3 Eylül 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3-' 8412 TAKR ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 sene 2800 Kr 750 » 6 Ay 1500 » 00 « 8 Ay 800 . 180 » 1t Ay 800 », Adres değistirmek 25 kuruştur Harp, Üçüncü «Yıkğız Girerken Beşeı"'ıy:tin yirmi otuz asırlık müş- terek gayretile meydana c:_len maddi ve mânevi kıymetlerin birçoğu- Dü yok eden, insanların alın terlerile sulanarak mümure haline gelen top- rakları birer baykuş yuvasma cev_î- ren ikinci cihan harbi, ikinci tahrip yılinı bitirmiştir. 1 Eylâl 1939 da Sovyet - Âlman a- demitecavüz paktı sürprizi ile başlı- yan, birinci senesinde Almanlara bir- birini takip eden ve hemen bütün Av- rüpaya hâkim olmalarını temin eden Muvaffakiyetiler kazandıran, ikinci se- nNesinde ise İngilterenin Akdeniz ve Ortaşarkta vaziyetini. takviye ettiren bu harp, 22 Haziran 1941 de yeni bir , Bu tarih- | g; GÜNÜN ADAMLARI Japon Başvekili Konoye Kimdir? 'otaliter bir memleket olan Ja- ponyanm Başvekili Konoye, çok büyük salâhiyetlere sahip bir adam- dır, O, harp aleylerini Hon Kong'a, Singapura kadar yayabilir. Aradaki 5,000 millik mavi ve derin deryayı a- şarak, Amevikayı vurmak - tecrübesine girişebilir. Acaba bunu yapacak mı? Bu sua- le cevap vermeden evvel, ortaya bir başka sual koymak lâzımdır: Japon imparatorluğunu kim idare eder? Hiç şüphe yok ki imparator diye- ceksiniz. Fakat herkes bilir ki, Ja- p li 4 kaddek bir şahsiyettir. Onun vazifesi memleketi idare etmek, orada hükümran olmak değil, himaye etmektir. İktidar mevkiini elinde tutan parti devreye girmiş a te sürpriz devresinin kapandığına, Muhasım cephelerin kat'i olarak ta- ayyün ettiğinie ve harbin yeni bic is- tikamet aldığ ö ça İN dür, ğ 22 Haziran 1941 bu harbin bir dö- tüm noktası olarak telâkki edilebilir. Cünkü, bu tarihe kadar Alman ordu- Süu taarrüza geçtiği bütün cephelerde haşımlarını — yıldırım harbplerile on ulunuy beş yirmi gün içinde mağlâp etmiye | ha; Muvaffak olmuştu. Fakat, Kııılgrîh hemen herkesin mağlüp edilmez, önün de durulmaz bir kuvvet olduğuna ka- Naat getirdikleri Alman ordusuna ilk defa olarak duraklamağa mecbur et- Migtir, Bu tarihten itibaren Alman or- düsu Şark cephesinde kendine mua- dil bir küvvetle çarpışırken, gittikçe tehditkâr bir vaziyet alan garp cep- hesinde Müdafaa tedbirleri almağa ve #yn: zamanda işgal atltındaki me[nleî ketlerde daha geniş mikyasta inzibati tedbirler almıya mecbur kalmıştır. 22 Haziran 1941, Sovyeler Birliği- Rin Ingiliz - Amerikan blokuna ilt.- hakı neticesi demokrasi cephesini mih- Ver cephesi zararma mühim bir su- Tette küvvetlendirdiği bir tar'htir. Bu tarihe gelinceye kadar harbin Mükadderatı Lakkında şöyle düşünü- lüyordu: *Almanlar karada İngilizler deniz- (ü hâkim olduğu 'müü hsitaf diy iz, Hayır, Vâkıa, sinnirüşde varmış bütün in- sanlar, orada da reylerini kullanmak, ve mümessillerini seçmek hakkına sahiptirler, Fakat orada mevcut — bulunan iki büyük parlmânter partiden, - yani meşrutiyetçi “Seiyukai,,, ve demoök- rat “Minset'o,, partilerinden - hiçbi- risi bir program sahibi değildir. O halde kabine mi? diyeceksiniz, yır, , Çünkü Japonyada nazırlar, sadece, keneilerine o sıfatı veren imparatora karşı ferden mes'ulürler. Onların oto- riteleri, olsa olsa, donanma, veya or- du — kumandanları — tarafından — ki- rılabilir, fakat ordu kumanda- nt da, — Harbiye ve Bahriye Nazırı sıfatile kabineye — dahildir- ye Nazırı sıfatile kabineye dahildir- ler, Üstelik de, bu nazırlar, hemen bütün ömürlerini imparatorla birlik- te geçirirler Eğer onlarla, kabinı Sivil nazırları arasında bir ihtilâf zu- hur ederse, kabine istifaya mecbur- dur, Fakat bu hâdise, Japonyada, yal- mız bir defa görülmüştür. Ya ordu? diyeceksiniz. Fakat