10 Temmuz 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1027 . 940 Iy0 TEMMUZ 940 ı0if(ONE BEDELİ .“ Ecnebi b Bikr. 1 sene ” 6 Ay 8 Ay 2800 Kr. 1500 * 800 » TAy 800 » €rarası pösta ittihadına işti olmıyan memleketler için aj bedeli müddet sırasiyle g 9. 3,5 liradır. Abone be- Eşindir. Adres değiştirmek k İhuştur. Cevap için mektup- 1 ÜO kuruşluk pul ilâvesi | - lâzımdır. bi lır, (8 riğ — ÜN ni uy n MESELELERİ işler Daima asarlanmalıdır c Welki gece, Belediye reis teki Mnavini, müfettişler ve ;u,mlarln birlikte, şehrin rakif semtlerindeki içkili lo. lefi -_ç_algılı. çalgısız eğlen. er $rini teftiş etmiş. Bu tef. yir bi sı_nde, tam 19 müessese. ğufhteif kanunlara muhalif klar_ı tesbit olunmuş. vöhepsi de, müstahak bu. defları cezaları görmüşler, ylalek teftişin, meydana bu Sol suçlu çıkarması, hem E Pemnuniyet, hem de Şa. azilf Yettir, unf!nn evvel böyle ciddi göteftişler yapıldığını hatır. , Rtz. Ye alınan " neticeden E ki, ayni zahmetin sık tadlar olunmasına fevkalâde evâYardır. tetiiNİ ederiz ki, Belediye. r. fSon t.ecrübeyle yakından imdl bu ı_l'ıtiyneı da karşıla. bil kü bı_ıAer davranılmadığı : Iıı Müesseseler, uğradık. Harn acısını yine halktan ir$* firsatmdan mahrum ef nldur_dır. Ancak bu tef. gayri Muayyen zaman. sık sık tekrarlanması edğr ki, gayeyle mütena. Meticeye kavuşulabilir! e İyatrosu: 5'T P 'W B n müddettenberi mem. f !:et—hırieilule buluünan rha.neltiıı, iki üç gün ehrimize dönmüş ve : ete Ayak basar basmaz, İ fecıye Şu mealde sözler .p gg — PEn, burada nankörlüğe - 1: İstanbuldan ayrğıbn:ışî:ı. | ,l“îlyah'osunu ben kurdum. I-n uğıslrî. Galip, .Şadi Bibi, N Ll_ıxgup kıymetli sayılan istü sanatkârlarını ben n— (î!nîdl d_” Türkiyede, bu- ; tün bir tiyatro kuraca- ktör Bürhanettini Vazane iddialarmınte:: bil _ztahayyürle karşıladık. 1P8'7, Oonun mâzisi di değildiı'. Faaî:ısıltni :rî:lş; i e't .olııındığı halde, ; ı mühim bir kısmını t dışında geçiren ve ansa yfkılınu. yani ora. ieı;t tgıuuiye başlayınca z ı:ıu ı:ıatî:p İstanbula B bizim Vinreiy 'disan luıllıııdlğını unut: ı rıı(z. Bürhıuıettiniıı © Za. k inü Matbuatından müs. (Cuğu şekilde mükabele j STİYatını da bugün tek. İZüuhahs etmiye lüzum Fakat içine henüz U memleketin tiyatro. sederken kullandığı â anlıyoruz ki, Bürha. modînı Türk tiyatrosu Saki köhne kanaat ve fi. LyYAN MT ( ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA Bir B ir züğürt uyuz bulup sor. mak istiyorum. Acaba hakikaten dedelerimizin dediği gibi: 2 iri — Züğürt olup düşünmek. tense, uyuz olup kaşınmak evlâ mıdır? Kaşınmak yalnız uyuzun in. hisarı altına girmiş bir nimet değildir. ve çok defa züğürtler. uyuz olmadan da kaşınırlar. Hangimiz: — Hayırdır inşallah! Avucum kaşınıyor. Demeyiz. Ve buna: — Sağ ise vereceksin. Sol ise alacaksın? Tabirini kaç yüz defa işitme. miştir. Kaşınma ötedenberi, istikba- le, keşfe ait bir alâmet telâkki edilmiştir. “Dayağa kaşınmak”sözünü mut. laka insanın bir yeri gidişimek mânasına almamalıyız. Bu söz, müstahak olmak anlamına ge- lir, güzel bir ifadedir. Kaşınmak, koçunmak. Hepsi de bir kapıya çıkar. Başını kaşıyacak hali olmı.