17 Mart 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

17 Mart 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 w N U ll eri © dn Ti .3.309 17 MART 940 > TAN ABONE BEDELİ 1 Türkiye Senedi Te (O2a00 Kr Daimi 8 Ay 100 “ » 3 ay Me dp ray de — iletlernrası posta İttihadına dahil Miyan. memleketler için o absne Bedeli iddet sırasiyle “80, 16, 9. 5 Uradır. Abone bedeli peşindir. © değiştirmek 25 kuruştur. *Yap için mektuplara 10 kuruşluk DÜ Mâvesi lâzımdır. EYT TE TELİ enkitte İtidal ( Vvelki gün, gazetelerde feci bir Tiste intişar etti. Ve bu liste- tişarı, hemen bütün meslekdaş. izda, hakiki bir endişe uyan. Meselâ meslekdaşlarımızdan . Şu satırları yazıyor: >> Bugünkü haberler içinde bir var, ez satılan, ve maalesef he- KİN aldığımız, yediğimiz gıda arasında birçok nümune- belediye tahlilhanesine gönderil- Şöyle bir netice alınmış: sirke nümünesinden onu bozuk, *kmek nümunesinden 76 sı bo. 34 helva nümunesinden 19u 77 yağ nimunesinden 16 sı İL © 5 reçel nümunesinden 4 ü bo. A Vohrt, turşu vesaire üzerinde de ij Wayeneler yapılmış ve ayni | Peticeler. n 7 Mide bulandırıc"! AE bir tâbir: © Sıhhat bozucu! da hafif; — Milli haysiyeti renelde edici bir hı, Doğrul, v8 bu satırları, ve bu mevzuda $ olan diğer tenkitkâr fıkra- uktan sonra, tetkik ettik ve iç, Settar bir zat, bu husustaki suz «e Şi cevabı verdi: > Mesele çok yanlış anlaşılmak. sanılmaktadır ki, bu “bozuk, İsitayin nüfnuneler arasın. Sıkmaktadır. Halbuki, bu mad.) tiği * bizim bozukluklarından şüphe “miz maddelerdir» Va Mw tahlil. | ki» maddelerin piyasada satışa çiz evvel aleyh, onların bozuklukların. bu derete bedbin hükümler çe » hiç te yerinde görülemez!, | vakıâ, piyasada satılan gıda İeleri arasında hiç bozuk bulun. | ma iddiaya kalkışdenk değiliz. İ Ez, i ye bu sütunlarda, onların sid- : kontrolü lüzumunu, müteaddit la müdafan etik. Fakat, yu. iş 7 geçirdiğimiz İzahattan anlıyo- » tahlil neticeleri üzerinde yü hükümler, İn mahiy. ** anlamaktan mütevellit “İâğaya bürünmüş hattâ; “yeti rencide edici bir vaziyet, he sokulmuştur. Yanlış ve mübalâğalı hüküm. mı da, maalesef halk çek. man Çünkü © tahlil neticeleri Yapılan mübalâğalı neşri- halkın iştahını kesmiş, birçok M üygp eri, âdeta karın doyurmak. #kütmüştür. Bunun içindir ki, , glerde dikkat ve itidal lözümü- ati bir zaruret şeklinde bir aha ke T, Tavla Müsabakası mize göre, Çocuk Ye a Karum Eminönü kazası kolu erim 8 nisan tarihine kadar —” *decek hir tavla — evet tav- ala tertip olunmuş. Bu çi arda | birinci, ikinci gele. hediyeler verilecek, ve müsa. Tee, hasılatile de, mühtaç ço. > ihtiyaçlarına karşı Sü söylemek lâzm gelir. beri garip bulmamak eli. Tim Tavla müsabakası. ö ile muhtaç çocuk kurtarıl. #arip olduğu kadar da, bazin- 7 Yarda dr Çünkü fakir çocuklara ru hg E9Yesini güdenlerin ne acı Yaç İçinde kaldıklarını göste- KN Çünkü kahve