g—— 10-3- 941 Va TDTAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 sene 2800 Kr 780 , &6 Ay 1500 . $00 —. Hüy 800 . 150 ( », VAY s00 . Dünyanın Siyasi Manzarası 1 — Yardım Jâyihası, Âyaân Mac- lisinde 17 gün süren hararetli mü- zakerelerden sonra - 31 reye karşı 60 rey ile kabul edilmiştir. 2 — Matsuoka'nın Berlin ziyare- ti, eğer doğru ise, Almanyanın, Japonya ile bir ademi tecavüz paktı yapması için Sovyetler Bir- liği hükümeti nezdinde tavassutta - bulunmasını temin maksadiyle ya- pılmaktadır. Fakat, Sovyetler Bir- liğinin böyle bir paktı imzalıya- cağı şüphelidir, Yardım Lâyihası : ardım lâyihası, âyân mec- lisinde 17 gün süren ha- arretli müzakerelerden sonra in- firatçı muhaliflerin bütün ma- nevralarına ve obstructionlarına rağmen, 31 reye karşı-60 reyla kabul edilmiştir. Bu lâyiha, yapılan bazı küçük tâdil tekliflerinin kabulü için tekrar kongreden geçtikten son- ra Roosevelt tarafından imzala- nacak ve bugün yahut salı günü kanuni kuvvetini kazanacaktır. Bu lâyihanın kahulünden son derece memnun olan Londra mahafili, Mister Roosevelt'te çok geniş salâhiyetler veren bu kanunu, harbin en mühim hadi- sesi olarak tavsif etmekte ve Mister Churchill'in: “Bize âlet- ler verin, işi irelim,, sözüne cevap teşkil ettiğini söylemekte- dirler. leşik Amerikada değil, belki va- sati ve cenubi Amerikada da Nazi teşkilâtlarının faaliyetleri- ne nihayet verdirecektir. Bir kaç gün evvel, Meksika hariciye nazırının, Birleşik A. merika ile gizli bir muahede yaptığını ve İcap ederse askeri bir ittifak ta akdetmekte tered- düt eylemiyeceğini beyan etme- si bu bakımdan şayanı dikkat- tir. Görülüyor ki, Amerikayı Ja- ponya ile tehdit ederek İngilte- reye yardımdan vaz geçirmeğe çalışan Almanya tamamiyle ma- küs bir netice almıs, Amerikayı İngilterenin yanında havhede- cek bir vaziyete getirmiştir. Uzak Şarkta: Bir kaç gündür, Japonya ha- riciye nazırı Matsuoka'- nın Berlini ve Moskovayı ziya- ret etmek üzere Avrupa seyaha- tine çıkacağından bahsedilmek- tedir, Tokyo mahafili bu seyahati, Japonyanın Sovyetler Birliği i- le bir ademi tecavüz paktı ak- di için sarfettiği gayretlerin son merhalesi olarak telâkki ediyor- lar, Japon hükümeti, Sovyetler Birliğinin Avrupada -yaptığı a- demi tecavüz paktı mucibince- Almanyanın isine müdahale et- mediği halde, Uzak sarkta Çine yardım etmek suretiyle Japon- yanın faaliyetine engel olmasın- dan gayri memnun görünüvor. Matsuokanın Berlin ziyareti -eğer doğru ise- Almanyanın, Japonya ile böyle bir ademi te- eavüz paktı yanması için Sov- yetler Birliği hükümeti nezdin- de tavassutta bulunmasını te- min maksadiyle yapılmaktadır. Fakat, bugün yalnız Büyük Okyanusta serbest bir demt' malik olan Sövyetler Birliği .n, Mister Roosevelt, £ kendisine verdizi geniş salâhi- yetleri, İngiltereye, Yunanista- na ve Çine yardım için kullana- cağını beyan etmiştir. Amerikada daha iki üç ay evvel harbe girmeye aleyhtar olan efkârı umumiyede harbe girmek