2 Nisan 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2

2 Nisan 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: ULUNAY Bunlardan hiç bir şey anlıya- madım. Yalnız netice itibariyle zavallı Mareşalin tamamen mec- nün olduğunu kabul etmek mec- buriyetinde kaldım.,, Raporlar birikiyor, renkli kâ- vie boyuna muamele görüyor- lardı. Bir kaç ay daha geçti, Bir sa- bah villânın önünde bir hastaha- ne arabası durdu. İçinden Sen Rok hastahanesinin deliler pavi- yonuna mensup İki güçlü kuvvet- İi hasta bakıcısı, vergi memuru, iki de jandarma çıktı, Damat paşa yine sabah kıyafe- tinde idi. Gelenlerle görüşmek ü- zere salona girer girmez, jandar- malarla hasta bakıcılar üstüne a- üthiş bir mücadele baş- la asalar devriliyor, iskemle- ler çatırdıyordu. Zorla bir deli gömleği giydirdiler. Gürültü her tarafa aksetmişti. Aşçılar, uşaklar, kalfalar salona dolmuşlardı. Hasta olduğu için daima şezlongta uzanan sultan, tıpkı vaktiyle sarayda olduğu gi- bi soruyordu: — Andelip! Selâmlıkta bir gü- rültü oluyor. Yine paşa vekilhar- ca mı kızdı? Kac defa üzülmeme- sini tembih ettim... Git, su mese- deyi anla! Andelip bir dakika sonra peri- san bir halde sultanın odasına ko- or ve şu müthiş haberi geti ordu: — Paşafenimizi gâvurlar zap- tetmiş, z a n ayıltmaya uğraşırlar- ken jandarmalarla basta bakıcılar #özndan köpükler saçılan damat pusayı karga tulumba ederek has- ta otomobiline kosturuyorlardı! v Bir Kadın Solta... TTeirika No. o 29 çin onun mutlaka gayet dindar, beş vakit namazına beş vakit da- ha kattığını söylemek icap eder- di. Buna kanaat getirirse hiç bir muaveneti esirgemezdi. İmamlık çden Cemal Efendi ile, hoca ha- timin muntazam (maaşlarından başka onlara İstanbulda tahsilde bulunari ufak çocuklarına gönde rilmek üzere her ay mukannen bir para veriyordu. Hoca hanım. oğlunun mektup- larım Sultan Efendiye okuduğu zaman bir elbise parası koparmak istiyorsa mektup şa suretle ya- zilıyordu: “sw Allah kabul etsin. Beş va- kitten başka kıldığım nafile na- mazlardan nımun dizleri Yeleğimi bozdurup diz kapaklarıma yama tamamen açılmıştır. vurdurdum..., Apartımanda resme alt hiç bir levha bulunmuyordu. Sultan Nise geldiği zaman tepeden tır- nağa kadar siyah bir çarşafa bü- rünmüş olduğu halde apartımana girmiş ve bir daha çıkmamıştı. Odasında köşe minderinde ofu - rur yanında yeşil kese içinde du- ran yazma kur'anı hatmeder ya- hut Delâil . ül - hayrat okur fikrini başka seylerle meşgul et mek isterse (Seyvidi Battal Gazi) (Bin bir hâdis) i karıstırıdı. Bütün ömrü yatağında, köşe minderinde bir de mescit #alo - nunda geçiyordu. Peygamberi kızı Fatma anamızın sünnetini takip ederek yalnız bir türlü vemek yiyor. Onda da çatal, bi- çak kullanmıvordu. Yemek yeme terzında dahi sün netten ayrılmamak istediği W ikide birde hoca hanima gönderiyor: — Resnlüllah efendimiz patli- can dolmasını nasil yermiş aca- ba? 3 aber İkinci İnönü Zaferinin Yıldönümü | Dün Bütün Halk Evlerinde Kutlandı Ikinci Inönü zaferinin yirmi birinci yıl dönümü münasebetile dün gece bütün Halkevlerinde toplantılar yapılmış, konferans- lar verilmiş ve milli piyesler gös lerimiş;İkinci İnönü zaferinin 'Türk tarihindeki mühim mevkii tebariz ettirilmiştir. Eminönü Halkevinde yapılan toplantıda da Ev reisi tor Yavuz Abadan Inönü zaferinin bugünkü şartlar içinde kazandığı müstesna kıymet ve menayı tebarüz ettiren bir nutuk söylemiştir. Hatip ezetim- le demiştir ki: “Yirmi yıl önce zafer günün- den beri Türkün mukaderatr In- önü İle siki sıkıya bağlanmıştır. Biz onunla bir kalp ve bir ru- uz. Onu kopmaz bir bağ, ruhu- nün cevherli zenginliğini herkes- ten iv! tanıdığı milletine sarsıl- maz ve tükenmez bir kalp itima- İdı ve sonsuz bir sevgi ile bağlı- yor. Bi? onunla biriz. Bir tek İrade ve bir tek varlığımız onun dileği Türk milletinin dileği. Orur kararı Türk milletinin ka- tarıdır, Bu birliğin doğurduğu menevi kudret Türk istikbalinin en kuvvetli teminateıdir.,, LAZLALAİ ei Yeniden (Tahsil Şubeleri Açılacak Belediye tahsil şubelerinin az- lığı yüzünden halkın birçok müş - külâtla karşılaştığı ve tahsilâlın da muayyen zamanda yapılamadı ğı gözönünde tutularak nahiyeler hakkında bir etüt yapılmış ve ne- tcesi alınmıştır. Belediye tahsil şubesi müdürlüğü mevcut 30 na - TAN daki kambiyo ve esham Istanbula nakledilmiş ve dünden itibaren, Bahçekapıda, Ticaret ve Zahire Borsasında ayrılan bir katta faaliyetine başlamıştır. Borsanın İstanbulda açılma merasiminde Vali muavini, mın- taka ticaret müdürü, ticaret oda- sı azaları, borsa acentaları ve sarraflar hazır bulunmuşlardır. Merasimden sonra ilk defa olarak Ergani Bakır Madenleri tahvilleri üzerine müamele olmuştur. Şimdiye kadar Ankarada bulu- Kambiyo Borsası Şehrimizde Faaliyete Başladı Dün Borsa İstanbulda İşe Başlarken Vekiller Heyeti tarafından ve- |nan borsa acentalar biriliği de İs rilön karar mucibince, Ankara |tanbuln rskletmiştir. borsası Acentalar birliği, halkın esham ve tahvilât rağbetini celbetmek için, ayrıca bir propaganda bürosu açacaktır. Borsa acentası diyor ki: “.- Memleketimizdeki küçük tasarruf eshabı, paralarına emin mahreçler bulmak için gayrimen kul satın almaktadırlar. Halbuki küçük tasarruf eshabı için, em- lâk ve arsa almaktan ziyade en kârlı işşesham ve tabvilât almak- tir. Halkımızı bu sahada tenvir edeceğiz.,, Dokumacılar Yeni İdare Heyetini Seçti Dünkü Toplantı Çok Münakaşalı Oldu Dokumsclar kooperatifi, dün Ticaret Odası salonunda bir top- lantr yapmışlardır. Geçenlerde yapılan — toplantıda, eski idare heyeti mevcut olmadığı için cel- seyı açmiya kanuni ahkâm ms cut değildi, Dünkü toplantıya, eski “İdare heyeti ile yeni idare heyeti de iştirâk etmişler, her iki idare he- yeti de raporlarmı okümuüşlar- dır. Bu arada eski İdareheyeti- nin faaliyeti ve hesap raporları tasdik edilmiştir. Bir aralık Yah ya Yılmaz izahat vermek İçin İkürsiye çıktığı zaman alkışlanmış, bir aralık muarızlarının şiddetli hücumuna uğramıştır, Toplantıda söz alan bazı âze- lar, kooperatiften iplik alamadık ları için şikâyet etmişlerdir. Geç vakite kadar devam eden gürül- tölü bir toplantıdan sonra idar€ vE Xx POLİSTE: Kasa Kırıp 2500 Lira Çalmışlar Tahtakalede Menase handa tüe- car Mizrahi biraderler geçen pa- günü yazihanelerine gel- dikleri zaman yazihane kapısının ilmış olduğumu Zabıta tahkikata zartesi açık ve kasanın kırı görmüşlerdir. Şehir Meclisi Dün Nisan Devresi başlamış ve kesanın üzerindeki parmak izlerinin de mağaza âhij lerine ait olduğunu tesbit edere tetkikata başka yoldan yürümüş- tür, Bu arada han odabaşısı