Pünyanın #lyasi ünzarası Bunun lemiyecektir » ezmek, adayı beril Bis İngiltereye d BHit- olan Bamusl tler'in Nutku: A merika gazeteleri lerin coascu mai at ve heyetenmi lr kuvvetle ifade oğlaunua, Asman ç Nİ senesi ıçın vaktiyle yaptır Müzateriyet vaadını tvkcur- Yi unuttuğunu yazmakta lar, #giliz gazeteleri de, Hitlerin Butku ile, Alman mihetine « heliçeere inüzar etmemesi geldiğini anlatmak istediği insedirler |» Âym guzereler bu nutukta şu "ktayı dikkate değer buluyor” Hitler bu nutkunda, İnyisiz- in 1441 de Almanyaya hücum #cekleri hakkındaki sözlerini ine getirmediklerini ve Al- kuvvetlerinin, İngüizlecin lunduğu yerlere kadar gide onları takip etmiye mecbur dağını iddia etmektedir. Hal ki Churchill Almanyaya kar- 1941 de değil, belki 1942 hat 1943 te tecavüz edeceğini s07- “ İimiştir, Diğer cihetten, 46 lagılizım üzerinde yaşadığı iltere adası Almanyadan da değildir. Hitler, 1941 de; Sİ 1440 da adayı istilâ edece- ğini söylediği halde bü â bu sö - İn yerine getirmemiştir. Nut nda da bundan bahsetme - şiir, İitlerin nutkunda şayanı dik» Bİ olan diğer bir nokta, harbe diği gündenberi üstüste bü- ik mağtübiyetler kaydeden ve çün kurtuluşunu Almanya - n bekliyen Mussolininin. ve rejiminin kıymetini takdir iye ve itibarını yükseltmiye uf olan şu sözlerdir: Halya- , mühim düşman kuvvederi- tutması ve üzerine çekmesi anya için çok faydalı ol - ister; çünkü bu bize, inşa © en denizaltılarımız için mü- bat yetiştirmek imkânm tmiştir. ASONE Türkiye BEDEL! Genesi esd Kr 00 * . 300 sene Ay Ay Ay Hitler bu nutkunda, Balkan - larda Halyanların yarummına ge leseğini ihsas etmek süretiyle Maiyan askerlerinin kuvvı »eviyesini takviye etme miştir. Evvelki nutuklarında Ameri- kaya karşı tehditkâr bir lisan kullanan Hitlerin bu nutkunda Amerikadan hiç bahsetmemesi şayanı dikkatti diye kadar doğruyu ve Japonya vasıtasiyle tehdit et- menin tamamiyle aksi neticeler ini ve Amerikayı Ingilte- a çok ve süratle yardı ma sevkettiğini görerek Ame kaya karşı daha ihtiyatla dav» ranmak icap ettiğine kanaat ge tirmiş olacaktır, a vi Denizaltı Harbi: ler bu nutkunda da -es- ki nutuklarında olduğu gibi'- Almanyada ibtilâl çıkaca- ğını zannetmenin budalalık oldu ğunu ve Almanyada ihtlâle İna- nan birkaç kişinin demir par - maklıkların arkasında olduğu - nu söylemiş ve ihtilâlin Ingilte rede çıkacağını, açlığın Alman- yadan evvel Ingilterede başl cağını ilâve etmiştir, Fakat lerin bu suik birkaç gün evvel ingilterede vesika ile hal- ka verilen yağın bir miktar ço- ğaltılması buna mukabil Italya- da 1 Marttan itibaren yiyecek madd.leri hskkındaki tahdida - tın şiddetlendirilmesi, Hitterin bu sözlerini tekzip eder mahi - yette görülmektedir. Hitlerin Şöçen seferki hutkun da olduğu givi son nutkucda da en vazıh ve müsbet bir şekude #srarla üzerinde durduğu Dok- ta, denizaltı harbinin onumüzu€ ki ayimda butun şiddetiyle ve nansız bir surece başuyacağı keyuiyetidir. Munakkaktır"ki, Nuziler ikti- dar mevkie geldikten sonra, deniz kuvvetlerini pilhaşsa de nizallarını çoğaltmak için mu- azzam cchiler