Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
İ « | — 8 ŞUBAT 940 TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 K 9 Sene — 2800 Kr. 780 © 6 Ay 1500 * 400 © 8 Ay soo * 150 © t AY 800 * Milletlerarası posta ittihadına dahil olmıyan memleketler için abone bedeli müddet surasiyle 30, 16, 9, 8,5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 — kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Yine Afrodit Meselesi kşam gazetesinde Vâlâ Nuret. tin diyor ki: “— Millt terbiyeyi alâkadar eden bir mesele karşısındayız. Meşhur dâva müna- sebetile “Afrodit,, i milli tâlim ve terbiye heyeti de tetkik edecek. Bundan maksat: “Böyle bir romanı çocuklarımıza okuta- bilir miyiz?” sualine cevap vermek olsa gerek. Demek ki, mevzu, veche değiştiri- yor. Evvelcet “Müstehcen midir?” idi, Şimdi “Evlâtlarımızın eline ne gibi kitap- lar verelim?” gibi şümullü bir sahanın eşi- ğindeyiz!” Halbuki biz, bu çok sümullü sual. le, bu dâva münasebetile ilk defa karşılaşmış değiliz. Bu mesele, bun. dan çok seneler evvel, hem de tetki. kinde - o zaman bile - çok gecikilmiş bir dâva halinde ortaya atılmışı uzun süren münakaşalara sebebiyet ver. miş ve h bütün münakaşalar gi. bi, hiçbir fiilti ve müsbet netice do. &n Di ç: Şayet eser çocuklara yasak edilir. se alınacak adli tedbirler ne olabilir? Eser, yalnız nüfus kâğıtlarile sinni rüşdü aştıktarını isbat edebilenlere mi satılacak? Böyle yapılsa bile, bu kitabı. okumamalarını istediğimiz çocuklar, herhangi bir elden birer “AÂfrodit” edinemezler mi? Şu anda, öyle bir vaziyette, hangi çeşit pratik tedbirlere başvurulabileceğini kesti. remiyoruz. Fakat bizce, herhangi bir edebi eseri, çocuklara muzır olmakla F | D * b y : * T y.. rıyabilecek bir tedbir sayılamaz. Hem eğer böyle tedbirlerden fay- da bekl. k kütüphanel bu bakımdan en siyah dımgalnşla h doludur. (“Fakabasmaz Zihni” leri, “Cingöz Recai” leri, “Arsen Lüpen” Teri, “Serlok Holmes” leri, ve daha bir sürü bu cinsten kitabı, - ki kari. leri hemen münhasıran cocuklardır - aklımıza ilk gelen misaller arasında sayabiliriz.) Fakat, bizce, cocukları. mızın dimaği gıdalarını ölçülü bir perhize tâbi tutmak, bu nevi mem. nuiyetler koymakla kavuşabileceği. Mmiz bir mazhariyet değildir. Bu va. zifeyi, daha ziyade, mürebbiler, ve müessir telkinlerle başarabiliriz. Üs. telik de, çocuklarımızi, onlara vere. bileceğimiz. “eser” lere kavuşturma, hyız ki, günün birinde: “— O halde, biz ne okuyalım?” sualini sordukları takdirde acıklı bir süküta mahküm olmuyalım! Bu münasebetle, çocuk kitapları. nın yokluğunu, çocuk tiyatrolarının, çocuk sinemalarının yokluğunu da hatırlatmak isteriz. Bilhassa sin&ma. lar ve sinemalarda, bilhassa cinai filmler, çocuk ahlâkı üzerinde, cn Mmuzır kitaplardan daha menfi tesir. ler yaratmaktadır. (Sinemada seyrettikleri sahneleri taklit ederken, birbirlerini vuran ço. eukları hatırlıyoruz. Bu sütunlarda, 'bundan evvel de birkaç defa mevzu- tbahs ettiğimiz için, bu nokta üze. rinde bir daha durmayı lüzumsuz buluyoruz.) Çocuklarımızda, seyretmek heve. si, okumak hevesine galip gelmiş bu. handuğu içindir ki, onların fikri ve ahlâki sıhhatini, daha ziyade, beyaz Perdenin kara tehdidinden koruma. hyız. Yoksa, herhangi