oyunlarını Miya enilen zararlı inhimaki yık. $ m ii Müsab, ağımız bir sırada — velev bir gaye ile de olsa — tavla leri ederiz ki, Esirgeme Ku. yp varidat memba ararlar. sok daha nezih ve çok daha mü, | Konica mabakalar, müsamereler, dap konserler, HK , balolar, çay- ev een; anama) — e m Haftanın M e e TAN Ra bEĞ | usahabesi Donün Kuşlar, Dönün, Geld G eçen gün, yeşermiş Çamlıca tepelerine u- zaktan bakarken gözüme iliş- tiniz; büyük bir kafile idiniz; güneşle karşılaştıkça ak bir şimşek gibi çakıyor, sonra beyaz kıvılcımlar döküyor; loşluğa girince dağbaşı du- manı gibi eriyor, buğuya dö- nüyor, görünmez oluyordu- nuz. Bazan geniş yumuşak kollar gibi açılıyor, uzuyor, yaylaşıyordunuz; bazan der- top olup havada çiçek açmış bir tombul elma ağacına ben- ziyordunuz. Bazı kere de düz çöllere dalmış bir deve katarı gibi arka arkaya göklerin bellisiz ince larında sessiz adımlarla yürü- | yüp, durur gibi göründüğünüz hal- de birteviye ilerliyordunuz. Size bu yıl “Safa geldiniz, safa. lar getirdiniz, leylekler!,, diyemi. yeceğinf. Diyebileceğim (şudur: “Dönün kuşlar, dönün, geldiğiniz yeret,, Ewet, dönünüz kuşlarım, dönü. nüz, bedeviler diyarına! Zira Avrupada yine harp çıklı; ne gökte rahat, ne yerde huzar, ne su üstünde emniyet, ne deniz al- tında selâmet... Sulh arılarının dol- durduğu petekleri cenk ayıları yü. tuyor; mamure parklarında hârp filleri O karınlarını o doyuruyor, Tarlalarda yine orak yerine mit. ralyöz çalışıp büşak © diye baş bi- Nereye gideceksiniz? Aşina ova- larmızı g tanıyamıyacaksı. nız; Vistül kenarındaki tünedi . niz bacalarm yerinde yeller, binde kıvıleımlı küller esiy rinde salma Salına gezip do! nız Fin göllerinde cesetler y yor, suların tüyleri ürperip kamış- ların dizleri titriyor, hereye? Dönün kuş'ar dönün, burdan vafa yak; Eski temiz sular, öyle hava yok; Feryadıma karşı aksisada yok; Bu yangın yerinde soğuk kül vardır. Yine şairin dediği gibi: alyah tül vardır blosu budur! görseniz iz geriye dönünüz ve ters yüzü, bizi bırakıp giderken akbaba sürülerine haber salınız, baykuşlara müjdeci yollayınız. De- yiniz ki: “Avrupada beklediğiniz ziyalet solraları ve felâket kürsü- leri yine kuruldu; didiklemekle, bitmiyecek kadar ceset boldur, kon makla tükenmiyecek kadar harabe çoktur. Tıka basa yeyiniz ve tika. nıncıya kadar ötünüz!,, Evet, nereye gidiyorsunuz, ey deryadil kuşlar? Dere kenarları ar. tık tulda bakarak, gagalarınızla nargile höpürtedecek kadar keyifli ve ocak tepeleri gurubu seyrede- rek yine ağızlarınızla tesbih çeke- cek kadar huzurlu değildir. Aldan. mayınız. Boş sandığınız yeşil ekin tarlaları altında tepeden (rnağa kadar silâhlı adamlar kaynaşıyor; göremezsiniz: Çiçek açmış bâhar a. Başları arasmda havan toplarının vahşi derileri gibi renk renk döğ. meli bedenleri saklanıyor. Toprağın içi, eskiden, hehüz iş- lenitmemiş demir cevherile