sarletmişlerdir VE buhussa Hanımarka, #ıolanda ve Belçikayı ve Fransanın birçok limanlarını ellerine geçirdikten sonra, hem Almanyada bem bu emlekellerin,. , Leksanelerimuc yüzlerce denizaltı gemisi inşa etmişlerdir ve etmektedirler. Ancak mütehassıslar, bir harp filosunun kısa bir zamanda ney” dana © getirilemiyeceğini; bir zırhlı inşası için dört & bir kruvazör için 2,3 sene, bir muh- rip ve denizaltısı için bir buçuk sene lâzım olduğunu söylüyor” lar. Diğer cihetten, bu denizaltı- larını mabirane bir surette kul- lanacak tecrübeli mürettebatın da yetişmesi uzun senelere mü- tevakkıftır. Fakat bütün bu güçlüklere rağmen bugün Almanyanın © inde birkaç yüz denizaltısı bur lunduğu ve bu miktarın baha ra kadar artacağı tahmin edil - mektedir. (Sonu: Sa 5; Sü 1) isle - Bir rivayete göre, şişmanların le kırkı çok yemekten şişman r, başka bir rivayete göre “işmanlarm en çoğu, yüzde Miş beşi çok yedikleri için öy- lurlar, Bu rivayetlere inanmak güç - - Cünkü, hir taraftan her şah- Vücudünde bir günlük gıda İYacını önceden tayin etmek #itik bir iştir. Onun İçin kimin Sa yediği pek te belli olmaz. taraftan da çok yiyenlerin mutlaka sişmanlamaz. Nazari olarak şöyle hesap © ir İnsanın, ü ik değilse, günde kalori verecek gıda almıya SYacı vardır. Buna 300 kalori edilirme vücut şismnlaya - > © kadar fazlasını da sarfe « hş lir. Fakat o insanın yediği alar 2500 kalori verecek olur- 200 (azla kalori ayda 600 gram 4 ağırlık verir. Çok yiyen su İçeceği icin, suyun da hesaba katılınca. bir ye *ekizden on kiloya kadar faz Afhk, yâni şişmanlık gelir Mekti; min ihtiyacından fazla ye- kii tayin etmek güc ol - hakla beraber, ihtiyaclarmdan Tarla yiyenlerin çokça oldu- W Süphesizdir. ik liyacı olmadan cok yemenin vemek keyfidir. Sâ- sana keyif verir türlü | Mtbi, tabii Yemek İZ ALA vahert banka NIN AA | keyif veren maddeleri tanı - muıyan - yabani dediğimiz - sanların çok yiyerek keyif hali girdiklerini elbette bilirsiniz. Bizim medeni yemeklerimiz süp- hesiz daha ziyade keyif verirler. En kötü huylu insanlar bile ye- mekten sonra daha yumusak huylu olur, daha iyi şeyler düşü- nürler. Keyif veren her şey insam ça” iryaki eder, Çok yemeğe düşkünlük te bir nevi tiryaki: liktir. Tiryaki, kendine keyif ve- ren şeyi tekrar etmeğe içinden -İ gelen bir zarüret hisseden insan demektir. Çok yemek zarüretine, tirya- kilikten haska, içimizdeki uzuv- lardan birinin yahut bir kacının sebep olduğunu düsünen hekim- ler de vardır. Yemek iştihasının nereden geldiği henüz iyice Tinemediğinden o türlü düşünce de büsbütün yabana atılamaz. | Fazla iştiba nereden gelirse İ geldin, insan ona mağlüp olmıya mecbur değildir. İnsanın iradesi, bir çok şevlere galebe sart, şişmanın kendi iradesini iyi kullanarak, iştahına hâkim olma» sıdır, Bu şartı yerine getirmek bi- raz güc, hem de uzunca bir za- mana bağlı olduğu sisman- liktan zayıflamak zahmetli uzunca bir iştir. ) tahdit ve) ir dacir diyor ki “Hafta n mal bekliyor- t bu mallar geldi, şimdi de bu malların ne suretle tevzi edileceğine intizar ediyo - Yuz. Halbuki malların tevziini beklemek için geçen zaman da piyasada birçok işlerin geri kal- masına sebebiyet vermektedir.., Bunun gibi şikâyetler çoktur. Bunların arasında bir zeytinyağ fabrikatörü teneke bulamadığı için fabrikasını tatil etmek mec- buriyetinde kaldığını, bir kon - serve fabrikatörünün ayni ifade de bulunduğunu buraya ilâve « ,debiliriz, bütün bunların müba- gal sözler olup olmadığını #- Taşura.sx Geğuiz. Belki muba- iâya edenler vardır. Bu hüdiselerie öğreniyoruz ki, haftalardanberi muhtelik mömle ketlerden beklenen mallar, pi- yasanın ihtiyaçlarını tatmın e- decek şekilde seri bir sufette tevzi edilmemiştir, acaba, Tica- ret Vekâleti tevzi işine neden müdahale ediyor? bu noktavı izan edelim: * ili korunma kanununa göre hukumetin nmalatı ve bir. kısın eşyanın memleketimize girmesini me » memek hakları Vardır, Fakat ge- len eşyanın tevzune nezareı ct mesi, uana ziyade idarı tedbir- den buşka bir şey değildir. Fü- Kat Du tedbiri icap eren se - bepler şunlardı: huntaka ticaret mudurluğu, bir tacirin külüyet- li mıktaraa mal getirerek piya” sagâ hâkım bir mevki almasın- Ga manzurlar görmüştür. Ulabi- İ dir kı, cşanaan nihat yapan bu tacırier, maıları bir yere giz” liyebmar ve bu #urele sok yep” tıxtan sonra, fiatları arllraki- lirlerdi, muntaka ticaret mudür luğu bu gibi spekülüsyon hare- ketlerine meydan vermemek en dişesiyle, gelen malların tevzii- ne mudahale etmiye mecbur almıştır. Bu da pek kolay ol muştur. Vapur geldiği zaman, içinde,ne mıktar ve nevi mal oi- duğunu slâkadarlardan öğrenli- miştir, malların miktarı tesbit edildikten-sonra, kimlere. ne miktar verileceği de tetkkütedil mektedir. Işin asıl çetin ve hat- ta girift tarafı da burasıdır. Çün- kü mal almak için, mıntaka ti- caret müdürlüğüne müracaat © denle, ihtiyaçlarını mübalâyalı rak ifade etmişlerdir. Mlese- 14; İngütereden gelen 2 bin sandık tenekenin tevzi, bu yiz den müşkül bir safhaya zirmiş- tir. Alâkadar daireler teneke tevzi ederken, en ziyade ihtiyacı olan müesseseleri gözönünde tut muşlardır. Petrol kumpanyaları bu mües Tehlikeyle yüz yüze kalanlar anlatıyorlar. ngilterenin meşhur roman- »termdan biri olan Re- becca West, hava hücumları esna- sında neler duy- duklarıni anlamak arzusile muhtelif sml ve karakter- de İngilizlerle konusmuştur. İşte bu mülükatlardan bazi Tarı: Sahne: Evimin mutfağı: Ben — Jhony, alârmlar çaldı, duymadın mı? Ahçı basım — Evet madam, duydum. Fakat görüyorsurluz ki, visne Teceli yapıyorum. O- nu ocakta bırakırsam yanacak. Yok eğer reçeli ocaktan indirip sonra tekrar pişirirsem lezzeti- ni keybeder. Onun icin müsaa- de clerseniz sığınağa 20 dakika sonra geleyim. # Ayıp olur mu?. beyi Evimin koridoru, E- Tinde çamasırla gelen biz me — Madam, bu © limdeki eamasırla- nı sığınağa indir- sem ayın olur mn Eğer ornda dünkü kadar çok oturacaksak, hic ol- mazsa aradan ty dikişleri çıka- rırım; ne dersiniz? Müthiş infilâk! gece evvelki bombardrmanı bahcesinde: Charly, dün aksam siz ve karımz smağa gelmediniz. Yaptı- ğiniz tehlikeli bir iştir. Bahçıvanım — Harımefendi, TAN Hükümet Yeni