bir eseri, he. ddi büyükler, hattâ bazı mütehassıs Zeçinenler tarafından bile lâyıkile avranılamıyan - bazı edebi eserleri, focuklarımızın, hem okuyacaklarını, hem de üstelik, . eğri, veya yanlış « anlıyabileceklerini ümit etmek, o ya. Tamazlarda, sahip, bulundukların. dan çok daha geniş bir idrâk kabili. Yeti vehmetmek olurdu. Edebi eserleri çocuklarımızın alıp #kumalarından korkulmasını, biz, Yerinde bir telâş sayamıyoruz. Hat- tâ, bilâkis, onların, içlerinden çık- Madıkları sinemalarda seyrettikleri filmlere nisbeten . edebi eser oku- Malarını müreccah * buluyoruz. Fa- sat, maalesef, çocuklarımızın da, bi. Zim bu tercihimize bilfiil iştirak ede. Seklerini umamıyoruz: Çünkü, bu- gün, “edebi eser,, leri, . çocuklar de- Bil . büyükler bile pek okumuyor! imiz, dr ğ 7 Â D ee S SAĞAĞi t e Ve S a e ALAY TTAN” Üstat Faik Sabri Duran, bu yazısında İngiltere ile İrlanda arasındaki münasebetlerin bir tarihçesini veriyor -ve İrlanda ordusu mensuplarının faaliyetlerini anlatıyor : Britanya İmp Aksayan Bir Uzvu:lIrlanda YAZAN: Faik Sabri Duran vrupada zuhür eden bu yeni Cihan Harbine te- kaddüm eden günlerde Lon- dra, Birmingham gibi büyük İngiliz şehirlerinde istasyon- larda, postahanelerde, kala- balık caddelerde ve büyük mağazaların önünde sık sık bombalar patlamıştı. Bu suikastleri hazırlıyahnlar İ. R. A (İrish Republie Army) denilen gizli İrlanda Cümhuriyet ordusu mensupları idi. Bu hâdiseler o ka. dar sıklaşmıştı ki, İngiltere hükü- meti ciddi tedbirler almıya lüzum görmüş ve şüpheli gördüğü İrlan- dalıları hemen memleketten tarde. debilmek için Avam Kamarasından salâhiyet istemişti. Bugünlerde telgraf haberleri bize, İrlandalıla- rın yeniden faaliyete geçtiklerini bildiriyor. Yine bir çok şehirlerde bombalar patladı, bir çok adam ya- ralandı. İngilizler de yakaladıkla. rı iki İ.R.A. lı bombacıyı dün sabah idam ettiler Ne oluyor? İrlandayı Britanya İmparatorluğu camiasına bağlayan yarı çürük bağlar büs- bütün gevşiyor mu? Senelerce sii. ren çekişmelerden sonra Dublin i- « KÜnula ardaılua 1901 Ge vtemin edilebilen anlaşma da bu bedbaht adayı devamlı bir süküna kavuş- turmıyacak mı? Şurasmı da hatırlatalım ki, geçen eylülde Avrupa har. bi başladığı zaman Ingiltere İmpa- ratorluğuna dahil bulunan domin- yonlar birer birer İngilterenin ya- nı sıra harbe karışmak kararını verdikleri halde, İrlanda bitaraf kalacağını ilân etmişti. Bu vaziyet İrlanda ile İngiltere arasındak. mü- nasebetleri pek nazik bir şekle sok- müştu. Buna rağmen bugüne ka. dar İrlanda bu kararında durabil- di. İrlanda harici ticaretinin yüzde 90 1nı İngiltete ile yapar. Bu ser- best cümhuriyetin mali itibarı ta. mamile İngiliz sterlinine dayanır. Şimali İrlandada, Ulsterdeki altı eyalet ise doğrudan doğruya İngil- tere Krallığının bir parçası olmak itibarile Almanya ile fiilen harp halinde bulunmaktadır. Bunlar da Bösteriyor ki, İrlandanın vaziyeti, Almanyaya karşı böyle bağları ol- mıyan Holanda, Belçika ve Dani. marka gibi bitaraf memleketlerin- kinden daha karışık'ır. Bu bitaraf- lık kararı sebebile İngiltere Alman tahtelbahirlerine karşı açtığı mü. cadelede İrlandanım cenubundaki kıymetli deniz üslerinden, geçen harpte olduğu gibi istifade