t t REFİK HALİD TAN 'İN YENİ ESERİ | “Sürgün,, Türk Dilinin “Madam Bovari,. sidir &zı eserler vardır ki, daha başlangıcında okuyucuyu kavrar tamamen tesiri altına alır, okuyan kitabı bitirmedikçe elin- den bırakamaz. Bunları ben bir hamlede içilen tatlı bir şerbete benzetirim. Bazıları da vardır ki, insana güzelliğini, tıpkı ağızda y vaş yavaş eriyen bir şeker gibi devamlı bir surette hissettirir. Refik Halidin bu kıyaslara w- yan eserleri vardır, Fakat türk- çenin nesir ilâhının en son yazdı ğı “Sürgün, bu müksyeselerin tamamen haricinde kalıyor. Sürgünde tatlı bir Meyan kökü acılığı var... Öyle bir. acılık ki, cür'a cür'a içilen yıllanmış bir şa- Tabın yavaş yavaş dimağı bir ih- tiyaç gibi saran sekir vere vere gaşyedici buharlarım andırıyor. Refik Halid san'at ateşinde hü- viyet ve şahsiyetinin potasında hayatı kaynatarak ondan bir 26- hir esansı çekmiş ve bunu bir ki- tap şeklinde bize sunmuştur. İşte bunun içindir ki, eserin başlangıcında şimdiye kadar oku- duğum eserlerin hiçbirisinde his- setmediğim bir hâletle karşılaş -| tım: Beynim zonklamıya başladı. Eseri okuyan diğer bir meslek ar- kadaşım da: “Ben kendimde (Sür- gün) ü bir hamlede bitirecek ka- dar kuvvet bulamadım. Çünkü kalbim ağrımaya başladı. Okudu- Zum bahsi yarıda bırakıp bir müd det başka bir şeyle İştiğale mec- bur oldum!,, dedi, Fakat bu zehir gibi eserin panzehiri de kendindendir. Far- kında olmıyarak her gün acılığı tattığımız hayatın bu tahlil edil. miş zehiriyle o kadar istines hâ- sıl ediliyor ki, eseri okumuyorsu- nuz. Acı fakat müsekkin bir ilâç gibi onu yudum yudum içiyorsu- nuz. psikolojisi Guy de Maupassant'ın (Bir hayat) mda olduğu kadar sade ve tekellüfsüz- dür. O kadar ki, daha başlangıçta ondan büyük vakalar beklemek ihtiyacını hissetmiyorsunuz. Mev» zu, bir husumete kurban olarak vatanından sürülen bir adadın dağdağasız gürüküsüz hâdisesiz geçen perişan bir ömründen fba- Tet. Vakadaki şahsiyetlerin gü - rültülü olması lâzım gelen yaşı ış tarzlarında Tommanın kahrama- ni olan Hilmi Efendi fırtınaların, akıntıların ortasma düşmüş bir saman çöpü sükünetiyle cereyan- Jarı takip ediyor. Felsefesini tah- dile lüzum görmediği hayata kar- şı olan bu vakarlı teslimiyet ta- mamen dağılıncıya, yok oluncıya kadar böyle devam ediyor. Ve onun ölümünü o kadar tabii bir görüşle bekliyorsunuz ki, moza- yik gibi işlenen ufak ufak dekor- Jar arasında bu ölüme #cımayı in- san âdeta ihmal ediyor. Daha e rusu bu zavallı hayat kötürümü-| daki nün ölürnü intizar edilen bir hâ- Yazan: ULUNAY dise bir kurtuluştur. Kak sere üç adeseden bakıyo- Tum 1 —Lisan. 