im- paratorluk sarayının sâkinleri, öordu- yu sükünet içinde tutmanın usulleri- ni çok iyi bilir, Bütün bunların haricinde, Japon- yada, siyasi patrtilerden de, parlemen- âskeri bir sureti halli mevcut değşildir, Mihver, deniz yolile w alan. has- Minı Mağlüp edemiyı gibi İngil- terç de hemen bütün Avrupaya hâkim Ve muazzam bir orduya malik olan Al- Manyayı karada mağlüp edemez. Mü- Cadele ancak, iki taraftan birinin ya- iki tarafın da mecalsiz kalmasile het'celenebilir.» Sovyetlerin harbe (l todan da, de, askeri şefler- den de geniş salâhiyete, büyük ikti- dara sahip olan bir tek 'imakami var- dır: Şu anda, yeniden Prens Konoye a işgal edilmiş bulunan Baş- vekâlet, n Va makamı işgal eden Prens Ko- noye, Japonyanın en eski ve Tâ bu vaziyeliti değiştiği muhakkaktır. Çünkü, Alman ordusu iki senedenberi kinden son- | mukaddes ailesine * Japon- lara göre, bundan 2600 sene evvel, ilk Allah - i yer yüzüne indiği İlk defa olarak kendisile boy ölçüşe- lecek büyük bir ordu *'le karşılaş- Miştir, Bundan gonra, harbin mukad- 'atı Üüzerinde kat'i tesir yapacak 0- lân küvvet İnkiltere ve Amerika değil Yyet Rusyedır. Zira, * Amerikanın .ı.“lllhren yardımt bugünkünün iki :::Mlliui dahi bulsa İng'lterenin bil- li 'Sa Müdafaa ve kısmen de hava ta- Yüzü küdretini arttırabilir. Fakat butiiıı— kıt'asında kuvetle yerleşmiş ve Stratslik mevkilere hâkim ol- =“' n müdzzam Alman ordusunu kabil, yetmeke kâfi gelmez. Buna mu- Gti '.kııılorflnrıun bu neticeyi elde vilka d.hüxşk“ndür. İngiltre ve Ame- tün buna kani oldukları için bü- mekı::"etlcrâle Sovyetlere yardım et- defi de'ler. İran harekâtının esas he- Ü İngilizlerle Sovyetler arasm- zaman, Prens Konoye'ye, peygamber- lik mesabesinde bir şeflik tevcih et- miş, SŞimdi ayni adı taşıyan Konoye- nin üç hususiyeti vardır: 1 — Japon milleti için, imparator kadar mukaddes cuttür, Konoöye, bir. vü 2 — Prens Konoye, bilâistisna her an, imparatorluk sarayına girmek imtiyazına sahiptir. 3 — Prens Konoye de, mukaddes es- lâfı gibi, sivildir: Asker değildir. O, 1891 de, Tokio'dLı .lîoi'rnuştur, - Prens Fumimaro Konoy& karışmıya — başlamışlardı, Nihayet, Sz maro, Japonyanın en meşhur müzis- yenlerindendir. Diğer erkek kardeşi şairdir. Kendisi de , Bu has- sasiyet gna, gecelerinin birçok saat- lerini uyanık geçirtir. Onun bu uyku- suzluktan muztarip olduğu — mevsuk- tur, Bundan kurtulmak için, mütema- diyen kuvvetli uyku ilâçları kullan- maktadır, Prens Eumimari, Konoye Japonya- nım en şık giyinen erkeğidir. Bu hu- susta bütün Japon aristokratlarına örnek veren ince bir zevki vardır. Ze- kâsı, espri yazatmakta da ince bir me- harete sahiptir, Lâtileyi seven ve refikasına: ”— Aile patronu,, diye hitap eden Çiftçi Mallarının Korunması Ve Yeni Pr ensipler Bu Yeni Kanun İle Mevzuatımız İçine Mecburt Sosyal çinci Mmallarının korunması hak- kındaki kanunla köy cemiyet hayatında, yepyeni' prensiplerle, bir Ptimal sigorta teşkilâtının nüvesinin doğmuş Bülumduğunu görüyoruz, Şüphesiz ki çiftçi malları da diğer şahıslarm yani bütün — vatandaşların malları gibi kanunlarımızm umumi himayesi dahilindedir. Fakat ziraf is- tihsalin geniş bir saha üzerinde yapıl- mMması ve muhtelif mevsimlerde ve açık da üçüncü ti ü lerine daha fazla maruz bulunması bunların vikayesi için de hususi şart- ları ihtiya eden âcil tedbirlere baş . « » g* Sigorta Girmiştir dan istifade edecek şahıslardan tah- sil edilen para ve mahsullerden teşek- kül edecektir. Bu kanuna göre, alı- nacak cezalar da ayrıca bu fona İlâ- ve edilecektir. Bu iştirüâk tarifelerinin tanziminde iradın bir senelik bekçi ücretiyle peşin ödenecek zarar ve zi- yanlarla masraf karşılığı olarak bek- çi üşretinin 96 30 unu geçmemesi göz önürde tutulacaktır, . Ç îî.