edemi- yor, fakat buna mukabil gıda mad- deleri itibarile büyük bir kıymet verdiği İrlanda müvaredatını kay- betmeyi veya azalmış görmeyi de istemez. Bu itibarla İrlanda Baş- vekili De Valera'nın bitaraflık ka- rarı, adanın istihsal kaynaklarını sekteye uğratmamak bakımından İngilterede pek fena karşılanma. miştır. İrlanda senelerce hürriyet için dövüşmüştür. Bu cihetle İrlandalı için tahakküm ile mücadele eden- lere karşı bir sempati duymamak mümkün değildir. Diğer cihetten katolikliğe çok bağlı olan İrlanda Almanyanın katolik Polonyaya karşı aldığı çetin vaziyeti de hoş görmez. Birinci Cihan Harbinde, İrlanda ahalisi ikiye ayrılmıştı. Bir kısmi açıktan açığa, Almanlarla beraber olmuş, diğer taraf ise İn- gilterenin yanı sıra Almanlarla dö. vüşmüştü. Bu sefer İrlanda efkârı umumiyesinde bariz bir Alman ta- raftarlığı görünmüyor, bilâkis ek- seriyet ezilen Polonyanın ve kah. ramanca dövüşen Finlerin yanınm- dadır. Böyle olmakla - beraber İr- landada hükümetin İngilizlerle an. laşmış olmasını kabul etmiyen ih- tilâlci partisi var ve bunun gizli, fakat çok kuvvetli bir ordu teşki- lâtı mevcut. Bunlar yalnız İngilte. rede bombalar patlatarak tedhiş ha reketleri hazırlamakla kalmıyorlar, İrlandanın içerisinde de 1922 de ol- duğu gibi müthiş bir kardeş kav. gasını alevlemek için bir fırsat kol- luyorlar. İşte bu vaziyet dolayısi. ledir ki, İrlandada hiçbir hükümet dünya buhranına karışmayı göze aldıramaz. Bu hal İrlandada yeni bir da- Hftli harbi patlatabilecek, hem bu sefer mücadele İrlandalılarla İngi. lizler arasında değil, İrlandalıların kendileri arasında kopacak..., l rlanda 82.500 km. büyüklü- ğünde bir ada. bunun şi. mali şarkide 13.500 km. kadarı Ulster parçasıdır. Buranın 1 milyon 279 bini bulan nüfusu protestan İr. landalılarla İngilizlerden Mmürek. keptir. Ulster İngilterenin bir par- çası sayılır, ahalisi İngiltereye ta. mamile sadıktır. Cenubi İrlandanın katölik ve gürültücü halkı ile hiç anlaşamaz ve cenup'ularla birleş- medefise sonuna kadar boğaz'lîaşma. - vuruate UVüyü. EE « SY ban, sİnwz danın en zengin kısınıdır. Bir çok büyük gemi tezgâhları, dokuma fabrikaları, hususile keten sana- yi halkı zenginletmiş, refaha ka- vuşturmuştur. Adanın geri kalan 68.895 Km., vüsatındaki kismında yaşayan ve hemen Üüç milyonu bulan Cenubi İrlandalılar ise ekseriyetle fakir çift. çilerden ibarettir. Bunlar ne Uls- “terlileri severler, ne de İngilizleri. İrlandalrlar adanın eski sakinleri olan Ketlerden inerler. Bunlar Mi. lâttan 350 sene kadar evvel bile ol- dukça yüksek bir medeniyet sahibi idiler, içtima$ teşkilâtları çok kuv. vetli idi. Druid denilen rahipleri ilme kıymet verirlerdi. Hıristiyan- o aratorluğunun O Irlanda Başvekili De Valera ve İrlanda adasının vaziyelini gösterir harita: Şimali İrlanda yâni Ulster mıntakası İngiltereye bağlıdır. lık bile önce İrlandaya girmiş, o- radan İngiltereye geçmişti. İngil- terede Kral Henry VİIİ. bir evlen me'ymeselesi yüzünden Papanın nü. fuzunu reddettikten ve İngilterede protcotânlaky y teşlikten aonra İr- landalılar — İngilizlerle yaptıkları mücadelelerde: “Biz yalnız vata. nımızı değil, dinimizi de müdafaa ediyoruz.,, derlerdi. Böylece İrlan- dalılar koyu bir