15 ILKKANUN 1934 CUMARTESİ Bi Bibliyografya Hepsinden acı Edebiyatı cedidenin en değerli ve '€n yaşıyacak eserlerini vermiş olan üs- tat Uşaki Zade Halid Ziya, birçok,yazı arkadaşları gibi, mensub olduğu ekolün dar çerçevesi içinde hapsolmuş, ve bu ekolle beraber edebi faaliyeti sönmüş muharrirlerden — değildir. Edebiyatcıyı dalma ayakta tutan, ve daima inkişaf tttirerek muhit ve zamanına intıbak et- tiren, edebi alâkayı kaybetmemek ve Okumaktır, Halid Ziya, Batı'nın ve ülkenin neş- Tiyatını, hattâ en son cereyanlarıma, hat tâ en genç amatörlerine kadar takibe- den nadir üstatlardandır. kültürünün genişliği, ve zevkinin inceliği hepsin - den fazla okurnaya karşı duyduğu derin Sevgi sayesinde, üstat, üslübunu ve sa- nat telâkkilerini, zamanın bütün yıpra- hdırıcı izlerinden kurtarmasını ve her ra Man, yeni ve genç görünmesini bilmiş- tir. Böylece de, bizde yerleşmiş olan, edebiyat yapmanın, mutlaka yaşla tah- did edilmiş ve nihayet gençliğe orta ya- a mahsus bir gey olduğu kanaatinin yanlışlığını kendi örneğiyle isbat etmiş- tir. Yaşlandıkları ve gençliklerinin ilk hararetlerini kaybetmiş oldukları için durmüş olan edebiyatcılar, o mukaddes ateşi dalma körlkliyecek olan şeyden, kültürden mahrum oldukları için buna mMühküm olmuşlardır. Batı ülkelerinde olduğu gibi bizde de, yılların tesiriyle yıpranmamak ancak kültür - sağlamlığı İle kabildir. Halid Ziya'nın son eseri elimizde. “Hepsinden Acı,, adını taşıyan bu eser, bir kısmr eskiden yazılmış olup sonra. dan düzeltilmiş, bir kasmı da yeniden Yazılmış hikâyelerden mürekkeb 160 sa yıfalık bir kitahtır. Bu küçük hikâyelerde dil, üstadın İlk eserleriyle kıyas edilemiyecek kadar düzelmiş, terkibler azalmış, üçüzlü ve İkizli terkibler büsbütün kalkmış, az Mmenus olan yabancı kelimeler de na- dirleşmiştir. Gene o ilk eserlerde görü len hasta duygular da ayıklanmış, bu- munla beraber ilk gençliğe hâs sayılan İnce ve derin bir hassasiyet, gene bütün kuvvetiyle kalmıştır. Psikolojisinin bü- tün realistliğine ve çok ince görüşlerine Tağmen Halid Ziya realist ekolün bü. tün ifratlarından kaçınmış ve bütün ha- Yatınca bir “sentimentale,, olarak gö. Tünmüş! Hepsinden Acı da çok hassas bir Muhayyele tarafından biraz mübalağa. landırılmış, biraz şiirlendirilmiş olmak. l beraber büyük bir muvaflakiyetle çi. tilmiş gerçek portrelere tesadüf ediyo- Yuz: Diboş dadı bunlardan biridir. Mu harririn pek yakından tanımış - olduğu, Keklini gözlerimizin önüne büyük bir Marahatle çizmesinden belli olan Dilhoş dadı, yaşamış ve yaşıyacak bir tiptir. Halid Ziya bütün bu hikâyelerinde fahlillerini fikirlerden ziyade hisler üze- Tinde yürütmektedir. Ve bu tahliller ol ür. ulııı, 'an Romanı: 4 Maarif Cemiyeti eşya piyangosu çekildi Türk Maarif Cemiyetinin piyango- su dün Halkevi salonunda çekilmeye başlanmıştır. Çekişte Cemiyet Başka- nr Konya Saylavı Refik Kuraltan, İz- mir Saylavı Rahmi Köken ve salonu dolduran bir kalabalık anık bulunmuş - tur. Büyük ikramiyeden 3000 Hralık 63553 numaraya çıkmıştır. 2000, 1000, 750 ve 500 liralıklar dün çıkmamıştır. Çekilişe bugün de devam edilecektir. Dünkü çekilişte kazanan numaraları ya. sıyoruz: S7641 numara 200 lira, 43085 nu. 100 lira, 61247 nu. 100 lira, 622 nu. 50 lira, $3440 nu. 100 lira kazanmışlardır. $804 No, S0 lira, 16386 nu. —30 lira, 68864 nu. SO Hira, 41164 nu. 50 lira, 20 Lira kazananlar: 74856 — S8814 — 50665 — 4039 — 50687 3468 — 53865 10 Lira kazananlar; SSIZ0 34821 15465 — 2406 — 43643 4230 31782 11013 x 4891 11626 40303 — S6972 — 41299 — 56972 72497 16504 24521 21522 52558 $ Lira kazanan numaralar 639028 — 5530 63196 45061 S17Ss1 11300 14328 söi18 — Ssiias — 7367 47241 39359 62886 66827 67245 13164 686855 32165 34472 — 7296 60223 48261 — 3S6612 — 51600 18143 72995 67888 14541 — 30287 31827 34433 48040 51682 — 63662 — 33590 63478 — 73277 25414 73336 — 17IIZ 67246 36114 — 41519 — 74804 — 39479 33318 — 43800 22073 57095 — 23803 62433 45585 68908 21778 — 57739 37447 — 46897 — —— —— — gun bir görüşle şiirli bir mubayyelenin imtizacından doğmaktadırlar. Dilini çok sadeleştirmesine tağmen, Halid Ziya eski uzun cümlelerini bırak - mış değildir, o cümlelerin yalmız ede- biyatı cedide diline hâs ve ancak a di- le yazılabilir bir tarz olduğu kanâatini tekzib etmek ister gibi, bize sade bir dille de umun ve güzel cümleler yapıla- bileceğini isbat ediyor. Arı bir edebi kıvanç duymak İstiyen- ler Halid Ziya'nın bu eserini mutlaka okumalıdırlar. Onda usta bir kalem ada- mının en ergin safhasiyle karşılaşacak- lardır. VARLIK 15 ilkkânün tarihli 35 inci sayısı da çıkmıştır. Bu sayıda Necib Ali, Hasan Âli, Yaşar Nabi ve Hasan Refik'in öz türkçeyle güzel yazıları, Üniversite pro fesörlerinden Leo Spitzer'in türkçenin lingistik bakrmından değerli tahlilleri, Abdülhak Şinasi'nin “Atina duyguları, Mahmud Ragıbın musikiye dair bir ya zısı, Cemil Sena'nın edebiyat anketine cevabı, Haşim Nezihinin “Yeni Adam,, başlıklı yazısı, Reşid Saffetin kitabiyatı, Sald Faikin güzel bir nesri, Reşad Enis in hikâyesi, Cevdet Kudret'in piyesinin tefrikası, Celâ! Sahir, Şüküfe Nihal, Ziya Osman, Behcet Kemal, PFeridun Fazil, Rifat Necdet, Fuad Ömer ve Fazıl Hüsnü'nün şürleri vardır. tavsiye ederiz, Benim Günahım (MEA Yazan: ANNIE VIVANTI — Cevab ver! Neden sordun? Ahmed yanma döndü; hilekâr Yüzünü kaldırarak gözünü kırptı: — O Sitt bir daha dönmemiş. Alu'ahııı seninle konuşmak isti- Yör. Onu nereye götürdüğünü bil- €k istiyor. b:imdi'nin koyu esmer yüzü, '©si ile sarığının altında, bu- Fakat nasıl olur?. Mağdurların h"'_'âncm ve mücahidi, hürri - Yetin rasulü Saad Nasir Efendiyi ::""Eye giden tatlı Sitt, beyaz n korkmuş kuzucuk, geri dönme- İŞ mi idi? h.s!mıuz bir koruma, bir müda- Bi, Yzusu ihtiyar yüreğini sıktı. İt dakika lükten sonra sğfduğu yerden kalktı. Yere ine- olurken, Ahmed'e, — Gidalim! — dedi. CULPA) Italyanca aslından türkçeye çevii NÜSHET HAŞİM SİNANOĞLU. Beriki güldü; — Hayır, hayır! bekle! ben şimdi seni bütün şehirde aramı- ya gidiyorum. Ve ağzında şen bir çizgi, iki avuçları arasında bir cıgara yu- varlıyarak, — dalgalr — adımlarla uzaklaştı, babasının, Tobe hatıra- ları, Rodos tabakları ve “made in Germany,, buhara halıları sattığı Bazar Khan Kabili'deki dükkânı- na gitti. Bir iki saat sonra, She:ph_eu. d's'a doğru döndü; ama ihtiyar Barudi'nin otomobili orada yolş- tu. Ahmed, biran, bu kör devenin alçak oğlunun onsuz otele girmiş olmasından şüphe etti; (akıt_hı.— men de derhal, makinesini hır;u yüzü ekşimiş idare ederek ge_ldı - Zini ve yeşil tüllü bir amerikan ULUS ” Bursa dağ sporları kulübü Bursa dağ sporları kulübünün sene- lik kaş £ a günü yapıldı. O Bün erkeklerden kayalıçılar kulüp bina- sının Önünde toplardılar biribirlerini: — Kayak Aydın! Diye selâmladılar. Aralarında dok - tor, mübhendis, meallim, avukat, baytar, giln çeşit çeşit meslek kızlariyle genc ramaı Cu memür, adamları ve gene türk türk kadınları vardı.. Kalın yerli kumaşlardan — yapılmış göolf pantolonlarla spor yapmıya giden kadınlar; yüksek topaklu iskarpinlerini de çıkardıklarından tanınmıyacak kadar değişmiştiler. Manikürlü parmaklar ar- tık burada iş görüyordu. Çantalarını çı. karıp kayaklarını bağlıyarak şoför mu avinlerine teslim eden bu sporcu kadın farımızın bali; görülecek şeydi. Hepsi- nin de yüzünden sağlık ve şenlik fışkı tiyordu. Beş öon dakika socra sporcular gür seslerile şarkı söyliyerek Bursa so- kaklarını çınlata çınlata Uludağ yoluna saptılar. Aşağıda Bursa'nın ve ovanın üstünü dalğak bir deniz halinde bulutlar kap lamıştı. Yükseklikçe alınlarımızı kazgın bir güneş parlatıyordu. 1400 metre yükseklikteki (Karabelen) imdat evine varıldığı zaman sporcular karşılarında ; kendilerini bekliyen bir dağcıyı buldu - lar: Borsa Valisi Paalı Güleç... hepsin den evel bayrama gehnişti imdat evin. de pastalar yendi, çaylar — içildi, şarkı- lar söylendi. Yarım stat sonra gene - otobüslerle Karlr Alana hareket edildi. 20 santim kar Üzerinde ilerliyen oto büsler nihayet otelgözü sığınağı önün- de kara dayandı. Kafilenin kumandanı: — Haydi çocuklar kayak başına! Kumandasını verdi. Altı aydan beri kara sevda çeken haszetliler artık (kar) a kavuşmuştular. Kayaklarını ayaklarına takanları orada tutmanın imkânı yoktu. sağa sola civa gibi kayıyorlar. Genç türk kadınları, kendileri kadar ter temiz Memleket Postası SAYIFA B —— ——— — ——— — —— ürn çalışmaları kar üstünde birer kuş gibt cıvıldasıyor- lardı. Bu hiç şaşılacak şey değil; bilâ- kis ve muhakkak ki; türkün yüksek ka biliyetidir: ilk defa kayağa binen genç türk kızları usta kayakçıların bit tari - finden sonra otele doğru düşmeden ka yorlardı. Otelde büyük bir soba ile isıtdlan ve bu sene biraz iyi döşenmiş olan Küzel bir salon dağcıların şen ve gür sesleriyle çınladı. Yemekten sonta; dağ, kıyafetleriyle bir dans âlemi doğur du. Ciftler bu kıyafetlerle dans - ettiler, dışarı çıkıp kaydıdar, tekrar gelib dans ettiler. Hiç yorulmadılar öğleden sonra üstümüzde beliten kara bulutlar, hir yandan kar yağdırıyor. bir yandan da kayakçılar taze karın üstünü binbir ka- izgisiyle bir karalama defterine döndürüyorlar. Altı aylık hasreti gideren kayakçılâr karanlık basarken: gündüz topladıkları bol bir neşe ve sağlık içinde şehre dön- düler, MUSA ATAŞ Aydın halkevi çalışmaları Aydın, — Aydım halkevi okuma ©- dasmna sön teşrin ayımnda 6699 yurddaş gelerek kitab ve gazete okumuşlardır. Bunların 2002 si muallim, 1619 u talebe, 1SİT i memur ve 1537 «i de başka işli- lerden gelmiştir. Bunlardan 575 İ re- man, 478 £ edebi, 435 i ilmi, 4S0 si an- siklopedik, 470 i tarih, S11 1 sıhhi, 975 i çeşit eser ve 2935 i de gazete ve mecmua okumuşlardır. Soönteşrin ayında halkevimiz sıhhi müzesine 121 kadın ve 336 erkek olmak üzere 457 yurddaş gelmiştir. Halkevi güzel sanatlar kolu sonteş- rin ayında mandolin kursu da açmış ve derslere başlamıştır. Helkevi kurstar kolu daktilo kursu açmıştar. Derslere bu yedi günde baş- tanacaktır. Dağerlerin bayramında bulunanlardan bir grup imdat evi önünde kadın kafilesini Hotel Continen- tafa getirdiğini gördü. Barudi serbest kalır kalmaz otomobili bir polise emanet ede - rek Suriyeli ile birlikte otele gir- di. Suriyeli önünde, servis merdi- veni ile bir geniş koridordan ge- çerek 161 numaralı kapımım önüne geldiler. Ahmed kapıyı vurdu. Kapı hemen açıldı. Suriyeli, tevazulu bir sevinç tomu ile, — İşte, buldum,. - dedi; ve kaş ları çatık Barudi'yi, onu bekler gibi bir halde olan iki kadınımn bu lunduğu apartımana sürdü. Barudit, kederli ve çatkın, eşi - ğin yanında durdu. Arabcadan başka bir dil bilmiyordu; ve ne Ahmed'e, ne de onu böyle dikkat- İi gözlerle süzen iki ecnebi kadı- ma emniyet etmiyordu. Anladı ki susarak, yahud yalan söyliyerek Sitt'i korumak lâzım- geliyordu. Fakat iki kadımın ıstırab dolu telâşlarş ile Ahmed'in mütevazi itirazları, onu, nihayet söyleme - ye karar verdirdi. Sitt'i, Hotel Semiramis'e gö- türmüştü. ( “boy,, fantazi dolu hi- kâyesini, kendince münasib gör - düğü değiştirmelerle tercüme edi yordu.) Sonra otomobile başka iki kadm.. Hayır, üç kadın binmiş ti (evet üç kadındı, iki değil). Kendilerini şuraya buraya gez- dirtmişlerdi: Chezirch Palace'a.. Caf& Anglais'e.. Caf& Maure'e git- mişlerdi. o üç hanım, yani o dört hanım Caf&Maur'de çok kalmış - şeylerdi? Onlarda mı Semiramis'e gittilerdi. Suriyeli ile şoförün arasında arabca kısa bir konuşma oldu. Sonra Ahmed tercüme etti: — Diyor ki beyaz kadınlarmış. Böyle.... Hepsi gibi... O zamana kadar susan ve titriyen Lady Tay lor, Elsy'ye döndü: — Belki o norveçli kızlardı.. biliyorsun ya, o Upsalalı talebe- ler. Gerçek, onlar da Semiramis' te oturuyorlardı. Gözleri parıldıyan ve yanakla rı her zamanki gül renğini almış olan Elsy, — Hemen telefon edib sora - hm, — dedi x Soyadı alanlar Artvin saylavı bay Mehned Ali OKAZ; Konya saylavı Bay Müuzaffer GÖKER; Evkaf Genel Müdürü Bay Rüştü BEKİT «soyadlarını almışlardır. Türk DiN arastırma kurumunda soy adları: Arıkan — Paskan Saffet, Dilmen — Genel yazar Necmi, Atalay — Sayışcı Besim, Emre — Üye Cavad, Yönten — Üye Canib, Tonkut — Üye Reşid, — Ül gen — Üye Refet, Aykurt — Üye İzzet Aykaç — Üye Fazıl. Eroran — Üye Sahir, Onat — Üye Naim Türk Di Araştırma kurumu genel özek'inin üyelerin soyadları böyle ol » muştur . Araz — Ankara Saylavı Bay Rifat. Aktar — Ankara Saylavı Bay Küzım Ersay — Ankara defterdarı Bay Ba- ha. ve ailesi Gürgün — 'Türk Masrif Cemiyetin- de Bayan Meliha Oğuz — Maliye hesabları tetkik memurlarından Bay Zübeyir. İpekkan — Maliye hesabları tetkik memurlarından Bay Ziya. Doğan — Maliye hesabları tetkik me murlarından Bay Nuri. Esen — Varidat U. Md. memurların dan İrfan. Ulucan — İamir bukuk işleri müdü rü Bay Fuad ve bukuk - fakültesinden Cevad kardeşler. Göksü — İktsat Dakanlığı sanayi müfettişi Bay Ali Riza ve Ankara müd dci umuml muavini Bay Rifat kardeşler Gökmen — Dış Bakanlığı hesab iş. lerinde Bay Faiz ve ailesi. Onur — Ziraat bankası teftiş mü « dürlüğünde Bay Reşad. Pamir — B. M. M. Zabıt kalemi çef lerinden Ata. Sayın — 32 inci alay kıumandanı mi ralay Bay Osman Nuri. Atabek — Ulus basımevi makinist- lerinden İzret ve kardeşleri. Yakub Aciman — llhen' ve mü. teahhid Y. Aggiman. Güven — Ulus basımevi mücellitha- nesinde Abdullah ve kardeşleri Riza, Sa dettin, Mustafa, Yağız — M. M. Vekâleti matbassın da makinist Hilaamettin ve kardeşi Bahattin. Aysol — Kulüp sinemasında kont « rel Osman ve kardeşi Ziya. Duru — Ökonomi bakanlığı denir ticareti müsteşarlığında mümeyyiz Al» med Kömil, 'Topay — Sübakanlık levazım şube 6 müdür muavini Bay Sadettin. Sezen — Askeri fabrikalar genel müdürlük emir zabiti yüzbaşı Bay Na- €i, D. D. Y. Haydarpaşa rıhtım ve liman baş müfettişi Bay Tahsin, Elektrik şir- keti memurlarından Nazmi Altan — Gümrük muhafaza umum kumandanlığı Ş. 3 müdürü askeri hâkim Bay Zülfikar Odak — Büyük Erkânıharbiyede Erkânıharp yüzbaşı Bay Ziya Yalçınkaya — Mucurlu Bay Hasan Ekin — D, D. Yolları divizyon TI de demirci ustabaşısı Mustafa. Avar — Çocuk Sarayı M. Bahattin Ahmed'le şoför arasında ye- niden acele bir konuşma oldu. Sonra Ahmed, — Diyor ki telefon etmek fay « dasızdır, - dedi. - O hanımlar ar- tık Semiramis'te — oturmuyorlar- mış. Gitmişler. — Gitmişler mi?! — Evet, gitmişler. Hep birlik- te. Sitt de. Bir tercüman almış - lar ve çöle gitmişler. — Çöle mi?! — Evet. Yanlarına bir aşcı ile bir tercüman almışlar.. İyi bir ter cüman.. Adı Smail..... ve gitmiş- ler, çadırlarla, develerle çöle git mişler.. Elsy şaşırdı: — Mümkün müt. Lady Taylor şaşkın bir ses çı- kardı: — Çöle mi?! ne yapmıya? Ahmed geniş bir gülümseme ile güldü: ; — FPakat bütün ecnebiler, hi - tün amerikan ve ingiliz Sitvler aşcılarla, develerle çöle gilcr'er. — Sonu vor