Teşkilâtı Niçin Kuruyor i Yazan: Hüseyin Avni İeanesasssenessarsanesassmerennreesnerasasaseneeenne seren seerumene verem eeanee Devlet, iktisadi hâdiselerin icap ettirdiği zaruretler yüzünden yeni yeni teşekküller kurmaktadır. Ticaret Ofisi de bu yeni zaruretlerin meydana getirdiği bir te- şekküldür. Bu teşekkülü doğuran ihtiyaçlar nelerdi İt halât ticareti ne gibi teşekküllere tâbi olmuştu? Bugün- ki seselerin başında bulunmakta - dır. Tevziaı yapan idare âmir- leri bu gibi eşyayı tacirlerden ziyade taprikatörlere © vermeyi esas ittihaz etmişlerdir. Bundan du maksat, bir malın elden ele dolaşarak bir kâr vasıtası ha » İline gelmemesini temin etmek- tir. Tevzi listelerini sür'atle tan- zim etmek te kolay bir iş de - ğildir. Çünkü gelen mal ihtiya- ca tekabül etmediği için, mal ulmak arzusunda olan kimsele- rin itirazları müracaatların tetkik etmek, muameleyi uzat » maktadır. ik u arada mal istiyen fabri- kaların istihsal kabiliyet- leri hakkında günlerce tahki - kat yapmuk zarureti de hâsıl o)- muştur. Yapılan tahkikler neti- cesinde, bir fabrikanın ihtiyacın dan fazla mal istediği sabit ol - ynuştur. Idare âmirleri ihtiyaç» ları mümkün olduğu kader âdilâ ne bir surette tesbit etmiye çalış- tıkları halde, yine şikâyetlerin ö- nüne geçmek kabil olamamıştır. Bu şikâyetlere meydan verme” mek için, eşya tevziine ait liste- ler günlerce tekrar tekrar tet- kik edilmektedir. Fakat bir ta- raftan bu tetkikler yapılırken, diğer taraftan alâkadarlar sabır- Sızlık içinde tevzi listesini bekle mektedirler. Bu meselede bir tarafın gös - terdiği dikkat ve itina ile, diğer tarafın da sabırsız olmasına hak vetmek icap eder, Listeleri in- ceden inceye tetkik eden muhte 1if komisyonlar herhangi bir me #uliyete maruz kalmamak için, isi uzatmakta haklıdırlar. Fakat diğer tarafta (o zeytinyağlarını doldurmak için teneke bekliyen fabrikatörlerin ne kadar nazik mevkide bulunduğunu taküir etmemek mümkün değildir. Ye ışarıdan toplu bir surette gelen teneke, kauçuk, otomobil lâstiği gibi malların tevzii, devlete ait bir mevzu 1 ettiğini ve bunun mauhte- fhalarını tebarüz ettirmiye zımızda bunu izaha çalışıyoruz. çalıştık. Acaba bu malları dışa- rıdan getirten tacirlerin fikri nedir? Bir de bu meseleye te - mas edelim, ithalât tacirleri, dı- şarıdan mal getirmek için bül - yük fedakârlıklara girmektedir. Normal zamanlarda olduğu gi- bi mal satmakta kolaylıklar vok tur, bilâkis zorluklar mal ithal etmiye mâni olan sebepler ço- ğalmıştır. Avrupadaki satıcılar, peşin parayla mal satmıya mütema - y Buradaki alıcı buna da Tazıdır, bunun için serbest dö - viz müsaadesi almak bir mese- ledir. Bütün bunları temin et tikten sonra malın buraya ka- dar hangi yollardan geldiğini, 'de takip etmek çok heyecanlı bir mevzudur. Harvten sonra gerek kara ve gerek deniz yollarında intizam kalmamıştır. Avrupa hatlarında bilhassa Balkanlarda ticari eşyanın gün- lerce istasyonlarda beklediği, çok görülmüştür. Her tarafta askeri nakliyata verilen ehem » miyet yüzünden ticaret eşyası taşıyan vagonların istasyonlar» da beklemesini harbe ait tabil hareketler diye kabul etmek lâzımdır. Tüccar, aylarca malının bura- ya gelişini takip ederken, hay- İs da telgraf parasi sarfetmektes dir. Bundan başka her tarafta kontrol komisyonlarından malın Türkiyede sarfedileceğine üair müsaadekâr almak ta ayrıca kül- #etli bir iştir. Bütün bu safha - Ibrdan sonra mal Türkiyeye geldiği zaman, mıntaka ticaret müdürlüğü, bu malı tüccarın © inden ularak, “Bunu ben daha makul şartlarla tevzi edeceğim,, diyor. Tüccara da yüzde 15-20 kadar kâr veriyor.. Halbuki tüc- carın daha büyük kâr ümitleri vardı. Ticaret müdürlüğü bu ü- mitlere mâni olduğu için tüccar bunden şikâyet etmektedir. Ma» âmafih bu şikâyetleri de ihmal etmemek lâzımdır. Bir tacir, € linden malı alındığı zaman, bir daha mal getirmemiye karar vermişti. Dışandan mal getir * mek hususunda büyük masraf. GÖZÜME ALİYE Yazan: Sevim SERTEL uyuya kalmışız. Alârmları duy- madık. Birdenbire müthiş bir infilâkle uyandık. Karım: — Chariy, dedi. Galiba bom- ba düştü, Ne yapacağız? Ben di — Ne yapacağız, sevgilim de- dim, yorganı başımıza cekip U- ahne: Yine evin bahcesin- de: Sir John isminde bir zatın evinde calı- şan Oo bahçıvanın genç oğlu yanımı. za geliyor. Ben — Jimmr, dün geceki bâdi- Tede sen ne yaptın? Jimmy — Ben mi madam? Ah sormayın. Ben. dün gere Sir Jhon'ların — evindevdim. Onun emirleri kat'idir. Alârmlar ca- Jar calmaz. herkesi uvandırmak ve sığınağa göndermek uşağin vazifesidir. Dün gece nasilse bizim usak alarmları dovmamış ve kimse- yi de uyandırmamıs. Henimiz uyandığımız vakit bir havli gec- misti, Sir John kıyametleri ko- parıyor: cabuk (siğ'mağa diye bağırıyordu. Uşs#n kendisini iş- ten erkardığını söyledi. İste tam bu esmerin dısarda müthis bir gürültü oldu, Gidi» baktuhımız zaman bir de ne gö- relim?, Bomba bizim sızmağın tam üzerine isabet etmiş ve onu parra narca etmisti. Sir John'un hiddeti geçmişti, Zira, hepimizin hayatı usağın ihmalkârlığı sayesinde kurtul- muştu. Bu sefer Sir John'un ne ya- pacağını merak ediyorduk! O yavaşca usağa döndü: — İşine devam edebilirsin, dedi ve yürüdü gitti € ahn. nü. Balıkçıdan eve ba ık getiren 16 va- sındaki o cocukla konuşuyoruz. Ben — Alâirmlar çalındığı Kalde sen niye hâlâ evlere balık getiriyorsun? Balıkçının çocuğu — Ölür sem ne çıkar? Sokaklarda dola- sarak hem olanları görüvor, hem temiz hava alıyorum. Ya- şadığım müddetçe tem bir 'n- san gibi yasıvorum. Eğer kazara ölürsem o vakit te gazeteler be- nim vazife uğrunda öldüğümü yazacaklar. Bundan daha bü- yük şeref olur mu? Bu bövle aha korkacak ne kak ** | Yeniden gençleşeceğim ahne: Bizim evin önü. Kömüreüden kömür ge- #iren ihtiyar kam- Ee) yon soförü ileke. nusuyoruz: Mister Ben — Johns, alârmler çalıyor. Rica ede» rim, İçeri bizim sığınağa gelin. ? lara ve Keyecanlara katlanan bir sermayedara netice itibariy-| le yüzde 10 kâr haddi verilme- si tüccarı min etmemek'e - dir. Bu tüccar, elindeki serme- yesini daha kârlı bir İşe, yatıra bilir, arsa ve emlâk alabilir, bu gibi spekülâsyon hareketlecin - den yüzde 10 dan fazla kâr te min edebilir. Nitekim