N. l1 Ehli vukuf, ehli hibre — Ayırtman Ürnek Ayırtmanların verdiği raporda Erdik Ürnek: Ehliyetsiz adamlara lldir — Erdiksiz iş vermemelidir hven - | Ehli vukulfun verdiği — raporda Ehliyet ş vermeme CuUz Buyun fiatır Bunun pahasını ucuz İrnek mı? ehven Bulmadınız bulmud Biz mi Hizze (Bak:aziz) Ekâbir. Büyükler Örnek: Ekâbiri Yükleri Etenler -K Kureyş az, en aşağ Ekol —— En Ürnek: Ekalli mücazat Azı, ekalli Cezaların en Ondan evel gidemez Oraya varabilir, ondan Ekfılh)—“( Azınlık — (Fr.) Minorite rnek: Kamutayda Yoktur, bağınsı Büyük Millet M kalar, yoktur, Yardır.— İl n'y a pas de partie de mi horite a Ja Chambre, Bk des indepondants '“nın Al lelekser) ÜÖrnek gidemez. azınlık — partileri saylavlarımız vardır- lisinde akalliyet fır- müstakil n mais il eXiste Çoğun un işine vaktinde gelmez “"vmvı onu çalışırken Çok vakit onu çal lışırken gördüm 'îhyn (Fr.) Majoite İrnek: Önergeniz — çoğunlukla ullıuıu tur Teklifiniz. büyük bir '“"rıkı(lu kabul olunmuştur. — Vot Te proposition est acce eptoca une gra- yklî*ı;'“ Majorita Kkani, — Kumül Mi selâse Üç örkümler ':":ok Ekanimi selâs hıristiyanlık Mdlarının esasıdır örkümler iristiyanlık inanlarının temelidif” gördüm — Çoğunluk kabul adam daha gel- Esnek elâstiki (Fr.) elastipue Ö Tnek: cisimler — esnek ci Simler â“,["“"' sneklik — (Fr.) Elasticite u“"h Dü çirmin a) Sismin esnekliği azalmış * *İbette — Kesin olarak, üzkos .1';"')1 Elbet Çelbatte) onun de Übar — Üzkes onun dediğ Giyim, uruba üstikiyeti azılmış iği ola- olacak Ö, ..E.'"“ Kibiselerini çıkardı Bik, klb'“ dolabı Uruba dolah Doğ Ör, ı Doğrusu ,u"uk Elhak, sesi pok güzeldi — Doğ wh S6si pek güzeldi "’” tü hm.p " o"n.k $ b tizz Bugün, bugünkü günde, Blhâletü hâzihi Banlığa it 'ğ.znı,ı_ F“__,":'Iî in ikat edon Türkler vordır inde, orta Asyada »ınııı Türkler vardır r"“qun kısnsı hi he Elhasıl, bu gidiş onun felâketi B Bidiz tlamaktadır. — Sözün kısası, bu İyey, ’ Onun felâketini haz 'ı,n 'îı gün, şimdi Rün g “Yevm Kon P"n t k"“'fllı'xı Oturan ) Mnı ırsak azı arlamaktadır ada mukim Bu Bağır- İnce bağırsaklar Tanrıya iham İnamlama 1 ona emanet ettim da inamladım Ç iç İnamlama N rı.ı ıı Bakanlığı Ankaradaki son lar 1 Jnamlama yaptırmıştır. Storn ne ln K henüz ya a| e| ©si elan yapılmadı Üs- apılmadı İstörleme üç Baatte oraya vasıl olabijlir Enaz üç saatte bualarımız çok vakit, çokluk (Bak Ekseriya işine vaktinde gelmez Giyimlerini orta Asyada Şamın: lar— (P tenilleş intestin$ Şebih Örnek: Bu iş ihaleten yaptırılıcak Bu iş üsterleme yaptırılacak. İhale etmek — Üstermek Örnek: Alım satım komisyonu bunu si- ze ihale etti — Alım satım komisyon. unu size üsterdi. Müteahhil Üstenci Ürnek: Mütaahhid Bay Hason Gültekin stenci Bay Hasan Gültekin Taahhüd etmek Çiltizam) — Üstenmek Örnek: Bu işi tahhüd edemedi işı üstenemedi Emâr, İmge (Fr.) İndice Örnek: Yaptığı taharriyat neticesinde ancak küçük bulabildi — araştırma sonucunda ancak kü- e bulabildi emare bulmak için çok Polisler bir ipucu bülmak icin çok ça jpucu bir emare polisler - bir çulışdılar lışdılar. Emaret — Beylik Ürnek: Selçak imparatorluğu, on bir bölünd uk imp luğu, on bir be İsfendiyar emiri kötürüm Beyazıd Ti- mura iltica etti — İsfendiyar beyi kö- türüm Beyazıd Timura sığındı. emarete â — Sel rator yliğe bölündü. Emir — Bey Emel — Umay Örnek: Emelsiz gönül. banzer. Emin (matemed) — İnal güneşsiz O benim eminimdir; ona itimad © benim inalımd r; ona Örnek bilirsiniz - güvenebilirsiniz. Emlâk (mük) Üzelge Mülkiye Droit de proprete Örnek: Demokraside mülkiyet hakkı t nınmıştır. — Ddmokrasıde özelgelik ha- kkı tanınmıştır. İ Emniyet (âsâyiş anlamına| Güvenlik — (Fr | Securite ÖÜrnek; V. niyetini ordumuza medyunuz Yur- dumuzun diışsal vo içsel güvenliğini or dumuza borçlayuz. Embiyeti umumiye -- Cenel güvenlik Ademi emniyet — Güvensizlik, (Er.)| insecurite Ürnek: Ademi emniyet iç memlekette hu nda kalan bir iş bulunmaz bir ülkede (Fr.) Confiance Emniyet etmek — (Fr.) Confier Ürnek. ne peut pâs loj confier une İnanmak — güvenmek Bu adama iş jnanılmaz Ön affaire Çocuğu sana iğaniyorum je te con enfant Bu adama güvenmiyorum confiance â cet homme (Fr.) Ordre Buyrultu pas avoir de Rmr — Emir (T.Kö.) Emirname (Bak: ferman) örnek: Gönder;len emirnamede yeni vazilesi ayrıca zikredilmişti Gön. derilen buyrultuda yeni yazılmıştı ödevi aynca Emsal — Eş, eşler Örnek: Emsali görülmedik bir cosaret le düşman üzerine atıldı — Eşi görül- medik bir yiğitlikle düşman atıld Misil — Kat,eş Mizli bir adamdı üzerine ve menendi Eşi ve benzeri bulunmı Ürtek lunmıyan yan bir adamdı Beşin üç misli on beş eder üç katı on beş Üç kat ceza— Üç Nazir (misil: mesil Eş Müşabih — Benzeş Ürnek: Aynını bulamayınca müşabihi- ni alayım dim Aynını bulamayın- benzeşi yım dedim Müşabehet — Benzeşlik, Örnek: Baba ile oğul arlısında — büyük bir müşabshet var — Baba ile oğul arasında büyük bir benzeşlik var, Bonzer Örnok: Bir hüsnü bi şebih siz bir güzellik Teşbih etmek Benzetmek Örnek: Kudama, maşukalarının kaddini serve le—;bıh ederlerdi — Eskiler sevgi- Beşin eder misli coza Benzer- göke (Fr.) Proprete | hakkı — Üzelgelik hakkı — (Pr. anım zın harict ve dahiliem- yadgüven Je ne puis boyunu serviye benzetirlerdi l.ıxlu Benz Örnek: Maymunların takl; vanalı & ye fajktir - benzet öz öbür ssası hay- Maymunların | hayvanlardan üstündür. Taklid etmek - Ürnok: Benzetlemek cuklar, büyükleri taklid eder | — Çocuklar, Büyükleri benzetler. — | Benzetçi W O, mükall Kukallid Örnek zetçinin n biridir * hiridir Emtia -- Mal — (Fr.) Marchandise 4 Örnek: Ayrupadan gelen emtia arasında| len mallar arasında W Emvâli menkule — Taşıtl Biona mobiliere Örnek: Tekmil emvalj menkulesini Hi- | mayei Etfal cemiyetine verdi — Bütün Çocak Esirgeme Kuru Avrupadan mallar — (Fr.) taşıtlı mallarını muna verdi. Emvâli gayri menkule Taşıtsız mallar (Er ) Bions immobiliers Örnek meti, gınvali menkulesininkinden çoktu — Taşıtsız mallarının — değeri taşıtlı mallarınınkinden daha çoktu. Nakletmek — Taşımak, anlatmak — (Fr.) Transporter Örnek: Bu kocaman taşı oradan buraya nakletmek için iki manda kâfi değildir | - Bu kocaman taşı orudan buraya taşı- mak için iki manda yetmez Bu masalı bana anne annem nakletmiş- i — Bu masalı bana anne annem anlat- | mıştı Nakliyat — (Fr.) Transport. Örnek: Bizde nakliyatı bahriye gittikçe terakki etmektedir. — Bzde — denizsel | taşıma, gittikçe ilerlemektedir. i nakliye — Taşıma araçları — (Fr.) Bavali gayrimenkulesinin kıy- daha Taşıma foyens de transport Örnek: Vesaiti nakliyenin en yenisi tay aredir — Taşıma araçlarının en yenisi uçkudur, Encüm (Bak: âkibet) —Son Ürnek: Encamı kür kaleyi düşmana teslim etti — İşin sonu, kaleyi düşmana | verdi. (Fr.) Commission Sons — Commi- Encümen — Komisyon Örnek: As. komisyon ssion Encümeni döniş — (Fr.) Ac Heyet,meclis — Kurul Akademi (T. Kö.) (Fr,) Assemblee Consail Heyeti umumiye mblee generale Heyeti Vekile — Bakanlar kurulu — (Pr.) Conscil des ministres Kurultay — Congres - Danışman — (Fr.) Conseiller fikirlerini anla. madan iş yapmadı Danışmanlarının düşüncelerini anlamadan iş yapmadı Danışıt — (Fr.) Conseil Örnek: Maorif Şürası — Kültür danışı- ti Şürâyi devlet d'Etat Endaht — Atış Endam Genkurul — (Fr.)Asse- Kongre Müşavir Örnek: Müşavirlerinin Şürü Danıştay — (Fr.) Conesil Tay. baybos Ürnek; — Eni bir genç nlı bir genç giydiği elbise endamına uy- uruba, tayı- Boyboslu gün düşmemiş — Giy Da uygun düşmemiş, mütenasibülendam, kame- ti mevzun sahibi -— Taylan Badaz — Atan, atmış Atıcı Örnek: Tir oendi Ok atan Lenger endaz —« Demir — atmış Ender — Azrak Örnek: Ender olarak - bize gelir Az- rak olarak bize gelir. Bndişe — Kaygı Örnek; Hayatının gon günlerini büyük endişeler içinde geçirmişti — Hayatının son günlerini büyük kaygılar içinde ge- çirmişti, Enin — İhnilti Örnek: Enini yürekleri parçalıyordu — İniltisi yürekleri parçalıyordu Enkaz — Yıkınt Örnok: Enkaz altında kalanların adedi Endamı mevzun bini tecavüz etmişti ze Yıkmtı altında kalanların sayısı bini — aşmışt; Enmüzeç »« Kip -« (Fr.) Type Örnek: O, bir enmuzeci edebdi — O, bir edep gibi idi Ensal — Nesiller (T. Kö.), ürenler Örnek: Ensalı atiyeye emnuzeç olacak hareketler — Gelecek — ürenlere — kip olacak hareketler. Nesl — Nesil, üren, döl Örnek: Nesli ati »e Atı üren Kimin seslindendir? kimin dölünden- dir? Eracıf — Uydurmalar, düzmeler Örnek: Bu eracife #hemmiyet verm. edik — Bu uydurmalara — (Düzmelere) önem vermedik Ürcüfe — Uydurma, düzme, yalan dolan Erâmil Dullar Örnek: İtam ve eramil maaşları — Ök- süz ve dul aylıkları, Erazil — Sıyrıklar, yözsüzler Örnek: Erazili nasdan -— Budunun yü. zsüzlerinden Erazil takımından rıklar takımından Erbab (ehi anlamına) Er, edikli - Ürnek: Bay M.. işinin eridir (erbabıdır) — Bay M. yapı işinde erdiklidir (erba- bır). Erbabı mesâlih — İşi olanlar Erbain — Karakış Örnek: Erbain kırk gün sürer — Kara- kış kırk gün sürer Brkün (Rüesa anlamına) — Başman Örnek' Erkânı devlet — Devlet başman- ları Erkânı askeriye'— Generaller Erkânı harbiye — Kurmay — (Fr.) Etat major Erkânı harbiyei umumiye — Genel kurmay — (Fr.) Etat major general Erkânı harb zabiti — Kurmay (Fr.) of ficier d'etat-major Erü — Pirinç EBrzak Azık Örnek: Burada çalışan amele, erzakını köylerinden getiriyorlar — Burada ça lışan işçiler, azıklarını köylerinden ga- tiriyorlar. Erzan — Yakışır, yaraşır Esalet — Asallık, asalet asillik, aksoyluk, tözünlük Asil | — Asalı, asil, aksoy tözün 2 — (Vekil karşıtı) Esi Örnek Bu işte esaleten bulunuyorzm — Bu işte esi olarak bulunuyorum. Esaret — Kulluk — (Fr.) Servitude Ürnek Türk milleti esarete tahammül edemez —- Türk ulusu kulluğa dayana- maz. subay — Esaret (Ülke ve ulusların yabancılara ma- hkümipeti anlamına) — Kölemenlik — (Er.) Eselavge Örnek: Hindiler asırlarca esaret haya- ti göçirdiler Hindiler asırlarca köle- menlik hayatı geçirdiler. Esaret (Harb esirliği anlamına)— Tutsaklık Örnek: Düşman ordusunun başkuman. danı da #sarete düşmüştü — Düşman ordusunun başkomutanı da tutşaklığa düşmüştü. Esir — Tutsak, tutkun Örnek: Son muharebede on binlerce tutsak aldık, Hüsnünün esiri olmuştu —— Güzelliği- tutkunu olmuştu. Esirane — kulca, kölece düşmandan örnek: Onun yanında esirane çalışmış. tun — onun yanında kulca, kölece ça- lışmiştim. Esas — Ana (Pr örnek: Fondamental Ana kurallar — esas kaideler (Fr.) Fond Örnek: Asılsız bilgiler — esassız hav- adısler Esas — Dip — (Fr.) Fond Ürnek: dipsiz sözler — esassız Esas Temel — (Fr.) Fondement, örnek: Tomel koyma — Vazı e Esas — Temelinden, aslından — (Fr.) An fond örnek: esasen ben bu işin böyle olac. ağını daha evel sezmiştim — Aslından ben bu işin böyle olacağını daha önce sezmiştim. Esas Asıl sözler base