- 'yanların Allah yardımcısı olsun. Çünkü insanın başını başkası kaşıyamaz. Koçunmıya gelince, bunu ekseri hayvanlar için kul. lanırlar, Ama darbımesele şöyle girmiştir: — Al kaşağıyı, gir ahıra, Ya- rası olan koçunur. Bu o demektir ki: — Ortaya şüpheli mevzuu at! İşte methaldar olanlar üstüne alınır. * * Piyango Kaşıntısı hibbadan birinin başına gelmiş anlatıyordu: — Bizim bacanak biraz zü. Bürt, biraz cimri, biraz da uğur tutan adamdır. Yani senin an- liyacağın! frenklerin Supers. titieux dedikleri, A 8 Gün geçmez ki, ya sol gözü- nün alt kapağı veya sağ kaşının dış kuyruğu seyirdiği için ya başına bir şey geleceğinden, ya bir tez haber alacağından veya dilini ısırdığı için hediye yiye. ceğinden bahsetmesin. ç Bir hafta oluyor. yine tuttur. z — Avucum kaşınıyor. Bana gelecek. Her halde bu sefer mu. hakkak piyango çıkacak, Ertesi günü gördüm: — Kaşınma devam ediyor. Hiç bu kadar devamlısı olma- mıştı. Ayın da dördü. Bakalım bu sefer büyük ikramiye mi ola. cak? Yoksa ikinci mi? Ayın altısında gördüm: — Dehşet kardeşim, şu avu- ürkiye hakkınd i ka, 40 fikirlerind n değildir, " ;çin, Fransız reklâm Ğ Mııraımş görünen Bür. | e, Olgun Türk sanatkâr. kvlaz_ulaı-ı Yüzünden ve. €ri cevabı biz hatırla. " tiyatro sanatkâı rları, bu €rs almaktan müstağni b ; , d'l'ı_ _"V'yeyı çoktan yük. İngiliz Amirali terne Edildi B CAO Vküieef Douville ve t £ refik. he edildikleri n - teskil edilmiş Pih reisi bulunmakta idi. haline bak! Al çuha! Hiç böyle şey görmedim. Artık yüz. de yüz kaniim. Bu sefer mutla- ka piyango çıkacak. Elinin içi hakikaten kaşımnma- dan dolayı kıpkırmızı. 'Piyango çekildiği gün görme. dim. Aym sekizinde rastladım, ve sordum: — Nasıl oldu? Piyango vurdu mu? — Sus birader, sus! Başıma geleni sorma! — Hayrola! Ne oldu? — Ne olacak? Avucumun ka- şıntısı arttı. Arttı. Dayanama- dım. Bizim doktor Feşmekâna gösterdim. Meğer ellerimdeki kaşıntı uyuz değil mi imiş?Ben ise onu piyangoya hamlediyor- dum. — Yaaa! Geçmiş olsun! Şim- di ne olacak? — Olacağı piyangodan bir şey çıkmadıktan başka üstelik bir sürü ilâç parası, eziyet, me- Züğürt B Sormak İstiyorum Yazan: B. FELEK rak ta caba. Hemen aklıma geldi: — Sâri mi imiş? — Öyle diyorlar. — Yaaa! Ayrıldık. Ben derhal bir ec. zahaneye, Elime bol miktarda ispirto. Şimdi hâlâ merak için. deyim. Acaba bende de bizim bacanağın piyango kaşıntısı baş lıyacak mı diye? Bu hâdiseden sonra inandım ki: — Züğürt olup kaşmmak, u. yuz oldum mu dive düşünmek- ten evlâdır. * * Gözlük G özlük te artık kundura gibi bir şey oldu. Zen- gin, fakir, genç, ihtiyar, kadın, erkek, asker sivil, şimdi herke. sin gözünde bir çift gözlük. Hele genç kızlar ve kadınlar için bu avadanlık dudak boyası ve tırnak cilâsı kadar ayrılmaz lüzumlu bir madde oldu. Yuvarlak, armudi, şibih mün harif, muska biçimi, mavi, va- pur dumanı, kızıl kara, fıstıki, turuncu renkte türlüsü var. B & Dünyayı ne renk görmek is- tiyorsanız o renkte gözlük kul. Ayran ve Zeytinyağı N manların tazyiki, ister .Mareşal Petain'in zaafı eseri Fransanın bugünkü düştüğü va. ziyete acımamak mümkün ol. muyor. Daha iki ay evvel dün- yanın en haşmetli bir impara. torluğu olan bu memleket geç. mişteki hataları, hazırdaki zaaf. ları yüzünden bir küçük prens. lik haline girdi. Nüfuzu kırıldı. P e- ş B1 g AzLE Hükmü silindi. Müstemlekeleri dağıldı. Dostile düşman oldu. Düşmanile dost olmıya mecbur kaldı. Üstelik donanmasının en güzel parçaları İngiliz güllele. rile harap oldu. Bunun sebebi mütareke şart. larını imza ederken bir gün ev. vel müttefiki olan İngilizleri, ga rantisi altına aldığı Polonyalı, Çek ve Belçikalıları düşünme.- yip iki el bir baş içindir diyerek kendi muhtemel selâmeti namı- na onların muüuhakkak zararını kabul etmesi idi. Öyle olmasa idi de mütareke — sıralarında “deniz ve hava kuvvetleri, İn gilizlerin emri altındadır. Bun. lara ben söz geçiremem. Mukte. dirseniz siz alınız” dese idi, bu. günkü gibi Muhammedi gücen. dirmiş, fakat İsayı memnun e- e olursa olsun; ister Al. lanarak ve maksudunu. iş vaziyete düş di za nail olabilirsiniz. Dostlarımdan biri var: Göz. lüğünü bazan burnunda tutar, bazan alnında. Burnunda tutuşu, hepimiz gi- biiyi görmek için olduğunu kendimizden pay biçip biliyo. ruz. Lâkin alnında neden tutar? Bir türlü kestirememiştim, Sor. dum: — Kuzüm efendim! Gözlüğü bazan alnmıza kaldırıyorsunuz. Bunun sebebi nedir? — Gözlük burnumun üstün. de iken maddi gözlerimle iyi gö. rürüm. Alnımda iken de basi.- ret gözile iyi görmiye çalışırım. Cevabını verdi. Lâtife olduğuru bildiğim için güldüm, Lâkin bu söz hakikat olsa idi, ne kadar kârlı, ne faydalı olur, nice bağ. lanmış basiretler böyle alnına takılan bir çift Zeis camile açı- Lırdı. İngilizlerin, eski — dostları Fransızlara karsı aldıkları has. mane tavra gelince; hayatı ve varlığı mevzuubahis olurken, bir milletin her vasıtayı meşru görmesini tabii bulmamak el. den gelmiyor. Maamafih, İngilizlerin Fran. sızlara mütareke şartlarına ri« ayet ettikleri halde donanmala. rını Alman ve İtalyan (vazıyed) GAS SAA inden uzak bir yerde meselâ A. merikada bir Fransız müstem- lekesi olan Martinik adasında silâhtan tecrit etmeyi teklif et. tiklerini ve bu teklifin redde. dildiğini bildiğimiz için bu ma- cerayı (Petain) hükümetinin i- daresizliği olarak — telâkkiden başka çare yoktur. ulup Aman Hocam, Dur! u hâdiseyi daha iyi an- B lamak için size bir fıkra nakledeceğim: Nasreddin Hoca, münasebet. sizce bir adamla yola çıkmış. Konakladıkları yerde müşterek aldıkları bir kâse yoğurdu bir çanak içinde ayran yapmışlar. Tam kaşıkları daldıracakları za. man herif demiş ki: — Ben kendi hisseme şeker ekeceğim. — Güzel ama sulu şey ayrıl. maz ki, mademki ekeceksin: Ba. ri hepsine karıştır da ağız tadi. le yiyelim. — Olmaz. İlle ben yalnız ken di paytma şeker ekeceğim. Sen karışma! Diye tutturmuş. Hoca da. hemen heybesinden zeytinyağı şişesini çıkarmış: — Pek âlâ! Ben de kendi payı- ma zeytinyağı karıştıracağım. — Aman hoca! Ayran sulu birşeydir. Zeytinyağı benim ta- rafa da geçer. Berbat edersin! —Öyle ise aklını başına al da şekeri birlikte yiyelim, - demiş ve o adam, hocanın tehdidini kabul edip ayrana şekeri umu.- mi olarak karıştırmış. Eğer öy- le yapmasa idi, hoca da zeytin- yağı döküp bir çanak ayranı ber bat edebilirdi. AŞ _—L“:—— te3z : İngilizlerin vaziyeti hocanın. kine çok müşabihtir. * x Acaba Neyi Kaybetti? H mişler: — Efendi, efendi: Sen sağ ol ne yapalım? Senin karm aklını kaybetmiş... Bu söz üzerine hocayı bir düşüncedir almış. Adamcağızın teessürden bir yerine inmesin, diye komşular teselliye başla. mışlar: oca merhum bir gün ko. şup gelmiş. Haber ver- — Canım! Müteessir olma!! Allah büyüktür. Elbette bir ça- resi bulunur, demişler. Hoca ce. vap vermiş: — Hayır! Mütteessir olmak değil a! Karımın zaten aklı yok- tu. Acaba nesini kaybetti, dive düşünüyorum LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ SEBZE ÇORBASI Temmuz ayında sebze çorba. sından söz açmayı mevsimsiz bulmamalıdır. Onun en ziyade işe yarıyacağı zaman bu mev- simdedir. Sıcak gelmeden ince giyinip soğuk almış olursanız, sıcak geldiken sonra buzlu şer- bet içerek kara ciğeri üşütür, barsakl b sebze çorbası imdada yetişecektir... Hele çocukların karnı bozul karnını hem ısıtır, hem de suyu lezzetle içirir. Sebze çorbasının daha büyük hizmeti insana vitamin ve ma- den getir İnsan hastal göre değişebilir. Kuru sebzele- rin çorbası belki biraz daha zi- yade besler. Fakat daha az vi tamin getirir, daha iyisi hem kuru sebzelerden, hem de taze ğında, sarfedeceği kalor'leri vü. cudünde birikmiş olan yağlar. dan, hattâ etinden tem'n ede. bilir. Halbuki o kalorileri — çı- karmak için lüzumlu vitamin- leri ve denleri kendi vücu- ca sebze çorbası mutlaka lâ- zım olur, Sebze çorbası vâkıâ insanı, dünde bulamaz. Onun için has- talıkta kaloriden ziyade vita. minlere ve madenlere ihtiyaç ü te- çocuğu bile, lüzumu kadar bes- vardır, Sebze çorbasının iyiliği lem“' Ha Ç| Di * MA A Si hı' "A Ç | G ve A L K gi eraPduR h min etmektir. Bir çok hallerde ve hiç gibidir. Onun için bir sebze çorbasının — verebileceği kalori ancak şekerli maddesinden ge- lir, o da yüz gram çorbada an- cak beş, altı kalori. Fakat büna karşılık sebze çorbası insana hastalığında, bilhassa ishalli bir hastalıkta, lüzumlu olan suyu temin eder. Hastalıkta yalnız kaynamış su içmek oldukça güç iştir. Şeker. li, şuruplu su yahut limonata olursa şekeri fazla gelebilir, baygınlık verir. Halbuki sıcak sıcak bir sebze çorbası insanın bir hastalığın uzun müddet de- vamı, yanlış olarak, vitaminsiz ve madensiz bir perhize riayet etmekten ileri geldiği gittikçe Hekk Tet tır... den çorba yap Sebze çorbası küçük ve mutla. ka sıkıca kapalı, hem de ağzına kadar su ile dolu tencerede kay natılmalıdır. Böyle olursa vita. minlerin suya geçenleri hava ile temas ederek kaybolmaktan muhafaza edilmiş olur... Sebze çorbası üç saat kadar kaynatı- lır ve tencerenin içine konulan soğuk suyun üçte hiri kadar a-. zalır. Böyle olması için de çor- bayı yavaş yavaş kaynatmak lâzımdır... Çorbanın tuzu dıkt çorba kayna. ve süzüldükten sonra daha iyi anlaşılmaktadır. Sebze çorbası en lü: lu vit rin ve madenlerin her türlüsü- nü getirdiğinden hemen her hastalıkta faydalı ve koruyucu olur. Sebze çorbası ancak su. yun dokunabileceği hastalıklar- da zarar verebilir ki öyle has- talık ta hemen hiç yok gibidir. Çorbaya girecek sebze mev- sime göre, herkesin arzusuna Bu çorba yirmi dört saatten ziyade saklanılamaz, Soğuk ha. va dolabı varsa onun içinde tut- mak elbette daha iyi olur. Do- lap olmayınca, çorba yeniden içilmezden önce içerisine girmiş olması ihtimali bulunan mik- roplardan kurtarmak üzere beş dakika tekrar kaynatılmalıdır. Karadeniz Sahiline İnen Pcragii'l'çî' Ucuz Oturan Kiracı - Spikerin Hava Demir Kapının Arkasından Gelen Par lmanların paraşütle indir. dikleri askerlerin ne ka« dar mühim işler gördüğünü se. zen İngilterede — paraşütçülere karşı halkın gözünü açmak için, birçok çarelere baş vuruluyor. Halka koönferanslar verilmek- te, sinemalar gösterilmekte vel. hasıl herkesin büyük tehlike kar. şısında uyanık bulunması için i- cap eden her şey yapılmaktadır. Türkiye sahiline paraşütçüle. rin inmesi ihtimali pek akıldan geçmez. Fakat aşağıdaki vaka, her şeye rağmen Türkün kendi- liğinden işliyen zekâsını, kendi. lerine İngilizler gibi bir sürü ih. tarlarda — bulunulmadığı halde paraşütçülere karşı olan hassasi. yetlerini gösterir. Karadeniz sahillerinde Akça. kocada bir gün, bir adamcağız eline beyaz bir şemsiye alır ve erken bir saatte daha ortalıkta kimseler yok iken gider, denize girer. 4 Denizden çıkınca, sahile gelir, beyaz şemsiyesini Aaçar, altına girip keyif etmeğe başlar. Bu sı« rada sahile dolan halk, uzaktan adamcağızı o dakikada karaya i- nen bir düşman paraşütçüsü sa- nır ve hemen zavallıya güzel bir dayak çekmeğe başlarlar. O, her ne kadar, “yahu, ben de Türküm,, diye çırpınırsa da, ona kulak veren olmaz. Neden sonra vaziyet anlaşılır, adamcağız ken. dini kurtarır, Bu küçük vaka, en ufak bir tehlike karşısında Türkün vata.- nını nasıl koruyacağını — göster- mek itibarile enteresandır. * * Ucuza Oturan Kiracı Geçenlerde İrlandada şoyle bir vaka olmuştur: Misis Stuart, dul kalmış ellilik bir İrlandalı kadındır, Son za- | manlarda paraca çok sikıntı çek.- mektedir. Bir gece geç vakit ka- pısı çalınır, genç, yakışıklı — bir adam kapı önünde gözükür. Ki. ra ile verecek bir odası olup ol. madığinı sorar. Para lâfını işilen Misis Stuart ona kim olduğunu sormadan kendi boş odalarından birim verir. Aradan zaman geçer. Sabah hızlı hızlı çalınan kapı zilile uya- nır. Gelen polisler evi ararlar. Sıra Misis Stuart'ın o gece ya- banctya kiraladığı odaya gelir. Kilitli olan kapı önünde ev sahi. bi polislere: — Bunun anahtarı bende yok, der, dört gece evvel birisin? ki. raladım. Burasını ertesi sabah kilit'edi, gitti. Oda onundur. Aç. manız doğru değildir. Bu sözlerden -şüphelenen polis. ler, hemen kapıyı kırıp içeri gi- rerler, Buldukları şunlardır: Bir açık paraşüt. Askeri malümatı havi bir ta- k'm kâğiıtlar. t Telgraf alma ve verme öleti. 20 bir. Amerikan dolarını ha. vi bir kutu. Derhal tevkif olunan ev sahi.- bi şimdi bunların gece yarısı ge- len kiracıya ait olduğunu söyle. mekte. fakat ona dair en ufak bir maiümat verememektedir. di 4r Spikerin Havadisi Son zamanlarda İngiliz rad- yoları her türlü havadis ve hikâyelerden bahsediyorlar. Bunlar meyanında arada sırada büyük yararlıkta bulunan subay- ların isimlerini ve aldıkları mü- kâfatiarr havi listeler de okunu- yor. Geçenlerde, İngilterenîn Kent eyaletinde bulunan Tadyo istas. yonu spikerinin başına şöyle bir vaka gelmiştir: Spiker, mutat havadislerini 0. kumakta iken yanıma huüsusi bir liste getirmişler, havadisi biti. rince onu okumasını söylemişler. dir. Bu, son çarpışmada vararlık gösteren subayların listesidir. Pek ani olarak gelen bu liste. ye göz atmiya *akit bulmadan, spiker vazifesi »»abı, listeyi hal. ka okumuya başısmış, bir kaç i. simden sonra şöyie bir şey oku- muştur: — Şimdi size büyük bir kah. ramandan bahsedeceğiz. Bu tay- yareci kolundan yaralı olaral re inmiş ve burada iki A rargâhı arasında mahpus kı bir İngiliz alayına rastg Tayyareci, kolundan yaralı ol sına rağmen tam on sefer v rak bu alayı sahilde bul! zırhliya taşımıştır. Fakat sor ferini müteakıp geminin g tesinde son nefesini vermişti ra çok kan kaybetmiştir. hayatını feda ederek bir İn; alayını kurtaran bu kahran adı, teğmen John Davy'dir ' Burada spikerin sözleri miş, ve hıçkırıklar duyu! başlamıştır. Çünkü John spikerin kendi öz oğludur. .. de Demir Kapının Ark Gelen Para Ş Geçen gün İngilterede mil ti müdafaa için gönün; larak halktan para toplıyan | zılhaç müessesesinde şöyle | vaka olmuştur: Ka Üstü perişan bir adam gele: hususi surette müdürle gö mek istediğini söylemiştir. K hayli münakaşa ve istintal sonra kendisini müdürün çıkarmışlardır. Masası başında meşgül ( müdür, evvelâ bu pejmürde fetli adama ehemmiyet n miş, fakat adam konuşmiya | layınca, iş değişmiştir. ğ Kendisi. hapishaneden çıkmış bir sabıkalıdır. içeride kalan arkadaşları sinden şöyle bir ricada bul muşlardır: , « — 'Bizim dışarıda olan larımızı, mülkümüzden alaca parayı ve neyimiz var; yoksa hepsini topla, götür. Bununla yaralıları kurt sınlar, Bizler nasıl olsa kü ve ölüme mahkümuz. Bu pa dan hayır görmiyeceğiz. mazsa, bunlar memleket için pışanların işine yarasın!,, Bu vicdanlı mahpusların zilhaç müdüründen olan yegi talepleri şudur: 4 “Bu paraları listeye şu şek geçiriniz: Demir kapının ar! dakilerden gelen para...,, *A Üi ; A CA Bugünkü Bulmacamız 123 4 5 6 9 ÜĞ oN 7| 8 | Hi SOLDAN SAĞA: 1 — Bir yemiş. 2 — Bir hi Güç - Bir şart edatı. 3 — Bir Bir zamir - Bir zamir - Sanıt._! Havada bulunan bir gaz - Pilâvın bi ka türlüsü. 6 — Kendini öldürme 7 — Bizi doğuran - Zehir, 8 — Ağa bulunur - Ceylân, pek güzel. 9 Köpek - Bir sayı - Yemek "'_ YUKARDAN AŞAĞI: y 1 — Taraf, yön - Bayağı, 2 — Acı le - Israr. 3 — Bir zamir - atın ayı ğında bulunur. 4 — Havada 5 — Bir nota - Bir Yahudi 6& — Bir erkek ismi, 7 — Musar değneği. 8 — Çiçeğin, yaprağın tul lan yeri - Bir isim, 9 — Başa takılır Bir memleket. >”' DÜNKÜ BULMACANIN HALLEDİLMİŞ ŞEKLİ — SOLDAN SAĞA: . 1 — Ordugâh. 2 — Ar - İsa - A 8 — Harp - Maşa. 4 — Ray, 5 Ehven. 6 — Ama, 7 — Miat - Ek 8 — Er - Ald - Li. 9 — Semny&y_r ASKERLİK İŞLERİ : — Şubeye Davet # Fatih Askerlik Şubesinden? Şimdiye kadar hiç askerlik miş cezalı cezasız 316 - 8384 doğumlu (Süvari) — sınıfına erat askere sevkedileceklerdir. — Şubede toplânma günü 15 T! d 940 Pazartesi sabah saat (9 dur). yin olunan günde mtükellefl bede hazır bulunmaları,

Bu sayıdan diğer sayfalar: