltı dretnavtları kullanılması ihtimali var mıdır? — Ağır topları olacak böyle bir denizaltı. gemisinin yapılma ihtimali vardır. Ancak, bunların yatakları sabit ve muhkem olamıyacakları gibi hede- fin de oldukça büyük olması lazımdır. it olmayınca atış da etra- kü yatak sal etli ve müessir olamaz. — Atlas denizini ve yahut da büyük Okyanusu denizaltından aşarak kıyıla- tımızdan 20 veya 30 mil açıkta su yü- züne çıkacak ve topraklarımızı top ate- şi altına alacak bir denizaltı gemisi yapılmasının ihtimali var mıdır? — Böyle bir şeyin ihtimali. vardır. Bunlar, deniz kıyılarındaki halkı kor» Belgrad'da çıkan Southslavberaıd gazetesi yukarıya koyduğumuz hari dun üzerine (1935 ne getizecek?) ni koyarak altıma Balkan — uluslarının kutlamak- tadır. Gazete yurdürmuza türk dili ile şöyle diyor: “— Yeni yıl için genişlik, mutluluk ile barışkanlık dilekleri... ———L—TLTMLTİLELL—— ku ve dehşet içinde bırakabilirler. Fa- maneviya- hedef tan- yapacakları tesir, yalnı tr sarsmak olacaktır. Çü zimi çok güç bir iş olacaktır. — Baskın yapacak başka bir silah- tan haberiniz mı? — Gelecek savaşta hava kullanılacı torpilleri- ndan bahsedili- yor. Bu hava torpilleri upkı tayyare- ler gibi ak, müthiş bir süratle uçacaklardır. Bu torpiller telsizle u nin çök edilecekler ve en yüksek öl- ile - doldu büyük değeri manevi- yat üzerinde tesir yapmak olacaktır. Fakat bununla elde edilecek netice ya: arşılık olacak ölçüyü bulamıyacak: — Sivil zarar ve zi torpilleri bilirler mi? r zehir ve gözleri y ldurulacak — olurlarsa, € yapacak- — Böyle bir vaşta her iki yanda da gi bir nefeste öldü. durmak - hazırlığı ziyanit gazile dol- yapılmıştı. — Fakat hiç biri bunları kullanmak cesaretinde bulunamadı. Çünkü karşı dah da derhal aynı mukabeleyi görmek tehli: kesi vardı. — Herhangi bir düşman donanması telsizle idare edilen elli veya yüz tane hava torpldosunu kıyılardan elli veya yüz mil uzaktan atacak olursa Nevyork gibi bir şehri tamamen mahvedebilir mi? — Hayır, bin hattâ on bin torpito He bile bunu yapmağa imkân yoktur. Butorpidoların tesir sahaları Nevyork genişliğindeki bir şehri tamamen ha- rab etmeğe yetecek ölçüde olamıya- caktır. D 13 SONKANUN 1935 Pgl — Eğer bu torpidolar ziy doldurulacak olurlarsa, Nevyoi: Sanfran gibi bir şehrin baştan başa öldürebilirler mi? — Hayır. Yukarda ten dolayı böyle bir netic söylene mkân yo bir yandan belki balkın maneviyat bozacaktır; fakat öbüryandan da yı Bevgisi duygusunun en yüksek bir öl- çüye çıkmasıma da âmil olacaktır biribirlerine — Manş dehizi aşırı saldırış yapabilecek olan İngiltere ile Fransa arasında bir savaş çıktığı tak- dirde, hava torpidoları veya uzak mesa felere atan toplar bu savaşın biçimini değiştirebilir mi? — Hez ha gişir. İngiltere ile Fransa de savaşın mahiyeti de- sında bir savaş çıkınca her iki saldırıcının kar- şiliklı olarak biribirlerinin toprakları- ni uzak mesafe toplarile ateş altma a- lacaklarmna bir an bile teredfüd etmi- yorum, Aklımda kaldığına göre büyük savaşta almanlar da uzak mesafe topla- rile Dover'in kireç kayalarını bombar- erdi. Ancak, bu kadar u- zun mesafeden ve hedellerin dıman etmi: kontrol olmadan böyle bir topçu ateşinin herhangi bir ülkeye bir edilmesi imkânr fayda temin edebileceğini sanmıyorum. — Gelecek savaşta silahların en mühimmi hangisi olacaktır? şlarda — Geçmişteki —sa olduğu Bibi bir ulusun en güclü silahı, ulus maneviyatı olacaktır. En güçlü yenmek inanmı taşryan ulut yenecektir. 8. ilkkânun tarihli Fölkişer Beobahterden Plebisitin dört kahramanı (Başı 1 inci sayıfada) Hitler iş başına gelince, masa da ortadan yok oluverdi. Kelen bundan sonra da, bu dört kahramanı, kendi görüşüne göre anlatıyor: Herman Röhling: Sarda birçok bankaların, fab- rikaların ve kömür madenlerinin sahibi olan bu adamın düşüncele- riyle, sosyal - demokrat olan Maks Bravn'ın düşünceleri arasında bü- yük bir uçurum vardır. Sar'ın zengin sanayicisi olan Röhling, “Sar ben im,, diyebilir. Röhling'i eyice anlatmak için ka- rikatürist Derso'nun yaptığı bu re- simden bahsetmek yeter. Bu re- simde Röhling bir kulübenin üze- rine çıkmıştır. Ayaklarının altın- da, hararetle çalışan ve bacaların- dan çıkan koyu dumanlar bütün Sar'ı kaplıyan sayısı bellisiz fab- rikaları görülmektedir. Resmin al- tına da bacalardan çıkan duma- nn çokluğuna - sevindiği belli o- lan Röhling'in ağzından şu cüm- le yazılmıştır: “Sıyasal ufuk ay- dınlanmağa başlıyor!,, B. Röbhling, Sar'da nazi partisine ya- aılanların birincisi ve bu rejimin kuv- vetli desteklerinden biridir, Bankalar, gazeteler, her şey onundur, Hitler'i sever, Röhling şahsen çok hoş bir adat dir. Şen . bir tebessümü, açık renklii radeli bir adama O yalatil İ sar. Yüzünde talebelik zam: ellolardan kalmış bit kaç yara dır. Bu Maks Bravn: Röhling hakkında, onun en büyük | düşmanı olan sosyal-demokrat ve Hits 0 ler a erek cebhe) nin Ha simtk 'yhdarr (müş deri olan Maks Braun'un düşüne sormadım.ı Bu (müşterek cebhe) yalnız komüs nistleri değil, aynı zamanda Sar'daki katolikleri de içine almaktadır. Önutl için toplantılarda, koyu bir bolşevik 0 lan Friç Fort'tan sonra, bir papa nuştuğu &k sık görülür. Maka Bravn bu cereyanın ruhudure Bir gazeteci ve müstaid bir hatib sıfas tile, Hitlercilik dalgasına karşı durma- ğa uğraşmaktadır. Göğsü kabarık, yü- zü solgun, burnunun biçimi Kaşlarının çizgisi, omun için için ir, Onu g liğinde ağır ve uzun bir has çektiğini akla g tiğini sanır. Karikatürünü istedikleri yapmak zaman, ânc razı olur. Bittikten #onra sorar: — Şimdi bu resmi neyapacaksınız? — Gazetenin dosyalarında saklıya« cağım. İleride icab ederse neşrolunacak Maks Bravn acr bir tebessilmle ta- mamlıyor: — Paraza, ölürsem.. değil mi? Çünkü Maka Bravn, Sar Almanyaya geçerse Skmetinin ne olacağını bi: Mister Knoks: Bu birbirlerine biçak çekmiş iki düşi tebessümile gülümsiyen B. Knoks anın arasında, ingilizlere mahsut vare dir, B. Knoks'un saçları siyah, kaşlart ve yanakları kırmızımtrakt ahlâkt sebeblerden dolayı büt leri fena gören, iyi bir adamdır. Sarda« ki polis kuvvetlerinin çoğaltı! birbiri arkasına uluslar derneği tığr müracaatlar da bunu göste Knoks zer. Büyü taşra lisesi m mavi gözlerinde, darılmış gibi bir bakış val t dud. nın etrafında, kurnaz ve küçük bir te- bessümün oynayıp durduğu gü Baron Aleisi: Üçler komisyonunun reisi olan bu italyan diplomatı, Sar işinde Almanya, Fransa ve İtalyanın menfâatlerinin mu tabık kalmasına muvaffak olmuştur. Baron Aloisi, zayıf ve buruşuk yüz- lüdür. Başında saç yoktur. Gö gibi Ağzı çok sıkıdır. O kadar ki, insan o- leri, yır- tıcı bir kuşun gözleri soğuktur. nun dudaklramı ağaının içinde sanır. Eğer Sar işi çıkmazda, bunu en çok Baron Aloisiye borçlu olacağız. Batransijan, Paris — 9. 1 35 bir savaş yüzünden Sar plebisitinde reylerini küllananların pusulaları sandıklardan çıkarılıp çıkın yapılmakta ve çıkınlar eyice bağ- Jantp mühürlendikten sonra Sarbruk emniyet sandığı kasalarında saklanmaktadır. i güzeldir. ©