ticari sa- hada sermayesini çekerek em - Jâk işine yatıfanlara çok tesadüf ! thalât taciri arzu edildiği kadar tat- min edilmezse, mal getirmiye - cektir, tatmin edilirse, getirdiği malı istediği gibi tevzi edecek - tir ki, bu da spekülâsyon hare - sın ne kebap, fehvasınca, her iki tarafı telif edici bir politika takip etmek icap ediyor, bu da ne dereceye kadar mümkün 0- labilir? * * üccarın arzu ettiği kin göremediği zaman, mal getirmemesi, piyasa için çok za rarlı olacağına şüphe yoktur. E- sasen ilhalât imkânsızlığı için- de, bir de tüccar, ithalât saha - sından sermayesini çekerse, ur- tada bir boşluk hissedilecek, memleket malsız kalacak.. Bu - na meydan vermemek İçin, $ diye kadar yapılan tecrübeler - den istifade ederek bir ticaret ofisi gibi bir teşekküle ihtiyaç vardı. Demek oluyor ki, devletin | gelen malın tevziatı ile alikadar olması kâfi değildi. Bu vazife - den ayrı olarak, eses itibariyle mal getirmek te lâzımdı. Maa- mafih, Ticaret Vekili Mümtaz Okmen'in dediği gibi, bu teşek- kül bir ithalât monopolu olm yacaktır. Dışarıdan mal getir - mek istiyen tacirlere akreditif temin etmek sureti; ithalât imkânlarını daha £! caktır. Görülüyor ki, şartlar içinde, tüccardan bel nen sadece İktisadi bir vazife | Ma ettirmekten ibarettir. Halbuki tüccar ise bu vazife- yi büyük kârlarla yapmak te - mayülündedir, Masmafih tüccar | tipinin, nesci itibariyle kâr esü- sına göre teeşkkül ettiğini de | kabul etmek lâzımdır. Bugünkü | harp ekonomisinin icap ettirdi- ği yeni hukuk telâkkilerine gö- re, tüccar, az nisbette kâr ala- Tak memleket ekonomisinde ü- zerine düşen vazifeyi ifa eden bir vatandaş diye kabul edilmek tedir. Ticaret ofisi, tüccara bu yeni şekli verdirmiye çalışan bir müessese olacaktır. İhtiyar şofi Cok rica ede- rim, madam, burada kalmayı tercih ediyorum. Eğer bizim ço- cukların bu düsman kusların- dan bir tanesini düşürdüklerini görebilirsem yeniden geneleşe- ceğim. Bu, yüz sene yaşamak- tan daha zevkli bir histir. * * Sonra alacağım! ahne: Bir elbiseci dükkâ- yı. Genç bir bayan henüz aldığı bir elbise- nin parasını öde mek üzeredir. Tam bu esnada a- lârmlar çala; Hizmetçi kadm — Madam acele ediniz, sığınakla" ra gitmemiz lâzım. Genç bayan — Bu elbiseyi hücum bittikten sonra satın a- lacağım. Eğer tehlike vok İsare- ti verildiği zaman ikimizden bi- rine bir sey olmamışsa, ve el- bise de sağ salim duruvorsa, © zaman onu alırım. Haydi şimdi sığınağa gidelim. a hne: Londradan sayfiye- lere giden bir trenin kom partimanı, Yanım. da Welsh'li şisman bir kadın oturu yor. Ben — Sizin ora- larda o bombardı- menlâr nasıl; madam? Sisman kadın — Son zaman- larda düsman tayvareleri bize Ründe dört defa gelip ateş ac- maya başladılar. Doğrusu Hit- ler bunda büyük heta ediyor. 