2 — Tasvir 3 — Tahin Bu üç esas (Sürgün) de ayni hattı takip etmek şartiyle beraber yürüyor, Evvelâ lisandan bahsedelim: Refik Halidde en yüksek maz- heriyet bir fikri ifade edecek ke- limeyi seçiş ve onu yerinde kul- lanış kudretidir. Cümleler kısa ve muciz ise orada fikri İfade için cümlenin öyle olması lâzım gel - miştir; üstadın yüksek kabiliyeti, dehası bu lüzumu derhal ölçer, takdir oder. Okunduğu zaman go- lişi güzel yazılmış zannolunan bu cümlelerin hepsi edebiyat mihek- kine urulmuş ve tartılmıştır. Refik Halidin eserlerinde ben bir muharririn kalemin- de ta'kid'e misal teşkil edecek ka- dar - uzun cümleler de gördüm. Fâkat bu cümlelerdeki sübordo- nelerin rabıtalarında ufak bir uk- de, bir düğüm, okuyucuyu tökes- lendirecek, durduracak bir nutku zarf bile görmedim. Bu itibarla (Sürgün) Türk dili- nin eritilmiş, süzürülmüş bir hey- kelidir. Kıymetli arkadaşımın nasıl ça- ıştiğını bilmesem onu Gustave Fiatübert'in mesai terziyle müka- yese etmek isterdim. Fransız & debiyatırın bu büyük heykeltraş bizde yapılan tercümesiyle berbat edilen Madam Bovary'yi yazma-|. mış, Oya gibi işlemiştir. Hattâ kendisinin yazmak üzere masası- nn ına geçmeden evvel müt- hiş buhranlariyle çırpındığı- nı bile rivayet ederler. (Zola) nın şehadetine dayanan bu rivayet -| ten başka F'laubert'in bazı cümle lerini siyah tahtaya tebeşirle ya- np kelimelerin hüviyetirden do-| ğan bedii şeklide tetkik eylediği söylenir. Cümlelerdeki lisan gü-| zelliği nazan dikkate alınırsa bu- na inanmak doğru olacak, Insan (Sürgün) ü okuduktan| sonra onun da bu derece kılı kırk yararcasına tetkik ile yazıl dığına hükmedeceği geliyor. Çün- kü lisan o derece temiz, pürüzsüz ve kusursuzdur. Lisanı güzel ta- sarruf etmek Refik Halidin mük. tesep bir hakkıdır. Flaubert'in si- nir buhranları geçirerek, siyah tahtalarda ölçerek biçerek yâzdı- ğı cümleler onun kaleminden da- ha meresimsiz çıkabiliyor. Bu itiharla ben onu ancak lisan kuvveti bakımını Flau- bert'le mükayese edebilirim. Za- — Lirayı kestin mi Hamdi? — Kestim. — İyi ama, yarın Terkosa ineceğiz... Belki lâzim — Sen bana borcunu öde... Lâzm olursa yine veririm. Amma yarım saat sonra istermişsin.. Ba e şüstüne. Hamdi müsrif değildi. İbrahim daki eski cüzdana kaç kere: “Su içinde elli kayme onun koynun - ten Refik Halid hiçbir tesir altı da kalmıyarak edebi şahsiyeti kendi kendine yaratan bir adâm- dır, Fazıl Akmet edebi hüviyet bah- sinde tanzimattan sonra edebiya- tımızda dört kuvvetli şahsiyetin mevcut olduğunu ileri sürmü Namık Kemal, Tevfik Fikret, Refik Halid ve Nazım Hikmet. Fikret biraz Sully Prud'homme ve fazlasiyle Beaudaire'i hatırlata bilir. Fakat Refik Halidde hiçbir cereyanın tesiri yoktur. O kendi kendini yarattığı için ancak ken- dine benzer . * * asvire gelince bunu eserden aldığım pasajlarla izah et- mek isterim, Roman'ın kahramanı olan Hil- mi Efendi İstanbuldan Beruta gel diği zaman kendisi gibi vatan- dan ayrılmış arkadaşların arasına düşmüştür. Boş bir medresede oturan bu mültecilerin arasında deli bir şair vardır ki, bütün gı- dasını günde üç bardak çayla iki dilim ekmeğe hasretmiştir. Hilmi Efendi istanbuldan gelen mektubu deli şaire okutuyor: “Şalr Kenan mektubun bu elimle- sini okürken bir ağlama tutturdu: Katıln katıla, boğulan boğula, aresıra buşını havaya dikip ulurcesina ağlı- yordu. Sinirleri © kadar zayıflamış- $ı ki, hem gözlerinden yaş, irt sert, Casılasız tanelerle bir teviye dökülü- yor, hem elleri köğrir bakamıyarak derecede titriyor, vücudu da zehir yutturulmuş sokak Köpeklerini hatır- istan kasılığlarla yer yer sarsılıyor. dü, Çukura batan gözleri, odanın İoş- luğunda, başka türlü, sonu gelmiye ceği anlaşılan, hamle hamle sönüp yanan bir ışıkla ne fena parlıyor « du, Senki vücudunda kalan can, göz“ lerine üflenmiş, orada birikmiş, güh alevlenip, gâh kararak eriyor, tüke- niyordu., Rembrand'in bir tablosuda bundan başka bir şey midir? Refik Halidin en kuvvetli ede- bi san'at cephelerinden biri teşbih ve istiarelerdir. Diğer bir tasvir; “Derken yarı yolda etrafı yüksek dağlarda rastlanan duman bast, De- nizin buğusu böyle çoğu akşam Ce- bel'y tırmanır, gözgüzü £ görmiyecek kadar koyu bir sis yer yer köyleri, yamaçları kaplardı. Otomobil fener« lerini ev ve dükkân lâmbalarını hale çevinmiş, fırtınalı aya benzelen bu duran hstham önü gibi yaş odun ve çürük saman kokuyordu, Sesler bö- Zuklaşmış, bastığı yeri görmediği 1- çin yürüyüşüne bir emniyetsizlik gel- mişti. Sonrâ toprağa inmiş, yaslanmış olan bulutun birdenbire çekilip git tiğini gördü; tepede yıldızlar yıkan - Yazan: Cemalettin Mahir sayarım. Eksik çıkana zarar benim. Elverir ki,| götürüp eliyle on para vergi vermemiş olmaktı. siz Çerkes domuzunu Yazı edin.,, Diye paha biç-| Kurubacak Mehmedin sıska omuzuna vurdu: mişti, Kurubacak Mehmet düşünceli düşünceli: aları nasıl satacağız, dedi, gördün mü (dan ruhsat istemeli imiş. Geçen ay gi- mı Hamdi? Parasımı sen ver, götürür, — Sigari işi... bi yap satarsın) — Olur, paketi beş kuruştan kuruştan... Bakkal Ta aşağısına alıyor. — Otuz — Yok canım. Kurubacak Mehmet, örselenmiş bir kösele par- çasına benziyen elini uzattı. Baş parmağından iti- ti İdi? Rıza elendi yirmi pa- paket beşetden bir buçuk lira tutar. — Bu ay otuz bir... Temmuz ayı... çekerek sordu: yeyi bıraktım da kızdı. Günde yüz — Ben vergi nedir bilmem... Hep bizim gibiler- den mi alacaklar... Biraz da zenginler versin. Recbp bir ot sapını dişleri arasında ezerek din- liyordu. Mehmedin sustuğunu görünce burnunu — Çitti, çubuğu, çoluğu, çocuğu olmamak dile kolay. Atar durursun Hamdi Efendi, fabrikada ça- lışırken senden vergi kesmezler miydi? — Keserlerdi. O sebepten yüz elli kuruş yevmi- buraya geldim. Bir gün kafam eiliden ay sonunda elime kırk beş lira Şe Halbüki otuz dört küsur lira veriyor- lar. tarafı vergiye tutulurmuş. Çektim kasketi yürüdüm. O sırada kaptan birini arıyormuş. “Ça- baren birini açık tutup birini kapat- ? SGML li Teali isi İL aki galışır mın, dedi. “Cal De — işte, Mart S1... Nisan 30. Mayıs 31... Hast) Buraya elim. Tan 30... Temmuz gi... —Haklisin Kurubacak. Hamdi, cebinden bir avuç bozuk para çıkardı. Ne zaman sigara satmak lâf; açılsa Kurubacak Mehmet sözü mutlak köye çevirirdi. #ye biraz harçlık gönderel nderiğlim,, dedik... Unutt Kurubacağın durgunlü; gülmiye başladı: Bu ne para biriktirmek... Sonra koyacak yer bulamazsın. — Para biriktirmek ne haddimize bizim... Tah- “ildar yoryanı, tencereyi satmaşın yeter... — Parayı vergi için mi gönderirsiniz hep? — Elbet vergi için. — Yazık, kalıbına, yazık! Hâmüinin en öğündüğü Şey, kkal R'za Efendiye verirsin o gövderir, kiki den çikti çikalı| yerine, cevap verdi: Ee — Kaptanla mı?... Etmedik. Çakıl taşıyan mob5- konuşmuş. medim, bana yar — Yağma yok — Pazarlıksız lim, dedi, göçen uk. Terkosa ine- ğunu ğıtmak rirdi. — Kaptandan — Kaptandan. Ötekiler de alâl “ İbrahim, yere — Belâ heriftir kaptan, emma rün sahibi Hidayet usta, fabrikada makinisttir, O -amazsın!,, Diye kovalasaydı? ! Hakkımı isterdim, gelmişsin? — Kulak asmadı diyelim. — Zorla alırdım patamı... Yağma vok... mı? « Ne sandın! kadar olmuşlardı. Kurubacak! bakarak vw miş ve dilâlanmeş bir temizlikle gikir gekir parlıyor, aşağıda Beyrulun işık“ ları, yaklaşmış gibi canlı canlı, teker teker parlıyordu... (Sürgün) de bu kuvvetli fırça darbelerine sik sık tesadüf edi. lir. Bunlar nefis eşyayı toplıyan müzelerde gezilirken birdenbire nazarınıza çarparak sizi yanına kadar celbeden parçalara benzi- yar. * * H ayat ve tip tahlillerine ge- delim. Refiktalld'in (Sürgün) de seç. tiği kahraman gayet mütevazidir. Eserin en büyük hususiyetlerin- den birisi de bu kadar ufak ve mütevazi bir hayat müvesinden bu derece küvvetli bir san'at â bidesi dikebilmek meselesidir. Refik Halid romanının kahrama- nı olan Hilmi Bfendiye hürmet eder, Onu lekesiz yaşatmıştır. Ve sanki önu yine temiz kalabilmesi için öldürmüştür. Zaten eserleri. nin çoğunda mevzularının kahra. Imanlarma -kendisine verdikleri metkür bulunmuştur. Ustadın hırpaladığı tipler ikin- ci plânda zannolunan diğer şah- siyetlerdir. Halbuki eserin hare. ket ve merkez noktası olan HiL mi Efendi birçok yerlerde psike- *ojilerin, rin tehacümiyle | ham dolayısiyle gili daima hür) 20 Yıllık Balkan Siyaseti (Başı Sa. 3 te) ğunu elden kaçırmamak endişe- siyle, bu memlekete doğru Yugos lavya üzerinden bir temas köp- rüsü kurmak... : İkinci gaye de, Arnavutluk toprakları üzerinden Balkanlara ayak basıncaya kadar Yugösiv- va ile iyi geçinmek, Aısan 1939. Arnavutluğun istilâsı ussolini, Nisanın birinde Arnavutlak Kralı Zoğ'a bir ültimatom verdi. Arnavutlu- ğun bilâ kaydü şart İtalyaya tes- İsmini istivor, teferrüata ait me- seleler bilâhare halledilecektir. diyordu. Zoz bu ültimatom etra- fında Tirandaki İtalyan sefiri Ja- combni İle müzekerelere girişti Fakat Nisamn 6 inci günün saba- hında kuvvetli bir İtalyan filo- sunun himayesi altında İtalyan nakliye gemileri Draç limanini motörlü kıtalar çıkarmaya b: lamıştı. Bir cok İtalyan hava fi- Toları Arnavutluk üzerinden uçu- yor, Arnavut kasabalarına kücük kirmizı kâğıtlar atıyordu. “İsal ordusu kumandanı General Cuz- >anl,. İmsepım tasıyan bn kücü- # ERNST LUBİ ve FRANK Pek Yakında ME ikinci safa çekilir ve © Zaman (Sürgün) ön mozayıklarında ba ka elemanların hâkim olduğu görülür. Çok defa Hilmi Efendi Refik Halid'in tahlil hazinesin açan bir anahtar vazifesini görü yor. Bununla zehirli iptilâlar içinde çürüyen bir şıllik ruhunun de *İrinliklerine iniyoruz. Frenklerir “amonr vache,, dedikleri sevda ile malül bu müptezel fahişe psiko. Vojisi fevkalâde bir surette tah! edilmiştir, Hilmi Efendinin mütevazi ya. Şayışında şahsiyetine yakışacak derecede mahviyetle sevdiği Suz. dil'e karşı olan rabıtası, eserin yine tahli! noktasından kuvvetli Sahifeleridir, Tip tahiillerinde Şakir Bey, Şa- ir Kehan, Çopur Akdi, musiki budalası çifte karılı Şehzade ile hunnaklı kızları hep vakit vakit eserin tahlil çerçevesinde kendi. lerini gösteriyorlar ve hemen he. men daima gözümüzün önünde yaşadıkları için bizi birdenbire mahremiyetlerine alıyorlar. (Sürgün) de Refik Hahd oku- yuculara en kuvvetli cür'ayı Hil mi Efendinin cesedi üzerinde içir. miştir, — Senden yaman olmasın Kurubscak! işin, elde mavzer efelik etmekten daha müşkül! n Gece fırtınalı geçti, Rüzgâr, üzak mandırıların köpek seslerini, bi- ribirine çarpan ağaç dallarının çatırdıları ile ka- yalardu döğünen denizin Komurtusunu kulübenin etrafında bir tahta fıçı gibi yuvarladı, durdu. Hamdi, sabahleyin kahvealtıdan sona İbra- ime: — Biz gidiyoruz, dedi, hayvanlar yemi kesin- ce ormana bırakırsınız. Benim çamaşırlar ıslaktır, sermeyi unutma, — Olur. Kurubacak Mehmet yirmi lira verdi: im, yarısı Recebin. Bakkal Rıza Posta kâğıdırı #onra alırız. — Yarısı ben e — Adresleri biliyor mu ? — Onda yızılısı vardır. Hamdi sırtına, yakası küçük sadef düğmelerle yandan ilikli bir siyah Çerkes — Allah Allah! Ay başına yakın: “İşini beğen-| kahverengi abadan bir yarım caklarının, küçüktenberi beygire binmekten ileri gelen hafif çarpıklığı kilot pantalondan büsbütün belli oluyordu. bıçağını alıp beline soktu, - onam Dü GS GÖL İNSANLARI t0 giymişti. Ba- — Size ne veriyorsa, bana da o kadarını ve-| Ağizade Mustafa da hazırdı. Arkasında, Istan- bulun Kapalıçarşı koltukçularından aldığı lâci veri elbise vardı. Pantalon biraz kısa, caket biraz bol olduğundan Mustafa bu kıyafetle daha kısa boylu, daha ufak tefek görünüyordu. Caketinin içine beyaz jarseden bir boyun atkısı sündeki pembe kenarlı mendili, yirmi beş dedi, zorla iş yapmaz. |luk dolma kalemiyle tutturmuştu. Yola çıkacak - gülümsiyen O Hamdinin İları zaman, yorganın arasından beyaz saplı Bursa Yugoslavyanın Verdiği Karar (Baş tarafı 3 üncüde) kiskac içine alarak tasfiye etme- leri muhtemeldir. Yugoslavya ordusu, ayni zamanda, müdafaa hatlarında kuvvetli bir surette yerleşerek, Alman ordusunu W- zun zaman tevkif edebilir, Bu esnada İngilizlerin, Yunanista nın ve hatlâ Yugoslavyanın ba: limanlarına asker ihraç etmeler bilhassa büyük mikyasta hava dan yardım etmeleri muhtemel dir. Ayni zamanda Romanyada: | ki petrol kuyularımın da şiddet-| li bir surette bombardıman ve tahribine İntizar edilebilir. Fakat Alman mahafilinin, son bir iki gün içinde, Yugoslavyr. nın mukavemeti karşısında. İi- değiştirerek, işbirliği sanlarımı yerine Yugoslavyanin biteraflı ından bahsetmele-! savanı dik i M. Anten iz i İtalyan ordusu sizi zulüm ve İstipdattan kurtar. mıya geliyor. Sakın, askerleri! #dileceletir. Dünyanın en meşhur Rejisörü TSCH'in Eseri AŞK İLÂNLARI Baş Rollerde : MARGARET SULLAVAN - James Stewart MORGAN LEK Sinemasına Yeni muvaffakiyetler Kazandıracak bir filmdir. Amerikada en fazla okunan kitap... Milyonlar sarfı ile filme ılınan Fevkalâde bir Roman. Sinema perdesinde 100.00( figüran... ZAFERE DOĞRU Baş Rolde: Sinema Kralı SPENCER ROBERT YUNG - Rej jisörü: TRACY ve KİNG VİDOF Tamamen rehkli olan bu emsalsiz şaheser Bu Perşembe akşamından itibaren SARAY SİNEMASININ Zafer Taftası olacaktır. e mmkimlei . (Olüm kadar kavi; sinde gör. düm. Eser bittiği zaman kitaptan biz kadavra kokusu taşıyor ve etraf. ta hâlâ cesedin üstünde "çuşan kanatları mor yaldızlı iri sinekle. | rn vzıltları aksediyor! | İşte san'at, işte deha büdür. Burada edebiyatın tedricisaid atini eserden ziyade müessir hakkında kullanmağa mecburuz. ! Refik Halid bu yeni eseriyle yal Bu kuvveti ben ne (Zola) nın|iz kendine değil, bilhassa Türk “Toprak) mda, ne (Mirbenu) nur | edebiyatına da en yüksek Abidey (Papas Jül) ünde nede (Mopasan, | dikmiştir. Ne mutlu onun için! “eboye mi? No: " Senin) Durgun suyun Mustafa: parasmı yatırınız. — Ağrımıyor, — Si bümin. oğlan. — Unutmayız. yer mavi kavanozun içinde Mustafa: imleği üstüne — Uyuyor işte. — Suyun , GÖZ” Uruş- azalır mı? v İbrahim gülerek sordu: — Silâhlanıyorsun Mustafa, Sandalı çözdüler. Hamdi küreklere oturdu. Mustafa eline uzun bir sırık almış, kıç üstünde ayakta duruyordu. Sı rak küreğe yardım — Önce tıraş oluruz, dedi, sonra Ineboluların — Dişini çektirecek misin? gazete alalım. Salih okumıya meraklıdır, Sevinir Kürekler MR tekeri Gökyüzü vurmuştu. Yeryer renkler o kırışıksız çalarla uzanıp gidiyordi ve çamur kukusu vardı. Si yor, eski sandal, bir gün mağazasının camekânnda gördüğü balıkların ve yosunların üzerinden geçiyordu. — Köpoğlusu göl... Uyu bakalım, uyu! Dedi — Uyuyor mu sanırsın Mustafa? Su Uyur mu” Su, neden uyumuzmış. Bizde “Su uyur, düşman uyumaz.,, Derler, Deniz ho mur homur homurdanırken, bilmez misin, bunur. Kılı kıpırdamaz. Sana bir şey söylesem inanır m sın Hamdi? Göl kısmı, suların aptaldır, Hamdi küreklerin sapına doğru gülümsedi. akıllısı, aptalı olur mu, — Denize bakarsan göl aptal, şuna .. Koca Istanbula su veren adam bali var mı şunda? — Sahi, Ağazade. Bütün Istanbul evlerine su- burası verir, Sen buralısın, bilirsin, suyu âca- “Arnavutlar! lâh atmayın. Elinde silâhla len her Arnavut derhal idam na BUGUNKU PROGRA 8.00 Program (o (1808 Komuşmi 8.08 Haberler o | i80A Hürik ( 8.18 Müzik (PL) (1830 Konuşmi 845 Yemek Ws-| 1545 Köy saz tesi 1000 Oda mü 2? 10.30 Haberler 1230 Program o |1845 Fani be 1233 Türkçe plâk| 7015 Radyo lar rota 13.08 Türkçe plâk| 2045 Müzik lar 2130 Konuş 1250 Haberler o İ2145 Radyo Xİ 1920 Müzik (PL) heyeti 2245 Müzik ( 18.00 Program TEŞEKKÜR Mülga Rüzumat Hey'et! t& ye Reisi Ray İbrahim Etheri mahdumu. Sirketi Hayriye 5 dürü Bay Sadi'nin dayısı ve  talya Umumi Nakliyat "Türk nonim şirketi Müdürü Ekr Yalçın'ın amcası sevgili babi Bay Cevdet'in 17 Mart 1941! hinde vefatı münasebetiyle lemize samimi alâkalariyle İ live eden ve cenazesinde mak suretiyle kederlerimize tirak buyuran muhterem zevi ayrı ayrı tesekküre ti mâni olduğu icin bu vazifenin lenen ifasına delâletiniz! diler Merhumun oğlu Devlet Denizyoları makisi Enspektörü Ethem Fençer sastemesamasassammasaomesesanasanaesanens TEPEBAŞI DRAM MıSMINDİ Akşam saat 20,30 da 2325 Kapanışı İMRALININ İNSANLARI *STİK, CAD. KOMEDİ Kıs İL. Bu eken. gem ktü YENİ NEŞRİYAT HAVACILIK VE SPOR — 287! cl saymı mesleki yuz ve | negredilmiştir. | DİVANÜ LÜGAT-İT.TÜRK TE ER A) GM E9| — Türk Dil Kurumu Döl yalındandır. Kütahya Saylavı Bel Asslay tarafından İtmanrmıza çevi miştir. İşi kâğıda göyet iyi bir suf te basılmış ve mükemmel surette & enmişlir, TÜRK DİL KURUMU NEŞRİ TINDAN — Dil bayramı imi iyle Mili Şef İsmet İnönü'nün YE &k direklileri ile Kurum Genel Sf elerinin #öylevi tabedilmiştir. PRENS KALYANAMKARA «ÂYESİNİN UYGURCABİ — DİL Kurumu neşriyatındandır. wn Nimik Orkun “tarafından muşta, MİLLİ ŞEFİN DİREKTİFLEİ T. D. K. tarafından bu çük broşürde İsmet İnönü'nün tfleri toplanmıştır. İDARE — Dahiliye Vekâletinin lik mecmmasdır. 153 üncü sayısı mor, en amana Ask ve Ruya Memleketi... Müzik ve Neş'e diyarı. * Ateşli serenatlar ülkesi olan NAPOLİ Bu Perşembe akşamı bütün ihtişamile LÂLE EŞSİZ MARİE GLORY nin de Yaşıyacak YILDIZ Yarattığı. Dünyanın En Meşhur Tenoru TITO SCHIPA'mn Güzel sesi: NAPOLİ Kudretin... Müziğin... İhtişamı Sancâlara muha- yerlerde sopa ile dayana - kt, üstünde yavaşça yola çıktılar. Unutturma... Dönüşte bulursak beyaz, ve derin par- iu. Rüzgirda Oo yosun in dibi apaçık duru - amdinin bir Beyoğlu kocaman bir yüzüyormuş gibi irili ufaklı yer Romanıdır. yle süslediği i ŞARKISI wn cercevelediği büvük bir Ask BULMACİ 12345678 2 — Deroecsi olmıyan 3 — harfi değişirse in olur - Bir göl Yüz 4 — Şart edatı - Uye » sayı 6 — Bir nokta - dir - Bir nota 7 — Bir uzvumul cefa - İskambilde birli 8 — hur bir halk tipi 9 — Arap leketi. i Yukarıdan aşağı: 1 — Bir beş şehri 2 — Bir isim - ten fail 3 — Sanat - Babanın Şi rs 4 — Musibet - Hâmile 5 2 Pahalı değil - Ters okunu Emzirmek 6 — Bir hari deği 56 Lâla olur Ters okum Sorgu 7 — Akıl - Başına Ticar bit muamele - Bir naff değiş se; Faiz 9 — Meşhur tarihi * EVVELKİ BOLMACA — sel dan sağa: | — Karakulak 2 narf eklenirse: And. yemin a pi i (Arkası Var) Arifiye 3 — Btrika « Ar 4 — kala - Ala 5 — Kiki - Bana 6 Uya - Alâka 7 — Le - İzah 8 — Alâkelı 9 — Kalabalık. ©