temayülünün — gittikçe kuvvetlenmekte ve esas hedef #arnk kabul edilen mihver dev- etlerini mağlüp etmek için harpten maada hiç bir şeyin kâ- »fi gelmiyeceği kannati hasıl ol- maktadır. Esasen İngiltereye ve Yuna- nistana vereceği harp malzeme- sini nakledecek kafilelere Ame- rika harp inin — refakat karşı dü Pai alenen ve resmen bildiren Ja- ponyaya, bu denizlerde ve bü- tün uzak şarkta mutlak hakimi- yet tesis etmek imkânını verme- si ve binaenaleyh Çine yardım- dan vazgeçmesi için hiç bir ma- kul sebep yoktur. Sovyetler Birliğinin uzak şarkta kendi hâkimiyetini te- sis edemediği takdirde, kendisi ile beraber, Amerika, İngiltere ve Japonya arasında bir kuvvet. ler muvazenesi vaziyetini ida- me etmekte menfaati olduğu muhakkaktır. Vichy'nin Kararı: etmesi, Amerika ile Almanya a- rasında barp veziyeînl ihdasa müsaittir ve ancak bugün Al- manyanın, kendini Amerika ile harp haline koyacak hadiselere meydan vermek istemiyeceği tahmın edilebilir. Çünkü böyle bir harp, maddi ve manevi ba- kımdan Almanyanın aleyhine o- Jacaktır. Geçen cihan harbinde Amerikanın harbin kazanılına- sında oynadığı mühim rolü Al- man milleti pek iyi hatırlamak- tadır. Amerikanın Almanya aley- hinde harbe iştiraki, yalnız Bir- eneral Weygand'ın Vichy- yi ziyaretinin heticeleri hakkında hiç bir haber gelme- miştir, Yalnız Vichy hükümeti- nin Paristeki mümessili Brinon- un Amerikan gazetecilerine ver diği beyanat şayanı dikkattir. Mümessil, Fransanın maruz kal- dığı gıida müskülâtından İngil- terenin mesul olduğunu söyle- dikten sonra, İngiliz kuvvetleri Fransız nakliye gemilerine hü- cumda devam ettikleri takdirde, bu gemilerin Fransız harp gemi- (Arkası Sa. 4 Sü. 6 da) LOKMAN Hormonlardan Gelen Vücüdümüzdeki yağ nizamına kariışan uzuvların en niihimeri dahili ifraz guddeleri oldug© için, içerden gelen şişitanlıkların en HEKİMİN Jit öe.u'rızni?ğ%»â! şİşmanlık Belki. Fakat şişmanlık rahattan değil, kadınlık hormonlarının iş- lemesinde değişiklikten gelir, Bu hormonlar da her türlü değişik. çoğu - o guüddelerin çıkarı - hormonların bozulması neticesi- dir. Hormonlardan bazıları vü- ttaki yağl eri i ya- rarlar, bazıiarı da yağların erime. sine mâni olurlar. Ondan dola- yı birimnciler azaldığı, ikinciler ço galdığı vakit şişmanlık gelir... Yağların erimesine #yarayan hormonların en bagşında erkek- lik ve kadınlık hofmonları hatıra gelir. Çünkü çok yemedikleri halde, şişmanlıktan kurtulamı - yanların . kadın ve erkek - en ço- ğu bu hor l ik olanl 1 eksik - Bir genç kız, büluğ yaşına gel- Wmiş, biraz da geçmiş, fakat bü- luğ devrini henüz tamamlamış, Şışmanlıktan şikâyet eder. Za- yıllık modasına uymak için ye. meğini azaltır, sofrada doymadan kalkar. Bununla beraber şişman- lıktan kurtulamaz. Çünkü onun şiışmanlığı “o günlerinin,, henüz yoluna girmemiş olmasındandır. Zaten “o günlerinde,, sancı çek- Mmesi de bunu anlatır... Genç kız gelin olur, gene şiş- manlamıva baslar. Kocası» onu lik şiş lık getirir... Genç kadın gebe kalır, gene sişmanlamıya başlar. Çünkü ka- dınlık hormonu artık işlemekten durmuştur, o zaman yalnız an- nelik hormonu işler. Bilirsiniz ki bu iki hormon ayrı ayrı şeylerdir. Kadın sonbaharına erişir, gene şişmanlamıya başlar. Bu sefer şişmanlığın sebebini tabit sor- mazsınız... Zaten her hangi bir sebepten, genç'bir kadınım — yu- murtalıkları ameliyatla çıkarılır. sa şişmanlık gelir , Erkelerde de öyle: Büluğ yaşı- na gelmiş delikanlıl Şiş; ) mıya başlarsa spor hareketlerini artırmak fayda vermez. Erkeklik hormonları hemnüz iyi işlemiyor demektir. Hormonlar yoluna gi- rince şişmanlık geçer... Geçmezse . O zaman genç * yahut yaşlıca . erkek bir kere göğsünü yoklamalı - onu biraz yüksek, iki tarafından kabarık bulunca, eritemediği şişmanlığın sebebini anlar: Vücudünde ka- dınlıktan kalan parça yüzde on- dan Ffazla demektir. Gür sesli horoz yağlı olmaz, Yugoslav Kral Naibi Prens Paul lman orduları Romanya- dan sonra Bulgaristana yerleştiler, bu vaziyet her şey- den evvel, Yugoslavyayı tehdit etmektedir. Bu suretle bu mem- leket, cenupta Yunanistan üze- rindeki hududu hariç tutulduğu halde her tarafından Mihver devletleri ile sarılmış bulunu- yor. Yugoslavlar daha on gün evvel Macarlarla bir dostluk muahedesi imzaladılar, İtalyan- larla ötedenberi iyi geçinmeye çalışıyorlar, Bulgarlarla da mu- hadenet paktları mevcut; Al- manlar ise iktisat bakımından Yugoslavları çoktan avuçları a- rasına aldılar, üstelik şimdi Al- man süngüleri şimalde olduğu gibi şark hudutlarında da parıl- dıyor. Bu durum önünde Yugos- lavya ne yapabilecek? Komşusu Bulgarlar gibi üçler paktına gi- rerek istiklâlini ve bütünlüğünü korkunç bir tehlike içine mi a- tacak, yoksa başvekil Tzvetko- viç ve mussini Hırvat köylü partisi lideri Doktor Maçekin geçen gün gazete mümessilleri- ne dedikleri gibi devlet ve mil- letin istiklâlini korumak için mukavemet mi gösterecek? . İş- te bütün dünyanın bugün me- rak ile beklediği karar budur. Akdenize doğru yürüyüşün- da Almanyanın önüne tabiatn a- çıp hazırlamış bulunduğu üç yol çıkıyordu: Bunların en kısası ve en kolay geçilebileni eski /ivus- turyanın ananevi nefes borusu olan Adriyatik yolu idi. Bü yo- lun ağızları Triyeste ve Fiume'- de bulunur, fakat mihverin ha- tırı için bu iki limanı bir tarafa bırakarak yolun ucunu Zagrebe ve oradan cenuba doğru çevire- rek, Fiume'nin Yugoslavyaya bı rakılan kısmına, Sisak'a inmek mümkündü. İkinci yol, yolların en uzunudur, fakat en zengin sahalardan geçer: Tuna yolu... Almanların petrol ve zahire bol- luğu sebebiyle ihtiyar ettikleri bu yol onları ancak Karadeniz kıyılarına indirebilirdi. Ücüncü yol Morava ve Vardar olukla- rından Selâniğe iner. Ege de- nizi kıyılarına varmak için en müsait yol da budur, fakat bu yol Yunan topraklarına girme- den evvel Yugoslavyanın şark bölgesini şimalden cenuba kate. Belgradda Tuna üzerinde Kral Aleksandr köprüsü Şimdi Sıra Yugoslavyanın Mıdır? Birinci