(Baştarafı birinci sayfada) İ tahta masalardan biri. he Olturuyordu. Aşçı başının etrafını gör- eli idiniz . 1520 kişi ellerindeki ta- k, ekmek, çatal ve kaşı: ları ile, sıra bekliyor. ye- Mek kalmıyacak korkusu ile, biri diğerini sıkıştırıyo- tdu, Korkumuz, boşa çıktı: Aç kalan almadı Yine yolculuk. . Yine neşeli şarkılar. Ve yine sutuvupre! Palamut istasyonuna gel TMişiz . . Edremit İlçebayı, Parti, İkevi başkanları, Şarbay ** diğer karşı'ayıcılar ara- Tuzda. , Burada, bize başka bir *ilence çıktı Cingeneler *kliyorlarmış... Kalabalık onları da hare *te getirdi. Eşeğin sırtın ki ayıyı indirerek oynat Mağa başladılar.. Tam bu Trada muzibin biri: - Yahu ne toplanmışsı Tiz, burada ayı mı oyniyor tiyerek hepimizi gülmekten di geçirdi. Ayıcı, velini: Metine: — Haydi bakalım, dedi, | Siki bayanlar, erkeği görün” &* ne yaparlardı... Ayı, derhal yüzünü kap Adı ve geri geri kaçtı. — Peki — şimdikiler, ne | Yapıyar... Hayvan, derhal elini uz- Bt Bi slayorlarmış . Eyi, güzel .. Fakat. bunda biraz gay 'i tabiilik yok mu?.. İçimizden — biri, * kaba'ık , ince: -Ayılık etme; deriz... Halbuki ayı insanları ta- klir ediyor.. Gırlp bir tezat.. *>3 Havranda da, uray Mlonunda biraz istirahat N sonra, akşam üzeri Ed- Temide girdik. . Yemıkıe, tedansane gi eğimizi söylediler!. Saat (9,5)za kadar Edre Midi gezdik.. Şehirde gece hayatının sö: | hük olduğundan bahsetmiş- lerdi. Ben, bunun zitti ile zaten fırsat İ'ii;(âı:e. | nden geçiyor, | dökülüyor.. karşılaştım. Parkları açık havada oyn'yan tiya- troları var; sinemaları ke- Za yar; Eh, bundaneyisi — bir ka- za için — can sağlığı. . Evcilerimiz şerefine veri- len çaylı dans, görülmemiş bir samimiyet havası içinde geçti. Saat bire kadar, durma- dan dans edildi Ve ondan sonra da, bizim ticaret oda- sı başkâtibi B- Ekrem ve diğer arkadaşların zeybek oyunları, monologlar, şiirler gırla gitti.. Saatin üçe nasıl geldiğini anlıyamadık ... Gözümü açtığım zaman: - Çabuk geyin, dediler; Kazdağına çıkacağız. Üç otobüs ve bir otomobille dekavil hattı boyunca, Zey- tinli köyüne yol aldık.. Etrafımız hep zeytinlik.. Zeytinli köyü beni hay- rette bıraktı.. Şimdiye kadar, Türkiyede böyle büyük bakkaliye'eri bulunan, havuzlu, muntazam sokaklı bir köye — tesadüf etmemiştim. Fakat, Güre köyüne gi- rince hayretim bir kat daha fazlalaştı: Köyün — ortasında geniş bir meydanlık ve hatırı sa yılır fiskiyeli bir havuz, Ba hkesirde bile eşini bulamı yacağımız, gıcır gıcır yeni bir ilk mektep Her evde elek- trik.. Hele 6 manzara ar. Fakat, ne çare ki burada da ancak 20 dakika kala bildik . Otobüsler Tahtaköye yol aldılar.. Tahtaköye varıncaya kadar etrafımız çam ve te- neffüs ettiğimiz hava çam kokusu idi Kazdağ eteğine abanmış olan Tahtaköyün ortasından, iki tarafı ağaç- lık geniş bir cadde geçiyor.. Köyün en güzel yerine Marmara denizinin bir nü munesi yapılınış Yokardan şarıl şıril akan sü boğaziçi Marmaraya Daha biz gelmeden evel, havuz etrafına, ağaçlar altı na çerkeler serilmiş, masa- lara sepetlerle üzümler ko Bu Günün Kızları (M. G.) ye — Bak . Abla dedi! ge- | Yor..O değil mi?. Ablası da Tiyen elleriyle — göğsüne | ardı. Kardeşinin göster- .':İ yeri dalgın da'gın süz” Evet. O dedi Konuşmak termisin?., Nasıl olur abla? O benim | ;:?ümı bir daha bakar mı — - Erkek balkonun tama'tı- RBelmişli, gözleri rastgele | Ara ilişti, tiksinir gibi yap- “Şıplmım kaş'arı üstüne 'l a daha eğdi Uzaklaş L Ve genç kızlar o gidinci. 1* kadar arkasından baktı- h. İkisi de birden: | Artık bitti. | | hlîsz'eı-iıl fısıldı: A Terine baktı'ar . Bakışları ” © ti. Ve onlar,kucak kuca- * ağlaştılar.. | | Bütün bunlar senin, YAZAN: Ekber İnanç * Sen de bu günün kızı değil misin? Tabsi ki böyle yapacaksın?7. — Yok. Yok. (G....) Ben seni daima, daima seviyo-. rdum. Ve seviyorumda,. — Peki neydi ya. Uzak larda tek vücut o'ur gibi gezişiniz. Haydi haydi (Ş..) hem sen daha çok küçük- sün — Küçük olmam seni sevmeme mani teşkil etm ez ki.. — Eder»Eder.. Nasıl et mez? Gönlüm onun, vücu- dün hepsi Hepsi de küçük. beni An sevmene bir manidir. ladın mi?. — Hayır! Bir daha söy- lermisiniz? Hafif esen batı rüzgâürına karşı durmuşlardı. Kız 80 nmuş. Manzara gayet güzel ol- duğu için herkes bir tarafa dağıldı. Kimisi, Marmara denizindeki adalara çıkarak fotograf aldırıyor, bir kısmı dökülen sulara başını daya miş, serinliyordu. — Gideceğimize yakındı. Ben bir arkadaşımla, ağ aca tırmandım ve fotograf: çıya: — Ne yapup yapup bizi buradan alacaksın. — Güneş gelmiyor, bayım; fena çıkarsınız — Olsun canım, çek işte; biz böyle istiyoruz. Tam bu sırada, Marmara havuzu etrafındaki kalaba- lık dalgalandı ve kadın çı glıkları etrafı sardı. Biz: Ne oluyor; demeğe kalmadı, uray yazı işleri direktörü B Hakkının oğluna haykırışını duyduk: - Ev'âdım çabuk - gidip bakalım; — havuza kırmızı kanatlı, vahşi bir kuş düş- Müş .. Kuş, nemize lâzımdı bizim! Onun için, havuz başına koşmadık bile... Fakat, biraz sonra, ha vuzdan çıkarılan sırsıklam bayanı görünce mesel: an laşıldı. Meğer, B Hakkının dedi- ği kırmızı kanatlı kuş, bü imiş .. Tahkikten sonra - şu neti ceye vardık: Efendim, bayanımız, Bü yükadadan fotograf aldır- mak istemiş.. Fakat, ada küçük olduğu için korkudan aklı mı kaymış, yoksa ayak- ları mı. — Bilmiyoruz; Kendisini tutamıyarak hay- di arka üstü Marmara de- nizine, . Bereket versin ki, bir be lediye çavuşu orada bulu- nuyormuş .. Yaoksa, zavallı hatuncağı zın: Aman gidiyorum, kur- —İylal 26 ü & ! Edremit gezisinde tarın... — Ayyy!.. Kurtarın, ey | Ümmetimüslimin... — Boğuluyorum .. Can kurtaran yok muuuu?. Ses leri arasında, öteki dünyayı boyladığı gündü... Neyse, bir çerkeye sarıla rak bir köy evine, — elbise değiştirmiye götürüldü.. çıyor. Ve uzanan eller de- | rin bir boşluğa düşüyordu . — Yok, yak'aşma bana ($.. ..) Ellerini uzatma... Sonra seninkiler beni öldü- rürler. Haniya. Anladın de. ğil mi?. - ALA! Bütün konuş- tuklarım sevgililerin değil- ler yal. —Tabii.. Hepsiyle birden sevişilirmi ki? Bir gün o.. Öbür daha öbürü.. Sırayla rayla değil (Ş...) — A! A! Sen de artık.. Ve, genç kız kizmiş gibi uzaklaşıyor.. Erkek; kederlerile başba - şa kalıyor. Şimdi evet dört seneden- beri ilk olarak sevgilisini düşünüyor.. Onun kaçtığı, © sisli geceyi anıyor. Son- ra hasta evinde geçirdiği saatler aklına geliyor. Ve tekrar onunla ilk — tanış- masında düğümlenip kalı yor. | kulmak istedikçe erkek ka- | | gün Pa- Onu; eyi olmıyan bir evin” yor. Ve arkadaşları (Baştarafı birinci sayfada) zaman bu hemirici mikrop- lara karşı koymuştur. Aydın adını taşıyan kim se'er (onaracağız) diye Arap ve Fürs dilinin birçok keli melerini di'imize asılgav et- mişlerdi Hem de bütün ku. railarile birlikte . Daha sonra da “Batılılaş- mak, modası dilimize bir çok Batı dillerinden sözler getirmişlerdi ki, bunlar ilk iki dilin giren sözlerine ba kınca daha önemsiz idi. Çünkü hiç olmazsa keli: me yalnız olarak giriyor, -. -Çamlıbele çıktığımız zaman, mantosuna sarılmış olan bayana, Edremit orta- okul Fransızca öğretmeni nin kemali ciddiyetle: — Sıhhatlar olsun, kı zim; size ne mutlu Tahta. köyünden banyoda aldınız.. Diyişi vardı ki, hepimizi gülmekten kırdı, geçirdi .. O Tahtaköyünden az da- DErkLAEri | kültürü bayık olarak eksik ha, tahtalı köye gidecekti | amma, varolsun be'ediye ş çavuşu... Çamlıbe', hakikaten şai. rane bir yer .. Deniz ayaklarımızın a'tın- da... İlerde Ayvalık, onun karşısında Midilli:. Etraf çam, çam.. Oradan ayrılmayı hiç is- temedik .. Sağ tarafımdan şiir oku- yan bir ses: Bu bir maslahattır, Olunmaz idare, O halde ne çare?.. Ya satranç; Yahut, O mahut: Briç... Demek, önce hep; sonra hiç... Hiç... Hiç... Hiç... Bu hiçlerden olsun geleydi glâ, Düşündüm ben:«Pek alâ»dedim ben buna... Dönüp baktım: Edremit ortaokul törü B. Mahir.. Bir bayana, Hâmidin, en son şilrini okuyor. Zaten şairane bir yerde, şiirden başka ne okunur? Fakat, okunan şliirde, sa- trnaç. yahut, o mahut briç bulunursa, o güzelim Çamlı- belde, insan kahveleri, ku- lüpleri hatırlamaz mı?. direk- Mehmet Tuğrul | SAYFA dili ki, bunun asıl dil - ile hemen biç bir ilgisi kalma kurallarını dilimize sokamı- | mıştır. yordu Böyle bir dil, bunlardan (Dil bir ulusun aynası- | başka yazı dili, konuşma dır) derler. Biz. buna (dli ulusun kendisidir) de diye- bilirir. ve bu sözü böyle kabul ettikten sonr dil ya yük bir ayrılık ve derin bir pisinin onarımına neden lü: uçurum yaratır. zuim görüldüğü ve ıılÇ"l! Bu tabakalar ihtiyaç olduğu — kendiliğin | ayrılık ve bu — uçurum, den açıklanmış olur | dilde olduğu kadar. başka Bir "l_“' ki, dili üzerinde | işlerde de birlik yaratumaz egemenliği yoktur; o ulusun | v0 hu bir'iksiz ulusun kül- dili diye iki ayrı dil şekli daha gösterir ki, buda ya- zanla okuyan arasında bü- arasındaki ürünü ) tln, <Çünkek ' di7 o, plamtar | Kirtafa YCANENEU | oeyt birkaç bölüm gösterir Ul'usun kültürünü yük. d'!'ı l; Halk "?*k'”_'"" seltmek, her alanda - birlik ı:;ıe":;”bu asıl di'dir, dilin | yaratabilmek, 3 her şeyden t önce dilde birlik yaratma- 2 — Yarı aydın tabaka- & Ş ğa bağlıdır. Çünkü nn dili ki. asıl dille aydın Dilek ve ülkü birliği an- tabakanın dilinin karışm- x — Dcak ve ancak dil birliğin- asından doğmuş, karışık bir | & dildir. den doğar. 3 — Uyanık - tabakanın | O Balkır BALIKESİR ASKERİ SATINALMA KOMiSYONU iLÂNLARI.. Balıkesirde inşa ettirilecek olan üç pavyonun ihalesi 7 | Teşrin- 935 perşembe günü saat on beş buçukta ya- pılmak üzere kapalı zarfla eksiltmeye — konmuşlur. Üç pavyonun keşif bedeli 8992 lira 26 kuruş olup muvakkat , teminat miktarı 675 liredir. İhale kor satınalma komisyon 1 binasında yapılacaktır, İstekliler şartname,pilân keşifanıme ve fenni şartnameyi kolordu — satınalma komisyonunda görebilirler. Taliplerin muayyen gün ve saatten bir saat teklif mektuplarını komisyona vermeleri. #—1Ç1- evel 119 de e Kolorduya ait bir binek otomobili 25-9-935 çarşamba günü saat 15 te ihalesi yapılmak Üüzere açık artırmaya konmuştur. Talip çıkmadığından ihale günü 7-1. Teş 935 pazartesi saat on bire bırakılmıştır.. -Muhammen bedeli 150 lira muvakkat teminat 22,5 lira olup ihale kolordu satınalma komisyonunda yapılacaktır. Taliplerin teminat makbuz veya mektuplarile muayyen gün ve saatte — ko- misyona müracaatları. 1-1) H e Z İ ALIKESİR VİLÂYETİ DAt - ENGÜMENİ iLÂNLARI | Idarei hususiye akartından Umurbey mahallesinde bir senelik icarı açık artırmada bulunan bir numeralı mağa- za için istekli gelmediğinden 3 Teşrinevel 935 — gününe rastlıyan perşembe günü saat on beşte ihalesi yapılmak üzere artlırma müddeti on gün uzatılmıştır. Bu mağazanın muhammen bedeli ( yirmi ) liradır. İstekli olan yüz- de yedi buçuk nisbetinde leminatı — muvakkatesini malsandığına yatırdığına dair makbuz senedile ihale gü- nü muayyen vaktında ve bu hususta malümat almak is- tiyenlerin daha evel encümeni vilâyete gelmeleri ve iha- le zamanında encümende leminat olarak nekit ve tahvı- lât alınmıyacağı ilân olunur. Bi |) kapısında tanıştı Göz ka- maştırıcı güzelliği zihnini çelmişti. Onunla ilk konuş. ması kendi evlerinin boş odasında olmuştu. Ve ©o gece: — Ben kadın olmak - is- tiyorum. Dediği zamandan beri kaçan sivgilisini ara mıştı. Onu bir gün sonra gene evin kapısında gör müştü. Bu sefer başka bir erkeğin kucağında ve gözü önünde merdivenlere — sarı- larak, yukarıya, tek yata- klı odasına çıkmıştı. Yıldırım düşmüş, şimşek çakmış gibi fikirler kafası - nda birbirini kovalamıştı Ve, eve nasıl - geldiğini bilmeden annesinin kuca ğında göz yaşı dökmüş. Sonra lam doküz. ay ölümle pençeleşmişti. Gece- ler ona istirap veriyor Gü- ndüzler o meşum günü ha- tırlatıyorlardı. Sevgilisi © feha evin biricik gülü ol- muştu. Bunu her an işidi- onu oraya götürmek istedikleri zaman — Hayır! diyordu . Nihayet bir gün dayana- mıyor. Ve oradan İzmirin o, buğucu havasından kaçı: Ya! Demek dün onu eve alışım da laftı ha!l. Bu gü. nün kızı değil misin sen?.> Yal!. Evet şimdi kadınsın. Ve dört senedir beni alda- tıyorsun.. Ben buna bile bi- yor. le göz yumuyorum. Çünkü İşte, şimdi. gönlüm kLir | seni seviyordum.. Fakat şi- eş bulmak istediği halde | mdi sevgimden tat alamı- bulamıyordu.. yorum. Başkalarına - teslim Gözleri yaşardı Ve tren | ettiğin vücut. Ben artık onu yolunun kenarına çökerek | da görmiyeceğim . Ve ben biraz olsun kendisini dinle | meğe koyuldu. * Peki amma Şadiye. Biz böyle her gün atışmak için mi evlendik? — Öyle ya! Beş senedir beni yiyip bitiriyorsun. Ne- ! rden tanıştım senle sanki?. Keşki Servetle evleneydim. gibi kimse de onu görmiye- cek. Kaltak .. O durgun esmer bir ejder kesiliyor. Ve kamasını karı: sının beyaz, porsuyan boğa- — Al, *diyor. Al! da öb. ür dünyada beni bekle .. Arkadaşım “Gül, hikây- esinin burasında #ustu.. İki- — Söylediğini — kulağın | miz de bu vakanın hayalile *şidiyor mu?. serboş gibi bekledik.. Ve Demek Servet sevgilin ha. | ben onu kolundan tutarak Ve kadın omuz silkerek: — Hayır! Ne münasebet diyor. Haniya laf olsun di ye söyledim. — Ha! Hal. Laf olsun diye mi söyledin?, yeter artık . Yeter -dedim- fazlası istemez “Gül, | — Kalkıyoruz.. Sessiz cadde- lerde ayaklarımız dolşarak uzaklaşıyoruz