dolu idi; şimdi bu madenler fabrikala- ra girip çıktıktan, silâh şeklini al. dıktan sonra tekrar yere gömüldü, yer altları madenlikten çıkıp huzır silâh depoları oldu. Şayet bu harp ületleri, tabiatin feyzine uğrayıp filiz verebilseler Avrupanın üstü. nü - her dalı top fırlatan ve her yaprağı kurşun sıkan . polat X&a- 'buklu bir balta girmez baobab or- manı kaplardı. Gök ise, artık yu- muşak tüşlerinizin haz ile sürün- düğü ferah bir boşluk değildir, Az- rail çivcivlerinin o kanatlanıp do- laştığı ölüm sahasıdır. Şayet cenk bir kaç yıl daha sürerse geceleyin yıldızlarla, gündüzleri güneşle a- ranıza, yanar dağı uğultusu köpa- ran çelik bir bulut gerilecek... Bir çiyor, sapan yerine tank işleyip de- * met iye ceset yağıyari 5 PSU, ov 0 iginiz gizlidir, rahmet yerine iperitle do- ludur ve düşen her damlası, yâki- cı, yıkıcı, veya zehirleyici bumba. dan başka bir şey değildir. Dörin kuşlar, dönün, geldi. ğiniz yere! Biliyorum, içi henüz ayrıl dığınız Nil ve Firat kenarlarının, Afrika göllerinin rahat ettirici sü- künile dolu gözlerinizi yüzüme di- kip beni hayretle dinliyorsunuz ve insanların hayvan aklına bir türlü sığamıyan hudutsuz, izansızlığına Şaşıyorsunuz. Siz dünya görmüş, tarih ülkelerinde dolaşmış ve eski medeniyet eserleri üzerinde, bütün kış düşüncelere varmış filozof ve tecrübeli kuşlarsınız. Mehtaba ba. kap dalışlarınızdan şairliğinize, ak- şam ezanı yuvslarmızda kamet getirip, iki diz üstü çökerek rükua hazırlanışımızdan müminliğinize 1. nanmaktayım. Avrupa artık size yurt ve yazlık olamaz. Sizin asırlardanberi, bir arada haşır neşir olup derelerinde kur- bağa, tarlalarında böcek avladığı- nız, bacalarında mesken kurup ne. sil yetiştirdiğiniz ve çalışkan ha. yatlarma yüksek yuvalarınızın ke. narından ve yüksek bacaklarinizin üstünden bakip muhabbet duydu- ğunuz Avrupalı insanlar, o bildi- Ziniz insanlar değildir. Suratlar da, siyretleri de değişti. Ep çirkin kuş.. ardan daha korkunç olan maskeli rüzlerini, ni i ee yi iliklerinize kör. arsınız. Yer'alti Köridorlarında $u-© ni hava teneffüs edip, uydurma gi- da alarak, eşinden ve yavrusun. dan uzak, acıklı yaşamalarına bak- sanız hayvan kaldığınız ve bu mil. nasebetle İstilâ gören insanlardan çok fazla hürriyete malik olduğu” nuz için hep bir arada, başlarınız: göğe kaldırıp gaga çarparak Tan- rıya şükran marşı çalarsınız. Yazan: Refik Halid GYM AGE NE) Artık, sakin gecelerin koyunda, ışık içinde cıvıldayan hengi şehir ve hangi şen ve emniyetli köye bu- lup ta yavru çıkaracaksınız? İn sanlar bile kendi yavrularını yu. valarından alıp ellerile ucra dağ başlarına taşıdılar, ana kucağın- dan koparıp gurbet yetimhaneleri- ne kapadılar. Şimdi, insan yuvâla- rına da hışıldayarak tepeden inen bir nevi fen yılanları musallat! Av. rupa, sizin Afrika ve Asya orman. Tarınızdan daha karanlık, korkunç ve