'Bejtim babam büyük bir rahinti ve bizi daima cehennem atesiy- le korkuturdu, Nihavet o ha- le geldik ki, bizim icin eehen- nemin kardif kömüründen far- Bir Hikâye 'Tirk'ün neşe ve zarafet mi- 1 olan Nasrettin Hoca- hin bir hikâyesini yazıyorum: Hoca merhum bir gün evinde İ uyurken bir gürültü olmuş. Ev- velâ kadın uyanmış, — Efendi! Sokak kapısını açi: yorlar Hoca dinlemiş. işitiyorum, — Mdttaka Fakat sen merak Sokak kapısı acılmış hiraz son. ra mutbaktan bakır sesleri gel miş, — Aman efendi. Hırsız bakır- ları topluyor. — İşitiyorum, aldırma, ben ya- pacağımı bilirim Hırsız aşağıda işini bitirmiş Merdivenlerden çıkmağa başla Orta kuta çıkıyor. tiyorum karıcığım. De kunma çıksın, Ben yapacağımı bilirim. Hırsız odalara girmiş yükte hada ağır ne var ne yok- fayn hırakmıs.. dedim. Ben yapacağımı bilirim, Odalar boşaldıktan sonra Ho- canın yattığı odanın kapısı acıl- mış. Kadın korkudan yorganı ba- sına çekmiş, belecanlar içinde tıkana tıkana kocasına: — Odaya gi — Sus! Birazdan ne yapacağı: mı görürsün! Hırsız yattıkları odayı da top- lamağa baslamış Ölü üstünden yatağı doğru gelmiş, uzanan karı kocanın alnını acamadığı için kocasını hafifçe dürtükle « miş, Hoca da avni tarzda sabır tavsiye etmis. Hırsız odada baş ka bir şey kalmadığını görünce yatağı dönmüs, sımsıkı gözleri yumulu olan Hocanın ba: i da almış. Hepsini yatak örtüsüne bohcalıyarak sır tına vurmuş, çıkmış, Hırsızın git- tiğini görünce Hoca hemen fırla- mış. Baygınlıklar geçiren karısı. — Simdi ne yapacağımı görür. ü rek sokağa çıkmış rası üç saat geçmiş, Önde bir hamal, arkada Hoca eve dönmüş. er Esya avluya bırakıldıktan son- ra Hoca muzaffer bir tavırla ka- rısınaz — Yahu! Gel bak bir toplu iğ- ne eksiğin var mı? — Hiç bir eksiğim yok, Fakat ne yaptın? Anlat, Merak içinde yim, Hoca saferini şöyle anlatmısı — Herif eşyayı sırtına vurdu. önde ben arkada... Pesini bırak- madım. Böylelikle yürüdük; yü- rüdük Bitpazarına geldik. Hürsız eşvayı ortaya döktü, Basladı ha- rac mezal satmağa. O artırdı. ben artırdım. O artırdı, ben artır - dım. Hepsi üzerimde kaldı. Pa- raları verdim. Herif arkasından o yumruğumm salla dım: “Nasılsın? düdüğüm! de dim. Sen benimle başa çıkabilir Takrimel | Askerlik İsleri | Tütün İkramiyeleri 1 — Şubemizde kayıtı bulu maldl subaylar, gehit yetimler: giderken ninde başlanacak ve 15-4-541 gayesi. ne kadar devam edecektir. 2 — Mall subayların rapor, Te mi senet, nüfus hüvi; tütün (k- ramiye cüzdanlarile ve şehit yeti rinin ise nüfus hüviyet ve tür miye cüzdenlarile birlikte şubeye » racaat etmeleri 2 — Yoklama yalnız pazartesi, por- sembe günleri öğleden sonra yi cağmdan başka gün ve zamanlarda müracaat edilmemesi, Mikrobiyoloji Enstitüsünde Mikrobiyoloji | ensttüsünde yar saat 1830 da bir toplanir yapılarak “Bakterilerin oksidasyon ve reükeyo- mu, ve “Bakterilerin kültürü, müceli dilma ve endd teşkili, lekeli tifo teş, » hakkıoda tebligatta bulur ter. A İst, C, müddelumumtliğinden: İstanbulda bulunduğu anlaşılan Sin Hifke ceza Hâkimi Emin Uncuoğlunu» memuriyetimize miracastı YENI NEŞRİYAT: Kendi Kentine Transformatör Vr3- mak — Uğuk Şeker Fabri sefi Resmi Akyüz taretından ne: miş resimli, izahatli kücük bir e Kı kalmamıştı. Hitlerin hücüm- larına da cehennem ateşi kor- kusuna alıştığım gibi alışıyozuz. KONJONKTÜR — Ticaret Veriler ti neştiyatındandır. Bi sayısı çıkmışlır,,