katolik olarak kal. dılar, İngilizlere bir türlü ısınama- dılar. Hele Tudor'lar, Stuart'lar zamanında ve daha sonra Crom. well'in zalimane hareketlerile Ir- landalılarla İngilizlerin arası büs- bütün açılmıştı. Krallar yerli ahâ- liyi memleketin içerilerinde, bir i. şe yaramıyan yerlere doğru sürü- yor, en iyi toprakları İngilizlere ve İskoçyalılara bahşediyorlardı. Köy- lünün üzerinde çalıştığı toprakta hiçbir hakkı yoktu, bir sene çalı- şır, Uğraşır ve kazancı arazi sahi. LOKMAN“HEKİMİN ÖĞÜTLERİ: Tifüs Hastalığının Alâmetleri Tarihi tifüs hastalığı, insan bi tin ısırdığı yeri tırnaklariyle ka- şıyarak yahut bitin vücut üzerin * de bıraktığı virüsleri parmaklari- le gözlerine götürüp hastalığa bu- laştıktan sonra, günlerce hiç bir alâmet göstermez, Hastalığa bula. şan adam farkına varmadan gün- lerce gezer, tozar, işine ve gücü- ne bakar. * Hastalığın bu kuluçka devri en çoklarında sekizle on dört gün a. rasında sürer, Fakat bu müddetin beş güne kadar indiği yahut yir- mi üç güne kadar çıktığı da görül- müştür. Kuluçka devri geçtikten sonra hastalık birdenbire başlar: Şid. detli, tumturaklı bir titremeyle... Arkasından baş ağrısı, bel ağrısı. İnsan ensesini oynatamaz, mide bulantısı ve sonrası da gelir.... A.- teş te birdenbire yükselir: Kırk, kırk bir dereceye çıkar. Bir taraftan da gözler ve boğa. zın içerisi kızarır. Hastalığın baş. langıcında yüksek ateşle kırmızı, kan çanağı gibi kızarmış gözler en mühim alâmetleridir. Bu hal, hep yüksek ateşle dört beş gün, yedi güne kadar, sürer. İlk günlerdeki ağrılardan sonra büyük halsizlik, uyuşukluk, bazı- larında da yatakta — çarpınmak. Kıpkırmızı bi rdil, fakat hasta in- san dilini ağzından dışarıya çıka« ramaz: Ağzını açtığı halde dili diş. lerinin arkasnda kalır. Dört, beş gün, yedi gün, sek'z gün sonra lekeler meydana çıkar. Vücudün her tarafında; göğdede kollarda ve bacaklarda, ellerde ve ayaklarda., Fakat yüzde, boyunda ve ensede bu İlekelerden görül. mez..., İlkin pembe, sonra morum- tırak, hattâ erguvani renkte kü- çük küçük lekeler... Bunlar da bir hafta kadar sürerler, sonra sara- rırlar ve kaybolurlar. Yüksek ateş te on iki gün, on beş gün kadar sürdükten sonra, iki üç gün içinde derece derece düşer. İnsan hastalıktan pirüpâk kurtu- lur. Hastalığın tekrar gelmesi pek müstesnadır, Bu tifüs hastalığı insanları asır. lardanberi korkutmuş - olduğun. dan adı kötü olmakla beraber, ne- ticesi bakımından, o kadar da kor- kunç değildir. Bir kere, o hastalık- tan gidenler zaten yorgun ve böbh- rekleri bozuk olanlardır: Onların sayısı bütün hastaların sayısına nisbetle yüzde on beşi tutmaz. Ka ra hummaya nisbetle yarı yarıya demek. Sonra da bu hastalıktan kurtu. lan tam kurtulur. Halbuki meselâ kara humma hastalığının yıllarca sonra bile ne marifetler yapacağı önceden bilinmez. Yalnız, bazılarında tifüs şiddet. , H ateş sırasında yahut bittikten bir kaç gün sonra zihinde karışık- lığa sebep olur. Fakat o da hemen hepsinde tatlı bir karışıklık: Hoşa giden hulyalar... bi olan Lordun kira üeretini güç kapatırdı. Planter denilen protes- tan sınıfını vikaye için Dublin par- lâmentosunun kabul- ettiği Penal Laws ismindeki kanunu İrlandalı- yı çocuklar tediği gibi terbiye etmekten bile mahrum ediyordu. Toprağı gibi evlâdı üzerinde de bir hakkı yoktu. İrlandalı serbest mes. leklere giremiyor, orduda hizmet edemiyordu. Dünyanın her tarafın- da insan nüfusu asırdan asıra art- tığı halde yanlız İrlandada nüfus mütemadiyen azalıyordu. Bir çok İrlandalılar yurtlarını birakarak, Amerikaya hicret etmişlerdi. Ada- nın nüfusu 1846 da zuhur eden bü. yük kıtlıktan önce 8 milyon kadar iken bugün yarı yarıya azalmış bu- lünuyor. O n dokuzuncu asır, İrlanda i- çin baştan başa bir müca- dele ile geçmişti. İngiltereds fırka patırtıları hep İrlanda etrafında dönüyordu, Önceleri Vig'lerle 'To. ri'ler sonra liberallerle konserva- törler, Home Rulers denilen muh- tariyet taraftarları ile Unionist de- dikleri ittihatçılar senelerce İrlan. daya muhtariyet verelim mi, ver- miyelim mi diye nihayetsiz müna- kaşalar yaptılar. 1912 de Başve- kil Asguith, pariâmentodan simali cenubu bir arada olmak üzere İr. landa için bir muhtariyet kopara- bilmişti fakat kimseyi memnun ede miyen bu Home Ruüle tatbik saha- “sına girmeden Cihan Harbi başla. mıştı. $ Sinn Fein ismini alan İrlanda ih- tilâlcilerinin isyanlarına karşı İn- gilizler çok şiddetli davrandilar, nihayet İngiltere 1922 de İrlanda- yı Kanada ve Cenubi Afrika birli. ği gibi bir dominyon olarak tanıdı Bugün İrlandayı İngiltereye bağlı- yan bağlar iki hükümet arasında imzalanmış olan bir takım mua- hedelerden ibarettir. İrlanda tira- retinin inkişafı için İngiltereye muhtaçtır, mahsullerin: naklede. cek ticaret gemileri ve kıyılarını müdafaa edecek donanması yoktur. Yeni kurmıya başladığı milli ordu- su, henüz lüzumu kadar inkişaf et- memiştir. Memleket içinde sükün da yoktur ve gizli İ. R. A. teşkilâtı küçük bir bahane ile etrafı ateşe vermiye hazırdır. İngilizlere gelince, İrlanda onlar için ne muhtaç oldukları ham mad- deleri temin eden bir müstemleke. dir, ne de mamul eşyalarını çok miktarda alabilecek bir yer, Yal- nız emniyetleri bakımından İrlan- dayı kendilerine bağlı görmek ister ler, orada bir düşmanın gelip yer- leşmesi onların işine gelmez. Afrodit I)cıvgısı|1 Yazan: Sabiha Z;;e'n'ya Sertet asuhi Baydar, Piere Luis'in Afrodit isimli eserini tercüme ettl. Bu eser müstehcen lekesile mahkemeye düştü.. Matbuat kanunu bu davanın cereyanı esnasında ve verilen kararlar üzerinde mütalea yürütmekten bizi meneder. Bu mü- taleaları mahkemenin sonuna talik ile, bu kitabın edebi bir eser mi, ter. biyevi bir eser mi olduğunu, bu eseri çocukların okumasında mahzur olup olmadığını münakaşa edebiliriz. Afrodit, tanınmış bir edip tarafın. dan yazılmış, Fransız edebiyat tari- hine girmiş bir kitap olmak itibarile bunun edebi bir eser olduğunda şüp. he yoktur. Fransada müstehcen te- lâkki edilmiyen bir eserin, Türkiye- de müstehcen telâkki edilmesi, miüis. tehcen kelimesinin tarifinde iki mem leket zihniyeti arasında fark var de- mektir. Fakat bu zihniyet farkını tebarüz ettirmek için müddeiumu- minin mütaleası kâfi değildir. An. cak bunu mahkemenin vereceği ka- rar tayin edecektir. | Şimdi dava başka bir safhaya gir- miştir. Bu kitabı çocukların okuma. sı doğru mudur, suali vârit olunca, münakaşa mevzuu değişir. Dava e- debiyat hudutlarından, pedagoji hu dutlarına geçer, bize bu hususta fikir söylemek salâhiyetini verir, Afrodit, çocuk edebiyatı yapan bir muharrir tarafından, çocuklar — için yazılmış olmamakla beraber, Türki. yede pedagoji hakemlerinin eline düşmek felâketine uğradı. Ya bu ki- tabı çocuklar okursa endişesi, Afro- diti üniversitenin iki salâhiyetli pe- dagoji mütehassısı ve edebiyat mü- tehassisının elinden geçtikten sonra bir de maarifte resmi heyetin tetki- kine sevketti. Şimdi Afrodit edebi bir eser olduğursu isbatten gayri bir de pedagojiye uygun olduğunu isbat mecburiyetindedir. Şimdi bu eser Fransadan aldığı, edebi hüviyetini tasdik eden pasaportla Türkiye hu- dutlarına girebilecek mi? Böyle ço- cuklar okursa endişesile Türkiye hu- dutlarını İngiliz, Alman Pasaportile geçen birçok kültürel ve edebi eser. lerin de hudut harici edilmesi teh- likesi ile mi Karşılaşacağız? Böyle bir netice — vârit olmamakla bera. her — Almanyada rejime uymiyan fikri eserlerin yakilmasından farksız bir hâdise olur. i Afroditi edebiyat hudutlarından pedagoji hudutlarına aldıktan sonra bu eserin ve bunun gibi edebi telâk- ki edilen eserlerin çocuklar üzerinde yapacağı tesirleri mütalca edebiliriz. Bu kitabı her halde on iki yaşında olan çocuklar okumıyacaktır. Bu ki- tabı on sekiz yaşına kadar çocukla. rın okuması endişesi karşısında da şu noktayı ileri sürmek mecburiye- tindeyiz. Beynelmilel en salâhiyetli pedago- ji âlimlerinden büyük hir ekseriye. tin, bu kitapların çocuklar üzerinde yapacağı tesir bakımından birleştik- leri bir nokta var: Aşk, fiziyolojik, ruhi, bedii, ve en tabii bir his olmak itibarile çocuk edebiyatına dahi gi- rer. Çocuklardan hayatta movcut ©: saklıyamayız, Bu hâdiseleri onların gözleri önüne serer, onlara iyi hü- kümler vermeleri icin yardım edebi- Hiriz. 16, 17, 18 yaşına gelmiş bir ço. cuk her eseri okuyacaktır. Umumi kütüphanelerin kapılarını çocuklara kapıyamayız. Zaten müstehcen ad- dedilen eserler kanun tarafından menedilmiştir. Müstehcenin — tarifi kanunla yapılmıştır. Pedagoji âlimlerinin çocuk edebi- yatına girmesini kabul ettiği aşk, bizde kabul edilmiş değildir. Bı:;-a. da da ayni zihniyet farkile karşı karşıyayız. Amerikada en büyük sa- lâhiyeti haiz pedagoji âlimlerinin kabul'ettiği, Amerikan mekteplerin- de oynatılan çocuk tiyatrolarına ait getirdiğim 60 eserin bir tanesini Türkçeye tercüme edemedim. Çünkü bu kitapların hepsinde aşk — vardır. Talim ve terbiye heyeti, içinde aşk olan tiyatroların mektep sahnelerin« de temsilini menetmiştir, Fakat çocuklardan en temiz, en bedii bir aşkı bile saklıyan Talim ve Terbiye heyeti, hakiki hayatta, evle- rinde her gün en temizinden, en kir- Hisine kâadar her nevi aşk ve fuhuş hâdiselerini gören çocukların gözle. rine rimel çekemez. Çünkü bu hâdi- seler hayatta mevcutlur. Terhiyenin vazifesi çocuklardan realitede mev- cut hâdiseleri saklamak değil, onlara bu hâdiseleri muhakeme edebilecek kabiliyetleri vermek, mevcut kıymet hükümleri hakkında onları tenvir et- mek, onları hayata moral kıymet. lerle silâhlanmış olarak salıvermek- tir. Yoksa çocuklar okursa endisesi (Lütfen sayfayı ceviriniz) lan, iyi veya kötü hiç bir hâdiseyi * BÜYi GN e TGE CP NT C KCo ĞAD aikdieili BE T | | j j | İ — | 8 ç