— Kanunen tayin edilen çiftçi mallarma yapılacak tecavüzlerde ev- velâ 24 saat içinde ehli vukuf vası- tasiyle zararların mikdarı tesbit etti- rilecektir; zarar 20 liradan yük- vur icap ettirmektedi. Hükmedil. 1340 denberi l köy göre, bu l ko- sekse,bu parayı depo etmeğe hacet kalma'ö; âkadarın itiraz hakkı ta- Prens Konoye, bir resmi toplantıya;|runması ve muzir hayvanlardan mu- | nınmıştır. Ve bu !M 'ıhvıâd;“?;; zevcesinin bir esvabını giyerek git- | hafazası ihtiyar lislerinin mec- umumi hükümler dahilin lantıda" $ zev- |burt Hiztetlerihdöndü hay- | yapılır. mişti. Ayni t cesinin sırtında da, Prensin esvapla- rından biri vardı. Konoye, 1937 de, iktidar mevkiini kabul etmeden evvel, kendisini üumu- mi bir sıhhi muayeneden geçirtmiş, ve sıhhatinin bu vazifeyi başarması- na müsait olup olmadığını yoklamış- tı, Vazifeyi, bu müuayenenin kendisi- ni tatmin eden bir netice vermesinden sonra kabul etmişti, Konoöye'nin iktidar mevkiini alışın- dan bir ay sonradır ki, Çinde toplar patlamıya başlamıştır. Fakat o, bu harbe daima muhalifti, İmparatorla, nazırlarla, erkânıharbi- yeyle yaptığı bütün temaslarda, bu müuhalefetini açığa vürmaktan çekin- memiştir, Su Aanda, Japonyanın istikbali,,| Prens Konoye ile ordu şefleri arâsın- daki n alacağı — mahiyete 1932 de Çinin istilâ ol na inanmıyan Başvekil Inukai'yi de- virdiler, İnukai, parlâmento ekseriye- mütevakkiftir. Mamafih Prens Kono- ye, hakiki siyasetini, esrarengiz dene- tine istinat eden son Japon kabinesi oldu. O Başvekilin vekâletinden son- ra, bir daha ayni tecrübe tekrarlan- madı 1936 da, genç zabitlerin mitralyöz- leri, Okade kabinesini de iktidar mev- 'künden uzaklasştırmak mecburiyetinde bıraktı. Vaziyet vehamet — peydahlı- cek di di . O kadar ki, 'ondan bahsedenler: ”— Konoye, bir kapalı kutu,, de- mektedirler. İktidar mevkiini kabul ettiği andan itibaren, Konoye, Başvekâlette uzun müddet kalamıyacağını — söylemiştir: Çünkü sıhhatinin buna müsait olmadı- yordu. Bu hareket artık, münf ba- Fi MAbi Kİ Kü çık mıştı, Milletin yegâne mesnedi ölan orduda, tehlikeli ve mütebariz inkısam beliriyordu. - İmparatorluk, .. -tehlikeli, bir dönüm noktasındaydı. YAcaba, prestiji, ve' otoritesile, asa- yişi tesis edebilecek olan kudretli şah siyet kimdi, ve neredeydi? ğı iddiasındadır. Fakat Hankeo hâdi- sesini müteakip istifasını verdiği za- man, onun bir gün yeniden ayni mev- kie döneceğini bilmiyen, kestiremi- yen yok gibiydi; Nitekim, bu-tahmin- ler tahakkuk etti, ve © yine yerine ($tesanüt prensiplerine vanlarını başı boş bırakanların ceza- landırılması da ihtiyar meelislerinin salâhiyetleri arasmdadır. Bunlar umu- miyetle önleyici tedbirlerden ibarettir. Diğer taraftan köylerimizin bir kıs- Mmmda köy kanunu tatbike konama- Miıştir, Bir iki öva veya lleni: D — Bu hükümler failleri malüm olan zararlar içindir. Bizce kanunun (Baş tarafı 1 inelde) Gazette de Lausanne'ın Berlin muhabirine göre, Alman harici- ye Ni ti, bu baptaki fikrini dört nokta olarak tarif etmiştir: 1. Bütün milletler, bilâistisna yarınki Avrupanın eczasından o- lacaktır. Yani ortada ne galip ne mağlüp, ne müttefik, ne inkiyad altına alınmış milletler buluna- cak, bütün devletler Avrupanın yeni teşekkülüne iştirak edecek- ler ve ayni hukuktan müstefit olacaklardır. 2 — Avrupa ailesi, saadetin ancak harbin ortadan kaldırılmasınm neti- cesi olacağını anlıyacaklardır. Yeni nizam Avrupa kitasımin mutlak em- niyeti yani hariçten gelecek her tür- lü teh ortadan kaldırılı ,Esa- sına istinat etmelidir. 3 — Yeni nizam, Avrupada tarih, coğrafya, siyaset ve ekonominin ta- yin etmiş olduğu tabit hudutlar ha- ricinde bulunan devletlere ve mil- letlere tatbik edilmiyecektir. 4 — Harici tesirlere müsamaha e- dilmiyeceği gibi bu tesirler nazarı i- tibara dâ alınmıyacaktır, Avrüpa yalnız Avrupalılara ait o- lacak ve Avrupaya yalntz Avrupalılar hâkim olacaktır. Bu Avrupa ittihadı, en enteresan ve yenilik getiren taratı ise failleri meçhul ka- lan zararların ödenme şeklidir. Filhakika kanunun 29 uncu madde- si hükümlerine göre zararın faili ma- birleşmesiyle köy tatbik | 'âm 20 İirayı mevkiine girdiği yerlerde ise saha ge- niştir, Köy bütçeleri ekseriyetle ko- rucu hattâ bazan bekçinin ücretini veremiyecek kadar dardır, Binaena- leyh köy kanununun hükümleri da- hilinde bile çiftçi mallarını korumak için maddi imkânlar bulunamamiş- tır, (22311) numaralı kanunla; idare â- mirlerine yapılacak — şikâyetler üze- rine ayrıca mahkemeye gitmeye ha- cet kalmadan, gayri menkuller üze- rinde müdahalenin men'i için verilen salâhiyet; tapu ve kadastro kayıtla- vınm henüz ikmal edilmemesinden do- layı füzuli bir takım şahısların muh- temel tecavüzlerinden/ de köylü kıs- men korunmaktadır, , Fakat, bütün bu tedbirler kifayet- sizdi. Tesirleri nihayet zararm müm- k üzere zararın dörtte ücü peşinen —alâkadara ödenecektir, Bilâ hare fail taayyün ederse bütün varar ona tazmin ettirilir. Aradaki fark ta zarar görene te'diye edilecektir. Bu suretle ilk defa olarak mevzu- atımız içine, mahdut bir şekilde de olsa mecburi sosyal bir sigortanın girdiğini görmüş bulunuyoruz, Kanunun umumi hükümlerinin her hangi bir şekilde tatbikten düş- memesini teminen; alâkadar — feragat etse bDile zarar hakkındaki takibata devam edilip tazminatın koruma san- dığma mal edileceği hüküm — altına alındığı gibi zararın kendisi tarafın- dan ika edildiği tesbit edilen uhvalde de peşinen ödenen miktarın iki m'sli- n flarile beraber alâkadara ö- bir sulh ile zıman altına a- lmacaktır. Ziza bu ittihat, yalnız mil- li ihtilâflara değil, müşterek menfaate lerle birbirine bağlı olan Avrupa se- kenesi arasındaki ihtilâflara da niha« yet verecektir, Hitler nutuk söyliyecek Zurih, 2 (AA.) — "Salint Gallen Tageblatt,, İsviçre gazetesinin Berlin muhabiri Hitlerin bu günlerde bir nu« tuk vereceğini bildiriyor: gözden geçirecek ve Almanları, mu« harebeyi bir kış mevsimi daha Bgeçire meye hazırlayacaktır. Muhabir, Fühe rerin, kiış mevsiminde yarl”m teşki- lâtımın küşat merasimi hasebiyle bü- yük nutkunu irat etmesi ihtimali ole duğunu söylemektedir. Hitler, Alman milletini kuvvetli ve vakur olmaya davet — edecektir. Bu millet, bu sene zarfmda ne sulhün, ne zaferin elde edilemiyeceğini biliyor ve Almanya ile bu tahrip edici harbi irileceği tasrih edilmiştir, kün olduğu kadar ilması na inhisar etmekte idi, Sön defa neş- redilen 2-7-941 tarihli ve 4081 numa- ralı çiftçi mallarmın korunması hak- kındaki kanun, büyük — bir nisbette verimi emeğine bağlı iş sahalarımızda bile örnek teşkil edebilecek, içtimal hususta en esaslı ileri adımı atmış idöndü: 1940 i“deri mevkidedir. - ©O iktidar mevktiine geldiği zamnan, Bu isim — bütün ilân olundu: Konoye, Japon Başvekilidir! İmparator Hirohito, onü sarayma çağırdı, ve bir kabine teşkil etmesini istedi. Fakat, Konoye ona şu cevabı verdi: « "— Hayır! Japon tarihinde, bu cevap, bir im- paratora ilk defa veriliyordu. O an- da bu red keyfiyetinin hakiki sebebi kâfi derecede aydınlık değildi, İhti- mal ki, Konoye, hükümetleri deviren genç zabitlerin arzularına âlet olma- mak ve Çini istilâ etmemek arzusun- daydı, Yahur da onun: "Hayır!,, de- mesi de, ya herşeye sahip olmak, ya hiçbir şeye sahip olmamak isteme- sindendi. Fakat ne olursa olsun, o, bu ititazını takip-eden münakaşa saye- sinde, iktidar mevkiile birlikte, geniş *Milli k , har şampi- yonlarından sayılan babası da, Ja- ponyanın maruf devlet adamlarından biriydi, Konoye'nin anası, çocuğunu doğu- rüşundan bir hafta sonra vefat etmiş- binnetie, d irtibat temin etmek veltir. Ondan on üç sene sonra ölen ba- çabuk Ç Sövyetlere çok miktarda ve | bası ise, oğluna miras olarak on pa- kılmakgötdım — gönd i imkün | ya bırak ir B ğ !