SAYIFA 4 BİR İNGİLİZ MÜNAKKİDİN N EDGAR POE HAK- KINDA DEDİKLERİ — BUGÜNÜN MESELELERİNDE İngiliz münekkidlerinden D. Mac "nin “Sunlay Times,, de büyük an şairi Edgar Poe'ya dair neşr ettiği şu yazıyı, iki kardeş edebiyatın her iİki taraf ediblerinde yarattığı gö- rüşler bakbımından dikkate değer bul - duk: Amerikm edebiyatı esirlik harbına kadar ingiliz klasikciliği ve aşırı bir *“hissilik,, le karışık gerib bir halita man zarası arzediyordu. Pek ziyade can sıkı- cı olan bu edebiyat, irfan sahibi ve ya- hut kendilerini öyle sanan efendiler için gene irfan sahibi efendiler tara - fından vücude getirilmekte idi. 18 inti asır klâsik devrinin ingilir muharrirle- Ti hakikatı ve Rönesansla — orta çağ anancelerini ihmal ederek yalaır eski devirler edebiyatından — ilham — almak iddiasında nasıl bulundularsa geçen asır ortasındaki amerikan muhartirle- Ti de hakikatı görmemek, amerikan pi- yöonyenlerinin ruhunu asırlarca yuğu- gan ihtiyaçları hissetmemek — armiyle ingiliz ananelerinin verdiği fikri hu - tura kendilerini terk etmişlerdi. Bu “ince, muharrirler, ne muhitle - rindeki enerji servetinden, ne de Tlk yerleşenlerin hayata verdikleri sert manadan mevzu ve üslüp hususunda hiç bir suretle ilham almıyorlardı. Hakikt dehalariyle bu nazlı edipler #leminde şaşkınlık saçacak olan Üç ya- ratıcı şairin birdenbire ortaya çıktıkla- rt edebiyat işte böyle bir edebiyattı. Amerikan âlemine hayatın ve beşeri - yetin daha derin ve daha doğru bir man garasını göstermek Edgar Poe, Whit- man ve Melvilla gibi şahsiyetlere vet- gi idi. ve Whitman hakikf Amerika'yı geniş ve tam bir tarzda ifade ederken Edgar Poe onun karanlık, bulanık, ist- raplı ruhunu temsil eyliyecekti. Bau» delaire, 1847 genesine doğru dehasımın tam bir ifade şeklini henüz aramakta iken Pos'nun bazı yazılarını okumuştu. Çok zaman sonra bu tesadüfün ken » dinde doğurduğu hisleri şöyle ifade et- ti: “Edgar Poe'nun yazılarında yalnız tahayyül ettiğim mevzuları değil, he nüz balanık olan dimağımda vücude getirmiş olduğum cümleleri buldum.,, Baüdelaire on beş sene müddetle Poe'nun en mühim eserlerini tercüme ile uğraşarak ona, Anglo - Sakson âle- minde hâlâ mazhar olamadığı bir şöh- Tet temin etti. Bir muharririn diğer muharrirler üzerindeki tesiri her zaman değeri ile mebsuten mütenasib değildir; fakat “hususilik, ve “cüret, gibi iki esaslı vasfın vücuduna delâlet eder. Bögar Poe'da bu iki vasıf en yüksek dereceyi bulmuştu. Öyle ki son şair nesillerinin fikri tekâmülleri üzerinde en katf te- siri yapan muharrirlerden birl oldu. Poe, Baudelaire tarikyle Veraine, Mal- darmi, Sivinburne ve d'Annunzio gibi gairler üzerinde derin bir tesir yaptı. Ve buztün bu amerikalı şair lâtin dle- minde Anglo - Sakson âleminden daha çok takdir ediliyorsa meselâ fransız - ların onu, geniş nüfuz ve tesiri ile ça- mürü altın haline getirmesini bilen Baudelaire'in tereümeleri bakımından muhakeme ediyorlar. Halbuki biz Poe'. yu sadece, kendi Tisanmda okuduğumuz eserleriyle tanryoruz. Hakikat şadur ki Poe, bir manzume nin ne gibi ruhf şartlar içinde doğdu- ğunu tahlil ederken bilmeksizin kendi “hudüd,, larınt müdafaa ediyordu. Fil- hakika Poe'da “beşeri,, merhamet yok- tu; ne hayatı ne hayatın manevt kıy- metlerini bilmezdi. Ne enerjisini, ne alâkasını ber hangi bir mevzu üzerin- de durdurmak kedretine sahib değildi. Bunler, şiir saharında ibda seyri ile alâkası olmıyan hususiyetler - olmakla beraber muvaffakiyeti de temin etmek ten geri kalmazlar, Poe, ömrü müddetince, deli olma - dutna kendini inandırmak için mica dele etti; mevzularının asabi haletin - den doğmudıklarını ser' sdtce seçilmiş ©'dutlarını isbata uğraştı. Kendini bu : VİTAMİN suretle aldatmağa çalışırken samimi ol- duğu da muhakkaktır. .. Moskova'da çıkan “Pravda,, gaze - tesi profesör Engelhardt'ın “suni vita- minler, bakkında mühim bir makale - xini neşrediyor: —| Vitaminler meselesinin halli yolun da birkaç merhale vardır ki birincisi, gündelik grdamızda mümkün — mertebe çok vitaminli maddeler bulundurmak, ikinzisi bu maddelerin intihabı şeklini tesbit etmektir. Bundan sonraki mer- hale, şu veya bu maddelerde vitamin adedini suni vasıtalarla çoğultmak işi- dir, Meselâ, süt veren hayvanların ge dası ilmi surette tayin edildiği veya inekler ültra - viyole şuaları altında tu- tulduğu takdirde sütteki vitamin adedi çoğaltılahilir. Bundan başka da kâfi mikdarda ta- bi? vitamini olmıyan maddelere - vita - min ilâve etmek lâzımdır. Bu, sunf vi - taminler hazırlamak sayesinde temin edilir. Ökonomik bakımdan gıda mad - delerinden gayri maddelerden de İsti- fade €tmek muvafık olür. Mesellk çam ağaçlarından skorbüt hastalığına mani olan vitaminler çıkarmak kabil oluyor. Fakat bu merhalelerin hepsi aşıldığı tükdirde maksada varmış olur. mryız? Hayır, Çünkü kimyevt vitaminler ya - ratmak gayesini güdüyoruz. Bunun için ilk yaptlacak iş her vi- taminin kimyevi mâhiyetini tesbit et- mek lâzımdır. Bu sayede terkib İmkânı temin edilmiş olur. Bugün mahiyetini tamamiyle öğren- diğimiz iki vitamin vardır ki biri ze- hirlenme ile mücadeleye yarıyan A vi- tamini, ötekisi ekorbüt hastalığına ma- ni olmak için kullanrları C vitaminidir. tamininin, yani ültra - viyole şuaları altında vitamin vücude geldiği mad - denin formülünü biliyoruz. E vitamini nin kimyevi mahiyeti maalesef henliz keşfedilmemiştir. Fakat görülüyor ki vitamin terkibi hususundaki şartların bir kısmı yerine getirilmiş bulunuyor. Bundan böyle atılacak adımlar bugünkü kimya için nisbeten kolaydır. Vitaminlerin terkib suretiyle vücü- de getirilmesi tabil maddelerden vita- min özü çıkarmaktan daha kolay — ola- caktır, Sanayide vitamin istihsali usulünün kabulü, ökonomik faydalarına bağlıdır. Bazı memleketlerde terkib usuliyle el- de edilmiş C vitaminleri satılmaktadır. Bir ingiliz garzetesinin yazdığına göre satılığa çıkarılan sintetik DX vitamini balık yağından çıkarılan aynı miktar- da vitaminden sekiz defa daha ucuza mal olmaktadır. B2 vitamini hakkında neşredilen bir tetkik yazısma göre bir kiloluk kimyevt maddeden çıkarılan vitamin mikdarı, bir buçuk milyon ki - lo süitten almman vitamin mikdarının aynıdır. Yılbaşı balosu için Hilaliahmer Ankara Merkezin- na kadar (Ankara'da Kımacızade Hanında Hilaliahmer Merkezine) bildiriniz. Bu eğlencelerden tatbiki kabil olanlar ayrılacak ve bunlar ara- sındaki seçimde ilk on birinciliği alacak olanlara da güzel hediye- ler verilecektir. Yubaııcı postası Yakınşarktâ sınat imkânlar Almanya'da çı-an Kölnişe Folkçayturg adındal:i gazeteden türk- çeye çI ilmiş olan aşağıdaki ehemmiyetli yazıyı Matbuat Umum Müdüörlüğünün 12 ilkkânun tarihli bülteninden kısaltarak alıyoruz: Eskiden Avrupa vc Amerika sanayi ma mulatırın alıcılarından olan memleketle- rin, şimdi sanayileşmeğe başlamaları a. eun ökonomi nazariyatcılarının bir takım larının rzihinlerini kurcalayıp durmaka . tadır. Fakat bu işde ekseriya yanlış gö- rüşler, mübalağalar hâkim olmuştur. Herhalde bu sanayileşme işi, nazarf o - Tarak pek kolay ve sade sanılmış ise de, avneliyatta, hiç bir vakıt öyle olmamış- tır ve olamaz. Bir ökonominin, yahut © ökonomide- bazı parçaların parola, vecize ve şlar it. tihaz edilen sözlerle kurulamıyacağı, an. cak muayyen ve pek küçük olmıyan bir insan zümresinin amacını çok eyi bile- rek çalışması ve hazır bir sermaye ile bu kuruluşun mümkün olabileceği mu- hakkaktır. Aynr zamanda, bu sümrenin ökonomik isteklerinin tahakkuku için — diğer yüksek ve büyük ülkülerin tahak- kukunda olduğu gibi — kacınılmaz bazı fedakârlıklara katlanmağa da razı olma. 1 Tazımdır. Büsbütün kolonizasyona taallâik eden islerden vâzgeçecek olursak, herhangi ökonomik kuruluşun, hele herhangi 5. konomik terakki ve inkişafın bu ilk ve başlıca şartınm Avrupa ve Amerikadan başka yerlerde tamamen temin ve ifa e- dilmiş olduğuna simdiye kadar pek çok tesadüf etmedik, diyebiliriz. Avrupa ve Amerika sanaylinden kur- tulmuş olmanın ve o sanayle bağlı bu - kınmamanım tek misalini daha hâlâ Ja. ponya ve bir dereceye kadar da Rusya teşkil etmektedir. Nu arada Rusyayı ne Avrupalı, ne Asyalı saymak, yahut onü kendi âleminde bir kıta diye bakmak telakkiye bağir bir işdir. Fakat bu iki hususi misal haric tutulunca, yukarda zikredilen lürum ve şartın, Asya, Afrika ve yahut Avusturalvanım herhangi bir yerinde, kolonizasvondan baska bir şe. kilde mevcud olduğundan henüz bahse- demeyiz. Böyle olmakla beraber, bunun- la yukarda zikredilen (acunun. bilhassa Avrupa ve Amerika için tehlikeli olan sanayileşmesi) nazariyesinin manasız ol- duğunun isbat edilemiyeceği besbellidir. Bugün Yakınşarkın geniş ülkelerin . de, yani eski osmanlı imparatorluğunun Özünü teşkil eden Türkiye ile o impara. torluğun eczasından olan veya ona kom- şu bulunan memleketlerde vaziyet böy- lerdir. Bu memleketlerin, yani şimdiki Tür kiye, Suriye, Filistin, İtak, İran Kıbrıs ve Mısırım kendilerinden çok uzak olmı- yan Avrupada asırlardanberi vukua ge. den ve geniş adımlarla İlerlemiş olan te. Takki ve inkişaftan aldıkları hisse, Av- Tupaya kendilerinden daha cok uzak bu- Tunan memleketlerin (meselâ —Amerika gibi memleketlerin) aldıkları hisselerden daha az, pek az olmuştur. Fakat Ame rikada, Avusturalyada ve cenubi Afrika da kolonizasyon mümkün idi ve hattâ bu imkün başlıca sabık osmanlı İmpa. ratorluğunun varlığı sayesinde ve bu var. Teğın gart ve icabindan olarak Asyanın Avrupa için kapalı kalması yüzünden vukua gelmişti. Osmanlı imparatorlu - Hunda İse kolonizasyon mümkün değil- di, bu imkân siyaseten elde edilince Met- termehin : ( Osmanlı imparatorluğunun varlığı Avrupa muvazenesinin temelidir) - diye koyduğu kaide bu imkâna mani ol muştu. Bu sebeble Osmanlı imparator. huğunda her ne kadar gayet sathi ve ya- vaş bir (hulülü muslihane) yahut daha eyi bir tabirle Çökonemik bir hulâl we nüfuz) cari olmuşsa da şiddetli ve kuvvetli bir kolonixzasyon yapılmamış - tır; halbuki memleket böyle bir koloni- zasyon için en aşağı Kırım muharebe . sindenberi olgun bir hal arzetmekte idi. Avrupa devletleri birbirlerini bu teşeb. büsten menetmişlerdir. (Ozmanlı imparatorluğunun — vakıa ökanomik coğrafya bakımından nadir bulunur. bir tamamiyet —temin eden (mıntakalar heyeti mecmuası) halinde ve fakat aynı zamanda ökonomik politi- ka bakımından mecalsiz ve hareketsiz yani Çinaktif) tutan zincirler hayli ant olarak düştü. Bu zincirlerin koparılıp a» tılması ile bütün Ülkede bir nevi ökono- mik İştial vükua geleceği bir çoklarınca beklendi, zira artık burada ökonomik ve fikri büyük kuvvetler serbest bırakıl. mrştı. Bu iştialin vukua gelmediği iddia edilemez, ancak bunun netiyeeleri, tari. Löhakımdan evelden tahmin edildiğinden tamamen başka şekilde görünmektedir. Yakınşarkta şimdiki sanayileşme im- kânları hakkımdaki mütalca ve hüküm- lerimirde ber şeyden önce bir bakikati ileriye sürmeliyiz: Bu sanayileşme, Av- rupa olmaksızın mümkün değildir. Avru. pa tahsili görmemiş insanlar, Avrupa makineleri ve bir dereceye kadar da Av. rupa sermayesi olmaksızın bu işler ya- pılamaz, Binaenaleyh Yakınşarkın sana- yileşmesi işi de — Ayniyle Japonyanm ve henüzderdest bulunan Rusyanın sa- nayileşmeleri gibi şimdilik Avrupa sa - nayli için kazanclı bir iş manasına ge. lir. Bu (şimdilik) lafzı ile murad edilen devrenin ne kadar süreceği ise - ikinci bir meseledir. Fakat Avrupa sanayiünin Yakımşarkın sanayileşmesinde geçirece- ği kazanclı devrenin burada, Rusyada olduğundan daha çok ve uzun süreceği muhakkaktır. Yakınşarkta, Rusyada o mıyan bir noksan — vardır ki, o da bazı ham maddeler bakımından çok fakir olan bu yerlerde bizim hemen daimi o- Jarak ve sanayileşmenin inkişaf ve ik. malinden sonra dahi iş yapmamız müm. kün olacağıdır. Bu, demektir ki bilhas- sa yükselen ökonomik inkişafta bu ü kenin ham madde ithalatı ve bilhassa yarı mamul madde ithalatı bilmecburiye artacaktır. Aynı zamanda belki çok uzun sür - meyecek bir intikal devresi için kullan. ması Tazım bazt imalat vasıtaları dahi ithal edilecektir. Bununla beraber, bütün şarkın, bu . gün, daha o kadar büyük olmuyan öko- momilk: ehemmiyetini artıracak diğer bir tezahürü de hesaba katmak lazımdır ki bu, Yakmşarkta nüfusun süratle artma- sıdır. Yukarda isimleri geçen memleket. lerin harb sonunda hep beraber takriben 41 milyon kadar nüfusu vardı. Bugün bu nüfus 47 milyona çıkmıştır. Bu yüz. de 15 nisbetinde bir artmayı ifade eder. Bu artış süratli bir tempo ile İlerlemekte ve bütün ülkenin ökonomik inkişafı ile karşılıktı ve sıkı bir alaka göstermekte- dir. Yakınşark memleketlerinin acun t- caretindeki iştirakleri (yüxde hesabı ite) 1931 1982 1933 0,68 0,73 0,72 0,08 O1 Oç14 0,09 O19. O,19 014 OL15 0,27 002 002 0,02 0,16 0,17 0,22 0,31 0,34 0,42 148 1,65 1,88 Bunun manası 1931 den 1933 senesi- ne kadar olan zaman içinde 1,48 den 1,88; yanl yüzde 27 yükselmek demek- tir. Yalaız şu da vardır. ki, bu artma nisbidir. Zira acun ticaret hacmi düş. Misir İrak konomisinin gidişinden başka bir gi- dişte — olduğunu gösteriyor. Burada mevzuu bahsettiğimiz yedi memleke- tin her birinin hal ve vaziyet ve husu- için bir tek esasa bağlanabilmesine el. verişli olmayıp bunun tamamen aksi varittir. Tamamile teknik bir surette veren faktörler, muhtelif memleketler- de yekdiğerinden çok büyük farklarla ayrılmaktadır. Meselâ Filistinin yahu. di kolonizasyonu tarihf ve ökonomik bir ünikom (*) teşkil etmektedir ve bu kolonizasyon ile yaratılan sanayileşme şartları da hususli nevi ve mahiyette şey. lerdir. Diğer taraftan, Türkiyede şi- mullü olarak tatbik edilen bir devletçi. lik plânı görüyoruz, Mısır dahi kendi- sinin tabil olan ökönomik şartlarının (*) Cinsi, nevi, yegâne, yabut gâdir olan bir şey demektir. 10 ILKK»; U1 1934 ÇAR! sevk ve ıztıratı ile en ziyade memleketler ökonömisine mütcallik inkişafa girmiştir. Fakat sıcak müf ketler ökanomisi ve sanayi hundı < Rusı nevi ve mahiyette e tün yakın şarkın her bir ülkesin! naf imkânların ne vaziyette olduğU kıtadaki sınai inkişaf terinin gün objektif gözle nasıl göründüğü naktalar, avrupalı ihracatçılarla yicilere faydah olabilecek mahiyet(#fil Bu memleketleri ayrı ayrı tet” edelim: FİLİSTİN Filistinde yüksek bir inkişaf nüyor. Buraya Avrupa ve Amet oldukça kuvetli bir muhaceret ü olması ve bu muhacirlerin şark *ö ve şartlarına göre sınaf hazır n ihtiyacları bakımından çok yüksek Ü seviyeye malik bulunması sa! küçük memleketin acun öko bi ki mevkiini sun! olarak değiştirmi! meası, bu sanayileşmenin dayandığ! " temeldir. Buradaki vaziyet odur Kİ © mamen tabil sebeblere binaen — itti küvvetiyle iymal kudreti ari münasebet, bundan sonra — daha sencler birçok Avrupa meml de ve Amerikada olduğunun aksine olacaktır. İmal kudreti bu od leketlerde umumiyetle istihlâk K tinden hayli büyüktür. — Pilistindt p bu halin aksi varittir. Muhacir lik ve her şeyden önce müstehliktif Memleketin artıyer, 1933 te bu' imalatın 5S 1/4 — 6 milyon ingiliz Tirası I80 l bu miktar da bu nevidenhazır | ithalatından biraz küçüktü, 1934 sinde sı imalat kıymeti 72 ’* milyon ingiliz lirasına çıkacaktifı " kat sınal hazır mamulâtının hy:' bu yüksek rakamdan gene bir fazla olmak istidadındadır. Yani leketin kendi imalât kuvvetile lâk kudreti arasındaki yarış devâif mektedir; fakat bu yarış kı likte memlekette canlılık yaratan tesiri de baiz bulunuyor. Filistin, vakıa - umumi olarak madde cihetinden fakir olmakla 'ber hiç olmazıa Lut denizi ha' her bir sanayi için hiç bir suretle gat edilemiyecek ehemmiyet ve T | mette bir hammadde ihtiyatı olduğu unuatulmamalıdır. Memleketin petrol membalaf! şüphesiz ehemmiyetsiz değildir. bu membalar dahi açılacaktır. da memleketin sınar istikbatinc Si kânların tetkikinde hiç bir su zarı dikkatten uzak tutulması mıyan faktörlerdir. smaf imalâtı Ai SURİYE .B Komşu Suriyede ise ahval V Öy yet büsbütün başkadır, Daha Fİ de sanayiden hiç bir iz yokken de nisbeten büyük bir sanayiim tesirlerden daha hiç bir suretlt " — Tamamıştır. Suriye sanayiinde son nevi eyileşme hissedildiği tar. Bir takım modern Tulmuştur. Bugün Suriye 170 esseseye maliktir. ki bımlıli E mil le de ete kyasi| ehemmiy ', halde mücsseseler gözile rektir. Suriye halkının nüfusu 24 baliğ olup bu, Filistin ınıu"' mis'inden fazladır; fakat $4? Ki Suriye halkının istihlak ’ Filistin halkınınkine şağıdır. MISIR.. Mısıra gelince; ıııyda-'" da ki hükümet ınıdıd" mulatile kendi ihtiyaclarını Z temin etmesi hususunda !'f; clde edilenden daha yüksek pücübt ğğ ve mevki temin etmek içil W retleri yıpmılnırlır. Memlel il-tiyacını pıııııl e“mek ve bu mensucattan ,d te ihracat yapmak için de *T