Cihan Harbinde Almanya- nın asıl Balkanlarda mağlüp ol- duğunu söyliyenler az değildir. Bunlara göre garpta müttefiklere zaferi temin eden hâdise şark cephesinde Almanların tesadüf et- tikleri zorluklar olmuştu. Bugün de eskisine benzer bir baskına uğ- ramaktan korktuğu içindir ki, Al- manya, İngiltereye karşı bir istilâ hareketine geçmeden evvel bu ci- hetten emniyet ve selâmetini te- mine çalışıyor ve bunun için Bul- garistandan sonra Yugoslavya ıle anlaşmak ve onu yola getirmek istiyor. e YAZAN ” snimee Faik Sabri I)urıınî der. Görülüyor ki, Almanların motorize kuvvetlerini Tahatça ve süratle Selâniğe akıtacak 0- lan yol Bulgaristanın Struması değil, Yugoslavyanın Vardarı- dir. * ismarek: “Bütün Avrupa- da Balkan işlerine akıl erdirebilen iki kimşe — vardır: Biri benim, öteki ile görüşmek istiyorsanız, onu tımarhaneler- de arayınız.,, Dermiş, Filhakika Balkan işleri bir zamanlar için- den çıkılması güç bir yolların ehemmiyetinden doğu- yordu. Denizlerden uzak kalmış olan milletlerin kıyılara kavuş- mak arzusu ile icat ettikleri ba- hanelerin arkası gelmiyordu. Vaktiyle Macarların Hırvat meselelerine verdikleri ehem- miyet hep Adriyatik sahillerine ayak basmak emelinden doğu- yordu. Selânik üzerine açılan bir Vardar yolu olmasaydı, Ma- kedonyada olup biten facialar- dan dünyanın haberi bile ol- mazdı. Tunanın ağızlarına sahip olmak suretiyle Şarki Ayvrupa- nın anahtarları Romanyanın e- linde bulunmasaydı, bu menile- ket bu kadar göze Batmaz ve sağdan soldan bu kadar didik- lenmezdi. Hudutları ile Boğazlar arasındaki mesafe üç yüz kilo- metre yerine bir iki bin kilo- metre olsaydı, Bulgaristana kim ehemmiyet verirdi? Çar Rus- yası 1793 te İspilânti'leri, Mav- rokordatoları Odessada topliya- rak Yunan inkişafına bir zemin hazırlamaya çalışırken Boğaz- lar yolu ile Akdeniz mahrecini elde etmeyi düşünmüyor muy- du? Ve İtalya Arnavutluk ma- cerasına her halde Arnavutları refaha kavuşturmak için atılma dı. Bu hareketin başlıca sebebi acaba Argyrokastro'nun Selâ- nikten 260 kilometre mesafede bulunuşu ve Selâniğin de Boğaz- ların bir bekleme salonu olabil- mesi değil miydi? Bu üç mühim yolun açılması veya kapalı oluşunun bir çok siyasi neticeleri olmuştur: Cihan harbinden sonra Macaristan de- nizlerden uzak bırakıldığı için- dir ki, memleketin başında bu- lunan filosuz Amiral, Almanya- nın bir peyki olmaktan kendini halinde idi. Hususiyle Osmanlı imparatorluğunun bu sahalar- dan uzaklaşmasından beri bu ta- lihsiz ülke, dahili karışıklarının yanı sıra Avrupa büyük dev- letlerinin nihayetsiz entrikaları içinde boğulmuş kalmıştı. Fakat Osmanlılar devrinin ekalliyet- ler meselelerinden Arnavutlu- ğun himaye ve sonra istilâsı- na varan İtalyan müdahaleleri- ne kadar bütün karışık işlerin altında saklı olan alâkalar hep bu üç esaslı köşe başına yaran kurtazr dı. Yine kıyılarında bir mahreçten mahrum kaldığı içindir ki Avusturya Cümhuri- yeti, Anschluss ağları içine ko- layca düşüverdi, ne Tunanın beynelmilel hale konulması ne de İtalyanların yarım ağızla Tri yestede ona ayırdıkları serbest liman, vaziyeti kurtarabildi. * * ugoslavyanın, hariçten ge- lecek bir tazyika karşı koyabilmesi için dahilde kuvvet- li olması, birliğini tamamiyle sağlamlaştırmış bulunması İâ- rak kabineye giriyö $ lasşma senelerdenber? uz| den geçimsizliklere niha riyordu. Bu anlasamamş psikolojik sebepleri vardı! lar Avrupa madeniy n altında Alman ve müstevlilerini görme' lardı. Dilleri ve kanla le Slav olan Hırvatları manlaşmıs görüyorlardı. * cihetten Cihan harbinin bütün yükünü Sırplar yüklenmislerdi harap olan yurt onlarınki idi, bu cihetle Hırvatları çekemiyorlar- dı. Hırvatlar Sırplara “haydut” diyor, Sırplar onlara ”Siz öte- denberi geçimsizsiniz, hem ne istediğinizi de bilmezsiniz,, ceva- bını veriyorlar ve “bir yerde üç Hırvat yaşıyorsa orada mutlaka dört siyasi parti doğar,, şeklin- deki eski bir darbımeseli hatır- latıyorlardı. Bundan başska bin- lerce senedenberi istiklâlleri i- çin hazırlandıklarını iddia ettik- leri halde bir defa olsun silâha sarılmadıklarını söylüyor ve on- ları boş yere çene sallamakla ve ne istçeliklerini bilmemekle itham ediyorlardı. Bunun gü- zel bir misali de var: 1848 de Macarlar Avusturya lilara karşı isyan ettikleri vakit asilerin şefi olan Koshut, daima galeyan halinde olan Hırvatları bitaraf bir vaziyette tutabilmek için bazı fedakârlıklarda bulun- | * mak istemiş ve parti şeflerini Peşteye davet etmişti. Fakat mü zakere günlerce, haftalarca uza- mış, bir neticeye yvarılamamış nihayet Koshut bıkmış, boş bir kâğıda imzasını atarak Hirvat- lara uzatmış: “İstediğiniz şartla- rı imzamın üzerine yazınız, ben kabul ediyorum.,, Demişti. Hır- vatlar bir türlü istediklerini ka- leme alamamış ve bu bos kâğıd doldurup Koshut'a iade edeme- mişlerdi. Bütün bu gecimsiz tabiatlarına rağmen Hırvatlar tehlike karşısında Sırplardan ayrılamazlar, çünkü Slav doğ- muşlardır ve ölünceye kadar Slav kalmak isterler. ...- Berlin. Romanın Yunanis- tanda bir harp açmasın- dan hiç hoşlanmamıştı. Cünkü bu harp İngilizlerin Helen top- raklarında hava ve deniz üsleri tesis etmelerine vesile olmuştu. Böylece İngilizler Romanya pet- rollerine biraz daha yaklaşmış oluyorlardı. Bundan baska, bü- gün yarın, lüzum gördükleri va- kit İngilizler karaya da asker çıkarabilecekler ve Balkanlar- da yeni bir cephe acçabilecekler- di. İşte Almanynın istemediği budur; birinci Cihn harbinde Almanyanın asıl Balkanlarda yenilmiş olduğunu iddia eden- ler az değilidir. Bunlara göre Rarpte mütefiklere zaferi temin eden hadise şark cephesinde Al- manların tesadüf ettikleri zor- luklar olmuştu. Amerikalı gaze. teci Nickerbocker'in “arka ka- pı,, ismini verdiği Balkanlarda, 1918 in Selânik cephesini hatır- latacak bir baskına uğramaktan korktuğu içindir ki Almanya, İngiltereye karşı bir istilâ hare- ketine geçmeden evvel bu ci- hetten emniyet ve selâmetini temine çalışıyor ve bunun için Bulgaristandan sonra Yugoslav ya ile anlaşmak ve onu yola ge- tirmek istiyor . Mektupların Maceraları ün geçtikçe yollar biraz daha kapanıyor, seyahat biraz daha güç- leşiyor. Fakat bü- tün mânilere rağ- men, — mektuplar insanların — ulaşa- madıkları yerlere ergeç varıyorlar. Onları ne kar, ne yağmur, ne de bombaları ve torpilleriyle harp, bu macerala. ra atılmaktan menedebiliyor. Eğer mektupların dilleri ol. saydı, kimbilir bize ne akla gel- mez maceralar ahnlatacak, dün. yanın dört bir bucağından ne enteresan havadisler getirecek- lerdi. Harp çıkmazdan evvel Okyanusların bir ucundan di- ğerine mektupları bir hafta i. çinde geçirmiye muvuifak ol- muşlardı. Şimdi ise beyaz zarf hamulesini alıp ucunu kapadık. tan sonra iki günlük bir yol i- çin dünyayı dolaşmıya mecbur oluyorlar. * * Brezilyadan Yunanistana R rezilyadan Yunanistana Yazan: Sevim SERTEL tusuna atılan bir mektubun katlan. dığı şu büyük se- yahate bakın.. Ev- velâ küçük bir yük vapuruna bin- dirilen zarf, günlerce sallan - dıktan sonra Atlantiği geciyor; Garbi Afrika sahillerini takip ederek Ümit burnuna geliyor; buradan Hint denizinden ge- çerek, nihayet karaya varıyor. Yolda deniz tutmaları, bomba. lanmak korkuları geçirdi mi? Kimbilir? Buradan sonra kara seyaha- ti başlıyor. İrana, oradan tren. le Türkiyeye geçiyor. Artık seyahatin güç tarafı bitmiştir. Buradan ufak bir vapurla mek tup nihayet Yunanistana varı- yor. Tabit bu kadar uzun bir seyahat esnasında bazı yerler. de sansür için de durulduğu hatırlanırsa, neden bir mektu- bun aylarla yollarda; sürüklen. diği daha kolay anlaşılır. Meksikadan Rigaya eselâ Meksikadan Ri- ga'ya gönderilecek bir mektup, — evvelâ kara tarikiyle altı günlük bir tren seyahati yavarak Nevyork sehrine gelir. Buradan At. lantiği gecen vapurlardan bi - riyle Lizbon'a varır. Oradan İsviçre - Yugoslavya - Bulga- ristan - Türkiye tarikiyle Rus- yadan dolaşarak Riga'ya gele- bilir. Üçüncü bir yol da Pasifik Okyanusundan dolaşarak Ja - ponyaya varmak; oradan diğer bir vapurla Mancuko'ya gecip sonra buradan trenle ve Siber. ya tarikiyle Moskovaya inipr burada tekrar tren değistire - rek Letonya'ya ve en nihayet menzile ermektir. | de &e Clipper Postası imdi elimize diğer bir mektup alalım. Bunun üzerinde Clipper tayyaresinin pulu vardır ve bir ke. narında — tayyare ile gideceği işaret ; edilmistir. Clipper tayyaresi kısaca Atlantiği ge. çen posta tayyaresi demektir. Nevyorkun geniş meydanların- dan birinden havalanan bu mu. azzam uçak, 24 saat sonra At- lantikteki Bermuda adalarında yere iner. Burada yolcular çıkıp biraz dolaşırlar, tayyareye lâzım olan benzin alınir, sonra tekrar yola çıkarlar. 24 saat sonra da Liz. bon'a varırlar. Bir defa -tayya- re karaya ayak bastı mı, hemen buradaki posta nemurları mek tupları alır ve kunları gidecek- leri 'yerlere göre ayırır. İsnan-htelif VAS E Şilir. Fakat *Kaı hediye Sedisi eî ol hayatınde daresinin vula doku fedakârlıklaxç. Telâşa lüziğ? daresi arabla &V sın, kaldırı f yürütmü sızlıktan MAĞ saatlerce v0 gü g şost tık. Bu nakil 91’:05'_ t edebilmek şâötş f oluk, cocuk hei olu. | inde kale fethuk: - be sporları ya, - ta” re tramvaya binerdi. lcuların — turfanr si < venkleri gibi kayısı hır| virajlarda birbirlerinlişm. seyahat etmesi: gidecel | dar balık istifi gibirmünis > değistirmemesi; — vatrerek Jap — haliyi Amerikan filut cepheye | rülen — Kow - Boy'lati vürüven trenlere atlahi tırmak ister gibi aral da — yağmurda, uzun beklemeleri, an evvel bu insan © den kurtulmak icin den evvel atlarlarsa meleri lâzım geldiği diyoruz. Hensini d meşrep, Ârifi billah sine varmak istiyen teslimivetiyle veyahul zavı bir nevi tekâmi gibi telâkki eden bir H memnuniyetivle kahniştır. Şubat Ne yapalım? Zarur.an tayyareli zurları mühah kılmamsani ayınd küllive,, dendir, ühim sur) Bütün bu saydığım Musani in; ra mukahil tramvay koru te hir tek dileğimiz vart lıır rakal Tramvaylara inmek reBl usulünü tanzim etsin! inde Dünyanın her yerii en Si İn gibi, yolcular arabala: iyet N binsinler ve önden, v n gece nın bulunduğu yerdiman tayyal Bu, o kadar basitekasına bir 1 hemmivetsiz: fakatir. Taarruz a da o kadar hayati g; fakat gece | ki, birdenbire ahai mra r.nhayet fes aldıracaktır. : 4 zayiat Lo da gayet kolaydıre) son —taarru kadar vatmanıniraz daha fazladıı verlerinde müştrük bir kısmı mi ihtarda bulunm: iki yangında ol Bu suretle bizddit — mıntakal tam inilecek ylâk bombaları e mahsus mâni ohasarlar yapm göbeğini sişirerek bombaları her önü alınmıs olacaktir. İmüş ve | cık fedakârlık mukabilinig'kman vay idaresine iktısadi daha faat te temin ediyol ndürül man Sişli - Tünel hiğgz> “saa_!.le. eylesem birinci mevif T söndüri cifte biletci sörüyoru,y man tarafından, diğeri arkasından tarama u: kesivorlar. Bu intizam sa tek hiletci ile is halledile! nunla izdihamın önü alin Alınmaz. Fakat hiç « intizamlı bir izdiham ten miş 6 e. B lı;ıl_lartığını temnj Tydığr — temki Yondra, 9 (KA) — 7 sabahı sona ere hafta za Almanya üzes-—z— *İan harekâtına * L ee lerimizeşsvekili leriner, 4 tayva vrels Bir sinin S.Söyledi. Dat u ——— te. k- ine eğin- 'antı u zirı kât ava dazır vu- ( A hî!dıı:v——- delin . ğ Zafere va hüMI caktır,, KI Yya, işgal altında olmıyan Framsesele- 'A.) — Atina ve sa ve İsviçreye gidecek olanlar trenle bu şehirlere sevkedilir. Londraya gidecek olan mek,riciye tuplar; İngiltere ile Lizbon Arâç reisi İSPÂyetleri mümessil- — fında dün beyanat- nu. vekil Korizis, bil - " niştir: :::'I'Metşksas'm en bü- sında muntazaman isliyen Böuluna- ' İngiliz tayvaresi gelin onları 2, Fran |ye PP biri olan içtimai lıncıya kadar beklerler. Mmesinin sekt Yünan milletinin Avrupa - Amerika seferler, ni yapan tayyarelerin bir sev, hildir- hatte tasıyabildikleri mektu ların sikleti mecemuu 4 —' tandıre. Rucünlerde neak nar Mına karşı âdilâne ALmaktan ibaret kal- €bü çetin, fakat ter,Cadelede bir tek L OA tale-