Yu - sUf ile metresi Aliyeden şüphe e- dilmiş ise de odabaşının kasanın kırıldığı pazar günü sabahtan ak- şama kadar kahvede tavla oyna- dığı neticesine varılmıştır. Fakat 2-4-9 Geç Kalmış Bir Karar Yazan: Naci Sadullah ehir Meclisinin dünkü top- lantısında | şayanı dikkat kararlar verilmiş: Bu ka- rarlara göre, badema depolarda eşya nakliyatı, hamal sırtiyle de- Gil modem vesait ve tesisutla ya « pılacakımış. Bu kararlara göre badema, anbarların içlerinde gıda madde- İleri bulunan mahalleri, mazbut olacukmış. Bu kararlara göre badema, tü- tün depolarında, ameleler için, İ soyunma, giyinme, yıkanıp temiz. lenme mahalleri bulundurulacak ve oturdukları yerde çalışan işçi- lere sandalyeler, veya sıralar yaptırılacakmış, Yine bu kararlara göre bade - ma, İşçilerin çalışma şartlarını kolaylaştıran birçok tedbirler alı- nacaktır. Bütün bu kararları takdirle kar şılamamak elbette mümkün de- Kildir, Tenkit olunabilecek ye - güne cihet, sayılan o tedbirlerin bugüne kadar unutulmuş bulun mâsından ibarettir, Dün Şehir Meclisinde bu me- seleler müzakere olunurken, söz alan bir vatandaş şu sözleri söy- Temiş: “— Hastahanelerimizde bulu « nan muztarip vatandaşlar içinde, hamallar büyük bir yekün tut - maktadır, Hastalanan hamalların hemen hepsi de fıtık derdine tu « tulmuşlardır. Bunun sebebi de bittabi ağır yükler altma girme- leridir, Bu itibarla, yük naklinin modernize edilmesi, hamalların sırtlarına binen ağır yükü, katla. nılabilecek hir hadde indirecek « tir: Alınmasında en acele davran mak mecburiyetinde bulunduğu» muz tedbirde budur!,, Bence bir hakikati ifade eden bu #öz- Toplantılarına Başladı Şehir Meclisi dün nisan dev- |lerde işçilere mahsus tahta is resine başlamış ve yeni belediye |kemle veya sıralar bulundurule- zabıtası talimatnamesini müzake |cak, İşçiler yerlere oturup çalış- Hoca hanım buna derhal birjh cevap uydurabilirse Sultan o ye- mekten yiyor. Yoksa kitaplarda veri bulununcıva kadar patlicana el sürülmüvordu. Aliye sıkıştırınca bazı İfşaetta bulunmuş ve pazar günü odabaşı. |l€rin, sade belediye meclisin - run hemşehrisi Yusuf ile karısı|deki âza tarafından duyulması hım hım Fatmanın hana geldikle.| kâfi değildir. Tüccarlarmız var- rini söylemiştir. Yusuf ve kans:| dır ki, kazandıkları servet, çalış - blak yüzündeki boyalı iree bıyıkları, iriyarı vücudü i-| » kisvesini değiştirmiş balcı ar- ravutlara benziyen Murat paşa yindeki tahsilâtın da 22 old görmüştür. Bunun üzerinde hazi- Tandan itibaren bu pahiyelerde maya mecbur tatulmayncazlar- Nise gelenlerin içinde hali vakti erinde olanlardan sayılırdı. İs- nbuldan çıkarken bütün servet- Jerini almışlar, ayni zamanda mil- mücevherlerini de beraber getir- mislerd Denize yakın bir geniş apartı- man tuttular, Yerleştiler ve ser- vetleriyle yaşamaya başladılar. Servetlerinin varidatiyle demiyo. rum: servetleriyle diyorum, Asıl servetin sahibi olan Murat pasanın karısı, son derece sofu İ- di. Bu dindarlık taassup derecesi ni de geçmis, cahilüne, körlikörü- ne bir softalık sekline girmisti İstanbuldan Hurive hoca İsmin- getirmişler Oturdukları bir mescit şekline konuldu. Mu- rat pasa, karısı, kızları, iki emek. tar kakavan kalfa, yetismis ahret. likler, duvarlarına Allah, Mubam met, Ebubekir, Ömer, Osman, A. W Mvhaları asıh büyük salonda cemaatle namaz kılıyorlardı. A- partımanın tam camie benzemesi isin balkonda bir minaresi eksik. ti. Huriye hoca hanımın sultan e- fendi üzerinde büyük bir nüfuzu vardı. O, ne derse yapılıyordu. Geldiklerinden bir kaç sv sonra Cemal efendi ismindeki kocasını da Nise getirtti. Kalabalığa bir kat daire kâfi selmediği için, boşalan üst katı da kiraladılar. Ev halkı sabah namazına kalkı- yorlar, Cemal efendi İmam olu- vop, Murat paşa da müezzinlik ©- divordu. namazlarından sonra Huriye hanım ya vâzeyliyor, ya. hut da Ahmediyeden, Muhamme- diyeden bazı sayfalar okuyarak tefsir ediyordu. Hoca hanım, cehennem tasviri. ne başladığı zaman sultan efe üstünde âyetler vazılı baş ör! nün altında üzülerek gözleri kapıyor, sisman ve tonarlak vü- cudiyle hafif hafif sallanarak de- rin derin göğüs geçiyordu. Evde musiki olarak ilâhiden başka bir şey isitilmovordu. Yat- sı namazlarından sonra Murat pa- sa ile Cemal efendi dizüstü gele rek: Ev derde derman isteyen Yetmez mi derd derman sana Sdkile allaha Ayan Enez mi gör İhsan sana Yahut; Tövbe edelim zenbimize tüptü; Jâlah? İlâbilerin! okuyorlardı. Evde yiyecek, içecek boldu. Yalnız bu bolluğa kavuşmak için namaza devam lâzımdı. Başka yerlerde biraz perhize katlanmak zaruretinde olanlar. İki vakit na- mazı göze alınca, Murat paşanın meseidine kapağı atıyorlar, tıka basa karınlarını doyuruvorladı. Sultan Efendinin bir fakir hak- kında merhametin! celbetmek #- Arada hatim duaları yapilıvor mevlütler okunuyor, o zaman Ce. mal Efendi ile karısına ayrı para lar verilivordu. Yalnız bedava möezzinliği, ilâhiciliği Paşa yapı. yordu. Ev halkı namazdan bas alama dıkları için evde ayrı bir namaz üniforması yap- mıslardı. Sokaktan gelir selime erkekler bacaklarına opotur ile salvar arası geniş bir pantalon geçiriyorlar; kadınlar da belder kuşaklı siyah düz bir entari gi yiyorlardı. Basta Sıltan olduğu halde ber. keste bir korku vardı. Bütün ey halkı nedense Allahın gaze binden korkuyordu. (Arkası var) givmek üzere birer tahsil şubesi açılmasına ve geri kalan yedi nahiyede de pey- derpey şube ihdasına karar veril miştir, Hayagâzi Komisyonu — Dün belediyede toplanın , bâvagazi ko indsyonuz” #görketlerinin. zap talebini tetkik elmişlir. Şir - ketlerin mukaveleleri tekrar göz“ den geçirilirken bügünkü şartla- Ta uymıyan maddeleri üzerinde durulmuş ve yeni hükümler kon- ması için müzakerelere başlanmış tır, Komisyon toplantılarına bir hafta devam edecektir. İktısat Vekili Geliyor Ankara, 1 (TAN) İktisat Ve- kili Hüsnü Çakır, ekspresle İs- tanbula hareket etmiştir. reye devam etmiştir. Kabul edilen yeni hükümlere göre gıda maddderi depolarmın katları arasında bu maddelerin nakline mahsus motör veya elle müteharrik hususi tertibat bulun ması mecburi tutulmakta ve nak gıda pençereleri Jliyat ambarlarında Yeak veya muhafaza maddeleri kapı ve mazbut, kâgir, aynalı bölmelere | konacaktır, Bu bölmelere . ayni zamanda diğer maddelerin kon- ması yasak edilecektir. 'Tü depolarında İse, tütün işlendiği vakit içşilerin soyunup giyinme, yıkanıp temizlenmelerine ve yi- yip İçmelerine mahsus yerler bu İunacaktır. Fabrika ve z dır. İşçilerin soyunup giyinme, yıkanıp temizlenmelerine ve yi- yip içmelerine mahsus yerler bu İunacaktır. Garajlara müteallik yeni kümler de şünlarğır: 'Garajlarda memur ve müstah- demlerle şoförlerin oturmasına yatmasına veya yıkanmasına mah sus yerlerle yazıhane ve tamir atelyesi bulunduğu takdirde bu kısımlarm garajlardan kâgir ve- ya yanmaz diğer bir madde ile Yapılı duvarla ayrılması ve hari- ce ayrıca bir kapısı bulunması mecburidir. Mektep, hastahane mabed, tiytro ve sinemalarm dış duvarlarından itibaren 50 metre hü- imalâthanelerde | mesafe dahilinde garaj inşa veya Iş icabı oturularak çalışılan yer- tesisi yasaktır. Fatma ile Aliye uzun müddet uğ- raşarak kasayı bulunan 2500 lirayı aşırmışlardır. Paralar hım hım Fatmarın Tahta tırdıkları hamalların yüklerini kırmışlar ve içinde | hafifletecek vesaiti temin edebil- melerine bol bol kâfidir. Sırtla, veya sırıkla eşya taşı - kaledeki evinin bodrumunda bir| mak, medeni bir şehire yakıştırla teneke içinde gömülü olarak bu - lurnmuştür. Kirayı Arttarmış — Fehime a- bilecek bir çalışma sistemi değil- dir. Tulumhanın yerine itfaiye arabalarını getiren, atlı arabanm dinda bir kadın Beşiktaşta Yeni! yerine taksiyi koyan, posta tatarı çeşme sokağında dört odalı evinin| nın vazifesini telefona gördüren kirası evvelce 10 Lira iken 17 lira- ya kiraya vermiye kalkışmıştır. lâmbarın yerini elektriğe, kür - nalı hamamın yerini konforlu ban Fehime milli korunma kanununs| yoya veren Istanbul şehrinde, me muhalif hareket suçundan asliye ikinci ceza mahkemesine veril - miştir. Dün yapılan duruşma so- selâ tütün balyasının sırtta taşın» dığını görmek, teessür verici bir tezattır. Bir ayağını yirminci a3 » nunda mahkeme suçu sabit gör -İ yın tekâmül irtifama atan bir ce- müş ve Fehimeyi evin bir senelik kira tutarı olan 207 lira ağır para) asrın eşiğinde unutması, hoş cezasına mahküm etmiştir. Bir Üstada Mektup B » Piokki Süha, Cevabınızı, ciddiye alacağıma, bir mizah mevzuu olarak | kullanışımı mazur görünüz: Çünkü benim gibi vara yoğa neşelenemiyen bir insanı, büyük san'atkâr Naşit bile, sizin o eldeli yazınız kadar güldüremezdi. Daha birinci eümleniz! okur okumaz inandım ki, siz, menendi bulunmaz bir mütercimsiniz. “Karamazof, , kelimesini “Kara Mazof,, şekline sokmak, sizden başka hangi mütercimin aklına gelebi- lirdi? Belli ki, siz, bu kelimenin İlk dört harfini mahadinden ayırıp türkçe bir sı- fat gibi kullanmakla, tercüme ettiğiniz. «serin, bir “ismihas,, olan adın bile mümkün mertebe türkçeleştirmişsiniz; Aşkolsun size, Fakat acaba niçin, gay - Teti biraz daha ileriye vardırıp, eseri telif eden “Dostoyevski,, nin ismini de “Dost Oyevski,, şeklinde terceme () bu- yurmadınız? Bu suretle, o değerli müellifi de Yarı yekya türkleştirmiş olmaz mıydınız üş- ? Şu cümleleri de bana yazdığınız ce - vapta okudum: “.- Yarımıza göz gezdirdikten sonra anladım ki, bana hıncınız var, Yüzünüzü bir yerde gördüm mü? Bilmiyorum. Şu halde bu kininizin sebebi ne ola! İnsaf buyurun: İşbu satırları gülmek; ten katılmadan okuyabilmeme imkân var mıydı? Evvelâ, yüzümü bir yerde görüp gör- mediğinizi kat'iyyetle bilmediğinizi söy- Hüyorsunuz: 5 unu okuyup da size: “Geç miş olsun dememek elimden gelmez. Çünkü takdir buyurursunuz ki, sizi o hu susta Şüpbe İçinde bırakan dert hayli , İlerlemiş bir hüfiza zaafıdır; Bakın ben İ çok şükür, sizin yüzünüzü hiçbir yerde görmediğimi katiyetle hatırlıyorum. Sonra, size hırsım, size hıncım, size ki. nim vi İidia ediyorsunuz. Bunu okuyup ta size: “Geçmiş olsun!,, deme- mek yine elimden gelmez. Çünkü takdir byurursunuz ki, sizde bu fikri sabiti u- yandıran dert, hayli ilerlemiş bir “Ev. ham, dır, Ne duruyorsunuz distat? Po- tise koşup: “.— Bana hırs, kin, hnç besliyorlar. Yemeklerime gizlice strikninle karışık sıçan tozu katıyorlar, Geçen yeçe yata- Zımın içinde kocaman bir Uranium bombası buldum!,, diyerek döğünseniz. ya?... yem il Hangisi ile çağdaşsınız? D a sonra yazımızda diyorsunuz kiz “.- Ben “edebi portreler, i milli tarihe hizmet fikriyle yazdım. Keşki “Nedim,, in, Fuzuli, , “Baki, Bin çağdaşları arasında da benim gibi davranan bir insan bulunsaydı! Bu satırları okuyup ta size: “Geçmiş olsun!,, dememek yine elimden gelmi- yecek: İnsaf buyurun a iki gözüm: Siz, por- trelerini yazmıya çabaladığınız o sanat- kârlardan hangisiyle çağdaşsınız? Şina- si ile mi? Merhüm Ahmet Mithat Efen- di ile mi? Merhum Ziya Paşa ilemi, yoksa Akif ve Pertev Paşalarla mı? Evet. Size yine geçmiş olkun diyo- runı; Çünkü kendinizi bu zevatla “çağ- daş,, sayacak derecede “Büylk,, görebil- meniz, ancak, adına “Megalomani,, de- Bilen derde müptelâ olmanızla müm - kündür, Bu hesapça, “Fuzuli, nin, “Baki, nin, “Nedim,, in portreleri yazılmadı diye eseflenmeyiniz: Çünkü onlarla çağdaş olmanıza ve onlara da yetişmenize bir şey kalmamış. Hem üzülmeyin: Bunu yapamasanız bile portrelerinizin serisi “Fuzuli, siz, ve “Baki,, siz kalmış sayılmaz; Çünkü onların hepsi “baki,, , ve çoğu da “fu- suli,, dir üstad! Hele, yazdığınız portrelerin milli ta- rihe hizmet etmeleri hususundaki iddi- niz cevabın beni en fazla güldüren noktalarından biridir. Bakın, şu satırları, “AUMi tarihe hizmet,, ettik. lerini iddia buyurdduğunuz o “portre- ler, iniz yüzünden Peyami Safaya ver - diğiniz bir cevaptan - aynen - alıyorum: “. Babanız Safadan bahse den bir makalemde, rahmetlinin san - dığım bir beytini de zikretmiştim: Me- ğer bu beyit babanızın değilmiş te, am - AAMAŞİ Ne çıkar bundan değil mi Bay Hak- kı Süha? Siz “milli tarihe bizmet,, gibi büyük gayeler güderken, büyle küçük hataların lâfı mı olur? Hem Peyami Sa- fanın babası ile amcası, nihayet iki kar- deştirler; İki kardeş arasında teklif yok ya? Kanları bile birbirine “.- İan iki kardeşin iki beytini rışırmışsanız çok mu? Eliniz dert gör- mesin üstudim: “Milli tarih,, , bu kabil hizmetleriniz sayesinde ihya olacaktır. * * “Bizler ilim değiliz ki üstad, iz “Milli tarihe hizmet,, gibi bü - yük gayeler güderken küçücük bir hatanızı tashihe yeltenmek gibi af- folunmaz bir günah işliyen Peyami Sa- faya verdiğiniz o ağır cevap, şu cümley- le bitiyor; “.- Umarım ki, bu satırları okuduk- tan sonra, içine düştüğünüz çukurun de- rinliğini görürsünüz!,, 'Ne tuhaftır ki, benim gibi had bilmez bir münekkide ağanın payım veren o şâhane cevabınız da şu şekilde sona eri- yor; “. “Portreler, e: dokununca içine düştüğünüz çukur derinleşti!,, ki, muarızlarınızı diri diri çu - kurlara gömmek, ucundan kan damlıyan keskin kaleminizin eski bir itiyadı. Fa - kat müsaade buyurun da, sizden, kaz- dığınız bu çukurlara gömebileceğiniz şeyleri seçerken, biraz daha dikkatli davranmanızı rica edeyim, Bu ricayı pışımın sebebi, o çukurlara Peyami beni gömmiye kalkışmakta gösterdiğiniz. isabetsizliktir: Çünkü bizler, ilim değiliz ki, öldürebilesiniz üstad! risi de şudur: “— Sanınım, siz “Filorinalı,, nın me - zan arkasına sinerek, bana başka bir “nazım,, hesabıma hücum ediyorsunuz?,, Sizin pehlivan olduğunuzu söylemiş- lerdi, Vâkıa, bu marifeti ne dereceye kadar becerdiğinizi bilmiyorum, Fakat herhangi bir fikir güreşinde, bir “tüy siklet,, Babiâli kavgacısının bile sizi ko- laylıkla kündeden atabileceğine kaniim, Bu itibarla, - yalnız biçare Filorinalı müs tesna » sizinle bu sahada çarpışmak için, benim yardımıma ihtiyaç ıduyacak' tek meslektaş, hele bir başka “Nazım,, hatır- lamıyorum, Bunun için emin olun: Size bir “başkası hesabına,, hücum ettiğimi düşünmeniz, haylı ilerlemiş olan evhamı nızın bir başka tecellisinden ibarettir, Filorinalının mezarı arkasına sihmeme gelince, insaf buyurun, nasıl gülmiye - yim üstad... Üzerinde tepindiğiniz o biçare meza- Ya nisbetle, Nasreddin Hocanın gülünç türbesine döndürülen şu mahut Majino bile sağlam bir istihkâm sayılmaz mı Hem size çatmak İçin, mutlaka bir si- pere sığınmak lâzım geliyorsa, bizler için kazdığınız o derin çukurlar ne güne du- ruyor üstat? ig Milliyet dersine gelince onra.., Evet daha sönra, beni hâlâ güldüren cihet te, bana verdiği - niz milliyet dersidir... Hatırlarsınız: Daha çok yâkın bir za- mana kadar, siz bir “seyyah, dınız. Sonra öz türkçe cerevanma kapılarak, o dâhiyane mütercimliğinizi takındınız, ve o güne kadar “Seyyah,, olan imzanı” zı türkçeye çevirip “Gezgin, yaptınız. Vâkıa o inkılâp, sizin adınızı değiştir - miş. Fakat siz hâlâ ve yine “Gezgin, yani “Seyyah,, sınız: Bu itibarla, müsa- ade buyutunuz da, biz, milliyet dersini “Seyyah,, lardan almıyalım üstadi Naci Sadullah miyelin, öteki ayağını on görü lür dalgınlıklardan değildir. Bu nun için, temenni ediyorum ki, belediye meclisinin verdiği karar ların tatbikat sahası, sade beledi- ye müesseseleri olmasın. Çünkü kine devrinde, İnsan enerjisi « ni, ve insan sıhhatini, ağır yük « ler altında harcamak, ne mantı. ğın, ne hesabın, ne de vicdanın affedebileceği bir gaflet değildir, Emin olunsun ki, şehrin zerafeti- ni bozdukları iddiasiyle Istanbul hudutlarından nefyolunan eşekle- rin manzarası, ağır bir yükü sır- tında taşıyan bir hamalın acıklı halinden daha nahoş değildi: Ağır yük taşımıya, bir insan sırtmdan çok daha elverişli, çok Aha yara- şıklı, ve çok daha kabiliyetli sü- rüyle vasıta mevcutken onlardan tefit olmamak, elektrik düğ mesini çevirmeyip te, gazlı odun alevinde aydınlanmaktan farksız- dır. PİYASADA: Dün 1,360,000 Liralık İhracat Yapıldı Dün muhtelif memleketlere bir milyon 300 bin liralık ihracat ol muştur. En ziyade Almanyays tütün, Macaristena deri, Yunanis- tana balık gönderilmiştir. Kumaşçılar Birliği — Yünlü Isumaş salan tacirler atalarınde birlik yapmak için bir komite te kil etmişlerdir. Birliğe şehrimiz de mevcut yetmiş Clrma işlirak #tmektedir. Mmtaka Ticaret Müdürlüğü — Mıntaka ticaret müdürü Sart Sarpel dün akşam Ankaraya git miştir. Ticaret müdürü, son gün lerde dış memleketlerden gelen malların tevzi şekilleri hakkında ticaret vekâletinden talimat gla- caktır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: