Bursadan röportaj Türkiyemizin —E Robensonu — Hayatını anlatıyor : Hayatımda bir roman mevzuu aramayınız. Cumai balâlığım, Fransaya tahsile gittim, ziraat oku- dum ve memlekete döndükten sonra... (Merak ediyorsanız yazıyı okuyunuz) Yazan: KANDEMİR ÇA yaşıyan adam! Hem de kerli ferli, yıllarla Avrupada oku- muş, Mmuallimlik etmiş, birkaç ya- bancı dil biliv, müneyver bir gdam,. Şimdi işle onu ziyarete gidiyor. duk, Uludağın — güzelliklerini bütün memlekete düyürmük için ön safta we yorulmak bilmez bir gayretle ça- lışan Bursanın değerli evlâdı ve aa mimi dostam Musa Ateşle dört ay evvelki Karacabey — seferimizde —A- polyond gölünün kenarından geçer- ken, önun ucü bucağı — görünmiyen süyün ortasındaki adalardan — birini güstererek : İşte, — Türkiyenin — Robessonu burada ömür sürüyar demesi, bana ilk fırsatta bu münzeviyi ziyaret et mek kararmı verdirmişti. Bursadan kark beş kilometre öte- deki Apolyond köyüne — vardığımız zaman gölü, tipkı — fırtinalı deniz gibi dalgah bulduk — Adam sen de, eti ne budu me, gü nihayet... Bunun fırtınasından, ir adada yedi senedir tek ba- | — Yoksa, bir gönül macarası Bo munda aldatılıdınız. da, Gülerek sözümü keniy » Hayatımda bir roman mayınız. Cumaibalâlıyı ketinde muhacir olmuştuk. Sonra okudum ve Fransaya giderek zira- at tahsil ettim, Vatana dündüğüm zaman iş istedim. Benl orta mek. tebe Pransızca muallimi tayin etti. ler. (Ben muallimlik — yapamam... Bana yapabileceğim ve size faydılı olabileceğim bir iş veriniz) dedim. (Yaparsın...) dediler. Niçin biribi. rimizi anlıyamıyorduk, —buna gaşı- yordum. Günler böyle geçti. Burhan Felek federasyonda — hatim — sayılır bir baştı. Avrupada kış aporlarile, hele kayakçılıkla fuzla meşiral oldü.. kum için (gel seni Ulodağa kayakçı hocamı yapalım) dedi. Eh... Bu sa. hada bir iş görebilir, belki birçok gence bir şeyler öğretebilir, memle- — TASVİRİ EFKÂR ŞEHİR HABERLERi (ki kalay | Francalalar halka | Belediyenin muhtekiri İraporla dağıtılacak çceok yerinde yakalandı Suçlular 1400 kllo kalayı tahiş tiyz'la satıyorlarmış Zabıta dün mühim bir kalay Tihtikârı meydana çıkarmış, suçlu- larını adliyeye teslim. etmiştir. Bunlar, Tahtakalede nalburluk İyapan Mahmut ile ayni caddede yemişçilik yapan akrabasından Galiptir. İddia olunduğuna göre Mah- mut, bir müddet evvel Galibi İz- mire yollamış ve kendi namına 1400 kilo kalay aldırarak şehti- mizce getirtmişlir. Mahmut bu kalayları piyasaya arzetmemiş ve bilâhare fahiş fi yatla satmak maksadile 1000 losunu Ethem adında birisinin ar diyesine, 400 küsur kilosunu da |Mihalın dükkânına depo ederek | saklamıştır. Mahımut ile Galip dün bir ih- bar üzerine yakalanmış - ve ka- laylar söylenen yerlerde olduğu gibi bulunarak — musadere olun- muştur. Telefonda sürat Şehirler arası telefon muhabe- telerinde temini maksadile, mevcüt telefon hatlarında bazı İdeğisiklikler yapılarak teahhur- suz konuşma - temin edilecektir. İ | | Ellerinde bir vesika şeklinde ;ıpom olmıyanlar, francala alamıyacaklar Francala imal etmekte bulu- nan fırınların tahdit edilerek 2- detlerinin dörde indirilmesi üze- rine bazı mıntakalarda bir nevi francala darlığı meydaan gelmek- te idi. Hergün, bu dört fırına tev- zi edilen 12 çuval francala unu- nun ihtiyacı karşılıyamadığı şek- linde bir vaziyet hasıl olmuştu. Gerek Belediye ve gerekse Vi- lâyet tarafından — yaptırılan tet- kikler, bazı kimselerin, bilhassa ekmek çeşnisi yeni şekli aldıktan sonra francala almıya başladıkla- Ti neticesini vermiştir. Bu vaziyet karşısında, — sırf hastanelerin ve ruhatsız olanların kullanmaları i- çin fırınlara verilmekte olan un, tabiatile ihtiyacı karşılıyamamak- te ve birçok hastalar francalasız kalmakta idiler. Tetkikler bu neticeyi verince, francala istihlâkini yalnız hasta- lara inhisar ettirmek için bir ted- bir düşünülmüş ve şu yolda ha- Maarifte: Çocuk kampları Şimdiye kadar 300 dan fazla müracaat var ket müdafsasında —iş görebilecek ; sasala. balalain ” yaliştrmabdin. | z Sakeel d a geee a ee D e e eakda gçlacak -Çi Bu teklifi kabul ederek Ankaradan diği takdirde yerlerine konulacak, | kampları için müracaat edenler dalgasından ne çıkar ki?... diye gü- Tümsüyordum. Meğer kazın ayağı hç de öyle Kümiş.. En becerikli ve tecrübeli | kayıkçıların idare ettiği yelkmli ile bir de köyün kıyısından ayrıldık ki, aman efendim, Karadenizin asgınlı. Bursaya — geldim. Vali B. Patinle görüştük. Düşünelim de karar ve- relim, dedi, meğer Abraham efendi varmış, bana teklif edilen işe onu daha münasip görmüşler. Neye açık söylemiyorlar, neden birlbirimi. İzi aldatıyoruz? Fakat sade bu kadar e | beli | goktur. Şimdiye kadar yazılanlar 300 kişiyi geçmiştir. Çocuk kamp ları için bastırılan broşür yakında çıkacaktır. Mektep kitaplarında tasarruf ğ ne kelime?... Utanmasam hemen İvaageçtim, dönelim!) diye bağıta- Gağım, Homurdayan dalgaların kü- gceğmda koca kayık bir evel beşiği ganki. Yelkenler öyle şişkin, o ka- dar gergin ki, neredeyse kopacak, parça parça olacak. Sağdan soldan vuran dalgolarla — sıraıklam olüyo- vuz. Yarım saatlik bir azaplı yolculuk sonunda, hele şükür menzili maksu- da varabildik ve Mutla adanın bir başlangıcı olan daracik - girintisine baştan kara edebikili. Bavlayişile ortalığı velveleye ve- yen yaman bir kurt azmanından baş ka meydanda kimseler yak. Kayıkçılar köpeği tanıyorları — Karabaş!... Karabaı Fakat Karahaş hiç oralarda değil. (Yaklaşmayın, dişlerim!) der — gibi bangır bangır bağırıp dürüyor. Nihayet, ağaçların arasından ba- gi bereli, büki avcı ceketinin böynü. ma al bir mendil döğümlenmiş kır. mam yüzlü, mavi gözlü biri belirdi. — Buyurunuz... Hoş geldinle!-.. Mutlü adatin tek sakini İşte bu. Ben dünyaya küsmüş, somurtkan, buluşacağım! zan- mederken bu göler NMıd insanla ynca bir ferahladım. nm"'ıı” boyu yükselmiş yeşilliklerin, otların ortasından ilerliyerek ada mn birlcik. binasına — yaklaşıyoruz. Burası vektile bir kilise veya ma- mastırmış. Bilmem hangi ayın han- gi pazaraı buranın günü imİş, etraf. taki, hattâ çok uzaklardaki - köyler. den kayıklarla — gekm Rumlar o pararr adaklar adayarak, mumlar yakarak, ibadet ederek bu- yada geçirirlermiş... Şimdi, bizim gibi tek tük müteces. gisten başka geleni arayanı #oranı olmuyan bir bay Nall oturü. yor burada. — Yedi sane... diyiram, usanma- dmız mi yalntılktan? Ç — Yetmiş sene daha yaşasam yine burada, dünyaya bir daha — gelsem yine buradayım ve böyle yapyalnı. vm. Amrivaya — çekilişin - sebebl ve niçin küstünüz? Ki -- Cemi, “pl aldatıyordu. fusunlar boyuma ya- |benimdir! | iyetten kaçtım. Çünkü be- 'man uyanırsam © zaman kalkarım. | polyond gölünün dalgalarile pençe. 'Ne zaman acıkırsam ©o zaman ye. |leşe pençeleşe köye dünerken, kendi — Para? — Ada kayalıktır. Mahsul vermi- yor. Dalma rüzgür eser. — Yemiş a- da tutmuyor. Yalnız zeytir- ler İyidir. Onları satarım. — Merayı kiraya — veririm. Dut yapraklarını da ortaklaşa işletiriz, işte o kadar. — Balık tutmaz mısınız? da değil, vali belki mazardu. Ama, şehirde kiminle merhabalaşsak ayak üstünde çeşit çeşit yalan —uyduru- yardu. Otelin altındaki kahvede oturuyor, Ansanların bu halini düşünüyordum. Çayımı içerken, masanın üstündeki Bursa gazetesine gözüm ilişti. Şu- Senlabi b bakarken bir ilân | .. Bir kayığım vardı. Yağmurlu gördüm: ümet bu metrük âda- | gartnalı bir akşam tek başıma ka- yı salıyormuş. Hemen defterdarlığa gittim: (Adaya talibim) dedim. Üç bin Hiya istedilar (Adada öç bin ağaç var... Daha aşağı weremeyiz) diyorlardı. Onlara: (Adayı — güörme- dim, dedim, Üç bin ağaç dn ol dre malşer kuruştan sltı yüz Hiva eder. Veriyor müsunuz ait yüz Mraya?) Güldüler. raya iylce çekememişim. Sabahleyin ayandım ki yerinde yeller esiyor, — Hakikaten kayıkları ünuz... — Burada başka türlü yaşanmaz. 'Ya hep, yu hiç! Allah esirgesin hasta filân ol- BARILİ. .. (Gülmeyiniz, gülmeyinla, dedim, | — Hazla olmam. Belki dişim ağ- başka yerde olsa bu adayı hem bt | çıy... O zaman, etrafı güzetler, ge- dava verirler, bem de üstelik adama | .. kayık görürem ona seslenirlin. kredi açarlar. Gelir buni alırları Çönkü gimdi “':'“ '::î yörı | — Net tatar mama? üç beş sene sonra bu metrük adada | — — yiL Ögüğet müntazaman tut- bür çift nönç bulamasama! ..) tam. Fakat fi tarihinde bir gün bu- Düşündüler, yazdılar, konuştular, İ yaya beni ziyarete biri geldi. — Ken- gitliler, geldiler ve uzun boylu Dir | disini (Maarif Vekâleti Talim ve pazalık sonunda adayı bana >sekiz Ü orbiye relsi) diye tanıttı. Oturdum, yüz Jraya verdiler. Tapusunu — Ci- ( dereden tepeden konüşürken (ne 0- karmak için de dörk yüz Hita kadar İkursun?) diye sordu. (Her gey oku- mazraf ettik ve işte böylece İspanya- | ya; bilhasan tarihe, felsefeye, iç- y iztil eden meşhur İslâm serdarı İçimalyata ait eserleri terelh ederim) gibi kayıkları yakarak yerleşilm bu | ycaim, (Eh, öyleye, Ankaraya gi- adaya... yer gitmez size Veklüetin neşriya. — Naml yaşarsınız? tından bir seri gönderirim). deyin. — Mesut ve bahtiyar... Bence,|ce sevindim. Bu zat söz arasında hasan sıhhattayan — ve vicdan azabı|ayni vaadi Virkaç kere tekrar etli. düymüyorsa mesattur. Vakü bura- | Hatf giderken, kayıktan bağırdığı da kimseye bir iyiliğim dokunmuyor. |son sözü de bu oldu: «Süz veriyo- Pakat kiç kimsaye bir fenalık eüme- | rum, Ankaraya varır varmaz, Bur. diğim, edemiyeceğim de muhakkak. İsa maarif müdürü — vasılasile — size Hayat nedir zaten? Farsediniz ki |bir sandık kitap göndereceğim!) O mubteşem bir vapurda seyahat edi- | cünden sonra bir hafta, iki hafta... yoruz. Sis senginsiniz löks bir ka- | Tam on iki hafla geçmişti ki (al mara tutmuşsunuz. Fakat pencero-|bir yalan daha!) dedim ve not def. nizlen gördüğünüs mansara ne ka- |terimi parça parça edip fırlattım, darcıktır? Bense İşle üçüncü —mov- İ göle attım. kideyim. Güvertede srtüstü yatıyor | — Niçin evlenmiyorsunuz? ve bir ülem seyrediyorum: Dünya | —— Benim gibl, buraya gölince, kayıklarını yakabilecek bir kadın bulanıyacağım için... Güraba yakın adadan ayrıldık. A- yakmış- — Nasal vakit geçirirsiniz? — İstediğim gibi yaşarım, Ne aa. kendime düşünüyordüm: Şan aöylüyorlardı. İnsanlar birbirle- 'yim, Ne istersem önu yaparım. Ne Fini sevmiyorlardı. Şu Karıbaşa ba- vakit uykum gelirse o dakikada ya- kımız... Yemin ederim Ki 6, beni hi 'tarım. Kimse ile hiçbir alış verişim kimsenin sevmediği gibi sever. 'yok, Burada yalnız namende değil, — Niçin mi? İkimiz de istediğimiz dçcin, İkimizden birimiz isteseydik, özekimiz İstemeseydi evlenir miydik? — Fakat evlenmek. — ikimizin de bunu istemiye devam etmek için bi- Tibirimizle yaptığımız bir mukavele- dir. — İyi ya, mukaveleye — öyle bir madde koküyoruz ki iki taraftan biri istediği zaman onu feshedebllir. — O zaman mükevelenin — biçbir kıymeti kalmaz. — Niçin canım? — Niçin olacak! İki taraftan bi Tinin istediği zaman — feshedebildiği — Ben seninle eviilik hayatımda galnız başıma belki hiçbir yere git- Miyeceğim; Takat sör malsali söylüyo- TüÜmM. cağız, Nejed dayanamadı ve doğrulup ©- turdu: — O hâlde niçin evleniyarur? di- ye sördü. Bu ndam, acaba bakikaten mesut | mu idi? KANDEMİR ev tutüyorsun. Fakat istediğin 2a- man konturatı feshedebiliyorsun, ev sahibi de istediği zaman konturatı feshedebiliyor. Ne hükmü kalır bu mukavclenin? - Peki,.. Evlendikten sonra sen benden bikarsan, mefret edersen bu | mukavlenin hükmü kahr mı sanki? Zorla bir çatı altında otururuz ama | ee olur, — İşte, Cavidle hayatım... A- ikâbh vardı. Pakal tahan- |mül edemedim ben, Ne oldu sanki? Mahkemede bin deveden su getirdik ve ayrıldık. — Ayrılmayı ikl taraf da istemiş de onun için kolay olmuş bu. Yalnın :ıı isteseydin belki de boşanamaz- vidle böyle konuşmuştuk. Bak, aö - 'Talebeler, ellerinde bulunan kitapları mektep kooperatif ve- ya idarelerine verecekler, bu ki- taplar da kendilerinden sonra ay- ni sınıflarda okuyacak arkadaşla- mna tevzi edilecektir. Bu suretle dışarıdan kâğıt getirme — müşkü- Iâtının kitaplar üzerinde yapabi- leceği tesirlerin de önü alınmış o- lacaktı Denizlerde: Panama şilebi tevkif edildi Limanımıza gelmiş olan Pana- ma bandıralı Rozita şilepi tevkif edilmiştir. Şilep bir müddet cvvel lim: lan geçmiş ve limanı- mızda boşalıtığı tciaret eşyası yü. zünden vapur acentesile ithalâtçı arasında çıkan ihtilâf neticesinde mahkemeye verilmişti. Ticaret mahkemesi, iddia olu- nan zarar ve ziyan sebebile Ro- İzitanın haciz altına alınmasına karar vermiş, Mıntaka Limazn Re- isliğine de şilepin tevkif edilme- sini bildirmiştir. Teşekkür Alle reizlmiz ve sevgili babamız Bedri Ziya Aktunanmı, hepimizi yels ve azaha garkeden ebedi üfulünden dolayı, bissettiğimiz derin tecanüre iştirak surelile bizleri müteşelli et- mek Jötfünda bulunaü sayın zevat Me, bir nişanel samlmiyet ve ihtiram olmak üzere günderdikleri çelenkler ile merhamun — tabutunu tezyin ve ruhunu şâd eden Türk Rasın Birliği |heyeti muhteremesile Cam ve Şişe Fabrikaları Anenim Şirketinin ha- tirşinaa idare beyeti rüleka ve mem lekdaşlarına — ve cenaze merasimine iştirak eden Bakırköy kazası kay - makam ve idare ümirlerine, merhu- Jzsun kabri başında — söylediği- veciz İantukla merhumun ruhuna hitap & |den ve cümlemizi minnettar burakan İmuhterem zata kalblerimizin en de- rin saygılarile teşekkür eder ve bu gükran hislerimizin iblâğına — sayın Kazelenizin Ltavassulunu rica eyleriz. Merhum Bedri Ziya Aktunamız aileet ve damadları istelim, © da itivaz etmedi. Eğer o ayrılmak isteseydi ben de sözümde duracaktım. itiraz etmiyocektim. Nejad bir sigara yaktı, düşündü. — Peki ama, dedi, uiçin evlenme- den evvel hep ayrılmayı düşünüyor- sun? Haydi Cavid için bunu anlıyo- rum. Arada ben vardım. Bunu dü- şünerek Cavide böyle bir şart kaş tun, Sanki şimdi de — düşündüğün başka birl varmış gibi, ayni şartı hana da tekrarlıyorsun. Belkis. Nejadın elinden — siça aldı, bir nefes çekti ve iade etti — Hayır gülüm, dedi, ben Cavidie bunu konüşürken, günün birinde se- ninle evleneceğimi düşünmedim. — Yar — Sana evvelce de — söylemedim ! İşte bunun için söylüyo- | mi? İnsanın nefret ettiki bir imaanla rum, Birlmiz ayrılmak isteyince öte- | ülünciye kadar yaşamıya mecbur ol-| ki itiraz etmemeli. Şimdiden söz ver- | ması bana pek çirkin, pek korkunç geceni T meli buna. Biz evlenmodan evvel Ca- | törünüyor. BEir ba z ND Ra MAT reket edilmesi muvafık görülmüş- tür: Bundan böyle, Belediye veya Hükümet Tabiplerinden Taporu elmıyanlar hiçbir suretle francala alamıyacaklardır. Resmi tabipler, kendilerine müracaat edecek ©- lan hastalara, mıntakalarındaki francala fırınından başka bir h- rında müteber olmuyacak bir vesi- ka verecekler ve bu gibilerin i- simleri francala alacakları fırınla- ra da bildirilecektir. Raporlar, hastalığın — şekil ve derecesine göre muayyen bir müd det için kullanılabilecektir. Muny yen müddet dolduktan sonra bu raporlarla da francala almak im- kânı kalmıyacak ve yeni bir mü- racaat İâzımgelecektir. Bu şekil, bir iki gün içerisinde tatbik mevkiüne konacaktır. Bu hususta ayrıca vilâyet tarafından la halka bir tamim neşredilecek- tir. Temenniler Ekmekler neden iyi Pişmiyor? Bir karümiz yazıyor: «Malüm olduğu üzere, yeni sene buğday istihsalâtının so- nuna kadar ekmeğe yüzde 30 nisbetinde arpa ve yüzde 20 de çavdar karıştırılmıya baş- landı. Bir zaruret olduğu için bu cihete sözüm yok. Fakat bu yeni çeşit ekmek, hemen her tarafta iyi pişirilememek- tedir. Bu cihet merakımı mu- cip oldu ve işi tahkik ve tetkik ettim. Neticeyi müsnadenizle arzedeyim: Toprak Mahsulleri Ofisi, unun randımanını artlır- mak, mümkün olan azami ta- sarrufla elde fazla un bulun- durmak - ki, nazari olarak ted bir çok yerindedir - için unun içinde fazla kepak bıraktırmak tadır, Lâkin ameliyatta bu ted- | bir. teşebbüsü Şehirde yeniden çocuk bakımevleri açılacak Çocuk Esirgeme Kurumunun Galatada açmış olduğu çocuk ba- kımevinin büyük faydalarını göz önünde tutan Belediye, Kurumla müştereken gehrin muhtelif semt- lerinde buna benzer müesseseler tesisine karar vermiştir. Her semt- te mebzulen bulunan ve ekserisi bugünkü hallerile istimale gayri salih bulunan eski medreselerden tamir edildikten sonra işe yarıya- bilecek olanların — tesbitine baş- lanmıştır. Çalışan kadınlarımızın, işe git- tikten sonra ekseriya yüzüstü b- rakmıya mecbur kaldıkları yav- ruları bu müesseselerde muhafaza olunacak ve bu suretle yavrular mhhatçe olduğu gibi ahlâkça da iyi bir seviyede tutulabilecekler- dir. Kurulacak bakımevlerinden bi- risi de Cağaloğlundaki Cisri Mus. talapaşa medresesinde meydana getirilecektir tiyacını temin için Nafıa Vekilliği büyük bir proje hazırlamıştır. Ya- feyezanlarının — yaptığı — tahribatı önlemek için alımacak tedbirler ve yapılacak tesisat itibarile çok mühimdir, Yine Naha işleri arasında An- karada yapılmakta olan Gençlik Parkının — inşaatı ilerlemektedir. Parktaki büyük havuza Çubuk barajından kanallar açılarak su getirilecektir. Havuzun etrafı ge- lecek mevsimde, — ağaçlandırıla- caktır. Memleketin her tarafındaki su- lardan istilade ile birçok yerler- de yeni elek ması için etüdler yı Sakarya nehrinden istifade ede- bir, arzu edilen neticeyi ver- jij memektedir. Çünkü unun için- deki bu fazla kepek çok rutu- bet hasıl etmekte ve ekmeğin iyi pişmesine mâni olmaktadır. Ekmeğin içi hamur kalınca yu- tulması da, hazmı da güç ol- duğundan halk kabüğuna rağ- bet gösteriyor ve bu yüzden, bir kile ekmek istihlâk eden bir ev, bu defa asgari bir bu- çuk kilo istihlâk etmiye başlı- yor, Maksat stokların lüzum- suz yere ekstilmemesi ve umu- miyet itibarile <tasarruf> oldu- göre bu cihelin nazarı tek Ankara ve civarı için bir elek trik santrali kurulması için yapı- lan etüdler bitmek üzeredir. Yollardan eski olanlar tamir edilmekte, ve yeniden memleke- tin birçok yerlerinde yollar yapıl- kında Büyük Millet Meclisine sev | , kedilecek olan bu proje, sulama | dayı Çişi, su rejiminin düzeltilmesi, su Yakın ve Uzakşark % ; < l | F f ı_-( l ; ; İ ! | | | ş Eğ İ İ f ; l ; E f H f 4 : f ı | ğ f l g ll İ f | | ; ı ş% g 1 | 1f ? $ f f ğ'. Ş ğ | bu ülkenin üzerine hetlerden hücum ve taarruz ya- pılacağım beklemediklerinden, ha LA N K istemişlerdir. Bunun için İngilizler ile De Gevlle'cüler, Havran dağlarını yanlarında bırakarak Şamin ka- pılarına kadar ilerlemişler ve Kis- —Di n ile nehri arasında i- lerliyen bir İngiliz kolu Kuneytra- yı almıştır. Asıl Ürdün vâdisinden ü kuvvetleri, anahtarı cenubi mağlüp olan Fransızlar, ba mağ- ) bir sene sonra kimee lere deniz aşırı lerde mağlüp olmamak üzere bütün ini — gşarfel lirler, bir çocuğun, civar köylerden 17 Ka yaşlarında Aıa::ıhı’lıı dövül- A—h—ı '-ı '= """ı ef meseleyi esaslı şekilde tet || dözünü ve çocuğun Üzküdar hat p “Dahiliye Nezareti müni ol- kik emek çok faydalı olacak- ku_n—- lüğünü ı""' muştur. Bu suretle Amerika, Ja- tır.r W**_"_**Y—'ı ”__ı—ıllılı'lıdııııhüı- evereeessesess eee serereeenLene '"'""i küsü yüzünden Ve d-_ atmış bulunuyor. Amerikaya plâtin | ködar hastanesinde ölmüştür. Ya- Senaf karşıklık altkalırını : aa ilümünde bu deövüşün hiş| Kesiyorlar. Japan ordusunun hü- vapuru gidecek — |bir alâkası yoktur. Çünkü dövüş kâm bulunduğu ü_'.——“ yar esnasında Yaşarın yalnız topuğu |di bir muahede Amçe Amerikaya gidecek Türk va- | incinmiştir. eee ei SAa ae purlarının tesbit edildiği ve hattl | ea De SAa GK öekerialir bu hususta Bakır, Krom ve De-| AÇIK MUHABERE: Japonya da Filipin adalarındaki mir şileplerinin bazırlıklara başla- | aa tebaasını ve müesseselerini geri dığı hakkında — bazı gazetelerde | ; ; Aöned. Meketanee Sumnür |çekmektedir. çıkan yazıların anlaız olduğu an- | reketinisi birkaç gün eveelinden bi | , Harp, Avrupadan Alrikaya ve laşılmıştır. dirmenizi Te ederiz. Frı garbına apdküü. ': A"""h":k“l"" vapar | , özellü Kandemir. Barse: aa bir çey kalamş gibi göcünüyor, henüz tesbit edilmemiştir. Ame- Muharrem Feyzi TOGAY Roman ve patranlar postaya veril- rikaya, deniz nakliyat komisyo- | miştir. nunun emrinde olan Plâtin vapu- runun gönderilmesi en kuvvetli bir ihtimal dahilindedir. Jeonra neden nofret etsinler? | — Nedeni yok. Hayat bu. Nefret İediyorlar işte. Misal ço...k. İnsanın |robu nazariyolere sğar mı? Biğmi- yör İşte. — Öyleyse evlenmeyi kaldırmalı. — Hayır... — Evlenmeyi biribirin- den haşlananlar aramında birakmalı. — Anlamıyorum. — Niçin anlamıyorsun Nejad? İn- İsan bir geyi 20rla yaparsa — ondan nefret eder. Ayıılmak serbest olaa İnsan severek, — istiyerek — ayrılmaz. O zaman bunun bir kıymeti vardır. Meselâ bak, bugün saninle benim a- ramda nikâh yik. Fakat biribirimizi aryorar, bülüyorum, istiyoruz. Bu- nun bir kymetl var. Demek birlbiri- mizden boşlanıyoruz. — Hoşlanmak da ne kelime! — Gördün mü yat Aramızda ni tindo bu odada bulunmamız biribiri- B. Sabahattin Ulca, Kave: Moktubumuz postadadır. miz de biribirimizden daha candan çalışırız. değil mi? — Biraz anlıyorum. Belkit güldü: — Çök şükür! dedi. — Biras anlıyorum ama — senin şimdiden ayrılmayı bu kadar hara- Tetle SeTMİyYorum. — Demek — anlamıyorsun. - Çünkü ben sevgimlain... Nasıl derler... Se- dâmetine çalışıyorum. — Haydi öyle olsun. Nejad İşaret parmağının ucunü Belkisin çenesine dokundurarak: — Bu güzel ağm nafile yoruyor- zannediyorsun? Bende herhangi bir Şartı reddedecek hal kaldı mi? Belkis bir kabkaha attı ve Nojadı — Çok sevimlisin, dortum, dedi, — Biribirlerini severek, yahut bi- | mizi mutlaka sevdiğimizi isbat et-Vemin ol buna, zünde dürdü doğrusu. Ben ayrılmayı | ribirlerinden — hoşlanarak evlenenler | meedi. Ayrılmak serbest olursa İkl- (Devamm var) makla — işlerin anlarlar. ! | | |