muhatarahdır. Kaplanlarla, en- gireklerden daha insafsız canavar- larla çevrilidir. b ağüm kuşlar, dönün, geldiği. niz yere! Bahar, asti oralardadır, asıl ©. raların: Şimdi dağlarında mor sünbül yardır; Ormanlar koynunda bir serin dere, Dikenler içinde sarı gül vardır. Burada, başımıza sünbül yerine miğfer takıyoruz, ormanlar koy. nunda siper kazıyoruz, serin dere- lerden lâv akıtıyoruz ve diksnler içinde gül değil, yaralı ve ölü arı- yoruz.. Vahşiler diyarında top W. ğultusu duyulmuyor, radyo narası işitilmiyor, gökten bomba yağmı. yor ve yerde lâğım patlamıyor. Orada henüz bir Varşova, bir Vil. puri, bir Helsinki yoktur. Henüz denizleriniz miknatıslı mayinlerle bezenmemiş, karada Majino hatla- Tı ve bulutlar arasında Hâvd ba- enüz sulh sin borusu ötmüyor. Elektrik tür. binleri çevirmiyen hür nehirler ve bendsiz çağlayanlar kenarına dizi- Miniz, altına top gizlenmemiş kör- ku vermez ağaçlara tüneyiniz, 2e- hirli gaz ve barut yayılmamış bir hoş kokulu vahşi tabiatin gönül rahatlığı veren iliğini emiriz! Çök- müş. medeniyetlerin rahat ettirlei Le Şİ GANGREN NEDEN OLUR? « Gangren, eski yunancada ye- mek mânasına gelirse de, hekim. likte gangrenin mânası büsbütün aksinedir: Vüeüdün az, çok geniş bir yerinin ölmesi... Bunun sebepleri türlü türlü o. lur. İnsanın bir tarafına yakıcı ec. za dökülür, onun döküldüğü yer- de cilt ve onun altındaki nesicler gangren olurlar. Bir tarafı yanar, gene öyle olur. Pek soğukta, kar veya buz üzerinde elleri veya a- yakları — tabii en ziyade ayakla. rı — donar. Donan uzuvlar da yan- mış gibidir. Kar ilindeki muhare- bede, iki taraftan kimbilir nice ni. ce gangrenler olmuştur. Hele çok- ça alkol kullanmış bir adam, «0 Zukta donarsa, ayaklarının o gan- gren olması ihtimali aksine ihti. malden pek çok ziyadedir. İnsanın bir kolunda kemik kı. rılır, yahut yabancı bir yara olur du, üzerine sarılan sargı fazla sı- © taraftaki eli gangren ©- vücudün her han. gi tarafına fazla tazyik veren şey. lerin hepsi gangren yaparlar. Bunlara kaza neticesi yahut, se. bebi görünen gangrenler e demek mümkündür. Fakat gangrenin se- bebi, her vak'lt göze görünmez: Meselâ albüminli böbrek hastalı. ğında, kara hümma hastalığında, şeker hastalığında, o alkoliklerde (soğuktan donmıya lüzum kalma. dan), kurşunla (o zebirlenenlerde kendi kendine gangren hasıl oldu. ğu görülmüştür. Vücudün içindeki kırmızı kan damarlarından biri — her hangi bir sebepten dolayı — kanı götü- remez olursa, onun götüreceği kandan mahrum kalan kısım, bes- lenemiyeceğinden, gangrene tutu. lar. Kırmızı kan RE, içini rındaki gibi — birdenbire yahut damar iltihabında görüldüğü gi- bi, yavaş yavaş olur. Neticesi ay. n'dir; Yalnız zaman farkile, kansız kalan kısım ölür.. Damarın kapanması birdenbire olursa, gangren meydana çıkma. dan önce, yürek çarpıntısı, şiddet. li iç sıkıntısı gelir, göğüsü sıkılı. | yormuş gibi olur. Sonra vücndün kansız kalan kısmında şiddetli ağ. rılar duyulur. Gangren olan yerde cilt kararır. Damar yavaş yavaş tıkanırsa, kanı azalan yerde ilkin soğukluk, karıncalanma, o kulunç görülür. Sonra deri morarır, kurur, katıla. şır, duygusu kalmaz, Gangren par. makta olursa, parmak kendi ken- dine ayrılır ve düşer.. Gangrenin bir türlüsü kuru o lur. Bu türlüsünde cildin üzerinde hemen hemen hiç m'krop yoktur. Yalnız kuruluk ve siyahlık mev. cuttur. Bir türlüsünde de mikroplar hücum ettiğinden, cilt ıslak gibi ve iltihaplı olur. Bu türlüsü daha ziyade mikroplu O hastalıklardan sonra gelen gangrenlerde, bir de toprakla temas eden büyük yara- ların neticesinde hasıl olan gan- grenlerde görülür. o Topraklardan bazılarının böyle sulu gangren ha. sıl ettikleri iyice anlaşılmıştır. Gangrenin kurusunu sulusundan en ziyade ayırdett'ren fark fena kokudur. Kuru gangren, hemen hiç koku çıkarmadığı halde, sulu. su pek fena koku çıkarır. Bugün © yazdıklarım, gangren hakkında, ancak umumi şeylerdir. Parmaklarda, ellerde, ayaklarda ve bacaklardaki mahdut şekille. rinden başka, gangrene tutulan elin İmei Ge ye başlı htiküm sürüyor, Mar. Yere! harabeleri dururken çökmiye yüz tutmuş bir aksak medeniyetin vol. kanlı toprağında işiniz ne? önün kuşlar, dönün geldiği- niz yere! Biliyorum, siz âsâ yerine sivri gagalarınızı vura vura giden gör- gülü dervişler, gün görmüş tecrü- beli o seyyahlarsınız, sofiyundan ve ; felâsifedensiniz, sizinle ilim ve irfana dayanan sohbetlerde de bulunabilirim. İnsanlığın arkasın. da kırk asırlık bir mazi var; her âlete, her vasıtaya, her kudrete malik olduğumuz. bilhassa kıskanç ve meraklı yaratıldığımız iç leri eştik, grani devirleri geçmiş yazılar: göktük, öğrendik ki, bizden önce kaç me- deniyet, böyle çürüyerek çökmüş, yerin dibine göçmüştür. Sizler, ley- İekler, geçtiğiniz tarihi yollarda gözlerinizle görmüş, ayaklacınızla çiğnemişsinizdir. Eski zamanların Paris, Londra, Berlin ve Romaları üzerinde şimdi dağ keçileri otlu. yor ve Semiramisin asma bahcele. rinin yerinde deve dikenleri biti- yor. İskenderin mezarı bile belli değildir; Cengizin kabrini bilen yok; Attilâ hangi isimsiz dere ya- tağında çürüdü, Kubilây hangi Çin seddinin altında kurudu? Bizim medeniyetimizin ve tari himizin artık bir ayağı çukurdadır. Napolyon, unutulmak çin nöbetini bekliyor ve Yavuzun kapalı türbe. sinde şimdiden hayaletler top oy- muyor. Sizi görmeden evvel okuduğum önümdeki kitapta Patil Valery, be- ni şöyle tasdik ediyor: hi tarihim uçurumu bittin tür ve hissediyduz EB bilmedeniyet, bir ömür kadar dayanıksızdır. Ksrşi- muzda Avrupa kültürünün sönmüş hul- yası ve ilmin hiçbir şeyi kurtaramadı- Bina dair kati müşahedesi duruyor, Fan, morale hizmet etmek gayesinde iflâs varmış ve zulme âlet olsrak kullanılma- sından dalayı da şerefini kaybetmii Geçiinin sarsıntısı © derece kuvvetli ol- muştur ki en sağlam asılmış lârbalar bile, sonunda yerlerinden kopup devri)» miştir,” önün kuşlar, dönün geldiği- niz yere! Bu yıl geldiğiniz Avrupa, o dev- rilen ışıklar ülkesidir. Öyle sanı. yorum ki, “sevki tabil,, dediğimiz. hayvan izanı, bizim taşkın ve sivri zekâmızdan daha pratik ve fayda. hıdır. Sizler, leylekler, sulhperver- seferler yaparak, bakı- k idrakinizle “hayat sahası,, muasdelesini bizden, insan- lardan daha iyi ve belâsız balledi. yorsunuz. Dünyaya hâkim olmak hırsı çıkmaz bir yoldur, bu yolu tu- tan medeniyetler ve cihangirlikler tarihin hiçbir devrinde muradına ermiş değildir. Biz bu hulya peşin. de, derin vukufumuza, terakki ve icatlarımıza rağmen çöküyoruz. Biraz bekleyiniz; nasıl şimdi, kış mevsimi eski Nil ve Fırat mamu- relerinin donmuş sükünunda ba- rınıp mesut yaşıyorsanız, yakında Tuna, Ren harabelerinde de yazın gaga vurup sükünet, huzurla yav- mabvolmuş Avrupa ünde de nesil ürete. ceksiniz. Çoğu gitti, azı kaldı! Bir'dakika durunuz, beni dinle- yiniz! Şaametli ülkelere doğru, ha- bersiz ve endişesiz, yolunuza koyul. madan önce size bu Avrupanın son yüz günlük bir bilânçosunu vere. yim: Dört yüz bin Finlandalı kar üstünde meskensiz ve 'ki yüz bin düşman da kar altında cansız kal. maştır. Halbuki Büyük Harp, henüz başlamamıştır: başlaması için gü- zel baharı bekliyoruz! Yalnız, İn- gilterenin harp masrafı günde iki yüz milyon Türk Lirasıdır; buna başka devletlerinikini de ekliye. lim, demek ki, bir medeniyeti yık. mak için günde, el birliğile en aşa- Ba altı yüz milyon harcanıyor! vrupada kahramanlığın da her moral meziyet gibi de- ğeri olmadığı anlaşıldı: Finlanda- ya üç aylık harp yetmiş beş milyon İngiliz lirasına pal Bü üstelik küpün içine başı giren ineği kur O İYİ Namuslu Hırsız, Namussuz Hırsız Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel pir müfettişleri yaptıkları tetkikler neticesind. yediği- miz maddelerin üçte ikisinin bozuk olduğunu tesbit etmişler. Yine bele. diye müfettişleri, yaptıkları tetkik. lerde, birçok kantarları bozuk bul. muşlar. Grda maddelerindeki fiyat yüksekliğini tesbit için, belediye mli- fettişlerinin zahmetine hiç ihtiyaç yok, bunu her gün, her vatandaş bizzat tesbit etmektedir. O halde halkın sıhhati, gıdası ve hayalı hesabına yapılan bu ticarette bizim hissem'ze ne kalıyor? Halkm gıdasını temin eden yiyecek madde. sini karıştırmak suretile çalınan ka- lori, bu sahtekâr tüccarın kârı, bo. zuk maddelerin, bu halkın umumi sıhhati ve hayatı üzerinde yaptığı gıdasızlık, hastalık ta, bizim hayat hissemiz... Zaten bozuk olan bu mad- deleri bir de bozuk kantarda tartı. nız, kemiyet itibarile kaybolan kısım sahtekâr tüccarın kârı, halkm bin bir müşkülât içinde kazandığı, pek çok kereler, en basit ihtiyaçlarımı bi. le temine kâfi gelmiyen aylığmın, ücretinin büyük bir kısmı bozuk kantardan tüccarın sağlam cüzdanı na indikten sonra, bize kalan iki ucu bir araya gelemiyen bir borç, yani bir hayat norması. Bunun üzeri ne pahalılığı da ilâve ederseniz, bi ne kaldığını, verem hastanelerinde, bin bir çeşit hastalıklara kapılarım zan hastanelerde ları, evlerin. gıdasızlık, hast ölüm ve sti. rapla kıvrananları görürsünüz. Bu gayrimeşru tcaretin sahipleri belki yarın adaletin önüne de ceklerdir. Bir evi soyan hırsızla, bir milletin gıdasını, yaşamak haklarını soyan hırsız arasında, kanun naza- rında fark var mıdır, bilmiyorum. Bir hukukçu gözü ile bu iki cürüm arasındaki nisbet ölçüleri, adalet mi. zanı nasıl işler bilmem, fakat ben iç- timai haklar bukımından, bu iki <cürmü kantara vurduğum zaman, bir evi soyan hırsızla, bir halkin yaşa. mak hakkını, sıhhat hakkımı soyan hırsız arasında çok farklar görürüm. Birincisinin zârârı bir, veya birkaç şahsâ, ötekinin zararı bütün bir hal- #paçık için cürmünü: saklıyabilse, bekçinin elinden kurtülka bile, nihas yet polisin ve adaletin eline düşer. Ve ona adile, sanile hırsız deriz. Fakat ölekisinin adı tüccardır, gıda madde. ler'ni karıştırırken, bozuk maddele. ri kantara vururken, fiyatları yük- seltirken, ticaret yaptığını iddia e- der, bu hilesini saklamak için hile. kâr bir zekânın bütün inceliklerin. den Hüfade eder. Her hangi bir se. bep tahtında olursa olsun, ev soyan, cep soyan, kasa soyan hırsız, bu ha- yat soyguncusunun karşısında çol hamusludur. Dahiliye Vekili Ankaraya Dönüyor Dört gündenberi şehrimizde bu. lunmakta olan Dahiliye Vekili Faik Öztrak tetkiklerini bitirmiştir. Fafk ya dönmesi mukarrerdir. Mİ Yeniden Fırtına Çıktı Ege, Marmara ve Karadenizde dür fırtına şiddetlenmiş, keyfiyet bütün denizcilere tamim edilmiştir. Küçük vapurlar denizlere açılamamaktadır. Jar, yolda bulunanların da yakın Mi- manlara kaçtıkları habor vorilmek- tedir. — ——— tarmak için evvelâ bu başı kesen, sonra da kesik kafalyı çıkarmak işin küpü kırmıya mechbür kalan köylüler gibi - hem adam kaybetti, hem arazi, Gösterdiği eşlâdet de ha- vaya gitti, Fakat bu Avrupa, hâlâ, muharebeyi uzatmak maksadile da- ha kuvvetli sedler, daha dayanıklı bendler, daha uzun petrol yolları, daha geniş kanallar yapmakla, da. ha büyük zırhlılar, daha tesirli tay- yareler hazırlamakla o meşguldür. Yarın bütün bunlar harekete geçe- cek ve yerin altını üstüne devire cek. Avrupa, eski bir şair lisanile size diyor kiz Bir tutuşmuş âteşim, kurbu olvarım- dan sakin Evet, sakınmız. zararsız, mü. min, sulhperver, sevimli leylekler; sizin burada işiniz yok. Geldiğiniz. vahşi krtalar, bizim bu müflis ve mendebur medeni dünyamızdan çok daha rahat, adaletli ve insaf. hdr. Siz geri gidiniz ve yerinize lâyıkımız olan akbabalarla boykuş- ları vekil gönderiniz. 13.3.42 | bir hirsizdir; Öztrakı bu akşamki trenle Ankara, yere:

Bu sayıdan diğer sayfalar: