Şamın Kral Faysal, bizi kabul Ş amın Mereo meydanında biraz daha daralıma; Zaten seyyah da olsanız, yerli de olmanız günde bir iki defa burudan geçmemek edemez- sinin. Çünkü, sade Şamın değil, bü- tün Suriyenin merkezi, kalbi burası- dır. Gelinlz, Şamin enva Virlü şe- kerlemlerinin ve nefi> meyvalarının teşhir edildiği Alipaşa çarşısının ka- pisinda açık hava kahvesinde birer sandalya çakip, birer okkah kahve İstiyelim. Usutmayınız ki buranın nagilesi de meşhurdur. Hele nergile ye ataş istenişi! Genlş yaya kaldırı- minı baştan başa kaplamış olan ma- sülar ve nargileler arasında cıva gi- bi süzülerek mekik dokuyan urun fes- N, abani kuşaklı ve ipek peştemallı garsen ikide birde avazı çıktığı ka- dar bağırır: — At odrat... At ti Arapça bilmiyen — Türi gün, Şamm her sokağında, her meydanın. da çınlayan bu ses karşısınla hay- et düçer. Öyle yaz kendisi solak al- Bandan sıtma görmemiş bir ühenkle kurduğu nürayı, ne diye boyuna . Hal- rtasında buki o, bu nargilo boltuğu lühzada bir atoş iatemektedir! Malüm ya; arapçada ateşin adı (nâr) dır. Hat du ver demektir. Fakat meden. $e mübarek, H yı yukarıdaki Çat)der, çıkar işin içinden. Sandalyemize iylce kurululm da meydanı seyredelim: Görüyar munu- muz, Şamın dört bir tarafma giden tramavayların da merkesi burasmdır. gibi bu meydanın geçer ve az ö tede, eski, hizim Sariye vilüyoti ko- mağının önünde meydana çıkar. Bü- me$hur Merce meydanı * WW e etmiş ve halkın Tıırkknı karşı gösterdiği büyük tezahürat karşısında iltifat etmiye mecbur kalarak: - Ne yapalım beyler Şam hicranını yenemiyor - demişti | Umumi Harbin başlarına kadar İa. fanbulu Hicaza bağlıyan ve bilbassu ae mevalmlerinde on binlerle hacı taşıyan ba yol, o harp içinde meşhur Lavrens tarafı köprüleri oçuru- larak, her yanı parçalanarak, tarı- mar edilmişti. Harp bittikten sonra Şerif Müse- yinin biraz zor ve bir hayli da rica ile alakoyduğu bazı mübendislerimiz farafından uzan emekler neticesinde işleyebilir bir hale getirilen hattan ilk geçen ve Şerifin ailesini Şama getizen trende ben de vardım. Biz on bir kişllik bir Hilâliahmer İbeyeti idik. Mütarekenameye istina. jden teslim edilen Modinade yaralıla- Dermizi tedavi etmiş, beynelmilek kai- İdelere uyarak vatanımıa — dönüyor- dük, Medineyi, bütün bu çölü, akik Jlara durgunluk verecek bir cesanet ve gecaatle müdafaa etmiş olanlar, bıçkira hıçkıra mükadderata/ boyun silâhlarını bırakmıya meebar olmuşlardı. Hepsi Misırda Üsera kazıplarında idiler. Avcak biz, on bir Türk, İsviçredeki beynelmilel Sa- İlihiahmer toşkilâtimın tavassutile hör kalabilmiştik ve şimdi Mekkede bize kargı lsyan etmiş, çöllerde bizimle ba. Koşmuş ölanın en yakmlarile ayni tzende yolculuk — ediyorduk. — Bunlar, artık bir Şerif soyu değil, bir hü- kümdar ailesi Idi. Kraliçe, Preasler ve Prensesler. Fukat hepal de türkçe konuşuyor- du. Kimi bir Emixygün yalısında, ki- mi bir Çamlıca köşkünde, kimi bir Berede nehri de, göze görünmeden | Lâleli konağında doğmuş, büyümüş- | altından tâ, | — Bundan sonra buralarda nasil yaşıyacağız?.. diyorlar. «Tarcini Efkürs güzetesi Yasdıle. vi Müdürlüğüne: €Yeni Sabaha ın 4 ve G haziran ta- rihli nüshalarında hakkımda intişar eden yazıya karşı aşağıdaki yazımın - okuyanları tenvir etmek ve muhto- mel bir yanlışlığa mâni olmak gazetenizde neşrini dilerim. 1 — Evvelce €Yeni Sabahs ta hak- ada yamlan şeylerin tamamile ha- kikat bilâfı olduğunu, Yeni Sabahın Z2 ve 20 mayıs ve Taavirl Kekârın Zi ve 28 mayıs tarihli nüxhularındu mufassal izahatla isbat ederek taribi tenvire çalışmıştım. Bu gazetelerin çıkmamış birinde olan fıkralar diğer lerinde çıkmış olduğundan bu dört garteyi ayni zumanda okuyarak hü. küm vermek lâzmm gelir, Benim hak- kımda yazılmıya cüret edilen bu yanlışlar karçasında diğer yazıların dekruluk deveceleri de kendiliğinden meydana çıkar. 2 — Karşımda münakaşaya yelte- nen zat, bir takım dil uzatmalara, yüksekten atıp tutmulara ve her h- karı bazı lâflar ssvurmuya, İlimden, Ahlâktan, tarihtea ve tarihin hük münden bahsetmiye kalkışmış ve vale vükif olanlara epeyce eğler mevzuu vermiştir. Biz de üzerinde durmıyorak güldük, 3 — Beki mebusu ve şahsi yaveri karşıma alarak münakaşa — etmak maksadile yakarıda yazılı dört gaze- tedeki izahatı yazmamıştıı. Yalnız tariht hakikatlerin tahrifine meydan vermemak için hakikate muhalif şey- lerl tekz'p ve tashih etmiştim. Ceman © dürt yazıda bu hususlarda söylen- mesi lâzım, mümkün ve saruri olan. ları neşretmiş olduğumdan artık faz- la dirılti ve hatâ İle dolü saçma okü- mıya ve bunlara cevap yazınıya vak. tüm ve vaziyetim müsalt - değildir. Kendi değerile mütenasip olan biri- |zine çatarea, belki Alemi kondistne daha 4x güldürür. Yalnız, bu defa yi. ne büyük bir çam devrilmiş ve ev- velki hakikatş muhalif, abuk sapuk lâflara yeni ilâveler yapılmış oldu- Gundan şu son tokmak darbesini in- susta. bulunduğu seviyoden çok yu- | 7 ve serveri görüşmeler esnaaında ba- zi mübahaseler olurdu. Ekserisi kü- çük rütbeli olan bu zabitlerle benim temasım azdı. Bu mübahaseler meya- Yazan: Emekli General Ali İhsan Sâbis minda güya bana İsnat olunan Vâf- lardan ve hareketlerden kiç haberim yoktur.” Jurnalcilerin uydurmuş ola- jeakları bu gülünç kldialar ve imat- larla komplo hezeyanı, gerek İstik- İâl mahkemesine ve gerek Divanıhar- |be tevdi olunan sekiz madde arasın- da da ileri sürülmüş ve bu kere ye- niden neşredilen ve inananların zih- niyetine bir delil olan jurnal dahi İyezüne vesika olarak bu mahke. melere verilmişti. Her iki mahkeme bunları tetkik atmiş ve tamamih sastan Âri, uydurma şeyler olduğunu edemdiğinden dola- gya mecbar edilmiş bir jur- galemi marifeti bulunduğunu anl- yarak Üstünde durmıya bi Mözum görmemişti. Büyük Mitlet Meclisinde ber mebus İstediğini söyliyebilir. Bun layıt ne olduklarını bilmiyorum. An- cak ileri veya geri söylenen sözlerin Ütiçbir hüküm yeyahut karar teşktl e. İdemiyeceği aşikârdır. Hüyük Millet İMfcelisince aleyhimde verilmiş hiçbir karar da yoktur. Meselenin nit oldü- u mahkemoco tetkikine ve neticenin | Mocitse bildirilmesine — kurar — verik mişt Ra — gizli müzakerelerde İlekte ve aleyhto mütalea yürüten. İler vardı; bunların mühim bir kutma İhenüz sağdır. | Bütün bu müzakerelerden — sonra İmahut jarnal ve iddlalar gerek İ- İtiklâl mahkemesince ve gerek Divamı rpçe tetkik olunarak — mesuliyeti mucip hiçbir hareket görülmemiş ve ona göre karar verilmişti. Bunlar, tarafımızdan isbat edildikten ve öte- de beride İnat veya iftira şeklinde Üeri sürülmüş şeyler de mahkeme- lerce sübut bulmadıktan sonra hâlâ tön o zamanki vilâyet konakları Gelü- | — Bu böyle olmamalıydı... diye sa- 'bunda olan bu koca yapıda şimdi Bu. #Syorlardı. viye hükümeti yerleşmiş bulunuyor. | /— Sanki yıkılan bir diyarın çocukları Başvekil ve bütün Nazırlar hep bu- biz değil, leselliye muhtaç olan biz Yadadırlar, Oraya varmadan sağda ' değil, onlardı... iyine bizden kalan — posta ve lelgraf | — Sırtlarımızda — Bedevi maşlahları, merkezile Adliye dalreal vardır. Kar. | başlarımızda çöl agel keflyeleri, çe- Hd bizim pelis karakolu, hâlâ o va- | Relerimizde birer karış sakal vardı. Bifeyi görüyor. Ba meydanda, asfalt | Ancak bu kıyafatle Şamda canımızı yolların üretmiş olduğu garajlar ol- | Kurtarabilirdik. Çünkü Türk ordusu Mmasa, hiçbir şeyin değişmemiş olduğu | #Tadan ayrlrken onü arkasından Kdt edilebilir. Bu garaçların önün- | YUrmuya kalkışanlar, günlerle, hafta- do sübuktan akşama kadar boy boy | İ&rla, uylarla Şam sokuklarında Türk otomobiller ve otobüsler dolüp dolup | AYlamışlardı. Türke karşı kin ve gayz lırlar. Gi 1 çığırtkanlar noden doğmuştu? Onu bilmiyordak. :':Ğylır Kibi senlenip dururlar: #7 | Yalız ba Şamda, işte ea Merce mey. — Yallah Boyrat!... Yallah Ha- | danInda birçok masum Türkün - sade Yallah Hayfa!... Yullah Ku- ; Türk olduğu için - kani akmıştı. Ve Yallah Baalbek!... Yaltah beynelmilel vesikalarla seyuhat etti- Yallah!.. Yallah!. #imizi bildikleri halde, başta Kraliçe mdan taze haber a. 'Trablus!. Meydanın ortaşında yüks ven koca | Yt Prensesler, sütan, bizim Çemberlitaşa —e kadar | İRaların bepsi: da . Yalnız bi kaidesin- | — Göcü kızmış Samlhilara meram de =.:::. .,,;,.ı:.;v:_ :nıi: anlatabilmek müşküldür. Sakm Türk e Yıldındaki Hanakliye camiinin za. | Olduğunuzu söylemeyiniz. Oradan ay- rif bir minyatürü Bunü Hicaz Tilıncaya kadar gizleniniz, diyorlar. demiryolunun yapılması münasebeti. ** de Sultan Hamit diktirmiş. Hattâ bizi korumak içla, emirler İşte ba hattm ana fatasyonu da bir | Yermişler, treni muhtelif istasyanlar. #t ötededir. Burudan başlıyan demir. |da bir hayli bekletmişler, $ama ge- yolu 1868 kilometrelik bir çölü aştık. |(©& karanlıkta varmamızı temia et tan sotra Medinei Münevverede mi- | mişlerdi. Şbayote örur. Vakü daha mzayaenk, | — Biz de o bederi kılık kıyafetle, tek dört yüz küsur kilometre daha gide- ktlime türkçe süylemeden istasyonun rek Mekkel Mükerremeye varacak- (14 bir tarafından çıkmış, faytonlara Miş amma... Birçok sebeplerle kas. | Stlıyarak bir Türk dostümuzun evine met olmamış. iltica etmiştik. Fakat, şimdi ulaşabilmiş olduğu | Bizi pek samimi bir şekilde karşı. yere kadar da, üstünden hiçbir katar | İAYan doat, balimizi görünce hayreti- geçmediği için, kumlar üstüne, mâna. |Ni gizliyememişti: dirmiye Tözum görüldü: Maltada, 1919 senesi müart ve gn aylarında, daha Anadoluda İs- |bu vüdide abuk sapuk lâflar söyle- - | mek, sahibinin izan ve mubakeme de- vecesini gösterir. İstiklâl mahkemesi- tiklâl mücadelesi başlamamış iken, e- muhakeme karurını vermeyince, ay- sir Türk zabitler arasındaki sinirli İlarca sonra bu evrakın Divanıharbe olduklarını, hattâ sabahleyin ünifor. malarımızı giyerek serbestçe sokağu çıkabileceğimizi söylemişti. Ertesi sabah sakallarımızı kamta. Tak kendimize gelmiş ve açık gümüsi, H piril apoletli, yakası kızılaylı Ü. Tn eee giyerek işte bn,ı.ı:yv bir tezahürdü ki, bayraklarla süslen- dana İnmiş... — ve İlk şaşkınlığı, yu | Talş İocasında oturan Kral Paysal bi. kahvodo oturanların bisi görür gör- |le - © sıtalarda nrııd'ı mevcut resml möz pargilelerini, kahvelerini bırakıp | toğukluğa rağmen - Tâkayın kalama- yerlerinden fırlayarak tarif edilmez | Miş, gülümsiyerek hizi selâmlamıya bir samimiyet ve heyecanla -ı-—ısııı.'ve alkışlamıya mecbür olmuştu. ı:,!,'i _F:ııddnlui...ı di;:l q“-pı:.;;ı:ımvı.ü:):;ı bitip de, bina seyir. imizi masalarına davete - 'eilerden boşaldığı zaman, sesiz sa- ları zaman duymuştak. | dasız kapının önüne çıkınca... müthiş | Sonra, öleberi almak için xirdiği. | bir kalahalıkla karçılaşmıştık. Mağer Fmiz dükkânlarda bizi nasıl izaz ede- | IYatrodan çıkanlar, gitmemişler, da- İceklertni bilemiyen Şumh esmafa al | Eılmamışlar, bizi bir kere daha gö dığımız. şeylerin parasını ve y le*;l.n..k için buraya birikmiş, bekli. delelerle ne kadar zorluk çekı KE a E böl sük di ynetaainn. Kaynaşan bü kalabalığı polislerin yardımile güç halle yarıp da fayten larımıza yerleştizimir. zaman tün bu seyirci kalabalığı ayağa kal- karak, eşi görülmemiş bir coşkun'uk içinde: «Yaşasın Türk kardeşlerimiz! Yaşasın Türkler?...» diye dakikalar. ca buğıra beğıra bizi alkışlayıp dur muş! Bu, » kadır İçten gelen kadar çak İkrâma maraz kalmıştık, etrafınmadaki masalardan zönder bicalar, şaraplar, baklavalar, çiçekler va yemişlerle o kadar bunalmıştık ki, yemeği yarıda birakıp kaçmamak tçin dişimizi göç sıkmıştık. Hele bir gece... İşte yine bu Me #ünü ve içinde bulanduğumuz ara- balarm, bir alkış tafanı ortasında, yüzlerce coşkun insun tarafından çe- kdlip yürütüldüğünü görmüştük. Ertesi gümü Salikiyedeki köçktn. ca meydarımın şa köpesinde - aoara (€ Bizi Huzurunu kahul eden Kral ları yanmış elduğu işin şimdi. yeci | VAY>R, birçok aemin ve zamana uy- boş düran « tiyatroda, Mısırdan ge| CUT het sözlerden sonra, geceki te- lan bir kumpanyanın verdiği fevka- | “*HüYAta temas ederel lüde: müzamerede bulunmak istemiş- | — Ve yapalım beşler, Şam, hle. tik. Biraz geç gittiğimlz için gündüz. (YM yenemiyor! demişti. kaşla wör arasında atların çörüldü- | ne kiyafet böyle?... gabuklar gibi uzayıp ridiyor. Bilmem, | — Kendsine meseleyi anlattığımız za- yeryöründe bu uzunlukta bu kadar | man İse, vaziyetin değiştiğini, taş- kınlık yapanların birdenbire Türk. den tütüp ayırttığımız localarımız. dan başka her taraf dolmüştü. P- | Şimdi, ayni meydanın bir köşezin- de, yirmi yıl evvelin o gecesini ve gününü batırlamamak climden geli lerden özür dileyecek derecede nadim İTALYANLA Ben ölmedim Büyük casus romanı: aa Kiminle konuştukları. kiminle ahbaplık ettik. mel bir tarruza karşı çarpışmak üzcre nöbet bek- :m:: â’:;ık pıl:fl:;dğu_ Li:ı ıın-ilbı;ıaı - makinelerinin düşman! ğ e tak halde olmadığım söylemiş,.. gER Ermeni, muhtelif şeyler anlatıyorde. İyi malâ at sahibi idi. Ben: < — Acaba, dedim, şu güzel şeyleri. şu hiç gör- mediğim ve bir daha da göremiyeceğim tasfiye- haneleri ziyaret etmek istesem izin verilir mi?. Ermeni durakladı: dürü gi — Yunanlı Rumanyalı kı bir tarassut — Zannetmem dedi! Maamafih bir kere tec- nenin Müdürlük binasına girdim, ve odacıya Mü- rmek istediğimi söyledim: İki dakika son- ra Müdürün yanında idim: Kendimi takdim ettim: Adam memnun oldu. Güzel giyinmi; kır düşmüştü. Ben maksadımı anlatınca: — Fakat, dedi, bilyorsunuz ki, şimdi çok «- herhangi bir taraftan bir darbe gelir, diye azami korku içindedir. kat localarımıza girdiğimiz anda bü. ' yor... KANDEMİR , Kimsenin 'içeri diliniştir. Ben star ettim: bir daha ya gö enteresan şeyle elbette takdir edersiniz. leri hep tesbit. edilyormaş. Tasfiyehanelerin ci rübe edin. eei No varına tayyarelere karşı hava dafi topları yerlep- “ — Ben gazinodan kalktım. bir arabaya bindim, K ddi : türmişler, bitaz ötede beş avcı tayyaresi muhte- bozuk, çamuzlu, çökük asfalt yollardan tasfiyeha: aht valml a dedim, buradan buna şifaki Konuşmalarımızı genişlete geni gazetecilerden. a şık bir 45 yaşlarında vardı. Şakaklarına nin cebine kaydırdı ve o da evli altındayız. Hükümet, petrollere düşlk edeyüm, dedi dmalderindzikonrcel ediyoruz. ç — Gazeteciyim, dedim. Hayatımda böyle mem. İki halk arasındaki dostluğun kıymetini de Biraz göğsümü açtım, biliyordum. Kadımı, er- keği çapkın olan Rumanyalılar, işve davalarında pek çabuk pes ediyorlardı. Şundiye kadar çoktan dama demesi lâzım gelen Müdürün durgunluğun- dan anladım ki vaziyet hakikaten ciddidir. hğa döktük. Ben bir fırsatını bulup evli olmadı ğamı söyledim, o bir fırsatımı bulup yazıhanesinin altında alyansını çıkardı ve sözde gizlice yeleği- ettk Ertesi günü Bükreşe gideceğinden bahsetti. Be de Bükreşe gidiyorum, beraber yolculuk ede- riz. dedim. O benim bu avansımdan şımardı: mde ederseniz Bükreşte de size arka- Mecburtvesonbirizah'! aaamamamanaaran aa aA AALAAAARAAAARRARAARAAREMARARALELMAARARLaDA. Bir refikimizde iki makale ile askeri muharririmiz General Ali İhsan Sâbise eski bir mevzu üzerinde tenkitlerde bulunan eski Bolu mebusu Cevat Abbasa General Ali İhsan, son ve nihal cevabını vermektedir verildiğini ve Divanıharbin de ceza kanunnamesi dahilinde — bir hükme varmaması Üzerine benim iktidarsız. hık isnadile dareten toknüt edildiği- mi ve bu muamele esnasında Ray Hü- İseyin Raufun Başvekil ve Millf Mü- Pdafan Vekâleti Vekili olduğunu yaz- İmaştım. Okuduğunu anlamıyarak İs- tiklâl mahkemesi zamanında —Hüze. yin Raufun Başvekil olmadığım be- yan İle beni tekzibe kalkışan adama 'ne demeli?. Benim kırk yaşında ördi kumandanlığından tekallde - sevkim hakkında Konyaya tebliğ edflen 6 tem muz — 989.022 tarihli ve 8898 mu- yanralı şifrenin altında Bay Hüzeyin Ranfun İmzası vardır. Yegüne tekzip diye ileri sürülen fıkra, museızımın mebusluk hayatında bile işretten fa- yiğ olamıyarak hakikatleri görebile- cek ve hifzedebilecek dimağdan mah- İrum kaldığını gönterir. Benelerce evvel neşredilmiş ve her kesçe malüm şeyleri tokrar edip iş * İkarıştırmak, sadet haricinde bocala. maktır. Ordumun Cihan Harbindeki hareketlerini, tekmil Cihan Harbini işret sofralarmda ve şahst ihtiyaçla- vı vemin ve tatmin ile geçirmiş bir şahsi yaver anlıyamaz. Ben Musulda bulünrken Müusulun kilametrelerea ce nubunda Dicle grupuna kumanda e- den ve sarhoşluktan başını kaldıra- mayan piyade kaymakamı İsmail Hak kmın emrindeki hafif meveutlu kıta. Pların arkasımı bir sece çölden döla- garak kesen düşman, bütün muhabe. İre hatlarını tahrip ettiğinden bentm tâ Musuldan ona emir vermekliğime imkân kalmamış ve kendisi de vazb İyeti takdir edemiyerek malyotile be raber esir düşmüştü. Bu vaka Fille. tin ve Surlye cephesinde ordularımı- zın darma dağınık bir halde Halebin şimaline kadar çekildikleri zamana tesadüf ediyordu. O tarafta olami. yan işlerin, Musul tarafında olahi! ceğini sannetmek vukufsuzluğa delü- let eder. İsmi geçen jurnal sahibi bir müddet sonra Kastamonır mebusu ol. müaş ve (Halife bu memlekete lâzın- dır) diyerek hilâfet Tehinde Tey ver- İmişti. Bunu bilenler Jurnalin mahiye- tini de anlamakta gecikmesler, Bu zat benim Erkânıharp Reisim iken wazifesini yapamadığından ve içki D uyku ile vakit geçirdiğinden dolayı kendisini birkaç defa şiddetle tekdir ve muahaza etmiştim. Bunua üzerini, nihayet istifaya mecbur kalmış ve bundan sonra mahut jurnali tertip i- le evvelâ şifaben ve sonra tahrirem vermişti. 4 — Maltadan esaretten kurtarık mış olduğum. hakkındaki Jâflar ise evvelki hakikate muhalif — iddlaları gölgede bırakacak kadar #ıkılmadan uydurulmuş bir hezeyandır. Malta- dan beni kimse kurtarmadı. Kellesk ni koltuğuna alarak gizlice tedarik edilen bir kaçakçı gemisine binip Mal tadan firar eden 16 kişi arasında ben de vardım. Evveli İtalyaya, oradan Kuşadasına geçip Anadolü — İstiklât mücadelesine İştirak eyledim. Ankar raya geldiğim zaman bu kaçma hü- disesi üsecine (Hâkimiyeti Milliye) gazetesinde Genersi Harington'a bir de a€ cevap neşrettim, Benim o Ba- man bu firatı yapamıyacağımı — ve İngilizlerin gldli himayesile Kuşada- " İsma çıkarılmış olacağımı zanneden kara yürekliler de ax değildi. Maltae kaçan 16 mi benüz sağdır. Burlardan birçok- ları ve bu meyanda eeki valilerden Sabit ve Necmi Beyler de buşrtn ma. busturlar. Bizim kaçmamızdan son- |ra, gerl kulanların Maltada tutulma- Harı artık münasız olduğundan bir müddet sonra Ankara hükümetile mü büdele yapılarak bunlar saliverilmiş- tir. Bu süretle vatana İade edilen- ler meyanında Bay Hüseyin Ranf, merham Yakup Şevki Paşa, Afyon mebusu Bay Ali vesaire de vardı. Bu manyanın sabık İmparatoru KAYZER WİLHELM -. Kayzer, Alman siyasetini, anlayışına göre idare edebileceğine inanıyordu İkinci Giyom, se yahsti çok seviyor Yazan: MA R. du; çünkü bu seya hatler, rin ve gururünü olşamıya vesile oluyor- lardı. Nörveçe, Rusyaya, İngiltereye, İtalyaya, Holandaya, Türkiyeye ve daha nerelere gitmemişti. Bu seya- hatlerin ber birinden avdetinde, ha- ricl bir mesele hallettiğinden emin- di ve yanmdakilere: — Avrupada benim kadar siyasi bir odam yoktur, Diyerek gururlanıyordu. Kayserin bu seyahat merakı, o ka- dar göce batıyordu ki, halkm dilin- de bir şarkı bestesi de yaratmıştı. Birahanclerde keyfe gelen halk, bu şarkıyı şöyle söylüyordü; Birlen üç çeşit imparatorumuz oldu: İktiyar imparatorumuz: Birinci Gi- yem, Ahıllı tvpuratoryroma; Üçüncü Frod rik Seyyah #mparatormmuz: İkinel Gi- yom İmparatorun bu seyahatlerinden biri, Berlin adliyesini çok müşkülüt- ta birakan, hükimleri epeyee terle. ten garip bir davaya da sebobiyet vermişti: İkinci Giyom'un İngiltereye seya- hati saralarında, mekteplere, belodi. yelere ve bu gibi mücsseselera Tevar zım temin eden Münihli bir mütcah- hit, bir Berlin imalâtkanesine, İmpa- ratorun 2,100 büstünü sipariş etmlş- ti. Sipariş de müzyyen müddetle tes- llm edildi; öyle ikan mütsahhit, ima- Tâthaneyl protseto otti ve iç mahke- meye kadar gitti. Sebep? Büstlerin sakalaz olmaları günkü Kayzer, tngliterey » iiderken zakalerıdı. 0- non, sonradan sakal koyvereceği ki- min batıyına gelebilirdi?. Pek tabil olarak heykellerin çeneleri sakalsız yapılmıştı. Gelgelelim, İmparator, İn- giltereye sakaleer gitliğt halde, ora- dan sakallı dönmüştü. — Maksadı da gazetelere yeni bir mevzu temininden ibaretti. Sakalının büyümesi için dı:_ amı'.: yolculuğunu uzatınıştt. Ra raf da haklı idi, Hâkimler, meseleyi halletmekte çok müşkülât çekiyorlar- a. Bereket versin ki, Kayzer sakalımı tiraş etti de hâkimler ferahladı ve dava da sulhen halledilebildi. vakayı da yanlış yazan şahis, lami | Rus geçcr zatlardan sorabilir. -Japon harbi (Devamı sahife 5, sütüm 1 de) Hünel Giyom, bilhassa, büyük dev- tüm, ve bir iki ssat sonra dostluğumuz o kadar deriledi ki, Müdür beni ve bütün petrol tas- fiyehanelerini dolaştırdı. İzahat veriyor, anlat- yordu. Simsiyah ürüm, ya göre- Ben tabü işi ediyordum. — Tasfiyetiânenin mevkilerini, adımlarımı sayarak tesbit etmiye ça- kşıyordum. Bunlar yetişmemiş gibi, büroya ev- det ettiğimiz zaman, genç müdür bana bir deste fotograf da verdi. Ben tnuvaHfak olmuştum. Yani zift gibi petrolden elde edilen müştaklara varıncaya kadar herşey hakkında be- ni tenvir ediyordu. kendi zaviyei rüyetimden tetkik ince noktalarının tasliyehaneleri mahvetmek için nereye kundak sokulması icap ettiğini pekâlâ tesbit elmiştim. Ertesi gün trende buluşmak Üzere ben aynl- işlete işi ahbap- isterim, dedi. olduğunu inkâr güt, ufak bir ye mak isterken Müdür: — Bu akşam yalnızsanız, size refakat etmek — Yalnızım, dedim, Otelde kalıyorum. Eğer meşgul değilseniz. O, sözümü bir bıçakla keser gibi: — Hayır, hayır, dedi. Hiç meşgul değilim... — Ancak Kımpına'da nerye gidebiliriz) Ba- Akşam çıkacak müzikli filân bir gazino da yok... Tabü ben bu teklifi memnuniyetle kabul et- betler Özgen ni gün, akrabas: =u= lcn.'ı İzincl Nikola'ya şüyle bir mektup yazdii ettiğin Münasekar, Fransa Tle idame - ler, Cümhuriyeti bir MfSndd Üzerinde yükseltiyor. Eliee SATürinda, Rus Grandükterinin, — GÜZU ) ve devlet adamlarının Ka “Wcudiyot deri, Pramsuz Cürabr İK ÖTne, kene t ülelim — Blz, teden fena göY Pric saya ve onun C:"_'_"-':' olan vemimi- etine bakınız! Biz de. mem- İeketimizde bir. CÜMhüriTet İdüreşi kurmayalım?. Diyip daruyorlar. Bizim Hıristiyan '”;;:';_"*" - duğumuzu ve bundan Tal- sız Cümkuriyetile samimi MÜNAbeLA. ler & elmAdğınI ha. giteşrin 1886). Çar, bu hasihatlere "*':'_'= da Pariso gidiyor. Kayter. yük tezahüratla karşılandıfımı işi, dince, sapsarı kesiliyor ve İMEİkam hırsı içinde harekete geçiyor. ÂFtık, i Japonya e bütün gayesi, Rusyayl Uank Şatk. durup a €n gayıf tartıfı olam dini hişlerini m- cikliyor ve yazdığı mektuplarda: «ifarreti İsa, baçını Uzuk Şarkta parlatmak şerefini sana nasip etmiş- r. Allah, seni Çar yaratmakla, xa- vale ettiği işin bütün azamet ve kudsiyetlni anbyabiliyor musun?. Sen, efendimizin kunununu Mançuri- de, Kore'de ve Çinde muzaffer etmi- ye mecbürsm. Sön, Buda mezhebine karşı Hiristiyanlığın böyük cidâlini yürütmiye mocbursun ve muhakkak galip de geleceksin; çünkü Hazreti İsa seninle beraburdir.> Çar, senelerce tereddüt ediyar ve | nihayet, telkinlerin tesiri altında ka. Tarak; «İsanın emrinis yerina grtir. miye karar veriyor. Ros ör duları, Rus donanması mahvolürken, beride Kayzer, memnüniyetle ellerini uğuşturuyor ve Pransız . Ros anilaş- memın düştüğü perişanlığa sülüyer, gülüyordu. 1914ve 1918 OÖn söne sanra, Umumf Harp pat- lak Yeriyordu. Dört sefe sonra da İkinci Giyonm Holandâya firar edi- yordu; fakat yeni bir talisizlik eseri olarak Holanda hududunu yüzüne karşı kapanmış buldu. Durhal, yine ana cihetinden akrzbar olan İngiltere Krahı Beşinci £9rf'a Holandaya gaçe. bilmesi için, tavasautta bulunmamaı rica etti. Kral Jorj, toreddüt etme- den Bölanda Kraliçesinden, — firart retle Dorn'da yerleşti. İkinci Giyom, Almanyadan tahşj. sat aldığı için yeni malikânesinde Mmünzeri, fakat mükellef bir hayat sürmiye başladı. Yalnız bekürkik da- ıti sıkiyordu. Bü can sıkintisimi da orta yaşta zengin bir kadın almakla bertaraf etti. Almanyada bulanan ça. çakları, her sene kendisiti #İYArota geltyorlar ve doğuşunun yildünümü. nü kutluyorlardı. İşte, o NK si- Şamıyan tacıdar ihtiyarlık tint böyk inziva ve sükün Keçirdi ve nihayet, Almanyanın Holmmdayı İşgal etmesini ve kapttifü İltiram möbutçileri dikildiğini gördükten . F güzlerni kapadı. Çar Ferdinand'a bir azizliği aat Hitriekso, :“"m: ne lar garip bir sdsım Bön. (Devamı sakife G, BÖTM ? dey İTİZAR — (Gazi ANİCP Müda,. ast) röportarjımızı luğundan dolayı dik, Okuyucula; ÇİR.