16 Şubat 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2

16 Şubat 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

POLONYANI FFBAŞINA — LGELENLER - No L Yazan: E. D -Polonyadaki Cehennemden Kurtulanlar le konuştüm. Ordu bakiyelerile birlikte mem leketini ısrarla müdafaa eden si. vil halka karşı tatbik edilen müt hiş yıldırım harbinin bildiğim taf silâtını tekrar dinledim, Bu ara- da Varşova teslim olduktan sonra Romanyaya döndüğüm zaman her- kes hayret ediyor ve “bu cehen- nemden bir mucize sayesinde kur- tuldunuz,, diyorlardı. Mahvolmuş Polonya, zavallı, aç halkiyle bir- likte çok geride kalmıştı. Fakat onu — unuütamiyorum, — Polonyaya Bükreş sokaklarında tesadüf edi. yördüm. Onut Romanyayı doldu- ran Polonya mültecilerinde görü- yörum, < —e — iil1 -— ; Büununla beraber arkadaş:ımın endişesi gitgide artıyordu; Git bizi yataklı vagona —davet et. tiği zaman, bu endişe mülhiş — bir korku halini almıştı. Yeni — yerimizde bizi bembeyaz çarşaf- h yataklar bekliyordu, kompar- - timanın içi o kadar sıcaktı ki, harbin başlangıcındanberi ilk /— defa soyunarak, rahat bir yatağa girebildik. x* İkinci yemek : K upemizin kapısını mevcut bütün kilit ve mandallari. | le kilitliyerek birkaç dakika son- -ra derin bir uykuya daldık. Bu saadetin ne kadar devam ettiğini ! bilmiyorum. Birdenbire, kapımı. zın şiddetle çalınması üzerine ü - yanıp yataklarımızdan fırlamış- tuk. Kapımızı hemen açmamız emrediliyordu. Bu sefer ben de korktum; fakat, ne yapabilirdik! Korkudan titriyen genç kızın ri- calarına bakmadan kapıyı yavaş. ça açmıya karar verdim. Önümüz » yine ayni tepsi; yemek ve meyvalardan mürekkep, hiç bek- lemediğimiz bir akşam yemeği!, Dogrusu, hiç yemek istemiyor . dük. Hu'p zamanında bu kadar — bol yemeğe alışmadık, Fakat, uy- kumuz kaçmıştı. Heyecan geçir. diğimizden tekrar uyuyamadık. İkimizde pencerenin önünde du- “ruyor, trenimiz, Heile Hitler! di. — ye selâmliyan, Alman askerlerile — dolu; tamamen yıkılmış istasyon lardan geçiyordu. * - Eve dönüş: H iç ümit etmediğim halde, ? evime tam mânasile rahat - dönmüştüm. Bu, sanki Polonya- da çektiklerimin bir mükâfatı idi Hususi tren Berline sülh zama — nında olduğu gibi, tam saatinde lmişti. Hemen Rc ya genel İ konsolosluguna goturulerek koön- — solosa takdim edildim. Kendisi benimle çok alâkadar olup, lü - — zümlüu vizeleri yaptırarak Bükre. — şe kadar bir bilet almış, fazla ola rak beni öğle yemeğine davet — etmişti. Ailesi beni çok samimi — kabul ederek, yemeğinin son za. manlarda Almanyada âdet oldu. ğu üzere, yalnız bir kaptan iba- /— ret olmasından çok sıkılmıştı. Fakat, geçirdiğim yoksuzluk Ve sıkıntılardan sonra, bana her şey' güzel görünüyordu. Yemeği | saraydan getirtilmiş ve Berlini bir masal şehri sandım; sağlam, bombalarla tahrip edilmemiş bir /— 'şehir görüyordum. Caddelerde yı kılan binaların altında kalmak — endişesine kapilmadan, rahat ra. — hat yürüyebildiğime inanamıyor- — düm. -— Almanya benzin tasarufuna bü — yük bir ehemmiyet verdiğinden, otobüsler Berlin sokaklarından — çok seyrek geçiyordu; harp şehir - hayatında kuvetle hissediliyor « — du, Hava taarruzlarına karşı ko.- - runma tedbirlerinin izahatı ya - nında, müstemlekelerin Almanya için elzem olduğunu beyan eden * afişler yaptırılmıştı. Alman Ha- / riciye Nazırı Ribbentropla ayni -— evde oturduğüu halde, dünya ha. vadislerini rahat, rahat dinliyen İş JI:m:soleısıxrmızıı görerek âdeta İ korkmuştum Gülerek: “— Eenebi devletlerinin mü - TTT İ W*"—W— b — Mmesilleri memleket kanüunlarma — riayet etmemek imtiyazına ma - hktır bt Dıye izah ettı. — Neler anlatıyorlardı ? M isafirperver kansoloıun e vinde akşama kadar kal. Geç vakit kalkacak trene ; yeti;mek için zifiri bir karanlığa boğulmuş şehirden geçtim. Gar — hamalı beni kaybetmek endişesi- le elimi tutuyordu. Viyanaya gi- — decek olan tren askerle dolu gel- “di. Bütün gece koridorda dürmak mecburiyetinde kalarak, Polonya silâh atan Polonyalı ka. dınlardan bahsedilirken askerler gulerek “— Bu yaptıklarına mukabil onları işte bu ellerimizle astık..,, Diye ilâve ettiler, Nereden geldiğimi öğrenen yol cular, bana ta Budapeşteye kadar çok iyi muamele etmişlerdi. Fa- kat, buna mükabil müteaddit de- falar bütün görüp işittiklerimi anlatmak mecburiyetinde kal - dım. * * Eskiye rücu : v arşova bombardımanı esna« . sında ölmüş sanılarak, ça- lıştığım müesesenin tedris liste- sinden lüzumundan çabuk bir sü. ratle ismim silinmişti. Bu sebeple döneceğimden artık tamamile ü- midini kesen evdekilerle, sevinç. ten ağlaşarak, buluştuk. Üniversitede de beni hariküulâ- de bir tesadüf bekliyordu; öbür dünyadan gelmiş bir ruh gibi, o raya girdiğim zaman Prof. Jorga açılış nutkunu okumıya hazirla- nıyordu. Hiç kimse benim sağ olduğuma inanamıyordu. Herkes nasıl kurtulduğumu, nasıl mem- lekete döndüğümü merakla soru. yordu Profesör Jorga ise, beni görünce bermutat sakin sesile: « — Bu cehennemden bir muci ze sayesinde kurtuldunuz.., Dedi. Hayatım yine eski yoluna gir- mişti. Tekrar kitaplar, kütüpha - neler, dersler... Etrafımda tekrar eski, alelâde alâkalarının pesinde kosan dertsiz insanlar.. Mahvolmuş Polonya, zavallı, aç halkile birlikte çok' geride kalmıstı. Fakat onu unutamıyo - rum; Polonvaya Bükreş sokakla. rında tesadüf ediyorum. Onu, Romanvayı dolduran Püolonya mültecilerinde görüvorum. Onlarım İslâv yürzlerinde hak- larını secivorum. onların mânalı lisanında sesini isitiyorum.... İki Mavuna “ Battı, Bir Ölü 3 Yaralı Var İnfilâkın Sebebi Tahkik Ediliyor Dün saat 15 te Haliçteki Künk- çükapı iskelesinde Başağa adlı romörkörün kazanı patlamıştır. İnfilâkın tesiri ile hem bu To- mörkör, hem de Liman İdaresi- nin- 407 numaralı mavnası par- calanmış ve batmiştır. Romörkörün makinisti Abdul- lah ağır surette yaralanmıştır. Tavf.alardan Hamdi de boğul- TAN muştur:. ruşa satılacaktır. Ticaret Vekâleti Ete Narh Koydu Karaman: 75 Kıvırcık: Ticaret Vekâleti, her on beş günde bir yeniden tes- bit edilmek üzere İstanbulda et fiyatlarına narh koy- Bir marta kadar muteber olacak olan yeni et narhı- na göre Karaman 770, dağlıç 75 ve kıvırcık ta 80 ku- Narhtan pahalı et satanlar cezalandırılacaklardır. 70, 80 Dağlıç: Kuruş! İşçi Büroları Kuruluyor İşsizlere Devlet İş Bulacak İktısat Vekâleti, muhtelif şe- hir ve kasabalarda iş bulma bü- roları tesisine karar vermiştir. Bu büroların ve şubelerin kurul- ması ve faaliyeti için icap ede- cek masraf hem devletin umu- mi bütçesinden ayrılacak, hem de vilâyet ve belediye bütçele-| | rinden tahsisat alınacaktır. Bu bürolar kurulunca Belediyenin müştur. Bu sırada iskel bulu- nan Ali ve Mahmut isimli iki kişi de yaralanmışlardır. Yaralı- lar hastaneye- kaldırılmışlardır. İnfilâkm neden ileri geldiği he- nüz anlaşılamamıştır. Tahkikat yapılmaktadır. Parasını Kızılaya terk eden kadın Birkaç gün evvel Kasımpaşa- da, damadı Halil Yalçıner tara- fından bıçaklanan Esma, dün Be- yoğlu hastanesinde ölmüştür. Esma ölmeden evvel verdiği ifa- dede sunları söylemişstir: “ HEmniyet sandığında 5 bin liram var. Damadım bunu iste- di ve vermediğimi görünce, beni bıçakladı. Ben bu yaradan kur- tulamazsam, onu kızıma veya damadıma vermeyiniz. Bu para- yı Kızılaya terkediyorum,, de- .| miştir. Ceset morga kaldırılmıştır. İki tramvay çarpıştı Ortaköy - Aksaray hattında işliyen 75 numaralı tramvay ile 68 numarâlı Topkapı - Sirkeci tramvayı arasında Aksarayda bir carpışma olmuş, her ikisi de ehemmiyetli surette hasara uğ- ramıstır. Rüşvet alıyormuş Beyoğlu Belediye şubesi kâtip- lerinden Nedim, Galatada Ah - met adında bir tütüncüden ge- celeri açık kalmak ruhsatiyesi vermek için, 20 lira rüşvet alır- ken suç üstünde yakalanmıştır. Üniversiteliler Tayyare İle Uçtular , Tıp, Hukuk ve İktısat Fakül- teleri talebesi dün 250 kişilik bir grup,halinde Yeşilköydeki Nuri Demirağ tayyare uçuş mey danına giderek yerli tayyareler- İplik İhtikârı İpek İIpliği, İpekli Kumaş Fiyatı arttı Manifatura Üzerinde Bir Baba Oğulun Son birkaç gün içinde piyasa- da ipek ihtikârı başlamış ve ipek ipliğinin kilosu 16 liradan 20 li- raya yükselmiştir. Fiyatlarım artmasını icap ettiren ehemmi- yetli bir ihracat yapılmadığı ve istihlâk — fazlalaşmadığı halde, başlıyan bu vükselişin tamamiy- lesuni olduğu ve ipek Üüzeri. ne geniş bir spekülâsyon yapıl- mya başladığı anlaşılmaktadır. Söylendiğine göre, iki maruf firma, Bursadan külliyetli ipek mübayaa etmiş ve fiyatlara hü- kim olmuşlardır. Bunun ilk neticesi olarak pi- yasada mevcut ipekli kumaşlar birdenbire beher metrede 20 — 30 kuruş vükselmiştir. Yün ipliği işi Piyasada elişleri için yün ipli- ği mevcudu kalmamıştir. Bu va- ziyeti kollıyan bazı tüccarlar, sa- nayi için satılan yün ıplı.kletı gİ- lelerini bozım, elisleri icin hazır- lanmış iplik haline getirmekte ve bunları yüksek kârla satmak yolunu tutmaktadırlar. İhtikâr yapan baba oğul Fiyatları Mürakabe Bürosu kontrol memurları, manifatura Spekülâsyon Yapan Malları Zaptedildi tücecarı olmadığı halde, manifa- tura ticaretine kalkışan bir ba- ba oğul hakkındaki tetkiklerini bitirmişlerdir. Baba ve oğulun spekülâsyon maksadiyle piyasa - dan bol miktarda mal topladıkla- rı sabit olmuştur. Fiyatları Mü- rakabe Bürosu, Milli Korunma Kanununa istinaden bu ticaret- hanenin mallarına el koymuş- tur. Bu mallar, Fiyatlar Müra- kabe Bürosunun kontrolü altın- da piyasaya satılacaktır. AY A İN AAA Talebe Yurtları Teftiş Ediliyor Birçok hususi ve resmi talebe yurtlarının gece geç vakte kadar talebenin dışarıda — kalmalarına müsaade ettikleri görülmüştür. Bu yurtlarda yemeklerin kâfi derecede kalörili olmadığı, ya - taklarda bit bulunduğu, yemek pişirme yerlerinin çok