çin:ın— içindir ki, önümüzdeki aylar Sovyi 'lı-k cephesinde muharebelerin ol "..:Rıu veya n lehine h“.&liuhmn. harbin umumi mu- kat'i üzerinde büyük ve i olacaktır, Netico : Bi IŞ ı Ahıtoı ıDiO te başlıyan geçen hattâ | harp Bütün asil aile çocukları gibi Ko- noye de ilk tahsilini Tokio'daki Pa- paz mektehinde yaptı. Sonra Tokio üniversitesine girdi. O sırada, umumi patlamıştı.. Konoye, © harbin patlayışını, sosyal bir ihtilâlin baş- langıcı saymıştı. O zaman, Kioto'ya gitti, Maksadı, tehlikeli sayılan aki- deleri yüzünden hapse atılmış bulu- nan meşhur profesör Kavakami'yi bul mak, ve Marksizmi ondan, yani en müw'ımi barp 1T i 1918 larak “Miık Almanyanın aleyhine o- yam “—îıîi'ımh ve dört sene de- han hım_l 1939 da başlıyan ikinci ci- tarafın , "e kadar sürecek ve hangi Rooge ' libiyetile sona erecektir? harbin Ydt Son nutuklarının birinde, | t ihi 3 senesine kadar sürmes! erbtrook'm, bahsetmiş ve Lord Bea- 1'. bıı-.ı::n' talâhiyettar teknisyenler- | çin nmıt.f.&tecek iki senelik devre i- ihtiyaçların, 'in esliha ve mühimmat kik “'"'linı" nakil imkânlarımı tet- Harp başı, İStemişti. geler "l’:dıiı Zaman birçok kim- ETİ d"“hmu. AY içinde sona ereceği- iyen heyi, e Fransı hiç beklen- :ıiııı’ de )ıl,?:?“m“n :::rı Ilçnımere- gınt Sanmışı *” İsinde teslim olaca- Fakat, gç Ücüncü senesi, ti enesine bi harp, Bi aa aalanı tekzip etti. Harbin de- ir büküm da bugün de kat'i Harbin Oldunee çet vaziyette değiliz. kün kıilacak ç sürmesini müm- ceği Bibi '.h*;lîbttlıf hâsıl olabile- da Mevcuttar Sabuk bitmesi imkânı ,uîe::ğı L::.'h':.';'i:mdıha ne kadar e E pun nihaf zafe- :lexud::::"f' Meselesi nvıe biîha:- küdretir , Mükayı Ru benzi, ü oe N stoklarının mik- Sik; bir surette alâkadardır. M. ANTEN yettar h Sonra, hukuk, ve siyasal bilgilef' tahsilini tamamladı. Daha sonra, Ja- ponyayı sulh konferansında temsil e- den heyetin — ri: de — bul iyetler de kazandı, * * rens Konoye, nasıl bir âdamdir? Onun, hususi hayatında, elma- ları alkolla yıkıyacak dereçede — titiz olduğunu söylerler. Bir metre seksen santim uzunluğunda boyu, ve seksen kilo ağırlığı clan Prens Konoye, hu- susi doktorunun şahadetine göre, ta- mussıhhadır. Bir nevi Japon kavgası olan ”Suma,, oyununa meraklıdır. Ailesinin hemen bütün Mensupları, san'atkâr yaratılışlıdır. Kardeşi Hide- cesaret tavsiye etmişlerdi. Prens Konoye'nin bu tav- siyeyi yapahnlara verdiği cevap şudur: ”Cesaret? Cepheye gidebilir, dövü- şebilir ve cesaretle ölebilirim, Fakat ben buğün, bu milletin iktisadi ve si- yasi davalarını halletmiye çağırılmış bulunuyorum. — Bu işi başarmıya İse, cesaret kâfi değildir.,, Bu sözlerinden de bellidir ki, o, da- ha o zamandan, istikbali dolduran bit- yük müşkülâtı sezmişti. Prens Konoye, hakikaten bugün bir çok güçlükleri yenmek buriyetin- dedir. Çin harbini Mmevzilleştirerek bir sulha bağlamak imkânları henüz hâsıl olmamıştir, Harp beşinci yılına basmış, ve burada bir milyon genç kaybedilmiştir. Japonya, hâlen bu har- bin memlekete tahmil ettiği birçok et ve yor ra katlan- mak vaziyetindedir, Acaba Prens Konoye, bu kadar müş kül şartlar altında ifaya mecbur ol- uğu labil Mezküı' kanunu esaslı hatları i- çinde şu şekilde tahlil edebi- liriz: A — 4081 numaralı kanunun hü- kümleri dahiline giren çiftçi malları birinci mâddede sayılmıştır: b 1 — Eklili, dikili veya kendiliğin- den yetişmiş bütün nebatlarla orman kanununun şümulüne girmeyen ağaç- lar; 2 — Ziraatte kullanılan veya zira- atle alâkalı her nevi menkul ve gay, ri Menkul mallar; 8 — Su arkları, set ve bentleri ile hendek, çit, duvar ve emsall mania- ları, tarla ve bahçe yollarıdır. Tatbik sahasına gelince: 1 — Köy sınırları içinde; 2 — Şehir ve kasaba haricinde olup belediye hududu de veya da bulunan zirai mahsulât istihsal dilmekte olan sahalar olduğu ikinci maddede tasrih edilmiştir. B — Bu korumanm mevzu, saha ve icra uzuvları ve onların vazifeleri dayanarak. DU! verdiğimiz cittçi Kanunen muayyen paraları ödemi- yenler hakkında tahsili emval kanunu tatbik edilecektir. Bu kanun hüküm- lerine göre yapılacak muamelelerden dolay hiçbir resim ve harç alınmıya- caktır, Yukarıda ana hatlarını h ti için Amerikalıdar tarafından Ruslara yapılan malzeme yardımınımn Alman harp sanayiine yeniden yeniye ağır vazifeler ve fedakârlık tahmil etmekte olduğunu da tahmin ediyor, Muhabir, bu vüaziyet karşısında ya« pılmış olan fedakârlığın nihat zafera le bedeli ö Bi pi 0 mallarını koruma kanunu mülki teşkilâtımız esas olmak bir ve nihayet küçük bir iki köy bir vahit addedilmek -üzere üçüncü. şahı&- ların yapacakları zararlara karşı bir nevi içtimal sigorta teşkil etmiştir. Bu hükümleri dahilind. e milleti ikna ve ona cesür ve umn_l— yetli olmayı telkin için büyük şeflerin tabil olduğunu da ilâve ediyor, tathiki çok dar bir sahaya seri bir netice alabilmek için zararın S0 lira- yı tecavüz etmemesi ve faili malüm l da 20 lirayı y 1â- zımdır. Bu henüz mahdut bir miktar- dır, Fakat düşünülmek lâzımdır ki bu yepyeni bir başlangıçtır. — Atılan bü ilk adımın tatbikinde görülecek inkisaft leyip büyü- yeceği muhakkaktır. Istikbal için hüsusta bazı mülâhazalar ileri sürü- lebilir. 1 — Çiftçilerin kanunun âcil! neti- celerinden istilade için zarar miktarı- intikal edeceklir, " 3 — Diğer taraftan failin zararı tazmin için kabili haciz malr bulun« madığı ahvalde veya bu husustaki kifayetsizlik balinde kanunun hüküme lerine nazaran zarar görene sandıktan birşey ödenemiyecektir. 4 — N taz ve bütçeleri kıt olacak mahallerde koru- ma zabitası daha az ve zararların öe denmesi de o kadar güç olacak ve bile hassa peşinen yapılacak tediyeler zors laşacaktır. bi ti 'h koruma heyet ve sarka nı az ve bi ken dilerini hakiki zararlardan eksik taz- minatı kabule sevkedebilir. -2 — Tatbikatta ne şekil alacağı bi- | kle beraber, k yapılan zarar mevzuubahistir. Halbuki zirant imi istihsal veya ve i yapılan zararın o günkü miktarmı *es- bit kâfi değildir. Bir çiftçinin faaliye- tinin çok kesif bulunduğu bir mev- midir? Mesut Bir Nikâh Müteahhit Bay Suphi T Taşçı ile Temyiz e Fke et aA aj tayin sonra 15 inci ve Müteakip —maddelerine göre her köy veya korunma sahası için bir koruma sandığı tesis edilmekte- dir, Bu koruma sandığımım fonu her sene âdet ve örflerine, ikti- merhum Bay Haşan Bahri oğlu Mehmet Ana mürün Kadıköy belediyesi! l İ Sasdrelkr ni Ln idiyesinde aileleleri huzu- lınmaştır. 5 adetler dileriz. SA ea eti sadi vaziyetine, —arazinin verim ve hayvanlarının cinsine göre tayin e- dilecek tarifelere nazaran bu kanun- simde herhangi bir istihsal vasıtasın- dan mahrutm kalmasından dolayı do- ğacak zarar o vasıtanın satış kıyme- tile ölçülemez Bunlar nazarı dikkate alınarak zararım köylünün umumi is- tihsal hayatındaki miktarı tesbit edi- lebilecek midir? Bu hallerde de zarar ekseriya kantnun tayin ettiği mikta- rın fevkine yükselecek aksi takdirde dıklarının çevresini genişletip mıntas kalar ve nihayet bütün memleket öle çüsü dahilinde birer sigorta ve mü- kerrer sigorta şeklinde birleştir'imesi de imkân dahilindedir. Hattâ bu takdirde mahdut bir mik- tarda tabil ve fevkalâde hâdiselerin doğurduğu zararları da kanunun mev zuuna alarak, zararın daha geniş bir şekilde tazmin: ve miktarının da yük- seltilmesi imkân — dahiline girebilir, Mecburi sosyal sigortaya bu kanunla ve köyümüzden başlıyarak mesut bir başlangıç vermiş oluyoruz. Bunun çok tez bir zamanda emeğile geçinen her iş sahasındaki çalışan halk kütleleri- mize teşmil edilip genişletileceğinden “ Dr. Sıtkı Yırcalı 'Ayncılı Konak ——— Bu sebepten konak senelerce boş kalmıştı, Her fitsatta — sahipleri gelir, suyun tamamiyle — kesildiğini, masal gibi, anlatırlardı. Bu €v sahip- leri, ne bileyim, daha ne masallar ©6« kumazlardı ki, Ev ararken türlü türlü P_renı Vıionjğ ile birlikte Parise git- geniş bir muhit yaptı, Avııhrlırlı, doktorlarla, zabitlerle, — maliyecilerle, hulâsa, her meslekten insanlarla te- maslarını sıklaştırdı. Ziyaretçilerinin, evinin kapısı eşiğinde bıraktıkları a- âınu. her gün biraz daha derinleş'yor- u, Ona hayrazı kalanlardan birisi olan B:’ron Tanaka, bir gün kendisine: — Siz Başvekil olmalısmız!,, de- zaman, Prens Konoye gülmüş- t O zaman, tam otuz yaşında idi. hallerle laşırdım, Lâkin bu ha- rikulâde şehirde böyle şeylerle daima karşılaşırsmız, Bilmem hiç böyle bir yer gördünüz mü? Neyse, dediğim gibi, — sefartahane için bir konak arayıp duruyordum, Nihayet yeni bir şey buldum, Yeni değilse bile her halde benim için ye- ni, Biraz sabrediniz de bunu size et- rafiyle anlatayım, n Konak Taksim semtinde büyük bir bahçenin ortasında idi, Bahçe ile bi- nada, üslüp bakımımdan, buralardaki O, 42 yaşında âyan reis seçildi. Fakat bu sıfat, onun mem- leketin politika hayatına faal olarak karışmasına kâfi — değildi. Halbuki, evine girip çıkan ziyaretçiler arasın- da, miktarı her gün biraz daha çoğa- inden ziyade bir İtal- yan kaşesi vardı. Bahçenin — setleri mermer parmaklıklarla — çevrilmiş, heykellerle, havuzlarla ve daha bir takım şeylerle bezenmişti. En güzel tarafı şu idi ki buradan het yeri lan genç onu i daha büyük, daha iy!, daha mukaddes, ve daha milliyetçi bir Japon impara- torluğu kurmak uğrunda faaliyete geç- miye teşvik ediyorlardı, O sıralarda Prens Konoöye diğer arkadaşlarına zabitlerin, — sözli len bahsediyor, - takdirkârlık, veya aleyh- tarlık göstermemekle beraber - o fi- kirleri bulduğ Bgizliy miyordu. Genç zabitler, © sırada, politikaya -yani, Boği aşağı kısmı ile Mar- marayı- görebilirdiniz. Evin üst ka- tındaki bir nevi belvedere (cihan- nüma) dan ise görme sahanız -bilmem ne kadar uzakta kalan- Halice kadar genişlerdi, Konağı bana bir ihtiyar gösterdi. Haline bakılırsa, alelâde bir bekçiden ziyade bir emektar alle uşağma ben- ziyordu, Kendisine —mülk sahibinin kim olduğunu sordum, *Madam Belize,, dedi, sonra, sö- Yazan: H. G. Dwight zünü düzeltti: “Şey, Missiri Bey de- mek istedim.,, Güldüm: "Peki, hangisi?,, Tuhaf bir —tavırla — cevap verdi: *Missiri Bey; Madam Belize,, -biraz durduktan sonra söyledi- ”öldü,” Zannetmem ki, siz gençler, Missiri beyi görmüş olasınız. Kendisi klübe hele oyun olduğu zamanlar, pek sik gelirdi. Lâkin zamanını pek kestire- miyeceğim, Galiba, Beyoğlu ahalisi- nin levanten tabakasından idi; ve da- marlarında, mükellef bir ziyafet sof- rasmda bulunabilecek şarap çeşidin- den çok daha zengin çeşitte kan var- dı, Galiba, Reji'de idi; 'hayli zen- gipdi, ve zamanında Beyoğlu âlem- 'leninin kurdu idi, Belize adı bana ye- ni bir isim gibi geldi. Yani bu ko- nakla alâkasını ilk defa işitiyordum. Kendisi hakkmda, * hâfızamdan, bir şey çıkaramazdım, Onun için ihti- yardan sordum, İhtiyar, yüzüme, sanki garip bir şey sormuşum gibi baktı. Bu haline -son- radan- ben şaşmadım ya, *Madam Belize mi?,, Biraz tered- düt etfi, sonra ”Belize Pasta salonu- nu bilirsiniz ya? —İşte onun sahibi Monsieur Belize'in karısı,,, dedi, Adeta şaşırdiım, kaldım, Sizler gi- — Çeviren; M. ABAŞ bi, beri de, tabii, bu ismi bilirdim. Be- lize Pasta salonunun ufacık nefis ga- tolarmı yemiyen, ince likörlerini tat- mMıyan var mıdir? Fakat o pasta sa- lonu ile, gezdiğim 'bu bâhçe ve konak HEra üt SAĞ a Ç efrika No. 36 mekân hayali | riyordu. Lâkin ben bu hale ehemmiyet vermedim. İnsan böyle konaklarda en aykırı garabet- lerle laşır, Büyük duvarları da yine — böyle aynalarla İnsan pasta salonu deyince pasta sa- lonunu düşünür, — bunun arkasında bir şey aramaz, Meğer Belize pasta salonunun — arkasında ise bir çok şeyler varmış. Lâkin bunu ben de hemen oracıkta anlıyamadığım, Öğrendiğim yalnız şu oldu: Konağı satmak istiyorlarmış a- ma «bazı şartlarla- mefruşatsız ola- rak kiraya da verebileceklermiş, Mesele hakikaten düşünülmeye de- gerdi Konak bu nevi binaların en iyi- lerindendi. Güzel bir plân üzerine yapılmıştı: — Her katta boylamasına büyük bir hol vardı, odâlar iki taraf- tan bu hole açılıyordu, Lâkin bir hu- suüsiyeti vardı. Bunu, içeriye girer gir- mez gördüm, Kaj; girilen mer- mer holün duvarları boydan boya ay- na kaplı idi, Ayna dediğime bakıp ta duvarları, harikulâde oymalı altın yaldızlı çerçeveler içinde Fransız ay- nalarr sanmayınız. Bütün duvar- lar tamamiyle yekpare — aynalar- dan ibaretti. Bu Insana pek garip bir buna o kadar aldırmadım, Holün ve merdivenin bu garabetini az çok hoöş görebilirdim. Üst kattaki hol ile yatak odaraları da böyle ola- cak değildir ya, dedim, Fakat onlar da böyle çıkmasm mı? Konağm her odası dikkat buyurunuz -servis oda- ları hariç olarak- bütün odaları hep ayni tarzda aynalı idi, Bu hers oda tâbirinin iki istisnası vardı: İşte, yalnız, birbirine bitişik o0- lan bu iki odanın duvarları pek lâ- tif yeşil renkli eski — damaskolarla kaplanmıştı, Bu yeşil damasko kaplı odalara ge- lnce artık kendimi tutamadım, sesi- mi yükselterek: ”Eğer konağın yirmi — odası böyle damasko kumaşlı olup da yalnız iki odası ayna kaplı olsaydı, diyeceğim yoktu, lâkin şimdiki hali.,.,, dedim ve güldüm, İhtiyar sert bir ciddiyetle yüzüme baktı ve, bir nevi hürmetle karışık kadar tatlı bir eda ile tasdik ettim: ”Evet, vâkıa öyle,., Hele kaça mal olduğu düşünülürse ve duvarların tekrar eski haline getiril- mesi için ne kadar masraf edileceği hesaplanırsa, Acaba Missiri Bey du- varları bizim için eski haline getir- meye razı olür mu?,, Karşımdaki —omuzlarmı — silkerek şöyle dedi: "Oo00.,. Missiri Beyin ra- zı olmıyacağı, yapmıyacağı şey yok- tur,,, Bilmem nedense Merakm artma- ya başlamıştı. Bu hal, sadece, bu de- rece akla ve zevke âykırı bir şeyi ömrümde ilk defa görmüş olmamdan değildi. İhtiyarm kendisi de, sesinin fonu ve el işaretleriyle, kafamda bir alay suallerin doğmasına sebep ol- muştu, Monsleüur Belizie'nin ne za- man buraya geldiğini -ayhut buradan çıktığını- Missiri Beyin ne vakitten- beri buraya sahip olduğunu sormak arzusu içimi yiyip duruyordu, ”Oo0o,.. Missiri Bey!,, Bu sözün benim için bir ip ucu teş- kil edeceği âşikârdı. Bunu ihtiyarın bakışından anladım. Lâkin yalnız ba- kış yetmezdi, daha fazlası lâzımdı. İ- kinci katın büyük holüne döndük, Bu- rası, ayna duvarlariyle, harikulâde i- di, Sadece bu haliyle insanı şaşkın. etmeye kâfi idi. Holün azim boşluğu ve çıplaklığı içinde aynalarm sonsuz akisleri ortasmda kalan insan niha- yetteki pençerelerden, görünen ağaç yeşilliklerini ancak sezebiliyordu. Her tarafı, ucu bucağı olmiyan bir mesa- fe derinliği sarmış ve karşımdaki ih- tiyarla ben bir ordu kalabalığının bir- birine en yakın iki ferdinden ibaret bir ihtar "Bu şey değil,,, dedi, (Arkasi var) Führer nutkunda harp meselelerini veciz nutuklarla hitap etmelerinin peş'_ | İ | lli ei Si lli v beralee di AAA e A ai düüleredü n Sek Üldlenitsam ae İ Yeeradkk aklar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: