GÜNÜN ADAMI De Gaulle'ün tercemei hali Şimdi; harp sahnesi olan Lübnan- bütün dünyarın sevdiği enfes bir sayfiye yeri idi. KANDEMİR buralarda dolaştı ve bu yazısında çamlık içinde yaşıyan bu güzel yerlerden inti- balar veriyor. Mis gibi kokan güzel Lübnan ...———KHAA Lübnanda kimse oralara kadar harbin soku- labileceğine ihtimal vermiyordu, herkes adam , Z) Fakat, şimdi gösteririm sana- ben. ddi Korkusunda bir top olan körpiye Saldırınca ağzı kanla dolmuştu, Haylaz köpek böylelikle her şeye Saldırmanın cezasını bulmuştu... Mahmut' Alev ALYANAK Aşağıdaki dı bugün Suriyeyi işgal 061 hür Fmı.ıız luııu(lerıılı. Şefi Gener gııılıjıı—trü e ğ sık sık di y ı harpte sil ismi — geçen bu adamın kim olduğunu tanıyacaksınız! n GAZİANTEB bulun büyük camilerinden bi. tanahmet camlidir. Bir gün Burada düşmanın işi ne diyordu. l KANDEMİR |———” rtk Lübnamın di vi olun çamlıklarına ve hel yaz günlerinde Iraktan, Filistinden, Misıirdan akın akın gelen zengin seyyahlarla dolan şen köylerine giri- yoruz: Şü satırları yazdığım daki- İmda seyyahtan başka geçlim kayna: ği bulunmuyan bu memleketin ve bu şirin köylerin şimdi evlinin evinden, den bir tarafa kıpır İ b kaldıklarını ve ne biçim bir sıkın! darlık, arap içinde kıvrandıklarını kolayca tahmin edebiliyorum Lübnan bizdeyi yahın tadımı tatmamıştı. yan bu diyar, © zam ni kafile kafile Ame pe, cenubuna, şark bir açık kapı bul r ve onlarda: dostan v bâyte mle olmu- r çocukları- gitsek kadın r lardan Bre- - silyada, Arjantinde, Uroguayda, Pa- namada ve daha bilmem nurelerde bulunan babalarından, kocatacından, en tazo heber dönlerdik. Bu piyanolu, kütüphı büfeli ve ber türlü konforlu köy © Terinde-her geyin, bütün varlığın de- Didaşar — ülkelerden g çeklere borçlu olduğunu görürdük. Vai Harpten sonra bir taraf- tan Amerikanın, muhacire kapıları- v kapaması, bir taraftan da öz yurdlarıma seyyahın akın etmesi yü zünden Lübnanlı gençler doğup bü- yüdükleri yerlerden fazla ayrılamaz cimuşlardı. Bü sebepledir ki; #on on heş yirmi sene içinde Lübnan köyleri seyyah Tağbetine — güvencek, — biribirlerine muntazamı — aafalt yollarla — bağlan- miş, gitikçe büyümlş, — güzelleşmiş, bele bazıları koca koca gtellar, gazi- molar, upartımanlar, mektepler, köşk | der, yüzme havusları, bahçeler, mey- danlarla temiz, zarif, kalabalık çe - hirlere benzemişlerdi. Kışın uyuklıyan — Lübnan Mayıs, nihayet — haziran gelince — seyyahla hıncabinç dolardı. Asıl keyifli tarafı ise: Gelen seyyahların büyük bir eke seriyeti bülün yazı orada geçirirdi ve her Lübnan evi yazın topladığı para İle yılımı vefah İçinde yaşıya- bilirdi. Bvvelki yaz, seyyah mevsiminın ©x civcivli anında — birdenbire harp patlayıverince bötün yal lar iki üç gün içinde pıl toplayıp — otamobillere, fatalere atlayıp ta yerle larına döndükleri zaman gaşırıp kalmış, fakat bu ça gok sürmemişti: — Bü panik geçer, diye kendi pirtiyi otobüslere, rina, yunl- Lübnanl nlik Fransız garblıları onun ge TiNi bu tarafa yaklaştırır. mi İsanki... Boşuna masraf, ve beyhüde İyere halkı ürkütmek vesselüm. | Fesini yana yıkmış, kara şal İkaytan bıyıklı karışmıştı: | — Yahu parasını sir vermiyorsu- nuz ya,.. Bıirakınız biras da boyacı İtezacam. m o sırada Ci Jrermez di | bir kayıkçı da lâi sden gelen tre- ne yel vermek için 'şose kapanınca önümüzde bir otomobll — durmuştu. Başlar hep o tarafa çevrildi. Önün. de İngiliz bayrağı bulunan bu oto da baş konsolosu Bu bir di sen maske li gösteriyor ta kondini tukamı Lonlara şekilde — ellerile işaret muş!..) ilip ta öto mobil bureket ettikten sonra İzc, yerlilerden biri uzaklaşan otomobile baka baka — konsolasun — arkâsından bağırmıştı: — İçindeki petrol senden celmiyor mu?. Elbette güzel olur! Kimin aktına gelirdi ki, bir zaman sönra bu depolar — bizast İngilizler tarafından — bombardıman — edilecek. Ür,.. Yine o günlerde Beyrut limanına gelen dört İngiliz muhribinin bah- riyelileri şehrin lokanta, bar, gazi- Bo, pİĞJ gibi yerlerini — adamakıllı canlandırmışlardı. Fransız bahriy, lerile kol kola, gece yarılarıma ka- dar o cadde senin, ba meydar bunim dolaşan İngilizleri halk da pek se İverdi. Bu sevgiyi ölçmek istiyon bir bahriyeli grupu antika diye öleberi satmak için etraflarını saran yerli- lerle güyle konüşuyorlardı: — Söyle bakalım... — Pransızları w0 seversin, İngilizleri mi? — İngilizleri!. Neden?. — Bir kera onlar misafirdir. Son- |ra da cömerttirler. Daha sonra da paraları altındır. Daha daha sonrü da pazarlık etmesini bilmezler. | Kahkahalarla gölüşen Pransız ve |tagilz bahriyelileri kucuklaşarak, 5- İvüşerek yollarına devsm Evet kimin aklma — gelebilirdi. ki bu insanlar, günün birinde biribir. |lerine girecekler, biribirlerinin kamı- nı dökeceklerdi. Şaturadan sonra Lübnan dağlarına tırmanmıya — başladık ve zikzaklar İyapa yapa bir hayli aldıktan gonra Ayni Söfer'e vardık. Buranın çeki- KAHR irimkiler Kilis yolümu tuttukları | BU eee man, sıkışık bir dürüma — girmişti. | Türk kahramanları günden güöne ço- daliyor ve, sinsi bir yılan gibi, ya valarına kadar — sokulan — düşmanı boğmıya hazırlanıyorlardı. Antepte- İki kuvvetlerinden — haber alamıyan Vdüşman da Kilis'ten harekete geç mek üzere hazırlık yapıyordu. Fa kat bizlmkiler uyumuyor; günü gü nüne her * O zam gönüllü olarak çalışan kadınlardan | manda çocuklar da vardı. Bunlar, en tehlikeli —yerlere kadar — sokularak ' düşmahların hazırlıklarını öğseni ve başlarını koltuklarına; eni dişlerinin arasına alarak Kuman, na haber iletiyorlardı. Antep kahramanlarının Kilis yo. lanu tutarak kuş uçurmadıkları gün lerde de Kuvayı Milliye kumandanı. önemli baberler gelmiye — başla. mıştı. Düşman büyük bir hazırlık yapı- yör ve Antebi çeviren kahramanlar çemberini kırmak için harekate gç- | mek Üzere —bulanuyordu.! . Bu, hiç durmadan geceli, gündüzlü çalışarak cepheden cepheye, dağdan dağa — ve kayadan kayaya koşan kahramanla. vi bir kat daha harekete sevketmiş. ti © heyecinli günlerden - birinde Kuvayı” İüliye — kumandamı Alt Bey, lerini — teftiş ediyor. ve bunları, tutacakları noktalara — yer. leştirerek emirler veriyordu. Bu çeteler arası on bir kişi. fedal bir grop vardı, ki bunlar, 7 İle 22 yaş arasındaki ik ço Guklarından mürekkepti. Bu kahra- manlar, Ali Bey, bu çetenin kuman- danı olan Kara Osman pehlivanla birlikte bütün çeteyi gönden xeçirdi. Onları birer birer okşadı ve hepsi - tı, ayrı gözlerinden öperel Çocukları dedi. Bu gece büyük Ki kayalığı — tat Düşmünin ç bu camil gezmiye geli - dar. Gezerken kubbunin yükseki grenmek merakına düşüyorlar. elar. Kim- AMANLARI Ku ki genç çete reksini bir | i&in |Orafn bulununlara sorüy miz olsün yav« |a0 ke rularım; vazifenizin ne kadar büyük | » olduğunu unutmayın! de yardım Ğ Kubbenin yüksel Kara Osman pehlivan, © gece ço |ölçmiye karar veriyorlar, fakat ku cukları yerlerine yerleştirdiği za |be çok yüksek merdiven de nan köprü üzerinde — cehennemleri | “irada oruya on yaşında küçük ndıran bir met kopuyordu. 0- | çocuk geliyor. İki büyük n çetesindeki bütün arkadaşları | başları havaya kalkmiş, bir şeyler | rünce saruyer — Amca bir geş mi arıyorsu- Seyyahlar çocuğa cevap veriyors | in yüksekliğ ek İstiyoruz, vemiyoruz. Onun kolayı var am üŞ verimiz, bon On kufugü ne yapacaksın? a bir gey şehit düştükten sonra — düşmanlara 3 tek başına dövüşerek kamının | damlasına kadar çarpışan Şahin | m T de kanlar içinde köprü üstüne | şekkür odiy nmuştı. Düşmanlar onun de- | luyorlar. k vücudüne basaral | işden dolayı ço rlar ve çok memnun ©- Acaba çotuk on kuruşla we aldı - Horranat.. İda kubbenin yüksekliğini doğru ola- Seslerile köprüyü geçtiler. Kara ;'-k kolayca ülçebildi? Osman artık düraümu anlamıştı. Ar- x kadaşlarını son bir defa olarak gün- | Mediyeler : den geçirdi ve, tek bir kelimelik kes- | kin bir emir verdi. O anda kayalık-| — Bü bilmecemizi doğru çüzenlerden lar arasında ikinci bir cehennem tu- 1 inciye bir Türk bayrağı, ::ı'] :ıı'ıâ: nı;.:rnn;' "î'î':wî nelye bir resim ulbümü, plu, tüfel ün bir fırkadan Bdti ğ ilmmüt yünürık.bir Müşemne: kargi | Te Gerüve Ve çiçe Beleayla, boğuşmasıydı... 4 üncüye blr Türkiye haritası, Cenk çok uzün sündü. Pakat ea |ç G İhciye bir renkli buyalı kalem atler geçtikçe düşmanın kayalıklara yaklaştığı ve ateşin yalmız Öndan | değil, muhtelif taraflardan geldiği | görülüyordu. Kara Osman, Bir ars- Jas gibi, kayadan kayaya fırlıyarak ataş ediyor ve keskin emirler vere- reki — Dayanın çocuklar! diye bağını- içinde 25 çeşit İmul bulunan birer zarf. Yirmi beşinciye kadar birer çocuk romanı. Çözüleri — adresinizle birltkte bir kâğıda yazımız, zarfa koyunuz, üze- Tknı nece kuponunu yapıştırınız. Ayrıca adres yazmıya lüzum yoktür İZarüı açık gönderimeniz ber y bir kuruşa gelir. On beş gün içinde İgönderimeniz lâzımdır. S 1941 tarihli küçükk gecemizin çözüsü İS'T BUL idi. Ka da çocuklar Kara Onmanın ği kayamın arkasıı e ini görmüşlerdi. Acı bi - Osman Pehlivan?! diye haykır di — Dayamın çocuktar! n Silâhlarımı toplayın! nanların listesi 6 ner sahife — Bizim silâhlarımızı yacak?.. küm toplü- eden | ol | Tasviri Efkâr - İstanbul (|| İ General de Ga. vlle 22 teşrinlsn. Bi 1890 da Lil. ki'de — doğmuştur. Saint - Oyr'a (Harbiye Moktebi) gi- rişi 1814 harbinden evveldir. 2 ağuz- tos 1914 te 33 üncü piyade alayına mensup bir teğkmen idi. General, Bü- yük Harp esnasında 3 defa yara- lanmuştır: Belçikada Dinant'ta 1914 ağustos içinde ilk yarasını almış, 1915 martitda ikinci defa Şampa: letinde Hesnil - les - Hurlu'da lanmış, sön yarakını da yine Tasit ayı zarfında 1916 senesinde kazan- faştır. Kendisi bir İkolu tarafından harp sahasında ya- rahı olarak bulunmuş ve esir edil miştir. Arkadaşları gihi 6 da Alman- ların esir sabaylar için — hazırlamış dukları cehenneme, (İngolstadt) IX kalesine gönderilmiştir. Buraya düş- man Divanıharbinin şiddetli bir taz- yik altında bulundar ettiği kimseler geliyordı |teyebbüs edenler, itaat çınanlar, esaret arkadaşları üzerin tehlikeli tesir icra edenler, Pransa Tle gizli muhaberatta 64 korkü nedir bilmilye başlar, İlk günden İtibaren <sıkı> lardan biri addelimiye başlanmıştır. Ona hafi fayanın tam kevdisidir de- nebllir. Baş defa firara teşebbüz et- miş, beşinde de yakayı ele vermiştir. Xihay PX goma- Alman devriye | Genel De Ganlile: Y: M. S. vuştır. — 1802 de PEKİN — Frensayu dünüyün de Milli Müdafaa komitesi kâtibi v. mumiliğine- tayia olunmuş ve bu mevkide $I6 senesine kadar kalmuş. tar. Bilâkare yüksek —askeri tetkikler merkerine nasbedilmiz- ve 1907 de Albaylığa terfi ederek 606 inei Metz tank alayı kumandanı olmuştar. Ye- ni asekeyi İstilâlarm swreli ceveyanı hakkındaki tetkiklerini General de Gnülle bu devirde Ihzar ve ikmnl e- e 1924 te çıkan #«Düşmaen- Nezdinde 'efrikar adlı ilk everi Müareşal Pe: tain'in bizzat tavsiyesi Gzerine ba- sılmıştır. 1882 de ikinel kitabını yazmıştır. Adı «Kiliç Küvvetiler d Bunda, hulüsaten, madem ki tefrikayı idame etmek ve düşmam içten mahvetmek için başka çare kalmamıştır. Şu hal- de derbal teklikeye karşı gelmeli, ha- yırlanmalı, tüfeğe tö kahen kalıç e mukabele etmelidir, domektadir. Bu - ikinci erinde C: Gavlle, (tehlikede olan faa eylemek için yeni u etmenin, muharede ara leri vürüde ge ahi İstilik; cehennominden kur tarmıştı Eraretten kürtuluşunun bemen he- nen akabinde, Bolşevik istilâsına dstanı müdafas etmek için ltanda bizmet et- Üzerç tekrar cepheye koşmuş- Leh harbinden sonra onu Saint Cyr'e harp tarihi hocası tayin edil- Ertesi asbah doğan güneşin ilk | miş görüyaruz, Bilâhate Harp Aka: aşıkları, gimdi eŞehitler tepe: | demisine dökul imtihanını kazanmış, |taşıyan Kartal yuvasındaki kayalık- | 1927 de binbaşılığa terfi etmiştir ve larda sessizce yatan oa bir Türk fe-| Rhonaine'de piynde nve: tabura ku dalsinin mübarek alınlarına, — Türk danlığında bulunmuştur. 1929 da vatamı namma, minnet ve gükran | Yakınşarka busuz! bi vazife ile gün- öpücükleri koyuyorda, |derilmiiştir. Yrak, İran Masırda usun müddet kalmış, etrefii totkikler yap- kandilerini teselli ediyorlardı, bu pe- | denberi meşhur bir oteli ve gazinosu | ÜD 3ç yulün nik geçer, çünkü Avrupadaki harbis | vardır kt burası Umuml Harp İçh Masıra, Filistine, —İraka sıçraması |de dördüncü ordunun nekahetbanesi dkla bile gelemen. Örada Harp Gu|idl Beyruta yirmi dört kil, sene bile sürse — bize Maginot | gzakla Ve 1226 metre yüks kattı yorılaa bile bize-ne? Fransıt İlunan bu kalabalık kö, ve İngiliz donunmaları sağ <ldukça | başka otellerle va çe harp Akdenizin bu taraflarına gele mez. Ve her tarafa kurulmuş sayısız ki. Üse, manastır, mektep, yetimhane- derdo katolik papaslarının ellerinde, Bilhasaa bunların eski kükimi bizle. ve karşı kin ve âdavet - telkinlerile büyütülmüş yerli gençler, Fransarım yüzde yüz zaferle çıkacağından emin oldukları bu harbe gülüyorlardı Hattâ Pariain emrile her tarafta açıklar maskelendiği ilk gece kahka halarla gülüyorlardı — Allah raxı olsun bu harpten... Artik sevişmek için işıksır köşe bu- cak aramıya hacet kalmadı. Sokak ortaları bile birer aşk yuvası olda. Geçen harpte Türkler zamanında müt biş bir azap içinde inliyen Lübnan bundan sonra dünya biribirine girse bile işte harbin yalnız bu safhasını görecek, yüni daha rahat, daha bol, daha keyifil sevişecektir. Görü miz, gelecek bene naml bir sey akını karşımnda bulunacağız... Heyhat, bu hoş teselli — (pelecek sene) de, bu sene de bopa gitti... Ve €n Secil, harp Lübnanın — eteğin Bayruta — kadar geldi. — Gazetelerde Beyrüt petrol depolarının bombardı- man edildiğini okuduğum vakit dü- k daldım: İki sane evvel Fran- gö harbo girdiği zaman, bu muaz - zam petrol depoları, askeri makam- Jarın emrile renk venk boyanarak maskelenmiye — başlanmıştı. — Bunu geyre dalan yörlilerin konuşmasına | kulak vermiştüm : | — Ne lüzum var buna... Muhare- Bo nerede, burası neresi? — Camım belki İtalya da harbe girer de.e e — E ne olacak İtalya “barbe gi- Onları — sevgili vatanızuız ti dar. Bu sön sösleri, çetenin en genci İslan on yedi yaşındaki İbrahim söy lemişti... ayet köprü ba althıyarak geçerse, kar- şısına dikilecek olan son kuvvet, sız - Jolacakı Bunu unutmayın! Kar. tal yavasına banziyen hıklar urasında- yarlaşgcok alan sizün | gibi Türk kahramanları, bülün bir düşman fırkaama karşı gülerek cen- kedebilir!. İ Kara Osman pehlivan bu sözlere, elini tabancasının namlasuna gikü. Terek cevap verdi yet zarwretleri, h p t lazı beynelmil Tn bir aakert salahı bi kabul ettirmek bususunda ittifak etmiş bi kunuyorlar. Hazari ve sefri orı (Denamı sahifa O kadar ateş ettiler ve o kadar dayandılar, ki artık fişekliklerinde ve tabancalarında kurşun kalmamı Bombalarına sarıldılar, Gecenin vi karanlığı içinde yalçın kaya- lar müthiş tarrakalarla inlediler.... Sonra, nasıl olduğunu onlar Ca bil- miyorlardı, kayalıklara kadar tırma- nan düşmana karşt silâhlarının nam- hülarile; — matralarile, — çantalarile, 'kamalarile ve ellerine geçirebildikle- TEnİ yük ötelin kar. gısında bir Jâhza durdum: Yirmi iki, yirmi Üç sene evvel şu çamlıkların altında kolkola gülüşe gölüşe dola- şan, nekabet devrelerini — geçiren genç Türk zabitleri görmüştüre. Şoföre: Beyruta . dedim. İTİZAR — (Gazi Antep Astı) röportarjımızı — yazımızın luğundan dolayı bugün dik. - Okuyucularımızdan çok. dereedeme. — Kumandanım; düşman, kartal ğ Örür dile. geçidini ancuk biz Glürsek geçebile- sektir. €€ — kalmıyalım... KANDEMİR M $. Epvelâ doğruca askeri mahfelin kapıcısına gittim. Bu Rumanyalı çocuk, ayda 4000 ley mu- kabilinde bize hizmet ediyordu. Resmine iyice baktım, evet o idi. Kendisini gördüm, — Sizinle. dedim, görüşmek istiyorum. Esmet, beyaz yüzlü genç bir çocuk olan Christiane iyice yüzüme baktı. — Niçin? dedi. — Büyük Rumanya! Ben parolayı verince o, gülümsedi. — Bu akşam Lide'de saat yedi buçukta. — Güzel! Saat on bir buçuk ol muştu. Meşhur. Herdan Tokantasıra gittim, ayak üstü ucuz bir yemek ye- dim “ve otele döndüm. Saat tam 12 de mkerl mahfelin kapıcısı göründü. — Bonjur Christiane., — Bonjur Madam. Oturduk. birer siga: verdi «Orduda ayrılık gayrılık var. Bir kısım ordu erkânı uzlaştırıcı bir politika takip edilerek, hattâ icap ederse fedakârlık yapılarak memleketin bir harbe sürüklenmemesi taraftarı, Diğer bir kısım ordu erkânı ise, mağlüp dahi oluzsa, şerefle mağlüp olmanın icap ettiği kasa- atinde. Halk, ekseriyetle olan bitenden bihaber. An- cak Almanlardan para alan Dömirmuhafızlar dehşetle çalışıyorlar, Yalnız sön zamanlarda çahlarına iyi ot ukandı. Çünkü onlar Almanlarla dostluk edip Rus aleyhtarlığı yapıyorlardı. Hal- buki, Almanya Sovyet Rusya ile —dost olunca memleketin içinde nasıl bir siyaset güdeceklerini şaşırdılar, , Büyük casus romanı: 56 içtik. O bana şu izahati — Allo, Madam Lufidis. — Buyurun!... Sesini tanımıştım. Ki mpina petrolleri müdürü, — Orada mısınız?> — Oteldeyim. — Rahatsız edebilir miyim ? — Yarım şaat sonra beklerim, — Çok teşekkür ederim. Ben yürim at içinde hasirlanmiştim, O 'da gelmişti, beraber çıktık. Mösyö Marinescu (yeni doslumun ismi) Bük- reşte Kimpinadaki gibi serbest değildi, otomobile bindik. Evvelâ şöyle uzaklara Strand plâjına git- tik. Rumanyalılar ordularından esirgedikleri mas- rafları buraya sarletmişlerdi. Mükemmel iki ha- vuz yapmışlar, dünyanın bir ucundan kum getir- — Peki, dedi, ne zaman görüşelim, — Ben, dedim, Esplanade otetindeyim. Ser- best olduğunuz bir zamanı söyleyin, sizi bekli yeyim. — Bugün 12 — Peki Oradan ayrıldım, saat on Büçüktu. Oradan C...tul gazetesi idarehanesine uğradım. Gazeta istihbarat şefi aslen yahudi idi. Esasen gazete de yahudi parasile çıkıyordu ya... İstihbarat şefini gördüm: — Büyük Rumanyal. Büyük Rumanyal. Sizinle görüşmek Nerede? Nereyi münasip görürseniz. mişler, mükemmel iki pi Herkes soyunup — bu havuzlara giriyordu. çeşit kadınlar, güzelliklerin her türlüsünü cami erkekler, tuvaletler, mayolar, vücutlar, burada gü neşin altında teşhir ediliyordu. Güzel bir orkes- tranın çaldığı gazinoda oturduk ve başbaşa mü- kemmel bir yemek yedik. Şehrin üzerine karanlık gökmiye başladığı raman oradan kalktık. Yine bir le binerek Çişmecin parkına geldik İçinde a dolaştığı. büyük havuzun kenanında oturduk, bir sandala bindik, kovuklara çekildik.. ve sonra davetim üzerine benim odama giderek sabahladık. —— Sizinle, dedim, & Sabahleyin o işine gitti, ben de işime başe Çeşit ile | arasında. iyorum. (Decam var)