iptidât bir şekilde yapıldığından da şi- kâyet edilmiştir. Maarif Vekâ- leti müfettişleri bu hususta tef- tişlere başlamışlardır. kontrolü altında bulunan “müs- tahdemin idarehane,, leri lâğve- dilecektir. Şehrimizdeki mevcut iki müstahdemin ıdurehaneein den birisinin ç gayri Zalim Hoca Zaman Yazan : Naci Sadııltah hurehill, çeşitli derin V& uğultulu akisleri hâlâ tc- vam eden son nutkunda, yerviü- zünde ilk defa olarak Atatürk tarafından ortaya atılan bir ha- ı kikati bir defa daha tekrarladı. Zaman zaman, “Balkan an-] tantı,, , “Balkan bloku,, , “Bal- kan ittihadı,, , “Balkan ittifakı, kipleriyle ifade ol bu ha- kikat.... Tam zamanında cephe tutmak tan, birlik kurmaktan kaçmmı* İ ve bol keseden savrulan t ta aldanmış milletlerin uğradık- ları âkıbetlerle bircok deliller kanuni görüldüğü için, bugün - lerde seddedilecek, — diğeri de kendiliğinden kapanacaktır. Çün kü bu idarehaneler vasıtasiyle iş bulan sütnine ve mürebbiye gibi, halk ile temas eden hizmet erbabının sıhhi muayeneleri kon trol eilememektedir. Belediye müstahdemin mü- dürlügüne, İş Kanunu cıktığı 15 Haziran 936 tarihinden şimdiye kadar kapıcı, sütnine, hizmetçi ve uşak olarak 2500 kişi kayde- dilmiştir. Bunların pek az mik- tarının çalışma karneleri mev - cut bulunmaktadır. hut 'plân bu bakikni Bu siyasi suikastlar, siyasi suk niyetler, siyasi sulistimaller dün- yasında her talebi, her teklifi, her vaadi, her sözü hayra yoran ga- fillerin daima iş işten geçtikten, düşman hududu astıktan ve bü- tün kurtuluş ümitleri kaçtıktan sonra kavrıyabildikleri bu haki- kat, artık bütün meçhulleri mey dana çıkmış bir dava halindedir. O kadar ki, bugün artık; ya mantık denilen nimetten tama- miyle mahrum kalmadan, yahut ta anut bir suiniyet sahibi ol- madnn. bu âşikâr hakikati göre- ümkün değildir. Bu iti- Adalar ve Kadıköy Vapurlarını Belediye İşletmek İstiyor Haliç vapurları idaresi, Bele- diyeye müracaat ederek bu sene de çok ziyan edildiğini bildirmiş ve geniş miktarda yardım iste- miştir. Belediyede yapılan bir toplantıda — Haliç vapurlarının hesapları tetkik edilmiş ve ilk is olarak idarenin zarardan kur- tarılması için Eyübe işliyen oto- büslerin sahili takip etmemeleri ve Köprüden Eyübe direkt pos- talar ihdası - kararlaştırılmıstır. Belediye, Münakalât Vekâletine vaziyeti bildirmiş ve Haliç va- purlarının ya Denizyolları İda- resine devredilmesini, yahut ta bu zararı bir başka hattın kâriy- le kapamak için Kadıköy, Ada- lar ve Yalovaya işliyen vapurla- tın Belediyeye — devredilmesini teklif etmiştir. Senin (Karagöz) hakkındaki konferansı- wt dinledikten sonra yüreğim cesaret ve ümitle dolu eve gidiyordum. Konferans. ta Karagözü ve karagözcülüğü bir başına ihya ettin, çıktındı. (Acaba bize tekrar gün mü doguyor’) diye şüphelenmiş - tim, Cami avlusundan geçerken ışkır- lağı andıran kasketime bir kar topu isa. bet etti. Dönüp baktım: Sekizle on yaş- ları arasında beş, altı yavru, elleri ve burunlarının ucu kıpkırmızı kar topu oynuyorlar. Bir tanesi, ileride harıl harıl BİTTİ le uçmuşlardır. Karagözden v Baltacıoğluna ar Hak! Bugun başıma hir iş geldi velı. nimet! O iş baş gelir g kalarak sana bu mektubu ynzı)orum Nefesi kesilir gibi olan zekâvetli yavru, soluk soluğa çıkıştı: — Beni bu hayat memat mücadele- si srrasında saçma, sapan sözlerle lâfa tuttun efendi amca! Sana kısacasını süy- liyeyim mi? Besbedava oynatsan dcgıl ya, üstelik bir de susamlı simit verip oynatsan ben snıenwdıın caymam. Haydi şidir.,, Diye el yazmasiyle iki nüsha yaz- dırıp, altın varakla tezhip ettirdikten sonra Köprülü kütüphanesine ihda bu- yurmanıza!.. Halbuki âsarınızı pekâlâ lıuotıplı dizdirip rotatifte bastırarak neşir ve tamim ediyorsunuz. (Fen) in bir ucun - dan linotiple rotatifi kabul edip öteki dan var kuvveti sesli sinemaya aradan çekil de i * ge Sana da acıdım, bana da ! yuvarlak gülleler imal eden arkad seslendi: — Ulan, önüne baksana... babanın külâhını yıktın Gülleci başının keyfi kaçmasın di- ye müdahale ettim: — Zarar yok evlât, ben şakadan an- larım. — Şaka değil, hey amıca, mü - harebeye tutuştuk tutuşalı bü münase. betsizliği yapıyor. Bitaraflara saldırı- yor, harbi genişletecek. — Ne yapacak? Ne yapacak — Yeni nizam diye bir şeyler tut- turdu. Şu kafası yarılanı görmüyor mu- sun, Önce ona: “Seninle hiç bir alış ve- rişim yok, sen kenara çekıl ben şu ka- yıkçınm oğluyla kozumu yaplaşaca - ğım!,, Dediydi. Kimbilir sahi mi zannet- ti bu ahmak... Boş bulundu. İşte kafası yarıldı. Şimdi de oturmuş ağlıyor. Hakikat, çocuklardan birisi kenara çekilmiş sessiz, sedasız ağlıyordu. Be- nimle koııuşın oğlanın dünya ışl erine #klı erer, cin gibi zeki bir çocuk oldu- ğunu anlayınca kendi istikbalim hakkm- da da bir imtihan kurayim, dedirn. — Bana bak yavrum, diye gü! um- sedim, sana bir sey K Efendi ürüdüm velinimet! Sana da ac'- dun, bana da acıdım. Bırak bu liaıagoz davasını Allasen İşimi bıtir- miş, köşeceğime çekilmiş otur İnsanları durup dururken vahi ümitle- re düşürmek iyi sayılmaz. Bugün cami avlusunda anladım ki beni bir metre bü- yütmek değil, adam boyuna cıkarsan ge- ne fanile... Ortasına değnek geçirilimiş boyalı deve derisine metelik veren ma- halle çocuğu kalmamış. Akıl için yol bir velinimet! Benim yol, simit verme- cesine oynatsan çıkmaz, - Filhakika, aramızda altı karış bebe- ruhiler, tarçın beyler, cihan yandmar, tussuz Bekirler çok, Yalova sefasının da moda olduğu, ınnlüm amma, kupe gı- recek budala ve bu d adi b lığa gülecek bıçare kıt. : Hayâl ü bt ğa, terbiye derıl vermeğo ıellıco. Bu. ü d den gös- terene “Ne zekâvetli adam. Her hareke- geveliyor zevzek... #çık ıâylıyemıyor .» diyorlar, Hiç yir- minci asırda (Karagöz oynatalım da Ka- mü seversin, sinemayı mı? Fi — Karagözün lâfı mı olur bey am. ca, elbet sinemayı severim. — Doğru mu ya... Karagöz bizim *millt oyunumuz bir defa... Sonra Kara- gözde hikmet var... Hakikat var, An'ane var. Sen öğretmeninden işitmedin mi? Geçmiş zaman olur ki hayali cihan de- ğer (1) derler. Meselâ, Karagözün şekil- lcrml birer metre buyilltsek büyük per- oy şlasak. Sinmayı K öze dad. mısın sen? Bu esnada harbi etrafa waymnk İs. tiyen çocuk benim zeki h YiB "ı-...un)cbennteu yavruları, tef çalıp semai ; EBBÖZ Oy lım /) diye terler - tepinilir ,_mg,a velinimet? Cami avlusundaki kar tomu oyununü (ikinci cihan mul-arebesi- duman a! tomobiller uçarak derdmeri zün pençereye çıkıp çıplak fgeliyorum ha!) telididine kim kulak verir. Bugün Karagöz oynatalım demek neye | bilir misin! Yazdığınız ki- boş böğrüne yaman bir gülle _vapıştudı MAi tabı: “Eski usuldür. Millidir, asılzade i- vermek davası güdecek yerde hayal per- desi kurmak Belimizi büken şeyler : l diyeceksiniz. ki alfabe hı.tflen de kalübelâdan kalma- dır, eski diye kullanmıyalım mı? Hak- lısınız. Amma küçücük bir nokta var velinimet: Alfabeyi sosyoloji yazmak için kullanmalı. Siz Mızraklı ilmühal tabolunsun buyuruyorsunuz Beni cami avlusunda kar topu oynı- Zaten ortada bol bol rezil olan be- nim! Bak Hacivat köpoğlusunun sesi sadası çıkıyor mu? Kaç zamandır oria- da yok. İşte haberin olsun: Herif sakalı bıyığı kesti. Sırtına yeni biçim uruba, başına melon şapka giydi. Seyyar trup- lardan birisine kapılandı. Şimdi Anado- lunun kimbilir neresinde /(Demirhane mudürü) ne çıkıyor. ** Hakikat perdesi : orkuyorum, biri daha zuhüur e. decek, o da: (Meddahlarımız ne- rede? Hani ya, bizim o mükemmel med- dallarımız. Hakiki halk san'atkârları -» mız; asıl san'at odur. Ne Karagöz, ne tiyatro. Bunlar hep uydurmadır. Biz meddah isteriz, Ah ne alâ idi! Eline bir mendil alır kahvenin ortasındaki masa- nın üstüne çıkar otururdu. Mendili ka- fasına örttü mü l:ıdm, bıışm ıçıı mı barla, eğer bu hakikati hâlâ öğ- renememiş — bulunanlar varsa, onları mutlaka tenvire - çabala- mak tamamiyle beyhude bir zah mettir: Cünkü nasihat veya tav- siye, ikaz veya irsad, ihtar veya ima gibi manevi sadakalar, an- cak lıusnıınıvet veyı mınhk sa- hibi h dan harcandığı takdirde mahıl- line masruf sayılabilir. Hüsnüniyetten ve mantıktan mahrum bulunanlar, hayatın en faydalı dersini kendilerine fise- bilullah veren altın yürekli akıl hocalarına bile yuf çekecek ka- dar nankör ve kördürler: Körle- re ancak kendi anlıyacakları dil. le yol gösterilebilir. Ve körlerin anladıkları Hisanı acı bir belâ- gatle konuşan zalim hocanın is- mi de: “zaman,, dır. Mahkemelerin Nöbet Saatleri Uzatılacak Adliye Vekili Fethi Okyar dün Valiyi ziyaret etmiştir. Vekil, kendisiyle görüşen bir muharri- mize üç, dört gün kadar daha şehrimizde tetkiklerine devam | ef_ieceğini söylemiş ve demiştir âsi “— Cürmümeşhut mahkeme- lerinden iyi randıman almakta- yız. Cürmümeşhut nöbetçi mah- kemelerinin gece daha geç vak- te kadar çalışmalarını düşün -. mekteyiz. İstinaf mahkemeleri hakkında yeni kararlar almış bu- lunuyoruz. Üsüle ait kanunlar- da bazı tadilât yapılacaktır. Mil- li Korunma Kanununun son ta- dilâtı muhtekirler hakkında da- ha şiddetli ahkâmı ihtiva ettiği için, halkin lehine olmuş ve ilk tezahürlerini göstermiştir.,, çorbacı, fes giydi mi bey Durmaz, dinlenmez söyler, soylodık e suratını şekilden şekile geunrdı. (2) le de ddah devrine gid Bizi sanat alanında paklasa pnklısa meddah- lık paklar. Her kim itiraz ederse resmen vatan, millet hainidir.) Diyecek diye ö- düm patlıyor. Bunun sonu gelmez velinimet! A- yoruz ya, ortada zaten yan oğlana rezil ettiğinizdi kabardı da dobra dobra kmuşuyırum. İstersen eedadımın nerede metfun olduğunu keşfet, üstüne türbe çık! İs- tersen eski kılığıma gireyim, bir maruf heykeltraşa büyük çapta bronztan hey- kelımı yaptır bir meydanlıgn rekzeyle. (K öz ve özcüler klü- bü) aç. Mukavvaları tavada uskumru kızartır gibi, kızart ta birer metre, iki. şer metre, üçer metre uzunluğunda ka- ragöz şekilleri kes, biç! Ciltlerle Kara- göz piyesleri yaz! Bunlardan hiç bir Bizim beli. mizi fotoğraf, elektrik, studyo, artist, yâ ni yul hayat büktü, Gay'rı iflâh olmayıı t. Bll hüsnüniyet vatanperverlik, an'aneperestlik mese - lesi değil, Tramvay yolu yapalım mı? Yoksa sürücü beygirleriyle mi iktifa e. delim? Tren yolu mu döşiyelim? Deve kıtvıılyle işi idare edebilir miyiz? Pos- servisleri lâzım mı? Yoksa dileyen -ılmluıııı sılacı beklesin de hemşehri- sine veri mi versin? meselesidir. Haydi gel, hayali bırakalım, kam- yon üzerinde W © biçim gidelim, millete ucuz paraya Lorel Hardi dublajı gösterelim. Maksat güldürmekse medeni bir seye gülmeği öğrensinler, Ben işte bu mektubumla Karagöz- lükten istifa ediyorum. Sen de, rica &- derim, Karagözcülüğü bırak, sana da bana da kulak asan yok! Şim- dilik (en mükemmel hayali Hazım) bi- le görmüyor musun Şehir tiyatrosun.- dan çelnlıp Kamıumrukte Osman Rei- sin hayal pi kurmadı. Demek erbabı bu işten hayır çıkmıya- cağını çoktan anlamış. Gel etme, gel yapma! Devlet parasiy- le harıl harıl fabrikalar açılıyor, el bir- liğiyle bir gayrete gelelim de Halk Par- tisine mi olur, Maarif Vekâletine mi o- lur, Başvekilin sina mı olur, yalvı- ralım da bir (devlet konservatuvarı) gi- bi bir (devlet studyosu) açtıralım. (Bobstil) ler (stil) likten çıkıp hakiki ' Boblar, Tomlar, Caklar gibi perdede Y göstersinler. Sen becerebilirsen senaryo yaz. Ba- na da aralıkta belki bir figüranlık dü- ser. gideriz. Hakikat perdesi odur. Bu devirden sonra perde kurmak istiyen babayiğit ancak o türlüsünü kurmalıdır. Baki Hüdaya emanet ol ve- Hpimet! Abdiâciz- — KARAGÖZ * * * (1) Ne dersin velinimet buradaki (hayali) kelimesini kull SÜ bir konferansta. K.G. (2) Senin rejisörsüz, makyajsız, de- l_:orsuz, piyessiz tiyatro diye tutturdu - ğun makasın antikası işte bu meddah- tır. Bu hususta cebimde Hacivadın sana hitaben yazdığı bir mektup var. Onu da $ K.G. -başka bir zaman yollarim. İrisiLİdakkök J_.“*_'...ıııhıı e I(ooperıı'l'if Yağları Sıhhate Muzır Değil İstanbul Belediye Kooperati- finin imal ettirdiği mahlüt yağ- ların sıhhate muzir olduğu ve halkın, hiçbir giıdat maddesi bu- lunmıyan bu yağlardan şikâyet ettiği, Ankara Beledıyesinin de 500 teneke yağı İstanbula gen gönderdiği yazılmıştır. Alâkadarlarn verdikleri ma - lümata göre, Ankara Belediye - sinin yağları geri göğdermesi vakası çok eskidir ve hâdise- de yağlar sıhhate muzir olduğu için değil, etiketlerde (mablut) kelimesi bulunmadığı için geri gönderilmiştir. İstanbul Belediye Kooperati- finin yağları ümidin fevkinde bir rağbet görmüştür. Bu rağbet karşısında rekabet imkânı bula- mıyan bazı tüccarlar bu kabil neşriyata yol acarak Kooperati- fin çok ucuz sattığı mahlüt yağ- larına karşı rekabet imkânlari aramıya baslamışlardır. Sıhhat Müdürü bu huüsustâ demistir ki: #— Biz kooperatiften sık sık nümuneler alıyoruz ve tahlil et- tiriyoruz. Şimdiye kadar muzif yağa Trastlamadık. Bu yağları mütehassıs ustalar tarafından İ mal edilmekte, bu imalât za” man zaman kimyagerlerin ko trolüne arzolunmaktadır.,,

Bu sayıdan diğer sayfalar: